|

Kederli ruhlar yalnızdır

“Yalnızlık genelleştirilemez. Çünkü biriciktir. Her insanda farklı gelişir, farklı bir serüven izler, farklı dışlaşır. Farklılığın yalnızlığı, bilinçli, rafine olmanın yalnızlığı, yaralanma, iletişimsizlik, kırılmanın yalnızlığı, farklı dilleri konuşmanın yalnızlığı, depresif yalnızlık...”

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/06/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:31 - 13/06/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
​Kederli ruhlar yalnızdır
​Kederli ruhlar yalnızdır
NECİP TOSUN

Yalnızlık bir insanlık durumu olarak her dönemde edebiyatın, felsefenin, psikiyatrinin temel konularından biri olmuştur. Kimine göre hastalık kimine göre yaratıcı eylemin en önemli unsurlarından biridir. Bu kadar çok konuşulan yalnızlığın izahı için ülkemizde de pek çok kitap arka arkaya yayınlanmaya başlandı. Çeviri eserlerin yoğunlukta olduğu kitaplarda yalnızlığın doğası irdelenip çeşitli bakış açılarından olgu değerlendirilmekte. İnsan başkalarıyla iletişim içinde bir varlık olduğu için yalnızlık başlı başına bir bahistir. Ama toplumsal bir varlık olarak yaşamını sürdürürken, kırılmalar, hayal kırıklıklarıyla dışa bakıştan içe bakışa doğru yol alır. Kendi içlerine yöneldiklerinde ya kimsesizlik, boşluk içinde orada yeis ve çıkışsızlıkla boğulur ya da iç zenginliğini keşfedip dışarıya ilişkin zengin çıkarımlar üretirler. Yalnızlık kiminde bitirici bir fonksiyon kiminde de üretici bir zenginlik olarak dışlaşır. Sanatçı/edebiyatçı yalnızlıkları kendi içsel zenginliklerini dışarıyla iletişime geçtiklerinde yara alması, kırılması sonucu, başkaları tarafından anlaşılmamışlığın sonucu oluşur. Bu daha çok bilinç, farkındalık ve yüksek kültürle elde edilen bir yalnızlıktır. Ruhunun biricik olduğunu fark ediştir. Tek başınalık Robinson tarzı fiziksel seçilmiş bir sayıyı ifade ederken yalnızlık seçilmiş/tercih edilmiş bir durumdur. Tek başınalıkta zaten seçenek yoktur. Yalnızlık ise bilinçle seçilmiş, kararlaştırılmış bir tavırdır. Yalnızlıkta toplumsal ret baskındır. Kişi toplumsal bütünleşmeye karşı çıkar, toplumun bir parçası olmayı reddeder. Yalnız acı çektiği için ışıkları kapatmıştır. Muzdariptir ve bu hâl onun çilehanesidir. Ancak yalnız olduğu için acı çekmemektedir. Acı çektiği için yalnızlığı seçmiştir. Kederli bir ruh hâlinin sonucudur.

