انتخابات وعود انتخابات حزب العدالة والتنمية 30 مارس 2014 | إعلان انتخاب حزب العدالة والتنمية

البيان الانتخابي حزب العدالة والتنمية

Aziz Milletimiz,

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, Cumhurbaşkanımız ve Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın  liderliğinde, 12 yıllık iktidar dönemimizde yaptığımız büyük dönüşümler, ulaştığımız zorlu hedeflerle,  Türkiye’nin yükselen, güçlü bir ülke olabileceğini gösterdik.  Kaynak Türkiye diyerek ve milletimize güvenerek yola çıkmıştık. Kaliteli ve istikrarlı bir yönetimle nelerin başarılabileceğini, hayallerimizin sınırlarını nerelere kadar genişletebileceğimizi hep birlikte gördük.

12 yıllık iktidarımızın “demokratik istikrar” zemininde sağladığı başarılar, bölgemizde ve küresel düzeyde AK Parti’yi bir marka haline getirmiştir. Girdiği  her seçimden daha başarılı bir sonuçla çıkan Partimiz, siyasetin en kurumsallaşmış partisi olurken, geniş bir coğrafyanın da umudu  olmuştur.

Son 12 yılda yapılanları yeni bir atılım dönemi ile taçlandırmak, 2015 seçimlerinde Partimizin temel misyonu olacaktır. Ulaşmayı öngördüğümüz 2023 Vizyonu, artık uzak bir vizyon olmaktan  çıkmıştır. AK Parti olarak daha uzakları, daha yüksekleri hedefliyoruz.

AK Parti olarak ulaştığımız zorlu hedeflerden çok, geçmişte milletimizin elinden alınmış olan özgüvenini yeniden ona teslim etmiş olmanın ve siyasete yeniden itibar kazandırmanın mutluluğunu yaşadık.

Geçmişte kargaşa ortamından beslenen ne kadar odak varsa, hepsiyle ayrı ayrı mücadele ettik. Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan istikrar ve güven ortamını tesis ettik. İnsanları birbirine güvenen toplumların, engelleri  aşıp daha ileri seviyelere hızla ilerleyeceğine yürekten inandık.

Bu inançla demokrasi tarihimize altın harflerle yazılacak önemli aşamalar kaydettik. AK Parti iktidarları olarak her şeyden önce millet dedik, milli iradenin  sözü ve kararı dedik. Vesayetin her türlüsüne en başından itibaren hayır dedik. İster bürokraside olsun ister sosyal hayatta, halkımızın ayağına pranga vuran her türlü anti demokratik yapı ile mücadeleyi bir görev bildik.

Bugün, farklı vesayet zincirlerinin halkaları birer birer kırılarak zayıflıyor. Bunun en önemli  göstergesi, Cumhuriyet tarihinde ilk defa doğrudan halkın iradesi ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanımızın bulunmasıdır. Geçmişte krizlere konu olan, vesayet odakları tarafından suistimal edilen Cumhurbaşkanlığı makamı, Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesi ile yepyeni bir anlam kazanmıştır. Demokrasimiz daha ileri bir aşamaya geçmiştir.

Son 12 yılda atılan adımlar ve yapılan reformlar sayesinde, bugün Güçlü ve Yeni Türkiye’den bahsedebiliyoruz. Bundan sonraki dönemde  de ülkemizin ve milletimizin umudu  olduğumuzun bilincindeyiz. Milletimizin istikbalini, menfaatlerini ve bize yüklediği emaneti kutsal kabul ederek hassasiyetle muhafaza etmeyi sürdüreceğiz.

Bugüne kadar görev yapan AK Parti hükümetleri, sadece devletin  işlevlerini yerine getiren bir iktidar mekanizması olmamış, medeniyetimizin ihyası için ülkemizi ayağa kaldırmış, toplumu ortak hedeflerde buluşturmuş ve bakışlarını ufukların  ötesine uzatmıştır.

Milletin kurduğu, istikametini bizatihi milletin belirlediği bir parti olan AK Parti, uzun yolculuğu boyunca bu anlayıştan hiç geri adım atmamıştır. AK Parti’nin  bu anlayışı ve siyaset tarzı 12 yılı aşkın sürede, Cumhuriyetimizin geçmiş birikimlerine sıçrama yaptıracak yenilikler eklemiş, çok kısa sürede sayısız hizmeti aziz Milletimize sunmuştur.

AK Parti olarak tarihimizden ve medeniyetimizden aldığımız özgüvenle hareket ettik ve insanımızın özgüvenini pekiştirdik. Ülkemizin sahip olduğu muazzam potansiyeli harekete geçirmek üzere şeffaf, ülke gerçekleri ile tutarlı ve güven verici politikalarla milletimizin huzuruna çıkmayı en önemli  ilke olarak benimsedik.

Bundan sonra da bu tecrübeye dayalı aşkla, heyecanla çalışma azmindeyiz. Hükümetlerimiz döneminde elde ettiğimiz başarılar, hedeflerimizi daha yükseklere taşımakta, kararlılığımızı  güçlendirmektedir.

Türkiye’ye kazandırdığımız kalıcı eserler, halkımıza sunduğumuz hizmetler  ve geleceğe dönük yatırımlarımızla konuşulduk. Söylediğimizi yaptık, yapamayacağımızı söylemedik. Böylece güveni inşa ettik ve sağlamlaştırdık.

Geleceğimizin teminatı  çocuk ve gençlerimizin dilinde;  esnafımızın, çiftçimizin, köylümüzün, işçimizin, memurumuzun, sanayicimizin kendine güvenen bakışlarında; kadın ve erkek tüm halkımızın gönlündeyiz.

Sadece vatandaşlarımızın değil, yakın coğrafyamızda ve bu coğrafyayı aşan pek çok yerde gurbetçilerimizin, kardeşlerimizin, yeryüzünün en ücra köşesinde varlık mücadelesi veren mazlumların ve tüm insanlığın duygudaşı  ve hakkaniyet umudu olmayı sürdürüyoruz.

7 Haziran seçimlerine doğru tüm gücümüzü milletimizden alıyor, milletimizin hayır dualarıyla yeni bir heyecanın perdesini aralıyoruz.

Amacımız daha güçlü, saygın, müreffeh, demokratik ve özgür bir Türkiye’ye ulaşmak; ekonomisi, bilim  ve teknolojisi, siyaseti, sosyal ve kültürel hayatı ile örnek alınan bir ülke olmaktır.

Bu dönemde de, Türkiye, güven ve istikrar ortamında ekonomisini daha da güçlendirecek, daha rekabetçi ve daha yenilikçi bir ortam oluşturacak, demokratik standartları yükseltmeye devam edecek, çokluk içinde birlik ve kardeşlik çerçevesinde 2023 hedeflerine emin adımlarla yürümeyi sürdürecektir.

Fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti daha da güçlendirmeyi; her bir vatandaşımızın hakkını ve vatanımızın her bir karışını korumayı görev biliyoruz.

Yeni Türkiye’yi inşa etmenin ortak sorumluluğuyla, köklerini tarih ve medeniyetimizden alan, insanlığın evrensel birikiminden faydalanan, bölgesinde ve dünyada barış ve istikrara aktif katkı sağlayan bir ülke olarak yolumuza  devam edeceğiz.

İnsan onurunu korumanın teminatı olan AK Parti, özgürlüğü ve güvenliği garanti altına alan, bu iki temel hakkı hassas bir terazide tartarak vatandaşına sunan bir anlayışla; Türkiye’de inanç, ifade ve girişim özgürlüğünün garantisi  olmayı sürdürecektir.

AK Parti olarak, bu beyanname  ile sadece önümüzdeki dönemin değil, aynı zamanda Cumhuriyetimizin 100. yılına giden 2023 Vizyonumuz çerçevesinde her Türk vatandaşının hayal ettiği Türkiye ideali için atacağımız adımların  ve yapacağımız atılımların yol haritasını ortaya koyuyoruz.

Siyasetimizi “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ahlakı üzerine, uygulamalarımızı “adalet mülkün temelidir” şiarına dayalı kurduk.

Önümüzdeki dönemdeki temel amacımız, yine insanı merkez alan bir anlayış içinde Yeni Türkiye’yi her alanda kaliteli bir biçimde  büyütmek ve güçlendirmek olacaktır.

Bu beyanname ile yapacaklarımızı hedef olarak taahhüt ediyor ve hedeflerimize ulaşmak için kaynağı belli, projesi hazır, gerçekçi politikalarla bir kez daha siz aziz vatandaşlarımızın huzuruna çıkıyoruz.

Hedeflere ulaştıkça yeni hedefler koyacak, yeni hedeflerin heyecanıyla kollarımızı sıvayacak ve her defasında aynı şevkle işe koyulmaya devam edeceğiz.

14 Ağustos 2001 tarihinde bu kutlu yürüyüşü başlatan Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a AK Parti kadrolarımız  adına minnet ve şükranlarımızı  ifade ediyorum. Bu kutlu yürüyüşte yolumuz açık olsun diyor, bir kez daha aziz milletimizin desteğini talep ederek, 7 Haziran seçimlerinin Türkiye’miz, milletimiz ve demokrasimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Ahmet DAVUTOĞLU
GENEL BAŞKAN ve BAŞBAKAN

 

1. DEMOKRATİKLEŞME VE YENİ ANAYASAL SİSTEM

AK Parti olarak Türkiye’nin partisi  olma iddiasıyla yola koyulduk, bu iddiayla yol aldık, Türkiye’nin birikmiş ve kronikleşmiş pek çok meselesini  de bu anlayışla çözdük. Bunu Milletimizin beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda ve Milletimizin değerlerine sahip çıkarak yaptık. Hizmetlerimizi sunarken vatandaşlarımızın hangi inanç sistemine, mezhebe, kökene, kültüre  ve gelir düzeyine mensup  olduğuna bakmadık. Ülkemizin güçlü bir hukuk devleti  olması yönünde önemli adımlar  attık.

AK Parti’nin siyaset anlayışını demokrasi, hizmet ve sorumluluk ilkeleri  üzerine kurduk. Yıllarca hırpalanan, güven erozyonuna uğrayan, milleti temsil  etme yeteneğini yitiren siyaseti sonlandırarak, siyasetin milletle olan bağını güçlü bir şekilde kurduk ve siyasi alanı yeniden  inşa ettik.

Bu yolculukta demokrasimizi hep daha ileriye  götürmeyi hedefledik. AK Partinin varlık sebeplerinden biri, vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini genişletmek oldu. Bu hedefimizi, bugüne  kadar tüm seçim beyannamelerimizde ve hükümet programlarımızda dile getirdik. Diğer yandan, yönetimimizin kalitesini artırarak daha az kaynakla daha fazla hizmet ürettik.  Demokrasinin aynı zamanda kalkınma sürecimize güç verdiğini somut uygulamalarımızla ortaya koyduk. Yeni dönemde  de demokratikleşmeye ve yönetim kalitemizi artırmaya devam edeceğiz.

Demokrasinin ileri seviyede, temel hakların garanti altında olduğu  ülkelerde  bilim zihniyeti ve yenilikçi üretim  daha hızlı yeşermektedir. Önümüzdeki dönemde  yeni anayasa ile birlikte yapacağımız reformlarla demokrasimizin ilerlemesi ve yönetim kalitemizin daha da iyileşmesi; bir taraftan ekonomik gelişmeyi hızlandıracak, insani kalkınmamıza  hız verecek, diğer taraftan da uluslararası alanda Türkiye’yi daha saygın ve cazip bir ülke haline getirecektir.

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, 7 Haziran’dan sonra da demokratikleşme çalışmalarımıza devam edeceğiz. Herkesin inandığı  gibi yaşayabildiği, fikirlerini özgürce ifade edebildiği, refaha katkıda bulunduğu ve refahtan  hak ettiği payı aldığı, emniyet ve huzur içerisinde yaşayan bir toplum olarak birlikte geleceğe yürüyeceğiz.

1.1. Temel Hak ve Hürriyetler

AK Parti, bireysel hak ve özgürlükler ile insan onurunu yüceltmeyi yeni anayasanın temel ahlaki referansı olarak kabul etmektedir. Bu referansla,  vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini garanti altına almayı ve bunların  kullanımını kısıtlayan engelleri ortadan kaldırmayı temel bir vazife olarak görmeyi sürdürüyoruz.

Tüm toplumsal kesimlere  eşit mesafede durma anlayışımızla,  milletimizin temel değerlerine dayalı birlikteliğimizi ve vatandaşlık  bağını benimsiyoruz. Devlet ile vatandaş ilişkilerinin adalet ölçüsünde ve demokratik bir temelde  sağlanması  gerektiğini düşünüyor ve tüm vatandaşlarımızı çoğulcu bir yaklaşımla  kucaklamaya  devam ediyoruz.

Tarihi tecrübemiz, kadim medeniyet birikimimiz, insanı yücelten  manevi  değerlerimiz bugünün dünyasında temel hak ve hürriyetleri sağlam bir zeminde inşa etmemizin de güvencesidir.

Yeni Türkiye’de şiarımız; etnik kimliği, mezhebi ve inancı ne olursa olsun herkesi bağrına basan, onları eşit vatandaşlık  ile evrensel ilke ve değerler  temelinde demokratik bir ortak yaşam bilincine ulaştıran  bir anlayışı, daha güçlü bir şekilde hayata geçirmektir.

a. Neler Yaptık

İfade, inanç ve teşebbüs hürriyetlerinin önündeki  tüm engellerin kaldırılması AK Parti’nin temel prensibidir. Bu anlayış çerçevesinde,  temel hak ve özgürlükler alanında adeta “sessiz devrim” yaşanmış, bir çok adım atılmış ve temel reformlar hayata geçirilmiştir.

Attığımız adımlarla  ülkemizde kronikleşmiş sorunları giderdik. Toplumsal ve siyasal hayatı normalleştirdik ve yeniden  toplum sözleşmesinin yapılabilmesinin önündeki engelleri kaldırdık.

12 yıllık iktidarımız döneminde, mevzuatın önemli bir kısmını gözden geçirdik ve antidemokratik olanların pek çoğunu değiştirdik. Özellikle darbe dönemlerinde topluma dayatılan temel kanunların  büyük bir kısmını yeniledik.

Düşünceyi ifade etmenin önündeki engelleri kaldırdık ve basın özgürlüğünü genişlettik. İfade hürriyetiyle ilgili  suçların tamamına,  “eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” kuralını koyduk ve eleştiri  hürriyetini teminat  altına aldık.

Basımevi ve eklentileri ile basın araçlarının,  suç aleti olduğu  gerekçesiyle zapt ve müsadere  edilemeyeceği veya işletmeden alıkonulamayacağını anayasal kural haline getirdik.

Geçmişte alınmış binlerce  yayın yasaklama, toplama ve el koyma emirlerini kaldırdık. Yasaklanmış, toplanmış ve el konulmuş eserleri hürriyetine kavuşturduk.

Her farklılığı  kendi tarihsel  ve kültürel derinliği içinde, Türkiye’nin dinamizmine dönüştüren Partimiz, uzun geçmişe dayalı, pek çok sorunu aşma yolunda önemli projelere de imza attı. Bunların  arasında; vatandaşlarımızın inanç, mezhep, kültürel kimlik gibi tabii haklarını kullanabilmelerinin önünün açılması ile çözüm sürecinin başlatılması bulunmaktadır.

İktidarlarımız döneminde bu alanda yaptığımız reformlarla toplumsal restorasyonun en önemli dinamiklerini harekete geçirdik.

İnsan hakları alanında önemli reformlar yaptık ve Türkiye’nin insan hakları karnesini  olumlu anlamda  değiştirdik.

İktidarlarımız döneminde işkenceye sıfır tolerans politikasını hayata geçirdik.  Türkiye’nin artık işkence diye bir gündemi kalmamıştır. İşkence suçlarına uygulanan cezaları arttırdık,  bu suçları işleyenler bakımından zaman aşımını kaldırdık. “İşkenceye Karşı BM Sözleşmesine  Ek İhtiyari Protokol”ü onaylayarak  iç hukuka dahil ettik.

Faili meçhul  cinayetler dönemine son verdik, mafya ve çeteleri ülke gündeminden çıkardık. AİHM ihlal kararlarını;  adli, cezai ve idari yargıda yargılamanın yenilenme nedeni haline getirdik.

Bilgi edinme hakkını kabul ederek, vatandaşlarımızın bilgi  edinmesini imkânsızlaştıran uygulamaları ortadan kaldırdık.

İnsan hakları alanında evrensel nitelikteki en önemli belgelerden olan 1966 tarihli “BM Medeni  ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme” ile “BM Ekonomik,  Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”yi onayladık.

28 Şubat döneminde mağdur edilenlerin mesleklerine geri dönmelerini sağladık.

İnsan haklarını koruma  ve geliştirmeye yönelik çalışmalarda bulunmak üzere idari ve mali özerkliğe sahip Türkiye İnsan Hakları Kurumunu oluşturduk.

Uzun yargılamalardan kaynaklanan  AİHM önündeki derdest başvuruları çözmek için, iç hukukumuzda tazmin komisyonu kurduk. 2013 yılı Şubat ayından bu yana faaliyet gösteren İnsan Hakları Tazminat Komisyonu, vatandaşlarımızın mağduriyetlerini önleyecek çok sayıda karar aldı.

İnsan hakları konusundaki sorunları tek tek ele alarak belirli bir takvim  içerisinde çözmek için, AİHM içtihatları çerçevesinde,  “İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı”nı hazırladık ve hayata geçirdik.

Vatandaşlarımızın idare karşısında uğradıkları haksızlıkları gidermek  ve şikâyetlerini mahkemeye  gitmeden sonuçlandırmak amacıyla Kamu Denetçiliği Kurumunu kurduk.

Konjonktürel gelişmelerden bağımsız olarak, 2001 tarihli Parti Programımızda öngördüğümüz üzere, daha fazla demokratikleşmeyi sağlamak için önemli adımlar  attık.

İktidara gelir gelmez, OHAL uygulamasını kaldırarak normalleşme sürecini hızlandırdık.

Kültürel hakların genişletilmesi ve eğitim sisteminin daha demokratik ve çoğulcu bir yapıya kavuşturulması için adımlar attık.

Farklı dil ve lehçelerde devletin resmi kanallarında  yayın imkânı sağladık.

Tutuklu  ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşebilmesi, vatandaşlarımızın çocuklarına  arzu ettikleri isimleri verebilmesi, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerle akademik çalışmaların  yapılabilmesi ve enstitülerin kurulması, bunların  orta öğretim kurumlarında seçmeli ders olarak okutulabilmesi ve nihayetinde farklı dil ve lehçelerde eğitim yapan özel okulların açılmasını mümkün hale getirdik.

Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda, sinema, video ve müzik eserlerine  yönelik  yasakları kaldırdık. Bu çerçevedeki kültürel faaliyetlere destek verdik.

Korkuların, tabuların,  yasakların aşılması, toplumun ve devletin kendi sorunları ile yüzleşmesi,  yıllardır konuşulamadığı için daha da büyüyen sorunların açıklıkla konuşulup tartışılabilmesini sağladık.

Kürt kökenli vatandaşlarımız dahil olmak üzere, tüm vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükler alanında sorunlarını aşma iradesini ortaya koyarak, aidiyet  duygusunu güçlendirdik ve toplumsal restorasyon için önemli adımlar  attık.

Vatandaşlıktan  çıkarılanlara haklarını ve yerleşim birimlerine eski isimlerini iade ettik.

Bütün bu ve benzeri değişimleri, Partimizin kuruluş belgelerinde de ortaya koyduğumuz üzere, vatandaşlarımızın sahip olması gereken haklar olarak gördüğümüz ve buna inandığımız için gerçekleştirdik.

Farklı dillerin yanı sıra, farklı inanç ve mezhepler konusunda da cesur adımlar  attık. İlk defa “Alevi Çalıştayları” düzenleyerek,  İslam inancının  farklı yorumlarının daha özgür bir ortamda  tartışılmasına ve sorunlarının demokratik bir ortamda aşılmasına zemin hazırladık.

Roman vatandaşlarımızın Cumhuriyet tarihi  boyunca biriken  toplumsal sorunlarını çözmek için çalıştaylar düzenledik. Yeni İskân Kanunu ile Romanlara  yönelik  ayrımcı hükümleri ortadan kaldırdık. İktidarımızın  atmış olduğu  adımlardan cesaretle yola çıkan Roman vatandaşlarımızın kurduğu  dernek ve federasyonların sayısında büyük bir artış yaşandı.

TBMM bünyesinde darbeleri araştırmak  üzere, bir Meclis Araştırma Komisyonu ve Dilekçe Komisyonu bünyesinde de “Dersim Alt Komisyonu”nu kurduk.

Usulüne  göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin  uluslararası anlaşmalarla, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi  halinde,  milletlerarası antlaşma  hükümlerinin esas alınmasını anayasal kural haline getirdik.

Örgütlü  toplumun bir gereği olarak, özgürlükçü bir Dernekler Kanunu ile Sendika ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu çıkardık. Toplantı  ve gösteri  hakkının kullanılması imkânlarını genişlettik, azınlıklara ait cemaat vakıflarının mülk edinmelerinin kolaylaştırılması ve özgürlük  alanlarının  genişletilmesi konusunda esaslı değişikliklere gittik.

Anayasamızdaki aynı zamanda ve aynı iş kolunda  birden fazla sendikaya üye olunamaz  hükmünü kaldırarak sendika özgürlüğünü geliştirdik.

Kamu görevlilerine toplu  sözleşme yapma hakkı getirerek kamu çalışanlarının sendikal haklarını geliştirdik.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirdik. YAŞ ve HSYK kararlarını kısmen yargısal denetime  açtık, yıllarca vesayet altında kalmış siyaset kurumuna, itibarının iadesi ve özgüveninin yeniden  kazandırılmasını sağladık.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesini göz önüne alarak, mevzuatta esaslı değişiklikler yaptık. Anayasada, çocuklar konusunda pozitif ayrımcılık esasını benimsedik.

Kadın ve erkeklerin  eşit haklara sahip olduğunu anayasal hükme dönüştürdük. BM nezdinde, “İnsan  Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol”ü onaylandık. İş Kanununda yaptığımız değişiklikle kadınlar lehine hükümler getirilmesini sağladık.

Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu kurduk. Ceza kanunlarında kadın haklarını güçlendirici değişiklikler yaptık.

Kız öğrenciler, kadın kamu çalışanları ile milletvekillerinin kıyafetlerine ilişkin  kısıtlamaları  kaldırdık. Bu çerçevede, başörtüsü ile sair kısıtlayıcı düzenlemeler artık tarihe karışmıştır. Böylece, yıllardır süregelen  ve toplumumuzda gereksiz yere gerilim oluşturan bir sorunu,  temel haklar ve milletimizin beklentileri doğrultusunda köklü bir çözüme kavuşturduk.

Kişi güvenliği konusunda, orantısız güç kullanımının cezasını arttırdık.  Gözaltı koşullarını iyileştirdik. BM ve Avrupa Konseyi standartlarını karşılayamayan cezaevlerini  kapattık. Tutuklu  ve hükümlülere yakınlarının cenazesine katılma ve ağır hastalık durumlarında ziyaret imkânını getirdik, anadilde savunma  yapma imkânını  tanıdık.

Kişisel kaygılara son vermek için vatandaşlarımızın kişisel verilerinin korunmasını anayasal bir hak olarak ilk defa düzenledik.

Daha fazla siyasi partinin devlet yardımı  alması için, siyasi partilere devlet yardımının kapsamını genişlettik. İktidarlarımız döneminde Türkiye’de aktif bir sivil toplumun gelişmesine özel önem verdik.

Sivil Toplum  Kuruluşlarına (STK) yönelik  önemli idari ve yasal düzenlemeler yaparak, örgütlenme hak ve özgürlüğüne daha fazla imkân sağlayan bir ortam  oluşturduk.

Dernek ve vakıfları ilgilendiren mevzuatı iyileştirerek, kamu kesimi ile STK’lar arasındaki işbirliğinin gelişmesine ve etkinliğinin artırılmasına yönelik  adımlar  attık.

Önemli  reformların hazırlanması  aşamasında, sivil toplum aktörleri ile istişarelerde bulunduk.

AB-Türkiye  Sivil Toplum  Diyaloğu Programlarını başlattık; sivil toplumun gelişmesine ve sivil toplum kuruluşlarının yerel düzeyde daha fazla tanınmasına  katkıda bulunduk.

STK’lara; kamu yararı ve vergi muafiyeti çerçevesinde, vergisel ayrıcalıklar  tanıdık ve kamu kaynağı aktarılmasını sağladık. Kamu-STK işbirliklerinin kurulmasının önünü açtık.

Bu kapsamda, Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı, Sosyal Destek Programı  (SODES), Kalkınma Ajansları ve çeşitli Bakanlıklarca yürütülen hibe programlarıyla STK’lara kaynak kullandırmakta ve ortak projeler  gerçekleştirilmesini sağlamaktayız.

2014 yılı itibarıyla ülkemizde dernek sayısı toplam 104.317’ye, vakıf sayısı ise 4.757’ye ulaşmıştır.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak önümüzdeki dönemde, temel hak ve hürriyetler alanında geçmişte  sağladığımız  kazanımları kararlılıkla koruyacağız. Yaptığımız düzenlemelerin zihniyet dönüşümü ve etkin bir uygulamayla birlikte hayatın bir parçası haline gelmesi ve düzenlemelerimizin kalitesinin yükseltilmesi önümüzdeki dönem için temel önceliğimiz olacaktır.

Geçmişte olduğu  gibi ikinci atılım döneminde de topluma kimlik ve yaşam tarzı dayatılmasının karşısında olacağız. Bütün vatandaşlarımızın birinci sınıf olarak muamele  gördüğü ve özgür fertler  olarak yaşadığı bir ortamı  tesis etmeye devam edeceğiz.

Kapsayıcı ve evrensel değerlere  dayalı bir vatandaşlık anlayışı içerisinde, birliğimizi ve bütünlüğümüzü pekiştirmeyi sürdüreceğiz.

Bütün etnik, mezhebi ve dini kesimlere, başörtülü veya başı açık, köylü veya şehirli, kadın veya erkek, yoksul veya zengin, şu veya bu siyasi görüşten tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duruyor; her bir bireyin temel hak ve özgürlüklerden en ileri derecede yararlanacağı bir Türkiye’yi hedefliyoruz.

Etnik, dini ve mezhepsel aidiyetlerden önce, milletimizin temel değerlerinin yoğrulduğu tarihi yolculuktaki birlikteliğimizi ve eşit vatandaşlık anlayışını benimsiyoruz.

Bu anlayışla, devletin, bütün toplumsal kesimlerle hakkaniyet  ölçüsünde, eşitlik temelinde ve demokratik bir ilişki geliştirmesini sağlayacak; toplumsal zenginliğimizin tüm unsurlarını çoğulcu bir yaklaşımla  kucaklamaya  devam edeceğiz.

Toplumdaki her bireyin yaşam tarzına gösterdiğimiz saygıyı, bundan  sonra da özenle devam ettireceğiz.

Cemevleri,  eğitim sisteminde sağlıklı bilgilendirme, üniversitelerde araştırma  ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımları  atacağız.

Önümüzdeki dönemde  de, başta istihdam, iskan ve eğitim sorunları olmak üzere Roman vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne hız vererek her türlü  ayrımcılık  zeminini ortadan kaldıracağız.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan azınlıkların herhangi bir ayrımcılığa maruz bırakılmaksızın onurlu  bir hayat sürdürebilmeleri için gereken bütün hukuki ve fiili  tedbirleri almaya devam edeceğiz.

Çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasi hedefimiz, Türkiye’yi dünya demokrasileri liginde daha da üst sıralara taşıyacaktır. Temel hak ve özgürlükler alanında uluslararası normlar, bundan  sonra da tüm politikalarımıza temel teşkil edecektir.

Temel hak ve özgürlükler konusunda eksiklikleri gidereceğiz. Yeni anayasanın temel haklara ilişkin  kısmını bu esaslara göre tanzim edeceğiz. Devletin  siyasi, idari, yargısal ve ekonomik düzenini,  insan onurunu ve temel hakları merkeze alacak şekilde tasarlayacağız.

Bu çerçevede, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumunu etkinleştireceğiz. Bu kurumların, AİHM ve BM kapsamında Türkiye’nin üstlendiği sorumlulukları hayata geçirmesi için gerekli tedbirleri alacağız.

Ceza ve tutukevlerini etkin bir şekilde denetleyecek, kolluğa  yönelik  şikâyetlerin üzerine kararlı bir şekilde gideceğiz.

Siyasi etiğe yönelik  kuralları  belirleyerek hayata geçireceğiz.

AİHM, Venedik Komisyonu ve diğer uluslararası temel hak mekanizmaları ile mevzuat ve uygulama uyum  düzeyini yükselteceğiz.

Temel hak ve özgürlüklere ilişkin  uluslararası sözleşmelerin iç hukuka dahil edilmesine devam edecek, özgürlükçü demokratik düzen mantığıyla bağdaşmayan şerhleri kaldıracağız.

Önümüzdeki dönemde  çerçeve bir mevzuat hazırlayarak, bütüncül ve demokratik bir yaklaşımla;  sivil toplum kurumlarının hukuki statüleri, kurumsal  yapıları, faaliyetleri, kamu kurumları ile ilişkileri, mali kaynakları gibi alanları düzenleyeceğiz.

Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için ayrı finansal raporlama standartları getireceğiz.

STK’ların ve kamu yetkililerinin karşılıklı rollerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak eğitim seminerleri ve STK’ların uluslararası değişim programları gerçekleştirmesini sağlayacağız.

Ekonomik  ve Sosyal Konseyi etkin bir biçimde çalıştıracağız.

Çözüm süreci, ülkemizin demokratikleşmesinde, milli birlik ve kardeşliğinde ve refahında tarihi bir çabaya karşılık gelmektedir.

İktidara geldiğimiz ilk günden  itibaren, milli birlik  ve kardeşlik perspektifi ile siyasetimizi şekillendirdik. Vatandaşlarımızın devletimize aidiyetini zedeleyen, milletimizin farklılıklarını zenginlik yerine tehdit  gören anlayışların,  ülkemize ve devletimize yakışmadığını açık bir şekilde ifade eden bir siyasi anlayışı benimsedik.

AK Parti olarak, milli birlik  ve kardeşlik perspektifini pasif bir yaklaşım olmaktan  çıkararak, geçmişin ihmalleriyle kronik hale gelmiş  sorunlara  aktif bir şekilde yaklaştık. Yakın tarihimiz boyunca,  hiç bir seçilmiş  hükümetin gösteremediği cesaret ve kararlılıkla sorunların üzerine gittik.

Cumhuriyet tarihinin temel sorunlarından biri olan Kürt sorununun dönüm noktası Kurucu Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakan olarak, 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşma  olmuştur. Bu konuşma  ile tabular yıkılmış, soruna demokratik süreç içerisinde çözüm bulunacağı dile getirilmiştir. İlk kez bir hükümet,  sorunla  açıkça yüzleşme cesaretini  göstermiştir.

AK Parti’nin bu cesur adımı, çeşitli terör saldırıları  ve provokatif eylemler ile sekteye uğratılmaya çalışılmış, buna rağmen ülkemizin  bu temel ve tarihi  sorununun çözümü için kararlılık devam ettirilmiştir.

Terör ve anti-demokratik uygulamaların nihayete  ermesi adına, bir dizi idari ve hukuki reformu hayata geçirdik.  Terörün sona erdirilmesi ve demokratikleşme süreçlerini bir arada yürütme kararlılığıyla, 2009 yılında sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve siyasi parti temsilcilerinin görüşlerini alarak “Demokratik Açılım”ı ilan ettik. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak da adlandırılan bu çalışma ile bir taraftan terörün kaynağını kurutmaya dönük çalışmalar yaparken diğer taraftan atılacak demokratik adımların  çerçevesini  ortaya koyduk.

2013 yılında, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini  daha da olgunlaştırıp, çok boyutlu bir perspektif içinde, “Çözüm Süreci” ismiyle sürdürdük. Bu süre zarfında, eski Türkiye’nin ağır maliyet üretmiş  olan sorunlu  devlet-vatandaş ilişkileri tamir ettik, mağduriyet üreten bir çok anti-demokratik uygulamayı ortadan kaldırdık.

AK Parti olarak, eski Türkiye’de telaffuz bile edilmeye çekinilen sorunlarla açık bir şekilde yüzleşerek demokrasimizin derinleşmesini sağladık. Ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verdik.

Nisan 2013’te Hükümet  tarafından belirlenen 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti Türkiye genelinde çalışmalarda bulunmuş, bunun  yanı sıra TBMM’de “Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin  Değerlendirilmesi” amacıyla kurulan  Komisyon da ayrı bir çalışma yürütmüştür. Meclis Komisyonu 2 Aralık 2013’te çözüm süreciyle ilgili  450 sayfalık bir rapor açıklamıştır.

1 Ekim 2013’te Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme Paketi’nin  yanı sıra, 2014 yılında seçimlerde Türkçe dışındaki dillerde kampanya yapmasına  imkân veren değişiklikler gibi düzenlemelerle çözüm sürecinde  ilerleme sürdürülmüştür.

10 Temmuz 2014’te ise kamuoyunda “Çözüm Süreci Yasası” olarak tanımlanan, “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir. Kanun ile çözüm sürecine ilişkin  usul ve esasları düzenledik.  1 Ekim 2014’te ise “Çözüm Süreci Kurulu ile Kurumlar Arası İzleme ve Koordinasyon Komisyonlarının Kurulması”na ilişkin  Bakanlar Kurulu  Kararını çıkardık.

AK Parti olarak, esas itibarıyla tüm vatandaşlarımızın faydalanacağı bir özgürlük  ortamını  tesis etmek için demokratikleşme konusunda adımlar  attık. Bu adımları  atarken, her seferinde,  açık bir şekilde siyasi partilerimizi, milli birlik  ve kardeşlik sürecimize  destek vermeleri için davet ettik. Partimiz, demokratik adımlar  için anayasal değişimin şart olduğunun altını çizmiş, Meclis çatısı altında, yeni bir toplumsal sözleşme için çağrıda bulunmuştur. Muhalefet partileri bu çağrılara kulak tıkamasına rağmen,  AK Parti olarak anayasa değişikliği gerektirmeyen demokratikleşme adımlarının kahir ekseriyetini atmaktan  geri durmadık. Vatandaşlarımız bu adımlara büyük bir teveccüh göstererek,  Çözüm Süreci’ni güçlü bir şekilde sahiplenmiştir.

20. yüzyıl Türkiye’sinin en maliyetli sorununun Türkiye’nin 21. Yüzyılını da esir alarak milletimizin ağır faturalar ödemesine müsaade etmeyeceğimizi Çözüm Süreci’yle açık bir şekilde ilan ettik. Gelinen noktada Çözüm Süreci, sadece ülkemizde değil, bölgemizdeki huzur ve barış ortamının da reçetesi haline gelmiştir. Bölgemizde ‘kanlı süreçlerin’ derinleştiği bir dönemde, ülkemizin  ‘barış süreçleriyle’ anılmasını sağladık. Bu yönüyle Çözüm Süreci, sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi ve acıların dinmesi için değil, bölgemiz için de birlik  ve kardeşlik modelidir.

Çözüm Süreci, milletimizin esenlik projesidir. Çözüm Süreci, yüzüncü yılını idrak ettiğimiz, I. Dünya Savaşı’ndaki ve Balkan Harbi’ndeki acılarımızın bir daha yaşanmamasının teminatıdır. Çözüm Süreci, Türkiye’nin normalleşmesinin yol haritasıdır.  Çözüm Süreci, eski Türkiye’nin anti-demokratik uygulamalarının bir daha tekerrür etmemesinin garantisidir. Çözüm Süreci, insan onurunu merkeze alan AK Parti’nin insani kalkınma ve 2023 hedeflerine ulaşmasının  önemli dinamiklerinden birisidir. Çözüm süreci, Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere, tüm ülkemiz için aynı zamanda bir refah sürecidir. Çözüm Süreci, milletimizin ve devletimizin ayaklarına pranga vurmak  isteyenlerin, maliyet ödetmek isteyenlerin, oyunlarını bozma hamlesidir. Çözüm Süreci, adaletin  tesisi, kalkınmanın  devamlılığı için hayata geçirilen insan hakları ve demokrasi odaklı yerli bir girişimdir.

AK Parti olarak, 7 Haziran’dan sonra da ülkede birlik ve kardeşliği tesis etmeyi  amaçlayan  ve dönemsel bir mesele olarak bakmadığımız Çözüm Sürecini  kararlıkla sürdüreceğiz.

Demokratik hak ve özgürlüklerin korunmasını yeni anayasa ile güvence altına alacağız. Özgürlükleri geliştirmeye ve genişletmeye devam edeceğiz.

Demokratikleşme ile eş zamanlı olarak yatırım,  üretim  ve istihdam imkânlarının geliştirilmesi başta olmak üzere, terörden etkilenen  yörelerimizin ekonomik ve sosyal rehabilitasyonuna dönük çalışmaları  hızlandırarak  devam ettireceğiz. erdirmek,  kalıcı huzuru tesis etmek amacıyla çıkardığımız “6551

Sayılı Terörün  Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” ile silahın tamamen gündemden çıktığı bir noktaya ulaşmak için gereken tüm tedbirleri alacağız.

1.2. Yeni Anayasa

Adalet ve Kalkınma Partisi, insanı ve özgürlükleri esas alan, devleti  ve kurumlarını insana hizmetin aracı olarak gören bir siyasi anlayışın temsilcisidir. Partimiz, kurulduğu günden itibaren  Türkiye’nin sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu, bunun  için de çoğulcu ve özgürlükçü yeni bir anayasanın hazırlanması  gerektiğini savunmuştur.

Yeni anayasa, çağdaş demokrasi anlayışını yansıtmalı, mümkün olan en geniş mutabakatla ve demokratik yöntemlerle hazırlanmalı, geniş toplumsal kesimlerce  sahiplenilmelidir. Anayasanın kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, çeşitlilikte birliği savunan, çoğulcu ve özgürlükçü olması gerektiğini düşünmekteyiz.

Yeni anayasa, bireysel özgürlüklere dayanmalı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamaya  yönelik  kurumsal güvenceleri içermeli ve siyasi sistemin  işleyişindeki belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır. Bu anlayışla, ikinci atılım döneminde yeni anayasayı Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukukun  üstünlüğünün kökleşmesi  bakımından hayati bir aşama olarak görmekteyiz.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak, geçmişte  yaşanan darbelerle kurumsallaşan vesayetçi düzeni tasfiye ederek, toplumsal değerlere  ve meşruiyete dayalı bir siyasetin kapılarını açtık.

Geçmişte, sivil olmayan anayasalar, egemenliğin kullanımını milletin elinden  alıp, anayasada öngörülen bürokratik kurumlara verdi. Milletin onayına dayanmayan bu yapıların  ülkeyi kontrol  altında tutabilmesi için idari yapı, katı merkeziyetçi  bir şekilde tasarlandı.

Sonuçta, halkımız devlete, hukuka ve yargıya yabancılaştı.  Halkımızın Meclise ve sivil siyasete olan güveni sarsıldı. Demokrasi  kültürü  zayıfladı.

Gücün bürokratik kurumlarda ve merkezde toplanması, toplumun merkezde veya yerelde karar süreçlerinin dışında bırakılması,  demokratik yollarla siyaset yapmak yerine, bu kurumları ele geçirerek egemenliği gasp etme heveslerini besledi.

Yaşanan her bir darbe Türkiye’nin demokrasiden kurumsal  olarak biraz daha uzaklaşmasına yol açtı. Her bir darbe, toplumun normalleşmesinin önüne ideolojik ve kurumsal  engeller  koydu. Toplumun demokrasiyi inşa etmesi her bir müdahale ile daha da zorlaştı.

Toplum  her şeye rağmen demokrasi konusundaki ısrarını sürdürdü, sandığa sahip çıktı. Tüm dayatmalara rağmen sabırla demokratik tepkisini ortaya koydu. 2002 seçimlerinde halkımız, AK Parti iktidarıyla bu dönemi  sona erdirdi.

AK Parti İktidarları, işte bu demokratik talebe öncülük yaparak, toplumumuz daha fazla bedel ödemesin diye demokratik bir anayasal düzen inşası için mücadele  etti ve etmeye devam ediyor.

12 yıllık iktidar  dönemimizde, darbelerin yol açtığı vesayetçi yapıları ve yasakçı anlayışı sona erdirdik; düşünce, kültür, sosyal ve siyasal yaşamımıza verdiği zararları tamir  ve tedavi etme çabası içinde olduk. Demokratikleşme konusunda ısrar ettik ve reformları sürdürdük. Sivil siyasetin Türkiye’nin kaderinde  söz sahibi olmasının ve demokratik bir anayasal düzenin inşası için gerekli zihniyet dönüşümünün önünü  açtık.

Geride bıraktığımız  12 yıllık sürede, demokrasimizin sağlam ve kalıcı bir zemine oturtulması, her kesimden insanımızın  temel hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanması açısından önemli adımlar  attık. Bu adımlar,  devlet ile toplum arasındaki mesafeyi  azaltan, başka bir ifadeyle milletimizin devletine aidiyet  duygusunu ve güvenini yeniden sağlayan ve pekiştiren adımlardır.

Daha önceki süreçte güvenlikçi bakış açısı ve vesayet kurumları nedeniyle hak ve özgürlükler başta olmak üzere talepleri duymazdan gelinen  vatandaşlarımızın sesine, AK Parti iktidarları olarak kulak verdik. Güvenlik ve özgürlük arasında bir denge kurarak; aralarında hiçbir  ayrıma gitmeksizin vatandaşlarımızın meşru taleplerinin en geniş şekilde karşılanması  için çaba harcadık.

Türkiye sivilleşmiş, halkın iradesi hakim irade haline gelmiştir.

Bu süreçte halkımız Cumhurbaşkanını doğrudan kendi iradesiyle seçmiş, Milli Güvenlik Kurulu  sivilleştirilmiş, askeri yargının  yetki alanı daraltılmış, Emasya protokolü kaldırılmış, bazı kamu kurum ve kuruluşlarındaki askeri üye uygulamasına son verilmiş, Yüksek Askeri Şura kararlarına  karşı yargı yolu açılmış, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması önündeki  engeller kaldırılmıştır.

27 Mayıs’tan beri darbelere  gerekçe olarak gösterilen TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesini demokratik bir ruhla yeniden  tanzim ettik. Ayrıca, darbelerle mücadele  konusunda meclis araştırma  komisyonunu kurduk ve hazırlanan raporla, darbelerin nedenleri  ve sonuçları  hakkında kamuoyunu bilgilendirdik.

AK Parti tarafından bu süreçte atılan adımlar,  geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’sine ulaşılması noktasında  tarihi  bir dönemeçten geçildiğine işaret etmektedir. Ülkemiz bir taraftan demokratik standartlar bakımından dünyada en üst kategoriye yükselirken diğer taraftan hem bölgesinde hem de küresel ölçekte saygınlığını giderek artırmaktadır. Bu durum, AK
Partinin etnik, kültürel, dini ve siyasal farklılıklarına bakmaksızın tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede durması  ve hepsini ülkemizin  “eşit ve özgür vatandaşları” olarak görmesi ile yakından ilgilidir.

AK Parti olarak, 1982 Anayasasının  kökenindeki vesayetçi, otoriter ve yasakçı anlayışı tasfiye edebilmek için Anayasa’da  13 yılda bir çok değişiklik yaptık. Sonuçları  ve kapsamı itibarıyla en önemlileri 2004 ve 2010 yılında gerçekleştirilenler olmak üzere, bu değişikliklerle demokratikleşme sürecinde  önemli mesafeler  kaydettik.

Askeri ve bürokratik vesayetin  Anayasa’daki etkilerini silmek için çalışmalarını durmaksızın sürdüren Partimiz, Yeni Türkiye’nin darbe dönemi  ürünü  olan bir Anayasa ile inşa edilemeyeceği bilinciyle, 2011 seçimleri sonrası yeni anayasa çağrısını yineledi.  AK Parti’nin çağrısını kabul eden Meclis’teki diğer partilerin de katılımıyla çalışmalarına başlayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yeni anayasaya ilişkin  70 bine yakın bireysel görüş, 500’e yakın da kurumsal  görüş topladı.  Ardından 25 aylık çalışma sonunda toplam  172 madde kaleme alıp, 40’tan fazlası temel hak ve hürriyetler alanında olmak üzere 60 maddede  uzlaşıya vardı.

Sağlıklı ve meşru bir anayasal düzen, ancak normalleşme ve sivilleşme yoluna  girmiş bir toplumda hayata geçebilir.

Daha önceki anayasa yapım denemeleri, yeni anayasa için gerekli zemin ve vasat sağlanmadığı için başarı ile sonuçlanmadı. Son dönemdeki yeni anayasa çalışmaları  da bu akıbetten kurtulamadı. Özellikle içinde bulunduğumuz yasama döneminde ulaşılan 60 maddelik uzlaşma paketi dahi muhalefet partilerinin direnişi nedeniyle hayata geçirilemedi.

Arzu edilen sonuçlara  tam olarak ulaşılamasa da bütün bunlar Türkiye’nin anayasa hazırlık tecrübesine katkı sağladı.

İktidara geldiğimiz 2002 yılında bu yana her türlü  vesayet yapılanmasına karşı kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdürdük. 

2002 yılından  hemen sonra değişik şekillerde  ortaya çıkan darbe girişimleriyle karşı karşıya kaldık.

Milletimiz ve milletimizin iradesini temsil  eden hükümetlerimiz; bu iradeyi  yok etme ve egemenliğini gasp etme çabası içinde olan gayri meşru yapılanmalara, 27 Nisan 2007 e-muhtırası, 2008'de partimizi kapatma teşebbüsü, 17-25 Aralık 2013 paralel devlet yapılanması gibi darbe teşebbüslerine fırsat vermedi.

Ulusal güvenliğimize tehdit oluşturan, anayasa ve demokrasi dışı bu odaklara karşı yine anayasal sınırlar içinde, milletimizden aldığımız güçle başarıyla mücadele ettik ve etmeye devam ediyoruz.

Bütün bu gelişmeler, toplumsal katılıma, çoğulculuğa, adem-i merkeziyetçiliğe ve demokratik denge ve denetim mekanizmalarına dayanan yeni bir anayasaya ihtiyaç  olduğunu net bir biçimde ortaya koymaktadır.

Artık Türkiye Cumhuriyeti, toplumun demokratik iradesine  dayanmayan, ihtiyaçlarını ve geleceğe dair beklentilerini karşılama yeteneğine sahip olmayan bu yapıyı geride bırakmalıdır.

Bu gerçeğin  bilinciyle, AK Parti olarak yeni bir yapısal dönüşüm ihtiyacını tespit ediyor  ve Türkiye’ye elbirliğiyle, toplum sözleşmesine dayalı, sivil ve demokratik yeni anayasa kazandırma çağrısıyla aziz milletimizin huzuruna çıkıyor ve yetki istiyoruz.

b. Neler Yapacağız

AK Parti ikinci atılım dönemini, halkımızın uzun zamandır beklediği yeni anayasa ile taçlandırmaya kararlıdır. Yaptığımız büyük dönüşümler ile Türkiye yeni bir toplum sözleşmesinin eşiğindedir.

23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan birinci Meclis, demokrasi tarihimiz açısından önemli bir referans niteliğindedir. Türkiye, 21. yüzyıl şartlarında  geçmişin olumlu tecrübesini de dikkate alarak geleceğe yürüyecektir.

Öte yandan, bölgesel  ve küresel ölçekte çok dinamik bir süreçten geçmekteyiz.  Küresel değişimin mahkûmu olmayacağız. Tarihin öznesi olarak kalacak; değişimin içinde olarak değişime yön vereceğiz. Hukuk, yargı ve anayasal düzenimizi  halkımızın beklentileri ve içinden  geçtiğimiz değişim süreçlerine bağlı olarak geliştireceğiz.

Yeni anayasa, Cumhuriyetimizin insan hakları ve demokrasi konularındaki kazanımlarını  geleceğe taşıyacak; vesayetin  izlerini  tamamen  silecektir.  Yeni anayasa, insan onurunu, bireysel hak ve özgürlükler ile toplumsal meşruiyeti, sistemin  ahlaki ve demokratik temeli  kabul edecek; bireyin ve toplumun geleceğe dair beklentilerini karşılamak üzere tasarlanacaktır.

AK Parti, yeni anayasayı; bir parti, bir grup veya bir kesimin sorunu olarak değil, Türkiye’nin tarihsel  meselesi olarak görmektedir.

AK Parti, anayasal sistemin  demokratik usullere, bireysel ve toplumsal katılım esaslarına göre dönüştürülmesi gerektiğine inanmaktadır.

Temel siyasi ve toplumsal sorunlarımızın çözümünün daha fazla demokratikleşmeden geçtiğine inanıyoruz.

Yeni anayasa özgürlük,  eşitlik ve adalet üzerine inşa edilecek; insan onuru yeni anayasanın temel ahlaki referansı olacaktır.

Yeni anayasa, vatandaş ve toplum odaklı olacak, sivil bir anlayışla insanımızın  mutluluk ve refahını artmayı hedefleyecektir. Yeni yapısıyla anayasamız, değişen dünya ve ülke şartlarında  akılcı siyasi programların oluşmasını ve etkin bir şekilde hayata geçmesini mümkün kılacaktır.

İktidarlarımız, son 12 yılda demokrasimizin kalitesini artırmış,  ülkemizin  daha demokratik bir ülke haline gelmesi çerçevesinde  büyük reformlar gerçekleştirmiştir. Demokratikleşme yürüyüşümüzü bu dönemde  de hızlı adımlarla devam ettirme kararlılığındayız.

Hükümetlerimizin vermekte olduğu demokrasi mücadelesi, milleti hakim ve biz seçilmişleri hâdim kılma gayretidir. Milletimizin omuzlarımıza yüklediği emanetin karşılığını, milletimize hizmetle  ödemek temel ilkemizdir.

Demokrasi  yolu bizim için bitmeyen bir maratondur. Milletimize yakışacak şekilde her daim daha üst standartlar olduğunun bilincindeyiz. Bu güvenle, geçmiş 12 yılda oluşturduğumuz demokratik mirası, önümüzdeki ikinci atılım döneminde derinleştirerek devam ettireceğiz. Yeni Türkiye’nin daha sağlam temellere  kavuşacağı bu dönemde, söz de karar da yine yüce milletimizin olacaktır.

Serbest ve adil seçimlerin saygınlığını korumaya, katılımcı demokrasinin ön şartı olarak gördüğümüz temsili demokrasinin kurumsallaşmasına bu dönemde  de önem vermeye devam edeceğiz. İkinci atılım döneminde, kendisini milli iradenin üzerinde gören her türlü  odakla mücadele ederken, toplumsal eğilimlerin demokratik süreçlerle  siyasete yansımasını garanti altına alacağız. Katılımcı demokrasinin gereği olan sivil toplum kuruluşlarının yönetime daha aktif katılımını  sağlayacağız.

Yeni anayasada, siyasi partilerin çalışmalarını etkin olarak koruyacak ve parti kapatmalarını uluslararası standartlarda düzenleyeceğiz.

Demokrasi ve kalkınma birlikte yürüyen süreçlerdir. Demokrasi  alanında atacağımız her adım, aynı zamanda kalkınmamıza  da yeni bir soluk ve ivme kazandıracaktır. İnsani kalkınma ilkelerimiz ve tüm dünyada cazibe merkezi haline gelebilme üst amacımız ışığında, demokrasimizin standartlarını daha ileri bir düzeye taşıyacağız.

Birinci  atılım dönemi  boyunca  iktidarlarımız, demokrasi ile kalkınmayı  yan yana konumlandırıp, ikisini  eş zamanlı geliştiren bir anlayışla hareket etmiş ve Türkiye’ye Cumhuriyet tarihinin en hızlı ekonomik kalkınma ve demokratik gelişim dönemini yaşatmayı başarmıştır. Yeni dönemde de, verdiğimiz demokrasi mücadelesinde elde edilen kazanımları kurumsallaştırarak, demokrasimizi sağlam, öngörülebilir ve kalıcı kılmayı hedefliyoruz.

İkinci atılım döneminde Yeni Türkiye’nin katılımcı, çoğulcu,  özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasa ile yönetilmesini sağlayacağız.

Hükümetlerimizin öncülüğünde gerçekleştirilen 2004, 2007 ve 2010 Anayasa değişikliklerini ve Meclis’te oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını, yeni anayasa için güçlü bir zemin olarak görüyoruz.

Yeni Türkiye’nin yeni anayasasında temel hak ve hürriyetlerin, demokrasinin, hukukun  üstünlüğü ilkesinin, düşünce ve inanç özgürlüğünün dayanağı toplumsal meşruiyet olacaktır.

Yeni anayasamız, bireysel hak ve özgürlükleri esas alırken, Türkiye’nin birikimi üzerine inşa edilecek, taraf olduğumuz uluslararası normları gözeterek demokratik bir anlayışla hazırlanacaktır.

Yeni anayasa, milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan, herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans yapmayan  bir vatandaşlık  tanımını  esas alacaktır.

Yeni anayasa, toplumun herhangi bir kesiminin dışlanmasına yol açacak değer yargıları  ve siyasal tercihler barındırmayacaktır. Anayasamız tüm toplumu kucaklayan, kader birliğimizi yansıtan, demokratik denge ve denetim ilişkisini esas alan bir mahiyette hazırlanacaktır.

Yeni anayasa, ortak değerleri ve çeşitlilik içinde birlik anlayışını esas alacaktır. Toplumsal hayatın ve siyasetin her alanını ayrıntılı  bir biçimde düzenlemeyecek, her bir alanın kendi dinamiğinin ortaya çıkmasına imkân sağlayacaktır.

Yeni anayasa, sorunların çözümünün imkân ve araçlarını barındıracaktır. Sorunları, demokratik bir ortamda  bireyler, toplum ve siyaset kurumu  çözecektir.

AK Parti, sadece anayasa metni  ile anayasal sistem tesis edilmediğinin bilincindedir. Doğrudan anayasal sistemle bağlantılı seçim kanunları, siyasi partiler kanunu ve sair temel kanunlar, yeni anayasa metniyle birlikte bir bütün olarak yenilenecektir.

1.3. Yönetim Modeli ve Başkanlık Sistemi

Yeni anayasa ile Türkiye’nin katılımcılığı ve çoğulculuğu esas alan ve etkili işleyen bir hükümet modeline kavuşmasını elzem görüyoruz.

Yeni Anayasa çalışmaları,  Türkiye’nin 2023 ve sonrasına yönelik  kalkınma hedeflerine ulaşmasını  kolaylaştıracak  etkin ve sağlıklı bir yönetim modeli arayışını da içerecektir.

1960 askeri darbesi sonrasında,  bürokrasinin siyaset üzerinde vesayet kurmasını  kurumsallaştırmak üzere kurgulanan mevcut  sistem, parlamenter sistem olarak takdim edilse de, parlamenter sistemin  asgari demokratik gereklerini karşılamaktan uzaktır.

Bu sistem, siyasetin sorun çözme kapasitesini zaafa uğratarak  Türkiye’yi on yıllarca koalisyon  hükümetlerine mahkum etmiş, zayıf ve istikrarsız yönetimlere mecbur  kılmış, pek çok köklü siyasi ve ekonomik sorunun  derinleşmesine yol açmıştır.

Parlamenter  sistemin  normatif ilkelerine aykırı olarak mevcut  sistem, Cumhurbaşkanlığı makamına,  vesayetçi aktörler adına hükümeti denetleme  misyonu biçmiş,  Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki ilişkiyi etkin ve eşgüdümlü bir yönetime imkan sağlayacak hukuki ve kurumsal  dayanaklardan yoksun bırakmıştır.

Hükümetlerimiz döneminde, hayata geçirilen demokratik reformlar, vesayete karşı mücadelede  elde edilen kazanımlar ve mecliste  sağlanan güçlü temsil  sayesinde, mevcut  sistemin zaafları dönemsel olarak aşılarak istikrarlı ve etkin bir yönetim imkanı yakalanmıştır.

2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkarılan anayasal kriz sonrasında  öncülük ettiğimiz anayasal düzenlemelerle, Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi sağlanarak, Cumhurbaşkanlığı makamı vesayetçi misyondan arındırılmıştır.

Ancak, doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı ile Başbakanın siyasal sistem içindeki  yetki ve görev paylaşımı, yeni bir düzenlemeyi zorunlu  kılmaktadır.

Son sekiz yıl boyunca, AK Parti siyasi vizyonunun öngördüğü birlikte çalışma ahlakı ve millete hizmet şuuru sayesinde, Cumhurbaşkanları ile Başbakanlar arasında uyumlu bir çalışma sağlanarak, mevcut  sistemin  kriz üretme  potansiyeli kontrol  altında tutulmuş ve eski dönemlerde rastlanan  siyasi veya ekonomik krizlerin yaşanmasına  izin verilmemiştir.

Ancak mevcut  sistem, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın farklı siyasi geleneklerden gelmeleri durumunda, kriz üretme potansiyelini taşımaya devam etmektedir.

AK Parti olarak, mevcut  sistemin  siyasi tarihimizdeki vesayetçi kurgusunu da göz önünde  bulundurarak, Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin oluşturduğu bu yeni durumun yol açabileceği  muhtemel yönetim sorunlarının başkanlık sistemiyle aşılacağına inanıyoruz.

Nitekim  uzunca bir süredir,  savunduğumuz başkanlık sistemini, 2011 yılında kurulan  TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na partimizin önerisi  olarak da sunmuş bulunuyoruz.

Muhalefet partileri ise Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin parlamenter sistemin  işleyişinde yol açabileceği  muhtemel sıkıntıları çözmeye yönelik  pozitif bir katkı sunup, ilkesel ve yapıcı bir tartışma  yürütmek yerine, meseleyi kişiler üzerinden  tartışmayı tercih etmiştir.

Bu tutum,  siyasetin ve kamuoyunun, etkin ve demokratik bir siyasal sistemi  hayata geçirme  arayışını olumsuz etkilemiştir.

Ayrıca, başkanlık sistemi  ile ilgili  olarak yapılan tartışmalarda, güçlü ekonomiye sahip bir çok demokratik ülkenin  bu modelle yönetiliyor olduğu  gerçeği gözlerden kaçırılmaya  çalışılmaktadır.

Bu çerçevede, tartışmayı kişiselleştirmeden, siyasal geleneğimizdeki tecrübelerden de yararlanarak, yeni Türkiye vizyonumuza uygun bir sistem arayışını sürdürmek ve çözüm bulmak zorundayız.

Hükümet  modellerinin tartışılacağı  zemin kuşkusuz demokratik bir anayasal zemin olacaktır.

AK Parti olarak, demokratik bir perspektifle yapılandırıldığında, parlamenter sistemle  başkanlık sistemi arasında demokrasiye uyum  açısından bir fark bulunmadığı kanaatindeyiz. Nitekim  her iki sistemin  de olumlu örneklerine rastlanabileceği gibi olumsuz  örneklerine de rastlanabilir.

Ancak bir yandan vesayetçi bir şekilde kurgulanarak demokratik doğasından koparılmış parlamenter sistemin yol açtığı siyasal istikrarsızlıklar, öte yandan Yeni Türkiye vizyonumuzun ihtiyaç  duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla, başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz.

Milletimizin teveccühüyle hazırlayacağımız  özgürlükçü ve insan odaklı yeni Anayasa ile seçimlerin istikrar  üretebildiği, yasama ve yürütmenin müstakil  olarak etkin olduğu, demokratik denge ve kontrol  mekanizmalarının öngörüldüğü, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı,  ademi merkeziyetçi  bir idare sisteminin güçlendirildiği, karar alma süreçlerinin hızlandığı, her türlü  vesayetin  engellendiği yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz.

Bu çerçevede öngördüğümüz başkanlık sistemi, Türkiye’nin AK Parti iktidarında geçirdiği demokratik dönüşümü nihai sonucuna  erdirerek,  2023 ve sonrasına yönelik  kalkınma hedeflerine ulaşmasını  kolaylaştıracak  bir çerçeveye sahip olacaktır.

Bu unsurlarıyla başkanlık sisteminin, Türkiye’nin siyasal tecrübesine ve gelecek vizyonuna daha uygun olduğuna inanıyoruz.

