|

Orhan Okay’ın dünyası

“Sakarya’da misafirhanenin giriş katındaki geniş ve rahat salonunun bir köşesinde, büyük bir masanın etrafında toplanırdık. Hoca hatıralarından konuşur, Hüseyin de bunları bir taraftan not ederdi. Sözde bu notlar düzenlenecek, bir kere de Hoca gözden geçirdikten sonra belki bir kitaba dönüşecekti. Fakat o proje öylece kaldı. "

04:00 - 15/02/2024 Perşembe
Güncelleme: 00:17 - 15/02/2024 Perşembe
Yeni Şafak
Orhan Okay
Orhan Okay
ALİM KAHRAMAN

Orhan Okay, ölümünün 7. yılında (Ocak 2024), hakkında yazılan bir biyografi kitabıyla hatırlanmış oldu. Sadeliğin İhtişamı adını taşıyan kitap Şule Yayınları tarafından yayımlandı. Yazarı ise Hüseyin Yorulmaz.

Hüseyin Yorulmaz’ı Mavera’nın son dönemlerinden beri tanıyorum. Kırk yıla yaklaştı herhalde bu tanışıklığımız. Sessiz fakat girişken mizacıyla daha İÜ Edebiyat Fakültesi’ndeki öğrenciliği yıllarında edebiyat çevrelerine girdi. Dönemin dergi (Mavera, Dergah) ve gazeteleriyle (Millî Gazete, Yeni Devir) ilişkiler geliştirdi. İlk ele gelir verimleri arasında, yazıp yayımladığı bazı hikayelerini hatırlıyorum. Bir hikaye geleceği olabilir diye düşünmüştüm o zaman; devam etmedi. Edebiyat ve kültür sayfalarında, gazetelerin çıkardığı kitap eklerinde yazılar da yazdı fakat daha çok tanınmış edebiyat adamlarıyla konuşmalar yaptı (Tarık Buğra ve Cemil Meriç’le mesela). Bu arada arkadaşlarıyla yürüttükleri ortak projeler içinde oldu. Bir biyografi serisini yürüttü; Tevfik Fikret arşivindeki mektup ve kartpostalları, iki arkadaşıyla birlikte yayına hazırladı. Kendisi Maraşlıdır; bir mevsimde de Maraş için kültür ve edebiyat ağırlıklı, Uzunoluk adında, bir dergi de yayımlamıştı.


BİYOGAFİ YAZARLIĞINDA ÖNE ÇIKTI

Gazete ve dergilerde sürüp giden kültür ve edebiyat çalışmaları yanında kariyer çalışmalarını da ihmal etmedi. Fakülteden mezun olduktan sonra o zaman Başbakanlığa bağlı olan Osmanlı Arşivi’nde uzman yardımcısı olarak işe başladı. Arşiv, bir mektep gibiydi o yıllarda; önemli kazanımlarının bir kısmını burada edindiğini sanıyorum. Sakarya Üniversitesi açılınca oraya intisab etti; Eski Türk Edebiyatı alanında Nabi Ekolü üzerine hazırladığı teziyle doktorasını tamamladı; Yardımcı Doçent oldu. 2000-2003 yılları arasında Bosna’da bulundu. Tuzla Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kurdu. Hayatının önemli duraklarından biri de Bosna oldu; kazandığı yeni deneyimler yanında çevresi de genişledi. Sakarya Üniversitesi’ndeki akademik hayatının bir döneminden sonra bu şehirde İl Kültür Müdürlüğü yaptı. Ardından bir süre Vakıf Bank Kültür Yayınlarında Genel Yayın Yönetmenliği ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Üyeliği görevlerini sürdürdü.

Yorulmaz, ellili yaşlarına doğru, kültür ve edebiyat dünyası içinde elde ettiği birikimleri akademik nosyonuyla birleştirip üzerine ilaveler de koyarak biyografi yazarlığında karar kıldı. Bir Neslin Öncüsü Celal Hoca (2011), Bir Neslin Ağabeyi Erdem Bayazıt (2012), Bir Neslin Üstadı Necip Fazıl Kısakürek (2014), Bilge Lider Aliya İzzet Begoviç (2015) adlı çalışmalarının ardından Sadeliğin İhtişamı Orhan Okay’ı yayımladı. Celal Hoca’ya ilgisi Orhan Okay’ı tanıdıktan sonra gelişen bir ilgidir. Yakın dönem tarih, edebiyat ve kültürüne, yakın geçmişteki İstanbul hayatına şahıslar ve yaşanmışlıklar üzerinden yaptığı yolculuğu bu sefer Orhan Okay biyografisiyle sürdürüyor yazar.


