|

Kahvaltı gerçekten zararlı mı?

Kahvaltı deyince en sadesinden en mükellefine keyif ve mutluluk yaydığını kim yadsıyabilir ki. Öyle olmasaydı şair tutup kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı diye bir şiir yazar mıydı. “Kahvaltını hiç kimseyle paylaşma, öğle yemeğini iyi bir dostunla paylaş, akşam yemeğini düşmanına ver.” atasözü boşuna mı söylenmiş. Konumuz elbette kahvaltıya güzelleme yapmak değil. Türk mutfağının vazgeçilmezi, temel taşı diyebileceğimiz bir öğün olduğunu inkar etmek mümkün mü?

Muhammed Gümüş
04:00 - 5/02/2023 Pazar
Güncelleme: 00:49 - 5/02/2023 Pazar
Yeni Şafak
Kitabın alt başlığında “Sağlık ve zindelik için neden sabah öğününü bırakmalısınız?” ifadesi yer alıyor.
Kitabın alt başlığında “Sağlık ve zindelik için neden sabah öğününü bırakmalısınız?” ifadesi yer alıyor.

Kahvaltı deyince en sadesinden en mükellefine keyif ve mutluluk yaydığını kim yadsıyabilir ki. Öyle olmasaydı şair tutup kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı diye bir şiir yazar mıydı. “Kahvaltını hiç kimseyle paylaşma, öğle yemeğini iyi bir dostunla paylaş, akşam yemeğini düşmanına ver.” atasözü boşuna mı söylenmiş. Konumuz elbette kahvaltıya güzelleme yapmak değil. Türk mutfağının vazgeçilmezi, temel taşı diyebileceğimiz bir öğün olduğunu inkar etmek mümkün mü? Gelin de bunu kahvaltı kültürü olmayanlara anlatın bakalım.

İlginçtir, kahvaltı için dilimizde yenilen yerine yapılan fiili kullanılır. Belki de bereketi, yedikçe bitmeyen bir lezzeti anlatıyor. Bilemiyoruz. Varsın bunu etimologlar araştırsın. Esas derin tartışma konusu kahvaltının sağlığımızı menfi yönde etkilediği. Bilmem duydunuz mu Terence Kealey isimli yazarı. Biyokimya uzmanıymış kendileri. Bir delinin kuyuya attığı taş kadar ağır ve deli saçması bir tartışma. Bakalım kırk akıllı çıkarabilecek mi?

“Breakfast is a Dangerous Meal” adını taşıyan ve kahvaltı tehlikeli bir öğündür manasına gelen kitabın yazarı şöyle laf etmiş: “Kahvaltı tehlikelidir. Aralarında tip 2 diyabet, obezite ve hipertansiyonun da bulunduğu ölüme kadar gidebilen birçok hastalığın sebebidir.”

Kitabın alt başlığında “Sağlık ve zindelik için neden sabah öğününü bırakmalısınız?” ifadesi yer alıyor.

55 yaşındaki yazar diyabet teşhisi konunca kan şekerini takip etmeye başlıyor. Her kahvaltıdan sonra şekerinin çok arttığını gözlemliyor. Ardından da kahvaltıyı bırakmaya karar veriyor. Bundan bir süre sonra kan şekerinin düştüğünü gözlemliyor. Şaşırtıcı bir iddia ortaya atan Kealey, kahvaltının metabolik sendroma yol açtığını ve sadece diyabetliler için değil herkes için tehlikeli olduğu görüşünü ileri sürüyor. Bütün bunlardan sonra hiç kahvaltı yapmamanın bir avantajı olup olmadığını sorgulamaya başlıyor.

Kitapta, kahvaltı yapmanın güvenilir bilimsel ve tıbbi kanıtının ne olduğunu, kimlerin kahvaltıyı günlük rutinlerinden çıkararak aralıklı oruç tutmayı düşünmesi gerektiği, kilo kaybı nedeniyle kan basıncının düşmesine kadar kahvaltıyı kaçırmanın potansiyel faydalarının neler olduğu gibi sorulara açıklık getiriliyor,

Hedef alınan kahvaltı hangi kahvaltı? Kahvaltıdan kimin ne anladığı burada önemli. Bu kahvaltı denen öğün kim için neleri muhteva ediyor? Meseleye önce buradan bakmazsak bu iddianın bilimsel ve gerçekçi bir yanı kalmaz. Çünkü kahvaltı dediğiniz şey bir öğünü anlatan parantez gibidir. İçine istediğinizi koyabilirsiniz. Bu genelleme mesela kırmızı tabakta yemek yemek zararlıdır gibi saçma bir iddiaya benzer. Bu tartışma bana Niçe’nin (Nietzsche) “Bu dahil bütün genellemeler yanlıştır” aforizmasını hatırlatıyor.