1.4. Adalet Sisteminde Dönüşüm

AK Parti olarak, adaleti mülkün ve meşruiyetin temeli, hukuk devletinin esası olarak görüyoruz. Bizim için adalet, hukukun  üstünlüğüne dayalı, herkesin güven duyduğu, her türlü  güç odağından  bağımsız, tarafsız, vatandaş taleplerine hızlı cevap verebilen bir yapıda olmalıdır.

Yargının, hukuk güvencesi oluşturması, uluslararası standartlarda ve demokratik usullerle işlemesi  temel prensibimizdir. Toplumsal düzenin gerektirdiği ve ürettiği bir işlev olarak gördüğümüz yargı erkinin  güven veren; öngörülebilirliği sağlayan; ideoloji, siyasal tasavvur  veya inanç dikte etmeyen  ve bunların  etkisinde kalmayan  bir çerçeveye kavuşması gerektiğine inanıyoruz.

Yargıya, sadece adaletin  tesisini sağlayan ve temel hakların kullanımını garanti altına alan bir kurum gözüyle bakmıyoruz.  Hukukun sağladığı öngörülebilirlik ortamında belirsizliğin azalacağını, üretim  ve yatırım kararlarının daha sağlıklı ve nitelikli bir şekilde alınacağını, böylece kalkınma sürecimizin hızlanacağını düşünüyoruz.

a. Neler Yaptık

Son 12 yılda adalet sisteminde köklü iyileştirmeler yaptık, sorunları önemli ölçüde azalttık.

Anayasada hak aramayı engelleyen hükümleri kaldırdık, vatandaşlarımızın hak arama yollarını çoğalttık.

Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verdik.

Askeri Yargıtayın ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin hukuk devletinin gereklerine göre görev yapmasını anayasal kural haline getirdik.

Yüksek Askerî Şûranın ilişik kesme kararlarına,  kamu görevlileri hakkında uygulanan uyarma  ve kınama cezalarına, hâkim ve savcılar hakkında HSYK’nın verdiği meslekten ihraç kararlarına  karşı mahkemeler nezdinde hak aramayı yasaklayan hükümleri Anayasadan çıkardık.

Özel yargılama usullerine son verdik. Devlet Güvenlik Mahkemelerini, CMK 250’nci madde uyarınca kurulan  Özel Yetkili Mahkemeleri, TMK 10’uncu madde uyarınca oluşturulan Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdık.

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirdik. Sadece Yüksek Mahkemelerden gelen üyelerden oluşan HSYK’yı, geniş tabanlı olarak yeniden  yapılandırdık. İlk defa hakim ve savcıların, Kurula üye seçmesini  sağladık.

Makul sürede ve daha nitelikli adalet hizmeti  için yargı teşkilatını güçlendirdik ve yenilikler getirdik. Hızlı ve adil yargılama için hakim, savcı ve personel  sayısını artırdık.

2002 yılında 9.349 olan hâkim ve savcı sayımızı, Şubat 2015 itibarıyla 14.837’ye ulaştırdık.  Ceza infaz kurumlarında görev yapanlar  hariç olmak üzere personel  sayımız, 2002 yılında 26.274 iken, bu sayıyı Ocak 2015 itibarıyla 52.187’ye yükselttik.

Makul sürede yargılanmanın temini için ilk derece mahkemelerinin sayısını artırdık. 2002 yılında adli yargıda 3.581 olan mahkeme  sayısını 2015’te 6.116’ya; idari yargıda 146 olan mahkeme  sayısını ise 191’e yükselttik.

Makul sürede yargılama için yargıda zaman yönetimi çalışmasını başlattık.

Vatandaşlarımıza daha nitelikli hizmet sunulması için aile ve çocuk mahkemeleri ile ceza infaz kurumları başta olmak üzere, adalet teşkilatında görev yapan sosyolog, psikolog, sosyal çalışmacı ve pedagog gibi uzman personelin sayısını artırdık.

Hakim, savcı ve personelin niteliğinin artırılması için eğitim faaliyetlerini güçlendirdik. Türkiye Adalet Akademisini kurduk. Yüksek mahkemeler ve ilk derece mahkemelerini güçlendirdik.

Daha hızlı yargılama için Yargıtay ve Danıştay’ın  daire ve üye sayılarını artırdık. Yüksek Mahkemeleri savcı, tetkik hakimi ve personel  açısından güçlendirdik.

Yargı öncesi çözüm yollarının güçlendirilmesi amacıyla hakemlik ve arabuluculuk müesseselerini hayata geçirdik.

Sulh ceza mahkemelerini kaldırarak yerine kişi hürriyeti ve güvenliğiyle doğrudan ilgili  konulara  müstakilen bakmakla görevli sulh ceza hâkimliklerini kurduk. Böylece bazı AB ülkelerindeki “özgürlük hâkimliğini” ülkemize kazandırarak, bireysel özgürlükleri güvence altına aldık.

Aile hukukundan kaynaklanan  uyuşmazlıkların çözümü için kurumsal  yapımızı geliştirdik.

Daha nitelikli yargı hizmeti  için ihtisaslaşmaya önem verdik. Ceza ve hukuk mahkemeleri ile idare mahkemelerinde, ihtisaslaşmanın artmasına  imkân sağladık.

İlk derece mahkemeleri tarafından verilen  kararların hukuki denetimi için yeni başvuru  yolları  geliştirdik.

Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile yargılamayı geciktiren birçok nedeni ortadan kaldırdık. UYAP’ın bulunmadığı dönemde; vatandaşlarımızın nüfus, tapu, ticaret sicil kaydı
gibi bilgi  ve belgelere  ulaşmak için yazışma ve cevapları ayları bulurken,  UYAP uygulaması ile vatandaşlarımız saniyeler  içinde bu bilgi  ve kayıtlara ulaşabiliyor.

Adliyelerde hizmetler  daktilolarla yerine getirilmekteyken, UYAP kapsamında 2002 yılından  itibaren adliyeleri bilgisayarlarla donattık  ve tüm hakimler ile savcılara dizüstü bilgisayar vererek çalışmalarını elektronik ortamda yürütmelerini sağladık.

Vatandaşlarımız, haklarındaki  adli işlemlerden SMS Bilgi Sistemi  sayesinde anında haberdar  oluyorlar.

Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile mahkemeleri, savcılıkları ve ceza infaz kurumlarını ayrı bir video konferans  ağıyla birbirine bağladık. Artık uzaktan ifade alma yöntemi ile vatandaşlarımızın ifadesi, ceza infaz kurumundan ya da başka yerdeki bir adliyeden alınabiliyor. Bu uygulama ile bir yandan yargı hizmetlerini hızlandırdık, diğer yandan vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırdık.

Temel Kanunların tümünü yeniledik. Kapsamlı bir mevzuat reformunu gerçekleştirdik. Türk Ceza Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Borçlar Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Türk Ticaret Kanununu değiştirdik.

Maddi durumu elverişli  olmayanların adalet hizmetlerinden yararlanmasının önündeki  engelleri kaldırdık. Ceza soruşturma ya da davalarında avukatı olmayan herkese istemi  halinde  avukat tayin edilmesini ve dava masraflarından muaf tutulmasını sağladık.

İlk defa suç mağdurlarına da devlet tarafından avukat tayin edilmesi  uygulamasını getirdik.

Sabıka kayıtları ile ilgili  mevzuatı değiştirerek vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştırdık. Cumhuriyet başsavcılıkları  yanında, kaymakamlıkların da adli sicil belgesi vermesi  uygulamasını getirerek,  vatandaşlarımızın adliye kapılarında  sıra beklemesini engelledik ve savcılık olmayan yerlerde  vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştırdık.

Tutuklu  ve hükümlülere yakınlarının ağır hastalığı veya ölümü halinde  mazeret izni hakkı tanıdık. Hükümlülere belirli sürelerle  mahrem  aile görüşmesi imkânı sağlayan düzenlemeyi hayata geçirdik. İcra-iflas dairelerinin modernleşmesini sağladık ve icra- iflas işlerinden kaynaklanan  mağduriyetlere son verdik.

Borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşyaların haczini yasaklayarak, yıllardır yaşanan mağduriyetleri ortadan kaldırdık.

İcra dairelerine yapılacak ödemelerin tamamen  banka eliyle yapılmasını sağlayarak muhtemel usulsüzlüklerin önüne geçtik.

Vatandaşlarımızın mallarının sağlıklı biçimde muhafazasını  sağlamak için yeddiemin depolarına  lisans zorunluluğu getirdik.

Haczedilen malların değerinin altında satılmaması  ve bu suretle borçlu ve alacaklının haklarının  korunması  için, ihalelere elektronik teklif verme imkânı getirdik.

Ülkemizin dört bir yanına modern adalet sarayları inşa ettik. 2003 yılı öncesine kadar adalet hizmetlerinin verildiği kapalı alan toplamı  570 bin metrekareyken, yapımı tamamlanarak hizmete açılan 195 adalet sarayının toplam  kapalı alanı 3 milyon metrekareyi geçmiştir. Her türlü  teknik donanıma sahip adalet saraylarına  ön bürolar ve danışma masaları kurarak, adliyelerde vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştırdık.

Ceza infaz sisteminin modernizasyonunu tamamladık. Basit suçlardan  dolayı cezaevlerinde  kalan birçok hükümlünün cezasını dışarıda çekmesi için “denetimli serbestlik” uygulamasını hayata geçirdik.

Uluslararası standartlara uymayan  cezaevlerini kapatıyoruz. Bu kapsamda, 12 yılda 257 cezaevini kapattık.

Açık ceza infaz kurumu sayısını artırdık.

Dünya genelinde ceza adaleti sisteminin önemli bir parametresi olarak kabul edilen tutukluların cezaevlerinde kalanlara oranı, ülkemizde 2001 yılında yüzde 54 iken bugün itibarıyla yüzde 14,5’e gerilemiştir. Avrupa  Birliği’nde ise bu oran yüzde 20’den fazladır.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde, temel önceliklerimizden biri adalet sistemimizde köklü düzenlemeler yaparak ileri standartlarda bir yapı oluşturmak olacaktır. Yargıyı siyasal bir erk olarak değil, toplumsal düzenin gerektirdiği, ürettiği bir işlev olarak görüyoruz. Yargı sistemimizi bu anlayışa göre ve iyi ahzırlanmış bir strateji çerçevesinde yeniden yapılandıracağız.

Siyasal ve ideolojik yargıdan ülkemizin  çok zarar gördüğünün bilincinde olan AK Parti, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını, adalet taleplerine cevap verebilme imkânının güvence altına alınmasının bir aracı olarak değerli  görmektedir. Bu kapsamda katılımcılığı, demokratik meşruiyeti ve şeffaflığı temel esaslar olarak güçlendireceğiz.

İyi işleyen bir hukuk sistemi, sağlıklı bir demokratik siyaset için olduğu  kadar, temel hakların geliştirilmesi ve uygulanması için de vazgeçilmezdir. Hukuk devleti,  aynı zamanda nitelikli ve sürdürülebilir kalkınma için temel bir koşuldur.  Hukukun sağladığı güvenceler ve öngörülebilirlik, iş ve yatırım ortamının geliştirilmesinde hayati bir öneme sahiptir.

Demokratik bir ülke olarak Türkiye, hukuk düzeniyle  kendi yurttaşlarının özgürlüklerini korumaya,  uluslararası topluma güven vermeye,  yerli ve yabancı yatırımcılar için güvenli bir liman  olmaya  devam edecektir.

Mevzuatın bu niteliklere sahip olabilmesi için, demokratik usullerle oluşturulmasını ve “özgürlük güvenlik dengesi”ne dikkat edilmesini sağlayacağız. Bunun için Avrupa  standartlarını dikkate alacağız.

İkincil düzenlemelerle oluşturulabilecek detayları, yasalardan  ayıklayacak ve mevzuat enflasyonuna son vereceğiz.

Yargıda etkinlik, hızlılık, hesap verebilirlik, ekonomiklik ve şeffaflığı sağlayacağız.

Anayasal değişikliklere bağlı olarak yüksek yargıda içtihat  düzeyinde dağınıklığı gidereceğiz. Bu çerçevede, disiplin mahkemeleri dışında askeri yargıya son vereceğiz.

Temyiz mahkemelerinin, alt derece mahkemeleri üzerindeki hukukilik denetiminin ötesine taşan etkilerini azaltacağız ve temyizi, hukuki denetim ile sınırlandıracağız.

Yargı üst yönetimi ile temyiz mahkemelerinin oluşumunda milli iradeyi  temsil  eden Meclisimizin rolünü güçlendireceğiz, yargının  toplumsal meşruiyetini artıracağız.

Yüksek Mahkemeler, bölge adliye ve idare mahkemeleri ile ilk derece mahkemelerinin faaliyet  raporları hazırlayıp kamuoyuna duyurmalarını sağlayacağız.

Yüksek mahkeme  üyeliğini Avrupa  örneklerine benzer şekilde makul sürelerle  sınırlayacağız.

İhtisas mahkemelerinin sayısını artıracağız. Ticaret ve iş mahkemesi gibi bazı ihtisas mahkemelerinde meslekten olmayan hakimlerin de yer almasını sağlayacağız. Hakimleri yeknesak bir hukuki statüye kavuşturacak  ve tüm hakimler için geçerli tek kanun çıkaracağız.

Yargı mensuplarının mesleki ahlak ve davranış kurallarını uluslararası ölçütlere göre belirleyeceğiz. 

Toplum  yararına hukuk hizmetlerinin belirli kurallar çerçevesinde  uygulanmasına yönelik  düzenlemeler yapacağız. 

Hukuk eğitimini güçlendireceğiz. Bu kapsamda, hukuk fakültelerine giriş şartları yeterli  bilgiyi sağlayacak şekilde tasarlanacak, hukuk eğitimi içerik itibarıyla teorik bilgi  ile uygulama uyumunu sağlayacak, karşılaştırmalı örnekler dikkate alınarak yeniden düzenlenecektir.

Adalet alanında meslek içi eğitimi, meslek hayatı boyunca  ölçme ve değerlendirmeyi mümkün kılacak şekilde düzenleyeceğiz. Yargı mensuplarının alanlarında uluslararası gelişmeleri yakından takip etmelerini sağlayacak çalışmaları daha da artıracağız.

Bilirkişilik müessesesini yeniden yapılandıracağız. Bilirkişilerin seçimi ve görevlendirilmesine yönelik standartlar belirleyerek, sertifikalandırma sistemine geçeceğiz.

Bilirkişilik kurumunu, geçim aracı bir meslek olmaktan çıkaracak, gerçek işlevine  uygun işlemesi  için gerekli tedbirleri alacağız. Hakimlerin bilirkişiye müracaatlarını uyuşmazlıkların hukuki mahiyeti dışında, tamamıyla teknik bir meselenin vuzuha kavuşturulmasıyla sınırlandıracağız.

Hukukun tüm dallarında alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına ağırlık verecek, yargıya ulaşılabilirliği kolaylaştırmak amacıyla savunma  hakkı ve adli yardımı  güçlendireceğiz.

Koruyucu ve önleyici hukuk yaklaşımını yaygınlaştırılacağız.

Bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesine getirdiği aşırı iş yükünün,  mahkemenin işlevselliğine zarar verme ihtimali karşısında bu uygulamayı gözden geçireceğiz.

Adalet sisteminde kadınlar, çocuklar ve engellilere yönelik  kolaylaştırıcı  uygulamaları hayata geçireceğiz.

Mağdurlara, savunmasız gruplara  ve adalete erişime yönelik  uygulamalar geliştireceğiz.

Ülke genelinde ideal yargılama sürelerinin belirlenmesini ve yargıda zaman yönetiminin uygulanmasını sağlayacağız.

Vatandaşlarımızın daha kolay adalet hizmeti  alabilmesi için birçok gelişmiş ülkede uygulanan Hukuki Yardım (Himaye) Sigortası Sistemi geliştireceğiz.

Maddi durumu yeterli  olmayanlar için adli yardım sisteminin imkânlarını artıracak ve kalitesini geliştireceğiz.

Noterlik sistemini yeniden  yapılandırarak, noterliklerden idarenin ve yargı organlarının iş yükünün azaltılması için faydalanacağız.

Adalet sisteminin aile içi şiddet suçları konusundaki kapasitesini güçlendireceğiz.

Adli ve idari yargıda istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesini sağlayacağız.

Başta büyük şehirler olmak üzere adliye saraylarının inşasına devam edeceğiz.

Ceza infaz sistemini mükerrer suçluluğu önleyecek şekilde etkili hâle getireceğiz.

Ceza infaz kurumlarının standartlarını yükseltmeye devam edeceğiz. Denetimli serbestlik  sistemini daha etkin hale getirecek ve kamu-sivil toplum işbirliğinin artırılmasını sağlayacağız.

Adalet istatistiklerine ilişkin  kapasiteyi  geliştirecek, istatistiklerin uluslararası uygulamalarla uyumlu hale gelmesini ve sağlıklı istatistiklere dayalı politika geliştirilmesini sağlayacağız.

Başta UYAP olmak üzere, yargıda bilişim hizmetlerinin daha da etkinleştirilmesini sağlayacağız. Bu alanda ileri bir adım olarak başlattığımız Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemini (SEGBİS) ülke geneline  yaygınlaştıracağız.

Adli Tıp Kurumun kapasitesini geliştirileceğiz. Bu alandaki hizmetleri ülke geneline  yaygınlaştıracak, dosya ve raporların bekleme sürelerinin daha da kısalmasını sağlayacağız. Ayrıca, Adli Bilimler Akademisini kurarak bu alandaki ileri araştırmalara ve eğitimlere ortam hazırlayacağız.

Uluslararası adli yardımlaşma faaliyetlerini etkinleştirecek, bölgesel  ve ikili düzeyde adli işbirliğini geliştireceğiz.

1.5. Güvenlik

Bizim siyaset anlayışımız insanı, insan onurunu merkez kabul eder. Bu onurun güvencesi ise özgürlük  ve güvenlik dengesidir. Bunlar birbirini dışlayan değil, birbirlerini bütünleyen kavramlardır.

Geçmişte kaygılar ve korkularla şekillenen  devletin güvenliği yaklaşımını  vatandaşa güven temelinde yeniden  ele alarak, devlet-toplum-fert ilişkisini güçlendirecek bir yaklaşımı öne çıkardık.

AK Parti olarak güvenlik  hizmetlerini, ileri bir demokrasi hedefine ulaşmak amacıyla temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınabilmesi ve eksiksiz bir biçimde kullanılabilmesi için ihtiyaç  duyulan temel kamu hizmeti  olarak tanımlamaktayız.

İcraatlarımızda  esas aldığımız özgürlük-güvenlik dengesiyle, özgürlüklerin güven içinde ve hukukun  üstünlüğü çerçevesinde  yaşanmasına  yönelik  prensibimizi hayata geçirmekteyiz.

a. Neler Yaptık

AK Parti iktidarlarımızla birlikte, güvenlik  anlayışı değişmiştir. İcraatlarımızda  güvenliği, özgürlüklerin güven içinde yaşanmasının,  milletin demokratik iradesinin ve kamu düzeninin korunmasının bir imkânı olarak gördük.

Asayiş olaylarından terörle  mücadeleye  kadar her alanda, daha etkin ve sonuç alıcı güvenlik  politikalarını hayata geçirerek, hem ülkemizin  güvenliğini en üst düzeyde tesis etmenin, hem de toplumsal barışı ve huzuru geliştirmenin gayreti  içinde olduk.

Güvenlik hizmetini toplum desteğini içeren bir zihniyetle yeniden  tasarlayıp, hizmetlerin sunumunda insan odaklı bir yaklaşım benimsedik.

Mevzuatımızı  bu yaklaşıma göre gözden geçirdik. Güvenlik kurumlarını buna göre yeniden  yapılandırdık.

TÜİK tarafından yapılan “Yaşam Memnuniyeti Araştırması” sonuçlarına göre, kamu hizmetleri sıralamasında vatandaşlarımızın en fazla memnun olduğu  asayiş hizmetleri olmuş  ve birinci sırada yer almıştır.

Terörle mücadele  alanındaki politika ve strateji koordinasyonunu sağlamak amacıyla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığını kurduk.

Terör ve terörün finansmanıyla mücadele  etmek üzere Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunu çıkardık.

AK Parti hükümetleri olarak, ulusal güvenliğimizi ve kamu düzenini tehdit eden unsurlarla mücadele ettik, etmeye de devam ediyoruz.

Yakın zamanda demokrasimiz, devlet içinde paralel örgütlenmelerin saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. Bu süreçte, hukuk araçsallaştırıldı ve ideolojik amaçlarla  kullanılmak istendi. Yeni vesayet yapısı olarak da isimlendirilebilecek bu girişimlere halkımızın büyük desteğiyle müsaade etmedik.

Kimden kaynaklanırsa  kaynaklansın,  hangi niyetle olursa olsun, devlet otoritesinin parçalanmasına yönelik hiçbir  faaliyete  asla izin vermeyeceğiz. Milletimizin iradesini, egemenliğini ve geleceğini kimsenin tekeline terk etmeyeceğiz.

İster paralel yapı, ister başka adlar altında bu kutlu yürüyüşü durdurmak isteyenlerin karşısında AK Parti kadroları, kararlılıkla durmaya devam edecektir. Eski vesayetler ile nasıl mücadele  ettiysek, yeni vesayet girişimleriyle de Milletimizin sağduyusu ve desteğiyle mücadelemizi sürdüreceğiz.

Uluslararası bağlantıları da değerlendirildiğinde, bu unsurlar sadece hükümetimize yönelmiş bir tehdit  olarak değil, devletin varlığına  kast eden, onun yapısını çökertmeyi hedefleyen bir ulusal güvenlik sorununa dönüşmüştür. Bu tehdit  karşısında, kararlı ve dirayetli duracağımız konusunda hiçbir  vatandaşımızın şüphesi olmasın.

Ulusal güvenliğimiz açısından önem arz eden istihbarat hizmetlerine yönelik  olarak, gelişmiş demokrasilerdeki uygulamalara benzer şekilde, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunu kurarak Meclis denetimine açtık.

Güvenlik birimlerimizin imkân ve kabiliyetlerini geliştirdik, ihtiyaçlarını azami seviyede karşıladık.

Kent Güvenliği Yönetim Sistemlerini il merkezlerinde ve büyükşehir belediyeleri dışında 225 ilçe merkezinde tamamladık.

81 ilimizi ve turizm bölgelerimiz başta olmak üzere büyük ilçelerimizi suçu önleme  ve aydınlatmada büyük katkı sağlayan MOBESE sistemine kavuşturduk.

Suç ve olay aydınlatmada en ileri teknolojik imkânlara sahip modern kriminal laboratuvarları kurduk.

Birden fazla olan acil çağrı numaralarının, tek numara (112) altında toplanmasını amaçlayan  Acil Çağrı Merkezleri Projesini  başlattık ve mevcut  durumda 12 ilde faaliyete  geçirdik.

Suçları işlenmeden önce önleyebilmek amacıyla önleyici kolluk hizmetlerine büyük önem ve öncelik verdik.

Geliştirilen ileri teknoloji ve uzmanlık sayesinde, işlenen suçları ve olayları  aydınlatmada en başarılı ülkelerden  biri haline geldik.

Geçmişte “faili meçhul” konusunda suçlanan ülkelerden biri olan Türkiye’yi, iktidarımız döneminde eleştirilen değil, övülen  bir sicile kavuşturduk.

Siber suçlarla mücadele  için eylem planı hazırladık ve Emniyet  Genel Müdürlüğümüz bünyesinde özel bir birim kurduk.

Toplum Destekli Polislik uygulamasını hayata geçirerek, polisimizin vatandaşlarımızla daha yakın ilişki içinde olmasını, polise duyulan güvenin artmasını,  polis-halk yardımlaşmasını sağladık.

Toplumun huzurunu  bozan, korku ve endişeye neden olan suçların başında gelen asayiş suçları ile mücadele  için özel ekipler oluşturduk.

Terör, uyuşturucu, kaçakçılık ve örgütlü suçlarla mücadele  alanında önemli gelişmeler sağladık. Emniyet  Genel Müdürlüğü bünyesinde uyuşturucuyla daha etkin mücadele yapabilmek amacıyla Narkotik  Daire Başkanlığını kurduk. Özellikle okul çevrelerinde NARKOTİM’ler oluşturduk.

Güvenlik görevlilerinin uzmanlaşmasını sağlayacak eğitimlere ağırlık verdik. Sınır güvenliği alanında çalışan birimlerimizin idari ve teknik kapasitelerini arttırmaya yönelik projeler  yürüttük.

Uyguladığımız politikalar ve gerçekleştirdiğimiz icraatlarla Türkiye’nin güvenlik  ve asayiş bakımından, Avrupa’nın suç oranı en düşük ülkeleri  arasında yer almasını sağladık. Ülkemiz bugün, suç aydınlatma oranları açısından da Avrupa’nın önde gelen ülkeleri  arasındadır.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak, güvenlik  ve asayiş ortamını  bozarak, vatandaşlarımızın anayasal hakkı olan özgürlüklerini yaşaması açısından baskı ve tehdit  oluşturabilecek bütün yapıların üzerine kararlılıkla ve ödün vermeden gitmeye devam edeceğiz.

Uluslararası ve bölgesel  teröre destek veren çevre ve odaklarla, bugüne kadar olduğu  gibi bundan sonra da kararlılıkla mücadele edeceğiz. Coğrafyamızda hangi nedene dayanırsa dayansın ve kimden  gelirse gelsin terörün karşısındaki ilkeli duruşumuzu sürdüreceğiz.

Bu duruş ve mücadelemizde hukukun üstünlüğünü temel alacak; güvenlik hizmetlerini şeffaflık, katılımcılık  ve hesap verebilirliği artıracak mekanizmalarla daha fazla destekleyecek, vatandaşlarımızın güvenlik  birimlerine olan güvenini daha da pekiştireceğiz.

Bu bağlamda,  toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, özellikle kadın, çocuk, engelli  ve yaşlı vatandaşlarımızın güvenlik  hizmetlerine erişimini kolaylaştıran politikalarımızı uygulamaya devam edeceğiz.

Önümüzdeki dönemde  de terörizm, örgütlü suçlar, siber suçlar, narkotik suçlar ve kaçakçılıkla mücadelede ulusal ve uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirliğini güçlendirecek, bugüne  kadar olduğu  gibi bundan  sonra da bu suçlarla ilgili kararlı mücadelemizi devam ettireceğiz.

Uyuşturucu ile mücadeleye yönelik  güvenlik  önlemlerini artıracak, bu alandaki suç örgütlerinin üzerine kararlılıkla gitmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, uyuşturucu maddelerin yasadışı imal, ticaret ve kullanımıyla mücadelede  personel  ve teknik kapasitemizi  güçlendireceğiz.

Uyuşturucu ile mücadelede  faaliyet  gösteren kuruluşlar arasındaki koordinasyonu geliştirecek, çevre ülkelerle  ve uluslararası alandaki işbirliğini artıracağız.

Önleyici ve koruyucu güvenlik hizmetlerine öncelik verecek ve risk yönetimine geçeceğiz.

Önümüzdeki dönemde  de vatandaşla  kolluk güçleri arasındaki ilişki güven esasına dayalı olacaktır. Toplum  destekli kolluk yaklaşımını  güçlendireceğiz.

Kolluk teşkilatlarının fonksiyonlarını gözden geçirecek, sivil bir anlayışla yeniden yapılandıracağız. Bu kapsamda, Jandarma Teşkilatının  İçişleri Bakanlığı ile bağını güçlendirerek kolluk hizmetlerinin bütüncül bir anlayış içerisinde yürütülmesini temin  edeceğiz.

İç güvenlik  birimlerinin sivil gözetimi kapsamında Bağımsız Kolluk Denetim Mekanizması kurulmasını sağlayacağız.

Güvenliğin bir kamu hizmeti  olduğu  bilinciyle, güvenlik personelimizin vatandaşlarımıza karşı iyi muamelede bulunması amacıyla gerekli ortamı  oluşturacak,  bu amaca dönük olarak hizmet içi eğitime ağırlık vereceğiz.

Sınırlarımızın korunmasından sorumlu olacak yeni, profesyonel bir sınır kolluğu teşkilatının kurulmasını sağlayacağız.

Güvenlik hizmetleri alanındaki personelimizin nitelik ve nicelik bakımından geliştirilmesi ve profesyonelleşmesini sağlayacak her türlü  tedbiri almaya kararlıyız.

Emniyet  teşkilatına personel  yetiştiren kurumları yapılandıracak  ve eğitim yöntemini yeniden  düzenleyeceğiz.

Özel güvenlik  personelinin eğitimini geliştirerek niteliğini yükseltecek, görev ve yetkilerini gözden geçirecek ve denetimine daha da ağırlık vereceğiz.

Kayıp çocuk bulma konusundaki Kayıp Alarmı, Uluslararası Polis Eğitim Merkezi (UPEM), Türkiye’nin Doğu Sınırlarında Mayın Temizlenmesi Projesi ve Geri Gönderme Merkezleri Yapımı projelerini gerçekleştireceğiz.

Acil Çağrı Merkezlerini ülke geneline  yaygınlaştıracağız.

1.6. Yönetişim

AK Parti olarak, yöneten  ve yönetilen arasında keskin bir ayrımın  yapılmasına  karşı olduk. Bunun yerine birlikte sorunları

tanımlama, birlikte çözümler  arama gayreti  içerisinde olduk. Halkımıza kurallar  dayatma  yerine halka hizmet yolunda hayatı kolaylaştırıcı  adımlar  atmayı esas aldık. Daha az maliyetle, daha fazla hizmet üretme  prensibinden hareket ettik. Kaynaklarımızı israf etmeden,  halkımızın ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılamaya çalıştık.

Sorunlara halkın içerisinden bakan ve çözüm üreten, halktan aldığı yetki ve güçle halkın taleplerine dayalı bir hizmet anlayışını benimsedik. Bu anlayışla, kamu hizmetlerini vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmayı, temel kamu hizmetlerine rahatça erişimini sağlamayı kamu yönetiminin ana misyonu olarak görüyoruz.

İnsan odaklı yönetim tarzını benimsemiş olan AK Parti iktidarları olarak, hizmet yarışı anlayışımızı sürdürmeyi ve çıtayı sürekli yükseltmeye devam ederek, vatandaşımıza  daha kaliteli hizmet sunmayı  bir borç olarak biliyoruz. Bu anlayışla, kamu yönetimimizi ve kamu çalışanlarımızı  çağdaş yöntemlerle sürekli geliştirmekte ve yenilikçi uygulamalarla etkinliğini artırmaktayız.

AK Parti olarak kamu yönetimini sürekli iyileştirilme gerektiren bir alan olarak görüyoruz. Şartların  ve anlayışların değişimi içinde, yenilikçi ve insan onurunu esas alan bir yaklaşımı benimsiyoruz. Bürokratik atalet ve rutinleşmeye karşı katılımcı bir anlayış içerisinde, yönetim anlayışımızı, yapımızı ve uygulamalarımızı gözden geçiriyoruz. Vatandaşımızın gözetimi altında siyasi sahiplenme ile iş ve yaşam kalitemizi  sürekli bir şekilde artırmaya kararlıyız.

Kamu yönetimi, ülkemizin  toplam  kalitesi bakımında  kritik öneme sahiptir. İyi işleyen, şeffaf ve hesap verme sorumluluğu olan kamu yönetimi, aynı zamanda ekonominin ve sivil toplumun da elverişli  bir ortamda  gelişimini kolaylaştırır. Önümüzdeki dönem,  her alanda olduğu  gibi, yönetim alanında da kalitenin  ön plana çıktığı bir dönem olacaktır. Zihniyet, strateji ve organizasyon silsilesi içerisinde yeniden  yapılanacak olan kamu yönetimi, temel alanlarda  kalite standartlarının oluşumunu ve geliştirilmesini de destekleyecektir.

a. Neler Yaptık

12 yıllık iktidarımızda “devlet, millete hizmet etmek için vardır” ilkesinden hareketle demokratik yönetişim uygulamalarını hayata geçirdik.

Stratejik yönetimin temel üç unsuru olan stratejik plan, performans programı ve faaliyet  raporlarının kamu kurumlarında yaygınlaştırılmasını ve kamuoyuyla paylaşılmasını sağladık.

Sayıştay’ın  denetim alanını genişlettik, Başbakanlık Yüksek Denetleme  Kurulunu Sayıştay’a devrederek  denetimdeki çift başlılığı giderdik.

Kamu Denetçiliği Kurumuyla, idarenin daha iyi işlemesi ve idari yargının  iş yükünün azaltılması hususunda önemli bir adım attık.

Kamu kurumlarında yönetim kalitesini arttırmak amacıyla iç denetçi istihdamını yaygınlaştırmaktayız.

Kamuda etkinlik ve verimliliği sağlamak, vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmak amacıyla merkez ile yerel yönetimlerin ilişkilerini düzenledik.  Bu kapsamda; Belediye, Büyükşehir Belediyesi,  İl Özel İdaresi, Mahalli İdare Birlikleri Kanunlarını uygulamaya koyduk. Yerel yönetimleri güçlendirdik.

Yerel yönetimlere ayrılacak payların  oranları ve dağıtım esaslarını değiştirdik. Nüfus kriterinin yanı sıra gelişmişlik endeksi ile özel idareler  için illerin yüzölçümü, köy sayısı, kırsal alan nüfusu gibi yeni kriterler  geliştirerek, hizmet alanı ve ihtiyacı  yüksek yörelere  daha fazla kaynak aktarılmasını mümkün hale getirdik.

Büyükşehirler dâhilindeki ilk kademe belediyelerinin tüzel kişiliğine son vererek, belediye  sayısını azalttık.

14 yeni Büyükşehir Belediyesi kurduk ve mevcut büyükşehir belediyelerinin sınırını il mülki  sınırı olarak genişlettik. Hizmetleri tek merkezden yürüterek, ölçek ekonomisine geçişi sağladık. Hizmetlerde etkinlik,  koordinasyon ve kalitenin  artırılmasının önünü açtık.

Kamu idarelerinin hizmet sunumu için vatandaşlarımızdan istediği belgelerde  sadeleştirmeye giderek, birçok bilgi  için beyan esasını getirdik.

e-Devlet hizmetleriyle, vatandaşlar ve girişimciler tarafından sıklıkla kullanılan pek çok kamu hizmetini, elektronik ortamda  sunarak, bu kesimler  üzerindeki mali ve idari yükleri azalttık. Şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir kamu yönetimi oluşturulması sürecinde  önemli ilerleme kaydettik.

Ulusal Yargı Ağı Projesini (UYAP) hayata geçirerek, adliye, nüfus, tapu ve kolluk kuvvetleri gibi birçok kurumu elektronik ağlarla birbirine bağladık. Çok önemli tasarruflar sağlayan bu uygulamayla yargılamayı hızlandırdık; vatandaşlarımızın ve avukatların dava açma, dilekçe verme, harç yatırma  gibi işlemlerini elektronik ortamda  yapabilmesine imkân tanımış olduk.

Merkezi Nüfus İdaresi Sistemini (MERNİS) hayata geçirerek, vatandaşlarımızın nüfus kayıt örnekleri ve nüfus cüzdanlarını,  ikamet ettikleri nüfus idarelerinden anında alabilmesine imkân sağladık.

Adres Kayıt Sistemiyle (AKS) vatandaşlarımızın adres bilgilerinin elektronik ortamda  güncel olarak tutulmasını sağladık. Adres konusundaki dağınıklığa  son verdik.

Geçmişte sağlıklı olmayan bir şekilde, yüksek maliyetlerle ve vatandaşımızın özgürlüklerini kısıtlayarak yapılan nüfus sayımlarını modern bir anlayışla dönüştürdük. Artık her
yılın sonunda nüfusumuzun büyüklüğünü ve temel bazı parametrelerini adrese dayalı bir sistemle  ölçebilen hale geldik.

MERNİS ve AKS üzerindeki bilgilerin ilgili  kurumlarla paylaşılması  amacıyla Kimlik  Paylaşım Sistemi  oluşturarak pek çok kamu hizmeti  için belge talep edilmeden işlemlerin geçekleştirilmesini sağladık.

Yeni şirket kaydı ve ticaret sicili işlemlerinin elektronik ortamda  gerçekleştirilmesine olanak tanıyan Merkezi Sicil Kayıt Sistemini (MERSİS) oluşturduk. Ticaret sicili kayıtlarının elektronik ortama  aktarılmasını sağladık.

Kurduğumuz Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemiyle (TAKBİS) güvenilir arazi bilgilerinin teminini; tapu kayıtlarının ve kadastro haritalarının sayısal ortama  aktarılmasını sağladık. Oluşturulan veri tabanını, ilgili  kamu kurumlarının hizmetine sunduk.

Kamu hizmetlerine erişimde kimlik doğrulama ve yetkilendirme amacıyla kullanılacak  olan T.C. Kimlik Kartı Projemizi,  son aşama olan kart dağıtımı  aşamasına getirdik.

Kamu hizmetlerinin tek noktadan  ve farklı kanallardan entegre sunumunu hedefleyen e-Devlet Kapısını 22 kamu hizmetiyle faaliyete  geçirdik.  2015 yılı itibarıyla 168 kamu kurumunun 1.126 hizmeti, Kapıya entegre edilmiş ve yaklaşık 21 milyon kayıtlı kullanıcı sayısına ulaşılmıştır. 18 yaş altındaki gençlere e-devlet hizmetlerinden yararlanama imkânı getirdik.

Kamuda kurum içi ve kurum dışı yazışma süreçlerinin standartlaştırılarak zaman ve kaynak tasarrufu sağlanması için elektronik belge yönetim sistemi uygulamalarını yaygınlaştırmaktayız.

Kamu kurumları arasındaki resmi yazışmaların  elektronik ortamda  yürütülmesini sağlayacak e-Yazışma Projesi hazırlıkları çerçevesinde,  pilot uygulamayı tamamladık ve e-Yazışmanın tüm kamu kuruluşlarına yaygınlaştırılması aşamasına geçilmesini sağladık.

Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) sayesinde sisteme kayıtlı gerçek ve tüzel kişilere, ihale dokümanlarını e-imza kullanarak indirebilme; idarelere ise, ihale dokümanlarını elektronik ortamda  hazırlama ve bilgi  amaçlı bazı sorgulamaları yapabilme imkânını sağladık.

Sağlık hizmetlerinin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulması amacıyla Sağlık.NET sistemini faaliyete  geçirdik. Vatandaşlarımızın, Alo182 hattından  veya web üzerinden istedikleri hastane ve hekimden randevu  alabilmelerine imkân tanıyan Merkezi Hastane Randevu Sistemini hayata geçirdik.

Türkiye’de genel sağlık sigortası  ile sağlık tesisleri arasında, fatura bilgisini elektronik olarak toplamak  ve hizmet bedellerinin ödenmesini gerçekleştirmek için MEDULA sistemini oluşturduk.

Veli ve öğrencilere alternatif kanallar aracılığı ile bilgilendirme yapılmasını sağlayan e-Okul Projesini uygulamaya koyduk.

Burs, kredi ve yurt başvurularının tek noktadan  çevrimiçi ortamda  alınabilmesi ve sonuçlarının açıklanmasını  sağladık.

Türkiye’de faaliyet  gösteren firmaların faturalarının sanal ortamda  Gelir İdaresi Başkanlığına transfer edebilmesini sağlayan Elektronik Fatura Kayıt Sistemini hayata geçirdik. Elektronik Defter Uygulamasını ise kullanım aşamasına getirdik.

Bütün bu uygulamalarımız sonucunda, AB tarafından 2013 yılında yayımlanan e-Devlet Kıyaslama Raporunda ülkemiz, “e-devlet hizmetleri olgunluk” ve “çevrimiçi hizmetlerin sunumunda kullanım kolaylığı” göstergelerinde AB27+ ortalamasının üzerinde yer almıştır.

TÜİK Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonuçlarına göre e-devlet hizmetlerimizden memnuniyet oranı yüzde 86,2’dir.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde de kamu hizmetlerinin adil, etkili ve verimli, süratli ve kaliteli sunumunu sağlayacak şekilde merkezi birimleri daha küçük ama daha etkin bir yapıya dönüştüreceğiz ve performanslarını artıracağız.

Kamu kurum ve kuruluşlarımızdan izin alma, görüş sorma gibi süreçleri kısaltacağız. Kamu kurum ve kuruluşlarının kendi aralarındaki iş ve işlemlerini daha etkin ve hızlı sonuçlandırmalarını sağlayacak tedbirler alacağız.

Kamu kurumlarının uyması gereken temel ilkeleri bir bütün olarak ortaya koyacağız. Katılımcılık,  şeffaflık, hesap verebilirlik, etkililik, hizmetlerin sonucuna  odaklılık, bürokratik işlemlerde sadelik, bilgi  teknolojilerinden yararlanma gibi ilkelerin uygulama etkinliğini artıracağız.

Kamu kurumlarında stratejik düşünme boyutunu daha da güçlendirecek, kaynak kullanımında stratejik planları  esas alan yaklaşımı öne çıkaracağız.

Kamu idaresini vatandaşlarımızın ihtiyacı olan hizmetlere odaklı, dış çevreye açık, rekabetin ve bilgi  toplumunun gereklerine uygun hale getireceğiz.

Ülkemizde  ve küresel düzeyde gelişmeler ile modern kamu yönetimi anlayışı çerçevesindeki  yenilikleri takip ederek, kamu idarelerinin mevcut  yapısını görev, yetki ve işlevleri açısından gözden geçirmeye devam edeceğiz. Bu alandaki mükerrerliklerin giderilmesine yönelik  kurumsal  düzenlemeler yapacağız.

Merkezî idarenin politika belirleme, standart  geliştirme ve denetim birimlerini güçlendireceğiz ve stratejik düzeyde etkinliğini artıracağız. Taşra teşkilatlarının ve mahallî idarelerin de insan kaynaklarının geliştirilmesine paralel olarak, operasyonel düzeyde esnekliklerini ve mali kaynaklarını genişletmeye devam edeceğiz.

Merkezi idareden mahalli idarelere yetki ve görev aktarımını, Avrupa  Yerel Yönetimler Özerklik Şartında getirilen ilkeler doğrultusunda yasal bir zemine kavuşturacağız.

Ölçek ekonomisinin hizmetlerin sunumunda etkinliği sağlamada  önemini dikkate alarak, hizmet birimlerimizin uygun ölçeklerde organize edilmesine yönelik  çalışmalar yapacağız.

Mahalli idarelerin sundukları hizmetler için ülke çapında asgari hizmet standartları belirleyerek; standartlara uygunluk denetimini merkezi idare eliyle yapacağız.

Devlet personel  rejimimizi etkinleştirecek, kamuda insan gücü planlaması yapacağız. Nispeten geri kalmış yörelerimizde yeterli  ve nitelikli personel  istihdamına yönelik  tedbirler geliştireceğiz.

Mevcut  ve geliştireceğimiz yeni mekanizmalarla vatandaş denetimini güçlendireceğiz.

Kamu idarelerindeki iç denetim ve performans esaslı dış denetimi güçlendireceğiz.

Kamuda Düzenleyici Etki Analizi uygulamasını güçlü bir biçimde devreye sokacak ve takipçisi  olacağız.

Stratejik  yönetim konusunda bakanlıklar  arasında koordinasyonu güçlendireceğiz. Stratejik  yönetimin yönetsel boyutunun göz ardı edilmemesi için, idarelerde genellikle  mali yönetim uzmanları  eliyle uygulanmaya çalışılan sürece, stratejik yönetim uzmanlığını dahil edeceğiz.

Kamu kurumlarının dış temsilciklerinin rasyonelleştirilmesine yönelik  çalışma yürüteceğiz.

Üst yöneticiler başta olmak üzere kamu personelinin gelişimine yönelik etkin eğitim programları uygulayacağız.

e-Devlet çalışmalarının kurumlar üstü ve kurumlar arası düzeyde güçlü ve etkin bir koordinasyon içerisinde yürütülmesini sağlayacak yönetim ve organizasyon yapısını oluşturacağız.

2015 yılı başında uygulamaya giren Bilgi Toplumu Stratejimiz çerçevesinde, e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planını hazırlayarak, uygulamanın izlenmesi  ve değerlendirilmesi için gerekli mekanizmayı oluşturacağız.

Yerel yönetim hizmetlerinin elektronik ortamda, ortak norm ve standartlarda sunulmasını sağlayacak ve e-Devlet Kapısına entegre edilen yerel yönetim hizmetlerinin sayısını artıracağız.

e-Devlet hizmet sunumunda ihtiyaç  duyulan temel bilgi sistemleri ile ortak altyapılardan Mekânsal Adres Kayıt Sistemi (MAKS), Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi Altyapısı, Kamu Güvenli Ağı, Kamu Entegre Veri Merkezi projelerini gerçekleştirileceğiz. Yerel yönetimler de dâhil olmak üzere kamu kurumlarının, e-devlet hizmetleri sunumu amacıyla, dönemsel bilişim stratejilerini hazırlamalarını sağlayacağız.

Yeni girişimlerin oluşması,  şeffaf kamu yönetimi anlayışına katkı sağlanması  ve daha fazla bilimsel çalışma yapılmasına  imkân tanınması  amacıyla, kamu kurum ve kuruluşlarının topladıkları ve ürettikleri verilerin, bilgi  güvenliği tedbirlerini almak suretiyle, paylaşımını sağlayacağız.

e-Devlet uygulama ve hizmetlerinin geliştirilmesine ve e-Devlet Kapısına taşınmasına devam edeceğiz. Vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarına başvurmalarını mümkün olduğunca e-devlet üzerinden  gerçekleştirmelerini sağlayacağız.

Türkiye Coğrafi Bilgi Stratejisi ve Eylem Planını hazırlayacağız.

T.C. Kimlik Kartının tüm vatandaşlarımıza dağıtımını tamamlayacak ve e-devlet hizmetlerinde yaygın kullanımını sağlayacağız.

Kent hizmetlerinin hızlı, sağlıklı ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir şekilde verilebilmesi için entegre kent yönetimi bilgi sistemini kuracağız. Akıllı kentler oluşturacağız.

Elektronik  kamu hizmetlerini, kullanıcılara farklı platformlardan, birlikte işler ve bütünleşik bir yapıda sunulmasını ve vatandaşlarımızdan mükerrer bilgi  talep edilmemesini sağlayacağız.

Kamu veri merkezlerinin bütünleştirilmesi ve etkin hizmet verilmesi amacıyla Kamu Bulutu Projesini  hayata geçireceğiz.

Kamuda büyük veri uygulamalarını hayata geçireceğiz. Kamu yönetiminde BİT destekli katılımcılık uygulamalarını geliştirecek, Başbakanlık BİMER’i katılımcı yönetim mekanizmasının bir unsuru olacak şekilde yeniden yapılandıracağız.

Kamu idarelerinde politika oluşturma ve uygulama süreçlerinde kalitenin  artırılması,  sağlıklı istatistiklerle yakından bağlantılıdır.

Ekonomik  ve sosyal politikalara temel oluşturmasının yanı sıra, demokratik bir toplumda hesap verebilirliğin de zeminini  oluşturan istatistik alanında daha ileri adımlar  atmaya devam edeceğiz.

Öncelikli  dönüşüm programı olarak hazırladığımız “İstatistiki Bilgi Altyapısını Geliştirme Programımız”la paylaşımcı,  güvenilir istatistiklerin kalitesinin ve sayısının artırılması,  ulusal ve uluslararası ihtiyaçlar doğrultusunda üretilmesi gereken istatistik yelpazesinin  genişletilmesi ve idari kayıtların  sağlıklı bir şekilde tutulmasını amaçlamaktayız. Programla;

Ulusal ve uluslararası kullanıcıların ihtiyaç  ve önceliklerini dikkate alarak uluslararası standartlara uygun şekilde üretilebilecek istatistikleri belirleyeceğiz.

TÜİK ve diğer kurum ve kuruluşlarca yayınlanan tüm istatistikleri tek bir çatı altında toplayan bir internet portalı kurarak işlerliği sağlayacağız.

• Uluslararası veri gönderim sistemini kuracak; veri gönderiminin bu sistem üzerinden  yapılmasını sağlayacağız.

• Kurumların tuttukları idari kayıtların  envanterini çıkaracak; Ulusal Kayıt Sistemine (UKS) dâhil edilecek idari kayıtları tespit edeceğiz.

• Resmi istatistik üretim  sürecinde  yer alan kurum ve kuruluşların idari kayıtlarının istatistik üretiminde kullanılmak üzere TÜİK’in kullanımına açılması sağlayacağız.

• Kurumlarda istatistiki analiz yapabilecek  birimler kuracağız.

• İstatistik  üretim  sürecinde  kullanılan değişkenleri standart  hale getireceğiz.

• Ulusal kayıt sistemi  standardının kurumların veri altyapılarında kullanımını sağlayacağız.

1.7. Şeffaflık

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak şeffaflığı, demokratik bir ortamda  yönetimlerin hesap verme sorumluluğu açısından vazgeçilmez önemde  görüyoruz. Şeffaflık, adalet için olduğu kadar verimlilik için de gereklidir. Şeffaflık, kamu kaynak, imkân ve uygulamalarının kişisel menfaatler için kullanılmaması ve haksız rekabetin  önlenmesi bakımından da önemli bir işleve sahiptir.

Yönetimde kalitenin  geliştirilmesinde şeffaflık temel bir belirleyicidir.

AK Parti olarak, devletin gerçek ve tek sahibi olarak gördüğümüz vatandaşlarımız adına yürüttüğümüz tüm işlerin şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir bir biçimde gerçekleşmesi temel şiarımızdır.

Bu şiarla, vatandaşlarımızın ihtiyaç  ve taleplerine dayalı; başarılı, şeffaf bir yönetimin esasının adalet temelli olduğunu biliyoruz. Kamu yönetimindeki politika ve uygulamalarımızda yolsuzlukla mücadeledeki kararlılığımız bu temele dayanmaktadır. Halkımızı gerektiğinde en üst siyasi ve bürokratik düzeyde bilgilendirmeyi ve onlara hesap vermeyi demokratik hukuk devleti  anlayışımızın  bir parçası olarak görüyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak kurulduğumuz günden  bu yana 3 temel alanda mücadeleyi şiar edindik. Bunlar 3Y olarak da isimlendirdiğimiz yasaklar, yoksulluk  ve yolsuzluktur.

Yolsuzlukla  ilgili  mücadelenin hesap verilebilir bir bütçeden  başladığını  söyledik. Hem bütçeyi  büyüttük hem de yaptığımız bütçenin ve kullandığımız kaynakların
hesabını halkımıza verdik. Şeffaflığı Partimizden başlatarak, bütün gelirlerimizi ve giderlerimizi örnek olacak bir şekilde vatandaşlarımızla paylaştık.

Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununu yasalaştırıp uygulamaya koyduk. Her bir harcamanın yapıldığı  kamu birimlerine sorumluluk verdik ve harcamaların denetimlerini etkinleştirdik. Güvenilir ve periyodik mali verilerin üretilmesini sağlayarak mali saydamlığı güçlendirdik.

Kamuda hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlık ilkeleri  çerçevesinde;  kamu idarelerinin etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak çalışmasını teminen, denetimin kapsamının  genişletilmesi ve performans denetimini içeren Sayıştay Kanununu yürürlüğe koyduk.

Finansal piyasalarda güven, istikrar  ve şeffaflığın sağlanmasını, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını ve tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasını sağlamak amacıyla Bankacılık Kanununu çıkardık attık.
 
12 yılda kamu yönetiminin şeffaflığı  için büyük adımlar. Bizden önce kapalı kapılar ardında yapılan kamu ihaleleri, bugün  TV’lerde canlı olarak yayınlanmaktadır.

Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla  Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisini uygulamaya koyduk.

Yerel yönetimlerin kurumsal  kapasitelerinin artırılması, katılım ve şeffaflığın sağlanarak yerinden yönetim ve demokrasinin güçlendirilmesi amacıyla Belediye, Büyükşehir Belediyesi,  İl Özel İdaresi ve Mahalli İdare Birlikleri Kanunlarını düzenledik.

Uygulamaya koyduğumuz Bilgi Edinme Hakkı Kanunuyla vatandaşlarımızın kanunda belirtilen istisnalar dışındaki ihtiyaç duydukları her türlü  bilgi  ve belgeye ulaşmalarının önünü açtık. e-devlet uygulamaları ile vatandaş şikâyetlerini izleyen BİMER’i kurduk.

Kamu Denetçiliği Kurumu aracılığıyla  vatandaşımıza hesap sorma hakkı sağlamış olduk.

Kamu Görevlileri için etik kuralların  ve standartların belirlenmesi ve bu ilkelere aykırı davranan  üst düzey kamu görevlilerine ilişkin  şikâyetlerin incelenmesi için Kamu Görevlileri Etik Kurulu oluşturduk.

Basın Kanununu yürürlüğe koyarak, düşüncelerin ve haberin  en yaygın ve hızlı bir şekilde dolaşımını  ve kamuoyunun bilgilendirilmesini sağladık.

Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve Kaçakçılıkla Mücadele Kanununu hayat geçirerek, suçla mücadelede  mali sektörle işbirliğinin güçlendirilmesi, güçlü bir veri sistemi  kurulması ve uluslararası gelişmelere uyumun sağlanmasını amaçladık.

Yolsuzlukla  daha etkin mücadele  için şahsa verilen  cezai düzenlemeler, ilk olarak iktidarlarımız dönemimizde yapıldı. Özel hukuk tüzel kişilerine de idari para cezası verilmesine imkân sağlayan Kabahatler  Kanununu yürürlüğe koyduk.

Türk Ceza Kanununda Türk veya yabancı kamu görevlileri tarafından işlenebilen rüşvet, irtikâp,  zimmet  ve suçtan kaynaklanan  malvarlığı değerlerini aklama gibi yolsuzluk suçlarına ilişkin  düzenleme  yaptık.

Yolsuzlukla  mücadelede  etkin bir sistem kurulabilmesi için Ceza Muhakemesi Kanununda yaptığımız değişiklikle yeni tedbir ve düzenlemeler getirdik.

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunuyla  yapılan düzenleme  ile yatırımcıların ihtiyaç  ve beklentilerini dikkate alan, açık, anlaşılır ve şeffaf bir doğrudan yatırım mevzuatı oluşturduk.

Akaryakıt kaçakçılığı ile mücadele  kapsamında yürürlüğe konulan  “ulusal marker” uygulamasını başlattık. Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin  çalışmalar yaptık.

Uluslararası alanda;

• BM Rüşveti Suç Sayma Anlaşmasını,

• Avrupa  Konseyi Yolsuzluğa  Karşı Medeni  Hukuk
Sözleşmesini,

• OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu
Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesini,

• Birleşmiş Milletler Sınır Aşan Örgütlü  Suçlarla Mücadele
Sözleşmesini,

• Avrupa  Konseyinin Suçtan Kaynaklanan  Gelirlerin Aklanması,  Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve Bunlara El Konulması  Sözleşmesini,

• Yolsuzluğa  Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesini,

• Hukuki ve Ticari Konularda Yabancı Ülkelerde  Delil Sağlanması Hakkında Sözleşmeyi,

• Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla  Mücadele  Sözleşmesini imzaladık. Ayrıca, ülkemiz, yolsuzlukla mücadele  alanında faaliyet gösteren Avrupa  Konseyinin Yolsuzluğa  Karşı Devletler Grubuna (GRECO) 2004 yılında üye olmuştur.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak, kamunun  gerçek sahibinin vatandaşlarımız olduğunun bilinciyle onlar adına kamuyu yönetirken; şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir olmayı  geçtiğimiz dönemde olduğu  gibi yeni dönemde  de taahhüt  ediyoruz.

Hazırlık aşamasında olduğu  kadar uygulama ve uygulama sonrası etkilerin sistematik bir şekilde ölçülmesi ve paylaşılması, şeffaflığın gereği olarak önümüzdeki dönem daha fazla vurgulanacaktır.

İkinci atılım döneminde de katılımcı demokrasimizi, şeffaflığı  artan ve daha hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla güçlendirecek; her türlü  yolsuzlukla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Şeffaflığın yerleştirilmesi ve yolsuzlukla mücadelenin bir zihniyet ve kültürel dönüşüm gerektirdiği bilinciyle, bireyden başlayarak tüm alanlarda  daha ileri bir noktayı hedefliyoruz.

Yolsuzlukla  mücadelenin bütüncül bir yaklaşım gerektirdiği ilkesinden hareketle, hükümet-vatandaş- sivil toplum ve medya diyaloğunun sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesini sağlayacağız.

Kamuoyuyla paylaştığımız şeffaflık paketini süratle hayata geçireceğiz.

Siyasi partilerin seçimden  önce kaynaklarını ilan etme zorunluluğunu getireceğiz.

Siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanının şeffaflaştırılmasına yönelik  Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Siyasi Partiler Kanununda değişiklikler yapacağız.

Milletvekili ve belediye  başkan adaylarına  yapılacak nakdi yardımların, kendi adlarına açılmış seçim hesaplarına yatırılmasını ve şeffaflığı  sağlayacağız.

Adaylara ve siyasi partilere yapılacak ayni ve nakdi yardımlara bazı sınırlamalar getireceğiz.

Siyasi partilere yapılan bağış miktarının, elektronik ortamda  ilan edilmesini ve seçim hesaplarıyla  yapılan harcamaların denetiminin yapılmasını ve sonuçlarının elektronik ortamda  ilan edilmesini sağlayacağız.

Seçim sonuçlarının ilan edilmesinden sonra, siyasi partilerin seçim bilançolarının elektronik ortamda  ilan edilmesini sağlayacağız. Partilerin bu konuda aldığı yardımın nerede kullandığının açık ve berrak olmasını  sağlayacağız.

Mal bildirimlerinin şeffaf olmasını  sağlayacağız. Mal bildirimlerinin elektronik ortamda  verilmesini ve kıyaslanmasını sağlayacak bilişim alt yapıları kuracağız. Bunlar, elektronik ortamda  bildirilecek ve isteyen herkes, kimin  hangi gelirle  neyi elde ettiğini görebilecek.

Mal bildiriminin yenilenme süresini de 5 yıldan 2 yıla indireceğiz, ara bildirimleri kaldıracağız.

Yüksek Mahkeme  Başkan ve üyeleri  ile daire başkanlarının, TBMM Başkanlığına mal bildiriminde bulunmasını sağlayacağız.

Görevinden ayrılan kamu görevlilerinin ve üst düzey bürokratların 2 yıla kadar eski çalıştığı yerle iş yapamamasını ve görevden  ayrıldıktan  sonra görevleriyle ilgili  şirketlerde vazife alamamasını etkili hale getireceğiz.

İmar planlarında oluşan değer artışlarından doğacak rantın, belediyelere ve bakanlıklara kentsel dönüşümde kullanmaları için aktarılmasını sağlayacağız. İmar uygulamalarını tepeden tırnağa yenileyeceğiz.

Taşınmazlarının plan değişikliğinden sonraki ilk satışından veya yapı ruhsatı aşamasından  önce değer artış payı ödenmesini sağlayacağız.

2. İNSANİ KALKINMA, NİTELİKLİ TOPLUM

Doğrudan insana ve topluma yönelik  politika ve uygulamalar, AK Parti iktidarlarının temel öncelikleri arasında yer almıştır.  Partimiz insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesini  şiar edinmiştir. Sosyal devlet kavramını  ise hayatın her alanında güçlü bir şekilde uygulamaya koymuştur. Sosyal politikalar bizatihi  değerli  olmanın yanı sıra diğer tüm politika alanları için de temel bir mihenk  taşı olarak alınmıştır. Bu yaklaşım, insanı merkeze alan yaklaşımımızın  somut bir yansıması olmuştur.

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak insanı, kalkınmanın bizatihi  amacı olarak görüyor ve bu amaca ulaşmada  yine en büyük aracın nitelikli, sağlıklı ve donanımlı insanlar  olduğunu biliyoruz. Ekonomide atılım yapabilmenin ön şartı olarak gördüğümüz bilim ve teknoloji alanlarında arzu ettiğimiz hedeflere  iyi yetişmiş ve donanımlı insanımızla  ulaşacağımıza inanıyoruz. Sosyal ve beşeri sermayemizdeki gelişmelerin iktisadi kalkınmayı tetiklediği, demokratikleşmeyi artırdığı ve dış dünyada ülkemizin görünürlüğünü daha üst noktalara taşıdığının bilincindeyiz.

Bu yaklaşımla, eğitim kalitesini yükselten, etkili sağlık hizmeti  sunan, nüfusun dinamizmini ve aile yapısını koruyarak geliştiren, kadınına, gencine, çocuğuna  ve çalışanına hak ettiği yeri, önemi ve desteği veren bir iktidar olmayı sürdüreceğiz.

