|

Asaf Hâlet Çelebi’nin şiir davası

Asaf Hâlet Çelebi şiirlerinde olduğu gibi yazılarında da renkli kişiliği ve farklı yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Çelebi’nin Bütün Yazıları adeta yarım kalmış birkaç kitabın bir araya getirilmesiyle oluşmuş. Üstadın doğu dinleriyle ilgili yazıları, ayrı bir kitap olarak da düşünebilir. Mevlana yazıları da, Mevlana ve Mevlevilik kitabına eklenebilir.

Yeni Şafak
04:00 - 10/10/2018 Çarşamba
Güncelleme: 13:15 - 9/10/2018 Salı
Yeni Şafak
​Asaf Hâlet Çelebi’nin şiir davası
​Asaf Hâlet Çelebi’nin şiir davası

ÖMER YALÇINOVA

Asaf Hâlet Çelebi’nin yazılarını üç gruba ayırabiliriz. Birincisi, düşünce; ikincisi, bilgi verme; üçüncüsü ise, bilgi aktarmakla birlikte düşünce üretme, yani sentez ağırlıklı yazılardır. Fikir ağırlıklı yazıların konusu genellikle şiir, müzik ve resimdir. Budizm, Şintoizm, Cainizm gibi doğu dinlerini veya Hint edebiyatını anlattığı yazılar, daha çok bilgi verme amaçlıdır. Bunlarda Asaf Hâlet Çelebi’nin yorumlarına çok rastlanmaz. Zaten bu yazılar birer ansiklopedi maddesidir. Bir de Çelebi’nin düşünceyle bilginin buluştuğu yazıları vardır. Mevlana, Mevlevilik ve özellikle Galip Dede’yle ilgili yazıları, bu türdendir.

Çelebi’nin Bütün Yazıları adeta yarım kalmış birkaç kitabın bir araya getirilmesiyle oluşmuş. Üstadın doğu dinleriyle ilgili yazıları, ayrı bir kitap olarak da düşünebilir. Ya da Gotama Buddha adlı kitabına eklenebilir. Mevlana yazıları da, Mevlana ve Mevlevilik kitabına eklenebilir. Galip Dede’yle ilgili yazdığı sekiz farklı yazı, bir kitap bütünlüğüne ulaşmış gibidir. Kendisi çok titiz çalıştığı için, bunları birer kitap olarak tasarlamış olsa bile toparlama ve yayımlama imkânı bulamamış olmalı. Yine de şu söylenebilir: Asaf Hâlet Çelebi hangi konuda yazarsa yazsın, onu ilgi çekici bir şekilde işlemeyi başarıyor.


ŞİİRDE ŞAİRİN TESİRİ

Çelebi’nin asıl kendini gösterdiği yazılar, birinci ve üçüncü gruptakilerdir. Özellikle şiir, müzik ve resim yazıları, çok iyidir. Akıl almayacak bir birikime sahiptir bu konularda Çelebi. Ayrıca şairimiz, şiir yazılarında fazlasıyla heyecanlıdır. Onun heyecanı, yazılar bugün okunduğunda bile hissedilebiliyor. “Sanatta Yeni ve Eski Meselesi”, “Kalp Şairi”, “Sahte Eyyup Sultan Mistiği”, “Pislik Edebiyatı”, “Düdüklü Tencere” gibi yazılarda Çelebi’nin öfkesiyle ve eleştirel zekasıyla karşılaşırız. “Benim Gözümle Şiir Davası” üst başlığı altında yazdığı altı yazı ve bunlara eklenecek “Şiir Hakkında Düşünceler”, “Yeni Şiir ve Şairler” ve “Şiirde Şairin Tesiri” gibi yazıları ise, şairin poetikasını oluşturur.

Çelebi için şiir, bir varoluş meselesidir. O yüzden olsa gerek şiir yazıları Çelebi’nin bütün birikimini yansıtacak güçtedir. O, şiir yazılarında hem Doğu hem de Batı medeniyetlerine dair edindiği birikimi devreye sokar, kullanır. Çelebi, Doğu’dan vazgeçmez, vazgeçme gereği de duymaz. Onun özüne yoğunlaşmak gerektiğini söyler. Çelebi’ye göre, her dönemin ayrı bir sanatı vardır. Gerçek sanat eserleri zamanla değerinden hiçbir şey kaybetmeyen eserlerdir. Sanatta gerçek seçici, kötüyle iyiyi bir birinden ayıran şey, zamandır. “Zamanın attığı şey elbisedir.” “Zaman onların elbiselerini çürüterek aldığı vakit altından bazan canlı ve icazkâr bir varlık, bazan da ıslanmış ve boyaları bozulup akmış bir ucube, veya -buzdan yapılmışsa- bir hiç ortaya çıkarır.” Onun Doğu medeniyetlerine ait sanat eserlerine yaklaşımı da bu şekildedir. O, Batı etkisinde kalarak, Doğu’yu veya Osmanlı geleneğini görmezden gelmeyi yanlış bulur. Bu şekilde davrananları, Batı’yı da yanlış anlamakla eleştirir.