Yazarın kahvaltıdan kastettiği hangi yiyeceklerdi, yağlı, tuzlu, şekerli maddelerin oranı neydi? Bırakın bir öğünü, bir yiyeceği bile sağlıksız diye mahkum etmeden önce en ince detayına kadar muhteviyatının ve ürünlerin kaynağının bilinmesi elzemdir. Eğer yazar yediklerine bağlı olarak böyle bir sonuca vardıysa bu sonuç kendisini bağlayacaktır. Her koyunun kendi bacağından asılacağı gibi her kahvaltı müdavimi de kendi tabağından sorumludur. Haksız mıyım?

Herşey iyi hoş da, bir kuru iddia yüzünden her güne lezzet katan, özellikle haftasonlarının tadı tuzu olan, aile ve dostları bir araya toplayan kahvaltıları kötü bir alışkanlık gibi bırakacak mıyız. Dahası, Cemal Süreya’nın kahvaltı için yazdığı şiirden Kealey’in haberi var mıdır acaba?

Market müşterisinden ezberbozan ders

lHer zaman öğrenecek şeyler vardır. Patron da çalışan da olsa bu değişmez. Tıpkı anne babanın çocuklarıyla büyüdüğü gibi. İşadamı Yavuz Altun değişimi ve büyümeyi konu ettiği kitabı Peta Kitap etiketiyle çıktı. Katlamalı Büyüme Stratejisi isimli kitabında tecrübelerini, tavsiyelerini ve iş dünyasına yönelik düşüncelerini aktarmış. Altun’a göre herkes topa bakarken siz sahaya, herkes topa odaklanmışken siz topun gideceği yere bakmalısınız. Görünmeyene odaklanmak değişimin olmazsa olmaz ilk şartıdır. Müşteri her zaman haklıdır, çalışan her zaman hatalıdır ezberini bozan bir diyalogun yer aldığı anekdot dikkat çekici:

Bir gün mağazalarırımzdan birini dolaşıyorken yaşlı bir amca elinde bir poşetle gelmişti. O anda arkadaşlarımızın amcadan özrüne şahit oldum, ‘Kusura bakmayın, arkadaşlarımız tavuk yerine et barkoduna basmışlar. Bundan dolayı fiyatı çok yüksek çıkmış.” diyorlardı. Bunu görünce hem kasaba hem de mağaza müdürüne kızdım ve “Amcayı tekrar mağazaya getirmek zorunda bıraktınız, ne hakkınız var buna?” dedim. Ardından dönüp müşterilerimizden özür diledim. Yaşlı amcamız bana “Sakın çalışanlara kızma” dedi, “Onlar benim evlatlarım, hata yapmışlar. Hiç önemli değil. Ben hepsini çok seviyorum.” dedi. Ben amcaya dışarıya kadar eşlik ettim. Amca bana o kadar güzel bir intiba (ders olması icap eder) verdi ki geriye dönüp hiçbir arkadaşımızı tekrar uyarma ihtiyacı hissetmedim. Çükü önemli olan o kıymeti, o değeri oluşturabilmek.

Sabri Altın (Tarım ve İnsan Yarışması)

Bir lezzet karışımı hikayesi

Kurala bağlı hayatın, reçeteye bağlı tarifin her zaman tadı çıkacak değil ya. Bazen doğaçlama olsun istersin. Bazen de tarife ile malzeme uymaz birbirine. Bu yüzden el ayarı göz kararı gereği ekler veya çıkarırsın. Bu minvalde bir karışım hikayesi dinlemeye ne dersiniz? Bir gün çocuklar kahvaltı hazırlamamı istediler benden. Damak zevki olan, ağzının tadını bilen oğlum ile kızım öyle herşeyi beğenmezler. Mutfağa birlikte girdik. Eldekilerle ne yapılabilir diye düşündük. Ezine, beyaz, çeçil, süzme peynir derken epey malzeme vardı. Bunlardan ortaya karışık bir lezzet çıktı. Bu çok beğendikleri karışımı her fırsatta yapmamı istiyorlar. Hangi malzemeden ne kadar kattığıma çok dikkat etmediğim için aynı lezzeti tekrar bulabilir miyim bilmiyorum. İşin en güzel tarafı çocukların damağında unutulmaz bir tat kalması. Siz de deneme yoluyla yeni lezzetleri yakalayabilir, kalan yiyecekleri değerlendirerek çöpe atmanın önüne geçebilirsiniz.


#Kahvaltı
#Yemek
#Breakfast is a Dangerous Meal
1 yıl önce