Çocuklarımızı potansiyel gençler, gençlerimizi de geleceğimizin teminatı olarak görürken, onlara hak ettikleri bedensel, kültürel ve sanatsal ortamı  daha kaliteli bir biçimde sağlayarak insanı merkeze alan kalkınma anlayışımızı devam ettireceğiz.

Bu anlayışla Türkiye’nin “yüksek insani gelişmişlik” kategorisinden “çok yüksek insani gelişmişlik” kategorisinde olan ülkeler arasına girmesini hedefliyoruz.

2.1. Nitelikli Eğitim

İnsani kalkınma hedefimizin temelini eğitim oluşturmaktadır. AK Parti olarak eğitimi; uzun vadeli bir bakış açısıyla geleceğimize yatırım olarak kabul ediyor,  insanımızın yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin  insan kaynağını çağdaş dünya ile rekabet edebilir donanıma kavuşturan ve hayat boyu süren bir süreç olarak görüyoruz.

Eğitim süreçlerini insanımızın  sahip olduğu,  bilgi  ve becerilerin kalitesinin geliştirilmesinin yanı sıra görgü  ve davranışlarının olumlu yönde şekillenmesi, kültürünün artması, toplumun yararlı bir ferdi olması için önemli birer fırsat olarak değerlendiriyoruz. Bilgi ile bilinç arasındaki etkileşimi temel alan bir yaklaşımı benimsiyoruz. Bu yaklaşımla, bilgi tabanlı ekonominin ihtiyaç  duyduğu insan gücünü  yetiştiren, özgürlükçü, üretken ve rekabetçi bir eğitim sisteminin oluşturulması, bu sisteme uygun öğretmenlerin yetiştirilmesi, müfredatın geliştirilmesi ve uygun ortamların tesis edilmesi  en temel önceliğimiz olmaya  devam etmektedir.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak, eğitimi kalkınmanın  temel aracı olarak gördük ve bu alana ilişkin  hiçbir  fedakârlıktan kaçınmadık. Bir yandan eğitimin altyapısına  yönelik  önemli yatırımlar yaparken diğer yandan eğitim sistemimizle ilgili  köklü reform ve düzenlemeler gerçekleştirdik.

Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatını, günümüz dünyasının gerekliliklerine, ekonomik ve sosyal hayatımızın ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde, daha esnek ve dinamik bir yapı öngörerek yeniden  yapılandırdık.

AK Parti hükümetleri döneminde eğitimin fiziki ve teknolojik alt yapısını geçmişle mukayese edilemeyecek oranda iyileştirilip geliştirdik.

Tüm bireylerin eğitime erişiminin sağlanması, fırsat eşitliğinin yakalanması, ders müfredatlarının çağdaş hale getirilmesi ve eğitimdeki insan kaynaklarının nitelik, nicelik ve bölgesel dağılımında büyük adımlar attık ve önemli sonuçlar elde ettik.

Zorunlu eğitimi, 3 kademeli  olmak üzere 12 yıla çıkardık ve müfredatı bu doğrultuda yeniledik.

Taşımalı eğitim, şartlı eğitim yardımları, ücretsiz ders kitabı temini gibi uygulamalar ve okullaşma yönündeki özel projeler  yoluyla eğitimin tüm kademelerinde, özellikle de kız çocuklarının  okullaşma oranlarında ve ortalama eğitim süresinde  artış sağladık.

Özgürlükçü  bir eğitim felsefesi temelinde; esnek, sivil ve demokratik bir eğitim sistemi  oluşturmak için eğitim alanının her türlü  vesayetçi anlayıştan,  eşitlik ilkesine aykırı ve yasakçı uygulamadan arındırılmasını sağlamak amacıyla son 12 yılda önemli adımlar  attık.

Bütün öğrenciler için serbest kıyafet uygulamasına geçtik. Öğretim elemanları, öğretmenler ile yükseköğretim ve ortaöğretim öğrencileri için başörtüsü serbestisi getirdik.

Meslek ve imam hatip liselerine uygulanan katsayı adaletsizliğini kaldırdık.

Müfredatın demokratikleşmesini sağladık. Seçimlik derslerin sayısını artırarak öğrencilerimize ilgi ve yetenekleri doğrultusunda tercih imkânı tanıdık.

İlköğretim ve ortaöğretimde farklı dil ve lehçelerin seçmeli ders ile öğretim imkânını  sağladık, yükseköğretimde ise lisansüstü programları açtık.

Hz. Muhammedin Hayatı, Kur’an-ı Kerim ve Temel Dini Bilgiler  derslerini isteğe bağlı seçmeli dersler olarak müfredata dâhil ettik.

Eğitim sistemimizde özgürlükler yönünde attığımız adımların  yanı sıra fiziki altyapı açısından da önemli gelişmeler sağladık. Ortalama  eğitim görme  süresi yetişkinler için 2000’li yılların  başında 5,5 yıl iken, 2013 yılında 7,6 yıla çıkmıştır.

Yeni gelen neslin beklenen okullaşma oranı ise 14,4 yıla kadar yükselmiştir. Böylece mevcut  okullaşma oranını yeni gelen nesilde 2 katına çıkarmış olacağız.

Okul öncesi eğitimde 2002-2003 öğretim yılında öğrenci sayısı 320 bin iken, 2013-2014 öğretim yılında üç kattan fazla artışla 1 milyonu aşmıştır. Aynı dönemde  okullaşma oranı yüzde 12,5’ten yüzde 43,5’e yükselmiştir.

İlköğretimde 2002-2003 öğretim yılında öğrenci  sayısı 10 milyon civarında  iken 2013-2014 öğretim yılında 11 milyonu aşmıştır. Aynı dönemde  okullaşma oranı ise yüzde 96’dan yüzde 107’ye ulaşmıştır.

Ortaöğretimde 2002-2003 öğretim yılında öğrenci  sayısı 3 milyon iken, 2013-2014 öğretim yılında bu sayı 5,4 milyona yükselmiştir. Aynı dönemde  okullaşma oranı 80’den yüzde
103’e yükselmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığımızın toplam  bütçesini 8’e katlayarak; 2002 yılında 7,4 milyar TL’den 2015 yılında 62 milyar TL’ye çıkardık.

Geçtiğimiz  dönemde  istihdam ettiğimiz toplam  558 bin öğretmen ile bugün  toplam  öğretmen sayımızı 911 bine; yaptığımız toplam  234 bin derslik ile toplam  derslik sayımızı 562 bine çıkardık.

Öğrencileri bilgi  toplumuna hazırlama hedefimiz çerçevesinde  FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesini başlattık.

Taşımalı eğitim uygulaması kapsamında 2013-2014 eğitim-öğretim yılında 831 bin kişinin taşınmasını, taşınan öğrencilerin yüzde 97’sine aynı zamanda öğle yemeği verilmesini sağladık.

Özel eğitime ihtiyacı  olan öğrencilerin taşınmasına 2004-2005 eğitim-öğretim yılında başladık ve 6 bin 900 öğrencinin taşınmasını  sağladık. 2013-2014 eğitim ve öğretim yılında ise bu kapsamda ücretsiz taşınan öğrenci  sayısı 56 bini aşmıştır.

2003 yılından  itibaren  ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine toplamda 1,9 milyar adet ücretsiz kitap dağıtımı yaptık.

2005 yılında başlatılan  şartlı nakit yardımından yararlanan  öğrenci  sayısını, 2014 yılında 2,4 milyona ulaştırdık.

Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından sağlanan burs imkânından yararlanan  öğrenci  sayısını 2002-2014 döneminde 95 binden 270 bine yükselttik.

İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine verilen  burs tutarını  2014 yılında 146 TL’ye yükselttik. Böylece burs tutarını son 12 yılda yaklaşık 12 katladık. 2015 yılında da yaklaşık 320 bin öğrenciye burs vereceğiz.

Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ve soydaşlarımızın çocuklarına  yönelik  açılan okul sayısını 2002-2014 döneminde 23’ten 66’ya yükselttik.

Öğrenci, öğretmen ve okul ilişkisinin güçlendirilmesi ve başarı değerlendirme sürecinin yıl içine yayılarak sınav kaygısının azaltılması amacıyla Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavını (TEOG) uygulamaya başladık. Böylece öğrencilerimizi tek sınav kaygısından kurtardık ve kendi okullarında sınava girme imkânına  kavuşturduk.

Özel sektörün eğitim finansmanındaki payının artırılması amacıyla 2014 yılında özel okullarda  öğrenim gören öğrencilere 2.500 ile 3.500 TL arasında değişen tutarlarda destek sağladık.

2002-2003 öğretim yılında yükseköğretimde örgün öğrenci  sayısı 1,2 milyon iken, 2013-2014 öğretim yılında bu sayı 2,6 milyona yükselmiştir. Bu durumun sonucu olarak yükseköğretimde brüt örgün  okullaşma oranı yüzde 19’dan yüzde 50’ye ulaşmıştır.

Açık öğretime devam eden öğrenciler dahil edildiğinde brüt toplam  okullaşma oranı ise aynı zaman dilimi içerisinde yüzde 29’dan yüzde 97’ye yükselmiştir.

Üniversitelerde öğretim elemanı sayımız ise aynı dönemde  yüzde 100’e yakın artış göstererek  74 binden yaklaşık 142 bine ulaşmıştır.

2002 yılında 76 olan üniversite sayısını 176’ya ulaştırdık. Dönemimizde 49’u vakıf ve 51’i devlet üniversitesi olmak üzere toplam  100 yeni üniversite kurulmasını sağladık. 81 İlimizin tamamını  üniversiteye kavuşturduk.

Yükseköğretimde yaşanan genişlemeye bağlı olarak üniversitelere aktarılan kamu kaynaklarında da ciddi artışlar gerçekleştirdik. 2002 yılında Üniversitelere aktarılan toplam ödenek 2,5 milyar TL iken; 2015 yılında 18,3 milyar TL’ye ulaştırdık.

2015 yılında üniversitelere tahsis edilen 3,8 milyar TL ödeneğin  yüzde 33’ünü kalkınmada  öncelikli bölgeler olan GAP, DAP, DOKAP ve KOP bölgesi  üniversitelerine tahsis ettik.

2002 yılında üniversite okumak isteyen her 100 kişinin sadece 21’i için yeterli  kapasite var iken, bu kapasite 2014 yılına gelindiğinde yüzde 81 artış göstererek  38’e yükselmiştir.

Yurt-Kur’un yeni yurt yatırımlarını önemli ölçüde artırdık ve yatak kapasitesini 2002 yılına kıyasla yaklaşık yüzde 100 düzeyinde bir artışla 183 bin seviyesinden 360 bin seviyesine ulaştırdık.

Üniversite öğrencilerimize sağladığımız  kredi ve burs miktarlarında da önemli artışlar gerçekleştirdik. Talep eden her öğrenciye öğrenim kredisi sağlanması  uygulamasına geçtik.

Kredi ve burs miktarlarını da 2002 yılındaki  45 TL’den, 2015 yılında 330 TL’ye yükselttik. Üniversite harçlarını  kaldırdık.

b. Neler Yapacağız

İkinci atılım döneminde de eğitim, her zaman olduğu  gibi yine AK Parti iktidarının en öncelikli gündemi olacaktır.

İktidarlarımız döneminde eğitim alanındaki temel altyapı ve erişim  sorunlarını önemli ölçüde çözdük. Önümüzdeki dönemde  başta eğitimin kalitesini yükseltmek olmak üzere çok daha büyük atılımlar hedefliyoruz.

Eğitim ile öğretimi bir bütün olarak görmekte; bedensel ve ruhsal gelişmeyi en az zihinsel gelişme kadar değerli bulmaktayız. Bu bütünsel yaklaşım doğrultusunda eğitim- öğretimde ana hedefimiz düşünme, anlama, fark etme, sorun çözme, analiz ve sentez yeteneği  ve yetkinliği gelişmiş; bilgi toplumunun gerektirdiği temel bilgi  ve becerilerle donanmış; hak ve adalet sorumluluğunu, millî  kültür  ve değerlerini özümsemiş;  insanlığın ve demokrasinin evrensel değerlerini içselleştirmiş; iletişime ve paylaşıma açık; estetik ve sanat becerisi gelişmiş bireylerin yetişmesine ortam  ve imkân sağlamaktır.

Milli Eğitim Bakanlığının kurumsal  örgütlenmesini, eğitim sisteminin ulusal düzeyde politika belirleme, koordinasyon ve denetiminden sorumlu olacak şekilde geliştireceğiz.

Öğrenciyle ilgili  sorunların okul düzeyinde çözülmesi ilkesini  esas alarak merkezden yerele doğru  yetki devrini gerçekleştireceğiz.

Önümüzdeki dönemde  “Eğitimde Kalite” en öncelik verdiğimiz alanlardan  biri olacaktır. Bu kapsamda ‘Eğitimde Kalite Seferberliği’ni başlatacağız.

Bu amaç doğrultusunda ilk olarak ‘Eğitim Kalite Endeksi’ hazırlayacağız. Bu endeks aracılığıyla  sınıf, okul türü, ilçe, il ve bölgeler düzeyinde Türkiye’nin eğitim kalitesi haritasını ortaya çıkaracağız.

Okul türleri ve bölgeler arası başarı farklılıklarını azaltarak eğitimde fırsat eşitliğine bütün boyutlarıyla hayatiyet kazandıracağız.

Bu süreçle uyumlu bir şekilde öğretmen yetiştirme ve eğitim yönetimi alanlarında da önemli dönüşümler hayata geçireceğiz.

Öğretmen Genel ve Alan Yeterliliklerini belirleyerek bu yeterliliklerle ilişkilendirilmiş Ulusal Öğretmen Strateji Belgesini hazırlayıp yürürlüğe koyacağız.

Eğitim fakültelerini, milli eğitim sistemindeki yeni yapılanmaya göre bölüm,  anabilim dalı ve öğretmenlik genel ve alan yeterlilikleri ile ilişkilendirilmiş bir şekilde yeniden yapılandıracağız.

Eğitim fakültelerinin müfredatını yenileyeceğiz. Eğitim fakültesi  öğrenci  veya mezunları  için eğitim fakültesi  dışındaki fakültelerde çift ana dal veya yan dal yapma
imkânı sağlayacağız.

Eğitim fakülteleri ile diğer öğretmen adayı yetiştirilen yükseköğretim kurumlarının ve formasyon programlarının öğrenci  kontenjanlarını, öğretmen ihtiyaç  analiz ve projeksiyonlarını dikkate alarak belirleyeceğiz.

Kamu Personeli Seçme Sınavında bütün alanlardaki öğretmen adayları için alan sınavı yapacağız.

Müfredatın düzenli aralıklarla  gözden geçirilmesini, eğitim kalitesi üzerindeki etkisinin izlenmesi  ve nihai hedef olan bilgiyi üreten ve katma değere dönüştüren insan niteliğine ulaşmadaki katkısının ölçülmesini sağlayacağız.

Müfredatın eğitimin her kademesinde bilgi  yüklemekten ziyade öğrenciyi hayata hazırlayan, öğrenmeyi öğreten, istidatlarını ortaya çıkaran, temel becerileri veren, özgüveni pekiştiren, evrensel değerleri aktaran bir içeriğe sahip hale getirilmesi yönündeki çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Müfredatı bilgi  teknolojileri destekli öğretime uygun hale getirerek eğitsel e-içeriklerin genişletilmesi ve daha da geliştirilmesini sağlayacağız.

Her alanda dijital içerikle zenginleştirilmiş etkileşimli bir eğitim-öğretim sistemini yaygınlaştıracağız.

Derslerin  müfredat ve kazanımlarına yönelik görsel, işitsel, hareketli, etkileşimli ve dinamik öğeler bir arada kullanılarak zenginleştirilmiş eğitim içeriklerini yaygınlaştıracağız.

Kazanımlara yönelik  hazırlanmış video çekimlerinden oluşan, öğretmenler için bir uygulama örneği teşkil edecek öğrenciler için de öğrenmelerini destekleyecek öğretim materyallerini yaygınlaştıracağız.

Oyun tabanlı öğrenmeyi etkin hale getireceğiz. Mobil öğrenme sistemlerini geliştirecek; sosyal medyanın öğrenme aracı olarak daha etkin biçimde kullanılmasını sağlayacağız.

Konular ve kazanımlar bazında durum tespiti  yapan bilişim sistemlerini yaygınlaştırarak eğitim sisteminin niteliğini artıracağız.

Öğrencilerimize yazılı ve sözlü iletişim kurabilecek düzeyde yabancı dil öğretimine öncelik vereceğiz. Bu amaca yönelik  olarak öğretme  sistematiğini ve müfredatı gözden geçirecek, dil öğrenimini etkin hale getireceğiz.

Birlikte, problem çözmeye dayalı ve proje tabanlı öğrenmeyi teşvik eden eğitim teknolojilerini yaygınlaştıracağız.

FATİH projesi aracılığıyla  tüm öğrencilere eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacağız.

Uzaktan eğitim yöntemlerinin dezavantajlı kesimler  ile eğitim çağı dışında kalanların  kaliteli eğitim imkânlarına erişmesinde etkin bir araç olarak kullanılmasını sağlayacağız.

Öğrencileri çeşitli alanlarda  doğru  bir şekilde yönlendirme, etkili öğrenmelerini sağlama ve becerilerini geliştirme ve geleceğe hazırlama hususlarında gerekli rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin etkin bir şekilde verilmesi sağlayacağız.

Eğitim sisteminin ihtiyaç  duyduğu ortamları ve imkânları kalite standartlarını da dikkate alarak geliştirmeye devam edeceğiz.  Eğitim mekânlarını yenilikçiliği teşvik edecek, erişilebilir, fonksiyonel ve yerel mimariye uygun bir yapıda ve yeterli  oyun, spor ve kültürel alanlara sahip fonksiyonel mekânlar  olarak tasarlayacağız.

İlk ve ortaöğretimde okul bazlı bütçe yönetimine geçilmesine yönelik  çalışmalar yapacağız.

Okulları akademik, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif performansa göre değerlendirerek, sonuçlarını kamuoyu  ile paylaşılmasını sağlayacağız.

İş dünyasının ihtiyaç  duyduğu meslek ve alanlarda kaliteli elaman yetiştirilmesini sağlayacak şekilde mesleki eğitimin kalitesini artıracak tedbirleri almaya devam edeceğiz.

Okul öncesi eğitimi dâhil ilkokul, ortaokul ve liselerimizde her bir vatandaşımızın fırsat eşitliği  içinde adil ve kaliteli bir eğitim almasını sağlamak için kısa ve orta vadeli hedeflerimiz çerçevesinde; Okullarda  ikili öğretime son verme hedefi doğrultusunda tüm okullarımızda tam gün eğitim-öğretime geçilmesi  için yeter sayıda derslik inşasına devam edeceğiz.

Okul öncesi eğitimde, erişim  imkânına  sahip olmayan ailelerin çocuklarının  okul öncesi eğitim almasını destekleyecek teşvikler  oluşturacağız.

Okul öncesi eğitimi yaygınlaştırma yoluyla eğitimde fırsat eşitliğini artıracak ve her bir çocuğumuzun zihinsel ve duygusal gelişiminin toplumsal eşitlik ve adalet ilkelerini gözeterek, temel insan hak ve hürriyetleri çerçevesinde  teminat altına alınmasını sağlayacağız.

İlkokul eğitimi daha sonraki yılların  temelini oluşturmaktadır. Bu temelin sağlam olması ve her bir öğrencimizin ailesinin refah düzeyi ne olursa olsun kaliteli bir eğitim alması, ilkokul seviyesinde kazandırılması  amaçlanan temel becerileri, değerleri ve tutumları tam olarak kazanması önceliğimiz olacaktır.

Eğitim ortamlarını, öğretim materyalleri ve eğitim- öğretim uygulamaları bireysel farklılıkları dikkate alan ve öğrenciyi merkeze alan bir anlayışla düzenleyeceğiz.  Öğrenme ve gelişim düzeyi akranlarından geride olan öğrencilerin öğrenmesini desteklemek  amacıyla tedbirler alacak ve telafi edici programlar uygulayacağız.

Ortaokul seviyesinde tüm öğrencilerin temel yetkinlikleri kazanmalarını  sağlamak amacıyla başlatılan  program güncelleme çalışmalarına devam edecek, ortaokullarda hayata geçirilen seçmeli ders uygulamasını geliştireceğiz.

Ortaokul  sekizinci sınıfta uygulanan merkezi ortak sınavların  geliştirilmesini sağlayarak, eğitim sisteminin performansının izlenmesi  ve değerlendirilmesinde de kullanacağız.

Her türdeki  liseleri 9’uncu ve 10’uncu sınıfları temel yetkinliklerin kazandırılmasına yönelik  ortak programlar olarak düzenleyeceğiz. 11’inci ve 12’inci sınıfları, öğrencinin devam etmek istediği yükseköğretim programına geçiş için hazırlık yapmasını sağlayacak veya bir mesleğe hazırlayacak derslerden oluşan modüller halinde  düzenleyeceğiz.

Ortaöğretimde okullar  arasında kalite farklılıklarını asgari seviyeye indirecek  tedbirler alacağız. Okullar arasındaki farklılıkların azaltılmasıyla eş zamanlı olarak, ortaöğretimde öğrencilerin ikametlerine en yakın okullardan birinde  öğrenim görmesinin alt yapısını oluşturacağız.

“En iyi okul eve en yakın okuldur” ilkesi hayata geçirilecek  ve aileler üzerinden  önemli bir külfet kaldırılmış olacaktır.

Özel yetenekli öğrencilerin gelişimlerinin desteklenmesi amacıyla özel programlar ve yeni uygulamalar geliştireceğiz. Bu programların finansmanı, insan kaynaklarının temini ve gerekli alt yapının oluşturulması için gerekli düzenlemeleri gerçekleştireceğiz.

Özel yetenekli öğrencilerin eğitim kalitesinin geliştirilmesi için resmi okullar  yanında özel teşebbüsün de alternatif okul ve öğretim modelleri uygulamasını teşvik edeceğiz. Fen bilimleri, sosyal bilimler, işletme, teknoloji, spor ve sanat gibi alanlarda özgün öğretim modellerinin geliştirilmesini teşvik edeceğiz.

Mesleki ve teknik liselere devam eden öğrencilere verilen  eğitim kalitesinin artırıldığı; buralardaki öğrenciler ile diğer liselerdeki öğrenciler arasındaki temel yetkinliklerdeki farkın kapatıldığı ve mezunlarının istihdam süreçlerinin de planlandığı politikalara öncelik vereceğiz.

Yükseköğretim reformunu hayata geçireceğiz.

Bu çerçevede, üniversite özerkliğini odağına alan yeni bir “Yükseköğretim Çerçeve Yasası” hazırlayacağız.

Üniversite yönetiminin, özerklik ve hesap verebilirlik temelinde yeniden  örgütlendirilmesini sağlayacağız.

Üniversiteleri öğretim üyesi yetiştirme ve araştırma altyapılarını dikkate alarak kategorilere ayıracağız. Kategoriler, özerklik düzeyleri  bakımından farklılaşacak ve bu düzeylerin üniversitelerin ihtisaslaşmasına ve kamu kaynağının  transferine esas teşkil etmesini sağlayacağız.

Üniversite giriş sistemini gözden geçirecek, öğrencilerimizin gerçek performansını dikkate alan ve sınav stresini en aza indirecek bir yaklaşımla tekrar formüle edeceğiz.

Öğrencilerimiz üzerindeki sınav baskısını azaltmak amacıyla yükseköğretime geçişteki sınavların  yılda birden çok yapılmasını temin  edeceğiz.

Mevcut  üniversitelere ilave olarak bundan  sonra kurulacak yeni üniversite ve fakülteler  için; öğrenci  ve öğretim elemanı sayısı ile kurulmuş bulunan fakültelerin doluluk oranlarını gibi objektif kuralları  baz alan bir mekanizma geliştireceğiz.

Bölgesel ihtiyaçlar, kapasiteleri ile gelişim ve yetkinlik düzeyleri  dikkate alarak üniversitelerin ihtisaslaşmasını destekleyeceğiz.

Özel üniversitelerin kurulmasına ve yurt dışındaki üniversitelerin Türkiye’de, Türkiye’deki üniversitelerin yurtdışında faaliyet  göstermelerine imkân vereceğiz.

Yükseköğretim kurumları bünyesinde veya yükseköğretim kurumlarıyla işbirliği içinde bağımsız ileri araştırma merkezlerinin kurulması için yeni destek mekanizmaları oluşturacağız.

Üniversitelerin uluslararası rekabet gücünü  artırmak amacıyla daha fazla yabancı öğrenci  kabul etmeleri ve öğretim elemanı istihdam edebilmelerini sağlayacağız.

Yükseköğretim kurumlarımızın dünyanın  farklı coğrafyalarında yer alan gelişmiş üniversitelerle işbirliği yapmalarını destekleyeceğiz.

Hem öğretim elemanı hem de öğrenciler için özel tasarlanmış yeni bölgesel değişim programlarını özendireceğiz.

Yükseköğretim öğrencilerinin yanı sıra mezunlara  da yan dal ve çift anadal yapma imkânı getireceğiz.

Sürekli sayıları artan üniversitelerimizin öğretim elemanı ihtiyacını karşılamak için Milli Eğitim Bakanlığı ve TÜBİTAK’ın verdiği lisansüstü eğitim burslarının sayıları artırılacak, YÖK bünyesinde tema odaklı yeni lisansüstü burs programları oluşturulacaktır.

Devlet üniversitelerine ayrılan öğretim elemanı kadro sayılarını ihtiyaçlar çerçevesinde  artıracağız.

Yükseköğretim öğrencilerinin ihtiyacını karşılayacak kapasitede yurt yapımına devam edecek, özel sektörün bu alana yatırım yapmasını teşvik edecek, mevcut  yurtların kalitesini artıracağız.

Öncelikle üniversitelerde veya araştırma  ve geliştirme merkezlerinde olmak üzere, yurtdışındaki yetişmiş insan gücünün ülkemize dönüşünü hızlandıracak yeni politikalar geliştireceğiz.

Mevcut  devlet ve vakıf üniversitelerinin yanı sıra özel üniversitelerin de kurulması için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

Eğitimin finansman kaynaklarını çeşitlendirip artıracağız. Bu kapsamda, eğitimin finansmanında özel sektörün payının artırılması yönünde kamu-özel ortaklığı  gibi yeni arz ve işletim modellerinin kullanılmasını sağlayacağız.

Eğitim istihdam bağını güçlendireceğiz. Bu çerçevede hazırladığımız  “Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Öncelikli Dönüşüm Programı”mız kapsamında;

• İş piyasasındaki insan gücüne olan talep ile yükseköğretimin de dâhil olduğu  eğitim sistemimizin o alanlarda  sağlayabileceği arz arasındaki uyumu sağlayacağız.

• İşgücü piyasasında ve ekonomide hızlı değişmeye cevap verebilecek  esnek bir planlama  yapacağız. Yeni alanlarda beceri ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için örgün  eğitim kurumları bünyesinde ve yaygın eğitim çerçevesinde istihdam edilebilirlik oranı yüksek programlar geliştireceğiz.

• Öncelikli  alanlar belirleyerek bu alanlarda  yeterli  kapasite artırımı  için gerekli teşvik ve desteği vereceğiz.

• Girişimcilik ve yenilik ekosistemi  güçlendirilerek girişimci bireylerin yetiştirilmesini sağlayacağız.

• İşgücü piyasasının  ihtiyaç  duyduğu temel becerileri tespit edeceğiz.

• Uygulamalı eğitimleri yaygınlaştırarak, okul ve iş dünyası arasındaki işbirliğini güçlendireceğiz. Özellikle mesleki eğitimde özel sektörün rolünü  güçlendirecek, odalar ve borsalara  daha fazla sorumluluk vereceğiz.

• İşgücü piyasası ihtiyaç  analizlerini etkinleştirerek, mesleki eğitimleri işgücü piyasasının  ihtiyaçlarına göre planlayacağız.

• Üniversitelerde 1 dönem uygulamalı, 2 dönem akademik eğitimi içeren üç-dönem uygulamalarını yaygınlaştıracağız.

• Fabrikaların  sektörlerine yönelik  özel mesleki ve teknik eğitim okulu açabilmeleri için düzenleme  yapacağız.

• Mesleki ve teknik okul ve kurumlarında atölye ortamlarını sektörel bazlı olarak iyileştireceğiz.

• Mesleki ve teknik eğitim okul yönetim modelini geliştirecek, yerel yönetimlerin ve sektör temsilcilerinin katılımını  sağlayacağız.

• Eğitimin tüm kademelerindeki müfredatı temel becerileri içerecek şekilde güncelleyeceğiz.

• Temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavlarında  ve üniversiteye giriş sınavlarında  temel becerileri ölçeceğiz.

• Ortaokul  ve liselerde  bireysel yeteneklere  göre öğrencileri yönlendirebilecek bir rehberlik sistemi oluşturacağız.

2.2. Sağlıklı Nesiller

AK Parti olarak, insan merkezli anlayışının  bir gereği olarak, fiziken ve ruhen sağlıklı nesillerin yetişmesini öncelikli görmekteyiz. Sağlıklı nesillerin yetiştirilmesini, aynı zamanda kalkınmada  beşeri sermayenin oluşumu için de bir gereklilik olarak görüyoruz.

Sağlık alanında hizmet standardının sürdürülebilirliğini sağlamak, yeni reformlarla hizmet kalitesini arttırmak, başta yoksul kesimler  olmak üzere hizmeti  vatandaşlarımızın ayağına götürmek temel amacımızdır.  Bu amaç doğrultusunda sağlık alanındaki insan kaynağımızın  ve hizmetlerin kalitesini sürekli artırmayı hedefliyoruz.

Bir yandan temel sağlık hizmetlerini geliştirirken diğer yandan koruyucu  sağlık hizmetlerine daha fazla önem vereceğiz. Bunun yanında sağlıkta küresel bir marka haline gelen ülkemizin, önümüzdeki dönemde  sağlık turizmi alanında dünyanın  önde gelen ülkeler arasına girmesini de hedefliyoruz.

a. Neler Yaptık

İnsanımız için sağlık sektörünü çile olmaktan  çıkardık. Yoksulları  gözeten bir sağlık devrimi yaptık. Bu alanda yapısal dönüşümü gerçekleştirmek amacıyla başlatılan  Sağlıkta Dönüşüm Programının hayata geçirilmesinden bu yana temel sağlık göstergelerinde, sağlık hizmet sunum altyapısı ve insan kaynağında  önemli gelişmeler kaydettik.

Vatandaşlarımızın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalandığı, yoksulların primlerinin devlet tarafından karşılandığı, 18 yaşın altındaki  bireylerin tamamının sağlık güvencesi altında olduğu  “Genel Sağlık Sigortası” sistemini hayata geçirdik.

Yeşil Kartlı vatandaşlarımızın haklarını genişlettik; Yeşil Kart sahiplerinin “ayakta  tedavi” kapsamında gördükleri sağlık hizmetleri ile ilaç giderleri devlet tarafından karşılanmaya başlanmıştır.

Sağlık hizmetlerine erişilebilirliği ve hizmet sunumunda kaliteyi artırdık. Aile hekimliği uygulamasını başlattık ve tüm ülkeye yaygınlaştırdık. Aile hekimi  sayısını 2014 yılında
22.497’ye ulaştırdık.  Aile hekimliği uygulaması için 2015 yılında bütçede 4,8 milyar TL kaynak ayırdık.

Koruyucu sağlık hizmetlerinin  bütçesinde yaklaşık 9 kat artış kaydettik,  tüm vatandaşların birinci basamak sağlık kuruluşlarından ücretsiz yararlanmasını sağladık.

Hastane ve eczane önlerindeki kuyruklara son verdik, hastanın doktora,  tıbbi teknolojiye ve ilaca erişimini sağladık. SSK hastaneleri başta olmak üzere diğer kamu kurumlarının hastanelerini Sağlık Bakanlığı’na devrettik,  hastaneleri tek çatı altında topladık.

Özel hastaneleri sisteme entegre ettik. Vatandaşlarımızı özel muayenehanelerdeki yüksek ücretlere mahkum olmaktan kurtararak özel sağlık tesislerinde hizmet alır hale getirdik.

Tam Gün Yasası ile vatandaşlarımızın özel muayenehanelere gitme  mecburiyetini büyük ölçüde azalttık.

Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS) uygulamasını başlatarak tüm yurda yaygınlaştırdık.

Kamuda çalışan sağlık personeli  sayısını 178 binden 472 bine ulaştırdık.

Mevcut  fiziki mekânları  iyileştirdik. 1.737 birinci basamak sağlık kuruluşu 760’tan fazla hastane ve ek bina olmak üzere yeni sağlık tesisi yaptık ve nitelikli yatak oranını yüzde 6’dan yüzde 43 düzeyine çıkardık.

Acil sağlık hizmetlerinde, kara ambulanslarıyla, ambulans helikopter ve uçaklarıyla,  deniz bot ambulanslarıyla dünyanın  en ideal hizmet sunumu yakalanmıştır.

2010 yılında başlattığımız evde sağlık bakımı hizmetleriyle yatağa bağımlı  hastalarımızın evlerinde kaliteli, etkin, ulaşılabilir ve güvenli sağlık hizmeti  almasını sağlıyoruz. Geldiğimiz noktada evde bakım hizmetlerini tüm yurda yaygınlaştırdık.

Anne ve çocuk sağlığı ile aşılama hizmetlerinde kaydettiğimiz ilerlemeler bebek ve anne ölümlerine de yansımış, son on yılda anne ve bebek ölümlerinde tüm dünyada örnek olarak gösterilen düşüşler  yaşanmıştır.

2015 yılında Sosyal Güvenlik Kurumunun yapacağı harcamalar da dahil olmak üzere toplam  kamu sağlık harcamaları için 81 milyar TL kaynak tahsis ettik. Böylece 2002’ye oranla sağlık harcamaları için ayırdığımız  kaynağı 6’ya katladık.

2002 yılında yüzde 70 olan doğum öncesi bakım hizmetleri, yüzde 69 olan hastanede yapılan doğum oranı ve yüzde 77 olan aşılama oranını 2014 yılında yüzde 98’e çıkardık.

Bu gelişmelere bağlı olarak 2002 yılında 31,5 olan bebek ölüm  hızı (bin canlı doğumda) 2014 yılında 7,8’e, 40 olan beş yaş altı ölüm  hızı (bin canlı doğumda) 10,3’e, 64 olan anne ölüm oranı (yüz bin canlı doğumda) 15,9’a düşürülmüştür. Doğumda beklenen yaşam süresi 71.8’den 76.9’a ulaşmıştır.

2002 yılında 138 olan 100 bin kişiye düşen hekim sayısını 174‘e; 171 olan hemşire  ve ebe sayısını da 252’ye yükselttik. 2013 yılı itibarıyla toplam  hekim sayısı 133.775’e ve hemşire sayısı 139.544’e ulaşmıştır.

Kişi başı hekime müracaat  sayısı 2002 yılında 3,2 iken 2013 yılında 8,2’ye yükselmiştir.

İlacı, geçtiği  her aşamada izleyen İlaç Takip Sistemini (İTS) kurduk.

Güvenli ürüne erişimi sağlamak ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele  kapsamında ülkemizde üretilen  veya ithal edilen tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin piyasaya sürülmesi, denetimi, takibi ve gözetimini yapmak üzere Ürün Takip Sisteminin (ÜTS) kurulması çalışmalarına başladık.

Bu gelişmeler neticesinde 2003 yılında yüzde 39,5 olan sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranını yüzde 70’in üzerine çıkardık.

b. Neler Yapacağız

Partimiz, yeni dönemdeki tüm vizyoner  projelerinin merkezine sağlıkta tüketen ülke olduğu  kadar üreten ülke olma hedefini koymaktadır. Tıbbi teknolojide, ilaç endüstrisinde
ve sağlık turizminde kapasitemizi  arttırmak, yeni projelerin temel motivasyonunu oluşturacaktır. Hedefimiz  ülkemizi  sağlık alanında bölgemizin öncü ülkesi yapmaktır.

Önümüzdeki dönemde  hastanelerimizdeki nitelikli yatak oranını yüzde 90’ın üzerine çıkaracağız.

Aile hekimi  başına düşen nüfus sayısını 3 binin altına düşüreceğiz.

Koruyucu Hekimliği yaygınlaştıracağız ve sağlıklı yaşam kültürünü teşvik edeceğiz.

BİT destekli entegre uzaktan sağlık ve bakım uygulamalarını yaygınlaştırılacağız.

Evde sağlık hizmetlerini, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve belediyeler ile entegre ederek evde öz bakım hizmetlerini geliştireceğiz.

Ağız ve diş sağlığının  düzenli kontrollerle takip edilmesini sağlayacağız.

Biyoteknolojik ürünlerde yerli üretimi artıracağız. Böylece sağlıkta üreten ülke olacağız.

Plazma fraksinasyonu ile yerli plazma ürünleri üreteceğiz. Bu kapsamda, yerli plazmayı kullanacak ve ülkemizi  bu teknolojiyi üretebilen ve kullanabilen sayılı ülkelerden  biri
haline getireceğiz.

Kişiye özel kanser tedavisini öngören ONCOGEN projemizi hayata geçireceğiz. Projeyle kişiye özel ilaç ve kanser türüne  özgü tedavi mümkün olacak ve ülkemiz sağlıkta biyoteknolojik ürün rekabetinde dünyanın  sayılı ülkeleri arasına girerek, sağlıkta lider ülke olma hedefine bir adım daha yaklaşacaktır.

Mili aşı projemiz ile kendi aşımızı üreteceğiz.

Kamu-Özel Ortaklığı (KÖO) modeli ile inşa edeceğimiz Şehir hastanelerini yaygınlaştıracağız. Yurt genelinde oluşturulacak 29 sağlık bölgesinde toplam  56.000 yatak kapasiteli  hastanelerimizi hizmete sokarak, daha gelişmiş bir hizmet altyapısı kuracağız.

Türkiye’nin son dönemlerde sağlık hizmetleri alanında gerçekleştirdiği başarıları Ar-Ge alanında da sürdürebilmesi için Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ile Kanser Enstitüsü ve Kalite ve Akreditasyon Enstitülerini kuracağız.

Kalite ve Akreditasyon enstitüsü ile dünya standartlarında sağlık hizmeti  sunarken, sağlık turizminde hedeflerimize istikrarlı ve kalıcı olarak yürüyeceğiz.

Türkiye Biyoteknoloji Enstitüsü ile ülkemizde sağlık alanında biyoeşdeğer ilaçların geliştirilmesini sağlayacağız.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi projemiz kapsamında;  sağlık sisteminde rol model uygulamaları hedefleyen bir ülke olarak çalışmalarımızın bir üniversite çatısı altında yapılanmasına önem veriyoruz.

“Sağlıklı Yaşam ve Hareketlilik Öncelikli Dönüşüm Programı”mızla tütün  kullanımı, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile etkin mücadeleyi; sağlıklı beslenme, hareketli yaşam, gıda güvenilirliğinin ve ruh sağlığının  geliştirilmesini hedeflemekteyiz. Program  kapsamında;

• Tarımsal işletmelerle gıda ve yem işletmelerinde yapılan kontrolleri sayı ve nitelik  bakımından artıracağız.

• Gıda kontrol  laboratuvarlarının bilgi  ve iletişim altyapısını güçlendireceğiz.

• Veteriner  sınır kontrol  noktalarını  iyileştirecek ve geliştireceğiz.

• Başta çocuklara yönelik  olmak üzere sağlığa zararlı gıda ürünlerinin yanıltıcı, yanlış yönlendirici tanıtım faaliyetlerine yönelik  tedbirler alacağız.

• Etiket ve ambalajları, tüketicileri daha doğru bilgilendirecek şekilde düzenleyeceğiz.

• Çocukluk ve ergenlik  dönemindeki bireylere yönelik sağlıklı beslenme  programları yürüteceğiz.  Obezite ile mücadele edeceğiz.

• Diyabetin  erken dönemde  teşhis edilme  oranını artıracağız ve diyabetli bireylere yönelik bakım hizmetlerini geliştireceğiz.

• Tütün ve alkol bağımlılığından kurtulmak isteyen vatandaşların hizmete erişimlerini kolaylaştıracağız.

• Uyuşturucu madde bağımlılılarına yönelik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini güçlendireceğiz. Uygulama koymuş olduğumuz eylem planını titizlikle yürüteceğiz.

• Yaşamı tehdit  eden hastalıklardan kaynaklanan problemler ile karşılaşan hastaların  ve hasta yakınlarının, başta ağrı olmak üzere tüm fiziksel, psikososyal ve
ruhsal problemlerin önlenmesi veya giderilmesi amacıyla verilen  hizmet anlamına  gelen palyatif bakım hizmetlerini yaygınlaştıracağız.

• Bazı kanser türleri başta olmak üzere erken teşhise yönelik  taramalarını yaygınlaştırılacağız.

• Asbest ve radon gibi kanser hastalığının önemli risk faktörlerine yönelik  haritalandırma yapacağız.

• Bütün illeri  kapsayan aktif bir kanser kayıt sistemi
oluşturacağız.

• Ülke genelindeki Toplum  Ruh Sağlığı Merkezi (TRSM) sayısı ve kapasitesini artıracağız. Ülke genelinde psikiyatri yataklarının sayısı artıracağız.

• Yaşam alanlarına  yakın uygun yerlerde  çok amaçlı, uygun maliyetli spor tesisi projeleri hayata geçireceğiz.

• Yerel yönetimlerin yürüyüş ve koşu yolu gibi alanlara ilişkin  farkındalığını artıracağız.

• Kamuya ait spor tesislerinin kullanım ilkelerini belirleyecek ve tamamını  vatandaşların kullanımına açacağız.

• Spor dostu okul programı geliştireceğiz ve okul spor kulüplerinin kurulmasını teşvik edeceğiz. Beden eğitimi ve spor derslerini daha aktif hale gelmesini sağlayacağız.

2.3. Aile, Çocuk ve Dinamik Nüfus

AK Parti olarak, aile kurumunu güçlendirmeyi, çocuklarımızın  sayısını artırarak nitelikli bir biçimde yetişmelerini sağlamayı insan merkezli kalkınma politikalarımızın ana ekseni olarak kabul ediyoruz.

Biz, sahip olduğumuz güçlü aile yapımızı diğer toplumlara göre önemli bir fark ve avantaj olarak görüyoruz. Sosyal dayanışmamızı ve her türlü  güçlüğe  karşı ayakta kalışımızı güçlü aile yapımıza borçluyuz. Ailelerimizi; bizi biz yapan değerlerimizin taşıyıcıları ve bireyi  topluma, toplumu bireye bağlayan  önemli birer köprü olarak değerlendiriyoruz.

Modern toplumlarda ailenin  kişiye sağladığı manevi destek, beşeri ve sosyal sermaye altyapısı aşınmaktadır. AK Parti olarak kurulduğumuz günden  itibaren  bu tehditleri gördük; ailenin  korunması  ve güçlendirilmesini, milletimizin bekâsı açısından öncelikli bir mesele olarak ele aldık.

AK Parti olarak, gelecek idealimiz olan güçlü toplumun esasının sağlam ve mutlu bir aile olduğunu biliyoruz. İlke ve değerlerin nesiller  arasında sağlıklı bir biçimde aktarılmasını sağlayan aileyi ilk ve en önemli eğitim kurumu  olarak görüyoruz. Bize göre, geleceğimizin teminatı çocuklarımız kaliteli bir aile ortamında büyürken, ruhen ve bedenen sağlıklı bir biçimde yetişecekler  ve topluma dinamizm kazandıran nesiller  oluşturacaklardır.

a. Neler Yaptık

İktidara geldiğimiz ilk günden  itibaren  ailenin  toplumun yapı taşı olduğunu söyledik. Diğer gelişmiş toplumlardan önemli oranda ayrılan yönümüzün bu olduğunu vurguladık ve sağlam bir aile yapısına sahip olmamız  için politikalar ürettik.

2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını kurduk. Aileye yönelik  sunulan  özel danışmanlık  hizmetlerinin etkililiğinin artırılması amacıyla gerekli düzenlemeleri yaptık. Bu çerçevede, Bakanlık dışında hizmete açılan aile danışma merkezlerinin açılış ve işleyişlerine yönelik  gereken rehberlik ve danışmanlık  hizmetlerini sürdürmekteyiz.

İktidarımız döneminde “Ailenin korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” hayata geçirilmiştir. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin  Önlenmesi ve

Bunlarla  Mücadeleye  Dair Avrupa  Konseyi Sözleşmesi, yani İstanbul  Sözleşmesi kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.

Aile Eğitim Programını (AEP), aile üyesi bireylerin çağın gerektirdiği temel aile yaşam becerilerine yönelik  bilgi,  beceri ve tutumları kapsamlı olarak edinebilmeleri için hazırladık.

Evlilik Öncesi Eğitim Programını, evlilik  öncesi süreçte çiftlerin birbirlerini tanımaları,  evlilikle ilgili  gerçekçi beklentiler oluşturabilmeleri, etkili iletişim kurma yollarını ve olası sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilmeleri amacıyla hazırladık ve ülke genelinde uygulamaktayız.

Sosyal desteklerimizde aileyi odağa alarak, bütüncül bir perspektifle yeni programlar geliştirdik. Bu kapsamda Aile Sosyal Destek Programını (ASDEP) başlattık. Bu programla hizmetlerin tüm ihtiyaç  grupları için ulaşılabilir olması, sosyal hizmete ihtiyacı  olan bireylerin öncelikle yaşadıkları ortamda kendilerine yeterli  hale gelmesi,  sosyal hizmet ve yardıma ihtiyaç  duyan aileye yerinde,  etkili ve yaygın bir hizmet verilmesini amaçladık. Kırıkkale ve Karabük illerinde pilot çalışmalar yaptık.

Evlat edinme,  işçi annenin  ölümü ve prematüre doğumlarda izin haklarının  genişletilmesini sağladık.

Eşi doğum yapan işçiye babalık izni verilmesini düzenledik.

Gençlerde evliliğin teşvik edilmesi  amacıyla destek modelleri geliştirdik.

Kreş ve gündüz bakımevlerini yaygınlaştırmak için, bu kurumlara okul öncesi eğitim kurumlarına tanınan vergi teşviklerinden yararlanmalarını sağlayarak 5 yıl vergi istisnası tanıdık.

Aile odaklı politikalarımızda çocuklarımıza  özel bir öncelik veriyoruz. Çocuklarımızın haklarını ve ihtiyaçlarını esas alarak, potansiyellerini geliştirmeye yönelik  fırsat ve imkânlarını artırmayı ve temel kamu hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmayı hedefledik.

12 yıllık iktidarlarımız döneminde çocuklarımıza  yönelik önemli işlere imza attık.

Erken çocukluk eğitimini yaygınlaştırdık ve okullaşma oranlarını artırdık.

Şartlı eğitim ve sağlık yardımları, ücretsiz kitap, okul sütü ve taşımalı eğitim uygulamalarını gerçekleştirdik. Yıllık ortalama 3 milyon çocuk için annelere düzenli nakit desteği sağladık.

Yetiştirme yurtlarında kalmış olup 2828 sayılı Kanun kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen kişi sayısı 2014 sonu itibarıyla 40 bini geçmiştir. 2014 yılı Aralık ayında da 2.375 kişinin atamasını gerçekleştirdik.

Çocuk fırsat eşitliğinin artırılmasına yönelik  sağlık sigortasının kapsamını genişlettik.

Çocuklarımıza özel mahkemeler kurduk. Çocuk destek merkezleri oluşturarak suç mağduru, suça sürüklenen ve sokakta risk altında bulunan çocukları güvence altına aldık.

Özel ilgiye  muhtaç  çocuklarımıza  yönelik  sosyal destek programları yürütmekteyiz.

Çocuklarımızın yuva ve yurtlarda bakımı yerine, aile yanında bakımı birinci önceliğimiz olmuştur. Ailesiyle  yaşayan ancak desteğe ihtiyaç  duyan çocuklarımızı,  aile bütünlüğü bozulmadan aileleri  yanında desteklemekteyiz.

Sosyal ve ekonomik destek hizmeti  kapsamında 2002 yılında 12 bin kişiye destek verilirken, bu sayı 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 57 bin kişiye ulaşmıştır. 2014 yılında sosyal ve ekonomik destek verilenlere ödenen aylık destek miktarı ortalama 539 TL’dir.

Kurum  bakımından aile bakımına dönen çocuk sayısı ise, 2002 yılında 268 iken, 2014 yılı Haziran ayı sonu itibarıyla 10.526’ya ulaşmıştır.

2002 yılında koruyucu  aile yanında bakılan çocuk sayısı 520 iken, 2014 yılında bu sayı 4 bini aşmıştır.

Koruyucu ailelere çocuk başına harçlık dahil ortalama aylık 782 TL ödeme yapmaktayız.

2002 yılına kadar toplam  yaklaşık 7 bin çocuk evlat edindirilmişken, 2014 yılı sonuna kadar toplam  yaklaşık 14 bin çocuk evlat edindirilmiştir.

Hizmet dönüşümü kapsamında,  yurt ve yuvalardaki çocuklarımızın  yüzde 90’ını ev tipi bakım birimlerine (sevgi evi, çocuk evi) yerleştirdik.

2002 yılında 3 sevgi evinde 250 çocuğumuza hizmet sağlarken, 2014 yılı sonu itibarıyla 73 sevgi evi sitesinde toplam 4.352 çocuğumuza hizmet sağlıyoruz.

Çocuk evleri uygulamasını 2005 yılında başlattık. 2005 yılında açılan 4 çocuk evinde hizmet verilen  çocuk sayımız 21 iken; 2014 yılında çocuk evi sayısı 1.015’e, hizmet verilen  çocuk sayımız ise 5.068’e ulaşmıştır.

Suç mağduru, suça sürüklenen, sokakta risk altında bulunan 11-18 yaş arası çocuklara özgü Çocuk Destek Merkezlerini oluşturduk. Bu merkezlerimiz söz konusu çocuklarımızın  temel gereksinimlerini karşılamak, aile ve yakın çevrelerine dönmelerini sağlamak üzere hizmet vermektedir.

Çocukların yaşadıkları risk ve travmaların tedavisine yönelik  ANKA Psikososyal Destek Programını uygulamaya koyduk.

AK Partinin insan odaklı politikalarında nüfus ve nüfusun özellikleri önemli bir yer tutmaktadır. Kalkınmanın ve refahın ancak genç, dinamik ve kaliteli bir nüfus yapısıyla mümkün olabileceğini görüyor ve benimsiyoruz. Yaşlanmadan zenginleşmemiz gerektiğine inanıyoruz.

Nüfusun yaşlanmasının gecikmesi  ve doğurganlık hızının olabildiğince geç yavaşlamasına  yönelik  tedbirler aldık.

2006 yılından  bu yana, toplam  doğurganlık hızı, yenileme seviyesi olan kadın başına 2,1 çocuk seviyelerinde durağanlaşmıştır.

TÜİK’in yaptığı uzun dönem nüfus projeksiyonlarına göre, tedbir alınmaması halinde,  doğurganlık hızının 2050 yılına kadar 1,65 çocuk seviyelerine kadar gerileyeceği tahmin edilmektedir.

Bu kapsamda nüfus politikamızda değişime gittik  ve 2000’li yıllara kadar uygulanan doğurganlığı azaltmaya yönelik politikalar yerine doğurganlığı artırmaya yönelik politikalara geçiş sağladık.

Bu çerçevede, çalışan kadınlara üçüncü çocuğa kadar doğum borçlanması imkânı getirdik, tüp bebek uygulamasına erişimi kolaylaştırdık ve özel sektör tarafından kurulacak kreş ve gündüz bakımevleri için 5. bölge teşvikleri sağladık.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  de ailenin  bütünlüğünün korunmasına, güçlendirilmesine ve sosyal refahının artırılmasına yönelik  aile eğitimi programları çalışmalarını yaygınlaştırarak devam ettireceğiz. Sosyal hizmet birimlerinde sunulan  hizmetlerle aile bireylerinin ekonomik ve sosyal yaşama katılımlarının artırılmasını sağlayacağız.

Sosyal yardım veya sosyal hizmete ihtiyacı  olan bütün dezavantajlı vatandaşlarımıza ulaşacak olan Aile Sosyal Destek Programının (ASDEP) alt yapısını tamamlayacak, bir bilişim altyapısı kuracak ve yeterli  sayıda nitelikli personel  istihdam ederek ASDEP’i aşamalı olarak hayata geçireceğiz.

Aile, bebek ve çocuk dostu kültürel ortam  ve mekânlar oluşturacağız.

Konut, eğitim, sosyal güvenlik  ve gelir dağılımı  politikaları ile aile bütünlüğünün korunması  ve güçlendirilmesi politikalarımızı birbirini tamamlayıcı bir anlayışla uygulayacağız.

Genel olarak toplumsal değerlerin, özel olarak aile değerlerinin geliştirilmesi, korunması, sürdürülmesine dönük faaliyetlere öncelik vereceğiz; aile değerlerini öne çıkaran kültür, sanat, eğitim, TV programları gibi çalışmaları  teşvik edeceğiz.

Aile içi şiddet, ihmal  ve istismarın önlenmesi, kötü alışkanlıkların ve bağımlılıkların azaltılmasına  yönelik hizmetlerin geliştirilmesini sağlayacağız.

Sokakta yaşayan, çalışan, çalıştırılan ve risk altında olduğu  tespit edilen çocuklar ile koruma  altında olup uyuşturucu bağımlılığı tedavisi tamamlanan çocuklar ve ailelerine yönelik psikolojik ve sosyal destek programları oluşturacağız.

Belediyelere kreş açma zorunluluğu getireceğiz.

Çocuk hizmetlerinde toplumun tüm kesimlerinin katıldığı ve sorumluluk üstlendiği toplumsal duyarlılığın ve farkındalığın oluştuğu, çocuğa karşı ihmal,  şiddet ve istismarın olmadığı bir ortam  oluşturacağız.

Çocuk haklarının  ulusal bir strateji  olarak benimsendiği ve tüm kamu kurum ve kuruluşları ile uygulamaya geçirildiği bir Türkiye’yi hedefliyoruz.

Önümüzdeki dönemde  de koruma  ve bakım altındaki çocuklar, uygunsa  ailesinin yanına bu mümkün değilse, akrabalarından bir ailenin  yanına, bu da mümkün olmuyorsa, koruyucu  ailenin  yanına yerleştirilmek suretiyle kuruluş bakımının  kapsamını en aza indireceğiz.

Çocuk hizmetlerinde yapısal dönüşümle, kurum bakımından aile yanına bakıma, koğuş sisteminden ev ortamına geçişi sağlayacağız.

Hizmet dönüşümü kapsamında hâlihazırda  hizmet vermekte  olan yurt ve yuvalar  kapatılacak, çocuk bakım hizmetleri sadece ev tipi kuruluşlar aracılığıyla  devam ettirilecektir.

Uyuşturucu bağımlısı  çocuklarımızın  tedavi ve psiko- sosyal rehabilitasyonunu içeren kurumsal  yapıları hayata geçireceğiz.

Çocuklarımız için ihtisaslaştırılmış rehabilitasyon sistemine geçilerek, suçun mağduru ya da suça sürüklenen çocukların en süratli  şekilde topluma kazandırılmalarını sağlayacağız.

Çocuklarımızın insani ve ahlaki değerlere  sahip, bilinçli, iyi eğitimli, saygılı ve kendine güvenen fertler  olarak yetiştirilmelerini sağlayacağız.

Her bir çocuğumuzun fırsat eşitliği  çerçevesinde  eğitim almalarına  imkân vereceğiz.

Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişmesini desteklemek üzere dinamik nüfus yapısının korunması, aile kurumunun güçlendirilmesi ve böylece sosyal refah ve sosyal sermayenin artırılması amacıyla, “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Öncelikli Dönüşüm Programı”mızı  hazırladık. Program  kapsamında;

• Çalışanların doğuma  bağlı izin ve haklarını güçlendirmek üzere Devlet Memurları Kanunu ve İş Kanununda gerekli değişiklikleri yapacağız.

• Bütün annelerimize “Doğum Hediyesi” programı kapsamında, ilk çocuk için 300 TL, ikinci çocuk için 400 TL,  üç ve üzerinde çocuklar için 600 TL ödemenin yapılmasına  imkân verecek hukuki ve kurumsal düzenlemeleri yerine getireceğiz.

• Memurlarımızın sahip olduğu  doğuma  bağlı izin ve hakların İş Kanununa tabi çalışanlarla uyumlulaştırılmasını sağlayacak düzenlemeler yapacağız.

• Kaliteli, hesaplı ve kolay erişilebilir kreş imkânlarının yaygınlaştırılmasına yönelik  olarak kreşleri teşvik edecek düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

• Gençlerde evliliğin teşvik edilmesi  amacıyla destek modelleri (Çeyiz Hesabı) geliştireceğiz.

• Mevcut  çocuk ve anne dostu sağlık uygulamalarını geliştireceğiz.

• Yerel yönetimlerde çocuk dostu şehirler modeli oluşturacak ve yaygınlaştıracağız.

• Çocuk dostu sosyal ve kültürel bir ortamın oluşturulmasına yönelik  destek programları hazırlayacağız.

• Aile ve iş hayatının uyumunun güçlendirilmesi için farkındalığın artırılmasını sağlayacağız.

• Okul saatlerinin çalışma saatleriyle uyumunu sağlayacağız.

• Nüfus kayıt sistemini iyileştireceğiz.

• Yaşlılarımızın  ekonomik ve sosyal hayata daha aktif olarak katılmaları için Yaşlanma Ulusal Uygulama Programımızın daha etkin bir şekilde hayata geçirilmesini sağlayacağız.

• Göç alanında güvenilir bir veri sistemi  oluşturacağız.

• Göç ve uluslararası koruma  alanında hukuki ve kurumsal düzenleme  eksikliklerini tamamlayacağız.

• Uluslararası korumadan faydalananlar için sağlık, barınma  ve eğitim sorunlarının giderilmesi için uyum politikaları ve uygulamalarını planlayarak,  gönüllü geri dönüşler için özel programlar hazırlayacağız.

2.4. Sosyal Koruma ve Yoksullukla Mücadele

AK Parti olarak insanı yaratılmışların en şereflisi  olarak gören bir anlayıştan gelmekteyiz.  Bizim için her bir insan değerlidir ve her bir insana karşı sorumluyuz. Bu bilinçle,  insanı bütün politikalarımızın merkezine koyduk. Ekonomik  ve sosyal politikalarımızı sosyal adalete öncelik veren insani kalkınma anlayışımız çerçevesinde  belirlemekteyiz.

Yoksulluğun ortadan kaldırılmasını, ihtiyacı  olan herkese sosyal destek sunulmasını ve sosyal desteklere duyulan ihtiyacın  azaltılmasını  temel görevlerimiz arasında görüyoruz. Yoksullukla mücadelede  elde ettiğimiz başarıların sürdürülmesi ve gelir dağılımının daha da iyileştirilmesi temel hedeflerimizdendir.

İktidarlarımız döneminde Türkiye, ekonomisini büyütürken eş zamanlı olarak sosyal dengeleri  iyileştirebilen ender ülkelerden  biri oldu. Küresel kriz ortamında bir çok ülkede gelir dağılımı  bozulurken ülkemiz istihdam üretmeye  ve sosyal politikaları güçlendirmeye devam etti. İzlediğimiz  politikaların sonucu olarak, Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye’de orta sınıfın payı 2002-2011 döneminde ikiye katlandı. Türkiye, bu dönemde  OECD ülkeleri  arasında gelir dağılımını iyileştirebilen tek ülke oldu.

UNDP tarafından açıklanan İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında ise Türkiye 2000 yılında 158 ülke arasında 80. sırada iken, 2014 yılında 187 ülke arasında 69. sıraya ilerlemiştir. Bu sıralamayla Türkiye “yüksek insani gelişmişlik” kategorisinde yer almaktadır. Önümüzdeki dönemde “çok yüksek insani gelişmişlik” grubunda yer almayı hedeflemekteyiz.

a. Neler Yaptık

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren sosyal olarak korunma ihtiyacı olan tüm vatandaşlarımıza el uzattık ve uzatmaya da devam edeceğiz.

İktidara geldiğimizde ilk olarak sosyal hizmet ve yardım alanındaki dağınıklıkları gidererek  bu alandaki kuruluşları ve politikaları tek bir bakanlık çatısı altında birleştirdik.