AYNI ÜNİVERSİTEDE HOCALIK YAPTILAR

Hüseyin Yorulmaz, 1994’te Erzurum’dan İstanbul’a dönen ve üniversitedeki görevini de Sakarya Üniversitesi’ne aktaran Orhan Okay’la bu üniversitede birkaç yıl aynı bölümde hocalık yapmıştır. Bu durum hocayla daha yakın ilişkiler geliştirmesine imkan hazırladı. O yıllarda ben de aynı üniversitede öğretim görevlisiydim. Derslerimin Fen-Edebiyat fakültesinde olduğu günler Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde vakit geçirirdim. Akşamları hocayla TEK’in misafirhanesinde kalırdık. Aynı odada kalalım derdi hoca; sabah namazına kalkınca oda arkadaşımızı rahatsız etmemiş oluruz.. Hüseyin ve başka bazı arkadaşların evi Adapazarı’ndaydı. Akşam yemekten sonra onlar da gelirdi hocanın yanına. Misafirhanenin giriş katındaki geniş ve rahat salonunun bir köşesinde, büyük bir masanın etrafında toplanırdık. Hoca hatıralarından konuşur, Hüseyin de bunları bir taraftan not ederdi (1994-1996). Sözde bu notlar düzenlenecek, bir kere de Hoca gözden geçirdikten sonra belki bir kitaba dönüşecekti. Fakat o proje öylece kaldı. Notlar da Hüseyin Yorulmaz’ın elinde.. Hoca bu usulle istediği sonucu alamamış olacak ki sonradan hatıralarını kendisi yazmaya karar verdi. 1996’dan sonra emekli olunca da doğduğu ve 22 yıl yaşadığı Balat semtine geziler yapmaya başladı. 2002 yılında yayımladığı Bir Başka İstanbul kitabı böyle ortaya çıktı.


HOCANIN HAYAT HİKAYESİYLE BAŞLIYOR

Hüseyin Yorulmaz, belli ki hocanın kendi yazdığı hatıraları kadar eski notları ve tanıklıklarını da kullanmış yazarken. Bunlara, yaptığı bazı araştırmaların sonuçlarını da dahil ederek Sadeliğin İhtişamı kitabını ortaya koymuş.

Kitabın baş tarafında, yüz sayfa kadar tutan bölümde, Hocanın hayat hikayesi anlatılıyor. Asıl ağırlığı oluşturan bölümler bundan sonra, birbiri ardına geliyor. Hocanın etrafı, kültür ortamı ve kişilik yapısıyla ilgili anlatım ve değerlendirmeler orada. Böylece bir portreyi bütünlemiş oluyor yazar. Ben zevk ve merakla okudum. Hocayla ilgili birçok eski hatıram da bu vesileyle gözümde tekrar canlanmış oldu. Bu zamana kadar Hoca hakkında başka kitaplar ve çok sayıda yazı da yayımlandı. Fakat her metin ve kitap, kaçınılmaz olarak bazı ortak yönlerine rağmen, kendi sunduğu açılarla varlık buluyor. Sadeliğin İhtişamı da öyle.. Hem yazarın baktığı pencere, hem üslubu, farklı bir kitapla karşılaştırdı beni. Ayrıca okurken karşılaştığım bazı ayrıntılar da sürpriz oldu.

Yer yer üzerinde durduğu konu dolayısıyla bir noktada biraz eğleşip oradan genişleyen sonra tekrar eski akışına dönen yazar (belli ki bunu bilerek yapmış, kendini bu tutumuyla Ahmet Midhat’a benzetiyor) Orhan Okay hakkında güzel bir el kitabı ortaya çıkarmış. Bana göre tek eksiği sonuna bir indeksin eklenmemiş olması. Bu da giderilemeyecek bir eksiklik değil, yeni baskılarında yapılabilir.

Orhan Okay, bir edebiyat bilimcisi, eğitimci olduğu kadar yazarlık nosyonuna da sahipti. Medeniyet değerlerimizden süzülüp ete kemiğe bürünmüş bir şahsiyet, “İstanbul Beyefendisi” diye geriye adı kalmış bir insan numunesi, kaybedilmiş bir değerdi. Kendisini tanıyanların içinde canlı bir hayal olarak kaldı. Eserleri yanında hakkında yazılmış bu tür kitaplar onu başka insanlara, gelecek kuşaklara taşıyacaktır. Bir kere daha rahmetle yâd ediyorum.


#hayat
#aktüel
#kitap
5 ay önce