GARİPÇİLERE
ENTERESAN BAKIŞ

Çelebi’nin Garip şiirine bakışı da enteresandır. O, sanki Garip şiirini çok beğendiği için değil de, Garip şairlerine dönük yapılan saldırıların usulsüzlüğüne, şiddetine, tarzına öfkelenmiştir. Orhan Veli ve Oktay Rıfat’ın şiirlerini beğendiğini birkaç yazısında söyler. Fakat onları taklit eden şairleri kıyasıya eleştirir. Bunlardan biri Metin Eloğlu’dur. Onun Düdüklü Tencere adlı ilk şiir kitabına, acımadan saldırır. Onu “pislik edebiyatı” yapmakla suçlar. Öyle şeyler söyler ki, sanırsınız Çelebi diğer yazılarında eleştirdiği “eski şairlerin” ağzıyla konuşuyor. Ama öyle değildir. O, yüzeyselliğe, örnek alınmaması gereken tavırların tehlikelerine dikkat çekmek istemektedir. Ne belli, belki de bu tür dikkatler sonucunda, Garip akımının son iyi kitabı Düdüklü Tencere olmuştur. Sonrasında şairler, Garip şiiriyle yetinilemeyeceğini fark ederek, İkinci Yeni şiirine yönelmişlerdir. Yine de bugünden geriye baktığımızda, Düdüklü Tencere’nin o kadar da hırpalanmayı hak etmediğini düşünebiliriz. Hele aynı yazıda “skatoloji”yle Düdüklü Tencere arasında kurulan irtibat çok yüzeysel ve asılsız görülebilir.

Mesela Metin Eloğlu konusunda olduğu gibi Necip Fazıl konusunda da Çelebi’nin söylediklerine katılmayabiliriz. Onun Şeyh Galip’le Yahya Kemal arasında şair yoktur deyişini de garip karşılayabiliriz. Bunların da öğretici olduğunu düşünüyorum. Düşündürücü cümlelerdir çünkü. Neden böyle söylemiş diye düşündüğümüzde, Çelebi’nin Türk şiiri içinde bulunduğu damarı görürüz. Bu damar çok beğendiği Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in de yer aldığı, lirizm damarıdır. Aynı damarın içinde Necip Fazıl’ın da şiiri vardır. Zaten Çelebi’yle Necip Fazıl arasındaki olay, aynı odayı paylaşamayan kardeşlerin kavgasına benzer. Necip Fazıl da Tevfik Fikret ve Mehmet Akif’in genişlettiği epik şiir damarına muhaliftir. O da Yahya Kemal’i beğenir, hiç olmazsa onun şairliğini teslim eder. Fakat Çelebi de, Necip Fazıl da Tevfik Fikret ve Mehmet Akif’i görmek istemez. O yüzden de Çelebi sık sık şiirde anekdot, tahkiye ve tasvirin olmaması gerektiğini söyler. O, saf şiirin peşindedir. Saf şiir tabii ki bütünüyle lirik olan şiirdir.

Çelebi’nin şiir yazıları, daha çok anlaşılmayan, yanlış anlaşılan ve dalgaya alınmaya çalışılan kendi şiirini savunmak, açıklamak, anlatmak ve izah etmek odaklıdır. Gerçek olan şu: Çelebi’nin şiirleri hiçbir zaman yadsınamamıştır. Onun değerini, önemini ve farklılığını bir şekilde teslim etmek zorunda kalmıştır, şairler ve eleştirmenler. Bugünden bakıldığında, gerçekten de Çelebi’nin şiirleri her ne kadar söyleyişteki rahatlık ve konuşma dilini kullanması açılarından Garip şiirini anımsatsa da, onun çok üstünde ve ilerisindedir. Ondan klasik veya modern şiir okuyucuları rahatlıkla tat alabilir. Yeter ki önyargılı davranmasın. Çelebi’nin şiir yazılarıyla verdiği mücadele bu önyargıları kırma amaçlıdır. Yoksa Çelebi, popüler olmayı, şiirden nemalanmayı, sürekli gündemde kalmayı önemseyen biri değildir. Çelebi’nin yazıları, şiirleri gibi döneminin çok ilerisinde, derinlikli ve düşündürücüdür.

#​Asaf Hâlet Çelebi’nin şiir davası
6 yıl önce