Yoksulluğu azalttık. Türkiye’de kişi başına harcaması günlük 1 doların ve 2,15 doların altında insan kalmadı. Kişi başına harcaması günlük 4,3 doların altındaki nüfus ise 2002 yılında yüzde 30,3 iken 2013 yılında yüzde 2,1’e gerilemiştir.

İktidarımız döneminde kamu çalışanlarımızı  ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik, bilakis gelirlerini reel bazda artırdık.

2002 yılı sonundan 2015 yılı Ocak ayı sonuna kadar enflasyon yüzde 185 oranında artarken; aile yardımı  ödeneği dahil en düşük memur maaşı yüzde 435 artarak 2.097 TL’ye yükselmiş ve reel olarak yüzde 88 artmıştır.

Aile yardımı  ödeneği  dahil ortalama memur maaşı, yüzde 329 artarak 2.481 TL’ye yükselmiş ve reel olarak yüzde 51 artmıştır.

Net asgari ücret yüzde 415 artarak 949 TL’ye yükselmiştir. 2015 yılının ikinci yarısında net asgari ücret 1.000 TL’yi aşacaktır.

En düşük SSK emekli aylığı yüzde 317 artarak 1.072 TL’ye yükselmiş ve reel olarak yüzde 46 artmıştır.

Sosyal yardım harcamalarının GSYH’ya oranını yaklaşık 2,5 katına çıkardık. Sosyal yardım harcamaları için 2002 yılında 825 Milyon TL kaynak aktarılmışken, bu miktar  2015 yılında 33 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Bu kapsamda 2015 yılında engelli  vatandaşlarımızın hayat kalitesini artırmak  için uygulamaya koyduğumuz engelli evde bakımı için 4,5 milyar TL, geliri  asgari ücretin  üçte birinden az olan 65 yaş üstü yaşlılarımıza,  bakıma ihtiyacı olan engelli  vatandaşlarımıza ve engelli  vatandaşlarımızın yakınlarına  bağladığımız aylıklar için 3,9 milyar TL, hayata geçirdiğimiz koruyucu  aile modeli için 52 milyon TL, koruma altına alınacak çocuklarımızın  aileleri  ile bir arada yaşamasına fırsat sağlamak amacıyla sunduğumuz ekonomik yardım ve diğer sosyal hizmet uygulamaları için 457 milyon TL kaynak ayırdık.

Sosyal yardım programlarını çeşitlendirdik; engelli ve yaşlılar, eşi vefat etmiş kadınlar, muhtaç asker ailelerine yönelik düzenli sosyal yardım programları uygulamaya başladık.

Muhtaç Asker Ailelerine Yardım Programını başlattık; vatani görevini yerine getirmekte olan askerlerimizin, sosyal güvencesi olmayan ve ihtiyaç  sahibi ailelerinin aylık 250 TL düzenli yardım ile desteklenmesini sağlıyoruz.

2012 yılında Eşi Vefat Eden Kadınlara Düzenli Nakdi Yardım Programını başlattık. 2013 yılı itibarıyla yaklaşık 280 bin kadınımızı aylık 250 TL düzenli nakdi desteğe kavuşturduk ve toplam  753 Milyon TL yardım yaptık.

2003-2014 Eylül arasında yıllık ortalama 2 milyon öğrenciye okula devam etmesi şartıyla yapılan Şartlı Eğitim Yardımları kapsamında 3,5 milyar TL kaynak aktardık.

Şartlı Sağlık Yardımları kapsamında yıllık ortalama 1 milyon çocuğumuzun düzenli sağlık kontrollerinin yaptırılması şartı ile ailelerine 1,4 milyar TL kaynak aktardık.

Sosyal yardım alanında sağlıklı işleyen ortak veri tabanı eksikliğini gidererek  kurumsal  bir sosyal yardım sisteminin kurulmasına yönelik  “Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmetleri Projesi”ni tamamlamak üzereyiz.

Sosyal yardım programlarının etkinliğini artırmaya yönelik “Puanlama Formülü Projesi”ni tamamlayarak sosyal hizmet ve yardımlardan yararlanacak  kişi ve grupların tespitinde nesnel ölçütler oluşturduk.

1 milyon 700 bin kişiye Sosyal Yardım Kartı dağıttık.

2014 Ocak-Eylül arasında 9,2 Milyon vatandaşımızın 4,67 milyar TL’lik Genel Sağlık Sigortası primini karşıladık.

Sosyal güvencesi bulunan yoksul kesimin de sosyal yardımlardan yararlanmasını sağladık.

Sosyal yardım istihdam bağlantısının kurulması amacıyla sosyal yardım alan çalışabilir  durumdaki kişilerin  İŞKUR kayıtları Bütünleşik  Sosyal Yardım Sistemi  üzerinden  yapılmaya başlanmıştır.

Sosyal hizmetler  alanında evde bakım, öncelikli olmakla birlikte kurum bakımında  koğuş tipi bakım modelinden ev tipi bakım modeline geçilmesini sağladık.

Engellilere  ödenen aylıkları, engel durumuna göre, yüzde 200 ile yüzde 300 oranlarında artırdık ve 18 yaşın altındaki engellilerin de yararlanmasını sağladık.

İhtiyaç sahibi, bakıma muhtaç  engelliler için evde bakım aylığı uygulamasını başlattık ve ayrıca özel bakım merkezlerinden yararlanan  engelliler için aylık iki net asgari ücret tutarında ödeme yapmaya  başladık.

Engellilerin toplumsal hayata katılımı önündeki  engelleri kaldırmak  üzere; kamuya açık alanlar ile binalar  ve toplu  taşıma hizmetlerinin erişilebilir hale getirilmesine yönelik  düzenlemeler yaptık.

Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesini 2007 yılında imzaladık. 2009 yılında TBMM’de onaylanarak  yürürlüğe girdi.

İlk defa devlet memuru olarak atanacak engelliler için ayrı ve merkezi bir sınav yapılması uygulamasını getirdik.

2002 yılı itibarıyla engelli  kontenjanında memur olarak çalışan engelli  sayısı 5.777 iken bu rakam 2014 Haziran itibarıyla 34.088’e ulaşmıştır.

2007 yılında evde bakım hizmetinden yararlanan engelli  sayısı 30.368 iken, 2014 yılı Kasım ayı itibarıyla 450.036 engelliye evde bakım hizmeti vermekteyiz.

Vazife ve harp malullüğü kapsamındaki TSK mensubu  ve güvenlik  görevlilerinden hayatını kaybedenlerin yakınlarına  iki, malul  olanlara  bir istihdam hakkı sağladık.

Vazife malullüğü kapsamında bulunan diğer kamu görevlilerinden hayatını kaybedenlerin yakınlarına  ve malul olanlara  bir istihdam hakkı sağladık.

Terör mağduru sivil vatandaşlardan terör eylemleri nedeniyle hayatını kaybeden veya engelli  hale gelenlere  bir istihdam hakkı getirdik. Çok sayıda insanımıza istihdam imkânı sağladık.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde de yoksullukla hızlı bir biçimde mücadeleyi ve sosyal koruma politikalarımızı sürdüreceğiz.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde birleştirilen sosyal hizmet ve yardım kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliğini artıracağız. Bu kapsamda Aile Bilgi Sistemini kuracağız.

Sosyal transferler ve vergi düzenlemelerinde en yoksul kesimi gözeten anlayışımızı sürdüreceğiz.

Sosyal yardım alanında hak tememlli bir anlayış içinde etkinliğin artırılmasına yönelik  olarak Sosyal Yardım Kanunu çıkaracağız.

Sosyal yardım istihdam bağının kurulması hususunda sosyal yardım yararlanıcılarının istihdama katılımı konusunda geliştirdiğimiz mekanizmaları güçlendireceğiz. Ayrıca İŞKUR’un bu alandaki kurumsal  kapasitesini artıracağız.

Kurum  bakım hizmetlerinde standartları geliştirerek, denetim sitemimizi etkinleştireceğiz.

Sosyal yardımlarda aile büyüklüğünü esas alacak, ailenin bütünlüğünü koruyan  bir modeli hayata geçireceğiz. Sosyal destek ve hizmetlerin hak temelli olarak bütünleşik bir şekilde sunulduğu bir sosyal destek sistemi  kuracağız.

Sosyal Hizmet Merkezlerinde yürütülen hizmetlerimizin çeşitliliği ve etkinliğini artıracağız.

Erişilebilirlik konusunda uygulamayı güçlendirerek, toplumda farkındalık yaratmaya  yönelik  kampanyalar düzenleyeceğiz.

Evde bakım hizmetlerinin sosyal hizmeti  de kapsayacak şekilde yeniden  tasarlanmasını sağlayacağız.

Yaşlıların ekonomik ve sosyal hayatta daha fazla yer almalarına  ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesine yönelik  daha güçlü adımlar  atmaya devam edeceğiz.

2.5. Kadın

Kadınların hakları, refahı, sosyal hayatta karşılaştığı engellerin ortadan kaldırılması güçlü toplum hedefimiz ve kalkınmamız  için vazgeçilmezdir. Kadınlarımız,  toplumsal hayatın olduğu  kadar ailelerimizin de temel direğidir.

AK Parti olarak, kadınların  bireysel ve toplumsal olarak daha da güçlenmeleri, daha kaliteli eğitim olanaklarına sahip olmaları, karar alma mekanizmalarındaki etkinliklerinin artırılması,  işgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılarak istihdamlarının artırılması,  sosyal güvencelerinin sağlanması  ve kadın girişimci sayısının artırılması temel hedeflerimizdir.

a. Neler Yaptık

Kadınların tüm dünyada olduğu  gibi ülkemizde de geçmişten gelen dezavantajlı konumlarını avantaja çeviren birçok düzenleme ilk kez AK Parti hükümetleri döneminde gerçekleşti. Kadınlarımız bu yapmış olduğumuz düzenlemeler ile toplumda, iş hayatında, sivil toplum faaliyetlerinde nasıl üretken olduklarını gösterdiler. Kadınlarımızın son yıllarda işgücüne katılım oranındaki yüksek artış bunun en önemli göstergelerinden biridir. 

AK Parti olarak iktidarlarımız döneminde kadınlarımıza hak ettikleri değeri verdik ve ülkemizin  gelişme sürecinde rollerini güçlendirdik. Kadınlarımıza  yönelik  birçok reformu bu dönemde  gerçekleştirdik.

Öncelikle kadınlarımız için pozitif  ayrımcılık  sağlanmasını anayasal güvenceye  kavuşturduk. Kadın erkek fırsat eşitliği ilkesini,  Anayasanın özellikle 10. maddesinde yaptığımız değişikliklerle güçlendirdik.

Artık kadınlarımız parlamentoda daha güçlü temsil ediliyorlar. 2002 yılında 24 olan parlamentodaki kadın sayısı, 2011 seçimleriyle 79’a yükselmiştir. TBMM bünyesinde Kadın- Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun kurulmasına öncülük ettik. Bu Komisyonu etkili bir şekilde çalıştırmaktayız.

Dini inançları  yüzünden  ayrımcılığa uğrayan, başörtüsü yüzünden  eğitim özgürlüğü kısıtlanmış,  ayrımcılığa uğramış kadınlarımızın eğitim ve çalışma haklarını kullanabilmelerini mümkün hale getirdik.

Kadına karşı şiddet ile mücadelede  sıfır tolerans ilkesini  gözettik. Aile içi şiddetin, töre ve namus cinayetlerinin engellenmesine yönelik  hukuki düzenlemeler yaptık. Yine bu amaca yönelik  olarak “Avrupa Konseyi Sözleşmesini (İstanbul Sözleşmesi)” çekincesiz olarak imzalayan ilk ülke olduk.

Hiçbir kadının savunmasız ve sahipsiz kalmaması gerektiği yolundaki temel anlayışımızın  gereği olarak, devlet kurumlarına başvuran  kadınlarımıza  ve çocuklarına  korunma ve barınma  hizmeti  sunuyoruz.

“Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı”nı, ilgili  tarafların katılımıyla güncelledik.

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerini (ŞÖNİM) 14 pilot ilde kurmaya  başladık. Ayrıca, kadın konukevleri sayısını 123’e ulaştırarak  ciddi bir artış sağladık.

AK Parti iktidarlarımız döneminde kadınlarımıza  ilişkin temel göstergelerde belirgin iyileşmeler meydana  gelmiştir.

İlk, orta ve yükseköğretimde okullaşma oranlarında son on yılda önemli artışlar gerçekleştirdik. Bu bağlamda özellikle kız öğrencilerimizin okullaşma oranlarını artırarak erkek öğrencilerimizin okullaşma oranlarına yakınsamasını  sağladık.

2003-2004 eğitim döneminde ilköğretim kademesinde net okullaşma oranı toplamda yüzde 90,2 iken, erkek ve kız çocukları için sırasıyla yüzde 93,4 ve yüzde 86,9 olarak kaydedilmiş; 2013-2014 eğitim döneminde okullaşma oranı erkek ve kız çocukları için sırasıyla yüzde 99,5 ve yüzde 99,6 olarak gerçekleşmiştir.

Ortaöğretimde de net okullaşma oranları son yıllarda önemli ölçüde artarak toplamda yüzde 94,5; erkek ve kız çocukları için sırasıyla yüzde 94,6 ve yüzde 94,5 olmuştur.

2002-2003 eğitim döneminde yüzde 14,7 olan toplam yükseköğretim net okullaşma oranının, 2012-2013 eğitim döneminde yüzde 38,5’e yükseldiği görülmektedir. Kadınlar açısından bu oran 2002-2003 eğitim döneminde yüzde 13,5 iken 2012-2013 eğitim döneminde yüzde 38,6’ya yükselmiştir.

Çocuklarımızın okullaşama oranlarını artırmak  amacıyla Şartlı Eğitim Yardımını başlattık. Bu yardımları sürekli olarak artırdığımız gibi kız çocuklara verilen  yardım miktarını daha yüksek tuttuk. Ödemeleri ise sadece annelere yapmaktayız.

Özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde yürüttüğümüz “Haydi Kızlar Okula”, “Baba Beni Okula Gönder”, “Kardelenler” gibi kampanyalar ve “Temel Eğitime Destek Projesi”, “Kız Çocuklarının Okullaşmasının Artırılması Projesi” gibi projelerle; kız öğrencilerimizin okuldan  ayrılma oranlarının düşürülmesini hedeflemekteyiz. Kadınlar ile okuldan  erken ayrılan kız çocukları için eğitim programları düzenlenmekteyiz.

İstihdam imkânlarında, sosyal güvenlik  haklarında, girişimcilik desteklerinde, doğum izinlerinde önemli düzenlemeler yaparak, kadınlarımızın toplumdaki konumunu güçlendirdik.

AK Parti olarak kadınlarımızın istihdamını destekledik. Kadınların istihdamını teşvik amacıyla sigorta  prim  işveren payının belirli oranlarda karşıladık. Kadınlarımızın  işgücüne katılım oranı, 2002 yılında yüzde 27,9 iken, son yıllarda  kadın istihdamı alanında izlediğimiz politikalar ve yürüttüğümüz projelerle bu oranı 2013 yılında yüzde 30,8’e yükselttik.

2010-2014 döneminde izlediğimiz politikaların da sonucu olarak yaklaşık 1,5 milyon kadınımıza, yeni iş imkânı sağlamış olduk.

b. Neler Yapacağız

Kadının bireysel ve toplumsal olarak daha da güçlenmesi için hayata geçirdiğimiz politikaları ve başlattığımız çalışmaları kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz.

Önümüzdeki dönemde  kadınların  karar alma mekanizmalarındaki etkinliğini daha da artıracağız. Siyasetten bürokrasiye kültürel ve sanatsal hayattan sivil toplum faaliyetlerine kadar kadının katılımını  ve rolünü  güçlendireceğiz.

Kadınlarımızın  konumunu daha da güçlendirmek ve uygulamalarımızın etkinliğini artırmak  üzere, kadına ilişkin mevzuatı ilgili  tarafların görüşlerini alarak gözden geçireceğiz.

Başta erken çocukluk dönemi  eğitiminin geliştirilmesi olmak üzere, kız çocuklarının eğitime devam etmelerinin sağlanması için gerekli tedbirleri alacak ve ilave teşvik mekanizmalarını hayata geçireceğiz.

Mobil eğitim ve öğretim ekiplerinin mevsimlik tarım işçileri ile göçer ve yarı göçerlere  yönelik  sunduğu temel eğitim, yaygın eğitim ve yayım hizmetlerini yaygınlaştıracağız. Özellikle kız çocukları ve kadınların  bu hizmetlerden etkili bir biçimde yararlandırılmalarının zorunlu  kılınmasını  sağlayacağız.

Erken evliliklerin önlenmesi için aileye yönelik  eğitim hizmetlerinin yaygınlığını ve etkinliğini artıracağız.

Kadınlarımızın  sağlık hizmetine daha kolay erişimi için yaşadıkları ortamda  hizmet almalarını sağlayacak ev ziyareti sistemini yaygın ve işlevsel hale getireceğiz.

Kadın istihdamının arttırılmasına yönelik  kadınların işgücü piyasasına girişlerini kolaylaştıracak  çalışma modelleri oluşturacağız. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar ile ev eksenli çalışan kadınların  sosyal güvenceden  daha kolay faydalanmalarını sağlayacağız.

Kadın istihdamına yönelik  getirdiğimiz istihdam teşviklerinin devamını  sağlayacağız.

Kadın girişimciliğini daha fazla teşvik etmek için, piyasa eğilimleri, mevzuat, ihracat ve benzeri konularda danışmanlık hizmeti  verecek kurumsal  mekanizmalar oluşturacağız. Kadın Girişimciliği Programı hazırlayarak uygulamaya koyacak ve kadınlarımızın iş hayatına atılmalarını kolaylaştıracağız.

Kadın girişimcilerin finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması ve böylelikle kadın istihdamının artırılması amacıyla yaptığımız düzenlemeyle kadın girişimcilerin 100 bin TL’ye kadar ve 5 yıl vadeli kullanacakları krediler için Kredi Garanti Fonu aracılığıyla  yüzde 85 oranında kefalet imkânı sağlıyoruz.

Çalışanların ve işverenlerin kadın-erkek fırsat eşitliği bilincini güçlendirmeye yönelik  farkındalık oluşturucu programları artıracağız.

Kadınlarımız  için iş ve aile yaşamını uzlaştırma politikalarını hayata geçireceğiz.

Kadınlarımızın  iş hayatında  tutunmalarını kolaylaştırmak amacıyla kaliteli ve hesaplı kreş imkânlarını yaygınlaştıracağız.

Meslek kurslarına  katılan kadınlarımız için çocuk oyun odaları uygulamasını başlatacağız.

Doğum  nedeniyle ücretsiz izinde geçen sürelerin memuriyet kıdeminde  değerlendirilmesini  sağlayacağız.

İşçi ve memur tüm çalışan kadınlarımıza doğuma bağlı olarak ilk çocukta 2 ay, ikinci çocukta 4 ay üçüncü ve üzeri çocukta 6 ay yarı zamanlı, tam ücretli çalışma hakkı ve çocuğun okula başlama yaşına kadar kısmi süreli çalışma hakkı tanıyacağız.

Genel olarak şiddete, özel olarak da kadınlara ve çocuklara yönelik  şiddete karşı her türlü  yasal korunma sağlanması  ve yasaların etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacağız. Ayrıca, kadın ve çocukların şiddete uğradıklarında başvurabilecekleri, bilgi  ve destek alabilecekleri merkezleri daha işlevsel ve erişilebilir hale getireceğiz.

Kadına ve çocuğa yönelik  şiddete ilişkin  adalet, kolluk kuvvetleri, acil servis gibi kamu hizmetlerinin kayıt verilerine dayanan, düzenli istatistiki bilgi  üretilmesine yönelik  bir veri tabanı kurulmasını sağlayacağız.

2.6. Gençlik

Değişimden ve dönüşümden yana olan, gelecek odaklı politikalar üreten AK Parti gençlerin  partisidir. Gençlerimize güveniyor; gençliğimizi bugünün enerjisi, yarınların  teminatı olarak görüyoruz.

Bu doğrultuda; düşünen,  sorgulayan, kendini  ifade edebilen,  yeniliğe ve gelişmeye açık, farklılıklara saygılı, ahlaki değerlere  sahip, karar süreçlerine katılan, ülkemiz meselelerine ve çevreye duyarlı,  sağlıklı ve güçlü bir gençliğin yetişmesini hedeflemekteyiz.

Partimiz, gençlerimizin; siyasette, ekonomide ve toplumsal hayatta daha aktif rol almalarını sağlayarak, sorumlu, bilgili ve özgüven sahibi olmalarına azami önem vermektedir.

a. Neler Yaptık

İktidarlarımız döneminde, gençlerimizin aile içinde, yaşadıkları çevrede, okullarda  ve sosyal mekânlarda iyi yetişmeleri, bilinçli birey olmaları, kültür  ve spor ile ruhen ve bedenen güçlenmeleri için pek çok önemli adımlar  attık.

Gençlerimize yönelik  hizmetlerin bütüncül bir yaklaşımla sunulması ve yaygınlaştırılması amacıyla Gençlik ve Spor Bakanlığını kurduk.
Ulusal Gençlik ve Spor Politika Belgesini hayata geçirdik. AK Parti iktidarlarımız döneminde üniversite harçlarını
kamu olarak üstlendik, öğrencilerimizi büyük bir yükten
kurtardık.

Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak AK Parti olarak önceliklerimiz arasında yer aldı. Üniversiteye girişte  uygulanan katsayı adaletsizliğine son verdik.

Üniversitelerden ilişiği kesilen yaklaşık 800 bin öğrencimizin genel af düzenlemesi ile eğitimine devam etmesini sağladık.

Seçilme yaşını 25’e düşürdük.

Zorunlu askerlik süresini 18 aydan 12 aya, yedek subay askerlik süresini 15 aydan 12 aya, kısa dönem askerlik süresini 8 aydan 6 aya indirdik.

Yükseköğrenim gören gençlerimizin barınma, beslenme, burs ve kredi imkânlarını iktidara  geldiğimiz 2002’ye göre çok daha iyi seviyelere ulaştırdık.  2003’ten bugüne,  başvuru  yapan her üniversite öğrencimize burs veya kredi imkânı sağladık.

2002 yılında 494 milyon TL olan YURTKUR bütçesini yaklaşık 14’e katlayarak 2015 yılında 7 milyar TL’ye yükselttik.

İktidara geldiğimizde 450 bin gencimize kredi verilirken, bu rakamı yaklaşık 3’e katlayarak 340 bini burs, 925 bini kredi olmak üzere 1 milyon 265 bin öğrencimize burs veya kredi vermeye  başladık.

2002 yılında lisans öğrencilerine verilen  aylık 45 TL bursu artırarak 330 TL’ye yükselttik.

Yüksek lisans öğrencilerine verilen  aylık 90 TL bursu, 660 TL’ye, doktora  öğrencilerine verilen  aylık 135 TL bursu 990 TL’ye yükselttik.

2002 yılından  bu yana yükseköğrenim öğrencilerinin burs/öğrenim kredilerinde yapılan artış yüzde 567 olmuştur.

2002 yılında öğrencilere aylık 11 TL beslenme yardımı verilmekteyken, 2015 yılında 22 kat artışla aylık 240 TL beslenme  yardımı  vermekteyiz.

234 yeni yurt yaparak, yükseköğrenim öğrencilerimiz için yurt sayısını 190’dan 424’e, yatak kapasitesini ise 182 binden yüzde yüz artışla 383 bine yükselttik. 2002’de 75 il ve 57 ilçede öğrencilerimize yurt hizmeti  verilirken bugün 81 il, 155 ilçe ve KKTC’de hizmet verilmektedir.

Üniversiteli gençlerimiz için yerel yönetimlere yükseköğrenim yurdu yapabilme imkânı getirdik. Kamu özel işbirliği ile yurt yapımlarını özendirdik ve hızlandırdık.

Yurtlarımızın standartlarını yükselttik. Koğuş tipi odalardan,  modern odalara geçiş yaptık.

Yurtlarımızın teknolojik altyapılarını yeniledik.  Bütün yurt ve yuvalarda ücretsiz İnternet erişimi uygulamasını başlattık.

Gençlerimizi geleceğe hazırlamaya yönelik  bilgi  ve beceri kazandırmak üzere; Liderlik  ve Kişisel Gelişim  Seminerleri, Farkındalık Konferansları, Kariyer Sohbetleri, Din ve Değerler Eğitimi,  Dil ve Tasarım ile Müzik ve Görsel Sanatlar Kursları düzenlenmektedir.

Yurtdışı eğitim ve değişim programlarından yararlanan öğrenci  sayısını artırdık.

15-18 yaş arasındaki gençlerin  dernek kurabilmelerini sağladık.

Gençlik faaliyetlerinde bulunmak amacıyla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne kayıt ve tescilini  yaptıran  dernekler, 2002’de 125 iken 2015’te 695’e ulaştı.

Gençlik merkezleri ve kampları ile hareketlilik programlarını yaygınlaştırdık.

2002 yılında 74 olan gençlik merkezi sayısını, bugün 81 ilde 193’e yükselttik. 20 bin olan kültür  ve gençlik merkezleri üye sayısı, 45 kattan daha fazla artarak 2015’te toplam  922 bine ulaştı.

Gençlerimizin serbest zamanlarını  çeşitli sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle değerlendirmelerini sağlamak amacıyla Gençlik Kampları  inşa ettik. Bugüne kadar hizmete aldığımız 18 gençlik kampından 30.250 gencimiz yararlanmıştır.

Gençliğin  kişisel ve sosyal gelişimine katkı sağlayacak projelere destek verdik.

Elektronik Sorgulama, Yurdum Evim, Ücretsiz İnternetim ve Elektronik Değişim Dönüşüm Projeleriyle de gençlerimizin hayatlarını  kolaylaştırdık.

Gençlik Liderliği Projesi’ni başlattık. 193 Gençlik Merkezi’nde  827 gençlik liderimiz görevlendirildi.

STK’lar ve diğer kurum ve kuruluşların projeleri desteklenmektedir. Bugüne kadar 1.001 projede  478 bin gencimiz bu desteklerden yararlandı.  Özel ilgi bekleyen gençlerimize yönelik  başta Sosyal Destek Programı  (SODES) olmak üzere çeşitli sosyal programları yürütmekteyiz.

Gençlerimize yönelik  olarak 48 stadyum,  343 spor salonu, 568 futbol sahası, 24 atletizm pisti, 205 çok amaçlı spor tesisi inşa ettik.

Gençlerimiz için önemli bir tehdit  oluşturan uyuşturucu ile mücadele  konusunda “Uyuşturucu ile Mücadele  Şurası” düzenledik.

Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulunu kurduk, kapsamlı bir Eylem Planını kamuoyu  ile paylaşarak uygulamaya başladık. Bu kapsamda “Uyuşturucu ile Mücadele  Strateji Belgesi” ile“Uyuşturucu ile Mücadele  Eylem Planı”  hazırlık çalışmalarını sürdürmekteyiz.

İl kez genç istihdamı için teşvikler sağladık. 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanların istihdamını teşvik amacıyla gençlere ait SSK primlerini, belirli oranlarda 5 yıl boyunca karşıladık.

Genç girişimcilerin sermaye şirketlerine ilk defa vergi muafiyeti sağladık.

“100 Genç Girişimciye 100 Bin Lira Hibe Desteği” programını başlattık. Genç girişimcilere şirket kurma masrafları ve diğer harcamaları için 30 bin TL hibe olmak üzere 100 bin TL girişim sermayesi verilmeye başlandı.

İŞKUR tarafından verilen  kurslara katılan kursiyerlerin 15 günlük  SSK primlerini karşılıyoruz. Ayrıca kursiyer  başına 600 TL ücret ödüyoruz.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  de gençler eğitimden istihdama, karar alma süreçlerinden sosyal politikalara, kültürel faaliyetlerden yenilikçiliğe varıncaya kadar her alanda öncelikli hedef grup olmaya  devam edecektir. Eğitimin her kademesinde ve üniversitelerde gençlerimizin demokratik ve bilimsel eğitim zeminlerini daha da güçlendirecek, özgürlükleri geliştirmeye devam edeceğiz.

Cumhuriyet tarihinde en çok üniversite kuran iktidar olan AK Parti, eğitim almamış  genç bırakmayacaktır. Yükseköğretim kurumlarının kalitesi ve bilimsel-teknolojik olanakları artırılarak  nitelikli bir öğrenim ve araştırma-geliştirme süreci gerçekleştirilecektir.

Genç bilim insanları,  sanatçılar ve sporcular  gibi nitelikli gençler açısından Türkiye bir cazibe merkezi haline getirilecektir.

Yüksek lisans ve doktora  programları için yurtdışına gönderilen öğrenci  sayısını yükselteceğiz.

İktidarımız döneminde önemli seviyeye ulaştırdığımız üniversite yurtlarımızın kapasitesini daha da arttıracak, standartlarını geliştirmeye devam edeceğiz.

Nihai amacımız, yükseköğrenimde müracaat  eden tüm öğrencilerimize barınma  imkânı sağlamaktır.

Müracaat  eden ihtiyaç  sahibi ve başarılı öğrencilere burs, talep eden diğer tüm öğrencilere de kredi vereceğiz.

Çocuk, halk ve üniversite kütüphanelerimizi koleksiyon  bakımından çeşitlendirecek, içerik bakımından zenginleştirileceğiz.

Belirli  kıstaslar içerisinde, gençlerimizin bilgi  ve iletişim teknolojilerinden daha yaygın bir şekilde yararlanmaları için ücretsiz ünternet  erişimi imkanı getirecek yenilikçi paketler geliştireceğiz.

Gençlerimizin sosyal hayatta ve karar alma mekanizmalarında daha aktif rol almalarını sağlayacağız.

Hareketlilik programlarını özellikle dezavantajlı gençlerin katılımını  artıracak biçimde genişletip çeşitlendirileceğiz.

Seçilme yaşını 18’e indireceğiz.

Gençlerimizin şiddete ve zararlı alışkanlıklara yönelmelerini önlemek  üzere spor, kültür, sanat gibi alanlarda gelişimlerini destekleyici programların uygulanmasına devam edeceğiz.

Gençlerimizin spor ve sanatsal aktivitelerden daha yaygın bir biçimde yararlanması için gerekli koşulları  oluşturacak ve bütün illerde  gençlik ve kültür  merkezlerinin sayısını yeterli  hale getireceğiz.

Gençlerin  kültür  ve sanatla beslenmelerini, sanat icra etmelerini sağlayacak “Sanat Evleri” kuracağız. Gençlik enerjisini yansıtabileceğimiz uluslar  arası seviyede kültüre  katkı yapan yapan modern sanat kurumları oluşturacağız.

Gençlerin  modern sanat dallarıyla tanışabileceği “Gençlik Stüdyoları” kuracağız.

Engelli gençlerimizin yaşamlarını kolaylaştırmak, toplumla bütünleşmelerini sağlamak amacıyla gerekli fiziksel ve sosyal altyapıları güçlendirmeye devam edeceğiz. Toplumsal alan ve hizmetleri, engelli  genç bireylerin katılımına  olanak verecek şekilde düzenleyeceğiz.

Gençlik kamplarının fiziki şartlarını iyileştirecek, faaliyetleri gençlerin  tercihleri doğrultusunda çeşitlendireceğiz. Genç işsizliğinin önüne geçmek için “ulusal genç istihdamı strateji belgesi” hazırlayacağız. Gençlerin  ortaöğretimden yükseköğretime geçişte eğitim ve kariyer planlamasına yardım edecek “Kariyer Merkezleri” kuracağız. Lise veya üniversiteden mezun olmuş  gençlere iş ve kariyer konusunda yol gösterici destekler sunacağız.

Genç girişimciliğin güçlendirmeye yönelik  finansman, teknoloji, işletme  ve pazarlama gibi konularda programlar düzenleyeceğiz.

Üniversite öğrencilerinin kredi ve bursları  kesilmeden kısmi süreli çalışma yoluyla istihdama katılımlarını sağlayacak düzenlemeler yapacağız.

Hayat boyu öğrenme programlarını yaygınlaştırarak gençlere, temel ve mesleki beceriler  kazandıracağız.

Esnek çalışma biçimlerini geliştirerek özellikle gençlerin istihdama katılımının  önünü açacağız.

Meslek lisesi ve üniversite öğrencilerinin staj yapmalarını özendirici tedbirler alarak okul-sanayi işbirliğine katkıda bulunacağız.

Gençlik alanında yapılan inceleme  ve araştırmaların sayı ve kalitesini artıracağız.

2.7. Kültür ve Sanat

Türkiye Cumhuriyeti; Osmanlı, Selçuklu ve daha öncesine giden çok köklü ve kadim bir medeniyetin son halkasıdır.

AK Parti olarak medeniyet, kültür  ve sanat değerlerimizi muhafaza eden, yeniden  üreten ve gelecek nesillere  kaliteli bir biçimde aktaran, kültürel farklılıkları zenginlik olarak gören, herkesin kültür  ve sanat faaliyetlerine katkıda bulunduğu ve erişebildiği, estetik duygusu güçlü ve kültürlü bir toplum için çaba gösteriyoruz. Bize göre kültür  birikmeli, kemale ermeli,  çeşitlenmeli, çoğalmalı ve zenginlikle  buluşarak yaygınlaşmalıdır.

İktidarlarımız döneminde, kuruluş  felsefemizin özündeki değerleri koruyarak  toplumsal kimliğimizi güçlendirmeye özel önem verdik. Kültür  politikalarımızı bu anlayış çerçevesinde şekillendirdik. Geçmiş birikimimiz ile gelecek vizyonumuz arasında güçlü bağlar kurarak toplumsal kaynaşmayı temel hedef olarak gördük.

Kültürümüzün özündeki insanı merkeze alan adalet anlayışını, ahlaki değerleri,  toplumsal dayanışma  ruhunu, estetik hassasiyetleri, insanlığa  katkıda bulunma gayesini  siyasi anlayışımızın  temeli  olarak kabul ettik.

a. Neler Yaptık

Geçmişte kültür  denildiğinde ilk olarak akla “devletin faaliyetleri” gelirken,  AK Parti iktidarlarıyla birlikte bu yargı değişmeye başlamış; kültürel üretim  daha fazla topluma ve sivil alana kaymaya başlamıştır.

2002’den bu yana süren AK Parti iktidarlarında milli gelirin üç kat artması, on bin dolar sınırının geçilmesi, zenginliklerin daha geniş toplumsal kesimlerce  paylaşılması, kültür  ve sanat alanında da halka dayanan büyük bir canlılık doğurmuştur.

Uluslararası ölçekte planladığımız kültürel girişimler ve faaliyetler sayesinde kültürel mirasımız  sadece bizim değil, bütün insanlığın mirası olarak tanıtılmaya ve desteklenmeye devam etmektedir.

İktidarlarımız döneminde kültür  alanında edebiyattan sinemaya  tiyatrodan müzeciliğe  kültür  eserlerimizin restorasyonunda arkeolojik kazılara varıncaya kadar hemen her alanda önemli ilerlemeler sağladık.

Uluslararası standart  numarası  alan (ISBN) kitap sayısı 2002’de 16 bin iken, 2014’te 51 bine yükseldi. Kütüphanelerimizdeki kitap sayısını da yaklaşık 20 milyondan 31 milyona yükselttik. Bunun yanı sıra, halk ve çocuk kütüphanelerini rehabilite ediyoruz.  18 adet kütüphaneyi yenileyerek hizmete açtık. 50 adet kütüphanede de çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Yeni bir anlayışla toplam  6 adet Edebiyat Müze Kütüphanesi açtık.

Türk Edebiyatının  dışa açılmasını desteklemek  üzere 2005 yılından  bu yana ‘Türk Edebiyatının Dışa Açılımı’ (TEDA) projesini sürdürmekteyiz. Bu program kapsamında,  64 ülkeden 438 farklı yayınevini destekledik.  435 farklı yazarımızın 992 eserinin  59 dile çevrilmesini sağladık. Türk edebiyatının gelişimine katkı sağlayacak özgün edebiyat  eserlerini destekledik.

Yunus Emre Enstitüsünü kurduk ve yurt dışında Türk dilinin öğretimini etkin bir şekilde başlattık.

İktidarımız döneminde sinema alanında da çok önemli gelişmeler yaşanmıştır.  2002 yılında 1,9 milyon yerli film  seyirci sayısı 13 yılda 18 kat artarak 35,5 milyona ulaştı. Sinema seyirci sayısı 2002’de 23,5 milyon iken, 2014’te 61,4 milyona ulaştı. 2002’de yüzde 8’lerde olan yerli film  izlenme oranı ise bu yıl yüzde 58’e ulaştı.

Türk Sineması’nın son yıllarda  gişe ve uluslararası arenada elde ettiği başarılarda  devletin sektöre belli standartlar konularak  yaptığı desteklerin rolü yadsınamaz.

İktidara geldiğimizde özel tiyatrolara verilen  destek 850 bin TL iken, 2013-2014 sezonunda bu meblağı  4,3 milyon TL’ye ulaştırdık.  Destek verdiğimiz özel tiyatro sayısı ise 59’dan 221’e erişmiştir.

Vakıf kültür  varlıklarımızın envanterini çıkardık ve dijital ortama  aktardık. Diğer taşınmaz kültür  varlıklarının dijital ortama  aktarılması  çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

2002 yılı öncesinde 46 vakıf kültür  varlığının  restorasyonu ve onarımı yapılmış  iken 2003-2014 döneminde bu sayıyı 4 bin seviyesine  çıkardık. Yurtdışında ata yadigârı  medeniyet mirasımıza  da sahip çıktık.

313 adet taşınmazı “yapımı karşılığı kiralama” modeli ile değerlendirdik. 263 varlığı ise restorasyonu veya oranımı karşılığı kiraladık.

İktidarımız döneminde Selimiye Camii ve Külliyesi, Çatalhöyük  Neolitik  Kenti, Bursa ve Cumalıkızık ile Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj dünya mirası listesine  girmiştir.
Dünya mirası geçici listesinde  varlık sayımız 52’ye yükselmiştir. Ebru sanatımız, ‘İnsanlığın Somut  Olmayan  Kültürel Mirasının Temsili  Listesi’ne  Türkiye’nin 12. unsuru olarak kaydedilmiştir.

Yabancı ülkelerden  85 adet eserin ülkemize iadesini sağladık.

İktidarımız döneminde arkeolojik kazıları 2 kattan fazla artırdık. Kazı çalışmalarına 2002 yılında sağlanan destek 1,9 milyon TL iken 2014 yılında bu rakamı 38,8 milyon TL’ye yükselttik.

2002 yılında müze ve ören yerlerini ziyaret edenlerin sayısı 7,4 milyon iken 2013 yılında 29,5 milyona ulaşmıştır.

Çok sayıda müzemizi, çağdaş müzecilik  standartlarına göre yeniledik.  2002 yılında 93 olan özel müze sayımızı, 2014 yılında 206’ya yükselttik. 2014 yılı itibarıyla Kültür  ve Turizm Bakanlığına bağlı müze ve ören yeri sayısı 326’dır. Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, Hatay Arkeoloji Müzesi, Şanlıurfa Edessa Arkeopark ve Mozaik Müzelerini yenileyerek kültür hayatımıza kazandırdık.

2002 yılında Türkiye’de Bakanlık eliyle yapılmış  42 kültür merkezi varken, 2014 sonunda bu sayıyı 98’e ulaştırdık.

Çağdaş müzecilik  uygulamaları adına attığımız bir başka adım ise müzekart uygulamasıdır. Bu uygulama, kapsamı ve ücreti konusunda Avrupa’da bir ilktir.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  kültür  ve sanat alanının, idari örgütlenmesini yeninden  ele alacağız. Genel bütçeden  kültür  ve sanata ayrılan payı artıracağız.

Kültürün esas olarak sivil toplum inisiyatifinden beslendiğinin ve yeniden  üretildiğinin bilincinde olarak, sivil toplumun kültür  ve sanat faaliyetlerine aktif olarak katılabileceği mekanizmaları artıracağız.

Türkiye, çok katmanlı  ve zengin bir kültür  birikimine sahiptir. Türkiye’nin medeniyet birikiminin sunduğu imkânların uluslararası camiaya tanıtılması  ve evrensel kültüre,  düşünce ve sanat üretimine aktif olarak katkıda bulunmasını sağlayacağız. Bu kapsamda, kültürel etkinliklerimizin miktar  ve kalitesini artıracağız.

2023 ve ötesini  hedeflerken dünyayı  tanımış, Türkiye’nin meselelerine vâkıf, kendi toplumu ve tarihiyle barışık kültür ve sanat insanlarının yetişmesini sağlayacağız. Bu kapsamda; sahne sanatları, müzik, sinema, resim, animasyon, reklam, tasarım, estetik alanlarında kendi kültürel birikimimizin yanı sıra evrensel birikimden de istifade  edeceğiz.

Kültür  ve sanat eserlerinin özgürce üretilmelerinin önünü açacak hukuki altyapıyı  geliştireceğiz. Fikri mülkiyet haklarının kurumsallaşmasına yönelik  çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Kültür  ve sanat insanlarımızın yurtiçinde ve dışında tanıtımına önem verecek, bu insanlarımızı teşvik edici her türlü tedbiri alacağız.

Toplumumuzda simgesel değer ve kutsallık atfedilen kültürel varlıkların korunmasına özen göstereceğiz.

Medeniyet değerlerimizin kurumsal  taşıyıcısı olan vakıf geleneğimizi geliştirerek yaşatmaya ve yaygınlaştırmaya devam edeceğiz.

Dilimizin medeniyetimizle uyumlu bir şekilde geliştirilmesini sağlayacağız. Türkçe’nin Birleşmiş Milletler’in resmi dilleri arasına girmesi için girişimlerimiz artarak devam edecektir.

Farklı kültürlerin temel düşünce ve bilim eserlerinin Türkçe’ye çevirisini ve uzaktan eğitim yolu ile yabancılara Türkçe öğretimini sağlayacağız.

Medeniyet birikimimizin en önemli unsurlarından olan Osmanlıcanın etkin bir şekilde öğretilmesini, tarihimizle ve kültürümüzle olan bağlantının güçlendirilmesini sağlayacağız.

Yunus Emre Enstitüsünün yurt dışındaki merkezlerinde yürüttüğü Türk dilinin eğitim ve öğretiminin yanı sıra kültürel ve sanatsal faaliyetlerini aktif bir biçimde sürdüreceğiz ve bilimsel araştırmalara verdiği desteği artıracağız.

Tarihimizin önemli şahsiyetleri ve olayları ile masal kahramanlarının belgesel, dizi ve çizgi filmlere dönüştürülerek tanıtımının yapılmasını destekleyeceğiz.

Çocuklarımızın sevebilecekleri ve sorumlu birer birey olarak yetişmelerini sağlayacak içeriğe sahip bilgisayar oyunlarının ve animasyonların üretilmesini teşvik edeceğiz.

Tiyatro,  sinema, opera, bale ve müzik alanlarında yerli üretimi evrensel standartlarda teşvik etmeyi  sürdüreceğiz. Bir yandan bu alanlara canlılık kazandırmak için kurumsal düzenlemeler yaparken, diğer yandan da destek ve teşviklerle sivil katkıyı artıracağız.

Türk film  endüstrisinin dünyada sayılı endüstriler arasına girmesini sağlayacak tedbirleri alacağız. Kültürümüzün temel öğeleri  olan milli, dini, ahlaki ve folklorik değerlerin işlenmesine yönelik  etkin çalışan bir teşvik mekanizması  oluşturacağız.

Tarihi kent bölgelerindeki dokunun bütüncül olarak ortaya çıkarılması ve korunmasını sağlayacağız.

Başta kamu binaları  olmak üzere kültürümüze uygun mimari sentezin yapılmasını ve bir kentsel mimarlık stratejisi ile tasarım ve uygulama esaslarının oluşturulmasını sağlayacağız.

Şehirlerimizin kültür  ekonomisine yönelik  strateji  ve projelerini destekleyeceğiz.  Şehirlerde, AVM benzeri ticari faaliyet  alanlarında kültürel faaliyet  alanlarının  oluşturulmasını teşvik edeceğiz. Kitap merkezleri,  kitapçılar  çarşısı ve sahaflara mekân desteği vereceğiz.

Şehirlerimizin, kültür  ve sanat varlıklarımızın ve toplum kesimlerinin zaman içindeki  değişimlerini izleyecek şekilde Dijital Fotoğraf Arşivleri oluşturacağız. Böylece medeniyet birikimimizin gelecek nesillere  aktarılmasına katkıda bulunmuş olacağız.

Gençlerin  ilgisini çekecek, rol model olacak, değerlerimizin hatırlatılmasına ve anlatılmasına katkı sağlayacak “Şehir-İnsan” projemiz;  değerlerimiz ve gençler arasında bir köprü oluşturmaya, medeniyetin kilit taşlarını yerlerine yerleştirmeye imkân sağlayacaktır.

Ebru, hat, tezhip, minyatür, ahşap oymacılığı, çini, halıcılık, bakırcılık, telkâri gibi bize özgü veya en iyi örneklerinin ülkemizde üretildiği süsleme ve el sanatlarının farklı sunum
ve kompozisyonlarda birer ticari ürüne dönüştürülmesini sağlayacağız.

Yerel yönetimlerimizin kültür  sanat alanındaki hareket kabiliyetlerini geliştirecek ve mevcut  kültür  merkezlerinin yerel yönetimlere devredilmesini sağlayacağız. Kütüphane, kültür  merkezi ve müze gibi kültürel tesisleri yerel yönetimlere devredeceğiz.

Belediye, STK ve özel girişimcilerin kurduğu  tiyatroların artırılmasını destekleyeceğiz.

Toplumsal bütünlüğü, kimlik ve aidiyet  duygusunu güçlendirmek amacıyla kültürel ve sanatsal değerlerimizin eğitim kurumlarında ağırlıkla ele alınmasına  önem vereceğiz.

İlk, orta ve yükseköğretimde sanat ve estetik duygusunu geliştirici müfredatın oluşturularak uygulanmasını sağlayacağız.

Ülkemizde  okuma oranının  yükseltilmesini özendireceğiz. Bu doğrultuda özellikle halk kütüphanelerinin ve okul kütüphanelerinin sayı ve niteliğini artıracağız.

Milli Kütüphanenin kitap, süreli yayın ve dijital görsel malzeme ve arşivler açısından dünyanın önde gelen kütüphaneleri arasına girmesini hedefliyoruz.

Çağdaş kütüphanecilik anlayışı çerçevesinde  kullanıcı odaklı, nitelikli kütüphanecilik hizmetlerinin verilebileceği özelliklere  sahip yeni kütüphaneleri hizmete açmaya devam edeceğiz. Kütüphane ve arşiv materyallerini sayısallaştıracağız.

Tüm Halk Kütüphanelerimizin internet  erişimi ve bilgisayar konusundaki altyapı eksikliğini giderecek, kitap ve doküman  varlıklarını artıracağız.

Kültür  merkezlerinin sayısını ve niteliğini ihtiyaç  duyulan mekânlarda artıracağız. İnşa edilecek kültür  merkezleri için, yerelin  ihtiyaçlarını daha fazla yansıtan, çok fonksiyonlu, çağın gereklerine cevap veren tarzda yeni modeller geliştireceğiz.

Kültür  merkezlerinin drama, tiyatro,  resim ve müzik atölyeleri olarak amatör  ve profesyonel sanatçıların  sürekli eğitim gördüğü ve eğitim verdiği yerler olmasını  temin edeceğiz.

Kültür  merkezlerinde edebiyatın  her alanına yönelik okuma yazma ve edebiyat  zevkini geliştirici kurslar düzenleyecek; çocuk ve gençlerimizi Türk ve dünya edebiyatının klasikleriyle tanıştıracağız.

Eğitimin her kademesinde geleneksel kültür  ve dünya klasiklerinin okutulmasını sağlayacak, çocuk ve gençlerimizin kültür  birikimini daha fazla destekleyeceğiz.

Cami, kütüphane, medrese, saray, tarihi  kamu binaları gibi bütün kültür  varlıklarımızın mimari çizimleri ve projelerinin oluşturulmasını ve eserlerin  hasar görmesi durumunda tekrar inşa edilecek şekilde bu tasarım ve projelerin arşivlenmesini sağlayacağız.

Restorasyon Teknikleri Araştırma ve Uygulama Merkezi kurarak, bu alanda uluslararası standartlarda altyapımızı geliştirecek, yurtiçi ve yurtdışı  çalışmalarımızda kaliteyi artıracağız.

Restorasyonlarının yapılması ya da fiziki varlıklarının korunmasının yanı sıra, mekânların mimari kimliğine ve orijinal işlevine  uygun kullanılmasına yönelik  azami hassasiyet göstereceğiz.

Özel şahıs müzelerini teşvik edecek,  vatandaşlarımızın birikimlerinin değerlendirilmesini ve kullanıma açılmasını sağlayacağız.

Tüm illerimizde şehir müzelerinin kurulumunu tamamlayacak, illerimizin kültür  ve sanat varlıklarının koruma altına alınması ve gelecek nesillere  aktarılmasını sağlayacağız.

Seçilecek şehirlerimizde ulusal düzeyde doğa tarihi, modern sanatlar, İslam Sanatları, mimari, tarihi  halk kahramanları gibi tematik müzelerin kurulmasını sağlayacağız.

Başta özel müzeler ve kültür  merkezleri olmak üzere iş dünyasının kültür  ve sanata daha fazla bütçe ayırmalarını özendireceğiz.  Bu sayede yerli sanat yönetmenleri, küratörler ve editörlerin yetişmesinin hızlanmasını  hedefliyoruz.

Ülkemizde  en çok ziyaret edilen müze olan Topkapı Sarayında, medeniyet tarihimizin mimari, sanat tarihi,  eğitim, devlet ve yaşam biçiminin belirli bir bütünlük içerisinde sunulmasını sağlayacağız.

Geleneksel ve çağdaş sanatçılarımızın envanterinin çıkarılması, eserlerinin bir program dahilinde toplanması ve bu eserlerin  sergilendiği müzelerin oluşturulmasını sağlayacağız

Ankara ve İstanbul  illerinde ulusal müze komplekslerinin kurulmasını ve depolarda kalan bütün değerli  eserlerin sergilenmesini sağlayacağız.

Milli Arşivimizin bütün belgeleriyle düzenlenerek elektronik ortamda  araştırmacıların hizmetine sunulmasını sağlayacağız.

Kültür  kaynaklarımızın tıpkıbasım, sadeleştirme ve dijitalleştirme çalışmaları sonucunda modern teknolojinin imkânlarıyla gelecek kuşaklara ulaştırılmasına yönelik çalışmalarımızı hızlandıracağız.

Tiyatro, film  vb. kültür eserlerinin senaryo ve görüntülerine ilişkin derleme arşivlerini oluşturacak ve geliştireceğiz.

Arkeoloji eğitimine önem verip, Anadolu’nun kadim medeniyetlerini de kapsayan, Selçuklu, Osmanlı ve Orta Asya arkeoloji anabilim dallarını  geliştireceğiz. Arkeoloji ve sanat tarihi  bölümlerini birbirlerini besleyen ve destekleyen bölümler olarak düzenleyeceğiz.

Çanakkale Savaşları’nın 100. Yıl dönümünü sempozyumlar, paneller,  konferanslar, sergiler,  konserler, tiyatro oyunları ve kültürel etkinliklerle anılmasını sağlayacak
ve bu tarihi  hadisenin tarih ve kültür  dünyamızdaki yerini  ortaya koyacak çalışmalar yapacağız.

2.8. Spor

Sporu sağlıklı bir toplum olmanın ve sosyalleşmenin önemli bir aracı olarak görmekteyiz. Spor yoluyla nesillerimizin kötü alışkanlıklardan uzak bir ortamda  yaşam kalitelerini artırmanın yanı sıra, önemli bir hizmet alanında yeni iş imkânları oluşturabileceğimizi değerlendiriyoruz. Ayrıca spor, insanımızın  özgüvenini artırma  ve ülkemizin  uluslararası alanda daha iyi temsil  edilmesini sağlama gibi önemli etkilere sahiptir.

AK Parti olarak bu yaklaşımla,  sağlıklı ve hareketli  bir yaşamın gereği olarak toplumumuzda spor yapma kültürünü yerleştirmeyi, spor hizmetlerinin kalitesi ve çeşitliliğinin artırılarak  sporu geniş kitlelere yaygınlaştırmayı, sporun  her dalında daha fazla iş ve gelir imkânları oluşturmayı hedefliyoruz. Milletimizin spor ile ilişkisini izleyici olma konumundan çıkarıp aktif, katılımcı bir konuma  dönüştürmeyi öncelikli görüyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti iktidarlarımız süresince spora geçmiş iktidarların verdiğinden çok daha fazla önem verdik, sporcu ve kulüp sayısında, çeşitli sportif altyapılarda ve spor organizasyonlarında önemli gelişmeler sağladık.

2002 yılında 278 bin olan lisanslı sporcu sayısını 2015 yılında 5,6 milyona ulaştırdık.

2002 yılında 6.035 olan spor kulübü  sayısını 2015 yılında 13.280’e ulaştırdık.

Halkımızın daha yüksek başarılar beklediği Olimpiyatlara bilimsel veriler  ışığında sporcu hazırlamak amacıyla 19 ilde, 17 branşta Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM) Projesini uygulamaya başladık.

Spor yatırımlarına aktarılan kaynağı 2002 yılı seviyesi olan 63 milyon TL’den 967 milyon TL’ye yükselttik. Bu kaynaklarla  toplam  813 spor tesisini hizmete aldık.

Bu kapsamda; 2002-2015 döneminde 1 adet olan atletizm pisti sayısını 36’ya; 46 yüzme havuzunu  134’e;  277 olan stadyum sayısını 602’ye; 372 olan spor salonunu  1.087’ye; 578 olan futbol sahasını 1.146’ya; 264 olan çok amaçlı spor tesisi sayısını 469’a çıkardık. 28 ilimize olimpik ve yarı olimpik standartlarda yüzme havuzunun yapımını  sağladık. 48 adet yüzme havuzunun yapımına  da devam etmekteyiz.

İnsanımızın yaygın bir şekilde sportif faaliyetler yapmasında  önemli gördüğümüz amatör spor dallarına her yıl 50 milyon TL yardım yapmaktayız.

28 yaz olimpik, 4 kış olimpik, 3 paralimpik, 23 olimpik olmayan toplam  58 spor federasyonuna bu güne kadar 1,9 milyar TL yardım yaptık.

2004 yılında yaptığımız düzenlemelerle spor federasyonlarını siyasi tartışma  alanından  çıkardık ve bunlara bağımsızlık verdik.

Son 12 yılda ülkemizin  tanıtımına da önemli katkılarda bulunan 659 uluslararası spor organizasyonuna ev sahipliği yaptık. Bunlar arasında Erzurum Dünya Universiade Kış Oyunları, Trabzon Avrupa  Gençlik Olimpik  Oyunları, Dünya Büyükler Güreş Şampiyonası, Dünya Kadınlar Tenis Şampiyonası, Dünya Salon Atletizm Şampiyonası, FIS Snowboard Gençler Dünya Şampiyonası, Antalya  ITU Triatlon Avrupa  Kupası, Mersin  Akdeniz Olimpiyatları, Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası uluslararası düzeyde dikkat çeken bazılarıdır.

b. Neler Yapacağız

Spor alanında insan kaynağına ve altyapıya  yatırım yapmaya  devam edecek, yeni dönemde  bugüne  kadar oluşturduğumuz birikimin üzerine katma değeri yüksek daha nitelikli organizasyonlar ile mevcut  altyapılarımızın etkin kullanımını sağlayacağız.

Geliştireceğimiz spor altyapısı ve spor yapma kültürü  ile uluslararası etkinliklerde daha başarılı sonuçlara  imza atılmasını hedeflemekteyiz.

Yeni dönemde  sporcu sayımızın ve sportif niteliklerimizin artırılması birinci önceliğimiz olacaktır.

Eğitimin her kademesinde spor eğitimini çeşitlendirecek, okullarda  modüler bir anlayış içerisinde farklı spor branşlarının icrasına imkân verecek fiziki ve beşeri altyapıyı  güçlendireceğiz. Eğitim kurumlarının sportif altyapısından halkımızın da azami düzeyde istifade  etmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Yaşam alanlarına  yakın uygun yerlerde  çok amaçlı, uygun maliyetli spor tesisi projelerini hayata geçireceğiz.

Sportif yeteneklerin erken yaşta tespitine yönelik çalışmalar yapacağız. Sporcu öğrencilere desteğimizi artıracağız.

Uluslararası düzeyde başarılı sporcular yetiştirebilmek için sporcu seçme ve yönlendirme sistemlerini geliştireceğiz, uygun fiziksel altyapıyı  oluşturacak ve yeterli  donanıma sahip antrenör desteği sağlayacağız.

Sporun  aynı zamanda önemli bir istihdam alanı olduğunun bilinciyle geleneksel ve yeni spor mesleklerini tanımlayarak sertifikalandırma ve bu alanlarda  nitelikli eğitim imkânlarını artırma  konusunda gerekli programları oluşturacağız.

Ülkemizdeki  40’ın üzerindeki Sporcu Kamp Eğitim Merkezleri’nde, ulusal ve uluslararası müsabakalarda ülkemizi temsil  edebilecek sporcular  yetişmesini sağlayacağız.

19 ilde, 17 branşta 17-21 yaş aralığındaki yetenekli ve başarılı sporcularımızın yetiştirilmesini sağladığımız  Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezlerinin (TOHM) sayısını artıracağız. Bu merkezler yoluyla akademik koordinatörler ve tecrübeli antrenörler nezaretinde  bilimsel temellere  dayanan antrenman programları oluşturacağız.

2016 Rio Yaz Olimpiyat ve Paralimpik  Oyunlarına daha fazla sporcu ile katılımı ve daha başarılı sonuçlar  elde etmeyi hedefliyoruz.

Halkın spor yapma alışkanlığı edinebilmesine olanak sağlayacak şehir altyapılarını geliştireceğiz. Yaşam mekânlarını, spor yapmayı  ve hareketliliği sağlayacak şekilde tasarlayacak, kültür  ve spor aktivitelerinin gerçekleştirilebileceği mekânları iyileştireceğiz.

2015 Yılında 2,3 milyar TL büyüklüğe sahip 178 adet spor tesisinin yapımını  tamamlayarak hizmete sokacağız. Başta spor altyapısı görece zayıf olmak üzere, ihtiyaç  duyulan yerlerde  yeni spor tesislerine yatırım yapmaya  devam edeceğiz.

Mevcut  tesislerin fiziki durumlarını iyileştirecek, hem profesyonel sporcuların hem de halkımızın erişimi ile etkin kullanımını sağlayacağız.

Uluslararası organizasyonlar vesilesiyle önemli miktarlarda yatırım yaptığımız illerimiz başta olmak üzere, mevcut  spor tesislerimizin tanıtım faaliyetlerine ağırlık verecek ve bu tesislerimizin ulusal ve uluslararası düzeyde daha etkin kullanımını sağlayacağız. Büyük yatırımlar ile oluşan tesislerin atıl kalmaması  ve verimli bir şekilde çalıştırılarak istihdam ve katma değer üretmesi için özel sektörün öncülük edeceği yeni işletme  modellerini hayata geçireceğiz.

Bölgesel kalkınma perspektifi de dikkate alınarak spor turizmini geliştirme konusunda yeni adımlar  atacak, bu yörelerde  tesis ve insan altyapısını gelir getirici bir anlayış içerisinde geliştireceğiz.

Yerel yönetimlerin spor alanındaki sorumluluklarını artıracak, spor alanında kamu, özel, üniversite gibi farklı kesimler  arasında işbirliğinin geliştirilmesini destekleyeceğiz.

Spordaki şiddet ve doping  olaylarının önlenmesine yönelik  başta spor etiği olmak üzere bilinçlendirme ve bilgilendirme faaliyetlerine daha fazla ağırlık vereceğiz.

Merkezi idare, yerel yönetimler, üniversiteler, özel sektör gibi farklı kesimler  tarafından yapılmış  bulunan spor tesislerinin sayısal ve niteliksel olarak envanterini çıkarmaya dönük çalışmalarımızı tamamlayacak; geleceğe ilişkin planlamalarımızda bu envanteri  esas alacağız.