YANLIZLIĞIN BİRBİRİNDEN FARKLI RESİMLERİ

Eugenio Borgna’nın Ruhun Yalnızlığı çalışması yalnızlık üzerine yazılmış en değerli kitaplardan biridir. Yalnızlığın varoluş biçimleriyle sonuçları arasında fark olduğunu düşünen Eugenio Borgna, yalnızlığı iki farklı kategoriye ayırır ve bunlar “yalnızlığın birbirinden farklı iki resmidir” der: Birinci tür yalnızlık; içsel yalnızlık-ruhun yalnızlığı-yaratıcı yalnızlıktır. İkinci tür yalnızlık ise; acılı yalnızlık-olumsuz yalnızlık- tecrit yalnızlığıdır. Borgna’ya göre, içsel/yaratıcı yalnızlık tefekkür ve meditasyon, huzur ve umut yüklü ihtiyaçlardan doğar. Olumsuz yalnız/tecrit yalnızlığı ise hastalıklardan, ideallerin yerle bir olmasından, insani ilişkilerin ortadan kaybolmasından kaynaklanır. Burada sadece bireysel amaçlar ve arzular vardır. Borgna böylece yalnızlık üzerine yapılan genellemeleri âdeta yerle bir eder. Edebiyatın dile getirdiği yalnızlık olan yaratıcı yalnızlıkta bir iç konuşma, kötülüklere karşı bir sitem, dünyaya kahır yüklü mektuplar, sessiz çığlıklar vardır. Tecrit yalnızlığı ise bencilliğin ve sessizliğin karanlığıdır. Yalnızlık içe dönmek, yaşadığımız hayal kırıklıklarıyla yüzleşmek, gözden geçirmek, hayatımıza giren insanlar hakkındaki haklı çıktığımız olayları sıralayarak baş başa kalışımızı temellendirmektir. Yalnızlıkta, koruma duygusu, hayal kırıklığı, dolma ve kendi kendine dönme duyguları iç içe yaşanır. Borgna şöyle der: “Yalnızlıkta, insanların ve nesnelerin dünyasına açık olunur, hatta başkalarıyla ilişki içinde olma arzusu ve özlemi vardır; bunun karşı savı ise tecrit, daha iyi bir tabirle, insanın kendi içine kapanma, dünyadan ve dünyadaki aşkınlıktan elini ayağını çekmek hâli olan olumsuz yalnızlıktır. Yalnızlık somut hedef ve sonuçların ateşli arayışıyla zarar görmüş ilişkilere kök salıp daldığımız günlük hayattakinden farklı bir şekilde de olsa, insanın kişiler arası ve toplumsal değerlerini gerçekleştirmeye devam ettiği bir hayat dilimidir.”


HER YALNIZLIK BİRİCİKTİR

Yalnızlık insanın sessizlik, iletişimsizlik ve diyalogsuzluk arayışının bir sonucudur. Yalnızlık, toplumu, dostlukları, şehri reddetmek değildir. Sesi kısma, gürültüyü azaltma, pencereyi kapamaktır. Yalnız, pencereyi kapamakla onların yok olmadığını bilir. Ama onlara uzak olmak ister. Artık kendi müziğini, sadece kendi iç sesini dinlemektedir. Yara almış ilişkiler, boşa çıkmış idealler, uğranılan ihanetler bu yolculukta yerli yerine oturtulur. Tecrit/olumsuz yalnızlığa dönüşmemesi için tefekkür hâlinin yenilgi/depresif geri çekilme hâline dönüştürmemek gerekir. Umut ve özlemle, bireysel güç ve yenilenme ile beslenen yalnızlık bir gebe kalma durumudur. Her yalnızlık biriciktir ve kendi fonksiyonlarını sergiler. Tecrit/olumsuz yalnızlıkta yenilmişlik ve umutsuzluk vardır. Yaratıcı yalnızlıkta birikim ve yenilenme süreci vardır. Varoluşumuzu havalandırır, sessiz dinginliğe ulaştırırız. Tefekkür ve umut, yanı başındadır. İçsel/yaratıcı yalnızlık ile tecrit/olumsuzluk yalnızlık arasındaki farklılıklar ortaya konmadan topyekûn bir yalnızlık mahkûmiyeti doğru değildir. Birincisi bilinçli bir tercih ikincisi bir hastalık, depresif bir hâldir ve kimlik reddidir.

Lars Svendsen’in Yalnızlığın Felsefesi kitabı da bu konudaki nitelikli çalışmalardan biridir. Yalnızlığı çözümlemede felsefe, psikoloji, edebiyat ve sosyal bilimlerden yararlanan yazar, yalnızlığın çeşitli biçimlerini irdeler. Svendsen özellikle “tek başına olmak” ile “yalnızlık” arasındaki farklılıklara dikkat çeker ve bu farklılığı temellendirir. Kitabında başvurduğu kaynaklar ise Joseph Conrad-Batılı Gözler Altında, La Rochefoucauld -Özdeyişler, David Riesman -Yalnız Kalabalık, Georg Simmel -Bireysellik ve Kültür, Nietzsche- Şen Bilim / İyinin ve Kötünün Ötesinde / Tan Kızıllığı, Schopenhauer -Parerga and Paramipomena, Jean-Jacques Rousseau -Yalnız Gezerin Düşleri, Thdreau Walden -Doğal Yaşam ve Başkaldırı, Margarit Duras -Yazmak, Hannah Arendt-Totalirizmin Kaynakları olur. Yalnızlık ve sağlık ilişkilerini irdelerken, yalnız insanların sağlık açısından daha problemli olduklarını ileri sürer.


