|

Gurbetçiye ayna tuttuk

Alman Kuzusu dizisi senaristi Kevser Kurt, “Amacımız TRT aracılığıyla hem bir köprü kurup bu yaraya merhem olmaya çalışmak hem de Türk diasporasının oluşturduğu yeni kimlik ve kültüre bir ayna tutmak” diyor.

Latife Beyza Turgut
04:00 - 9/07/2023 Pazar
Güncelleme: 03:38 - 9/07/2023 Pazar
Yeni Şafak
“Alman Kuzusu”
“Alman Kuzusu”

Dünyanın dört bir köşesine yayılmış Türk nüfusun, kültüründen, vatanından ve dininden kopmadan, ortak kıymetlerimizle olan bağını güncel tutmak gayesiyle Türkçe yayın yapan TRT Türk kanalı, birbirinden keyifli dizileriyle vatandaşlarımızı anavatanlarına yakın hissettirmeye devam ediyor. Geçtiğimiz sezonun en başarılı işlerinden “Alman Kuzusu”, bilhassa Batı Avrupa’da yaşayan Türklerin gündelik hayatlarını bir aile samimiyetiyle ekranlara taşıyor. Erhan Kozan’ın yönettiği dizinin yapımcılığını Harun Türk ile Hakan Haksun’un üstleniyor. Kültürümüzü ve adetlerimizi yaşayan, yaşatan insanların hikâyesi olarak ekrana gelen “Alman Kuzusu”nda ana karakter Jens’in sevda yolculuğu ekseninde “Almancı” bir ailede gelişen olaylar anlatılıyor.


Karakterimin derdi aşk

Dizinin başrollerinden “Jens Glaser”ı canlandıran Alican Albayrak, canlandırdığı karakteri “Başarılı bir Alman estetik doktorunu ayrıca romantik, neşeli ve naif bir karakter” olarak tanımlıyor. Kendisinin de memleket hasreti içinde yurt dışında yaşayan akrabaları ve kuzenleri olduğunu söyleyen Albayrak, “Proje teklifi geldiğinde kanalın özellikle Kıta Avrupası ve İngiltere’deki soydaşlarımıza yönelik yayın yapan bir aile kanalı TRT Türk olduğunu öğrenince daha da heyecan-landım. Detayları konuştu-ğumuzda proje hoşuma gitti ve kabul ettim, çok da keyifle çektik” şeklinde anlatıyor.Jens’in bir Türk kızına aşık olmasıyla kültürünü öğrenip Müslüman olma hikâyesinin samimi, mizahi bir üslupla anlatıldığı dizinin giderek daha komik bir anlatıya evrildiğini ifade eden Albayrak, “Karakterimin derdi dizinin başından beri Zeynep’ti. Birinci bölümde de öyle yirmi beşinci bölümde de. Proje ilerledikçe bizlerin hem kendi karakterimizle ilişkimiz hem de karakterler arası ilişkilerimiz gelişiyor. Bu da hem setteki diğer oyunculara hem de seyirciye yansıyor ve seyirci de daha çok keyif almaya başlıyor” ifadelerini kullanıyor.


Aşktan da ailesinden de vazgeçmiyor

Dizinin Zeynep’i Merve Üçer ise projeye son anda dahil olmuş. Proje için gönderdiği audition beğenilince aynı gün akşam yola çıkıp, ertesi sabah provalara katılmış. Dizide Alman gencine aşık bir Türk kızını canlandıran Üçer, canlandırdığı karakterin kendi içinde yaşadığı çelişkileri şöyle anlatıyor: “Zeynep, ‘Farklı kültürden birini seversem kendi geleneğimden uzaklaşır mıyım?’ ya da ‘Sevmezsem, aşkı kaybeder miyim?’ düşünceleriyle bir çıkmazda. Hem aşkının peşinden gitmek istiyor hem de değerlerini korumak istiyor. Ailesine karşı çıkmaktan imtina eden Zeynep, ailesinin kendisi için uygun gördüğü kişinin onunla evlenebilmek için kılık değiştirip kendisini ‘Mustafa’ adında bir Türk olarak tanıtan Jens olduğunu öğrenince işler daha da karışıyor.” Zeynep karakterine hayat verdiğim için kendimi şanslı hissettiğini söyleyen Üçer, “Zeynep tercihlerini ailesinden yana kullanan, anne ve babasına ‘Öf bile deme’ sözünü benimsemiş bir karakter. Ailesi de kızlarının iyi yetiştiğini bildikleri için onun kararlarına güveniyor. İşte iç çatışma da burada başlıyor. Çünkü ailesinin bu güveni, bazen Zeynep’i zor durumlarda bırakabiliyor” şeklinde konuşuyor.