2.9. Çalışma Hayatı

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak çalışma barışını, çalışma hayatında  hakkaniyeti ve insan onuruna  yakışır çalışma ortamlarını tesis edilmesini esas alıyoruz.

İkinci atılım dönemimizde de evrensel standartlarda ve uluslararası taahhütlere uygun, kaliteli ve güvenceli bir çalışma hayatını tam olarak tesis etmeyi  hedefliyoruz.

Çalışma hayatında  şiarımız, çalışanın teri kurumadan hakkının verilmesidir. Bu şiarla, diğer alanlarda  olduğu  gibi, çalışma hayatının  merkezine de insanı koyuyoruz. Çalışan kesimlerimizin iş sağlığı ve güvenliği, kendi başına bir değer olduğu  gibi, verimli ve katma değeri yüksek bir üretim  yapısının da ön şartıdır.

a. Neler Yaptık

İktidarlarımız döneminde ilk olarak önem verdiğimiz husus, çalışan katılımcılığıdır. Bu çerçevede, sosyal diyalog mekanizmalarını güçlendirdik.

Çalışma barışının sağlanmasına yönelik  düzenlemeler yaptık.

Bu dönemde  ücretlerde de önemli iyileşmeler sağladık. Net asgari ücret reel olarak 2002-2014 yılları arasında yüzde 61,6 oranında artış kaydetti.  Net ele geçen ortalama memur maaşlarını  ise aynı dönemde  reel olarak yüzde 48,3 oranında arttırdık.

2010 ila 2013 yılları arasında uyguladığımız Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatları İyileştirilmesi Projemiz kapsamında 38 ilde yaklaşık 96 milyon TL kaynak aktararak, yaklaşık 326 bin vatandaşımıza  hizmet sunduk.

Aktif işgücü programları kapsamında kurs ve programlardan yararlananların sayısı 2002’de 1.497 kişi iken, 2014 yılında bu sayıyı 416.878 kişiye yükselttik.

2002-2014 yılları arasında 2 milyon 71 bin kişinin aktif işgücü programlarından yararlanmasını sağladık. Toplam  4,7 milyar TL kaynak kullandık.

İşsizlik sigortası fonunda  biriken  kaynak 2014 yılı sonunda itibarıyla 81 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2002 yılından bugüne  3,7 milyon kişiye yaklaşık 8,5 milyar TL işsizlik sigortası ödemesi  yaptık.

Çalışma hayatımızın  ihtiyaçlarını karşılayacak, AB ve ILO normlarına uyumlu, İş Kanununu ve Yabancıların  Çalışma İzinleri Hakkında Kanunu çıkardık.

Engelli istihdamına yönelikler teşvikleri uygulamaya koyduk, 2014 yılında bu teşviklerin kapsamını genişlettik.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununu çıkardık.

Sendikal mevzuatı, sosyal diyalog mekanizmaları etkin olarak işletilerek  ve AB normları ile ILO Sözleşmelerine uygun olarak Sendikalar  ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve diğer yasal düzenlenmelerle yeniledik.  Üyelikte  noter şartını kaldırarak sendikal örgütlenmeyi kolaylaştırdık. Sendikal işlemlerde e-devlet sistemine geçerek üyelik işlemlerini daha hızlı ve güvenilir hale getirdik.

2002’den bu yana asgari ücret artış oranı enflasyonun üzerinde gerçekleşmiştir. Asgari ücretteki  16 yaş ayrımını  2014 yılında kaldırdık.

1 Mayıs’ı “Emek  ve Dayanışma Günü” olarak kabul ederek resmi tatil ilan ettik.

Çalışma Bölge Müdürlükleri ile İŞKUR İl Müdürlüklerini birleştirerek hizmetlerimizi 81 ile yaydık.

Psikolojik  Tacizle Mücadele  Kurulunu oluşturduk; kamu ve özel sektör işyerlerinde eğitimler verdik.

İstihdam alanında fırsat eşitliği, işi değil insanı korumak, işverenler üzerine ek yük getirilmemesi ilkeleri  doğrultusunda hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisini 2014 yılında uygulamaya başladık.

İş sağlığı ve güvenliğini sağlamaya  yönelik  önemli düzenlemeler yaptık.

2014 yılında kamu işyerlerinde çalışan alt işveren işçilerine; taraf olunan toplu  iş sözleşmesinden yararlanma, kıdem tazminatını doğrudan ilgili  kamu kurumundan alma imkânı sağladık. Tüm alt işveren işçilerinin ücretlerinin ödenmesini ve yıllık ücretli  izinlerini kullanmalarını garanti altına aldık.

Çocuk İşçiliğinin Önlenmesinde Yerel Kaynakların Etkinleştirilmesi Projesini  2014 yılında beş pilot ilde uyguladık.

Yürürlüğe koyduğumuz vize rejimi değişikliği neticesinde hasta, yaşlı ve çocuk bakımında  çalıştığı bilinen yaklaşık 40 bin yabancının  kayıt altına alınmasını sağladık.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak, önümüzdeki dönemde  de insanı merkeze alan bir zihniyet içerisinde çalışma hayatımıza ilişkin reformlarımıza devam edeceğiz.

Kayıt dışılığın da önemli bir nedeni olan çalışma hayatındaki katılıkları azaltarak, istihdamın gelişimine sağlıklı bir zemin oluştururken, işletmelerimizin rekabet gücünü artıracağız.

Kıdem tazminatı sisteminde yaşanan sorunların çözümü amacıyla sosyal taraflarla diyalog içinde mevcut  durum tespiti ve mevzuat çalışması yapacağız.

Mevzuat düzenlemesi yaparak fazla çalışma sürelerinin aşılması halinde  işverenlere idari para cezası verilmesini sağlayacağız.

Özel sektör işletmelerinde eğitim birimleri kurulmasını teşvik edeceğiz. Özel sektör, meslek kuruluşları ile işçi ve işveren kuruluşlarının meslek eğitimi vermelerini özendireceğiz.

Sektörden gelen talepler  doğrultusunda iş ve eğitim dünyası için gerekli olan Ulusal Meslek Standartları hazırlanıp yürürlüğe konulacak, yürürlükteki standartlar en geç 5 yılda bir güncellenecektir.

Avrupa  Birliği ve ILO standartlarında oluşturduğumuz İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının  etkili bir şekilde uygulanması, hayati önemde  gördüğümüz bu alanda tüm ilgili  taraflarda zihniyet dönüşümünün sağlanması  ve gerekli kapasitelerin geliştirilmesi konularına  azami önem ve önceliği vermeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, kamuoyuyla paylaştığımız İş Sağlığı ve Güvenliği Eylem Planını kararlılıkla hayata geçireceğiz.

Kısmi zamanlı çalışma, staj, prim  desteği gibi araçlarla ve bilgi  toplum şartlarında  gelişen yeni işlerle genç ve kadın istihdamını artıracak bir çalışma ortamı  oluşturacağız.

Her düzeyde sosyal diyaloğun gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla hazırlanan “Çalışma Hayatında Sosyal Diyalogun Geliştirilmesi Projesi” ile “Dezavantajlı Kişilerin Sosyal Entegrasyonu ve İstihdam Edilebilirliklerinin Geliştirilmesi Operasyonu  Projesi”ni uygulayacağız.

Çalışma hayatında  kadın ve erkekler arasında eşit muameleyi ve eşit fırsatlar  sunulmasını sağlayacak şekilde AB standartlarını göz önünde  bulundurarak, babalık iznine ilişkin ilgili  mevzuatta gerekli değişiklikleri yapacağız.

Yabancıların  çalışma izinleri  ile ilgili  kırtasiyeciliği tamamen  ortadan kaldıracak, ilgili  tüm kurumlarla entegre olan yeni bir otomasyon sistemi  kuracağız.

2.10. Sosyal Güvenlik

AK Parti olarak sosyal devleti  etkili hale getirdik ve sosyal adaleti gözettik. Bu çerçevede, kalkınmanın  en önemli göstergelerinden biri olan tüm toplumun kapsandığı bir sosyal güvenlik şemsiyesini geliştirmeyi temel bir politika olarak benimsedik.

Tüm vatandaşlarımızı sosyal güvenlik  ve genel sağlık sigortası  kapsamına alırken aynı zamanda sürdürülebilir ve etkin çalışan bir sosyal güvenlik  sistemi  oluşturmayı hedefliyoruz.

Sosyal güvenlik  sistemimizi geliştirirken, çalışanlar, işverenler ve emekliler arasında hakkaniyetli ve sürdürülebilir bir denge oluşturulması temel ilkemizdir.

a. Neler Yaptık

İktidarlarımız döneminde, sosyal güvenliği temel bir hak olarak gördüğümüz için bu alanda önemli reformları hayata geçirdik.

Kasım 2002’de AK Parti olarak söz verdiğimiz tüm nüfusu ve tüm riskleri  güvence altına alan ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik  sistemi  oluşturma hedefimizi büyük oranda gerçekleştirdik.

Üç ayrı sosyal güvenlik  kurumunu (SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığını) tek çatı altında topladık.  Sosyal güvenlik kapsamını genişlettik. Nüfusun tamamına eşit, kolay ulaşılabilir hale getirdik.

Gerçekleştirilen düzenlemelerin etkisiyle  2006 yılında yüzde 77,9 olan sigortalı nüfus oranını, 2014 yılı itibarıyla yüzde 81,5’e çıkarttık. Kaliteli  sağlık hizmetini hedef alan genel sağlık sigortası  sistemini oluşturarak, nüfusumuzun tamamına yakınını Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamına aldık.

İstihdam teşvikleri ve kayıt dışıyla mücadele  neticesinde; 2002 yılında 12 milyon olan aktif sigortalı sayısı 2014 yılında 19,9 milyon kişiye ulaşmıştır. Son 12 yılda çalışma çağındaki nüfus yüzde 18 artış gösterirken, sosyal güvenlik  kapsamının genişletildiğinin bir göstergesi  olarak aktif sigortalı sayısı yüzde 66 oranında artış göstermiştir.

AK Parti olarak, emekliye enflasyonun oldukça üzerinde artışlar sağladık. 12 yılda emekli aylığını reel olarak; memurlarımızda yüzde 23, işçilerimizde yüzde 43, Bağ-Kur’lu esnafımızda yüzde 100, Bağ-Kur’lu  çiftçimizde yüzde 238 oranında artırdık.

Sağlığa erişimi kolaylaştırdık. Bir yıl içinde bir kişi için hekime müracaat  sayısı 2002 yılında yıllık 3,2 iken, genel sağlık sigortasının tüm vatandaşlarımıza kapsamına alması
ve istenilen  hastaneye başvuru  imkânının getirilmesiyle 2013 yılında bu oranı 8,3’e yükselttik.

Sosyal güvenliğe ilişkin  hizmetlere erişiminin artırılması amacıyla ülkenin  dört bir yanına Sosyal Güvenlik Merkezlerini (SGM) yaygınlaştırdık. İnsansız SGM ve 514 adet ilçemiz Mobil SGM’lerimizi hizmete aldık.

Kişilerin sosyal güvenceden  mahrum çalıştırılmasının engellenmesi adına kayıt dışı istihdamla mücadeleye  yönelik denetim faaliyetlerini yoğunlaştırdık. Etkin denetimler ve uygulamaya koyduğumuz düzenlemeler sonucunda, yüzde 47 olan kayıt dışı istihdam oranını ise 2014 yılında yüzde 36,3’e düşürdük.

Beşeri ilaçlarda  referans fiyat uygulaması ile kamu iskontosu uygulamasını başlattık.

SSK hastanelerini Sağlık Bakanlığına devrettik,  SSK eczanelerini kapatarak SSK sigortalılarının özel eczanelerden ilaç alabilmesini sağladık.

SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı birleştirilerek Sosyal Güvenlik Kurumunu (SGK) kurduk.

Devredilen Emekli Sandığı sigortalıları gibi, Devredilen SSK ve Devredilen Bağ-Kur sigortalılarının da SGK ile sözleşmeli  üniversite hastanelerine ve sözleşmeli  özel sağlık tesislerine doğrudan müracaat  edebilmesi imkânını  sağladık.

Sosyal güvenlik  uygulamalarında norm ve standart birliği sağlanması  yönünde düzenlemeler yaptık.

Emeklilik yaşı ve emekliliğe hak kazanmak için gerekli prim ödeme gün sayısı şartını kademeli  olarak yükselttik, emekli maaşı hesaplanmasında kullanılan parametrelerde değişiklikler yaptık.

Tahsil edilen prim  gelirlerinin dörtte  biri oranında SGK gelirlerine devlet katkısı yapılmasını sağladık.

2002 yılında 14,8 milyar TL olan prim  ve yapılandırma gelirleri 2014 yılında yaklaşık 134 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Bölgesel yatırımlarda prim teşviki ile 5 puan, Ar-Ge, özürlü ve genç-kadın teşviklerini uygulamaya başladık.

Bölgesel istihdam teşviklerini genişlettik, 5 puan teşvikine ilave olarak sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksleri dikkate alınmak suretiyle belirlenen 51 ilde, 6 puanlık ilave sosyal güvenlik primi işveren payı indirimi sağladık.

2006, 2008, 2011 ve 2014 yıllarında prim  yapılandırma uygulamaları kapsamında SGK’nın prim  alacaklarında yapılandırmaya gittik.

İlaç harcamalarında sürdürülebilirlik ve öngörülebilirlik sağlanması  amacıyla global  bütçe uygulamasına geçtik.

Devredilen Emekli Sandığı sigortalılarının ve bağımlılarının sağlık harcamalarını SGK’ya devrettik.

Yeşil kartlıların  sağlık harcamalarını genel sağlık sigortası kapsamında SGK’ya devrettik.

Zorunlu genel sağlık sigortası  için prim  ödeme gücü olmayanların ve genel sağlık sigortası  dışında kalan diğer kişilerin  gelir tespiti  işlemlerini yapmaya  başladık, nüfusun tamamına yakınının genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilmesini sağladık.

Prim ödeme gücü olmadığı tespit edilenlerin sağlık primlerinin devlet tarafından ödenmeye  başlanmasını sağladık.

2002 ve 2014 yıllarında GSYH’ya oran olarak, SGK toplam  gelirleri sırasıyla yüzde 5,6 ve yüzde 10,2 düzeyinde, SGK toplam  giderleri sırasıyla yüzde 8,0 ve yüzde 11,4 düzeyinde gerçekleşmiştir. Buna göre sosyal güvenlikte gelir- gider açığını GSYH’ya oran olarak 2002 yılındaki  yüzde 2,4 düzeyinden 2014 yılındaki  yüzde 1,2 düzeyine indirdik.

SGK’ya yapılan toplam  bütçe transferleri, GSYH’ya oran olarak 2002 yılındaki  yüzde 2,9 düzeyinden 2014 yılındaki  yüzde
4,4 düzeyine yükselmiştir.

GSYH’ya oran olarak, SGK’nın prim  tahsilatlarını 2002 yılındaki  yüzde 4,5 düzeyinden 2014 yılında yüzde 7,8 düzeyine, sigorta  giderlerini 2002 yılındaki  yüzde 5,1 düzeyinden 2014 yılında yüzde 7,8 düzeyine yükselttik.

SGK sağlık harcamalarını, GSYH’ya oran olarak 2002 yılındaki  yüzde 2,0 düzeyinden 2014 yılındaki  yüzde 3,1 düzeyine yükselttik.

AK Parti İktidarları  olarak sosyal güvenlik  alanında geçtiğimiz dönemde  vatandaşlarımıza yönelik  önemli icraatlar gerçekleştirdik. Bu çerçevede;

• Evlerinde  çalışıp gelir getirici faaliyet  yapmayan kadınlarımız için isteğe bağlı sigortalı olma imkânı getirdik.

• Engelli çocuğu olan annelere ilave gün hakkı verdik.

• 900 gün karşılığı ölüm  aylığı imkânı getirdik.

• Bağ-Kur ve SSK’lıların  sağlık hizmetlerine erişimini daha kolay hale getirdik

• Ev hizmetlerinde 10 günden  az çalıştırılanlara sigortalılık imkânı getirdik.

• Kısa vadeli prim  oranlarını sabitledik.

• Yer altında çalışan işçilerimizin fiili  hizmet zammı sürelerini genişlettik.

• Madencilerin emeklilik yaş koşulunu düşürdük. Mevcut koşullarda yıpranmayla 48,5 yaşında emekli olan madenci  43,5 yaşında emekli olabilecektir.

• Yeni özel düzenlemeler yaparak Soma faciasında hayatını kaybeden madencilerimizin hak sahiplerine ölüm  aylığı bağladık.

• Yurtdışında bulunan vatandaşlarımıza isteğe bağlı sigortalı olma imkânı getirdik.

• İzinle vatandaşlıktan çıkanlara (mavi kartlılara)  borçlanma hakkı verdik.

• Taksi ve dolmuş şoförlerinin sosyal güvenlik  kapsamına girmelerini kolaylaştırdık.

• Bağ-Kurlulara da iş kazası geliri  alma imkânı getirdik.

• Bağ-Kur kapsamında olan sigortalılar ile emeklilere her doğum için emzirme  ödeneği  vermeye  başladık. 2014 yılı için emzirme  ödeneği  olarak kişi başına 103 TL ayırdık.

• Bağ-Kur Sigortalılarına erken emeklilik hakkı getirdik.

• Yetim kız çocuklarına  evlenme  yardımı  imkânı getirdik.

• Krediyle  emekli olma kolaylığı  getirdik.

• Yurtdışında işçi çalıştıran işverenlere prim  desteği sağladık.

• Bağ-Kurluların sağlık hizmetlerine erişimini daha kolay hale getirdik.

• Bağ-Kurluların askerlik borçlanmasını kolaylaştırdık.

• Kendi nam ve hesabına çalışanlara doğum borçlanması yapabilme imkânı getirdik.

• Aylıksız izne ayrılan memurlara sağlık güvencesi getirdik.

• Engelli kamu memurları için kolay emeklilik imkânı sağladık

• 5510 Sayılı Kanun 4. maddesinin (c) bendine  tabi olanların borçlandıkları sürelerinin hizmete sayılmasını sağladık.

• YAŞ mağdurlarına iade-i itibar  sağladık.

• Terörle Mücadele  Kanunu kapsamına giren olayların kapsamını genişlettik.

• Vefat eden memurun dul ve yetimlerine aylık bağlanması için aranan 10 yıllık hizmet süresini 5 yıla düşürdük.

• Şehit ailelerine, maluller ile dul ve yetimlerine sağlanan hakları revize ettik.

• Eğitim öğretim yardımını  arttırdık ve kapsamını genişlettik.

• Terör ve harp malulü gazilerimizin sağlık haklarını genişlettik.

• Devlet memurlarına da doğum borçlanması yapabilme imkânı getirdik.

• Aylık bağlama  sürelerini kısalttık. Daha önce 3 ayı geçen aylık bağlama  süreleri  30 günün altına düşürülerek emekli olan vatandaşlarımızın tek gelir kaynağı
olan emekli aylığını elde edememesinden kaynaklı mağduriyetleri önlemiş olduk.

• Emekli aylıklarını  emeklinin evinde ödemeye  başladık. Bu kapsamda 2014 Nisan ayında 7.885, 2014 Kasım ayında 8.085 kişiye evinde ödeme yaptık.

• Fiş ve fatura toplamaya son verdik.

• T.C. Kimlik  No ile gelir ve aylık alma imkânı sağladık.

• Kütahya/Simav ve Van’da meydana  gelen depremler sonucunda malul  kalan sigortalı depremzedelere aylık hakkı verdik.

• İntibak Yasasını yürürlüğe koyduk. Böylece kapsamdaki kişilerin  yüzde 65,3‘ünü intibaktan yararlandırdık.

• Vefat eden sigortalını 65 yaşından büyük muhtaç durumda olan ana ve babasına Aylık hakkı getirdik.

• Her vatandaşımızın istediği hastaneye gidebilmesinin önünü  açtık.

• Vatandaşlarımızı ilaç kuyruklarından kurtardık.

• Evde sağlık hizmeti  imkânı getirdik.

• Doğum  borçlanması hakkını 3’e çıkardık.

• Tüp bebek tedavisinde vatandaşımızın yararına yenilikler getirdik.

• Yurtdışında tedavi olabilme süre sınırını kaldırdık.

• Trafik kazalarına bağlı tedaviler SGK tarafından karşılanmaya başlandı

• Yaşlılara yönelik  karşılanan sağlık hizmetlerini hem nitel hem nicel olarak artırdık.

• Gazilerimize sağlıkta ayrıcalıklar  sağladık.

• Kanser tedavisi gören hastalarımıza  sağladığımız hizmetleri artırdık.

• Engelli hastalarımızın diş tedavileri ile fizik tedavi ve rehabilitasyon tedavilerine yönelik  hizmetler  sağladık.

• Kalp, akciğer ve kornea nakillerinde ayrıcalıklar  sağladık.

• Gelir testine girmeyenlerin gelir testine girmelerini sağlayarak borçlarının taksitlendirdik.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak önümüzdeki dönemde  de sosyal güvenlik alanında sağladığımız  ilerlemeleri devam ettirecek, dünyada değişen şartlar ve gelişen standartları da yakından takip ederek sistemimizi güncelleyeceğiz.

Sosyal güvenlik  sistemimizin uzun vadeli mali sürdürülebilirliğinin sağlanması  amacıyla tedbirler almaya devam edeceğiz.

Sigorta  işlemlerinin otomasyonla yapılması  kapsamında çeşitli meslek mensuplarının tescil-terk  işlemlerinin elektronik ortamda  gerçekleştirilebilmesine yönelik  çalışmalar yürüttük
ve tam otomasyona geçiş kapsamında faaliyetlere devam edeceğiz.

Kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ücretle mücadele  edilerek kayıtlı çalışan sayısını artıracak ve prim  tabanını genişleteceğiz.

Prim yapılandırmalarını ekonomik kriz ve doğal afet gibi istisnai haller dışında uygulamayacağız.

Sağlık hizmetleri ve harcamalarında sürdürülebilirlik dikkate alınarak ilaç ve tedavi harcamalarını daha akılcı hale getireceğiz.

Sağlık bütçesinde kaynak etkinliğinin sağlanması amacına yönelik  çalışacağız. Özellikle hasta ve işlemin takibinin yapılması, suistimallerin önlenmesi, gereksiz ve
mükerrer tetkiklerin önüne geçilmesine yönelik  çalışmalara  hız kazandıracağız.

Giderek artan yaş ortalamamızı da dikkate alarak aktif ve sağlıklı yaşlanmayı destekleyeceğiz.  Yaşam boyu öğrenim programlarına daha iyi erişim  sağlayarak uzun çalışma yaşamını destekleyecek, ileri yaşlarda uygun istihdam olanaklarını geliştireceğiz.

Sektörel katkısının yanı sıra ülkemizdeki tasarruf eğilimini de güçlendireceğini öngördüğümüz tamamlayıcı emeklilik tasarruflarını destekleyeceğiz.

Sosyal güvenlik  ve prim  ödeme bilincini artıracak ve farkındalık oluşturacağız. Cari dönem prim  tahakkukunu ve tahsilatını artıracağız.

Koruyucu önleyici  sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacağız.

Sağlık hizmetlerinin doğru  kullanılması konusunda toplumu bilinçlendirecek ve farkındalık oluşturacağız. Sağlık sigortacılığını geliştireceğiz.

Emeklilik hizmetlerini etkinleştireceğiz.

Geçmişe olduğu  gibi önümüzdeki süreçte de düşük düzeyde maaş alan emeklilerimizin gelir seviyesini alacağımız tedbirlerle yükselteceğiz. Bu çerçevede; Temmuz ayında emekli maaşlarına  rutin  olarak yapacağımız artıştan sonra maaşı 1.000 liranın  altında kalan SSK ve Bağ-Kur emeklilerimize seyyanen 100 lira zam yapacağız. Maaşı 1.000 lira ile 1.100 lira arasında olan emeklilerin maaşını da 1.100 liraya tamamlayacağız. Bu artıştan emeklilerimizin yaklaşık yüzde 60’ının istifade  etmesini sağlayacağız.

Ticari faaliyette bulunan emeklilerimizden kesilen ayda yüzde 15 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primini yüzde 10‘a indireceğiz. 630 binden fazla emeklimizin yararlanacağı bu düzenlemeyle emeklilerimizin aylıklarına ortalama en az 50 liralık ayrıca bir artış sağlayacağız.

65 yaş aylığı alan vatandaşlarımızın 145 lira olan aylığını, 200 liraya çıkaracağız.

İmkânlarımız arttıkça emeklilerimize ve diğer sosyal gruplara  desteğimizi daha da artıracağız.

Bu ve benzeri tedbirlerimiz ile bir yandan gelir dağılımını iyileştirmeye, diğer yandan ekonomik canlılığımızı sürdürmeye devam edeceğiz.

Evde çocuk bakım hizmetleri yoluyla kayıtlı kadın istihdamını destekleyeceğiz.

Sosyal güvenlik  sözleşmelerine göre sağlık yardım hakkı elde etmiş sigortalıların ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık aktivasyon  ve provizyon sistemine dahil edilmesini sağlayacağız.

Sosyal güvenlik  kurumuna erişimi artıracağız. e-randevu projesiyle randevu  sistemini etkin ve daha kolay hale getireceğiz.

3. İSTİKRARLI VE GÜÇLÜ EKONOMİ

Ekonomide elde ettiğimiz başarılar; insanımızın  refahını artırmakta, daha kaliteli mekân ve çevre taleplerini tetiklemekte, beşeri sermayemizi güçlendirmekte, bilim ve yenilik alanına daha fazla kaynak ayırmamıza  yardımcı  olmakta,  ülkemizin prestijini artırarak dış politikada atacağımız adımlara önemli ölçüde güç vermektedir.

AK Parti olarak sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma için, ileri demokratik standartları ve evrensel hukuk normlarına dayalı olarak işleyen adil bir yargı düzenini  esas aldık. Yargı reformu başta olmak üzere, katılımcı demokrasi ve yönetim alanında sağlamakta  olduğumuz ilerlemeler, önemli bir aşamaya gelmiş  olan ekonomik dönüşüm sürecimizi sağlamlaştırmak açısından da kritik bir rol oynamaktadır.

Her alanda olduğu  gibi ekonomi alanında da yeni bir döneme  giriyoruz. Bu dönemde  bir yandan makroekonomik istikrar ve kazanımlarımızı güçlendirirken, bir yandan da mikroekonomik ve sektörel dönüşümlere odaklanacağız. Son 12 yılda, üst-orta gelir grubuna  yükselttiğimiz ülkemizin, yüksek gelir grubu  ülkeler arasına girmesi temel amacımızdır.  Güven ve istikrar  içerisinde büyüyecek  olan ekonomimizin temelini nitelikli, girişimci ve yenilikçi insanımız, bilgi  ve teknoloji ile katma değeri yükselten  işletmelerimiz oluşturacaktır.

Bugüne kadar olduğu  gibi bundan  sonra da;

• Mülkiyet hakkı ve girişim özgürlüğünü koruyacağız.

• Mevzuatın öngörülebilir ve sarih olmasını,  geriye yürümemesini sağlayacağız.

• Kazanılmış hakların korunmasını temin  edeceğiz.

• Yargı sisteminin hızlı ve tutarlı bir şekilde çalışması için gerekli ortamı  oluşturacağız.

• Kamunun etkin olarak işletilmesini ve öngörülebilirliği sağlayacağız.

• Adalet ve emniyetin tesis edildiği bir iş ve yatırım ortamı oluşturacağız.

• Özel sektörün ihtiyaç  duyacağı hizmetlere yönelik  temel fiziki ve sosyal altyapıyı  sunacağız.

• Üretken alanlarda,  yenilikçi ve girişimci özel sektör öncülüğünde büyüyeceğiz.

• Dışa açık bir ekonomi olarak her alanda rekabetçiliği geliştirecek, küresel yatırımları ve nitelikli insan gücünü cezbedeceğiz.

3.1. Büyüme ve Makroekonomik İstikrar

Uzun vadeli kalkınma amacımız, yeniden  şekillenmekte olan dünyada milletimizin temel değerlerini ve beklentilerini esas alarak gerçekleştireceğimiz yapısal dönüşümlerle ülkemizin uluslararası konumunu yükseltmek ve halkımızın refahını artırmaktır. Uygulayacağımız ekonomi politikalarında insanımızın  mutluluğunu ve refahını artırmayı temel hedef olarak görüyoruz.

Ekonomi,  AK Parti iktidarının güven ve istikrar ile milletimizin refahı ve gücü doğrultusunda her zaman çok önem verdiği bir alandır. Dışa açık ve dünyayla entegre bir ekonomik yapıyla yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi, serbest piyasa ekonomisine dayalı ekonomik kalkınma anlayışımızın vazgeçilmez prensibidir.

Birinci  atılım dönemimizde bu prensiple, uyguladığımız politikalarla ülkemizi  hem yerli hem uluslararası yatırımcı  için cazip bir ortam  haline getirdik ve uluslararası sermaye girişinde büyük artışlar sağladık. İkinci atılım döneminde de ekonomik büyümeyi bu anlayışımızdan taviz vermeden 

sağlayacağız.

a. Neler Yaptık

Siyasi istikrarın olmadığı bir ortamda makroekonomik istikrarı sağlamak mümkün değildir. Son 12 yıllık dönemde sağladığımız siyasi istikrar ve bu istikrara dayalı güven ortamı, önemli yapısal reformların gerçekleştirilebilmesine güçlü bir zemin hazırlamıştır.

Oluşturduğumuz güven ortamı  ve inşa ettiğimiz istikrar sonucunda, kalkınmamızın  önünde  engel teşkil eden enflasyon ve kamu açıkları gibi temel makroekonomik istikrarsızlık unsurları,  geçtiğimiz dönemde  büyük oranda sorun olmaktan çıkmıştır.

Böylece, kalkınma sürecini hızlandıracak alanlara odaklanmayı mümkün hale getirdik. Yüksek büyüme oranlarını yakaladığımız  ve dünyada yükselen bir ekonomi olarak ön plana çıktığımız bir süreci yaşadık.

Gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar ve güçlü düzenlemeler ile bir yandan ekonominin kırılganlığını azalttık, diğer yandan da piyasaların rekabetçi bir ortamda  serbestçe işleyişini sağladık.

Yakaladığımız istikrarlı büyüme ve güven ortamının devamı için ekonomide fırsat eşitliği  ve adaleti sağlayarak, hiç kimseye imtiyaz  veya ayrıcalık tanımadık.  Rekabeti iyi işleterek hiç kimse için korunaklı  kolay para kazanma alanı oluşturmadık, kurallı bir piyasa ekonomisi anlayışını hâkim kıldık.

Ekonomi politikalarımızı güven, istikrar, uyum, şeffaflık, tutarlılık ve öngörülebilirlik ilkeleri üzerine inşa ettik. Politikalarımızı ve elde ettiğimiz sonuçları,  şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaştık, tüm uygulamaların birbiriyle tutarlı olmasına  özen gösterdik.

Temel politikalarda süreklilik sağlayarak, halkımız ve ekonomik karar alıcılar için öngörülebilir bir ortam  oluşturduk. Devlet yönetiminde hesap verebilir bir anlayışı hâkim kıldık. Halkın bize verdiği yetkinin,  süresi sınırlı bir emanet olduğunun bilinciyle hareket ettik.

Bu ilkeleri  temel alan ekonomi politikalarımız sayesinde, tüm dünyada örnek olarak gösterilen bir ülke konumuna gelmiş bulunmaktayız. Güçlü ekonomik yapımız, küresel ekonomik krizden hızlı bir şekilde çıkmamızda etkili olmuştur.

Ülkemizin dünyada öne çıkan başarısı, yalnız makroekonomik büyüklüklere dayalı olmayıp, sağladığımız ekonomik ve siyasi istikrar  ortamını  gerekli sosyo-ekonomik reformlarla desteklememizin bir sonucudur.

Sağladığımız  istikrar  ortamında, kamu kesiminden kaynaklanan  riskler ortadan kalkmış, makroekonomik belirsizlikler azalmış, işletmelerimizin finansmana erişimi kolaylaşmış ve yatırımlar önemli ölçüde artmıştır. Bu durum, bir taraftan üretim  ve istihdamı, diğer taraftan büyümemizin asıl dinamiğini oluşturan özel sektörümüzün rekabet gücünü artırmıştır.

Türkiye, iktidarlarımız döneminde siyasi, ekonomik ve sosyal pek çok alanda önemli bir dönüşüm süreci yaşamıştır.

Gayri Safi Yurtiçi Hasılamızı, 2002 yılındaki  230 milyar dolar seviyesinden 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 800,1 milyar dolar seviyesine ulaştırdık. Kişi başına milli gelirimizi ise 3.500 dolar seviyesinden yaklaşık 3 kat artırarak 10.404 dolar seviyesine ulaştırdık.

2002 yılında satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir açısından AB ortalamasının yüzde 36’sı kadar gelire sahip olan ülkemiz, gelir seviyesini 2013 yılında AB ortalamasının yüzde 55’ine çıkarmıştır.

Makroekonomik istikrara  yönelik  aldığımız tedbirleri başarılı bir şekilde uygulamamız sonucunda, enflasyonu tek haneli rakamlara  gerilettik ve fiyat istikrarının sağlanması yolunda önemli bir yol kat ettik. Bu kapsamda, enflasyon 2002 yılındaki  yüzde 29,7 seviyesinden 2013 yılında yüzde
7,4 düzeyine gerilemiştir. 2014 yılında ise konjonktürel olumsuzluklara rağmen yüzde 8,2 olarak tek haneli rakamlarda gerçekleşmiştir.

2002-2014 döneminde, kamu maliyesi ve bankacılık kesimini güçlü bir yapıya kavuşturduk. Bu bağlamda,  Hazine borçlanma faizlerini yüzde 63,8 seviyesinden yüzde 7’lere kadar düşürdük. Böylece, ekonominin dış şoklara karşı kırılganlığını azalttık. 2014 yılında ise faizler yüzde 9,8 olarak gerçekleşmiştir.

Bütçe açığını 2002 yılındaki  yüzde 12 seviyesinden 2014 yılında yüzde 1,3 seviyesine  düşürerek  bu alanda çok ciddi bir iyileşme kaydettik.  Toplam  kamu borç stokunu ise aynı dönemde  yüzde 74 seviyesinden yüzde 33 seviyesine düşürdük.

Ekonomik  dönüşüm sürecinde  kararlı bir şekilde uyguladığımız reformların ve siyasi istikrarın kazanımlarını, son küresel ekonomik krizde daha belirgin bir şekilde gördük. Türkiye ekonomisi, oluşturduğumuz mali alanın da katkısıyla,
doğru  ve zamanında uyguladığımız makroekonomik politikalara ek olarak, sahip olduğumuz sağlam finansal sistem sayesinde, küresel kriz ortamında birçok ülkeye kıyasla pozitif  yönde ayrışmıştır.

Bu sayede Türkiye, küresel ekonomik krizden en hızlı çıkan ve küresel ekonomik belirsizliklerden en az etkilenen ülkelerden  biri olmuştur. 2002-2014 döneminde ortalama büyüme oranımız yüzde 5 civarında  olmuştur.

2002’de en zengin yüzde 10’luk kesimin ortalama geliri en yoksul yüzde 10’luk kesimin gelirinin 18,3 katı iken, 2013 yılında bu oran 11,7 katına gerilemiştir. Böylece, giderek daha adil bir gelir paylaşımını sağlamış olduk.

Büyük oranda faiz harcamalarına ayrılan kaynaklar, oluşturduğumuz güven ve istikrar  ortamında sosyal politikalara, yatırımlara ve personel  harcamalarına kaydırılmıştır. Eğitim, sağlık ve sosyal koruma  harcamalarının tamamını  içeren sosyal harcamaların GSYH’ya oranını, 2002 yılındaki yüzde 13,7 seviyesinden, 2013 yılında yüzde 18,1 seviyesine çıkardık, 2014 yılında da yüzde 18,4 seviyesine  yükselmesini bekliyoruz. Sosyal devlet anlayışımızın  bir gereği olarak, sosyal harcamaların genel devlet harcamaları içerisindeki payını da aynı dönemde  yüzde 33’ten yüzde 45’e yükselttik, bu payın 2014 yılında da yüzde 46’ya yükselmesini bekliyoruz.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak, günümüzün rekabetçi dünyasında insana, insanın niteliklerine, sağlıklı bir sosyal ortama  yapılan yatırımların, aynı zamanda ekonomik potansiyelimize yapılan bir yatırım olduğunu bilerek, ekonomi politikalarımızı güçlü sosyal politikalar ile bütünleştirmeye devam edeceğiz.

Önümüzdeki dönemde  yurtiçi üretimi artırma  ve ithalata bağımlılığı azaltma perspektifiyle, imalat  sanayiinin GSYH içindeki  payının artırılması,  yapısal dönüşüm açısından önem arz etmektedir. AK Parti, bu yapının oluşturulması için verimlilik artışının ve sanayileşmenin hızlandırılması gerektiğinin farkındadır. Özel sektör öncülüğünde, Ar-Ge’ye daha fazla ağırlık vererek, ihracata dayalı ve rekabetçi bir üretim  yapısıyla bunu gerçekleştirmeye kararlıyız.

Son 12 yılda, önemli bir kalkınma hamlesi yapan ülkemiz, gelişmiş ülkelere yakınsama sürecini hızlandıracaktır.

Önümüzdeki dönemde  de makroekonomik ve finansal istikrarın güçlü bir biçimde sürdürülmesi, ekonomi politikalarımızın başarısında vazgeçilmez bir unsurdur. Cumhuriyetimizin 100. yıl ufkunu ortaya koyan 2023 vizyonumuz ile katılımcı bir yaklaşımla  hazırladığımız planlarımız ve dönüşüm programlarımız yol haritamız  olacaktır.

Yüksek ve istikrarlı büyümeye yönelik  temel stratejimiz, özel sektör öncülüğünde, dışa açık ve rekabetçi üretim yapımızın geliştirilmesidir. Verimlilik artışı ve sanayileşme sürecinin güçlendirilmesi, bu stratejimizin temel yapı taşlarını oluşturmaktadır.

Yurt içi tasarruflarımızın artırılması ve daha üretken alanlara yönlendirilmesi, özel sektör yatırımlarının artırılması yoluyla imalat  sanayiinin GSYH içindeki  payının yükseltilmesi ve işgücü verimliliğimizin geliştirilmesi suretiyle istikrarlı büyümeyi devam ettireceğiz.

Bu kapsamda, büyüme stratejimiz 5 temel eksen üzerine oturmaktadır. Bu eksenler, büyüme stratejimizin hayata geçirilmesi açısından önümüzdeki dönemde  önemli politika alanları olacaktır.

• Makroekonomik istikrarın güçlendirilmesi,

• Beşeri sermayenin geliştirilmesi ve işgücü piyasasının etkinleştirilmesi,

• Teknoloji ve yenilik geliştirme kapasitesinin artırılması,

• Fiziki altyapının güçlendirilmesi,

• Kurumsal kalitenin iyileştirilmesi.

Son dönemde  sağladığımız  istikrarın güçlendirilerek korunması  kapsamında,  kamu gelir ve harcamalarında kalitenin artırılmasına yönelik çalışmalar yapacağız.

Kamu harcamalarının toplam  hâsıla içerisindeki payının artırılmamasına ve böylelikle kamunun  özel sektörü dışlayıcı etkisinin en aza indirilmesine dikkat edeceğiz.

Verginin  tabana yayılması  gibi gelir artırıcı çalışmalarla oluşturulacak mali alan ile yeni politikaların uygulanmasına imkân sağlayacağız.

Fiyat istikrarını güçlendirecek para politikası çerçevesini koruyacağız.

Cari açığın kalıcı çözümüne yönelik  politika ve önlemleri hayata geçireceğiz. Bunlara paralel olarak, yurtiçi tasarrufların artırılmasına yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Türkiyemiz, hızlı gelişme sürecini destekleyecek genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahiptir. Önümüzdeki dönemde nüfus dinamiklerinin sunduğu fırsattan  en yüksek düzeyde yararlanmak amacıyla, işgücüne  katılımı artıracağız, eğitimin özellikle nitelik  yapısının geliştirilmesini sağlayacağız.

İşgücü piyasasının  ihtiyaçlarıyla uyumlu bir biçimde, beşeri sermayenin geliştirilmesine yönelik  eğitim politikaların yanı sıra, uygun çalışma ortamı sağlanarak nitelikli insan gücünün ülkemize çekilmesini sağlayacak, teknoloji geliştirme yeteneği  ve kurumsal  kalite alanlarına  önemli girdi  temin edeceğiz ve böylece büyümeye katkı sağlayacağız.

Önümüzdeki dönemde, çevre faktörünü de dikkate alan Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerini özel sektör odaklı olacak şekilde artıracağız. Elde edilecek çıktıların ticarileştirme ve markalaşma süreçlerini hızlandırarak  katma değer artışı sağlayacağız.

Kamu altyapı yatırımlarımızı, ekonomide üretimin sağlıklı olarak gelişmesini destekleyecek, ancak kaynak israfına yol açmayacak biçimde planlayacağız.  Kamu eliyle yapacağımız nitelikli altyapı yatırımları, özel sektör yatırımlarını güdüleyerek üretim  kapasitesini artıracak; bir taraftan da verimlilik bazlı büyüme dinamiğine katkı sağlayacaktır.

Firma ve ülke düzeyinde kurumsal  kaliteyi artırarak, istikrarlı ve yüksek büyümeye katkı sağlayacağız. Firmalarımızın yönetişim süreçlerinin iyileştirilmesi, ömürlerinin uzatılması ile verimlilik ve ölçek sorunlarının çözümüne odaklanacağız. Aynı kapsamda, kayıt dışılık ve yolsuzlukla mücadeleye devam edeceğiz.

Vergi düzenlemelerinde öngörülebilirlik ve istikrarı gözetecek; fikri mülkiyet ve patent haklarını koruyacak, piyasaların etkin işlemesini sağlayacak ve yatırım ortamını güçlendireceğiz.

Ülkemizdeki  karar alma süreçlerinin daha sağlıklı bir şekilde işlemesine  imkân sağlayacak, yatırım ve üretimin cazip hale getirilmesi yoluyla, üretim kapasitesini daha hızlı bir biçimde artıracağız.

Özellikle üretken alanlara yeni uluslararası doğrudan yatırım girişlerini artırmayı sağlayarak hem teknoloji transferi yoluyla verimliliği artırıcı hem de doğrudan istihdam yaratıcı sonuçlar  elde ederek, büyümeye katkı sunmayı  hedefliyoruz.

Tarım sektörünün yıllık ortalama yüzde 3’ün üzerinde büyümesi ve GSYH içerisindeki payının dönem sonunda yüzde 6,8 olması, hizmetler  sektörünün ise GSYH’ya paralel bir eğilim sergilemesini beklemekteyiz.

3.2. Ödemeler Dengesi

AK Parti olarak, ekonomide yapısal dönüşümü sağlamada  üretim  ve ihracat kalitemizi  artırmaya odaklandık. Bu yaklaşımla  birinci atılım döneminde, Türkiye’nin hızlı büyüme dönemlerinde yaşadığı yüksek cari işlemler açığının altındaki  yapısal sorunlara  yönelik  politikalarımızı ikinci atılım döneminde de sürdüreceğiz.

Yeni Türkiye’nin ekonomi politikalarının esası, iç ve dış nedenlerine yoğunlaşarak cari açığı düşürmeye devam ederken, büyümeyi daha iyi bir ödemeler  dengesi bilançosuyla gerçekleştirmek şeklinde olacaktır. Yerli üretimi destekleyecek programlarla, dış ticaret dengesini iyileştirmeyi, artan kaynaklarımızı  üretken alanlara yönlendirerek daha fazla gelire dönüştürmeyi hedefliyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti iktidarlarımız döneminde, ihracatın  GSYH’ya oranı 2002-2014 döneminde yıllık ortalama yüzde 17 olarak gerçekleşmiştir. 2002-2014 gerçekleşmelerine göre yıllık ortalama ihracat artışı nominal olarak yüzde 14,2, reel olarak yüzde 8,9 olmuştur.

Bu dönemde  yaşanan küresel krize rağmen,  ihracatımız artış eğilimini sürdürmüştür. İhracat fiyatları, bu dönemde dalgalı bir seyir göstermiş ve yıllık ortalama yüzde 4,6 oranında artmıştır.

İhraç pazarlarımız çeşitlendirme stratejimizle, AB dışı pazarların toplam  ihracatımız  içerisindeki payını, 2002-2014 döneminde yüzde 43,3 seviyesinden yüzde 56,5 seviyesine yükselttik.

İthalatın  GSYH’ya oranı, 2002-2014 döneminde yıllık ortalama yüzde 26,5 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde  yıllık ortalama ithalat  artışı nominal olarak yüzde 16,3, reel olarak yüzde 9,9 olarak gerçekleşmiştir.

Ekonomik  büyüme ve istikrara  bağlı olarak, dış borç stokunda  kısa vadeli borçların ve özel sektörün payı artarken kamunun  payında azalma kaydedilmesini sağladık.

2002 yılında 28,1 milyar dolar olarak devraldığımız Merkez Bankası net rezervlerini, 2014 yılı sonunda 127,3 milyar dolara ulaştırdık. 2012 yılında yurtiçinde üretimi artırmaya yönelik, sektörel ve bölgesel  boyutları olan yatırım teşvik programını uygulamaya koyduk.

2013 yılında yurtiçi tasarruf oranlarını artırmak  ve cari açığı kontrol  altında tutmak amacıyla tüketici  kredilerini sınırlayan, ihracat ve KOBİ kredilerini destekleyen kararlar aldık.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak, yeni yatırımlar ve imalat  sanayiimizde yaşanacak dönüşümlerle, 2023 yılında 500 milyar dolar mal, 150 milyar dolar da hizmet ihracatına  ulaşmayı  hedefliyoruz. Mal ihracatımızda ana hedefimiz, dünya ihracatından yüzde 1,5 pay almaktır.  İhracattaki bu olumlu performansın yanında, cari açık konusunu da dikkatle takip ediyor,  gerekli yapısal ve konjonktürel tedbirleri alıyoruz.

Üretimde dönüşümün yüksek katma değerli  ürünler lehine sağlanmasını, yerli girdi  üretimini ve kullanımını teşvik ederek ithalata  bağımlılığını ve bu suretle cari açığı azaltmayı amaçlayan  “İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması Öncelikli Dönüşüm Programımız”la dış ticaret açığının GSYH’ya oranını azaltmayı hedeflemekteyiz.

Ayrıca ihracatın  ithalatı  karşılama oranını yüzde 70’e ulaştırmayı ve ihracatın  kalitesini artırarak, orta ve yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içerisindeki payını yaklaşık yüzde 40’a ulaştırmayı hedeflemekteyiz. Program  kapsamında;

• Türkiye’nin girdi tedarik ihtiyacı envanteri  dikkate alınarak Girdi Tedarik Stratejisini (GİTES) güncelleyeceğiz.

• Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlere  yönelik  Ar- Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerine öncelik verilmek suretiyle, Türkiye Sanayi Stratejisi ve Sektörel Stratejiler hazırlayacağız.

• Orta ve yüksek teknolojili ürünlere  yönelik  yeni yatırım destek programları oluşturacağız.

• Firmaların orta-yüksek  ve yüksek teknolojili ürün üretimine odaklanması amacıyla yatırım destek programlarının uygulamasına başlayacağız.

• İthalat bağımlılığını azaltmayı esas alan büyük ölçekli yatırımları ve stratejik sektör boyutlarını içeren yeni teşvik sistemini etkili olarak hayata geçireceğiz.

• Yerlilik  oranını artırmak  amacıyla, tedarik zincirindeki işletmeler arasındaki işbirliğini ve katma değer artışını sağlayacak kümelenme faaliyetlerini destekleyeceğiz.

• Türkiye’nin geleneksel ihracat pazarlarındaki payını düşürmeden, AB-dışı ülkelere olan mal ve hizmet ihracatını  artırmak  için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

• İhracat desteklerinde etkililik esas alınacak, gelişme potansiyeli olan sektörlere  öncelik vereceğiz.

• Türkiye’nin ikili ve çok taraflı yükümlülükleri çerçevesinde yurtiçi üretimde yerli ara malı kullanımının ve katma değerin  artırılmasını sağlayacağız.

• Tasarım konusunda üniversite-sanayi işbirliği alanlarını genişleterek, yenilikçi üretim  yapısını güçlendireceğiz.

• Tüketime  yönelik  ihraç ürünlerinde özgün tasarım faaliyetlerini özendirecek, nitelikli tasarımcı yetiştirilmesini sağlayacağız.

• Patent tescili ve uluslararası marka oluşturulmasını destekleyecek, tanıtım ve pazarlama konusundaki destekleri, ihracatçıların ihtiyaçları doğrultusunda geliştireceğiz.

• Enerji sektöründe girdi  mahiyetinde olan ve üretilmesi yüksek katma değer sağlayacak hedef ürünler listesi çıkarılacak ve bunların  üretimine yönelik  yatırımlar desteklenecektir.

• Enerji üretim  tesislerinde kullanılan teçhizatın yurtiçinde üretimini destekleyeceğiz.

• Rüzgâr, güneş, hidroelektrik gibi alternatif enerji kaynakları üreten tesislerde  kullanılan, makine ve teçhizatın yurtiçi üretiminin payını artıracağız.

• MTA’nın yurtdışında da madencilik faaliyeti yapabilmesini sağlayacağız.

• Demir çelik sektörünün hurda girdiye olan bağımlılığını azaltacağız.

• İnorganik  kimya, biyoyakıt, alternatif kompozit malzemeler gibi alanlarda  Ar-Ge faaliyetlerini teşvik edeceğiz.

• Elektrikli  araçlar için prototip batarya üretimini gerçekleştireceğiz.

• Yüksek teknolojili ürünlere  yönelik  yatırımları ülkemize çekmek üzere serbest bölgelerin cazibesini artıracağız.

• Yerli makine üreticilerinin rekabet gücünü  artıracak mekanizmalar oluşturacağız.

• Atıkların  ekonomiye kazandırılmasına önem vereceğiz.

• Yerli makine üreticilerinin yurtiçinde rekabet güçlerini artırmak  için finansal ortamı  iyileştirmeye yönelik mekanizmalar oluşturacağız.

• Dâhilde İşleme Rejimi, ihracata yönelik  üretimde yurtiçinden girdi  tedarik edilmesini teminen gözden geçirecek ve gerekli tedbirleri alacağız.

• Tohumculuk geliştirme ve üretim  kapasitemizi artıracağız.

• Özellikle son dönemde  ticaret ortaklarımızda yaşanan gelişmelere bağlı olarak ihracatçılarımızın yeni pazarlara erişmesine yönelik  mevcut  imkânları iyileştireceğiz.

• e-Ticaretin,  ihracatın  artırılmasında etkili bir araç olarak kullanılması amacıyla gerekli mekanizmaları geliştireceğiz.

• Yerli ürünler gibi ithal ürünlerin de sağlık, çevre, enerji verimliliğine dair teknik düzenlemelere uygunluğunu sağlayacağız.

• Uluslararası hizmet ticareti  müzakereleri kapsamında, ülkemiz yatırımcılarının yurt dışında haklarının  teminat altına alınması ve korunmasını sağlayacağız.

3.3. Enflasyon ve Para Politikası

AK Parti olarak ekonomide temel prensibimiz, enflasyonun kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli oranlarda tutulmasıdır. Bu prensiple, para politikalarının temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek konusundaki kararlılığımız devam etmektedir.

İkinci atılım döneminde de para politikası,  finansal istikrarı  gözetecek ve fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla uygulayacağımız büyüme ve istihdam politikalarını destekleyecektir.

a. Neler Yaptık

AK Parti iktidarları, para politikasının maliye politikasıyla uyumuna özen göstermiş ve enflasyonla mücadeleyi, ekonomik istikrarın temellerinden biri olarak görmüştür.

2002–2005 yılları arasında TCMB tarafından, açık enflasyon hedeflemesine geçiş rejimi olarak tanımlanan örtük enflasyon rejimi uygulanmıştır. 2005 yılına gelindiğinde, enflasyonun oranı ve oynaklığı  azaltılmıştır.

Merkez Bankası 2006 yılında, gerekli ön koşulların büyük oranda oluştuğunu ve açık enflasyon hedeflemesi rejimine geçileceğini ilan etmiştir. Türkiye’de enflasyon hedefi “nokta hedef” olarak, 3 yıllık bir süre için belirlenmektedir.

2002 yılında yüzde 29,7 seviyesinde olan yılsonu  TÜFE enflasyonunu, 2004 yılında tek haneye indirdik. 2012 yılı sonunda, enflasyon yüzde 6,2 değeri ile son 44 yılın en düşük oranını yakaladı.

2002 yılında yüksek seviyede bulunan enflasyon beklentileri ile hedef enflasyon arasındaki fark, 2002-2006 döneminde büyük oranda azalmış ve sıfıra yakınsamıştır. Söz konusu fark, 2007-2014 döneminde ise dalgalı bir seyir izleyerek, ortalama yüzde 2,4 seviyesinde seyretmiştir.

2002 yılında gösterge tahvil  faizi yüzde 70 seviyelerinde iken, faizlerde önemli bir düşüş süreci yaşanmış ve 2010 yılından  itibaren  gösterge tahvil  faizi yüzde 10’lu seviyelerin altında seyretmiştir.

2004 yılı itibarıyla, gösterge tahvilin reel faizi yüzde 15 civarlarında iken, küresel finans krizi sonrasında  kamuda bütçe disiplinin korunması  ve takip eden dönemde  özel sektörde basiretli borçlanmanın desteklenmesi ile reel faiz, yüzde 5’li seviyelerin altına gerilemiş ve ortalama yüzde 2 civarında seyretmiştir.

2002 yılı sonunda 28,1 milyar dolar düzeyinde bulunan (altın dâhil) döviz rezervlerimizi, 2014 yılı sonu itibarıyla 127,3 milyar dolara ulaştırdık.

2002 yılında 1 milyar dolar düzeyinde bulunan altın rezervlerimizi, 3 Nisan 2015 tarihi  itibarıyla 19,5 milyar dolar düzeyine ulaştırdık.

Bu dönemde, Türk Lirasından  altı sıfır attık ve Türk Lirasının itibarını  pekiştirecek  bir simge belirleyerek uygulamaya koyduk.

b. Neler Yapacağız

Para politikalarının temel önceliği,  fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Para politikası finansal istikrarı  da gözetecek ve fiyat istikrarını sağlama amacıyla çelişmemek kaydıyla, hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyecektir.

Enflasyon  hedeflemesi, temel para politikası rejimi olmaya  devam edecektir.

Enflasyon  hedefleri,  hükümetimiz ve Merkez Bankası tarafından üçer yıllık vadeler için belirlenecektir.

Dalgalı döviz kuru rejimi sürdürülecektir.

Merkez Bankasının fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisinin belirlemesi, esas olmaya  devam edecektir.

Finansal İstikrar Komitesi ve Gıda Komitesi,  Merkez Bankasının da katkılarıyla  ilgili  alanlardaki istikrarı  ve verimliliği güçlendirecektir.

3.4. Mali Piyasalar ve Finansal Hizmetler

AK Parti olarak, ekonomideki atılımların mali piyasalardaki istikrarı  sürdürmekle mümkün olacağını düşünmekteyiz. Ekonomik  başarılarımızda, mali piyasalardaki temel reformlarımızı ve mali istikrarı  başlangıç noktası olarak görüyoruz.

Bu başarılarımızı  kaliteli bir biçimde sürdürebilmek için, reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılayacak ve büyümeyi finanse edecek her türlü  finansal aracın ihraç edilebildiği, işlem maliyetlerinin düşük olduğu,  güçlü bir teknolojik ve beşeri altyapıya  sahip, etkin bir biçimde denetlenen, yenilikçi ve daha şeffaf işleyen bir mali piyasa oluşturmayı amaçlıyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak birinci atılımı döneminde, kamu bankalarının  çağdaş bankacılığın ve uluslararası rekabetin gereklerine göre çalışmalarını ve özelleştirmeye hazırlanmalarını içerecek şekilde yeniden yapılandırılmalarını sağladık.

2001 krizinden  olumsuz  etkilenen  özel bankaların  daha sağlıklı bir yapıya kavuşması amacıyla sermaye yapılarının güçlendirilmesi, sorunlu  kredilerin çözümlenmesi, yabancı para açık pozisyonlarının azaltılması ile devir ve birleşmelerinin özendirilmesine yönelik  düzenlemeler gerçekleştirdik.

TMSF bünyesine alınan bankalar, zararlarının  büyümesini önlemek  ve çözümleme süreçlerini hızlandırmak amacıyla öncelikle mali ve operasyonel yeniden  yapılandırmaya tabi tutulmuş; devir, birleşme, satış ve tasfiye gibi yöntemlerle çözüme kavuşturulmuştur.

Krizi takip eden süreçte yaşanan tecrübeler ışığında, BDDK’nın denetim alanı genişletilmiş, yerinde  denetim ve uzaktan gözetim  fonksiyonları bütünleştirilmiş, yeni yöntem  ve yaklaşımlar ile denetim ve gözetim  çerçevesi güçlendirilerek daha pro-aktif  bir yapıya kavuşturulmasına yönelik  adımlar atılmıştır.

Yaptığımız reformların sonucunda, bankacılık sektöründeki aktiflerin GSYH’ya oranı, 2002 yılındaki  yüzde 60 seviyelerinden, 2014 yılı sonu itibarıyla yüzde 114’e yükselmiştir. Kredi hacminin oranı ise yüzde 14 seviyesinden, 2014 yılı sonu itibarıyla yüzde 71’e yükselmiştir.

Faizsiz finansla ilgili  olarak ise yeni Sermaye Piyasası Kanununun getirdiği imkânlarla önemli düzenlemeler yaptık. Kira sertifikası  (Sukuk) düzenlemesi yaparak, uluslararası sermaye piyasalarında öne çıkan yeni finansal araçları sistemimize kazandırdık. 2012 yılında ilk defa kamu tarafından yurtiçi piyasada 9,9 milyar TL, yurtdışı  piyasada ise 3,8 milyar dolar tutarında kira sertifikası  ihracı gerçekleştirdik.

Faizsiz bankacılık sistemini geliştirdik. Katılım bankalarının toplam  aktiflerinin, bankacılık sektörü toplam aktifleri içerisindeki payı 2005 yılı sonundaki yüzde 2,4 seviyesinden, 2015 yılı Şubat ayı sonunda yüzde 5,1 seviyesine çıkmıştır.

Sınırlı mevduat garanti sistemi  ile bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemini faaliyete  geçirdik.

Mali piyasalara rekabet gücü kazandırılması, risklerin asgariye indirilmesi, etkin ve şeffaf bir finansal sistemin oluşturulması amacıyla uluslararası standartlarla uyumlu Bankacılık Kanununu yürürlüğe koyduk.

Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunuyla  kart piyasasının  etkin bir şekilde işleyişini sağladık.

İhtarı çekilmiş,  icra takibi başlatılmış ya da banka tarafından takip olunan krediler  grubunda sınıflandırılmış kredi kartı borçlarının, yeni bir ödeme planına bağlanması imkânını getirdik.

7 Nisan 2015 tarihli düzenleme  ile KOBİ’lerin finansmana erişim  imkânlarının geliştirilmesi amacıyla, Hazine’nin  kredi garanti kurumlarına 2 milyar TL’ye kadar kaynak aktarmasına ve bu tutarın  Bakanlar Kurulu  kararı ile 10 katına kadar artırılabilmesine imkân sağladık. 2014 yılı sonu itibarıyla 5.862 firmayı  3,2 milyar TL tutarındaki kredilerle desteklemiş olduk.

2003-2014 döneminde KOBİ finansmanı için 14 milyar dolar uygun koşullu  dış kredi sağladık.

İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi haline getirilmesi hedefimiz doğrultusunda, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Stratejisi ve Eylem Planını yürürlüğe koyduk. Gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde İstanbul, Küresel Finans Merkezleri Endeksine ilk kez 2009 yılında 72’nci sıradan girmiş ve 2014 yılında 42’nci sıraya yükselmiştir.

KOBİ’lerin finansmana erişim  sorunlarının giderilmesi, işletmelerin daha profesyonel ve kurumsal  bir yapıya kavuşmalarının desteklenmesi, yatırımların ve istihdamın artırılması amacıyla Bireysel Katılım Sermayesi  Sistemini hayata geçirdik.

