|

‘Kuş dilini bilmeğe Süleyman gerek’

Dergâh Yayınları tarafından yayınlanan Kuş Dili: Dilde, Edebiyatta ve Sanatta Kuşlar, Şamanizm, Budizm ve İslam dönemlerinde kuşların edebiyatta, güzel sanatlarda ve dinî literatürdeki yerini inceleyen 21 makaleden oluşuyor.

Yeni Şafak
15:20 - 9/08/2017 Wednesday
Güncelleme: 15:24 - 9/08/2017 Wednesday
Yeni Şafak
‘Kuş dilini bilmeğe Süleyman gerek’
‘Kuş dilini bilmeğe Süleyman gerek’

- NAZLI GEVHEROĞLU

Küçükken yeni taşındığımız mahallede çocuklarla hemen kaynaşamamıştım. Sokakta onların yanına gittiğimde beni oyunlarına dahil etmezler, hemencecik aralarında bilmediğim gizli bir dil ile konuşmaya başlarlardı. Vakit biraz geçip de samimiyetimiz artınca bana bu gizli dilin ne olduğunu söylediler: Evet, onlar kendi aralarında “kuş dili” ile konuşuyorlardı. Tamam o zaman, dedim, bana da öğretin. Ne kadar yalvarıp yakardıysam da öğretmediler. Sadece onların bildiği bu dilin, bir “yabancı” tarafından anlaşılmaması hoşlarına gitmişti belli ki.


Kitapçıda Kuş Dili: Dilde, Edebiyatta ve Sanatta Kuşlar’ı gördüğümde birden çocukluğumda yaşadığım bu ânı hatırladım ve “keşke elimde o zaman bu kitap olsaydı da buradan öğrenseydim kuş dilini” diye geçirdim içimden. Her biri konusunda uzman yazarların kaleme aldığı makalelerden oluşan kitabı okumaya başladığımda yaşadığım ilk sürpriz 17. yüzyıl Osmanlı dünyasının en renkli kalemlerinden “seyyah-ı âlem ve nedim-i beni-âdem” Evliya Çelebi’nin arkadaşlarıyla “kuş lisânı üzere” konuştuğunu öğrenmek oldu.

Şöyle diyor Evliya: “Hizmetkârlardan kimse bulunmasun, diyü rica edince hakir yoldaşlarımı hep taşra çıkardım. Gulamımın birine kuş lisanı üzere ‘Cücümlece yocoldacaşlacarıcım sicilacahlacansucunlacar icihticiyacatecen ducursucunlacar’ diye emrettim.” Yani Çelebi, arkadaşlarına şöyle demiş: “Cümle yoldaşlarım silahlansunlar, ihtiyaten dursunlar.” Kitaba göre Evliya Çelebi’nin konuştuğu bu kuş dili, ülkemizde g’li hecelerle yapılan şekille birlikte en çok yaygınlık gösteren, kelimenin hecelerine c’li hecelerin eklenmesiyle konuşulan biçimiymiş.

KUŞ DİLİYLE GAZEL

Bu sevimli kitabın sayfaları arasında dolaşırken ikinci şaşkınlığımı bir Osmanlı şairinin kuş seslerini taklit ederek yazdığı gazeli okuduğumda yaşadım. Daha önce kekemelerin konuşmasını taklit eden gazeller okumuştum ancak bu tarz bir şiirle ilk kez karşılaşıyordum. Sözlü ve yazılı kültürümüzde geniş bir yer tutan kuş dili çok geniş bir anlam yelpazesine sahip: Kuşların sesini taklit etme; kuşların dilini anlama ve konuşma; tasavvufî edebiyatta anlamı gizlemek için alışılmamış sembollerin ve tasavvufî terimlerin kullanıldığı özellikle şathiye türü şiirler; daha çok çocukların kelimelerin biçimlerini değiştirerek kelimelerin başına, hecelerin arasına başka kelime veya hece ekleyerek uydurduklar bir tür konuşma; kelimelere yeni anlamlar yükleyerek (argo) veya dilin yapısı korunarak yepyeni kelimelerle konuşarak (jargon) anlaşma; konuşma ve yazma haricinde başka araçlarla, özellikle ıslıkla anlaşma; bol yabancı kelime veya bilinmeyen kelimeler kullanarak konuşma veya yazma.

