|

Kemal Tahir’in tefrika romanları

Pek çok başka yazarımız gibi Kemal Tahir de eserlerini eski harflerle yazmaya devam etmiştir. Arap harfli metni Latin harflerine aktaran dizgicilerin ilgisizlik, bilgisizlik, dikkatsizlik gibi sebeplerle zaman zaman metni yanlış okuyup dizdikleri görülmüştür. Bazen aynı kelimeyi farklı okudukları bile olmuştur.

Yeni Şafak
04:00 - 8/08/2018 Çarşamba
Güncelleme: 04:36 - 8/08/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Kemal Tahir
Kemal Tahir

İbrahim Demirci

Kemal Tahir’in bütün eserlerini yayımlayan İthaki Yayınları, yazarın gazete ve dergilerde tefrika edilen romanlarını iki ciltte topladı. 1947-1951 yılllarında tefrika edilen altı romanı içeren birinci cilt, 599 sayfa. 1937-1949 yıllarında tefrika edilen sekiz romandan oluşan ikinci cilt, 1048 sayfa. Romanları derleme işini Özgür Günay üstlenmiş. Derlemeye “Biz böyle delikanlılar değildik!” başlığı uygun görülmüş.

1950 yılında Son Saat gazetesinde tefrika edilen Sevenlerin Zaferi adlı romanda, mühendislik öğrenimi gördüğü hâlde “beton hesapları yerine lengüistik ile uğraş”an Naci’nin bu ilgisinin sebebi şöyle anlatılır:

“ – Evet. Türkçe dersinde bir gün, Halide Edip’in ‘Zeynebim, Zeynebim’ isimli hikâyesini dalgınlıkla ‘Zınbım, Zınbım’ diye okumuştu. Eski harflerin azizliği... Ne kadar güldüğümüzü bugün gibi hatırlarım. Demek izzetinefsi zedelenmiş... Türkçeye kuvvet verdi. Bu dünyada ne kadar garip şeyler oluyor.” (s. 253).

ARAP HARFLERİNİ LATİN
HARFLERİNE AKTARMAK

“Eski harflerin azizliği” denen şeye pekâlâ okuyucunun bilgisizliği yahut dikkatsizliği de diyebiliriz. Âlim ile âlem’i, muallim (öğreten) ile muallem’i (öğretilen) karıştırmamak için metne hâkim olmak, bağlamı gözetmek zorundasınız. Hâl böyleyken ve yazı devrimine rağmen, pek çok başka yazarımız gibi Kemal Tahir de eserlerini eski harflerle yazmaya devam etmiştir. Arap harfli metni Latin harflerine aktaran dizgicilerin ilgisizlik, bilgisizlik, dikkatsizlik gibi sebeplerle zaman zaman metni yanlış okuyup dizdikleri görülmüştür. Bazen aynı kelimeyi farklı okudukları bile olmuştur.

Muhallebi Çocuğu’nda “gomsele” (II/639) kelimesi, sonraki sayfada “kamsela” (II/640) şeklinde yazılmıştır. Yağmurluk anlamına gelen bu kelime sözlükte “gamsele” şeklindedir.

Aynı romanın başka bir yerinde “Hak kuran kafesi”nden söz ediliyor ve yazarın dipnotu sunuluyor: “Bir İstanbullu tabiri, delik deşik manasına (Evler için kullanılır). (II/611)

Biraz araştırınca öğreniyorsunuz ki “hakuran” bir kumru çeşididir ve kafes de “hakuran kafesi”dir.

Dizgicinin biri “Ya rasulallah” (II/609)şeklinde doğru okuyup yazarken başka biri “Ya rasulullah” (II/599) şeklinde yanlış okuyup yazmaktadır. Yayıncı, maalesef bu tutarsızlığı gidermemektedir.

Cyrano (Sirano)’yu ve yazarını tanımayan bir dizgici, ondan “Evimden Rosta’nın bu bahtsız kahramanı” diye söz edebilmektedir (II/664). Edmond Rostand’ı günümüz editörlerinin, yayıncılarının tanıyor olmaları gerekirdi.

“Mecnun öde yandı şûle-i âhla pâk” (I/51)

Mecnun, âhının aleviyle oda yanmıştır, o od, aşk odudur.