Dış ticaretin önündeki  kısıtlayıcı engelleri kaldırarak, kambiyo rejimini serbestleştirdik. Böylece, ithalat  ve ihracatçılar için bürokrasiyi azalttık, iş dünyamızın gereksiz yere adli ve idari mercilerle karşı karşıya gelmelerinin önüne geçtik.

Yatırımcılara, yurtiçinden 5 milyon dolar üzeri döviz kredisi kullandırılması imkânı getirerek yurtiçi piyasalardan finansmana erişim  imkânını  artırdık.

Finansal İstikrar Komitesini kurduk.

Bankalarda risk yönetimini ve piyasa disiplinini geliştirmek, sermaye yeterliliği ölçümlerinin etkinliğini artırmak ve bu sayede sağlam ve etkin bir bankacılık sistemi  oluşturmak amacıyla Basel-II standartlarına geçtik.

Afet Sigortaları Kanununu yürürlüğe koyduk.

Bireysel Katılım Yatırımcıları (Melek Yatırımcı) ile ilgili düzenleme  yaptık.

Tarım Sigortaları Havuzunu tüzel kişiliğe  kavuşturduk. Yeni Sermaye Piyasası Kanununu yasalaştırdık. Tüketimin finansmanında kullanılan kredilerin üretken yatırımlara yönlendirilmesi ve ekonomik şokların etkisinin zayıflatılması amacıyla kredilerde makro ihtiyati tedbirler aldık.

Bireysel Emeklilik Sistemini uygulamaya koyduk. 2015 yılı Nisan ayı itibarı  ile 5,3 milyon katılımcı, devlet katkısı dahil
40,3 milyar TL’lik fon büyüklüğüne ulaştık.

İstanbul Tahkim Merkezini kurduk.

Takasbank-MKK sistemi  ile entegre bir şekilde, tam otomasyona dayalı olarak gerçekleştirilen Türkiye Elektronik Fon Dağıtım Platformunu (TEFAS) faaliyete  geçirdik.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak, finansal hizmetler  alanında önümüzdeki dönemde  de dinamik bir bakış açısıyla yenilikçi politikalar uygulayacağız.  Bu kapsamda finansal piyasalarda derinliğinin artırılmasına önem verecek, halka açık şirketleri destekleyeceğiz.

Özkaynak kullanımına vergi kolaylığı  sağlayacağız. 26 Mart 2015 tarihinde kabul edilen Kanunla öz sermaye ile finansmana vergi kolaylıkları  getirdik. Nakdi sermaye artırımı yapan şirketler  için artırılan sermayenin belli bir kısmının her yıl kurum kazancından indirilebilmesini sağlayacağız.

Kanunla Hazine kaynaklarından kredi garanti kurumlarına aktarılabilecek  1 milyar TL tutarındaki kaynağı 2 milyar TL’ye çıkardık. Kredi Garanti Fonu aracılığıyla 20 Milyar TL tutarına kadar Hazine kefaleti verilebilmesinin önü açıyoruz.

Hazırladığımız “İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Öncelikli Dönüşüm Programımız”la, İstanbul’un uluslararası alanda rekabet gücüne sahip bir finans merkezine dönüşebilmesi için reel sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak, her türlü  finansal aracın ihraç edilebildiği, güçlü bir fiziki, beşeri ve teknolojik altyapıya  sahip, etkin bir biçimde denetlenen şeffaf bir piyasa yapısının tesis edilmesini amaçlamaktayız.

Program  dönemi  sonunda,  İstanbul’un dünya küresel finans merkezi sıralamasında ilk 25 arasında, Türkiye’nin finansal gelişmişlik açısından ise ilk 30 ülke içerisinde yer almasını hedeflemekteyiz. Ayrıca, 2013 yılında yüzde 3,4 olan finansal hizmetler  sektörünün GSYH içindeki  payını, program dönemi  sonunda yüzde 6’ya yükseltmeyi hedefliyoruz. Programla;

• Gayrimenkullerin elden çıkarılmasında  değer artış kazançlarının vergilendirilmesine yönelik  uygulamaları gözden geçireceğiz.

• İFM tanıtım ve iletişim faaliyetlerini yürütmek üzere, özel sektörün daha fazla katkı sağladığı bir idari yapı oluşturacağız.

• Finansal araçlar ile bunların  dayanak varlıklarına ilişkin vergi uygulamalarını uyumlaştıracağız.

• Farklı finans kurumları arasında haksız rekabete yol açan vergi uygulamalarını ortadan kaldıracağız.

• Finans alanında ihtisas mahkemeleri kuracağız.

• İFM kümelenme bölgelerinde raylı sistemler başta olmak üzere, ulaşım imkânlarını ve iletişim altyapısını geliştireceğiz.

• Finans piyasalarında gereksinim duyulan bilişim teknolojileri ürünlerini geliştirmek üzere “Teknoloji Geliştirme Merkezi” kuracağız.

• Hem kamuda hem özel sektörde finans alanında uluslararası geçerliliği olan sertifikaya sahip uzman sayısını arttıracağız.

• Faizsiz finans alanında koordinasyonu sağlayacak bir mekanizma  oluşturacak,  bu alana uygun etik ilkeleri
ve kurumsal  yönetim ilkelerini belirleyeceğiz. Ürün ve hizmet çeşitliliğini arttıracağız.

• Borsa İstanbul  Ortak Veri Merkezini  kurumsallaştıracağız.

• İstanbul  Tahkim Merkezini  faal hale getireceğiz.

• Borsa İstanbul  bünyesinde Özel Sermaye Platformu kuracağız.

• Finans sektöründeki tüketici  ve yatırımcı  haklarını, kurumsal  yönetim ilkeleri  çerçevesinde  şeffaf, âdil ve teşvik edici uygulamalarla güçlendireceğiz.

• Yatırımlara, uzun vadeli finansman sağlayan kalkınma bankacılığını  geliştireceğiz.

• Teknolojik gelişmelere ve ortaya çıkan ihtiyaçlara paralel olarak, ödeme sistemlerini güçlendireceğiz.

• Mali piyasalarda Ar-Ge faaliyetlerini destekleyecek; mobil bankacılık ve internet  bankacılığını  yaygınlaştıracağız.

• Yurtiçi tasarrufların artmasına  katkı sağlayan finansal eğitimi yaygınlaştıracağız.

3.5. Mali Disiplin

AK Parti olarak hazırladığımız  ve uyguladığımız bütçelerimizde güven oluşturmayı esas aldık. Bütçemizi disipline ederken, ekonominin genel istikrarını gözettik ve sağlıklı kaynaklara dayalı olarak artırdığımız gelirleri en iyi biçimde değerlendirerek, insanımıza hizmet olarak geri dönüşünü sağladık.

İktidarlarımız döneminde mali disiplinin, güçlü büyüme performansının ve enflasyondaki düşüşün  eşzamanlı olarak gerçekleştirilebileceğini ortaya koyduk. Böylece geçmişte ülkemizde hakim olan büyüme için enflasyonun gerekli olduğu kanaatin kırılmasını sağladık. Yıllarca enflasyon ortamında gelir kaybına uğrayan  sabit ve dar gelirli vatandaşlarımızın daha gerçekçi gelir artışlarına  kavuşmalarını sağladık.

İkinci atılım döneminde de mali disiplinden taviz vermeyecek,  ekonomide işletmelerimiz için belirsizlikleri en aza indirecek,  müteşebbislerimiz için çok daha sağlıklı ve öngörülebilir, üretimi ve vergi gelirlerini artıracak bir ortam oluşturmayı hedefliyoruz.

a. Neler Yaptık

2002 yılından  itibaren  uyguladığımız disiplinli maliye  politikamız, kamu maliyesinde önemli bir iyileşmeyi beraberinde getirmiştir. Ülkemiz açısından geçmişte  kamu maliyesinde ciddi bir risk olarak algılanan  borç stokunun sürdürülebilirliği meselesini  gündemden çıkardık.

2002 yılında GSYH’ya oran olarak, yüzde 74 olan AB tanımlı genel yönetim borç stoku, 2014 yılı sonunda yüzde 33,5’e gerilemiştir. Bu oran, OECD ülkelerinde yüzde 89,6, Avro Bölgesinde yüzde 85,4 dolaylarındadır.

Yatırımcı tabanının  genişletilmesi ve borçlanma enstrümanlarının çeşitlendirilmesi amacıyla, yurt içi piyasalarda 2012 yılında ilk defa kira sertifikası  ihraçlarına  başlanmıştır.

Küresel kriz ortamında birçok ülke IMF kaynaklarına başvururken ve merkez bankalarından destek alırken, piyasalar üzerinde bir baskı oluşturmadan hem IMF’ye olan borçların tamamını ödedik hem de TCMB’ye ve kamu bankalarına olan yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağladık.

2002’de yüzde 64 seviyesinde olan TL cinsinden sabit faizli devlet iç borçlanma senetleri  faiz oranı, 2014’te yüzde 9,7 olarak gerçekleşmiştir. Mart 2015 itibarıyla bu oran yüzde 8’e gerilemiştir.

Faiz bütçesinden hizmet bütçesine geçtik. 2002 yılında toplanan her yüz liralık vergi gelirinin yaklaşık 86 lirası faize gidiyordu. 2014 yılında ise yüz liralık vergi gelirinin sadece 14,2 lirası faize gitmiştir. Bütçedeki faiz yükünü azaltarak vatandaşlara hizmet götürmek için daha fazla kaynak sağladık.

Faiz giderlerinin bütçe giderleri içindeki payı ise 2002 yılında yüzde 43,2 iken, bu oran 2014 yılında yüzde 11,1 oldu.

2002 yılında faiz giderlerinin milli gelire oranı yüzde 14,8 iken, bu oranı 2014 yılında, son 23 yılın en düşük seviyesi olan yüzde 2,9’a kadar indirdik.

2002 yılından  itibaren  mali disipline hassasiyetle riayet etmemizin bir sonucu olarak, bütçe açıkları ve kamu kesimi borçlanma gereği hızlı bir şekilde düşmüştür. Bu süreçte, GSYH’ya oranla yüzde 11,6 olan bütçe açığı, kademeli  şekilde gerileyerek 2014 yılı sonunda 1,3 olarak gerçekleşmiştir.

Benzer şekilde, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığı, 2013 yılında yüzde 0,7’ye düşmüştür. Bu oranın 2014 yılı sonunda ise 0,8 olarak gerçekleşmesi  beklenmektedir. Bu çerçevede, söz konusu açık rakamları,  Maastricht kriterlerinde belirlenen ve AB ülkeleri  için standart  bir üst sınır niteliğinde olan yüzde 3’lük açık seviyesinin çok altındadır.

Faiz harcamalarını azaltmamız sonucunda elde edilen mali alanı, sosyal güvenlik  sisteminin dönüştürülmesinde, eğitim ve sağlık gibi insanımıza doğrudan etkide bulunan alanlarda,  kamu altyapı yatırımlarında ve sosyal nitelikli harcamaların finansmanında kullandık.

Bu çerçevede, 2002 yılında GSYH’ya oran olarak yüzde 2,2 olan merkezi yönetim bütçesi sermaye giderleri, 2014 yılında yüzde 2,7 olarak gerçekleşmiştir.

Benzer şekilde, eğitim, sağlık ve sosyal koruma harcamalarını kapsayan kamu kesimi toplam  sosyal harcamalarını 2002 yılındaki  yüzde 13,7 seviyesinden 2013 yılında yüzde 18,1 seviyesine yükselttik. Toplam  sosyal harcamaların payının 2014 yılında yüzde 18,4’e ulaşmasını beklemekteyiz.

2002’de 12,3 milyar TL olan kamu eğitim harcamalarını, 2014 yılında 79,5 milyar TL ile birinci sıraya çıkardık. 2015 yılında ise kamu eğitim harcamalarına 86,1 milyar TL ayırdık.

2002’de 13,5 milyar TL olan kamu sağlık harcamaları ise 6’ya katlayarak 2014 yılında 77,2 milyar TL’ye çıkardık. 2015 yılında ise kamu sağlık harcamaları için 81 milyar TL ayırdık.

İktidarlarımız döneminde genel devlet gelirlerinin GSYH’ya oranı önemli şekilde artmıştır. 2002 yılında GSYH’ya oranla yüzde 30,8 düzeyinde olan özelleştirme hariç genel devlet gelirlerini, 2013 yılında yüzde 39,1’e yükselttik. Söz konusu oranın, 2014 yılında yüzde 38,5 olmasını  beklemekteyiz.

Benzer şekilde, 2002 yılında yüzde 22,3 düzeyinde olan sosyal güvenlik  primleri dahil vergi yükünün,  2014 yılında yüzde 28,5 olarak gerçekleşmiştir.

5345 sayılı Kanunla Gelir İdaresi Başkanlığını kurduk.

Ücretin  gerçek usulde vergilendirilmesinde “asgarî geçim indirimi” sistemine geçtik.

Üreticilerin serbest bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançlarına, gelir veya kurumlar vergisi muafiyeti getirdik.

Finans ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet  gösteren kurumlar ve iş ortaklıklarının, teşvik belgesine  bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlarındaki kurumlar vergisine indirim uygulamasına geçtik.

Yerel yönetimlere transfer edilen genel bütçe vergi payını artırdık.

Vergi denetim birimlerini tek çatı altında topladık.

2008 yılında uygulamaya koyduğumuz asgari geçim indirimi uygulaması ile dört çocuk sahibi bir asgari ücretli üzerindeki gelir vergisi yükünü sıfıra düşürdük. Bu uygulamadan önce bu yük yüzde 12,8 idi. Üç çocuklu asgari ücretlinin gelir vergisi  yükünü  sıfıra indirmeyi hedefliyoruz.

Sabit ve dar gelirli vatandaşlarımızın harcamaları içerisinde önemli bir paya sahip olan temel ihtiyaç  maddeleri ile hizmetler  üzerinden  alınan KDV oranlarını eğitimde, sağlıkta ve giyimde yüzde 8’e,birçok gıda maddesinde ise yüzde 1’e indirdik. Katma Değer Vergisi (KDV) mevzuatını basitleştirdik. Birçok makina ve cihazın finansal kiralama  yoluyla ediniminde, KDV oranını yüzde 1’e indirerek,  yatırım üzerindeki finansal yükleri  azalttık.

Bu indirimler neticesinde ülkemiz genel KDV oranı bakımından Avrupa  Birliği ülkeleri  arasında en düşük orana sahip ikinci ülke olmuştur.

b. Neler Yapacağız

Mali disiplini sürdürmemizi ve daha fazla mali alan oluşturabilmemizi sağlayacak olan “Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programımız” çerçevesinde,  mevcut  harcama programlarını gözden geçirerek, verimsiz  harcamaları tasfiye edeceğiz. Bu yolla oluşturulacak mali alanı öncelikli harcama alanlarına  tahsis ederek, kamu faiz dışı harcama büyüklüğünün belirli bir seviyede tutulmasını sağlayacağız.

Bu programla ayrıca, kamu harcama büyüklüğünün ve borçlanma gereğinin sınırlandırılmasının yanı sıra, esas olarak harcamaların kalitesinin artırılmasını hedefliyoruz. Program kapsamında;

• Sosyal yardımlarda suistimali engellemek ve hak eden herkese ulaşabilmek amacıyla, bu yardımlardan faydalanacak  kişileri daha objektif ölçütlere göre belirleyeceğiz. Bu alanda hizmet veren kamu kurumlarının veri tabanlarının entegrasyonunu tamamlayacağız.

• Tarımsal desteklerin ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini değerlendireceğiz. Desteklemelerde etkinliği sağlarken, doğal kaynakların  sürdürülebilir kullanımını ve gıda güvenilirliğini gözeteceğiz.

• KÖİ uygulamalarıyla ilgili  çerçeve kanun hazırlayacağız.

• Kamu kurumlarının ihtiyaçlarının ortak alım yöntemiyle tedarikini yaygınlaştıracağız.

• Yükseköğretim kurumlarına ödenek tahsisini daha rasyonel  hala getireceğiz.

• Kamuda taşıt edinim ve kullanımında yerindelik ve etkinliğin sağlanmasına yönelik  tedbirler alacağız.

• Saydamlığın artırılması ve rekabetin  sağlanması amacıyla, bütün ihale sonuçlarını yayımlama sürecini iyileştireceğiz.

• Hizmet alımlarında fayda-maliyet analizini  zorunlu  hale getireceğiz.

• Kamuda hizmet binası ediniminde uyulacak yöntem, kriter, usul ve esasları belirleyeceğiz.

• Kaynak tahsis sürecinin etkinliğini sağlamak için stratejik plan-bütçe  bağlantısını güçlendireceğiz.

• Kamu hizmetlerini program yaklaşımıyla  ele alan bütçe yapısına geçeceğiz.

• Akılcı ilaç kullanımını yaygınlaştıracağız, koruyucu  ve önleyici  sağlık hizmetlerini geliştireceğiz.

Bütçemizin gelir kısmını daha da iyileştirmek üzere hazırladığımız  “Kamu Gelirlerinin Kalitesinin Artırılması Öncelikli Dönüşüm Programımız” çerçevesinde,  temel olarak kamu gelirlerinin sağlıklı ve sürekli kaynaklardan çağdaş yöntemlerle elde edilmesini amaçlamaktayız.

Programla, gelir mevzuatının  oluşturulmasından gelirlerin toplanmasına ve kamuoyunun bilgilendirilmesine kadar olan tüm sürecin kalitesini artırmayı hedefliyoruz.

Temel yaklaşımımız,  vergi ödeyenlerden daha fazla vergi almak değil, vergi tabanını genişletmek suretiyle gelirlerin kalitesini artırmaktır. Program  kapsamında;

• Vergi mevzuatının  sadeleştirilmesi çalışmalarına devam edeceğiz.

• Vergi mevzuatına  ilişkin  düzenlemeleri toplumun ve ilgili  tarafların katkılarının  alındığı bir süreç içinde gerçekleştireceğiz.

• Yerel yönetimlerin öz gelirlerini artıracağız.

• Yatırımların üretken alanlara yönlendirilmesi ve tasarrufların artırılması temel amacı kapsamında, gayrimenkul rantlarından kamunun  pay almasına yönelik çalışma yapacağız.

• İstisna, muafiyet ve indirimleri kapsamlı bir analize tabi tutacağız.

• Vergileme alanında vatandaşa hizmete sunarken, teknolojinin imkânlarından daha çok yararlanacağız.

• Kamu gelirleriyle ilgili  daha kapsamlı ve detaylı istatistikler üreteceğiz.

• Vergi İdaresinin beşeri ve teknik kapasitesini artıracağız.

3.6. Kayıt Dışılığın Azaltılması

AK Parti, adaletli  bir yönetimin temel esaslarından biri olarak herkese eşit koşullarda çalışma, kazanma hakkı tanımayı;  herkesten adil bir vergi sistemi  ile katkı istemeyi benimsemektedir.

Kayıt dışı ekonominin boyutlarının azaltılmasının,  orta ve uzun dönemde  ekonomik istikrar,  gelir dağılımı  ve istihdam gibi birçok makroekonomik unsurun  nitelikli bir biçimde iyileşmesine, ekonomide verimlilik düzeyi ve rekabet gücünün yükselmesine, ayrıca kamu gelirlerinin artmasına  katkıda bulunacağını görmekteyiz. Bu yaklaşımla,  ekonomide etkinliği sağlayacak; kayıtlı çalışmayı, istihdam etmeyi  ve vergide gönüllüğü artıracak uygulamaları özendirmeyi temel bir ilke olarak kabul ediyoruz.

a. Neler Yaptık

Birinci  atılım dönemimizde kayıt dışı ekonominin azaltılması kapsamında önemli reformlar yaptık.

Gelir vergisi  alanında, son on yılda kademeli  olarak, tarife dilimi sayısını yediden  dörde, en üst tarife diliminde yüzde 55 olan vergi oranını ise yüzde 35 seviyesine  indirdik.

Ücretli çalışanlar açısından vergi iadesi olarak bilinen uygulamayı kaldırarak, asgari geçim indirimini uygulamaya başladık.

Kurumlar vergisi  oranını da aynı dönemde  yüzde 30-33 seviyesinden yüzde 20’ye indirdik.

Katma değer vergisi  oranlarında eğitim, sağlık, tekstil ve turizm başta olmak üzere birçok sektörde son yıllarda  önemli indirimler yaptık.

İstihdamı  artırmak  ve kayıtlı istihdamı teşvik etmek amacıyla 5 puan prim  indirimi, genç ve kadın istihdamının teşviki, engelli  istihdamının teşviki gibi düzenlemeleri hayata geçirdik.

Gelir idaremizin teknolojik altyapısının güçlendirilmesi amacıyla uygulamaya konulan  VEDOP projesinin sonucunda vergi dairelerinde otomasyona geçtik.

Gelir idaremiz  bünyesinde vergilendirmeyle ilgili  kamu veya özel sektörden  toplanan bilgilerin depolandığı bir veri ambarı (VERİA) oluşturduk.

8 bin TL’yi aşan tahsilat  ve ödemelerin, bankalar ve PTT aracılığıyla  yapılması  uygulamasını başlattık.

Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele  (KADİM) Projesini başlattık. Proje kapsamında,  Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Koordinatörlüğünü kurduk.

Akaryakıt ürünlerinde marker ve akaryakıt pompalarına yazar kasa uygulamasını başlattık, alkollü  içki ve sigaralarda bandrollü izleme sistemini kurduk.

Vergi gelirlerinin önemli bir bölümünü ödeyen mükelleflere ayrı olarak hizmet verilmesi ve bunların izlenmesine yönelik olarak kurulan Büyük Mükellefler Vergi Dairesini faaliyete  geçirdik.

Çalışanların hak kayıplarının önlenmesi, kişilerin  ihbar ve şikâyetlerinden kısa sürede sonuç alabilmeleri amacıyla “Alo 170 Kayıt Dışı İstihdam ve Sosyal Güvenlik Bilgi Hattı”nı hizmete koyduk.

Bankalar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından gelen bilgilerden sigortalılık kontrolü yapılması  ve istatistiki bilgi toplanması amacıyla SGK’nın tüm il müdürlüklerinde Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele  Servisi kurduk.

İlk defa Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele  Stratejisi Eylem Planını (2008-2010) uygulamaya koyduk. Daha sonra 2011-2013 yıllarını  kapsayan ikinci Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planımızı hazırlayıp uyguladık.

Beş adet kamu kurum ve kuruluşundan, çiftçi kayıt sisteminden, internet  sağlayıcılarından, Türk Telekomünikasyon A.Ş. ve GSM operatörlerinden de işlemi  yapılan kişilerin  T.C. Kimlik  numaralarıyla birlikte mesleki bilgilerini de almaya ve sigortalılık kontrollerini yapmaya  başladık.

Vergi kayıp ve kaçağının boyutunun ölçülmesine yönelik çalışmalar ile nesnel risk faktörleri çerçevesinde,  riskli mükelleflerin tespit edilmesini sağlamayı amaçlayan  Merkezi Risk Analizi Modelinin test çalışmalarını tamamladık.

Vergi denetiminde etkinliğin artırılması amacıyla, vergi denetim birimlerini tek çatı altında birleştirdik.

Vergi denetiminde uzmanlaşma ve işbölümünü sağladık. Denetim  hizmetlerinde etkinliği artırdık. Vergi müfettişi sayısını
10 bine çıkardık.

Mükellef haklarını azami ölçüde gözeten, suç teşkil eden fiillerin yaygınlaşmasını önleyen,  e-teftiş uygulamalarında etkinliği artıran bir sistem oluşturduk.

2011-2013 yıllarını  kapsayan Tütün ve Tütün Mamulleri Kaçakçılığı ile Mücadele  Eylem Planımızı uyguladık.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak önümüzdeki dönemde  uygulamaya koyacağımız “Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması Öncelikli Dönüşüm Programı”mızla kayıt dışı ekonominin GSYH’ya oranının  ve tarım dışı sektörlerde kayıt dışı istihdam oranının  beşer puan azaltılmasını  hedeflemekteyiz. Program kapsamında;

• Kayıt dışı ekonominin boyutunu ölçerek, kayıt dışılığın yol açtığı etkileri  araştıracak ve bir envanter çalışması yapacağız.

• Denetim  kapasitesini güçlendireceğiz.

• Eğitici ve kapsayıcı yöntemlerle toplumun tüm kesimlerinde farkındalığı artıracağız.

• Vergilendirme kapasitesini ölçen yöntemler geliştirecek, kayıt dışı istihdamın boyutunu analiz edecek ve yol açtığı sorunları gidereceğiz.

• Vergiye gönüllü uyumu  etkileyen faktörleri analiz edeceğiz ve mükelleflerin vergiye  uyum  seviyelerini artırıcı uygulamaları hayata geçireceğiz.

• Mükelleflerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin  defter ve etkileşimli yazılımlar  hazırlayacağız.

• Vergi tahsilatını ve hizmet kalitesini artırmak  amacıyla belirli yerlere ödeme terminalleri kuracağız.

• Petrol ve LPG lisans sahipleriyle ilgili  düzenlemeler yapacağız. Akaryakıt satış bilgilerini anlık olarak takip edebilecek merkezi bir sistemi  hayata geçireceğiz.

• Akaryakıt ve LPG taşımacılığında kullanılan kara ve deniz araçlarıyla ilgili  bir takip sistemi  kuracağız.

• Gümrük  kapıları ve gümrükleri modernize  ederek yenileyeceğiz.

• Dahilde işleme rejimini gözden geçirecek ve sistemin kontrol  süreçlerini daha etkin hale getireceğiz.

• Vergi ve sosyal güvenlik  bilincini geliştireceğiz amacıyla görsel medyada  yer alan programlardan faydalanacağız.

• Kayıt dışılıkla mücadelede  kurumlar arası veri paylaşımı kapasitesini artıracağız.

• Ayrıca sosyal yardım alanların  gelirlerinin, kayıtlı
işe başlar başlamaz kesilmemesini ve belirli bir süre veya geliri  yeterli  bir noktaya erişinceye kadar devam ettirilmesini sağlayacağız.

• Özellikle kısmi süreli çalışanların, GSS ile ilgili  ek ödeme sorunlarının çözülerek kayıt dışı çalışmalarının engellenmesini sağlayacağız.

3.7. Kamu Sermayeli Şirketler ve Özelleştirme

AK Parti olarak piyasa ekonomisinin kuralları çerçevesinde  kamu işletmeciliğinden mümkün olduğunca çekilmeyi  hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda, birinci atılım döneminde büyük miktarda özelleştirmeler gerçekleştirdik. İkinci atılım döneminde ise, bir taraftan özelleştirme uygulamalarına devam ederken, diğer taraftan kamunun işletmeci olduğu  alanlarda  etkinliği artıracağız.

Piyasa ekonomisinin etkin ve kamu müdahalesinden olabildiğince arınmış bir şekilde işlemesini teminen, KİT’lerin faaliyetlerini, ekonomik amaç ve hedeflere  dayalı olarak daha kaliteli bir biçimde yürütmeyi temel bir prensip  olarak devam ettireceğiz.

a. Neler Yaptık

1985 yılından  2002 yılı sonuna kadar satış ve devir işlemi tamamlanan özelleştirme uygulamalarının toplam  tutarı 8,1 milyar dolar iken, iktidarlarımız döneminde şeffaf yöntemlerle ve daha yüksek değerler  oluşumuyla toplam  56,9 milyar dolar tutarında özelleştirme gerçekleştirdik. Yapılan özelleştirmeler, bir yandan kamuya gelir sağlarken diğer yandan daha rekabetçi bir ekonomik yapının oluşumuna katkıda bulunmuştur.

Özelleştirme  kapsamında olmayan kamu işletmelerinde ise, stratejik yönetim anlayışının  yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla stratejik planların hazırlanması  ve uygulanması sürecini başlattık.

Önümüzdeki dönemde  KİT’lerin  faaliyetlerini, piyasa mekanizmasını bozucu etkiye neden olmayacak  şekilde sürdüreceğiz.

Stratejik  yönetim anlayışını yaygınlaştıracak, KİT faaliyetlerinin stratejik planlar  ve performans programlarına uyumunun artırılmasına yönelik  uygulamaları gerçekleştireceğiz.

KİT’lerin, istikrarlı yüksek büyümeye katkı sağlamak amacıyla teknolojik altyapılarını ve Ar-Ge faaliyetlerini geliştirerek katma değeri yüksek ürünlere  yoğunlaşmasını, yerli enerji kaynaklarından faydalanarak ihracata yönelik  yeni fırsatları  değerlendirmesini sağlayacağız.

Özelleştirme  uygulamalarını, uzun vadeli sektörel öncelikler çerçevesinde  belirlenmiş bir program dâhilinde sürdüreceğiz.

3.8. Tasarruflar

AK Parti olarak yurtiçi tasarrufları ekonomik büyümenin önemli dinamiklerinden biri olarak görmekteyiz. Ekonomi politikalarımızın temelini oluşturan üretken yatırımlarımızı, uluslararası sermayenin yanı sıra, yurtiçi tasarruflarla da finanse ederek sağlıklı bir büyüme yapısı oluşturmak temel amacımızdır.

Yurtiçi tasarrufları, sadece artırmakla kalmayacak, bunları üretken alanlarda  Türkiye’nin hızlı bir biçimde büyümesini sağlayacak katma değer yüksek yatırımlara yönlendireceğiz.

Uygulayacağımız para ve maliye  politikalarının yanı sıra, hanehalkı ve firmalara sağlayacağımız teşviklerle yurtiçi tasarruf oranlarını, büyüme ve cari açık hedeflerimizle uyumlu bir şekilde yükseltmeyi hedeflemekteyiz.

a. Neler Yaptık

Yurtiçi tasarruflar ekonomik yapının sağlığı açısından oldukça önemli olup ülkemizde 2014 yılı itibarıyla milli gelirin yaklaşık yüzde 15’i seviyesindedir.

Tasarrufun kamu ve özel sektör dağılımına  ilişkin  veriler incelendiğinde, düşük tasarruf oranlarının özel sektör tasarruflarındaki yetersizlikten kaynaklandığı göze çarpmaktadır.

AK Parti olarak, kamu tasarruflarını son 12 yılda sağladığımız  mali disiplin sayesinde önemli ölçüde artırdık. 2002 yılında kamu tasarruflarının GSYH içindeki  payını, eksi yüzde 4,8’den 8 puan artırarak 2014 yılında yüzde 3,2’ye yükselttik.

Bireysel emeklilik sisteminde değişiklikler yaptık. Düzenleme ile bireysel emeklilik sistemine ödenen primlerin belli oranda gelir vergisinden düşülmesine dayanan teşvik uygulaması yerine, doğrudan yüzde 25’lik devlet katkısı uygulamasına geçtik.

Tasarrufları baskılayan yurtiçi kredi hacmindeki aşırı hızlanmayı  önlemek  amacıyla, makro-ihtiyati düzenlemeler yaptık. Bu kapsamda, kredi kartı limiti ve gelir ilişkisini yeniden düzenledik;  kredi kartları taksitlerinde uygulanan risk ağırlıklarını ve kredi kartı asgari ödeme tutarlarını artırdık.

Tüketici kredilerinde vadeleri  yeniden  düzenledik,  taşıt kredilerinde kredi/değer oranı düzenlemesi yaptık ve kredi kartlarında  taksit sayılarını yeniden  belirledik.

Ayrıca, tasarrufların üretken alanlara yönlendirilmesi ve kredi kompozisyonunun ticari krediler  lehine değişmesi hedeflerimiz çerçevesinde,  ihracat kredileri ve KOBİ kredileri için uygulanan genel karşılık oranlarını düşürdük  ve Eximbank ihracat kredisini  sigorta  poliçeleri kredi riski azaltım teknikleri kapsamına aldık.

AK Parti olarak, ekonomide önemli bir dönüşüm alanı olarak tasarrufları görmekteyiz. Bu kapsamda hazırladığımız “Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli Dönüşüm Programımız”la, yüksek ve istikrarlı bir büyüme dinamiği sağlamak üzere, en güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı olan yurtiçi tasarrufların artırılması,  artan yurtiçi tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi ve israfın azaltılmasını  amaçlamaktayız.

Yurtiçi tasarruf oranımızı orta vadede yüzde 19’a yükseltmeyi hedeflenmekteyiz. Programla;

• Gayrimenkullerin elden çıkarılmasında  değer artış kazançlarının vergilendirilmesine yönelik  uygulamaları gözden geçireceğiz.

• Taşınmaz alımlarının finansmanında kullandırılan kredilere  ilişkin  vergi istisna ve muafiyetlerini, sosyal ve ekonomik amaçları dikkate alarak, gözden geçireceğiz.

• İmalat sanayiinde kapasite ve verimlilik artışı sağlamak amacıyla, imalat  sanayii makine-teçhizat yatırımlarının finansmanında Banka ve Sigorta  Muameleleri Vergisi (BSMV) istisnası getireceğiz.

• Uluslararası yükümlülükleri gözeterek, lüks ve/veya ithalat yoğunluğu yüksek tüketim mallarını tespit edecek ve caydırıcı vergilendirme yapacağız.

• Uzun vadeli tasarrufları teşvik etmek üzere, özel amaçlı tasarruf mekanizmaları geliştireceğiz.

• Altın bankacılığı başta olmak üzere, altın şeklinde tutulan tasarrufların sisteme çekilmesi  için çeşitli mekanizmalar geliştirileceğiz.

• Finansal istikrar  gözetilerek,  ihtiyaç  duyulan alanlarda kredi düzenlemelerine ilişkin  çalışmalara  devam edeceğiz.

• Bireysel emeklilik sisteminde kesinti oranlarını uluslararası düzeylere yaklaştıracağız.

• Bireysel emeklilik sisteminde “otomatik katılım sistemi”
pilot çalışması yapacağız.

• Hayat sigortalarının ve uzun süreli (bir yılı aşan) özel sağlık sigortalarının geliştirilmesini sağlayacağız.

• İsrafın fazla olduğu  mal gruplarını tespit edecek ve israfın önlenmesine yönelik  bilinçlendirme ve yönlendirme faaliyetleri yürüteceğiz.

• Kamuoyuna yönelik  olarak genel bir tasarruf çağrısı kampanyası yürüteceğiz.

• Türkiye’de finansal konularda farkındalığın artırılması
için çeşitli kesimlere  yönelik  eğitim ve tanıtım faaliyetleri düzenleyeceğiz.

• Hak arama yollarının kolaylaştırılmasına yönelik  olarak, tüketici  mahkemelerinin sayısını artıracağız.

3.9. Yatırımlar

İktidarlarımız boyunca,  uyguladığımız icraatlar  arasında yaptığımız yatırımlar hep öne çıktı. Yatırımların daha temellerini atarken açılış tarihlerini taahhüt  eden bir Parti olarak ekonomik büyümenin ve istihdamın artırılması,  gerekli altyapının sağlanarak ülkemizin  rekabet gücünün ve iş ortamının iyileştirilmesi için yatırımlara büyük önem vermekteyiz.

Sadece büyüme ve istihdam açısından değil, bölgesel kalkınmanın  sağlanması, insan kaynaklarımızın geliştirilmesi, vatandaşlarımızın refahının ve yaşam kalitesinin artırılması açısından etkin ve verimli yatırımlara hız kesmeden devam etmek temel amacımızdır.

Kamu yatırımlarıyla eş zamanlı yürüttüğümüz yatırım ortamının geliştirilmesine yönelik  politikalarımızla, özel sektör yatırımlarının önünü  açmayı ve bu yatırımları teşvik etmeyi sürdüreceğiz.

a. Neler Yaptık

İktidarımız süresince kamu yatırımları bağlamında hem önceki yıllardan devam eden projeleri tamamladık, hem de yeni projeler  geliştirerek yapımına  başladık. 2002 yılında yatırımların tamamlanma süresi 8,5 yıl iken, 2015 yılında bu süreyi 4 yıla düşürerek  yarısından  daha aza indirdik. Böylece kamu yatırım programının etkinliğini önemli ölçüde artırdık ve programı rasyonel  bir yapıya kavuşturduk.

Bu dönemde; proje uygulama aşamasında proje yürütücüsü kuruluşlara önemli esneklikler  vererek gereksiz bürokratik işlemleri azalttık.

2002 yılında gerçekleştirilen kamu yatırımları, cari fiyatlarla 11,5 milyar dolar, özel sektör yatırımı  28,4 milyar dolar ve toplam  sabit sermaye yatırımı  39,9 milyar dolar iken, 2014 yılında sadece kamu yatırım tutarını  39,2 milyar dolara çıkardık.

Özel sektör tarafından gerçekleştirilen 126,9 milyar dolar tutarındaki yatırımla beraber, 2014 yılı toplam  sabit sermaye yatırım tutarı 166,2 milyar dolara ulaşmıştır. Böylece, 2002-2014 döneminde 1,6 trilyon dolar tutarında toplam  sabit sermaye yatırımı  gerçekleştirilmiştir. Sulama, enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık, kentsel altyapı, teknolojik araştırma  gibi alanlarda  birçok önemli ve büyük projeleri tamamlayarak hayata geçirmiş olduk.

2002-2014 döneminde, küresel sermayenin ülkemizi tercih etmesini sağlayan yatırım ortamının da etkisiyle kümülatif uluslararası doğrudan yatırım miktarı  150 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır.

KÖYDES, SODES, BELDES, SUKAP, Cazibe Merkezleri, GAP Eylem Planı gibi yenilikçi uygulamalarla yerel ve bölgesel açıdan önemli işler başardık.

GAP, DAP, KOP, DOKAP bölgelerindeki iller için tahsis edilen kamu yatırım ödeneklerinin toplam  ödenekler  içindeki payı 2002 yılında yüzde 20 iken, bu payı kademeli  bir şekilde artırarak son yıllarda  yüzde 30’ların üzerine çıkardık.

1986-2014 döneminde, Kamu-Özel İşbirliği modelleri kapsamında,  toplam  sözleşme değeri 102,1 milyar dolar, toplam  yatırım tutarı 44,8 milyar dolar olan 183 adet projenin sözleşmesi imzalanmıştır. Bu projelerin, toplam  sözleşme tutarı 92,9 milyar dolar, yatırım tutarı 36,1 milyar dolar olan 155 adedinin sözleşmesi 2003-2014 döneminde imzalanmıştır.

Özel kesime yönelik  olarak Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı kapsamında birçok düzenleme gerçekleştirdik. Bu çerçevede;

• Bir günde şirket kurulmasını mümkün hale getirdik.

• Doğrudan yabancı yatırım için aranılan en düşük sermaye miktarını kaldırdık.

• İzin sisteminden bilgilendirme sistemine geçtik.

• Şirket kurma öncesindeki işlemlerde, yabancı ve yerli yatırımlar arasındaki ayırımı kaldırdık.

• Türkiye’de çalışacak yabancılara  verilecek çalışma izinleri ile ilgili  esasları belirledik. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızı bu izinlerle  ilgili  tek yetkili kuruluş  olarak tespit ettik.

26 düzey-2 bölgesinde kurulan  Kalkınma Ajansları bünyesinde, illerde  yatırımcıya sağlıklı bilgilendirme yapacak ve bürokratik işlemlerini kolaylaştıracak  bir mekanizma  olarak Yatırım Destek Ofislerini oluşturduk.

Yargı sürecinin hızlanması, yatırımcılar için büyük önem arz eden tahkimin ülkemizde yaygınlaştırılması ve tahkim kültürünün yerleştirilmesine yönelik  düzenlemeleri içeren Hukuk Muhakemeleri Kanununu yürürlüğe koyduk.

Büyük yatırımların yanında bölgesel  ve sektörel öncelikleri dikkate alarak hazırlanan yeni bir yatırım teşvik sistemini uygulamaya başladık. Sektörel izinlere ilişkin  basitleştirme ve bürokrasinin azaltılması çalışmalarımızı sürdürdük.

Teşviklerin, Türkiye ile AB arasındaki anlaşmalara uygun olarak düzenlenmesini ve ilgili  mercilere  bildirimini sağlamak üzere hazırlanan Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanunu yürürlüğe koyduk.

Tüm izin ve ruhsat süreçlerinin basitleştirilmesi, izin süreçlerinin maliyetlerinin ölçülmesi ve azaltılmasına  yönelik Standart  Maliyet Modeli (SMM) çalışmalarını gerçekleştirdik.

Dünya Bankasınca hazırlanan İş Yapma Kolaylığı Raporunda  Türkiye,  genel sıralamada,  2005 yılında 155 ülke arasında 93. sırada yer alırken, 189 ülke arasında 2014 yılında 55. sıraya yükselmiştir.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  de yüksek ve istikrarlı büyüme için kamu ve özel kesim yatırımlarını birbirini tamamlayacak şekilde bütüncül bir bakış açısıyla ele alacağız.

Kamu yatırımlarını, özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek ekonomik ve sosyal altyapı alanlarında yoğunlaştıracağız.

Kamu yatırımlarını, bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmada ve bölgesel  gelişme potansiyelini değerlendirmede etkili bir araç olarak kullanacağız. GAP, DAP, KOP, DOKAP gibi bölgesel  eylem planları  kapsamındaki projelere öncelik vereceğiz.

Yatırım programının rasyonel  yapısını koruyacağız, projeleri geciktirilmeden hayata geçirilmesini sağlayacağız.

KÖİ yöntemiyle başlatılan  İstanbul  Boğazı Karayolu  Tüp Geçidi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü  ve Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul  Yeni Havalimanı, Gebze-İzmir Otoyolu (Körfez Geçişi Dahil), Şehir Hastaneleri, Limanlar gibi büyük projeleri tamamlayacak; yeni otoyollar, yüksek hızlı tren hatları dahil olmak üzere, birçok alanda yeni projeleri KÖİ yöntemiyle hayata geçireceğiz.

Dağınık yapıdaki Kamu Özel İşbirliği mevzuatını  çerçeve bir Kanun altında toplayacağız.

Önümüzdeki dönemde  özel yatırımların teşvikine yönelik uygulamalarda maliyet-etkinlik, hesap verebilirlik, şeffaflık, öngörülebilirlik, esneklik, atıl kapasite oluşturulmaması ile verimlilik ilkelerini gözeteceğiz. İstihdam,  yüksek katma değer ve ihracat artışına yönelik  yatırım alanlarına  öncelik vereceğiz.

Yatırımcılarımızın 2015 ve 2016 yıllarında gerçekleştirecekleri yatırım harcamaları için, yatırım döneminde mevcut  diğer tüm faaliyetlerinden elde edecekleri tüm kazançlarına daha yüksek miktarda vergi indirimi uygulayacağız.

Yatırım teşvik uygulamalarında düzenli izleme ve değerlendirme gerçekleştirecek, teşviklerin makroekonomik, sektörel ve bölgesel  etkilerini ölçecek ve bu alanlarda kurumsal  kapasitenin geliştirilmesine öncelik vereceğiz. Devlet desteklerine  ilişkin  veri toplama ve izleme altyapısı çalışmalarını tamamlayarak uygulamaya geçireceğiz. Oluşturulan verilerin bu alanda yapılacak etki analizlerine temel teşkil etmesini sağlayacağız.

Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu (YOİKK) kapsamındaki çalışmaların  da genel sorun alanlarına odaklı, daha etkin ve sonuç alıcı bir biçimde sürdürülmesini sağlayacağız.

“İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programımız”la iş ve yatırım ortamının öncelikli sorunlarına odaklanılarak, yatırımcının karşılaştığı belirsizliklerin giderilmesi ve sorunların hızla çözülmesi;  bunun için mevcut mekanizmaların iyileştirilerek yatırımların artırılmasını amaçlamaktayız.

Bu programın da katkısıyla 2014 yılında yüzde 15,5 civarında  olacağını beklediğimiz özel sektör yatırımlarının GSYH’ya oranını 2018 yılı sonunda yüzde 19,3’e çıkarmayı, yatırım süreçlerinin iyileştirilmesi suretiyle yatırım yeri tahsis miktarını artırmayı ve Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı  Endeksi sıralamasında ilk 40 ülke arasına girmeyi hedeflemekteyiz. Program  kapsamında;

• Ülke ekonomisi için büyük önem arz eden yatırımların izin ve yatırım yeri temini süreçlerinin hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesine ve sonuçlandırılmasına yönelik mekanizma  oluşturacağız.

• Türkiye’de yatırıma  uygun arazi envanterinin yatırımcıya elektronik ortamda  sunulması amacıyla coğrafi  bilgi sistemleri altyapısını geliştireceğiz.

• Endüstri  Bölgeleri ve Organize Sanayi Bölgelerinde, özellikle yatırım yeri tahsisine ilişkin  uygulama sürecinde karşılaşılan sorunları tespit edeceğiz ve bu sorunların çözümüne yönelik  olarak mevzuatı geliştireceğiz.

• Kamunun iş dünyasına elektronik ortamda  sunduğu hizmetlerin birbirleri ile entegrasyonunu sağlayacak ve elektronik ortamda  daha fazla hizmet sunacağız.

• İşyeri açma ve çalışma ruhsatlarında basitleştirme ve uygulama birliğini sağlayacağız.

• Türkiye’de iş ve yatırım ortamına ilişkin  hukuki süreçleri ve altyapıyı  geliştirerek, hukuki süreçlerin daha kısa zamanda sonuçlanmasını sağlayacağız.

• Adli ve idari yargıda uyuşmazlıkların yargı öncesi çözüm usullerini geliştirecek ve etkin hale getireceğiz.

• Bölgesel düzeyde iş ve yatırım ortamını  değerlendirmek üzere gösterge seti belirleyecek,  anket çalışması gerçekleştirecek ve değerlendirme raporları hazırlayacağız.

3.10. İstihdam

AK Parti olarak istihdam alanındaki temel yaklaşımımız daha fazla ve daha nitelikli iş imkânları oluşturmaktır. Bu amaçla bir yandan ekonomimizi büyütürken, diğer yandan istihdam dostu bir büyüme sağlamayı hedefliyoruz. İstihdamı sadece ekonomik anlamda  bir gösterge olarak değil, ekonomik
büyümenin sosyal refaha yansımasının temel alanı olarak kabul ediyoruz.

Geliştireceğimiz işlerin  ve oluşturacağımız istihdamın ekonomik dinamizmimizi ve sosyal refahımızı artıracağı düşüncesiyle; ikinci atılım dönemimizde de istihdam dostu bir büyüme sağlamayı ve işgücü piyasasının  daha etkin işlediği bir ortamda  işsizliği  kalıcı şekilde düşük oranlara  indirmeyi hedefliyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak birinci atılım dönemimiz olan 2002-2014 arasında işsizlik oranında önemli bir azalma kaydettik ve kadınlar başta olmak üzere işgücüne  katılımı artırdık. İstihdam üzerindeki vergi yüklerini indirdik.

2002-2014 döneminde toplam  ilave 6,6 milyon kişiye istihdam yeni istihdam imkanı sağlamış olduk. Özellikle küresel krizin etkisiyle  bir çok ülkede işsizlik oranı artarken ve yeni iş imkanları oluşturulamazken ülkemiz son derece başarılı bir performansla istihdamda büyük artışlar elde edebilmiştir. Bu başarıda büyüme kadar aktif işgücü politikalarımızın ve çeşitli sektörlerde izlediğimiz istihdam dostu politikaların da katkısı olmuştur.

İstihdamı  teşvik için işveren primlerinde indirim uygulamasını sürdürüyoruz. Uygulamakta olduğumuz 5 puanlık işveren prim  teşvikine ek olarak geçen sene 6 puan işveren prim  teşviki de getirilmiştir. Söz konusu sigorta  prim  teşviki uygulamaları için 2015 Yılı Bütçesinde  toplam  9,4 milyar TL ödenek öngördük.

Gençlerin  ve kadınların  istihdamını teşvik edici politikalar uyguladık.

Bu çerçevede;

• 2002 yılında istihdam 19,3 milyon kişi iken 2014 yılında 25,9 milyon kişiye ulaşmıştır.  Aynı dönemde  işsiz kişi sayısı hızlı nüfus ve işgücüne  katılım oranındaki  artışa rağmen büyük ölçüde aynı kalmış, işsizlik oranı ise yüzde 10,3’ten yüzde 9,9’a gerilemiştir.

• İşgücü piyasasındaki gelişmelerden kadınlar erkeklere göre daha olumlu etkilenmişlerdir. Kadınların işgücüne katılma oranı, bu dönemde  yüzde 27,9’dan yüzde 30,3’e yükselmiştir. Kadınlarda  ücretli  istihdam oranı 2002 yılında yüzde 30,9 iken 2014 yılında yüzde 60’a yükselmiştir.

• Aynı dönemde  işgücü piyasasının  kalitesinde  de önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Ücretli  istihdam oranı 2002 yılında yüzde 42 iken 2014 yılında yüzde 66’ya ulaşmıştır.

• Kayıtlı istihdam oranı aynı dönemde  yüzde 48,9’dan yüzde 65,1’e yükselmiştir. İstihdamda lise ve üstü eğitimlilerin oranı aynı dönemde  yüzde 27,8’den yüzde 39’a ulaşmıştır.

Hayat Boyu Öğrenme  Stratejisini ve İstihdam ve Mesleki Eğitim İlişkisinin Güçlendirilmesi Eylem Planını uygulamaya koyduk. 2014 yılında Ulusal İstihdam Stratejisini hazırladık. Özel istihdam bürolarının sayısını 105’ten 338’e yükselttik.

İŞKUR bünyesinde çalıştırılmak üzere yaklaşık 3 bin iş ve meslek danışmanı  istihdam ettik.

İstihdamda temel düzenlemeleri içeren İş Kanununu yürürlüğe koyduk.

İŞKUR tarafından yürütülen aktif işgücü programlarının kapsamı ve kaynak miktarını önemli ölçüde genişlettik.

İstihdam teşviklerinin kapsamını ve miktarını genişlettik.

b. Neler Yapacağız

İkinci atılım dönemimizde de istihdamın artırılması için farklı alanlara özel politikalarımız sürecektir.

Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında 2023 yılı itibarıyla işsizlik oranını yüzde 5 düzeylerine indirmeyi, istihdam oranını yüzde 50’ye yükseltmeyi, kadınların işgücüne  katılım oranını yüzde 38 düzeyine çıkarmayı, tarım dışı sektörde kayıt dışı istihdam oranını yüzde 15’e indirmeyi 
hedeflemekteyiz.

Türkiye’de kadın girişimciliğinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla girişimcileri iş kurma aşamasından, işin geliştirilmesine, güçlendirilmesine ve sürdürülebilirliğinin sağlanması  ile izleme ve takibine kadar desteklemeye yönelik bir programı ilgili  tarafların katılımı ile hazırlayacağız. Program kapsamında eğitim, finansman ve mentörlük destekleri sağlayacağız.

Özel sektör işyerlerinde 6 ay süreyle İşbaşı Eğitim Programında (İEP) çalışacak kursiyerlere net asgari ücret ödeyeceğiz. İşbaşı Eğitim Programı sonrası kursiyerler aynı işkolunda işe alınırsa; imalat  sektöründe 42 ay, diğer sektörlerde ise 30 ay boyunca  SGK işveren primini ödeyeceğiz. İşverenin  kursiyerler için yaptığı harcamaların vergi matrahından düşürülebilmesini sağlayacağız. Böylece bir yandan istihdamı artırırken,  diğer yandan işgücümüzün verimliliğini yükselteceğiz.

İŞKUR tarafından düzenlenen  aktif işgücü programlarından yararlananların işgücü piyasasındaki durumlarını değerlendirmek ve programların etkinliğini ölçmek amacıyla özel sektör ve üniversite işbirliği ile etki değerlendirmesinin yapılmasını sağlayacağız.

İşgücü piyasalarına  esneklik sağlayan çalışma biçimlerini iş ve sosyal güvenlik  mevzuatına  ekleyeceğiz. Söz konusu mevzuat düzenlemelerinde AB Müktesebatı  ve uygulamalarını dikkate alacağız.

İstihdama ilişkin  uygulanmakta olan istihdam teşviklerini basit ve daha anlaşılır hale getireceğiz.  Bu kapsamda yapılacak analizler dikkate alınarak bazı teşvik uygulamalarını gözden geçireceğiz.

İş ve yatırım ortamının öncelikli sorunlarına odaklanılarak, yatırımcının karşılaştığı belirsizlikleri giderecek ve sorunları hızla çözeceğiz.

İstihdamın nitelikli bir biçimde artırılması ve piyasanın düzgün işlemesine  yönelik  hazırladığımız  “İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programımız”ı hayata geçireceğiz. Program  kapsamında;

• Kaliteli  ve hesaplı kreş imkânlarını yaygınlaştıracağız. Yerel yönetimlerin ve özel sektörün bu alandaki katkısını artıracağız ve kamunun  altyapılarını daha etkin kullanacağız.

• Meslek kurslarına  katılan kadınlar için çocuk oyun odaları uygulamasını başlatacağız.

• Kadın Girişimciliği Programı  hazırlayarak uygulamaya koyacağız.

• Çalışanların ve işverenlerin kadın erkek fırsat eşitliği bilincini artırmaya yönelik  etkinlikler yapacağız.

• Aktif İşgücü Programlarına ilişkin  bir izleme ve değerlendirme sistemi  kuracak ve programların takibini 81 il düzeyinde gerçekleştirileceğiz.

• Özel politika gerektiren gruplar için düzenlenen  yeni program/proje ve uygulamalardan yararlanan  kişi sayısını artıracağız.

• Uzaktan eğitim sistemi  kuracak ve sisteme işlerlik kazandıracağız.

• Kıdem tazminatı  sisteminde yaşanan sorunların çözümü amacıyla ilgili  sosyal taraflarla istişare içinde gerekli mevzuat düzenlemelerini yapacağız.

• İşsizlik sigortasından yararlanma koşullarının esnetilmesi ve yararlanma sürelerinin artırılması yönünde mevzuat çalışması yapacağız.

• Fazla çalışma sınırına uyulmaması halinde  idari para cezası tatbik edilmesi  yönünde mevzuat çalışması yapacağız.

• Kamu ve özel sektörde alt işverenlerin ve alt işveren işçi sayılarının tespit edilmesini ve güncel olarak sağlıklı bir şekilde takip edilmesini sağlayacağız.

• Sosyal Yardım-İstihdam Bağlantısı Bilgi Sistemini geliştireceğiz.

• İŞKUR‘a kayıt edilen sosyal yardım yararlanıcılarına bilgilendirme ve danışmanlık  hizmetleri sunacağız.

• Çalışabilir  durumdaki sosyal yardım alanlara yönelik istihdama kazandırıcı faaliyetlere katılmaları şartıyla işsizlik yardımı  vb. özendirici yardım programları geliştirileceğiz.

• Sosyal yardım alanların  özel sektörde istihdamı halinde  sosyal güvenlik  primi işveren hissesinde  teşvik getireceğiz.

• Mevcut  istihdam teşviklerinin etki analizi çalışmasını yapacağız.

3.11. Tarım ve Gıda

AK Parti olarak iktidara  geldiğimizden bu yana stratejik bir sektör olarak gördüğümüz tarım ve gıda alanında da köklü değişimlere ve ilklere imza atarak, ülkemizin  refahını, halkımızın mutluluğunu artırdık.

Tarımsal desteklerde  üretimi teşvik eden ancak sosyal boyutu  da ihmal  etmeyen  yaklaşımımızı,  planlı tarım ve çağdaş hayvancılık  uygulamaları, etkin gıda güvenliğine yoğunlaşarak sürdürüyoruz.

Tarımda gerekli yapısal dönüşümleri, öncelikli alanlarda rasyonel  ve çağdaş üretim  modellerini esas alıyoruz.

Bu yaklaşım ve prensiplerle nüfusunu yeterli,  kaliteli ve güvenilir gıda ile besleyen, tarım ürünlerinde net ihracatçı konumunu daha da geliştiren, rekabet gücünü  artırmış, dünyada ve bölgesinde tarım alanında söz sahibi bir ülke olmak temel hedefimizdir.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak birinci atılım döneminde tarımda yapısal dönüşüme ağırlık vererek, çiftçilerimiz için ekonomik ve sosyal boyutları birlikte ele alan bir anlayışı hayata geçirdik.  Yaklaşık 6 milyon civarında  insanımıza istihdam sağlayan tarımı, ülkemizin gıda güvenliği ve halkımızın sağlıklı beslenmesi açısından önemli bir sektör olarak değerlendirdik.

Bu dönemde;

• Tarım Kanunu da dâhil sektörle ilgili  15 önemli kanun çıkardık.

• Ülkemiz tarımının yaklaşık 100 yıllık sorununu
çözüme kavuşturduk. Tarım arazilerinde miras yoluyla bölünmesine son verdik.

• Arz açığı olan ve ekonomik değeri yüksek 17 temel ürünü (hububat, baklagiller, yağlı tohumlu bitkiler, zeytin, çay) belirlenen 30 havzada destekledik.

• Tüm tarım parsellerini (32,5 Milyon) uydu teknolojilerini kullanarak kayıt altına aldık.

• Tarımsal envanterimizi anlık olarak tespit eden sistem oluşturduk.

• Tüm sistemleri entegre ederek “Tarım Bilgi Sistemi”ni kurduk.

• Arazi Toplulaştırma çalışmalarına hız verdik. 2002 yılına kadar 41 yılda 450 Bin hektar arazi toplulaştırması yapılmış  iken, 2003-2014 döneminde 4,5 Milyon hektar alanda toplulaştırmayı tamamladık.

• Ülkemizde  toplam  ekonomik sulanabilir alan olan 8,5 milyon hektar arazimizin,  2002 yılına kadar 4,8 milyon hektarı sulanabilir iken son 12 yılda yaptığımız çalışmalarla bu miktarı  6,1 milyon hektara yükselttik.

• Damla ve yağmurlama sulama yatırımlarına 2006 yılından itibaren  sıfır faizli kredi ve 2007 yılından  itibaren yüzde 50 hibe desteği imkânı sağladık. Bu destek ve hibelerle 5 milyon dekar alanı damlama-yağmurlama sistemiyle sulamaya  açtık.

• Ülkemizin uluslararası seviyede referans olacak ilk laboratuvarı olan Ulusal Gıda Referans Laboratuvarını kurduk. Birinci atılım dönemindeki bütün bu gelişmeler sonucunda;

• Ülkemizi,  tarımsal GSYH’de Avrupa’nın en büyük ülkesi konumuna getirdik. Türkiye’yi Tarımsal hasılada Avrupa’da 4. sıradan 1. sıraya yükselttik.

• 2002’de 36 milyar TL olan tarımsal  milli gelirimizi, 2014 yılında 125 milyar TL’ye ulaştırdık.

• 2002 yılında 3,8 milyar dolar olan tarım ürünleri toplam ihracatımızı, 2014 yılında 18 milyar dolara çıkardık. Türkiye’yi 193 ülkeye, 1.781 çeşit tarımsal  ürün ihraç eden bir ülke konumuna ulaştırdık.

• Hayvansal ürün, canlı hayvan ve su ürünleri ihracatımızı, 2002-2014 döneminde 247 milyon dolardan 2,1 milyar dolara yükselttik.

• 2002 yılında Ziraat Bankasında yüzde 59 olan tarımsal kredi faiz oranları,  2014 yılında kredi konusuna  bağlı olarak yüzde sıfır ile yüzde 8,25 arasında uygulanmıştır.

• 2002’de 530 milyon TL olan Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan kredi miktarını 2014’de 22,8 milyar TL’ye ulaştırdık.

2012-2014 yılları arasında 3,3 milyar TL yatırım harcaması yaparak “bin günde bin gölet ve sulama tesisi”inşa ettik. Bu projeyle 1 milyon 700 bin dekar zirai araziyi suya kavuşturduk.

Özellikle GAP Eylem Planı (2008-2012) ile başlayan süreçte, sulama ödeneklerini büyük bir hızla artırdık, bu artıştan GAP’ın yanı sıra diğer öncelikli bölgelerdeki projelerin de faydalanmasını sağladık.

Diyarbakır’da GAP Eylem Planını ilan ettiğimiz 2008 yılından  itibaren  sulama ödeneklerini 7 misli  artırarak yatırımlara hız verdik.

2002 yılına kadar GAP’ta 2 milyon dekar arazi sulanırken, 2014 yılı sonunda sulanan araziyi 4 milyon 430 bin dekara çıkardık.