İNZİVADAYKEN HİZMET EDEBİLİRİZ

Seneca’nın Bilgeliğin Sarsılmazlığı Üzerine, İnziva Üzerine kitabı da yalnızlık konusunda ufuk açıcı bir kitaptır. Senaca, “İnziva Üzerine” başlıklı makalesinde, “Sadece inzivadayken kimsenin karışmadığı ve henüz yeterince sağlam olmayan düşüncemizi kalabalık yardımıyla saptırmadığı bir zamanda, daha önce aldığımız kararları uygulayabiliriz, yine sadece o zaman oldukça farklı yönlere çekerek böldüğümüz yaşamımızın tek ve düz bir doğrultuda gelişmesi mümkündür.” diyerek inzivayı över. Hatta belki de devlete böyle daha iyi hizmet edilebilir: “Bu büyük devlete, inzivadayken hizmet edebiliriz, hatta eminim ki daha inzivadayken daha iyi hizmet edebiliriz; bu sayede erdemin ne olduğunu, tek mi yoksa çok sayıda mı olduğunu, doğanın mı yoksa ilmin mi insanları iyi kıldığını, denizlerin ve karaların, dahası denizde ve karada bulunan canlıların bir bütün olup olmadığını, tanrının bu türden çok sayıda nesneyi serpiştirip serpiştirmediğini, kendisinden her şeyin doğduğu tüm cevherin daimi ve yekpare mi, yoksa parça parça olmakla birlikte katı maddelerle karışık bir boşluk mu olduğunu, tanrının nerede bulunduğunu, esirini izleyip izlemediğini ya da yönlendirip yönlendirmediğini, onu dışarıdan çevreleyip çevrelemediğini ya da tümüyle onun içinde mi olduğunu, evrenin ölümsüz mü yoksa geçici ve belli bir süre için doğmuş olan şeyler arasında mı sayılması gerektiğini öğrenebiliriz.”


BEN HİKMET EHLİYİM

Ali Şeriati’nin Yalnızlık Sözleri kitabı da bu konudaki en değerli çalışmalardan biridir. Daha çok kendi hayatı üzerinden yalnızlığı yorumlayan Şeriati şunları söyler: “Ben hikmet ehliyim, siyaset ehli değil. Dünyaya bulaşmadım, öğretmenliği ve sessizliği seçtim. Onlar altın topladılar, ben hazine buldum. Onlar lezzet ve zevk aldılar; ben ise gam ve keder. Onlar yaşayanlara bağlandılar, ben yaşama. Onlar elbiselerine sığmayacak kadar şişmanlarken; ben içim içime sığmayacak kadar âşık oldum. Onlar özgürlüğe ihanet ettiler, ben özgürlüğe vefalı kaldım. Onlar, kalabalıkta birbirlerine yabancıyken, biz yalnızlıkta birbirimizi tanıyoruz.” Yalnızlığı oldukça sağlıklı bir şekilde yorumlar: “Boş sosyolojik manasıyla bir yalnızlık değil bu. Yalnızlık, insanın bu varlık gurbetinde korkması, kaçması, rahatsız olması, kendisiyle tanışık birisini araması, bu dünyada kendisi gibi birinin beklentisinde olması manasında bir yalnızlık. Birbirine güvenen, dost olan ve birbirine dayanan birini bekleme yalnızlığı.” Kitap özellikle bir Müslüman aydının yalnızlığa getirdiği tanımlarla önem kazanır ve alanındaki nadir kitaplardan biridir. Kitap aynı zamanda bir çağ eleştirisidir. Olivia Laing’in Yalnız Şehir kitabı da yalnızlık üzerine ilginç çalışmalardan biridir. Yazar, New York’ta yalnızlık günlerini, aralarında Andy Warhol, Edward Popper, David Wojnarowicz ve Henry Darger’in de bulunduğu sanatçıların yapıtları ve yaşamlarını da izleyerek anlatır. Ona göre yalnızlık bir şehirdir. Olivia Laing bir yalnızlık haritası çıkarmayı hedeflerken, sanat ile yalnızlık arasında karmaşık ilişkinin şemasını çıkarmaya çalışır: “Yalnızlığın kendine has bir tadı vardır. Bu durumun şehirde yaşamakla yani başka bir sürü insanın varlığıyla çeliştiği düşünülebilir. Ama başka insanlara sadece fiziksel olarak yakın olmak, insanın içinde hissettiği yalnızlığı dağıtmaya yeterli değil. Başkalarıyla dip dibe yaşarken bile insanın terk edilmiş hissetmesi mümkün, hatta çok kolay. Şehirler ıssız yerler olabilir. Bunu kabul ettiğimizde, yalnızlığın her zaman fiziksel olarak tek başına kalmayı gerektirmediğini, daha çok insanlarla ilişkilerin, yakınlığın ve bağlantının kurulamaması ya da zayıf kalması olduğunu görebiliriz. Yani yalnızlık, ne sebeple olursa olsun arzulanan kadar yakınlık kurulamaması durumudur.” Laing kitabının tümünde edebiyattan, felsefeden, psikiyatriden yola çıkarak bu disiplinlerin yalnızlık yorumlarını aktararak tartışır.