Dünyanın her yerinde varız

“Vatandan uzak olsak da dünyanın her yerinde varız. Ama Almanya başka. Üç milyondan fazla vatandaşımızla birlikte çok ciddi bir nüfusumuz var. Buna rağmen Almanya’da yaşayan Türkler yeterince anlaşılmıyor” açıklamasını yapan dizinin senaristlerinden Kevser Kurt, “Amacımız TRT aracılığıyla hem bir köprü kurup bu yaraya merhem olmaya çalışmak hem de Türk diasporasının oluşturduğu yeni kimlik ve kültürü bir ayna tutarak kendileri tarafından benimsenmesini sağlamak” diyor. Dizide Berlin’de yaşayan Yılmaz Ailesi’nin samimiyetiyle birlikte bunu sağlamaya çalıştıklarını belirtiyor. Alman karakterler sayesinde ise Türk kültürüne dışarıdan bakarak bu kültürün sunduğu güzellikleri görmeye ve herkese göstermeye çalıştıklarını anlatan Kurt, “Bizzat içinde yaşadığımız için bütün güzel özelliklerimiz bizim için sıradanlaşmış olabilir ama Berlin’in ünlü cerrahlarından olan Jens Glaser için bu böyle değil. Cerrahımız küçükken tanımaya başladığı Türk kültürünün kıymetini fazlasıyla biliyor. Belki bizim de Türk insanının sahip olduğu sevgi ve samimiyetin daha çok farkına varmamız gerekiyor” şeklinde dile getiriyor.

Sanatçıların yolculukları ve anıları

Trump Art Gallery, yedi sanatçının bireysel olarak çıktıkları sanatsal yolculuğun ortak noktada buluştuğu ‘Yolculuklar ve Anılar’ adlı karma sergiye ev sahipliği yapıyor. Yolculuklar ve anılar, hayatımızın duvar örgüsünü dokuyan iç içe geçmiş iki iplik. Varlığımızın dokusu, bizi tanımlayan hikayeler, geride bıraktığımız ayak izleridir. Bir yolculuk tek bir adımla, bilinmeyene doğru bir inanç sıçramasıyla başlar. Bir amaç duygusuyla, aklımızda bir hedefle yola çıktık ama izlediğimiz yol asla düz değil. Bizi beklenmedik dolambaçlı yollara, engebeli araziden ve yumuşak vadilerden, okyanuslardan ve çöllerden geçerek bilinmeyenin kalbine götürerek kıvrılıp dönüyor. “Görüntüler ve sesler, dokular ve tatlar, yol boyunca tanıştığımız insanlar, hepsi bizim birer parçamız oluyor. Çalışmalarımızı şekillendirip, ufkumuzu genişletiyorlar ve bizi merak duygusuyla dolduruyorlar” diyen yedi sanatçı, “Anılarımız bize nerede olduğumuzu, nereye gittiğimizi, öğrendiğimiz dersleri ve üstesinden geldiğimiz zorlukları hatırlatıyorlar. Böylece, biriktirdiğimiz ve henüz gelmemiş olan anıların güdümünde, daima ileriye doğru yolculuk etmeye devam ediyoruz. Yolda kıvrımları ve dönüşleri, inişleri ve çıkışları, güzelliği ve kaosu kucaklayarak yürüyoruz” diyor.

‘Yolculuklar ve Anılar’ karma sergisinde; Büşra Aktekinoğlu Babat, Mahmut Can Akagündüz, Mehmet Babat, Pınar Bora, Samet Öztürk, Utku Öksüz ve Zeynel Abidin Koşarca olmak üzere, yedi sanatçı eserleriyle yer alıyor. Küratörlüğünü Kenan Bahadır Derre’nin üstlendiği sergi, 31 Ağustos tarihine kadar Trump Art Gallery’de ziyaret edilebilir.


Zorlu PSM’de Mark Eliyahu rüzgarı esecek

Yetenekli besteci ve kamança ustası Mark Eliyahu, Türkiye’deki müziksevelerle buluşmak için bir kez daha Zorlu PSM’ye geliyor. 2022 yılında çıkardığı ‘About Love’ albümünün turnesi kapsamında, doğu ezgileri ve modern çağın ritimleri arasında bir denge kurarak çıkardığı şarkılarını 30 Kasım Perşembe akşamı Zorlu PSM’de hayranlarıyla buluşturacak.

Koza Film Festivali’ne başvurular başladı

Adana Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’ne başvurular başladı. 18-24 Eylül’de gerçekleştirilecek festivalde “Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması”, “Belgesel Film Yarışması”, “Uluslararası Kısa Film Yarışması”, “Ulusal Öğrenci Kısa Film Yarışması” ve “Adana Kısa Film Yarışması” bölümleri yer alacak. Festivalin yarışma bölümüne katılmak isteyenler 7 Ağustos’a kadar başvuru yapabilecek. Yarışmanın yönetmelik ve başvuru formlarına “altinkozaff.org.tr” adresinden ulaşılabilecek. Organizasyon kapsamında dünya sineması seçkisi, özel gösterim bölümleri, belgesel gösterimleri, söyleşiler, atölye çalışmaları, sinema sempozyumu ve sergiler, sanatseverlerle buluşacak.



#Aktüel
#Sanat
#Eser
#Eğlence
10 ay önce