Kuş dilinin bu kadar geniş bir kullanım sahasına sahip olması kuşun kültürümüzdeki yeriyle doğrudan alakalı. İslamiyet öncesinde Türk kültüründe kuş, ruh ve kutun sembolü olarak görülüyor. Mesela eski Türk kültüründe göğün en yükseklerine uçabilen karta gökte yaşadığı tasavvur edilen göktanrının elçisi, beyaz tüyleriyle saflığı simgeleyen kaz ise kutun sembolü olmuştur.

Yine doğacak çocuğun ruhu hayat ağacında bir kuş olarak beklenmiş, ölen bir insanın bedeninden ruhunun kuş gibi uçtuğu düşünülmüştür.

İslamî döneme baktığımızda Kur’ân-ı Kerim’de kuşların geçtiği birçok ayet bulunmasının yanında, Neml suresinde geçen “Süleyman, Davud’a varis oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili (mantıku’t-tayr) öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur” ayetinde Hz. Süleyman’dan kuşların dilini bilen bir peygamber olarak bahsedilir.

Kur’ân’da anlatılanlardan hareketle Mantıku’t-Tayr, Risâletü’t-Tayr, Lisanü’t-Tayr gibi çeşitli edebî eserler yazılmış, Yunus Emre’nin “Bu kuş dilidür bunı Süleyman bilür” mısraında olduğu gibi çeşitli şiirlerde bu ayete atıflar yapılmıştır. v

MEVLİD’İN KUŞLARI

Peygamber sevgisini dile getiren en önemli eserlerden olan Mevlid-i Şerif’te de âdeta bir kuşlar geçidi yaşanır. Klasik edebiyatımızda güle olan aşkıyla bilinen bülbül, Hz. Muhammed’in müjdecisidir, ayrıca Hz. Peygamber saadet getiren, gölgesi mübarek olan hümaya benzetilir. Keklik, peygamberlik mührünü teşbih için kullanılırken Cebrail de tavus kuşuna benzetilir.

İslam edebiyatında en çok yazılan/okunan eserlerin başında gelen Leyla ile Mecnun’da Leyla’nın aşkından çöllere düşen Mecnun vahşi hayvanlarla dost olmuş, kuşlar da onun başına yuva yapmıştır. Bu hadise klasik şiirde çokça işlenmiştir. Mesela 16. yüzyılın büyük şairi Bâkî, Mecnun’un başında kuş yuvası olmasını, onun başındaki kuşlar aracılığıyla Leyla’ya mektup gönderme arzusuna bağlıyor:

“Gâhî cenâb-ı Leylî’ye mektûb uçurmağa

Urındı Kays başına murg âşiyânesin”

Mecnun’un kuşlarla mektup göndermesi boşuna değildir, zira eski zamanlarda güvercin, karga, hüdhüd, papağan, bülbül gibi çeşitli kuşlar haberleşme vasıtası olarak da kullanılıyordu. Bu özellikleri yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi şiirlere de yansımıştı. Kitapta bununla ilgili de çok sayıda örnek yer alıyor.

Eserdeki ilginç makalelerden biri klasik Türk şiirinde “öteki”nin çirkin/kötü kuşlara benzetilmesidir. Mesela dünyaya meyl eden ve nefsine uyanların leşle beslenen akbabalara, âşık ile sevgili arasında sürekli engel çıkaran rakibin ise şeytanın ve kötülüğün simgesi olan kargaya benzetildiğini öğreniyoruz.

Kitapta geçen yıl kaybettiğimiz değerli halk edebiyatı araştırmacısı Nurettin Albayrak’ın da bir makalesi var. Hz. Muhammed’in hayvan sevgisini dile getiren ve daha çok Mevlid metinlerinin arkasında bulunan “Güvercin Destanı” adlı eser geniş bir değerlendirme ile yayınlanmış.

“Budist Uygur Kültüründe Kuş”, “Klasik Edebiyat”, “Mitler ve Destanlar”, “Kuş Figürleri” ve “Kuş Dili: Kelimeler, Kuşlu İsimler” adlı 5 ana bölümden oluşan kitapta 21 makale yer alıyor.

Yazımızı bitirmeden kitabı yayına hazırlayanlardan olan Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali’nin daha önce tütün, tuz, saç, ayakkabı, hapishane, zeytin, çerez, kasap, kahve, korku, yılan, deve vb. konuları çeşitli yönleriyle inceleyen kitaplar hazırladığını da hatırlatalım.

#kitap
#kuş
#dili
7 years ago