|

100 yıl evvel Sultanahmet'te bir Kadir gecesi

Bu gece Kadir gecesi. Sultanahmet Camii'nde yaşadığı bir Kadir gecesini bütün coşkusuyla kaleme getiren Cumhuriyet devrinin ünlü yazarlarından Halit Fahri, 100 sene evvelinin atmosferini bize yaşatıyor.

Yeni Şafak ve
09:50 - 22/06/2017 Perşembe
Güncelleme: 11:42 - 22/06/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Halit Fahri'nin “Gülistanlar Harabeler” isimli şiir kitabının bir bölümünde bir kadir gecesi hatırası vardır.
Halit Fahri'nin “Gülistanlar Harabeler” isimli şiir kitabının bir bölümünde bir kadir gecesi hatırası vardır.
Bu gece Kadir gecesi.

Kur'ân-ı Kerim'in indirildiği gece.

Bu gece, en özlü ifadesini Sezai Karakoç'un şu satırlarında buluyor:

“Orucun şifa saçan ellerinde müslümanın kalbi onarıla onarıla, ramazan hilâli büyüdükçe nefsin hilâli küçüle küçüle, öyle bir geceye gelinir ki, nefs, başına, dünya kirlerini yıkayıp alıp götüren sıcak suların döküldüğü bir ölüye yaklaşır. Onu yıkayan meleklerin dünyamıza indiği gecedir Kadir Gecesi.”

1891 yılında İstanbul'da doğan Halit Fahri Ozansoy, “Eski İstanbul Ramazanları” adlı hatıratında çocukluğunda babasıyla birlikte Sultanahmet Camii'nde ihya ettiği bir Kadir Gecesi'ni unutamamış.

Allahım! Ne muazzam gece idi!

O kadar ki, yıllar sonra kaleme aldığı bir şiirine o mübarek gecenin hatırasıyla başlamış:

“Gülistanlar Harabeler” isimli şiir kitabımın bir bölümünde bir kadir gecesi hatıram vardır. Şu beyitle başlar:

Bir kandil akşamıydı. Semadan yağardı nur,

Tehlil içinde camiye dolmuştu müminin.

O tehliller, o tekbirler, çocukluğumda da bana en büyük din etkisi yapan bir gecenin “huruş-ı vecd” içindeki mümin sesleri idi. Babam, beni, bir ibadeti bin yıl ibadetten hayırlı olduğu söylenen o kadir gecesinde Sultanahmet Camii'ne götürmüştü. Gözlerim, bir taraftan, sivri ve haşmetli kemerler üzerine oturtulmuş olan kubbeye ve kandillerin nur içinde bıraktığı caminin her yanına hayran hayran bakarken, bir taraftan da coşkun bir dalgalanışla ibadet eden âbitlere dalıyordu. Kaç bin kişi vardı, Allahım, ve ne muazzam gece idi! “Sakal-ı Şerif”i de, üstü örtülü muhafazası ile minberin üstündeki sahanlıktan çıkarmışlar, mihrabın önündeki pek iyi göremediğim bir yere, galiba yüksekçe bir rahlenin üzerine koymuşlardı. Namazdan sonra, bu kutsal emanet, birer birer ziyaret ediliyor ve yüz sürülüyordu.

Arapça eski kelimelerden bir “gulgule” kelimesi vardır. O gulguleyi hiçbir zaman ve hiçbir yerde Sultanahmet Camii'nde o kadir gecesindeki huruşla, o vecd ile o gaşy ile işitmiş değilim. Uzun yıllardan sonra yazdığım şiirin o beyti de bunu anlatmaktan çok uzaktır.

Çocuklukta böyle geceler, din duygusunun Allah ve Peygamber duygusunun ruha derinlemesine işlediği gecelerdir. Babalar bunu bugün de düşünüyorlar mı? Ben, Kur'an'ın nâzil olduğu her kadir gecesinde o küçük yaşımın o hayranlık ve iman dolu gecesini hatırlarım. Babam bana bıraktığı bu kutsal hatıra ile mezarında rahat uyuyabilir.”
#Ramazan
#Kadir gecesi
7 yıl önce