AHLAKTAN MANEVİ GÜCE

David Riesman’ın Yalnız Kalabalık-Amerikan Toplumsal Karakterinin Değişimi Üzerine Bir İnceleme, yalnızlık üzerine yazılmış kült kitaplardan biridir. Reisman kitabında modern Amerikan toplumunun beğenilmek ve arzulanmak üzerine inşa edilen karakterinin nelere yol açtığını irdeler. Uyumun reddi, muhalif olmak fiillerini, çocuk hikâyeleri, filmler ve edebiyat üzerinden değerlendirir. “Karakterin Birkaç Biçimi ve Toplum”, “Ahlaktan Manevi Güce: Karakter İnşası Araçlarındaki Değişimler”, “İçe-Yönelimli Yaşam Evresi”, “Dışa-Yönelimli Yaşam evresi” gibi başlıklar altında yalnız kalabalık kavramına açıklık getirir.

Ali Murat İrat Yalnızlığa Övgü’de, yazmak, devrim, mücadele ekseninde yalnızlık olgusunu irdeler. Ali Murat İrat’ın özellikle yazı ve yalnızlık yaklaşımları ilginçtir: “Yazmak en iyi ihtimalle yalnızlıktır. Yazan kişi ya yalnız olduğundan yazacaktır ya da yazdıkça yalnızlaşacaktır. Yazmak yalnızlığın insan ruhuna nakşettiği derin ve onulmaz bir yaradır. Bazen ruhun yaralarından dünyaya sızan hüznün kendisidir. Siyahtır. Acıtırken sağaltan, iyileştiren, onarandır.” Yazara göre yalnızlık öğretendir, çünkü insan en çok yalnızken konuşur kendisiyle, yalnızken dertleşir. Yalnızlık sığamamaktır. Yatağımıza, odamıza, sokağımıza, kentimize ve bu dünyaya sığamama hâlidir. Okumak yalnızların işidir, yazmak yalnızların işidir, mektup yazmak yalnızların işidir. Ali Murat İrat psikiyatrların yalnızlık yaklaşımını eleştirir. Yalnızlığın üstesinden gelinmesi gereken bir durum olarak algılanmasına karşı çıkar: “Yalnızlık gibi bir nimet, bilgisinin esiri olmuş bir psikiyatrist tarafından hoyratça karşılanacak ve yine genelde olduğu gibi ilaçla cezalandırılacaktır. Yalnız bir insanın yaşadığı deneyimin kendisi, herhangi bir hastalıktan azadedir.” Oysa ona göre insanlık tarihini yalnızlar yazmıştır. Tanrı’ya ulaşmanın en kestirme yoludur. Yalnızlık başta peygamberlerin meziyetidir: “İsa çölde, Musa Tur Dağı’nda ve Hz. Muhammed ise bir mağarada yalnızlıklarıyla sınanmış ve büyük deneyimler ve sonuçlarla oralardan çıkmışlardır.”

Görüldüğü gibi yalnızlık genelleştirilemez. Çünkü biriciktir. Her insanda farklı gelişir, farklı bir serüven izler, farklı dışlaşır. Farklılığın yalnızlığı, bilinçli, rafine olmanın yalnızlığı, yaralanma, iletişimsizlik, kırılmanın yalnızlığı, farklı dilleri konuşmanın yalnızlığı, depresif yalnızlık… Tüm bu kitaplar konunun anlaşılmasına önemli katkılar yapar.

#Yanızlık
#Kitap
6 yıl önce