2002 ve 2014 yılları arasında; Seydişehir-Suğla Depolaması,  Sultansuyu, Aşağı Susurluk Manyas I. Merhale, Yaylak Sulaması, Van-Karasu, Karaman I. Merhale, Aşağı Gediz, Gölhisar-Acıpayam I. Merhale, Erzincan II. Merhale, Aşağı Ceyhan Aslantaş II. Merhale, Menderes  Çayı, Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünel, Aşağı Fırat I. Merhale, Iğdır ve Aşağı Büyük Menderes  gibi birçok büyük projeyi tamamlayarak hayata geçirdik.

Silvan I. Merhale, Aşağı Fırat II. Merhale, Kralkızı Dicle, Konya Çumra III. Merhale, Kars Çayı Havzası I. Merhale, Orta Ceyhan Menzelet II. Merhale, Bahçelik, Bozova, Suruç, Çarşamba Ovası Sulaması, Aşağı Çekerek I. Merhale, Amik- Afrin  gibi birçok proje de Yatırım Programında halen devam eden önemli projelerimiz arasındadır.

Son on yıllık dönemde, birim alan ve hayvandan elde edilen verimler ile tarımsal  işgücü verimliliğini artırdık.

Süt ve beyaz et üretiminin yanı sıra, özellikle mısır, pirinç ve ayçiçeğinde verim  artışına bağlı üretim  artışlarını  sağladık.

Hayvancılığın geliştirilmesi ve üretimin kayıt altına alınması için yaptığımız çalışmalar neticesinde,  2002 yılında 421 bin ton olan toplam  kırmızı et üretimini, 2014 sonu itibarıyla 1 milyon tona ulaştırdık.

2002 yılında 8,4 milyon ton olan süt üretimini, 2014 yılında 18,5 milyon tona çıkardık.

Toplam  tarımsal destekleme ödemeleri 2002 yılında 1,87 milyar TL iken, 2014 yılında 9,1 milyar TL olarak gerçekleşti.

2003’ten bugüne  çiftçilerimize verdiğimiz nakit hibe tarımsal  destek toplamı  70 milyar TL’ye ulaştı.

2002 yılından  bu yana hayvancılığa verilen  destek miktarının toplam  destekler içindeki  payını 31 kat artırdık. 2002’de 83 milyon TL hayvancılık  desteği verilmiş iken, 2014 yılında hayvancılığa verilen  desteği 2,6 milyar TL’ye yükselttik. Hayvancılık desteklerinin toplam  destekler içindeki  oranı 2002 yılında yüzde 4,4 iken, bu oranı 2014 yılında yaklaşık yüzde 30’a ulaştırdık.

Diğer taraftan,  GAP ve DAP Hayvancılığının Geliştirilmesi Programı  kapsamında 313 projeyi tamamladık, 102 proje ise devam etmektedir.

Prim desteği verilen  ürün sayısını 4’ten 17’ye çıkardık. Prim desteği 2002 yılında 186 milyon TL iken, 2014 yılında 2,7 milyar TL ye ulaştı.

2003-2014 yılları arasında üreticilerimize 5 milyar 313 milyon TL mazot destekleme  ödemesi  yaptık. Yapılan destekleme  ile mazot maliyetinin ortalama yüzde 16’sını karşılamış olduk.

2005-2014 döneminde toplam  4 milyar 977 milyon TL gübre destekleme  ödemesi  yaptık. Yapılan destekleme  ile gübre maliyetinin ortalama yüzde 15’ini karşıladık.

Tarımsal ürün piyasalarını daha rekabetçi ve verimli bir yapıya dönüştürmek üzere; haller, lisanslı depoculuk, ürün ihtisas borsaları ile vadeli işlem ve opsiyon işlemlerine ilişkin düzenlemeler yaptık.

Sertifikalı  hububat  (buğday-arpa) tohumu kullanım oranını 2014 yılında yüzde 70’e yükselttik.

Organik tarım üretimini, 2013 yılında 213 ürüne ulaştırdık.

Tarıma ilişkin  gen bankalarının  kurulması, yeni ürün çeşitlerinin geliştirilmesinde önemli ilerlemeler sağladık.

2002 yılında 20,7 milyon hektar olan orman  varlığımızı 2014 yılında 21,7 milyon hektara yükselttik. Aynı dönemde 42 milyon dekar alanda ağaçlandırma, 654 bin hektar alanda erozyon kontrolü faaliyeti ve 2,57 milyon hektar bozuk orman alanında rehabilitasyon faaliyeti gerçekleştirdik.

Son 12 yılda 4,1 milyar adet fidan üretimi yaptık ve 127 adet şehir ormanı  tesis ettik. Ayrıca, orman  yangınlarıyla daha etkili mücadele  yöntemleri geliştirdik.

Yaptığımız teknolojik yatırımlarla ve tamamladığımız radar ve Otomatik Meteoroloji Gözlem İstasyonları (OMGİ) ile meteorolojik tahminlerimizde isabet oranını arttırdık.  Hava tahminlerinde isabet oranımızı yüzde 90’ların üzerine çıkardık.

b. Neler Yapacağız

İkinci atılım dönemimizde de tarım politikalarımızı başarıyla uygulamaya devam edeceğiz. Kümülatif olarak 8 milyon hektar alanda arazi toplulaştırma çalışmalarını tamamlayacağız ve tarla içi geliştirme hizmetlerini geliştireceğiz.

Tarımsal destekleri, 190 adet tarım alt havzasında, iklim, toprak ve topografyanın yanı sıra, mevcut  su potansiyeli ve bitkilerin su tüketimini de dikkate alarak, alt havzalar düzeyinde, bölgesel  ve ürün bazında düzenleyeceğiz.  Destekleri, sosyal amaçlı ve üretim  odaklı olarak düzenleyecek; çevre ile bitki, hayvan ve insan sağlığını dikkate alacak; desteklerin etkinliğini izleyip değerlendireceğiz.

2015 yılında 10 Milyar TL nakit olarak hibe destek vereceğiz.

Tarımsal desteklemelerde ürün deseni ve su potansiyeli uyumunu gözeterek, sertifikalı üretim  yöntemlerine önem vereceğiz.

Tarım sigortalarının kapsamını genişleterek yaygınlaştıracağız.

Tarımsal istatistik ve kayıt sistemlerini geliştirmek amacıyla yürütülen projeleri sürdürecek,  tarım politikalarının yürütülmesine ilişkin  bilgi  altyapısı ile idari yapıyı geliştirerek tüm tarımsal  bilgi  sistemlerini AB ile uyumlu hale getireceğiz.

Üreticiyi ve tüketiciyi koruyucu  yeni yasal düzenlemeleri hayata geçireceğiz.

İşletmeleri ekonomik ölçek büyüklüğüne ulaştıracak projeler  yürüteceğiz.

Arazilerini büyütmek isteyen ehil mirasçılara kredi imkânları sağlayacağız.

Tarım arazilerimizi ve verimli ovalarımızı  koruyacak “Arazi Kullanım Planları” ve “Ovalarımızın Belirlenmesi” çalışmalarını tamamlayacağız.

Tarım sayımını tamamlayacağız. Tarımsal verileri tek bir veri tabanında düzenleyerek  güncel halde takip edeceğiz.

Üreticiden tüketiciye  kadar tüm tarımsal  verilerin izlendiği, değerlendirildiği ve raporlandığı bir sistem olan Tarım Sektör Entegre Yönetim  Bilgi Sistemini (TARSEY) tamamlayacak ve etkin bir şekilde kullanacağız.

Tarımsal planlamada kullanılan bütün verilerin üretildiği noktada derlenerek  sürekli veri akışını sağlayacak olan Ülkesel Tarım Envanteri  Takip Sistemlerini (ÜTES) yaygın ve etkin bir şekilde uygulamaya koyacağız.

Tarımsal kuraklığın  daha etkin olarak izlenebilmesi için TARBİL kapsamında çalışan 400 tarımsal  meteoroloji istasyonu 1.200’ e çıkarılarak tüm ülke geneline  yaygınlaştırılacaktır.

14 yeni araştırma  merkezi kuracağız.

Ülkemizin ilk Milli Botanik Bahçesini Ankara’da hizmete açacağız.

“Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programı”mızla ülkemizde toplam  su kullanımının yüzde 70’inden  fazlasının gerçekleştiği tarım sektöründe israfı önlemek  ve suyu etkin kullanmayı amaçlıyoruz.

Yeni yatırımlarımızda suyun tasarruflu kullanımını sağlayacak, geçmişten devraldığımız sistemlerde ise suyun verimli kullanımına yönelik  iyileştirme çalışmalarına hız vereceğiz. DSİ sulamalarında yüzde 62 olan sulama oranını yüzde 68’e, yüzde 42 olan sulama randımanını ise yüzde 50’ye çıkarmayı hedefliyoruz.

Program  kapsamında;

• Sulanan arazi varlığının  nihai hedef olan 8,5 milyon hektara ulaştırılmasını sağlayacak; özellikle su tasarrufuna imkân sağlayan basınçlı modern sulama yatırımlarına devam edeceğiz.

• Mevcut  sulama tesislerinin rehabilitasyonunu bir program dahilinde gerçekleştireceğiz. Açık sistemleri kapalı hale dönüştürmeye yönelik  başlattığımız programımızı hızlandıracağız.

• Su tasarrufu sağlayan yağmurlama, damlama  sulama gibi yöntemleri yaygınlaştıracağız.

• Arıtılmış  suların sulamada  kullanımını araştıracağız.

• Sulama yatırımlarında cazibeli ve düşük pompajlı olanlara  öncelik vereceğiz.

• Çiftçiler  başta olmak üzere, etkin su kullanım ve tasarrufu konusunda bilinçlendirme, kapasite geliştirme çalışmalarını hayata geçireceğiz.

• Tarımsal destekleri, havza özelliklerini ve su kısıtını dikkate alacak şekilde gözden geçireceğiz.

• Sulama şebekelerinde modern izleme sistemlerini yaygınlaştıracağız.

• Su yönetimini ve fiyatlandırma sistemini, su tasarrufunu artırıcı bir yaklaşımla  gözden geçireceğiz.

• Uygun  geçiş düzenlemeleriyle, yeraltı suyu kullanımında kayıt ve kontrolü sağlayacağız.

• Yeni yatırımların yanında eskiyen, kullanım dışında kalan veya uygun şekilde kullanılamayan tesislerin rehabilitasyonuna da önem vereceğiz ve kısıtlı su kaynaklarının etkin kullanımına katkı sağlayacağız.

• Yeraltı su kaynaklarının tarımda kontrollü kullanımının sağlanmasına yönelik  miktar  kısıtlaması ve fiyatlandırma mekanizmaları geliştireceğiz.

• Sulama birliklerinin çalışma süreçlerini gözden geçirecek, sistemin  daha etkin hale getirilmesi yönünde alternatifler oluşturacağız.

• Suyun bilinçli kullanımı için tarım üreticilerine yönelik eğitim ve yayım faaliyetlerini artıracağız.

2019 yılına kadar 10 milyon dekar ilave araziyi sulanabilir hale getirmeyi hedefliyoruz.

GAP’ta büyük oranda tamamlamış olduğumuz ana kanallar sonrasında  şebeke inşaatlarına daha da hız vereceğiz. Orta vadede, GAP sulamalarının tamamı  olan 10 milyon 580 bin dekarın tamamını  sulamaya  açmayı hedefliyoruz. Sulamalar tamamladığında GAP, gıda üreten ve Dünya’ya  ihraç eden bir “üretim ve ihracat merkezi” haline gelecektir.

Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde illerini kapsayan Konya Ovası Projesi ile Akdeniz’e boşa akan suların Konya Ovası’na yönlendirilmesi, Baraj, gölet ve sulama sistemlerinin tamamlanması, vahşi yeraltı sulamalarının yağmurlama veya damlamalı sulama usullerine dönüştürülerek su ve enerji sarfiyatında tasarruf sağlamayı hedeflemekteyiz. KOP’ta 2014 yılı sonu itibarıyla 9 milyon 240 bin dekar arazi sulanmaktadır.
2019 yılı sonuna kadar hedeflenen 11 milyon dekar arazinin tamamını  sulamaya  açmayı hedefliyoruz.

14 ilimizi kapsayan Doğu Anadolu  Projesiyle  2019 yılı sonuna kadar 2,3 milyon dekar araziyi daha sulamaya  açarak çiftçilerimizin yüzünü güldüreceğiz.

Sulama alanında özellikle 5,7 milyar TL’lik kaynak ayırdığımız  Silvan I. Merhale  Projesiyle  Silvan Barajı ve bağlı ara depolamaları tamamlamayı ve 193 bin hektar alanın sulanmasını  sağlamayı hedefliyoruz. Bu çalışmaların tamamlanması özellikle Diyarbakır İlimizde önemli oranda gelir ve istihdam artışını sağlayacaktır.  Proje tamamlandığında 2 milyon 454 bin dekar arazi sulanacaktır.

Ayrıca Ilısu Hidro-Elektrik Santrali Projesi ile Yusufeli Barajı ve Hidro-Elektrik Santrali Projelerini tamamlayacağız.Tarım alanlarını  planlama  ile koruma  altına alacağız. Katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesine, gen kaynaklarının korunmasına, ıslah çalışmalarına, nanoteknoloji
ve biyoteknolojiye yönelik  çalışmalara  öncelik vererek, güdümlü projelerle tarım-sanayi-üniversite arasındaki işbirliklerini artıracağız.

“Zeytin ve Zeytinyağı  Sektörü Ulusal Kümelenme Stratejisi’ oluşturacağız.

Başta aspir, kanola, soya olmak üzere bitkisel üretimde sözleşmeli  üretimi yaygınlaştıracağız. Sertifikalı  tohumluk üretimini 880 bin tona çıkaracağız. Tarım alanları içerisinde organik  tarımın  oranını yüzde 1,95’den yüzde 4’e çıkaracağız.

Organik atık ve artıkların tarımda kullanımını yaygınlaştırmak için “Organik Atık ve Artık Yönetimi” Entegre Projesi yürütülecektir. İlk yerli patates çeşitlerini üretime  kazandıracağız. Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerden kaynaklanabilecek risklerin önlenmesi ve söz konusu ürünlerle ilgili  izlenebilirliğin sağlanması, kontrol  ve denetim sisteminin etkin şekilde işletilmesini sağlayacağız.

Bitki sağlığı alanında ithalat  dahil koruma  ürünlerinin ruhsatlandırılması, ruhsatlandırılmış ürünlerin biyolojik etkilerinin kontrolü ve kurulan  izleme altyapısının geliştirilmesi, üreticilerde farkındalığın oluşturulmasını sağlayacağız.

Ambalajlı ürünlerin etiketlerinde besleyici  değerlere  ait bilgileri zorunlu  hale getireceğiz.

Gıdalarda tuz ve şeker azaltılmasına  teknolojinin imkân verdiği ölçüde devam edeceğiz.

Vatandaşlarımız, tükettiği gıdanın içinde yer alan bileşenlerin kendilerine hangi faydaları  sağlayacağını öğrenebilecek.

Tarım sektörü açısından önem taşıyan biyolojik çeşitliliğin tespiti,  korunması  ve sürdürülebilir kullanımını sağlayacağız.

Ürünlerini lisanslı depolarda muhafaza eden üreticilere kira desteği sağlayacağız.

1 milyon ton kapasiteli  “Hububat Depolama Projesi” kapsamında;  300 bin tonluk  depo hizmete açılmış, 120 bin ton depo yapımı devam etmekte olup, 2018 yılına kadar ilave 580 bin ton kapasiteli  depo yapılacaktır.

12 milyon hektar mera alanında tespit, 7,2 milyon hektar alanda tahdit, 4 milyon hektar tahsis, 800 bin hektar alanda ise ıslah çalışmalarını tamamlayacağız. Kafeinsiz siyah çay ve yeşil çay üretimine geçeceğiz. Yerel ve geleneksel ürünlerin katma değeri ve ihracata katkısını artıracağız.

Erzurum, Van, Sakarya ve Diyarbakır illerinde et kombinalarını yenileyecek, Erzincan ilinde  tavuk kombinasını faaliyete  geçireceğiz.

Üretici  ve üretici  örgütleri vasıtasıyla sanayiye giden çiğ sütün alım ve satımının  sözleşmeli  usulde yapılmasını sağlayacağız.

Koyun ve keçi yetiştiriciliğine yönelik  teşvikleri artıracağız.  Koyun ve keçilerin  kayıt altına alınarak izlenmesi  ve hayvan hastalıklarının kontrol altına alınmasını sağlayacağız. Süt ve et üretiminde sözleşmeli  model geliştireceğiz. Balıkçılıkta kaynak yönetimini bilimsel verilere dayalı ve etkin bir biçimde gerçekleştirecek, idari kapasiteyi güçlendireceğiz.

“Balıkçı  Gemileri İzleme ve Veri Toplama Sistemi”ni kuracağız.

Su ürünleri yetiştiriciliğinde, çevresel sürdürülebilirlik gözetilecek, ürün çeşitliliği ve markalaşma  ile uluslararası pazarlarda rekabet edebilirliğin artırılması sağlanacaktır. Yetiştiricilikte ileri teknikler  ve üretim  sistemlerini yaygınlaştıracağız.

Muhtelif illerde  yürütülen toplam  12 balıkçı barınağını balıkçılarımızın hizmetine sunmak üzere tamamlayacağız.

Ormanların sınırlarının  korunması  ve mülkiyet problemlerinin çözümüne yönelik  orman  kadastro çalışmalarını hızlandıracağız.

Ormanların ekonomik, sosyal ve ekolojik  fonksiyonlarını gözeten sürdürülebilir yönetim ilkesi benimsenecek, odun ve odun dışı orman  ürünleri potansiyelini değerlendirerek üretim ve pazarlanması  konusunda etkin yönetim sağlayacağız.

İkinci GAP Eylem Planında beşeri ve sosyal kaynakların geliştirilmesine ve temel altyapı yatırımlarının tamamlanmasına öncelik vereceğiz. DAP Eylem Planında tarım ve hayvancılığın geliştirilmesine öncelik vereceğiz. KOP Eylem Planında toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak suretiyle sektörel çeşitliliğin artırılmasını esas alacağız. DOKAP Eylem Planında ise turizm odaklı sürdürülebilir kalkınma yaklaşımını  esas alacağız.

3.12. Enerji Güvenliği

AK Parti olarak stratejik bir sektör olan enerji alanında hem arz güvenliğini sağlamak hem de ekonomik kalkınmamıza daha düşük maliyetli girdi  sağlamak öncelikli yaklaşımımızdır. Bu yaklaşımla  enerjinin nihai tüketiciye  sürekli, kaliteli, güvenli, asgari maliyetlerle arzını ve enerji temininde kaynak çeşitlendirmesini esas almaktayız.

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı  mümkün olan en üst düzeyde değerlendirmeyi ve nükleer teknolojiyi elektrik üretiminde kullanmayı öngörmekteyiz. Enerjinin israf edilmemesi ve çevresel etkilerinin asgariye indirilmesi ile ülkemizin  uluslararası enerji ticaretinde stratejik konumunu güçlendiren rekabetçi bir enerji sistemine ulaşılması temel amacımızdır.

a. Neler Yaptık

İktidarlarımız süresince yeterli  seviyede elektrik enerjisi üretim  kapasitesinin oluşturulmasına, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarına,  üretim  ve dağıtım  tesislerinin özelleştirilmesine önem verdik.

2002 yılında 31.846 MW olan kurulu gücü 2014 yılı sonunda 69.520 MW’a çıkardık. Elektrik üretiminde ise 129 milyar kWh seviyesinden 250 milyar kWh seviyesine  ulaştı. Kişi başına elektrik tüketimi ise yılda 2.046 kW saatten 3.289 kW saate yükseldi.

Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminde de ciddi gelişmeler kaydettik.  2002 yılında hidrolik dahil 12 bin 300 MW olan yenilenebilir enerji kurulu gücü 27.700 MW’a yükselttik.

Hidroelektrik enerji üretim  potansiyelini 26 milyar kWh’den 82,8 milyar kWh’e yükselttik. 12 yılda 18’i büyük HES olmak üzere 278 baraj ve 245 gölet inşa ettik.

Enerji sektöründe 2002 yılında 4,5 milyar TL olan yıllık yatırım miktarını,  2014 yılında 13,6 milyar TL seviyesine çıkardık.

Yaptığımız düzenlemelerle yatırımcının Türkiye elektrik sektörüne  olan güveni  artırdık. 2007 yılına kadar her yıl ortalama 1.500 MW’lık  santral devreye aldık. 2009 yılından itibaren  ise bu kapasiteyi  her yıl ortalama 4.400 MW ve üzerine çıkardık.

Uzun yıllardır üzerinde konuşulan nükleer enerjide somut adımlar  attık. 4.800 MW gücünde Akkuyu’da ve 4.480 MW gücünde Sinop’ta olmak üzere 2 adet nükleer santralın yapılması  için anlaşmayı imzaladık. Bu iki santrale ek olarak 3. santral için bazı ülkelerle  görüşmelere başladık.

21 adet elektrik dağıtım  şirketinin işletme  hakkını özel sektöre devrettik.  Elektrik üretimindeki özelleştirme çalışmalarımız  sonucunda 2002 yılında yüzde 66 olan kurulu güçteki kamu payını 2014 yılında yüzde 31,5’e düşürdük.

81 ilin 73’üne doğal gaz bağlantısı  kurduk, 69 ilde konut sektöründe doğal gaz kullanımına başlanmasını sağladık.

Doğal gaz tüketimindeki mevsimlik, günlük  ve saatlik değişiklikleri düzenlemek ve arz güvenliğini sağlamak amacıyla Tuz Gölü Doğal Gaz Yer Altı Depolama projesinin 2012 yılında yapımına  başladık.

Türkiye’ye transit ülkeler olmaksızın doğrudan Rusya Federasyonundan doğal gaz sağlamak üzere geliştirilen Mavi Akım Projesi kapsamında inşa edilen Karadeniz geçişli Rusya- Türkiye Doğal Gaz Boru Hattını 2003 yılında işletmeye aldık.

Azerbaycan’dan gelen petrolü;   Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden  geçerek Ceyhan deniz terminaline taşıyan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı faaliyete geçirdik.

2007 yılında işletmeye alınan Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Boru hattıyla  Yunanistan’a doğal gaz ihraç etmeye başladık.

Azerbaycan ile Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesinin gerçekleştirilmesine yönelik  hükümetler arası anlaşmayı imzaladık ve projenin yapımına  başladık.

Avrupa  İletim  Sistemi  ile entegrasyon sağlayarak belli bir kapasitede elektrik enerjisi  ticaretini mümkün hale getirdik.

2002-2014 yılları arasında önemli mevzuat düzenlemeleri yaptık. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanununu, Enerji Verimliliği Kanununu ve Enerji Verimliliği Strateji  Belgesi ile Elektrik Piyasası Kanununu yürürlüğe koyduk.

Madencilik sektörünün 2002 yılında yüzde 0,9 olan GSYH içerisindeki payını, 2013 yılında yüzde 1,4’e yükselttik.

2002 yılında 0,38 milyar dolar olan maden ihracatımızı, 2013 yılında 3,9 milyar dolara yükselttik.

Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına  ve sanayide hammadde ihtiyacının karşılanmasına yönelik  maden, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynak arama yatırımları için ayrılan kaynaklarımızı  önemli oranda artırdık.

2002-2014 döneminde maden ve jeotermal kaynak aramaları  için Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne (MTA) ayrılan ödenek 2002 yılında 16,75 milyon TL iken, bu tutarı 2014 yılında 200 milyon TL’ye çıkardık.

2002-2014 döneminde, petrol ve doğalgaz aramaları  için TPAO’ya ayrılan ödeneği  105 milyon TL’den, 1.400 milyon TL’ye çıkardık.

2002-2014 döneminde gerçekleştirilen arama faaliyetleri sonucunda bilinen linyit kömürü  rezervini  8,3 milyar tondan 14 milyar tona çıkardık. Altın, çinko, bakır, zeolit, feldspat,  kuvars, mermer gibi birçok madende  önemli rezervler ve jeotermal sahalar tespit edilmesini sağladık.

TPAO ve BOTAŞ tarafından yurtdışında başlatılan  petrol ve doğal gaz arama çalışmalarımız  devam etmektedir.

Petrol ve doğal gazda yerli üretimi artırmak  amacıyla, arama faaliyetlerinin aksamadan yürütülmesini teminen 2012 yılında TPAO tarafından bir sismik araştırma  gemisi  alınmasını sağladık.

MTA’nın tam donanımlı ulusal araştırma  gemisinin yapım çalışmalarını tamamladık.

Uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi için Maden Kanununda kapsamlı değişiklikler yaptık.

Ülkemizdeki  jeotermal ve doğal mineralli su kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasını düzenleyen Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunun yürürlüğe girmesini sağladık.

Eski Kanunu yürürlükten kaldırarak, petrol ve doğalgaz ruhsatlarına ilişkin  başta arama ve üretim  faaliyetlerinin teşviki olmak üzere kapsamlı değişiklikler içeren Türk Petrol Kanununu çıkardık.

Doğal gaz depolama tesislerinin depolama,  enjeksiyon ve geri üretim  kapasitelerinin artırılması için TPAO tarafından
3 faz halinde  programlanan Kuzey Marmara ve Değirmenköy Sahaları Yeraltı Depolama Tesisleri Kapasite Artırımı  Projemizi sürdürmekteyiz

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak ikinci atılım dönemimizde vatandaşlarımıza ve üreticilerimize ucuz, kaliteli, güvenli enerji sağlamaya  devam edeceğiz.

2017 yılı sonuna kadar tüm illerde  konut sektörüne  doğal gaz iletiminin tamamlanmasını planlamaktayız.

Doğal gaz depolama kapasitesini artıracağız. Bu kapsamda, yapımı devam eden ve tamamlandığında 1 milyar m3  gaz depolama kapasitesi temin edecek Tuz Gölü Yeraltı Depolama projesinin ilk aşamasını 2017 yılında, ikinci aşamasını ise 2019 yılında tamamlayarak devreye almayı planlamaktayız.

Trans Adriatik Doğal Gaz Boru Hattı Projesiyle (TAP) doğalgazın  Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden  İtalya’ya ulaşması planlanmaktadır. Yine, Irak Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesiyle Türkiye ve Avrupa  için gaz alışı gerçekleşmesi planlanmaktadır.

Tarımsal amaçlı kullanılamayacak nitelikte 6.000 hektar alanda 3.000 MW kapasiteye sahip Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi ilan edilmiştir. 2015 yılında yatırımcılara yer tahsisi yapılması  hedeflenmektedir.

Dolgu hacmi bakımından Türkiye’nin 2. büyük, 1.200 Mw’lık  kurulu gücüyle 4. büyük baraj ve HES olacak Ilısu Santrali ile yıllık ortalama 4,12 milyar Kw/s enerji üreteceğiz.

270 metre gövde yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek, Dünya’nın 3’ncü yüksek barajı olacak Artvin  Yusufeli  Barajını tamamlayacağız.
Komşu ülkelerle  elektrik ticareti  kapasitesini artıracağız. Elektrik iletim şebekesinin  altyapısının güçlendirilmesine ve modern bir şebeke haline dönüştürülmesine yönelik çalışmalarımız  devam edecektir.

2010 yılında başlatılan  elektrik üretim  varlıklarının özelleştirilmesine devam edilecektir.

Enerjiyi  verimli tüketen ürünlerin verimsiz  ürünlere oranla kullanımının artırılması özendirilecektir.

Afşin-Elbistan gibi büyük linyit havzaları ile daha düşük kapasiteli  diğer rezervlerin  değerlendirilmesini  sağlayacağız. Kömür  aramalarına hız verecek ve rezervleri  artıracağız. Yurt içi ve yurt dışı petrol ve doğal gaz aramaları  ve
üretimini artıracağız.

Enerji üretiminde dışa bağımlılığın azaltılması hedefiyle uyumlu olarak; yurtiçi ve yurtdışında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerini hızlandıracağız.

Linyit  kömürü  ve jeotermal gibi yerli kaynakların potansiyelinin tespitine yönelik  arama faaliyetlerini azami düzeye çıkaracağız.

Kaya gazı konusunda ise kapsamlı araştırma faaliyetlerinin yürütülmesini sağlayacağız.

Demir cevheri, mermer ve bor başta olmak üzere sanayi hammaddelerinin yurtiçinde arama ve üretimine öncelik vereceğiz.

Türkiye ekonomisi için temel ve kritik olan hammaddelerin güvenli teminine yönelik strateji oluşturacağız.

Kritik hammadde, maden ve minerallerin ülke dışına çıkarılmasında  düzeni sağlayacak bir sistem kuracağız.

Ülkeler ve ülke grupları tarafından belirlenen kritik hammaddeler listesiyle ilgili  olarak, başta nadir toprak elementleri olmak üzere, Türkiye’de yer alan hammaddelerin aranması ve üretilmesine yönelik  arama programı başlatacağız.

Madencilik sektörünün çevre mevzuatına  uyumunu geliştireceğiz.

Madencilik sektöründe iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin artırılmasına yönelik  olarak maden kanunu ve diğer ilgili  kanunlarda yaptığımız düzenlemeleri etkili bir şekilde uygulayacağız.

Krom ve mermer gibi madencilik ürünlerinin yurtiçinde işlenmesi  ve oluşan katma değerin  artırılmasını sağlayacağız.

Küresel ölçekli ve rekabet gücü yüksek madencilik şirketlerinin oluşturulmasını destekleyeceğiz.

MTA’nın günümüz  ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılmasını sağlamak üzere MTA’yı  günümüz ihtiyaçlarına gçre yeniden  yapılandıracağız.

TTK’nın zarar eden bir yapıdan çıkarılması için eylem planı hazırlayarak kurumun yeniden  yapılandırılmasını sağlayacağız.

Enerjide önemli bir reform alanımız “Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi Öncelikli Dönüşüm Programı”mızdır. Programımızın amacı enerji alanında yerli kaynaklarımızı maksimum düzeyde harekete geçirmek  suretiyle dışa bağımlılığımızı azaltmaktır.

Programla birincil enerji üretiminde yerli kaynaklarımızın payını 2013’teki yüzde 28 seviyesinden yüzde 35 seviyesine yükseltmeyi hedefliyoruz

Diğer yandan yerli kömürden üretilen  elektriği 32 milyar kWh’dan 57 milyar kWh’a çıkarmayı ve hidroelektrik kapasitemize  de 10.000 MW’lık  kapasite eklemeyi hedeflemekteyiz. Program  kapsamında;

• Bu alana özgü yeni destek ve finansman modelleri geliştireceğiz.

• Bürokrasiyi azaltarak yatırım ortamını  geliştireceğiz.

• Kurumlar arası koordinasyonu güçlendireceğiz.

• Arama ve Ar-ge çalışmalarına ivme kazandıracağız.

• Güneş, rüzgar, jeo-termal gibi yenilenebilir enerji alanında envanterimizi yenileyip, kapasitemizi geliştirecek çalışmaları  hızlandıracağız.

• Linyit  kaynaklarımızı  akılcı bir şekilde azami düzeyde ekonomimize kazandıracağız.

Yine hazırladığımız  “Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programımız”la bir yandan daha az karbon salınımıyla çevreyi korurken, diğer yandan daha az girdi kullanımıyla rekabet gücümüzü  artırmayı amaçlamaktayız. Programla Birincil enerji yoğunluğunu azaltırken, kamu
binaları  ve tesisleri  başta olmak üzere enerji verimliliğini yaygınlaştıracağız. Bu kapsamda;

• Enerji verimliliği konusunda bilinçlendirme faaliyetlerini yoğunlaştıracak, iyi uygulama örneklerini yaygınlaştıracağız.

• Enerji verimliliği alanında yönetim bilgi  sistemini oluşturacağız ve koordinasyonu güçlendireceğiz.

• Enerji verimliliği yatırımlarının finansmanı için yeni modeller geliştireceğiz.

• Taşıtlar dahil olmak üzere vergilendirme sistemimizde enerji verimliliği lehine farklılaştırmalar yapacağız.

• Enerji performans sözleşmeleri  modelini yaygınlaştıracağız.

• Sanayide yüksek verimli elektrik motorları üretimini ve kullanımını destekleyeceğiz.

• Başta konutlar olmak üzere mevcut  binalarda  enerji verimliliği konusundaki yatırımları destekleyeceğiz.

• Akıllı ulaşım sistemlerini yaygınlaştıracağız.

• Enerji verimliliği alanında KOBİ’lere dönük özel destek programları geliştireceğiz.

• Termik santrallerde ve sanayide atık ısılardan azami oranda yararlanacağız.

3.13. Ulaştırma ve Lojistik

AK Parti olarak 12 yıllık birinci atılım dönemimizde en çok önem verdiğimiz ve yatırım yaptığımız alanlardan  birisi  de şüphesiz ki ulaştırma  ve lojistiktir. Partimiz, büyük ekonomilerin can damarları olan ulaştırma  ve lojistik altyapılarının gelişimine ve bu sayede ülkemizin  rekabetçiliğinin artırılmasına özel önem vermektedir.

Ülkemizin rekabet gücüne ve toplumumuzun yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlayan, güvenli, ekonomik, konforlu, hızlı ve çevreye duyarlı hizmetlerin sunulduğu, kombine taşımacılığın ve lojistik merkezlerin etkin bir şekilde hayata geçirildiği bir ulaştırma  ve lojistik sisteminin oluşturulması temel hedefimizdir.

a. Neler Yaptık

İktidarlarımız süresince, gerçekleştirdiğimiz ulaştırma yatırımları, ülkemizin  rekabet gücünün artırılmasında ve vatandaşlarımızın yaşam kalitesinin yükseltilmesinde çok önemli bir işlev üstlenmiştir.

Geçtiğimiz  12 yıllık dönemde, ülkemizin  bütün Dünya’da gıpta ile bakılan devasa ulaşım projelerini hayata geçirebilecek güce sahip olduğumuzu gösterdik. Yaptığımız yatırımlarla ülkemizin  ulaştırma  alanında tıkanan damarlarını açtık. Kuzey ile güneyi,  doğu ile batıyı oluşturduğumuz ulaşım aksları ile bütünleştirdik.

Otoyollar, bölünmüş yollar,  hava limanları, hızlı tren hatları, limanlar ve tersaneler,  akıllı iletişim sistemleri iktidarlarımızın başarı hanesinde yer aldı. Seksen yılda yapılan ulaşım yatırımlarının kat ve kat fazlasını 12 yıla sığdırdık. 2002-2014 döneminde 216 milyar liralık yatırım gerçekleştirdik.

Karayolu ulaşımında güvenliği arttırmak, yollarımızı dünya standartlarında kaliteli bir çehreye kavuşturmak, yıllardır ihmal  edilen bölgelere  en iyi karayolu  ulaşım imkânını  sunmak bu dönemdeki temel önceliğimiz oldu.

Sinop’tan Sarp sınır kapısına uzanan şerit boyunca yaklaşık 550 km’lik otoyol standardında bölünmüş yolu kapsayan Karadeniz Sahil Yolu Projesi ve Bolu Tüneli Projesi başta olmak üzere pek çok büyük projeyi tamamlayarak vatandaşlarımıza daha güvenli ve konforlu seyahat etme imkânı sağladık.

2002 yılı sonu itibarıyla 1.714 km’si otoyol olmak üzere 6.101 km bölünmüş yol mevcut iken, 2014 yılı sonunda 2.282 km’si otoyol olmak üzere bölünmüş yol uzunluğunu 23.716 km’ye ulaştırdık. Böylece iktidarlarımız döneminde, 568 km’si otoyol olmak üzere, 17,615 km bölünmüş yolu hizmete sunduk.

2002’de sadece 6 ilimiz  bölünmüş yollar  ile birbirine bağlanmış  iken, bugün  75 ilimiz  bölünmüş yol ile birbiriyle bağlanmış  durumdadır.

Yapmış olduğumuz bölünmüş yollar  sayesinde, 2003 yılında 100 milyon taşıt km başına 5,7 olan trafik kazalarındaki can kaybı, 2013 yılı itibarıyla 2,3’e düşmüştür.

Ülkemizin kuzeyinden  güneyine, doğusundan batısına ana karayolu  koridorlar geliştiriyoruz. Kuzey-güney koridorlarının yüzde 77’sini tamamlayarak 9.429 km. yolu vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Doğu-batı  koridorlarının yüzde 88’ini tamamlayarak 7.237 km. yolu hizmete açtık.

2014 yılı sonu itibarıyla 2,282 km’si otoyol, 32,470 km’si il yolları  ve 31,280 km’si devlet yolları  olmak üzere toplam  yol ağımızı 66,032 km’ye ulaştırdık.

1923-2002 döneminde sadece 50 km. tünel yapılmış  iken, 12 yıllık iktidarımız döneminde 207 km. tünel inşa ettik.

Karayolu taşımacılık sektöründe reform niteliğinde düzenlemeler yaptık. Bu dönemde; mesleki ve mali yeterlilik ile mesleki saygınlık ilkelerini mevzuatımıza  taşıdık. Bu yeterliliklere sahip işletmelerin faaliyet  gösterebildiği kurumsallaşmış bir taşımacılık sektörünün temellerini attık.

282 adet Mesleki Eğitim Merkezi oluşturularak 600 binden fazla sektör mensubunu eğittik  ve başarılı olan 300 bin kişiyi sertifikalandırdık.

Ülke genelinde,  3 bin kişinin istihdam edildiği 75 adet Yol Kenarı Denetim  İstasyonu  kurduk. Yılda 35 milyondan fazla araç ve şoförü, tonaj ve belge denetimine alarak, fazla tonaj ve yetkisiz taşımacılık faaliyetlerini önledik.

Araçların  teknik muayenelerinin devlet denetiminde özel sektör eliyle yaptırılması uygulamasına başladık. Türkiye genelinde 197 adet sabit ve 73 adet seyyar muayene istasyonu kurulmasını ve yılda 6,5 milyon aracın muayeneden geçirilmesini sağladık.

Ekonomik  ve teknik ömrünü tamamlamış yaklaşık 120 bin ticari aracı, gönüllülük esası ve bedeli karşılığında  trafikten çektik.

Tehlikeli  madde taşımacılık faaliyetlerinin emniyetli, gerekli teknik standart  ve usullere  göre yapılması  için denetimleri başlattık.

Demiryollarında yüksek hızlı tren hatlarının  yapımına, mevcut  hatların  modernize  edilmesine, çeken ve çekilen araçların yenilenmesine önem verdik. Bu kapsamda; Türkiye’de ilk kez yaklaşık 1.213 km yüksek hızlı tren ağı inşa ettik.  2002 yılında 10.959 km olan konvansiyonel demiryolu hat uzunluğunu, 2014 yılı itibarıyla 12.485 km’ye çıkardık. 2002-2014 döneminde yaklaşık toplam  9.350 km uzunluğunda konvansiyonel demiryolu hattımızı yeniledik.  Böylece mevcut hatlarımızın tamamına yakınını yenilemiş olduk. Diğer taraftan,  toplam  3.573 km uzunluğundaki mevcut  hat üzerinde elektrifikasyon ve sinyalizasyon yatırımlarına devam ettik.

Ankara-Eskişehir Hızlı Tren hattını 2009’da, Ankara-Konya Hızlı Tren hattını 2011’de, Eskişehir-Konya Hızlı Tren hattını 2013’te, Ankara-İstanbul Hızlı Tren hattı ile İstanbul-Konya Hızlı Tren hatlarını  2014’te işletmeye açtık.

Muratlı-Tekirdağ Demiryolu, Cumaovası-Tepeköy (İzmir) 2. Hat Yapımı, Ankara-Sincan  arasını 3 hattan 6 hatta çıkaran demiryolu yapımı, Turgutlu-Kemalpaşa demiryolu yapımı ve Tecer-Kangal Varyantını tamamladık.

İktidarımız döneminde sadece yüksek hızlı tren yatırım ve işletmeciliğinde değil, kent içi raylı sistemlerde de önemli gelişmeler sağladık.

Asya’yı Avrupa’ya İstanbul  Boğazı’nın altından  raylı sistemle  bağlayan  asrın projesi  Marmaray’ı hayata geçirdik.

Türkiye’de 2002 yılına kadar İstanbul,  Ankara, İzmir ve Konya olmak üzere toplam  4 kentimizde yaklaşık 280 km’lik kentiçi raylı sistem hattı faaliyet  göstermekteydi. 2014 yılı itibarıyla raylı sistemlerde hat uzunluğumuzu 590 km’ye, raylı sistem hattına sahip kent sayımızı ise 4’ten 11’e yükselttik.

Yakın dönemde  de İstanbul  Otogar-Bağcılar-İkitelli Raylı Sistemi  ile Ankara Kızılay-Çayyolu ve Batıkent-Sincan hatlarını faaliyete  geçirdik. İstanbul-Levent-Hisarüstü Metro  hattını tamamladık.

Mevcut  demiryolu şebekemiz üzerinde özel sektörün kendi trenleri ile yük ve yolcu taşıması için gerekli yasal zemini hazırladık.

İşletmelerimizin rekabet güçlerini artırmak, pazarlama imkânlarını kolaylaştırmak, kombine taşımacılığı  daha etkin hale getirmek amacıyla lojistik merkezler kuruyoruz.  Denizli- Kaklık, Samsun-Gelemen, İzmit-Köseköy,  Uşak, İstanbul Halkalı, Eskişehir-Hasanbey ve Balıkesir-Gökköy’de 7 adet lojistik merkezi işletmeye aldık. 13 lojistik merkezimizin yapım çalışmalarına devam ediyoruz.

Havacılık alanında yaptığımız birçok düzenleme  ile sektörün serbestleştirilmesini sağladık. Birçok ilimizde  inşa ettiğimiz yeni hava limanları ve mevcut  hava limanlarında yaptığımız modernizasyonunlarla sektörün hızla büyümesini sağladık, hava yolunu halkın yolu haline getirdik. Böylece daha önce uçakla hiç tanışmamış vatandaşlarımızı, artık rahat bir şekilde havayoluyla seyahat etme imkânına  kavuşturduk.

Havayollarında 2002 sonunda aktif hava limanı  sayısı 26, yıllık toplam  yolcu sayısı 33,7 milyon iken,  2014 yılı sonu itibarıyla hava limanı  sayısı 53’e, yıllık toplam  yolcu sayısı ise 166,5 milyona çıkmıştır. Aynı dönemde, filomuzdaki toplam uçak sayısı 110 iken, 422’ye ulaşmış; uçak trafiği ise 530 binden 1,7 milyona yükselmiştir.

İktidarımız döneminde milli havayolu şirketimizi dünya markası haline getirdik.

Havacılıkta büyümemize ve Batı Avrupa  ile Uzak Doğu arasındaki transfer merkezi olma konumumuzu güçlendirerek ülkemizin  kalkınmasına  önemli katkı sağlayacak olan İstanbul 3. havalimanının yapımına  başladık. Tamamlandığında 150 milyonluk yolcu kapasitesiyle dünyanın  en büyük havalimanı olmasını  hedefliyoruz.

Dünyada sayılı örneği bulunan denize inşa edilmiş havaalanlarından biri olacak olan Ordu-Giresun havalimanını tamamlamak üzereyiz.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu  bölgelerinde bir çok yeni hava limanı  inşa ettik. Böylece, bu havalimanlarıyla illerimizi ve bölgelerimizi birbirine bağladık ve vatandaşlarımızı havayoluyla tanıştırdık.  Çok önem verdiğimiz Hakkâri havalimanını da tamamlanma aşamasına getirdik.

Havayolu  sektörünü sadece havalimanı yapımı ve yolcu taşımacılığından ibaret gören anlayışı terk ederek, uzay ve havacılık endüstrisinde milli imkânların harekete geçirilmesine yönelik  çalışmalara  hız vererek uydu üretecek bir kapasiteye eriştik.

Türk mühendislerimizin de katkısı ile yapım gerçekleştirilerek, Şubat 2014’te başarı ile uzaya fırlatılan 4A uydusuyla artık televizyon kanallarımız,  Asya’dan  Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir alana yayınlarını ulaştırabiliyorlar.

Yapmış olduğumuz düzenlemeler ve alınan tedbirlerle Denizcilik sektörüne,  Cumhuriyet tarihimizin en parlak dönemini yaşattık.

Ülkemizin denizcilikteki ulusal ve uluslararası sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirebilmesi ve sektörün güçlendirilmesi için denizcilik idaresinin kapasitesini geliştirdik, Türk gemilerinin yurtdışındaki limanlarda yüksek tutulma oranını azalttık.

Güvenli ve emniyetli denizyolu taşımacılığını tesis etmek için, kıyılarımızda  seyir, can, mal ve çevre emniyetinin arttırılması amacıyla,  gemi takip ve kontrol  sistemlerini kurduk.

Gemi inşa sanayimizin yaşadığı teminat  gösterme sorununu, yaptığımız düzenlemelerle giderdik, yaşlı koster filomuzun Türk tersanelerinde yerli katkı payı ile yenilenmesi için hurda desteği sağladık.

Ülkemizin coğrafi  konumunun denizcilik  açısından sunduğu avantajdan nitelikli bir şekilde yararlanmak için özenli bir denizcilik  politikasıyla hareket ediyoruz.  2003 yılında 19. sırada yer alan Türk sahipli  filomuzu, bugün dünya sıralamasında 13. sıraya yükselttik. 2003 yılında 37 olan tersane sayımızı ise 73’e ulaştırdık.

2002-2014 yılları arasında denizyolu taşımacılığını önemli oranda artırdık. 2002 yılında Türkiye’nin toplam  yük elleçlemesi 150 milyon ton iken, 2014 yılında bu rakam 383 milyon tona ulaşmıştır.

Konteyner elleçlemesi 2002 yılında 2 milyon TEU iken, bu rakam 2014 yılı sonunda 8,4 milyon TEU’ya ulaşmıştır. Konteyner elleçleme  kapasitesini ise 2002 yılında 3 milyon TEU’dan 2014 yılında 11,5 milyon TEU’ya yükselttik.

2002-2014 yılları arasında birçok Tersane ve deniz altyapısını tamamladık. Bunlardan bazıları; Sürmene-Yeniçam Tersanesi, Samsun Tekkeköy Tersanesi, Karadeniz Ereğli Tersaneler Bölgesi Mendireği, İnebolu  Limanı Tevsii, Rize Limanı Ana Mendirek  Onarımıdır.

2002 yılında 178 olan balıkçı barınağı sayısını, 47 yeni balıkçı barınağı ekleyerek, 2014 yılı sonunda 225’e çıkardık ve balıkçılarımızın hizmetine sunduk.

2002’de 8.500 olan yat bağlama  kapasitemizi, 2014 sonu itibarıyla 17.700’e çıkararak turizm sektörümüzün hizmetine sunduk.

Türkiye’nin en önemli ana limanlarından biri olması beklenen Çandarlı Limanının mendireğini tamamladık, bölgesel ölçekte önemli olan Filyos Limanı için de ihale sürecini başlattık.

Deniz emniyeti alanında da önemli gelişmeler kaydettik. Türk bayraklı filonun, başta AB ülkeleri  olmak üzere birçok ülkenin  taraf olduğu  Paris Memorandumu uyarınca beyaz listeye geçmesini sağladık. Böylece, en önemli ticari ortağımız olan AB’nin  limanlarında denetlenen ve tutulan  gemi sayımızı önemli oranda azalttık.

Otomatik Tanımlama Sistemi,  Türk boğazları ve önemli limanlarında Gemi Trafik Hizmetleri Sistemi,  Seyir Yardımcılarına Uzaktan İzleme Sistemi  Kurulması projelerinin tamamlanmasıyla, Türkiye’nin bayrak ve kıyı devleti yükümlülüklerini en iyi seviyede yerine getirilmesini sağladık.

Gerekli ekipmanları sağlayarak ve tedbirleri alarak deniz yollarındaki seyrüsefer  güvenliğini arttırdık.

Posta sektörünün yeniden  yapılandırılmasına yönelik yasal altyapıyı  oluşturduk. PTT Genel Müdürlüğünü, PTT A.Ş adı altında tamamen  kamu sermayeli ancak Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca faaliyet  gösteren bir anonim şirket olarak yeniden  yapılandırdık. PTT işyerlerinin tamamını otomasyona geçirdik.

b. Neler Yapacağız

İkinci atılım dönemimizde ulaştırma  alanında; bölgelerimizi ve illerimizi birbirleri ile bütünleştirmeye, hem yolcu hem de yük açısından güçlü bir lojistik ve ulaştırma altyapısı oluşturmaya devam edeceğiz.

Karayolunda ülkemizin  kuzeyini güneyine, doğusunu batısına bağlayan  ana akslarımızı tamamlayacak ve otoyol ağımızı geliştireceğiz.

Havacılık ve denizcilik  sektörlerinde ülkemizi  dünyanın  en önemli transit merkezlerinden birine  dönüştüreceğiz.

Demiryollarında yüksek hızlı ve hızlı tren hatlarımızı önemli ölçüde tamamlayacağız.

Böylece, Türkiye’yi gelişmiş ülke standartlarında bir ulaştırma  alt yapısına kavuşturacağız.

Trafik yoğunluğunun yüksek olduğu  kesimlerde trafik güvenliğinin artırılması ve taşıma sürelerinin kısaltılması amacıyla bölünmüş yol yapımına devam edeceğiz.

Önemli  ulaşım koridorlarını otoyol ağı ile birbirine bağlayacak, başta Marmara Bölgesi olmak üzere YİD modeliyle yeni otoyollar inşa edeceğiz. Bu ağın önemli parçaları olan İstanbul-Bursa-İzmir (Körfez Geçiş Köprüsü  dahil) ve Kuzey Marmara Otoyolunu tamamlayarak hizmete açacağız.

Bu kuşağın önemli bir bölümü olan ve üzerinde demiryolu da bulunan Çanakkale Boğaz Köprüsünün yer aldığı güzergâhın  da yapımına  başlayacağız. Böylece Otoyollar ve köprülerle çevrilmiş Marmara Ringini oluşturacağız.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü  ve AVRASYA tünelini tamamlayacağız.

Ankara-Niğde Otoyolu ile Ankara-Kırıkkale-Delice, Mersin-Silifke (Taşucu), Çiğli-Aliağa-Çandarlı ve Antalya-Alanya Otoyollarının yapımına başlayacağız.

Aydın-Denizli-Burdur, Afyonkarahisar-Burdur-Antalya, Ankara-Sivrihisar, Sivrihisar-Bursa, Sivrihisar-İzmir, Şanlıurfa- Diyarbakır-Habur, Delice-Samsun, Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale- Balıkesir, Gerede-Merzifon, Yalova-İzmit  ve Merzifon-Gürbulak Otoyolu Projelerinin 2023 yılına kadar gerçekleştirilmesini hedefliyoruz.

Ağır taşıt trafiği yüksek olan yollarda BSK yapımına devam edeceğiz.

Doğu Anadolu’yu Karadeniz Bölgesine  bağlayan Ovit, Cankurtaran ve Salmankaş Tünelleri,   Orta Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan  Ilgaz Tüneli, Cizre ile Şırnak’ı birbirine bağlayan  Cudi Tüneli, Akdeniz sahilini geçilebilir kılan Mersin- Antalya  arasında 6 adet tünel başta olmak üzere 128 km uzunluğunda 62 adet tüneli  tamamlayacağız.

Ayrıca Nissibi,  Kömürhan ve Ağın Köprüleri ile çok sayıda viyadüğü hizmete açacağız.

Mega ulaşım projelerini hayata geçireceğiz. İstanbul Boğazının altından  iki defa tünel yapmak yerine dünyada bir ilk olmak üzere tek geçişte tek tünel halindeki karayolu  ve metro

geçişlerini kapsayan 3 katlı Büyük İstanbul  Tünelini tasarladık. Günde 6,5 milyon vatandaşımızın kullanacağı  toplam  9 farklı raylı sistemi  birbirine bağlayacak, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet  Köprülerinin trafiğine nefes aldıracak projenin YİD modeli ile yapımına  başlayacağız.

Yüzyılın en büyük projelerinden biri olacak olan Kanal İstanbul  Projesinin çalışmalarına devam ediyoruz.  Projeyle, Avrupa  Yakası’nda, Karadeniz ve Marmara Denizi’nin arasına bir kanal inşa edilecek ve İstanbul  içinden  iki boğaz geçen bir şehir haline gelecek.

Ankara ve İstanbul  arasını 1,5 saate indirecek  yüksek hızlı tren projesini, YİD modeliyle, etaplar halinde  gerçekleştirmek üzere proje çalışmalarını başlattık.

Önümüzdeki dönemde  Ankara merkezli hızlı tren çekirdek ağını 3.623 km’ye ve buna paralel olarak ihtiyaç  duyulacak hızlı tren seti sayısını 13’ten 125’e çıkaracağız. Bunların  en önemlilerinden biri olan Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesini  tamamlayacağız. Böylece ülke nüfusunun yarısı yüksek hızlı tren konforundan faydalanacaktır.

Kapıkule’den Kars’a ve İzmir’den  Habur’a uzanan Doğu- Batı demiryolu akslarındaki yük ve yolcu taşıyacak hızlı tren hatları ile Kuzey-Güney akslarındaki İstanbul-Antalya, İstanbul- İzmir-Aydın, Karasu-Antalya, Zonguldak-Mersin, Samsun- Çorum-Kırıkkale-Ankara, Kayseri-Nevşehir-Aksaray-Konya- Antalya,  Samsun-Gaziantep yük ve yolcu taşıyacak hızlı tren hatlarını  bölümler halinde  yapmaya  devam edeceğiz.

Demiryolu ile yük ve yolcu taşımacılığına imkan sağlayacak şekilde sınırlarımıza kadar oluşturacağımız demiryolu ağımızı, uluslararası sisteme entegre edeceğiz.

YİD modeli ile başlattığımız hızlı tren garlarının yapımına devam edeceğiz.

Kars-Tiflis-Bakü, Ankara-Sivas  ve Sivas-Erzincan demiryolu projelerini tamamlayacağız.

Demiryolu ağının yüzde 80’nini  elektrikli ve sinyalli  hale getirecek, demiryolu ağımızı yenilemeye devam edeceğiz. Öncelikli  hatları modernize ederek çift hatlı hale getirecek, bu hatlarda  yük ve yolcu taşımacılığını artıracağız.

Başta İstanbul  olmak üzere raylı sistem yatırımlarına hızla devam edeceğiz. Ankara’da Tandoğan-Keçiören, AKM- Gar-Kızılay, İstanbul’da Levent-Hisarüstü, Üsküdar-Ümraniye- Dudullu,  Kartal-Kaynarca, Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey, Bakırköy-Kirazlı,  Kaynarca-Sabiha Gökçen, Marmaray
Raylı Sistem Projelerini, İzmir’de  ise Konak ve Karşıyaka Tramvay projelerini, Antalya  havalimanı-expo, projelerini tamamlayacağız.

Milli demiryolu sanayimizi geliştirecek, hızlı tren dahil demir yolu araçlarımızı kendimiz imal edeceğiz. İhale hazırlıklarını sürdürdüğümüz projeyle ilk milli yüksek hızlı trenimizi faaliyete  geçireceğiz.

Başkentray projesi  ile YHT işletmeciliğinin merkezi olan Ankara’da banliyö, metro  ve YHT hatlarını  entegre ediyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği içinde hayata geçirdiğimiz Egeray-İZBAN’ın Cumaovası-Tepeköy arasını işletmeye alacağız.

Gaziantep’te  ise Gaziantep Belediyesi ile Gaziray projesini hayata geçireceğiz.

Havayolu  sektöründe İstanbul  Yeni Havalimanını hayata geçirerek, sektörün dünya ortalaması  üzerinde büyümesini ve İstanbul’un dünyanın  önemli bir transit merkezine dönüşmesini destekleyeceğiz.

Her 100 km mesafede bir havalimanına ulaşacak şekilde “Hava  Ulaşım Ağı” oluşturacağız.

Önemli  projelerimizden Diyarbakır Havalimanı Terminal Binası ve Mütemmimleri Projesini  tamamlayacağız.

Milli Bölgesel uçak yapımına başlayacağız.

Uydu Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezimizde yerli uydumuzun (Türksat 6A) üretimini tamamlayacağız.

Türksat 4B’yi fırlatacağız. Türksat 5A uydusunun yapımına  başlayacağız. Ülkemizdeki  havacılık ve uzay alanındaki faaliyetlerin
yürütülmesi, yeni teknolojilerin takip edilerek kullanılması ve projelerde koordinasyonun sağlanması  amacıyla Türkiye Uzay Ajansı’nı kuracağız.

Denizcilik sektöründe Türkiye’yi küresel deniz taşımacılığı ile entegre transit bir liman  ülkesine dönüştürmeyi, Türk deniz ticaret filosunu yenileyerek 10 milyar tona ulaşan dünya deniz ticaret hacminden daha fazla pay almayı, gemi ve yat inşa sanayimizi  yenilikçi teknolojilerle donatarak daha rekabetçi bir hale getirmeyi hedefliyoruz.

Türkiye’nin dış ticaretinde Türk sahipli  filoyu kullanarak navlun  açığını azaltmak için gemi işletmeciliğini destekleyen yeni modeller oluşturacağız.

Denizcilik eğitimini iyileştirerek Türk ve dünya filolarında Türk gemi adamlarının istihdamını arttıracak, deniz turizminde ihtiyaç  duyulan tekne bağlama  kapasitesini yükselteceğiz.

Ülkemizin bölgesinde transit liman  üssü olmasını teminen kıyılarımızda  büyük ölçekli limanların tesis edilmesini sağlayacak, bu kapsamda 3 büyük denizde 3 büyük liman kuracağız.

Marmara denizinde  Kuzey Güney aksında en az 2 RO- RO terminali inşa ederek körfez ve boğaz köprüleri üzerindeki trafik yükünü  azaltacak, İstanbul  limanını kurvaziyer gemilerin ana yolcu değişim limanı  haline dönüştüreceğiz. Kurvaziyer gemilerin diğer limanlarımıza uğrak çeşitliliğini teşvik edecek önlemler alacağız.

Kıyı Yapıları Master Planını revize edeceğiz. Liman Yönetim  Modeli ve bu modele  uygun bir yönetim yapısı oluşturacağız.

İzmit, İzmir ve Mersin  gemi hizmet alanlarında Gemi Trafik Hizmetleri sistemini hizmete alacağız.

Mersin,  Tekirdağ ve Antalya’da, Ulusal ve uluslararası boyutta  deniz kirliliklerine müdahale ve temizlik  çalışmalarının koordine edilmesine yönelik olarak faaliyet  gösterecek olan Acil Müdahale Merkezlerini (AMM)  tamamlayacağız. Ro-Ro ve kabotaj taşımacılığını geliştireceğiz. Yolları, araçları ve diğer altyapıyı  insanımıza daha güvenli, konforlu ve hızlı hizmet veren sistemler bütünü haline getirmek için akıllı ulaşım sistemlerini yaygınlaştıracağız.

Önümüzdeki dönemde  önemli bir reform alanımız olan “Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı”mızı hayata geçireceğiz. Programla ülkemizde lojistik sektörünün büyüme potansiyeline katkısını artırmayı ve ülkemizin “Lojistik Performans Endeksinde” ilk 15 ülke arasına girmesini amaçlamaktayız. Program  kapsamında;

• Lojistik alanda çalışan tüm kurumlar arası eş güdümü sağlamak üzere “Lojistik Koordinasyon Kurulu” kuracağız.

• Türkiye’de ilk defa bir lojistik master planı hazırlayacağız.

• Lojistik merkezlerde modern yönetim modellerini geliştirecek ve hayata geçireceğiz.

• Bütüncül bir lojistik mevzuatı hazırlayarak yürürlüğe koyacağız.

• Kamu ve özel sektöre hizmet edecek istatistikleri toplayarak  lojistik veri tabanı oluşturacağız.

• Ulaşımda  elektronik sistemleri yaygınlaştıracağız.

• Üretim alanlarının, ticari çıkış noktalarına demiryolu bağlantısını güçlendireceğiz.

• Lojistikte kritik bir kurum olan TCDD’nin yapılandırılmasını tamamlayacağız.

• Kent içi ulaşımı, ulusal lojistik planlarıyla uyumlaştıracağız.

• Komşu ülkeler ve dış ticaretimizin bulunduğu diğer ülkelerle  gümrük  işlemlerini hızlandıracağız.

• Kamu özel işbirliği modeli kullanarak,  gümrük  kapılarının sayısını artıracak, kapasite ve kalitesini geliştireceğiz.

• Gümrüklerde tek pencere sistemini tamamlayacağız.

• Filyos limanı yapımını  tamamlayacak, Çandarlı ve Mersin konteyner liman yapım projelerini yürüteceğiz.

• Öncelikli  demiryolu ve karayolu  projelerini süratle tamamlayacağız.

