Glykeria, Alim Qasimov, Gypsy Queens & Kings ve Lura'yı müzikseverlerle buluşturan “Avea ile Dünya Müziğinin Sıra Dışı Sesi” konserler dizisi, yarın akşam İstanbul Modern'de Mercan Dede'nin vereceği konserle sona eriyor. Doğuya özgü Sufi müziğin ilahi geleneğini, çağdaş müziğin tınılarıyla incelikli bir şekilde harmanlayan Mercan Dede, yine kalbinde hissettiklerini dinleyicisiyle en yalın biçimde paylaşmaya hazırlanıyor. Konser öncesinde konuştuğumuz sanatçı “Bizi seyretmeye değil bize katılmaya gelmelerini diliyorum, insanlara söylecek hiçbir şeyim yok ama onlarla paylaşacak çok şeyim var” diyor.
Biz gerçekten sahnede çok eğlenen bir grubuz. Eğlenmediğimiz anda ben o projeyi noktalamayı tercih eden bir insanım. Samimiyet en yalın anlamı ile kalbinizde hissettiğinizi diğer insanlarla paylaşma dürüstlüğüdür. Eğer müzikle heyecanlanmıyorsam, gülümsemiyorsam, dinleyicilerle paylaşabileceğim hiç bir şey yok demektir. Ben monoloğu seven biri değilim, hep beraber güzel vakit geçireceğimize inanıyorum.
Çok farklı geleneklerden gelen, çok farklı kültürlerden gelen değişik yaş guruplarına mensup bir kitlemiz var, bize en çok keyif veren de bu, başörütlü büyükanneleri dans ederken, gencecik üniversite öğrencilerini gözleri kapalı kendinden geçmiş müzikte yok olurken görmek büyük bir mutluluk.
Müziğim hayatımın en samimi yansımasıdır. Yaşadığımın müziğini yapmaya çalışan bir insanım, albümlerim benim günlüklerimdir. Ben kendimi sufizm yolunda son derece heyecanla yürümekten başka isteği olmayan ve de tasavvuf okulunda henüz ilkokulu bitirememiş bir öğrenci olarak görüyorum ve bundan da son derece memnunum. Sufizm'in yaşayan, enerji dolu bir icrayla anlatılması fikri, Mevlana'nın “Düne ait söz dünde kaldı, bugün yeni bir söz söylemek lazım” dizeleri ile, benim ruhuma işledi. O andan beri belki bugüne ait bir söz değil ama geçmişe ait olağanüstü büyülü sözlerin, bugünün dili ile söylenmesi için uğraşıyorum.
Bizi seyretmeye değil bize katılmaya gelmelerini diliyorum, insanlara söylecek hiçbir şeyim yok ama onlarla paylaşacak çok şeyim var.
Dikkat dahil herşeyi terkedip müziğin içinde kaybolmak... Sahnede yaptığım tam anlamıyla bu. Biliyorum ki eğer ben müziğin içerisinde yok olmazsam, beni dinleyenler asla olamaz. Bunun ardından oradaki kitleyle birlikte -ki ben onlara orkestramın en önemli parçası diye bakıyorum- yaşadığımız bir seyahat var. Tüm bunları anlatmak güç, söylenecek bir şey değil bu zira, orada olup yaşamak lazım.
Konserlerimde her dünya insanına hitap edebilecek bir sevgi ortamı oluştuğuna inanıyorum. Bunun tek ve en önemli sebebi de samimiyet, gelen insanlar sahnede müzisyen değil, yaptığı işten olağanüstü keyif alan birini görüyor. Akademik değil tamamen içsel bir müzik icrasına şahit oluyorlar. Bu müziğin içerisinde herkes kendinden birşeyler bulabiliyor, kendine bir yer görebiliyor.