GAZEL DE GAZETE OLMUŞ

Gravürün tarihini anlatan Namık Bey konuşuyor: “Avrupa’nın en eski gravürü 1418 tarihinde tahta üzerine yapılmıştır, dedi. Malines’de eski bir sandık içinde bulundu. İsa ile Meryem’i musavverdir.” (I/ 70)

O gravür İsa ile Meryem’i musavvir’dir; orada İsa ile Meryem musavver’dir.

Namık Bey, sonra şiire geçer, Farsça şiirler okur, Hâfız’ı tasavvufî değil beşerî yönüyle sevdiğini söyler. Sonra karşımıza şu cümle çıkar:

“Bir başka Farisi gazeteye geçti ve tercüme etti:” (I/71)

“Gazel” nasılsa “gazete” olmuştur.

Sevmek Hakkı’nın kahramanlarından biri Nerkis Hanım’dır. Kemal Tahir, belki de onun “Nergis Hanım” olmasını isterdi. Onu tasvir için yazdığı “Beline bir Lâhor şalı, üzerine incili bir altın kemer bağlamıştı.” cümlesindeki “Lâhor”un “Lâhut” “incili”nin “incilli” olduğunu görse ne derdi? (I/ 87).

Toplama, çıkarma, çarpma, bölme anlamını taşıyan “cem, tarh, darb, taksim” dörtlüsünden üçüncüsünün darbeye uğrayıp “zarb” olmasından hoşlanır mıydı? (I/91)

Düğmeli potin “model”inin “moda” olmasına itiraz etmezdi elbette ama “bu modadan kullanıyorlar” ifadesine karşı çıkardı sanırım (I/92).

“... ticaretin en tehlikelisi büyükbaş hayvan üzerine plandır” (I/94) cümlesinde son kelimenin “yapılandır” olacağı besbelli.

Şükrü’ye iktisat dersi veren Haydar Bey’in sözleri arasında “Pek mi basit buluşlar?” (I/96) cümlesini görünce şaşırdım. “Buluşlar” şeklinde okunup yazılan kelime “bu işler” olmasın?

Yürümeye ve konuşmaya yeni başlayan Tekin, “annesi için bir azap haline gel”miştir: “Çıplak ayakla yere bassa, üstünü biraz ıslatsa, ellerini kirletse ve bu kirli elini ‘kazara’ ağzına götürse, fazlasıyla, yahut iştahasız gibi dursa...” (I/100)

Cümlenin akışını bozan “fazlasıyla” kelimesi yazarın kaleminden “fazla yese” şeklinde çıkmış olmalı!

“İhtiyar kadın, gözlüklerinin altından gözlerini bir şey hazırlamak istiyormuş gibi kırpıştırdı ve kederle gülümsedi.” (I/104).

İhtiyar kadın şüphesiz “hatırlamak istiyormuş gibi”dir.

“Antikacı Muiz”in Arap olduğunu sanmıyorum, “Antikacı Moiz” olmalı o (I/106).

“GEL SEN BU İŞİ YAPMA!”

Resim yapmakta olduğundan söz eden Neriman “Bir deniz parçası buyurdum.” (I/114) der mi? “Bir deniz parçası boyuyordum.” demiştir.

“Gel bu işi sen yapma! Handan yerin evladısın.” (I/117) Hanedan yerin evlâdı!

“Manzara harikuladeydi. Sol tarafta, fondelerin ötesinde, meçhul ovalara doğru binlerce metre yükseklikte bir açıklık derinlemesine gidiyor, sisler hattâ bulutlar altında kayboluyordu.” (I/143) Dizgici “fundalar”ı hatırlayamamış.

“Yürüyüp giderim”i “yürüyüp girerim” okumak mümkün ama yanlış (I/144).

“Kadın, son gömülünce bir daha çıkmayacakmış da...” (I/149) Kadın, suya gömülünce...

Görüşme yasağı “ihtilattan memnuiyet”tir, “memnuniyet” olamaz (I/182).

“-Sen beni hamleci yapmaya çalışıyorsun.” (I/199) Kürek çekenlere “hamlacı” demişiz.

Bre gâvur! Türkün aklı sonradan gelirmiş, derler. Ermeninin aklı da mı sonradan geliyor?

Kır atın yanında duran ya huyundan, ya tüyünden... Ne sandın? (I/444)

Son cümle kitapta şöyle başlıyor maalesef: “Kuranın yanında duran...”

Tefrika romanlarda başka bir azizlik daha var: tarayıcıların azizliği. Bu sayede “Florya” “Şorya” olmuş, “flört” ise “şört”!

#Kemal Tahir
#Roman
6 yıl önce