3.14. Ticaret

AK Parti olarak, ülkemizin  küresel refah ve zenginlikten daha fazla pay alabilmesi için etkin ve kesintisiz işleyen bir ticari ortam  tesis edilmesini kritik olarak görmekteyiz. Dış ticarette  yaptığımız atılımların canlı bir iç ticaret ortamının tesis edilerek desteklenmesine ekonomik büyüme açısından önem vermekteyiz.

Bu yaklaşımla,  ikinci atılım döneminde kalite odaklı, yenilikçi yaklaşım ve uygulamalarla ülkemizi  gümrük hizmetlerinin ve ticaretin en kolay ve en güvenli yapıldığı, dünyanın  önemli ticaret merkezinden biri haline getirmeyi hedefliyoruz.

a. Neler Yaptık

İktidarlarımız döneminde gerek iç ticaret gerekse dış ticaret alanında aldığımız tedbirlerle önemli gelişmeler sağladık. Bu gelişmelerle, 2002-2013 döneminde toptan  ve perakende ticaret hizmetleri yıllık ortalama yüzde 5,6 oranında büyümüştür.

Toptan ve perakende ticaret hizmetlerinin GSYH içerisindeki payı 2002 yılında yüzde 11,8 iken 2013 yılında yüzde 12,7 olmuştur.

Organize perakende ticaretin önemli bir kolu olan alışveriş merkezlerinin sayısı özellikle 2006 yılından  itibaren  hızlı bir artış göstermiş ve Eylül 2014 itibarıyla 337’ye ulaşmıştır. e-ticarette  2013 yılı sonunda işlem hacmi 34,6 milyar TL’ye ulaşmıştır.

2002 yılında 34 bin şirketle ihracat gerçekleştiren ülkemiz, bugün  65 binden fazla ihracatçısı ile 240 ülkeye ihracat yapar hale gelmiştir.

Türk perakende şirketlerinin 2013 yılsonu  itibarıyla 90 ülkede yaklaşık 3 bin mağazası bulunmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanununu günümüz sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniledik.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun yürürlüğü girmiştir.

Hayata geçirdiğimiz etkin ve verimli uygulamalar sayesinde, gümrük  işlem sürelerini kısalttık. 2002 yılında gümrük  işlemlerinin sadece yüzde 3’ü ilk 1 dakika içerisinde tamamlanırken, bu oranı 22 kat artırarak yüzde 66’ya çıkarttık.

Yetkilendirilmiş yükümlü uygulaması ile gümrük hizmetlerini ticaretle  uğraşan vatandaşlarımızın ayağına götürdüğümüz bir dönemi  başlatmış  olduk. Bu sayede, yüzde 20’ye varan oranda maliyet tasarrufu sağladık.

Avrupa’nın en büyük TIR filolarından birisine sahip olan ülkemizin  lojistik etkinliğini artıracak uygulamaları hayata geçirdik.  Avrupa  Birliğinin Ortak Transit Sistemine tam üye haline gelen taşımacılarımız, artık en ucuz maliyetle ve tek beyanname ile 32 ülkede serbestçe dolaşabiliyor.

Kamu Özel İşbirliği Modeli ile 8 gümrük  kapımızı yeniledik,  4 gümrük  kapı ve tesisimizin bu modelle temellerini attık, 9 kapımızın da yenileme çalışmasını sürdürmekteyiz.

Teknolojinin son imkânlarından yararlanarak  gümrük işlemlerini hızlandırırken, başta uyuşturucu ve akaryakıt olmak üzere kaçak eşya yakalamalarında yüzde 700’lere varan artış sağladık.

Özet beyan uygulamasıyla, eşya ve taşıta ilişkin  bilgilerin ülkemize gelmeden elektronik ortamda  Gümrük  ve Ticaret Bakanlığına iletilmesini sağlamak suretiyle eşyanın risk analizini önceden yaparak gümrükte bekleme sürelerini kısalttık.

AB Ortak Transit Sözleşmesine  taraf olduk. AB ve EFTA ülkeleriyle ülkemiz arasındaki taşımalarda tek beyan ve tek teminat  ile işlem yapılabilmesini sağladık.

Hızlı geçiş hattı uygulamasını yürürlüğe koyarak sınırdaki bekleme süreleri  ve nakliye maliyetlerini azalttık.

Yetkilendirilmiş yükümlü statüsünü hayata geçirerek şartları taşıyan firmalara gümrük  işlemlerinde kolaylıklar sağlamaktayız.

Kamu kurum ve kuruluşlarının yaptığı kontrol  ve talep ettiği bilgi  ve belgelerin elektronik ortamda  tek bir noktadan yapılmasına  imkân verecek olan Tek Pencere Sistemi Projesini önemli ölçüde tamamladık.

b. Neler Yapacağız

Ticareti kolaylaştırıcı  ve güven ortamını  tesis etmeye yönelik  uygulamaları devam ettireceğiz.  Piyasa gözetim  ve denetimi ile piyasanın  düzenlemesine yönelik  düzenlemeleri sürdüreceğiz.

Ticaret hizmetlerinde markalaşma  ve kurumsallaşma kapasitesinin geliştirilmesi yoluyla işletmelerin özellikle yeni gelişen çevre ülke pazarlarına daha fazla açılmasını sağlayacağız.

Girişimcilerin yurtdışı  pazarlara açılması amacıyla elektronik ticaret hizmetlerinin geliştirilmesini sağlayacağız.

Elektronik  ticaretin geliştirilmesi amacıyla mevzuat çalışmalarını tamamlayacağız.

Geleneksel toptan  ve perakende sektörünün rekabet gücünü  artırıcı tedarik ve satış faaliyetlerini geliştirecek; bu kesimde modern işletme  teknikleri, yeni hizmet modelleri ve teknoloji kullanımını destekleyeceğiz.

Perakende ticaretin düzenlenmesine ilişkin  kanun ile ilgili ikincil  düzenlemeleri tamamlayacağız.

Gümrük  işlemlerinin ilk 1 dakika içerisinde tamamlanma oranını, 2015 yılında yüzde 70’e ulaştırmayı hedefliyoruz.

Gümrük  işlemlerinin daha kolay ve hızlı yapılabilmesi ile firmaların lojistik maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlamak amacıyla, ülkemizin  mevcut  kara hudut kapılarının  modernize edilmesi, ihtiyaç  duyulan yerlerde  yeni gümrük  tesislerinin yapılması  ve işlemlerin kolaylaştırılması için teknolojik imkânlar ve yeni yöntemler kullanılmasını sağlayacağız.

Bu kapsamda, komşu ülkeler ve dış ticaretimizin bulunduğu diğer ülkelerle  gümrük  İşlemlerini hızlandıracağız. Gürcistan ile Tek Durakta Kontrol ve Ortak Kapı Projesini tamamlayacağız.

Bir taraftan gümrük  işlemlerinin tamamını  elektronik ortama  aktarırken, diğer taraftan işlemleri basitleştirmek suretiyle kamu kaynaklarını ve personeli  etkin kullanarak maliyetleri düşürüyoruz.

Irak ile Derecik ve Üzümlü gümrük  kapılarını 2015 Haziran ayına kadar, Aktepe gümrük kapısını ise 2015 yılı sonuna kadar açacağız. Gülyazı ve Ovaköy gümrük kapılarını da açma çalışmalarımızı hızlandıracağız.

Önümüzdeki dönemde, gümrük  işlemlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılması ile kaçakçılığın önlenmesi konusunda altyapı başta olmak üzere gerekli çalışmalara  devam edeceğiz.

Gümrük  işlemlerinde “Tek Pencere Sistemi” ile dış ticaret işlemlerinin tek bir noktadan  tamamlanmasını sağlayacağız. “Tek Durakta Kontrol” ve komşularımızla “Ortak Gümrük Kapısı” projeleri sayesinde sınır geçişlerini hızlandırmak suretiyle rekabetçiliği artıracağız.

Kamunun en kapsamlı dört temel veri tabanından biri olan MERSİS (Merkezi Sicil Kayıt Sistemi)  ile ticari işletmeler ile şirketlerin tüm kuruluş  ve değişiklik işlemlerini elektronik ortama  taşıdık. Önümüzdeki dönemde  ülkemizdeki tüm ekonomik birimleri sisteme dahil edeceğiz.

3.15. Turizm

AK Parti olarak turizme  sadece turist  sayısı ve gelir odaklı bakmıyoruz.  Etkili bir turizm politikasının ekonominin yanı sıra dış politika ve kültür alışverişi sayesinde oluşturulacak pek çok kazanım sağlayacağının bilinciyle hareket ediyoruz.

Doğal ve tarihi  değerlerin yanı sıra çok zengin bir tarihi mirasımız  ve eşsiz bir coğrafi  konumumuz bulunmaktadır. 12 yıllık birinci atılım dönemimizde ülkemizin  bu potansiyelini çok iyi bir biçimde kullanmasına yönelik  politikalar uygulayarak turizmde halen dünyanın  sayılı ülkeleri  arasına girmesini sağladık.

AK Parti olarak önümüzdeki dönemde  de turizm sektörünün sürdürülebilir turizm yaklaşımı çerçevesinde istihdamın artırılmasında ve bölgesel gelişmede öncü bir sektör olması, dünya ölçeğinde “kitle” turizminin yanı sıra bireysel turizmin de önemli cazibe merkezlerinden birisi  haline gelmesi vizyonuyla hareket edeceğiz.

a. Neler Yaptık

2002 yılında gelen turist sayısı bakımından dünyada 17. sırada olan Türkiye, 2013 yılında 6. sıraya yükselmiştir. Ülkemiz turizm gelirlerinde ise 2013 yılı itibarıyla 12. sıradadır.

Türkiye’ye gelen turist  sayısının uluslararası turist sayısına oranını 2002 yılında yüzde 1,9 iken, 2013 yılında yüzde 3’e yükselmesini sağladık.

İktidarlarımız döneminde turizme  verdiğimiz önemle, 2002 yılında ülkemize gelen yabancı ziyaretçi sayısı 13,3 milyon kişi, turizm geliri  ise 12,4 milyar dolar iken, 2013 yılında ise yabancı ziyaretçi sayısı 34,9 milyon kişi, turizm geliri  32,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

2002 yılında, 396 bin olan Kültür  ve Turizm Bakanlığından belgeli  yatak sayısını, 2013 yılında 749 bine ulaştırdık.  Yatırım aşamasında ise 302 bin yatak kapasitesi bulunmaktadır. Belediye belgeli  tesislerdeki 498 bin yatak ile toplam  yatak sayısını 1 milyon 549 bine ulaştırdık.

2014 yılında ülkemizi  ziyaret eden yabancı sayısı bir önceki yıla kıyasla yüzde 5,5’lik bir artışla 34 milyon 910 bin kişiden, 36 milyon 837 bin 900 kişiye yükselmiştir.

2002 yılında Türkiye’de işletme  belgeli  419 adet 4 ve 5 yıldızlı otel bulunurken 2013 yılında bu rakam 1.066’ya ulaşmıştır.

2002 yılında sektörde faaliyet  gösteren 4.344 seyahat acentesi sayısı 2013 yılında 7.377 olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Eylem Planını hazırladık ve uygulamaya koyduk.

Mesleki eğitimde standardizasyonu, değerlendirmenin devlet ve sektör kuruluşlarınca ortaklaşa yapılmasını, verimliliğin ve iş kalitesinin artırılmasını ve istihdam için gerekli beceri düzeyinin belirlenmesini sağlamak üzere belgelendirme (sertifikasyon) sistemi  uygulamalarını başlattık.

Kültür  ve Turizm Bakanlığından  belgeli  asli fonksiyonu konaklama  olan işletmelerin yurt dışından 1 milyon dolar ve üzeri döviz miktarını sağlamaları halinde  ihracatçı sayılmalarını sağladık.

Deniz turizmi sektörünün uluslararası alanda rekabet gücünün artırılması ve kalitesinin yükseltilmesini sağlamak üzere Deniz Turizmi  Yönetmeliğini hazırladık.

Kültür  ve Turizm Bakanlığından  Turizm Yatırım Belgesi veya Turizm İşletme Belgesi almış yatırım veya işletmelerin tükettikleri elektrik enerjisi  bedellerinin bir kısmının bütçeden karşılanmasını  sağladık.

Termal ve kış turizmine yönelik  yatırımların tahsis koşullarında iyileştirme yaptık. “Turist Rehberliği Meslek Kanunu”nu  yasalaştırdık. Enerji desteğinden yalnızca yeşil yıldız belgeli  tesislerin faydalanmasını sağladık.

Çanakkale Savaşları Gelibolu  Tarihi Alan Başkanlığını kurduk.

Doğu Karadeniz Bölgesinde yayla turizmi gelişimi odaklı Doğu Karadeniz Turizm Master Planını hazırladık. Plan kapsamında kıyı gerisindeki mevcut  yol izlerinin birleştirilerek yeni bir tur güzergâhı oluşturulmasını hedeflemekteyiz.

Medikal turizm,  termal turizm ve ileri yaş-engelli turizmi alanlarındaki hizmet kalitesinin yükseltilerek rekabet gücünün artırılması amacıyla sağlık turizminin geliştirilmesine ilişkin dönüşüm programını oluşturduk.

Yeni teşvik paketimizle, Kültür  ve Turizm Koruma  ve Gelişim  Bölgelerinde yapılacak turizm yatırımlarından bölgesel desteklerden yararlanabilecek nitelikteki turizm konaklama yatırımlarının 5’inci bölgede  uygulanan bölgesel  desteklerden faydalanabilmesini sağladık.

Sağlık turizmi alanında hizmet veren turizm şirketlerine pazara giriş, yurtdışı  tanıtım,  yurtdışı  birim, belgelendirme, danışmanlık, ticaret heyeti ve alım heyeti desteklerinden faydalanma imkânı sağladık.

Ülkemizin yurt dışı tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini 39 ülkede bulunan 44 Kültür  ve Tanıtma Müşavirliği ve Ataşeliği tarafından yürütmekteyiz.

Ülkemizin yurtdışındaki tanıtımı  kapsamında 87 ülkede 37 farklı dilde yürütülen klasik reklam mecralarının yanı sıra; 2014 yılında ilk kez tüm sosyal medya kanallarını kapsayan küresel çapta, pazar odaklı, dijital reklam kampanyası yürüttük.

Dünyanın  her yerinde  tutarlı, anlamlı  ve çekici bir Türkiye imajı yaratmayı hedefleyerek 30’dan fazla medeniyete ev sahipliği yapan, tarihi,  coğrafyası ve tüm kültür  ve turizm değerleriyle rakiplerinden ayrılan ülkemizin  tanıtımını  global çapta “Turkey:Home” konsepti  ile gerçekleştirilmekteyiz.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak ikinci atılım döneminde turizme ayırdığımız  kaynakları daha da artırarak, Türkiye Turizm Stratejisinde öngördüğümüz hedeflere ulaşacağız.

Önümüzdeki dönemde  deniz, kum ve güneş turizminin yanı sıra  sağlık ve termal turizm,  kış turizmi, golf turizmi, deniz turizmi, eko-turizm  ve yayla turizmi, kongre ve fuar turizmi gibi turizm türlerini öncelikli olarak ele alacak ve geliştireceğiz.

Ülkemizin her yanına dağılmış  durumda bulunan sağlık, termal, yayla, kış ve dağ sporları,  kültürel açıdan önemli yer ve yerleşmelerin tek tek ele alınması yerine bunların  birbirleriyle entegrasyonunu sağlayarak daha cazip ve daha güçlü alternatif varış noktaları  ve güzergâhlar oluşturacağız.

Turizm potansiyelini harekete geçirmek  üzere kamu yatırımlarını varış noktası yönetimi bazında bir planlamaya dayalı yapacağız. Turizm merkezlerinde bürokrasiyi azaltacak ve sermaye akışını kolaylaştıracak  yeni “Alan Yönetim” modelleri geliştireceğiz.

Turizmin gelişimini sürdürülebilir çevre politikaları ile destekleyeceğiz.  Turizmin olumsuz  etkilerinin en aza indirilmesi amacıyla kirlilik, plajların erozyonu  gibi konularda çalışmalar yürüteceğiz.  Sürdürülebilir turizmi tanıtarak eko-turizm, kırsal turizm ve agro-turizm konularında kamu, özel ve sivil toplum kuruluşlarının bilinçlendirilmesini sağlayacağız. Yeşil Yıldız Belgesine sahip konaklama  tesislerinin sayısını artıracağız.

Turizmde  rekabeti ucuz ürün yerine markalaşan  turizm bölgeleri oluşturarak sağlayacağız. Var olan turizm bölgelerinin sürdürülebilirlik perspektifi içinde yeniden  ele alarak kaliteli yaşanabilir çevreler oluşturacağız.

Turizm Gelişim  Bölgeleri,  Turizm Koridorları, Turizm Kentleri ve Ekoturizm Bölgelerinin geliştirilmesi yaklaşımımızla dokuz turizm gelişim bölgesi, yedi tematik  koridor,  on turizm kenti ve beş ekoturizm bölgesi  öngörmekteyiz.

DOKAP Turizm Master Planı Uygulamalarımız çerçevesinde  “Yeşil Yolculuk” kavramı öne çıkaracak, Samsun’dan Artvin’e kadar sekiz ili kapsayan alanda yeşil yol çalışmalarını sürdüreceğiz. Programla yayla turizmi güzergâhında yeterli  kapasitede konaklama  merkezinin ve farklı turizm türleri için bu noktaların,  mevcut  kırsal yol izlerinin iyileştirilmesiyle bağlanmasını içeren projeleri hayata geçireceğiz.

Yine bu çerçevede alternatif turizm türlerinin ulusal ve bölgesel  ölçekte geliştirmeyi hedefliyoruz.

Ziyaretçi  sayısının ve ziyaretçi başına yapılan harcamanın artırılması,  yüksek gelir gruplarının ülkemize çekilmesi  ve yıl boyu talep yaratılması, iç ve dış talebin  bölgelere  ve ürünlere dengeli  dağılımının sağlanmasını hedefliyoruz.

Kış Turizmi  Master Planı hazırlanarak, kış turizmine ilişkin  yatırımların bütüncül bir şekilde planlanması ve gerçekleştirilmesini sağlayacağız. Ayrıca, kış turizmi açısından rekabet gücü yüksek olan Doğu Anadolu  Bölgesi için Kış Turizmi  Strateji  Belgesini  hazırlayacağız.

Kıyılarda yat turizmi için alt bölgeler itibarıyla talep tahmini, gerekli yat limanı  sayısı ve kapasiteleri ile yer seçimi konularını içeren bir çalışma yapacağız. Önümüzdeki dönemde Demre, Aydıncık ve İzmir Yeni Foça Yat Limanları  ile İzmir Turan Yat Limanını  tamamlayacağız.

Dış tanıtımda, pazarlardaki ve müşteri  profilindeki gelişmeleri sürekli izleyerek değişen koşullara  hızlı uyum sağlayacak tedbirler alacağız.

Ülkemizin tarihi,  kültürel ve turizm değerlerinin tanıtımda yer alan tüm unsurlarını ülkemiz imajının güçlendirilmesi bakımından bir bütün olarak ele alınacağı küresel bir reklam kampanyası uygulayacağız.

Yeni veya talep artışı görülen  pazarlarda tanıtıma  yönelik dış yapılanma  oluşturacağız.

Turizm eğitimini, sektörün ihtiyaçlarına hizmet verecek yapıya kavuşturacağız.  Turizm alanında sektörel işgücü eğitim araştırmasını tamamlayacağız.

Turizm alt ve üstyapı yatırımlarında kamu-özel işbirliğinden azami ölçüde faydalanacağız.

Sağlıkta küresel marka haline gelen ülkemizin, sağlık turizmi alanında dünyanın  önde gelen ülkeler arasına girmesi için önümüzdeki dönemde  gerekli adımları  atacağız. “Sağlık Turizminin Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programı”mızla Türkiye‘nin dünyada yükselen pazar konumunda olduğu medikal turizm,  termal sağlık turizmi ve ileri yaş-engelli turizmi alanlarındaki hizmet kalitesini yükselterek  rekabet gücümüzü artırmayı amaçlıyoruz. Bu çerçevede;

• Termal sağlık turizminde 100 bin yatak kapasitesiyle, 1.500.000 (600.000 tedavi amaçlı) yabancı turiste hizmet sunmayı  hedeflemekteyiz. Bu hizmet karşılığında  3 milyar dolar gelir elde etmeyi  hedefliyoruz.

• Medikal turizm alanında, 750.000 yabancı hasta tedavi edilecek böylece 5,6 milyar dolar gelir sağlanacaktır. Ülkemizin bu hizmetler  sayesinde dünyanın  ilk 5 destinasyonu içerisinde yer almasını hedefliyoruz.

• İleri yaş turizminde ise hedefimiz 150.000 yabancı turiste hizmet vermek ve yaklaşık 750 milyon dolar gelir sağlamaktır.

• Sağlık Turizmi  Koordinasyon Kurulu  oluşturacak, sağlık turizminde hedef ülke bazlı eylem planları  hazırlayıp, uygulamaya koyacağız.

• Bu alanda hizmet verecek tesis ve kurumlara yönelik akreditasyon altyapımızı  güçlendireceğiz.

• Bu alanda teşvik sistemlerimizi sadeleştireceğiz ve etkin çalışmasını sağlayacağız.

• Bu hizmetlerle ilgili  olarak fiyat farklılaştırmalarına ilişkin mevzuat düzenlemesi yapacağız.

• Yabancı dil başta olmak üzere sağlık personelinin donanımını artıracağız.

• Tıp eğitiminde yabancı öğrenci  kontenjanını artıracağız.

• Yurtdışı tanıtım çalışmalarının kapsamını geliştirecek ve etkinleştireceğiz.

3.16. İnşaat, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik

AK Parti olarak birinci atılım döneminde ekonomide sadece yeni alanlara yatırım yapılmasının önünü açmadık aynı inşaat gibi zamanda güçlü olduğumuz geleneksel sektörlerimizi daha da güçlendirecek politikalar oluşturduk.

İnşaat sektörüne  bakışımız sağlam, güvenli ve estetik yapılan üretildiği, güçlü bir sektörel alt yapı kazandırarak ülkemizi  dünyaya  ihracat yapabilecek  konuma  getirmektir.

Bu yaklaşımla  hem vatandaşlarımıza daha ucuz ve güvenli konutlar sağlama hem de dev yatırımların yerli üretimle gerçekleştirilerek firmalarımızın dünya ölçeğinde tecrübe kazanarak daha da güçlenmesi önceliğimiz olmaya  devam edecektir.

a. Neler Yaptık

Yapılarda kullanılan malzemelerin güvenli ve standartlara uygun olarak üretilmesi ve uygulanmasını amaçlayan  Yapı Malzemeleri Yönetmeliğini uygulamaya koyduk.

Müteahhitlere yetki belgesi verilmesi sistemine geçtik. Ayrıca şantiye şefliği  ile ilgili  sorumluluk ve yetki alanları belirleyerek, inşaat ve tesisat işlerinde de yetki belgeli  usta çalıştırılması zorunluluğunu getirdik.

4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun 2011 yılından itibaren  81 ilde uygulanmaya başlamıştır. Bu konuda beşeri ve teknik altyapının geliştirilmesi amacıyla ilgili  kurum ve kişilere yönelik  eğitimler verilmesini sağladık.

Yeni teknolojilerin kullanılması amacıyla binalara enerji kimlik belgesi alma zorunluluğu getirdik. Binalarda enerji verimliliğinin artırılması ve yapı stoğunda  yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılabileceği sistemlerin ön plana çıkarılmasını  hedefledik.

İnşaat Sektör Komitesini kurduk. Farklı alan ve seviyelerde Ulusal Meslek Standartları hazırladık ve bu standartların sektör tarafından kullanılabilir hale getirilmesi için belgelendirme çalışmalarına başladık.

b. Neler Yapacağız

İkinci atılım döneminde de İç piyasada rekabet ortamının kalite ve yüksek nitelikli talep üzerine kurulmasını sağlayacağız. İnşaat yatırımlarında talep niteliğinin yükseltilmesi ve kalitenin ön planda tutulmasını, sektörün ihtiyaç  duyduğu dönüşümde kamunun  itici güç olmasını  öngörmekteyiz.

Yerli teknik müşavirlik firmalarının inşaat sektörünün tüm üretim  süreçlerinde ve kamu-özel işbirliği projeleri ile kentsel dönüşüm gibi alanlarda  daha etkin faaliyet  göstermelerini temin  edeceğiz. Bu şekilde bir yandan kalite bilincinin yerleşmesine, diğer yandan yenilikçiliğin gelişmesine katkı sağlayacak, sektörün rekabet gücünü  artıracağız.

Teknik müşavirlik firmalarının yurtdışı  faaliyetlerinin desteklenmesine devam edeceğiz. Bu kapsamda, teknik müşavirlik firmalarının uluslararası pazarlarda güçlenmesi ve konumlanmasına yönelik  olarak yurt dışında ofis, reklam, tanıtım,  pazarlama faaliyetleri, fuar, seminer/konferanslara katılım, yurt dışı eğitim faaliyetleri, pazar araştırması,  heyet programları ve sözleşme desteklerinden faydalanan firma  sayısı ve toplam  destek miktarını artıracağız.

Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde kaliteyi artıran ve yapı malzemelerinin ihracat potansiyelini yükselten  faaliyetleri destekleyeceğiz.  Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri sektörüne finansmana erişim  konusunda ilave destekler sağlayacağız. Bu kapsamda; yurt dışı müteahhitlik projelerinin finansmanı amacıyla muhatap devletlerin garantisi altında ilgili ülkelerdeki kamu kuruluşlarına kullandırılacak kredilerin yanı sıra özel sektördeki fırsatların  değerlendirilmesini teminen yurt dışında yerleşik bankalara kredi açılması uygulamasını yaygınlaştıracağız.

Yapı denetimi sisteminin, mevzuat değişiklikleri ve teknolojik gelişmelere uyum  esnekliğini artıracak iyileştirmeler yapacağız. Ayrıca, piyasa gözetim  ve denetim sistemlerini iyileştirecek, laboratuvar kapasitesini artıracağız.

İnşaat sektöründe işgücü niteliğini yükselteceğiz,  iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını geliştireceğiz. Bu kapsamda, inşaat sektöründe yetki belgeli  ara işgücü oranını yükseltecek, yetki belgeli  yapı müteahhidi sayısını artıracağız. Ayrıca, şantiye şeflerinin faaliyetlerinin etkin denetimi için bilişim altyapısı geliştireceğiz.

Kullanıcı odaklı, güvenli, çevreyle barışık, enerji verimli ve mimari estetiğe sahip yapıların  üretimi için tasarım ve yapım standartları geliştireceğiz.

Yapılarla ilgili  politika önerileri ve standart  geliştirilmesi, yenilikçi ve sürdürülebilir tasarım, yapım teknikleri ve malzeme- ekipmanların araştırılması ve geliştirilmesi ve  kentsel dönüşüm de dahil olmak üzere inşaat sektörünün üretim  sürecine kanalize edilebilmesi doğrultusunda yönlendirici ve destekleyici bir Yapı Araştırma Merkezi kurulmasına yönelik  hukuki altyapıyı hazırlayacak, organizasyonel yapı ve çalışma usullerini belirleyeceğiz.

Sürdürülebilir yapı ve yeşil binalar  için belgelendirme altyapılarının kurulmasını sağlayacak, bu alanda farkındalık ve bilinç  düzeyini  artırılmasına yönelik  için eğitim ve seminerler düzenleyeceğiz.
 

4. BİLİM,  TEKNOLOJİ VE YENİLİKÇİ ÜRETİM

Bugünün dünyasında ekonomik gelişmenin ana dinamiğini bilgi  üretimi ve bilginin katma değere dönüşümü oluşturmaktadır. Doğal kaynaklara ve geleneksel üretim biçimlerine dayalı ekonomik yapıların  sürdürülebilir olmadığını görüyoruz. Geleceğin dünyasını, insana ve insanla var olan bilim ve teknolojiye, bunların  ticarileşmesine ortam  hazırlayan, bilgi  tabanlı bir ekonomi inşa eden ülkeler kuracaktır.

AK Parti olarak, ülkemizin  orta üst gelir grubu  ülkeler arasından çıkarak, yüksek gelir grubu  ülkeler arasına girmesinin, bilim ve teknoloji ile yenilik alanında yapacağımız atılımlarla mümkün olabileceğinin bilincindeyiz. Kalkınma stratejimizin özünü; daha donanımlı, daha yenilikçi ve girişimci, bilgi  üreten ve bunu yüksek katma değere dönüştüren insanımız ve işletmelerimiz oluşturmaktadır.

Önümüzdeki dönemde  ülkemizin  kalkınmasına  daha fazla ivme sağlayacak yüksek katma değerli  alanlara odaklanacağız. İmalat sanayiinde yenilikçi ve yüksek teknolojili sektörlere dayalı bir biçimde dönüşümü gerçekleştirmeyi, girişimcilik kapasitemizi  güçlendirmeyi, bilgi  tabanlı ekonomiye dönüşüm için nitelikli bir istihdam alt yapısı oluşturmayı öncelikli olarak görüyoruz.

Geçmiş dönemde  ülkemizde bilim, teknoloji ve yenilik alanında sıçrama yaptıracak Ar-Ge altyapılarının oluşmasına, nitelikli araştırmacı  kaynağının  yetiştirilmesine büyük önem verdik ve bu alana harcadığımız  kaynakları büyük oranda artırdık. Küresel kriz ortamında bir çok ülke bu alanlara
yeterli  yatırım yapamazken, AK Parti yönetimi, uzun vadeli bir perspektif içinde ülkemizin  geleceğine  ve potansiyel büyümemize yatırım yapmayı  sürdürmüştür.

Oluşturduğumuz bu altyapıyı,  ikinci atılım döneminde, etkin bir şekilde kullanarak,  ülkemizde yenilikçi ve yüksek katma değerli  üretimi artırmayı ve kalkınma sürecimizi yeni bir evreye taşımayı hedefliyoruz.

Teknolojik gelişimde özel sektörü daha fazla destekleyerek,  yeniliğe dayalı bir ekosistem oluşturulmasına, araştırma  sonuçlarının ticarileştirilmesine ve markalaşmasına özel önem vereceğiz.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin (BİT) yaygın ve etkin kullanılmasını teşvik ederek, bu alanda sektör oluşumunu destekleyecek, yerli BİT teknolojilerinin üretiminde katma değerin  artırılmasını ve üretimde BİT teknolojilerinin daha fazla kullanılmasını sağlayacağız.

Yenilikçiliğe odaklanarak firma  becerilerinin artmasını, KOBİ’lerin rekabet güçlerinin artırılarak  ekonomik büyümeye katkısının yükseltilmesini sağlayacağız.

Bilim  ve teknoloji alanında gerçekleştirilen ilerlemelerin, bir taraftan ekonomik kalkınmanın  hızlanmasına  ve beşeri sermayemizin güçlenmesine yardımcı  olacağına, diğer taraftan da bilgi  toplumuna geçişte önemli bir kaldıraç etkisi oluşturacağına inanıyoruz.

4.1. Bilim, Teknoloji ve Yenilik

AK Parti olarak, ülkemizin  ekonomik ve sosyal olarak kalkınmasının yenilikçi üretimden geçtiğine inanıyoruz. Birinci atılım dönemimizde, bilgiye dayalı ve rekabetçi bir ekonomiye geçiş için kaynak altyapısını oluşturma gayreti  içinde olduk.

İkinci atılım dönemimizde de araştırma  kapasitesinin, Ar- Ge ve yenilikçilik bilincinin ve üniversite-sanayi işbirliğinin daha da geliştirilmesi, öncelikli kalkınma hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

Bilim,  teknoloji ve yenilik, yeni Türkiye’nin ekonomisinde kritik bir role sahip olacaktır. Bu alanlarda  yapacağımız atılımların, ülkemize rekabet üstünlüğü getireceğini ve sürdürülebilir sosyo-ekonomik gelişmeyi sağlayacağını görmekteyiz.

Büyük ekonomiler arasına girme hedefimize ulaşmak için teknoloji üreterek katma değeri yüksek ürünler ihraç eden bir konuma  hızlı bir şekilde ulaşmayı  planlıyoruz. Bunun için bilgi üreten ve bilgiyi nitelikli bir biçimde kullanarak ticari değere dönüştüren, etkin işleyen bir Ar-Ge ve yenilik ekosistemini oluşturacağız.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak, iktidarlarımız döneminde ülkemizde, dünyanın  da dikkatini çeken bir bilim, teknoloji ve yenilik atılımını  başlattık.

Araştırma kapasitemizin, Ar-Ge ve yenilikçilik bilincinin ve üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesini ülkemizin öncelikli kalkınma hedefleri arasına aldık.

Milli gelirimizin hızlı bir şekilde yükseldiği bir dönemde, GSYH içindeki  Ar-Ge harcamalarımızın payını neredeyse iki kat artırarak, 2002-2013 döneminde yüzde 0,53’ten yüzde 0,95’e yükselttik. 2023’de ise Ar-Ge harcamalarının milli gelir içindeki payını yüzde üçe çıkarmayı hedefliyoruz.

Özel sektörümüzün toplam  Ar-Ge harcamaları içindeki payı, 2002 yılında yüzde 28 iken 2013 yılında yüzde 47’ye çıkmıştır. 2002 yılında 1,8 milyar TL olan Ar-Ge harcamasını nominal olarak yaklaşık 8 kat artırarak 2013 yılında 14,8 milyar TL düzeyine çıkardık.

2002 yılında 28.964 olan tam zaman eşdeğer (TZE) Ar-Ge personeli  sayısını, 2013 yılında 112.969’a, aynı dönemde  5.918 olan özel sektörün (TZE) Ar-Ge personeli  sayısını ise 58.391’e ulaştırdık.

Kamu yatırım programları kapsamında,  Ar-Ge ve yenilik alanına ayrılan kaynakları, 2002 yılındaki  114 milyon TL düzeyinden 2014 yılında 1,8 milyar TL’ye yükselttik.

2004 yılında Türkiye Araştırma Alanını (TARAL) oluşturduk, Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine ayrılan kaynakları artırdık.

2008 yılında çıkarılan 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi  Hakkında Kanun ile özel sektör Ar-Ge merkezlerine geniş kapsamlı teşvikler  sağladık.

Toplam  maliyeti 2015 fiyatlarıyla 4,1 milyar TL, toplam harcaması ise 3 milyar TL olan 174 tematik  ve ileri araştırma laboratuvarı ile 94 adet merkezi araştırma  laboratuvarını destekledik.  Tematik ve ileri araştırma  merkezlerinden 112’sinin,  merkezi araştırma  laboraturvarlarından ise 45 tanesinin tamamlanmasını sağladık. Böylece öncelikli alanlarda kapasite geliştirilmesini ve küresel ölçekte araştırma  altyapıları kurulmasını temin  ettik.

2014 yılında yasalaşan Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanunla, üniversiteler ve özel sektör arasındaki işbirliğinin geliştirilmesine yönelik  önemli bir adım daha atarak, kurduğumuz araştırma  altyapılarının performans esasına dayalı olarak çalışmasını ve yönetilmesini, araştırma sonuçlarının ticarileşmesini, nitelikli araştırmacıların bu merkezlerde daha esnek bir biçimde istihdamını öngördük. Akredite  edilecek bu merkezlerin güdümlü projelerle daha fazla desteklenerek,  yenilikçi buluşların hızlandırılmasını amaçladık.

Fikri mülkiyet sisteminin hukuki ve kurumsal  yapısını büyük ölçüde tamamladık. Fikri mülkiyet sisteminde cezai ve hukuki yaptırımların etkin uygulanmasını sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri aldık.

2002-2014 döneminde 36.429 olan marka başvuruları 109.739’a, tasarım başvuruları 20.302’den 42.034’e, faydalı model başvuruları 932’den 3.487’ye ve patent başvuruları 1.874’ten 12.174’e ulaşmıştır.

Yerli patent başvurularının toplam  patent başvuruları içerisindeki oranı, 2002 yılındaki  yüzde 22 düzeyinden 2014 yılında yüzde 39’a ulaşmıştır.

Fikri mülkiyet sisteminden daha çok kullanıcının yararlanmasını sağlamak amacıyla yurtdışı  piyasalarda, pazarlama ve tanıtım desteğine  kadar geniş bir yelpazede destekleme  araçlarını uygulamaktayız.

Fikri mülkiyet haklarına yönelik  stratejilerin oluşturulması, kurumlar arası koordinasyon ve işbirliğinin geliştirilmesiyle etkin uygulamanın sağlanması amacıyla Fikri ve Sınaî Mülkiyet Hakları Koordinasyon Kurulu  oluşturduk. Ulusal Fikri Haklar Stratejisi ve Eylem Planını hazırladık. Tasarım stratejilerinin ve politikalarının belirlenmesine, katma değeri yüksek tasarımlar yaratılmasına, Türk tasarımlarının uluslararası alanda rekabet gücünün artırılmasına yönelik  çalışmalar yapmak üzere, Türk Tasarım Danışma Konseyini kurduk.

Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planını (2014-2016) uygulamaya koyduk.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinin artırılmasına yönelik  destek sağlayan kurumlar arasında koordinasyonu güçlendirecek ve desteklerin etkinliğini artıracağız.

6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanunun  ikincil  mevzuat çalışmalarını tamamlayacağız ve hayata geçireceğiz. Bu Kanunun  hayata geçmesiyle araştırma altyapılarımızın özel sektörle çok daha yakın bir şekilde çalışması sonucunda araştırmaların ticarileşmesine önemli bir destek sunacağız.

Dışa bağımlılığın yüksek olduğu  sektörlerde, yerli ürün ve teknolojiler geliştirilmesine yönelik  araştırma  programlarını destekleyerek  etkinleştireceğiz.

Ar-Ge faaliyetlerinin ürün ve hizmete dönüşmesini desteklemek  amacıyla üniversite, sanayi ve kamu kurumları arasındaki işbirliklerini güçlendireceğiz; doktora  mezunu olanlar başta olmak üzere, araştırmacı  insan gücünü  nicelik ve nitelik olarak iyileştirilecek ve özel sektörde daha fazla araştırmacı istihdam edilmesini sağlayacağız. Ayrıca temel ve sosyal bilimlerde araştırmacıların yetiştirilmesi ve bu alanda yapılan araştırma  faaliyetlerinin nitelik  ve nicelik olarak artırılmasını teşvik edeceğiz.

Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerine destek ve katkılarımızı artıracağız. Tasarım merkezlerini, Ar-Ge merkezleri gibi destekleyecek, Ar-Ge ve tasarım personelinin daha esnek çalışmasına olanak sağlayacağız. Ayrıca, KOBİ’lerin siparişe dayalı Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerini destekleyeceğiz.

Tüm topluma bilimin sevdirilmesi amacıyla kurgulayarak, ilk ikisini  Konya ve Bursa’da açtığımız Bilim  Merkezlerini 2015 yılında Kocaeli ve Kayseri’de  açacağız. 2023 yılına kadar bu merkezlerimizin yaygınlaştırılmasına devam edeceğiz.

Bilim  Merkezleri’nde sergilenen  bilimsel materyallerin yerli imkanlarla üretimi için çalışma başlattık, TÜBİTAK’ta bununla ilgili  çağrıya çıktık.

İlk defa iktidarımız döneminde bilim diplomasisi faaliyetlerini başlattık. Önümüzdeki dönemde  yurtdışında yer alan bilimde öncü 10 ayrı merkeze Bilim Müşaviri ve Ataşesi ataması yapacağız.

Sınai mülkiyet ve yönetimi ile ilgili  konularda yayın yapacak “Teknoloji Transfer Platformu”nu kuracağız. Böylece lisanslanmak veya devredilmek istenen, ihtiyaç  veya ilgi duyulan konular  ve teknolojiler ile ilgili  bilgileri ortak kullanıma açmış olacağız.

Yargı, gümrük  ve kolluk hizmetleri başta olmak üzere, kamuda fikri hakların korunması  ve denetlenmesiyle ilgili birimlerde yeterli  beşeri ve kurumsal kapasite oluşturacağız.

İşletmelerin fikri haklar sisteminden ve desteklerinden daha etkin yararlanmalarını sağlamak üzere, teknoloji transfer ve yenilik merkezlerinde hizmet kapasitesini geliştireceğiz.

Patent borsasını kuracağız.

Fikri haklar sistemi  konusunda kamuoyunun her düzeyde bilgilendirilmesine yönelik  tanıtım ve eğitim faaliyetleriyle toplumsal bilincin artırılmasını sağlayacağız.

Fikri haklara konu ürün ve eserlerin  ülke ekonomisine katkısının tespiti,  izlenmesi  ve değerlendirilmesini  sağlayacak, bilgi  ve veri altyapısını güçlendireceğiz.

Ülkemizde  genetik kaynaklar ile geleneksel bilgi  ve geleneksel kültürel ve folklorik ifadelerin korunmasına yönelik bir yol haritası oluşturacağız.

“Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileştirme Öncelikli Dönüşüm Programımız” ile temel hedeflerimiz, teknolojik ürün ve marka sayısını artırmak, araştırma  ve yenilik merkezlerini güçlendirmek, nitelikli insan sayısını artırmak  ve yenilikçi girişimciliği geliştirmektir. Bu kapsamda;

• Öncelikli  sektörlerde teknolojik ürün yatırımlarını ve prototip geliştirme süreçlerini destekleyeceğiz.

• Enerji, sağlık, havacılık, uzay, otomotiv, raylı sistemler, bilişim ve savunma  sektörleri gibi öncelikli sektörlerde teknolojik ürün yatırımlarını ve kümelenme çalışmalarını destekleyeceğiz.

• Sanal ve gerçek ortamlarda Kamu-Üniversite-Sanayi işbirliği platformları oluşturacağız.

• Ülkemizdeki  akredite test altyapısını geliştireceğiz.

• Araştırma merkezlerini özel sektörün kullanımına daha fazla açacağız.

• KOBİ’ler başta olmak üzere girişimciler ve yatırımcılar arasındaki ağlar ile mentörlük hizmetleri gibi mekanizmaları merkezi ve yerel düzeyde geliştireceğiz.

• Girişimcileri desteklemek  için finansman eksiğinin en çok hissedildiği erken aşamaya yönelik  bir fon kuracağız.

• Yenilikçi  girişimcilerin ticarileştirme projelerine yönelik destek sağlayabilecek  kredi garanti mekanizması oluşturacağız.

• Öncelikli  sektörlerde yenilikçi girişimciliği desteklemek amacıyla kuluçka merkezleri ve hızlandırıcılar kuracağız.

• Fikri ve sınai haklar konusunda ticarileştirmeyi destekleyecek düzenlemeler yapacağız.

Bu programımızın yanı sıra “Kamu Alımları Yoluyla Teknoloji Geliştirme ve Yerli Üretim Öncelikli Dönüşüm Programımız”la kamu alımlarının kaldıraç gücünü  kullanarak yerli teknoloji ve üretimi geliştirmeyi amaçlamaktayız.

Her yıl 100 milyar TL’yi aşan kamu alımlarımızı,  Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine katkı sağlayacak; yeniliği, yerlileştirmeyi, teknoloji transferini ve yenilikçi girişimciliği teşvik edecek etkili bir politika aracına dönüştüreceğiz. Bu kapsamda;

• Kamu alımlarında orta-yüksek  ve yüksek teknoloji sektörlerindeki yerli firmaların payını artıracağız. Uluslararası doğrudan yatırımları daha fazla cezbedeceğiz. Ar-Ge harcamalarının artırılmasını sağlayacağız.

• Kamu kurum ve kuruluşlarında farkındalığı ve kapasiteyi artıracağız.

• Uluslararası yükümlülüklerimizi de dikkate alarak yüksek teknolojili ürünlerde kamu alım garantili tedarik modelinin uygulanabilmesi için Kamu İhale Kanunu ve ilgili  diğer mevzuatta gerekli düzenlemeleri yapacağız.

• Yüksek teknolojili ürünlerde kamu alım garantisine dayalı üretim  yapılabilmesi için ürün bazlı yerli tedarik modelleri geliştirecek ve uygulayacağız.

• Uygulamanın etkinliği için koordinasyon ve izleme mekanizmaları kuracağız.

Türkiye’nin bilim ve teknolojiye dayalı yeni ekonomik yapısı, dış dünya ile ilişkileri de farklı bir düzleme taşıyacaktır. Temel amacımız tarihte olduğu gibi ülkemizi  geniş coğrafyaların nitelikli beyinleri için bir cazibe merkezine dönüştürmek, dünyadaki konumumuzu üst noktalara  taşıma mücadelesinde beyin göçünü  engellerken,  başlattığımız tersine beyin göçünü hızlandırmaktır.

Bu çerçevede hazırladığımız  “Nitelikli İnsan Gücü İçin Çekim Merkezi Öncelik Dönüşüm Programımız”la, başta yurtdışındaki vatandaşlarımız olmak üzere yerli ve yabancı nitelikli insan gücü için ülkemizi  cazibe merkezi haline getireceğiz.  Program  kapsamında;

• İş piyasasında,  üniversitelerde ve kamu ve özel Ar-Ge merkezlerinde yurtdışından nitelikli insan gücüne ihtiyaç duyulan alanları belirleyeceğiz.

• İş, yatırım,  çalışma, eğitim ve kültür  ortamının yurtdışında tanıtımına yönelik  faaliyetleri artıracak, yurtdışında bilim ve teknoloji müşavirleri görevlendireceğiz.

• AB Çerçeve Programlarına katılımın  artırılmasına yönelik çalışmaları  artıracak ve Türkiye’nin ekonomik, tarihi, kültürel bağlarının güçlü olduğu  ülkelerle  AB Çerçeve Programlarına benzer programlar geliştireceğiz.

• Öncelikli  teknoloji alanlarında, araştırma  merkezleri ve yükseköğretim kurumlarının yurtdışındaki muadilleriyle işbirliklerini geliştireceğiz.

• Yurtdışındaki lisansüstü eğitimli vatandaşlarımızın ülkemizle  ilişkilerinin canlı tutulması için bir iletişim ağı oluşturacak,  yurtdışındaki Türk araştırmacılar için bir veri tabanı ve kataloğu  oluşturacağız.

• Ülkemize yatırım yapacaklara yönelik  tanıtımları yaygınlaştıracağız ve Ar-Ge altyapısı alanında yeni firma oluşumları ve girişimcilik faaliyetlerini destekleyeceğiz.

• Üniversitelerde yabancı öğrenci  sayısının artırılmasına yönelik  yatırımları teşvik ederek, yabancı öğrenci  sayısını artıracağız.

• Nitelikli insan gücü için çalışma izni sürecini hızlandıracak, bu amaçla özel bir Turkuaz Kart sistemi geliştireceğiz.

• Nitelikli yabancı uyruklu çalışanların  ve ailelerinin ikamet iznine ve çalışmalarına ilişkin  süreçleri  kolaylaştıracak  ve iyileştireceğiz.

• Araştırma projelerinde sözleşmeli  yabancı uzman çalıştırılmasını kolaylaştıracağız.

• Bilim  ve araştırma  insanlarının ülkemize araştırma, ders verme ve konferans  amaçlı ziyaret mekanizmalarını çeşitlendireceğiz.

• Yurtdışındaki üniversite öğrencileri ile bilim, sanat ve kültür  alanlarında öne çıkan yüksek nitelikli insan gücü için değişim, hareketlilik veya staj programları geliştireceğiz.

• Yurtdışında lisansüstü eğitim yapmış olan vatandaşlarımızın Türkiye’ye dönmelerini sağlamaya yönelik  Ar-Ge desteklerini yaygınlaştıracağız.

• Tüm bu eylemleri, yurtiçinde insanımızın  istihdamını ikame etmeyen,  aksine istihdam imkânlarını genişleten bir anlayış içinde hayata geçireceğiz.

4.2. Sanayi Politikaları

AK Parti olarak, sanayide dışa dönük bir yapı içinde, Ar-Ge, yenilik ve nitelikli işgücüne  dayalı yüksek katma değerli mal üreten şirketlere  sahip, orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim  merkezi haline gelmiş  bir ülke olma vizyonuyla hareket etmekteyiz.

Küresel kriz, sanayisi güçlü olan ülkelerin dayanıklılığını bir kez daha ortaya koymuştur. Sanayi başta olmak üzere, üretken alanlara yatırım yapan ülkeler, zor dönemlerde gerekli esneklikleri gösterebilmekte, yeni üretim  biçimleriyle krizleri aşabilmektedir. Sanayinin geliştiği ülkeler aynı zamanda işgücü donanımının ve iş yapma disiplininin yüksek olduğu  ülkelerdir. AK Parti, sanayisi yükselen bir ülke olarak, gelecekte de güçlü bir sanayi ve üretim  kültürünün destekleyicisi olacaktır.

Ülkemizin uluslararası rekabet gücünü  ve dünya ihracatından aldığı payı artırmak  için imalat  sanayiinde dönüşüm gerçekleştirmeye yönelik  adımlar  atması gerektiğinin bilinciyle, yüksek teknolojili sektörlere  yoğunlaşmaya önem vermekteyiz.

Partimiz, yenilikçiliği, firma  becerilerini, sektörler  arası entegrasyonu ve dış pazar çeşitliliğini imalat  sanayiinde dönüşümün ana odakları olarak görmektedir. Bu kapsamda, imalat  sanayiimizi; daha yüksek katma değer üreten, yüksek teknolojiyi kullanabilen, geleceğin  ticaret dünyasının taleplerine cevap verebilen, sürdürülebilir küresel rekabet gücü kazanmış bir yapıya doğru  dönüştürmeyi öngörmekteyiz.

a. Neler Yaptık

İktidarlarımız döneminde sağlıklı bir kalkınma altyapısı tesis edebilmek için makroekonomik istikrarla birlikte imalat sanayiinin gelişmesi  için politika geliştirmeye ve yatırım yapmaya  özel önem verdik.

Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesini  (2011-2014) hazırlayıp uyguladık. 2015-2018 dönemini kapsayacak yeni Stratejisi Belgesi ve Eylem Planını hazırlamaktayız.

2002-2013 döneminde imalat  sanayii katma değerinin yıllık ortalama yüzde 5,7 oranında büyümesini sağladık. Aynı dönemde  imalat  sanayii ihracatını  33,7 milyar dolardan 141,4 milyar dolara çıkardık.

İhracatta ülke çeşitlenmesini artırdık. İmalat sanayii ihracatında AB ülkelerinin payı azalırken; Orta Doğu, Afrika, BDT ve diğer Asya ülkelerinin payları artmıştır.

2002-2013 döneminde orta teknoloji sektörlerinin ihracat içindeki  payını yüzde 47,1’den yüzde 61,3’e çıkardık.

2013 yılı itibarıyla, demir-çelik sektörümüz,  17,3 milyon ton ihracat ile AB’de 2., dünyada 8. sırada yer almıştır.

2012 yılı itibarıyla; hazır giyim sektörümüz,  14,3 milyar dolar ihracat ile AB’de 3., dünyada 5. sırada, tekstil sektörümüz 11,1 milyar dolar ihracat ile AB’de 3., dünyada 7. sırada, otomotiv sektörümüz 1 milyon 73 bin üretim  ile AB’de 6., dünyada 17. sıradadır.

Türkiye’nin dünya motorlu araç üretimindeki payını, 2002 yılındaki  yüzde 0,57’den 2013 yılındaki  yüzde 1,29 seviyesine yükselttik. Otomotiv sanayiimiz, 2013 yılı itibarıyla Avrupa Birliğinde, hafif ticari araç üretiminde birinci, otobüs üretiminde ikinci sırada yer almaktadır.

Makine imalat  sanayiini 2002 yılındaki  2,1 milyar dolar ihracat ile dünyada 34’ncü sıradan, 2013 yılında 13 milyar dolar ihracat ile dünyada 26’ncı sıraya yükselttik.

Beyaz eşya sanayiini,  2013 yılı itibarıyla 3,8 milyar dolar ihracat ile AB’de 4., dünyada 6. sıraya ulaştırdık.

Çimento  sektörünü,  2013 yılı itibarıyla 71,3 milyon ton üretimle AB’de 1., dünyada 5. sıraya yerleştirdik.

Otomotiv sanayiinde, üretim  ve pazarlama alanlarında küresel entegrasyonu büyük oranda tamamladık.

Türkiye ilaç endüstrisinin faaliyetlerini ve gelecek dönem yatırımlarını etkileyecek önemli altyapı değişiklikleri gerçekleştirdik. Yeni teşvik sistemi  oluşturduk, ilaç alanında öncelikli yatırım alanları belirledik ve Ar-Ge desteklerini çeşitlendirdik.

2003 yılında 331 milyon dolar olan savunma  ve havacılık ihracatımızı  2013, yılı itibarıyla yıllık 1,4 milyar dolara ulaştırdık.

Savunma sanayiinde iktidara  geldiğimizde yüzde 24 civarında  olan yerlilik  oranını yüzde 55’lerin  üzerine çıkardık. Bir yandan savunma  alanında daha güvenli bir altyapı oluştururken, diğer yandan ekonomimizin geneli için de savunma  sanayiini önemli bir aşamaya taşıdık. Askeri amaçların yanı sıra, savunma  sanayiine  yerli sanayimizin üretim  ve Ar-Ge altyapısını geliştirmek için bir fırsat alanı olarak baktık.

Savunma  sanayii şirketlerimiz; yurtdışına zırhlı araçlar, karakol gemileri, hava savunma  sistemleri, roketler, simülatörler, askeri haberleşme ve komuta  kontrol  sistemleri ihraç etmekte ve uluslararası pazarlara girerek ihracat yapmaktadır.

Savunma  sanayii alanında ürettiğimiz kirpi araçlarıyla, askeri personelimizin tam teçhizatlı olarak güvenle  intikalini sağlıyoruz.

Göktürk-2, Milli Seyir Füzesi, Nüfuz Edici Bombalar (NEB) gibi yüksek teknoloji gerektiren ürünler imal etmekteyiz.

Yüzde 65’i milli imkanlarla ürettiğimiz MİLGEM Korveti, Türk gemi inşa sanayinin gelişmesinde ve tüm su üstü gemilerinde milli tasarım ve inşa kabiliyetine ulaşılmasında mihenk  taşı olma rolünü  üstlenmiştir.

Türk tersaneleri  tarafından üretilmesini sağladığımız Sahil Güvenlik Arama Kurtarma  Gemileri ile denizlerdeki varlığımızı güçlendirdik.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  de büyük çaplı ve yatırım niteliğindeki kamu alımlarında, alıcı kurumların yerli sanayiyi  geliştirecek yönde kamu alım sürecini yönetme kapasitesini geliştireceğiz. Bu kapasitenin ve iyi uygulamaların yaygınlaştırılmasına odaklanacağız.

Bu çerçevede Kentsel Dönüşüm Programımızı, kentleşme ile ilişkili alanlarda  (sıfır emisyonlu bina, sinyalizasyon, konsept araç gibi) imalat  sanayiini yeniliğe yönlendirme ve küresel pazarlarda rekabet gücü sağlama perspektifiyle yöneteceğiz.

Kamunun raylı ulaşım sistem ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma  oranını artıracağız.

Küresel rekabet gücümüzün artırılabilmesi için sektörel ve sektörler  arası entegrasyonu güçlendirileceğiz. Bu kapsamda;

• Tekstil, deri, mobilya sektörlerinin tarım sektörü ile,

• Makine, tıbbi cihaz ve elektronik sektörlerinin hizmetler sektörü ile,

• Makine, tıbbi cihaz, otomotiv sektörlerinin elektronik sektörü ile aralarındaki entegrasyonu güçlendireceğiz.

Sanayi girdilerinin ülke içinden  karşılanma  oranının artırılmasını teminen, yüksek yatırım gerektiren ara malı ve sanayi hammaddelerinin üretimine öncelik vereceğiz. Bu kapsamda, bu tesisler için nitelikli ve büyük çaplı mekân hazırlıkları yapacak, yerli ve yabancı yatırımların özendirilmesi amacıyla mekanizmalar oluşturacak ve bu yatırımların kamu desteklerinden öncelikli olarak yararlanmasını sağlayacağız.

Yatırım mallarının ve ara malların vadeli ithalatında KKDF oranını yüzde 6’dan yüzde sıfıra indirerek sanayicinin girdi maliyetini azaltıyoruz.

Yüksek teknolojili yatırımlara daha fazla destek vereceğiz. İleri teknoloji sınıfında yer alan yatırımları, öncelikli yatırımlar kapsamına aldık ve 5. bölge desteklerinden yararlandıracağız.

Ar-Ge’ye dayalı sanayi yatırımlarına yönelik  projeler için finansman sağlayacağız. TÜBİTAK tarafından başta enerji, ulaştırma  ve sağlık sektörleri olmak üzere imalat  sanayinde özel sektör tarafından hayat geçirilecek  projeleri Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla  destekleyecek, yüzde 50’ye kadar uygun koşullu  finansman sağlayacağız.

Ayrıca, Kalkınma Bankamızı ekonomimizin ihtiyaç duyduğu nitelikli projeleri daha fazla destekleyecek bir anlayış içinde yeniden  yapılandıracağız.

Global klinik araştırma  yatırımlarından Türkiye’nin aldığı payın ve yürütülen klinik araştırma  sayısının yıl bazında yüzde
25 oranında artırılmasını sağlayacağız.

Sağlıkta ulaştığımız  kalitenin  finansal olarak sürdürülebilmesi ile ilaç ve tıbbi cihaz alanında yerli üretimin artırılması temel amaçlarımızdandır. Bu çerçevede, önemli bir reform alanımız “Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı”dır.

Program  kapsamında;  ilaç ve tıbbi cihazda yüksek katma değerli  ürün üretebilen, küresel pazarlara ürün ve hizmet sunabilen ve yurtiçi ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının daha büyük bir kısmını karşılayabilen bir üretim  yapısına geçeceğiz.

• Programımızın hedefi yurtiçi ilaç ihtiyacının değer olarak yüzde 60’nı yurtiçi üretimle karşılamaktır. Uzun vadede ise araştırma  altyapısını geliştirmek ve yeni ürünlerin keşfi yoluyla küresel değer zincirlerinde etkinliğimizi artırmayı hedeflemekteyiz.

• Program  kapsamında;  Sağlık Endüstrileri Yönlendirme Komitesi oluşturacak,  yerli Ar-Ge ve üretimi destekleyecek şekilde “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı”nı kuracağız.

• İlaç ve tıbbi cihaz alımlarında yerli üretimi özendirici ve geliştirici tedbirler alacağız.

• Geri ödeme ve fiyatlandırma politikaları ile ruhsat süreçlerinde yerli üretim  ilaç ve tıbbi cihazlara öncelik vereceğiz.

• Biyoteknolojik ilaç, biyomalzemeler, biyomedikal ekipman  alanlarında araştırma  altyapılarımızı geliştireceğiz.

• Plazma ürünleri ve aşıların yurtiçi üretimini gerçekleştireceğiz.

• Sağlık endüstrisi alanında üretim  yapacak KOBİ’lere yönelik  finansal destek mekanizmaları geliştireceğiz.

• Buralarda  üniversite-sanayi işbirliğini artıracak ve şirket kümelenmelerini özendireceğiz.

• Ülkemizin ihtiyacına göre planlanarak gerçekleştirilen Ar- Ge faaliyetleri sonucunda üretilen  ürünleri, fiyat ve geri ödeme uygulamaları açısından destekleyeceğiz.

Otomotiv sektöründe, tedarik zincirini  kapsayan, tasarım, Ar-Ge, üretim  ve satış-pazarlama  süreçleri  bütününün yurtiçinde geliştirilmesi, katma değerin  artırılması,  çevreye duyarlı  yeni teknolojilerin geliştirilmesini sağlayacağız.

Otomotiv sektöründe, küresel pazarların ihtiyaçlarına yönelik  özgün tasarım araçlarla markalaşmayı teşvik edecek ve bu kapsamda yerli marka otomobil üretimi çalışmalarını hızlandıracağız.

Elektronik  sektöründe çift amaçlı teknolojilerin (savunma/ sivil) uygulama imkânlarını dikkate alacak; sektörün ulaştırma, otomotiv, makine başta olmak üzere diğer sektörlerle entegrasyonunu artıracağız.

Elektronik  haberleşme alanında yeni nesil telsiz teknolojisine geçiş sürecinde  baz istasyonu ve kontrol  birimleri ürünlerinin geliştirilmesi ve üretimine önem vereceğiz.

Bilgi ve iletişim teknolojileri destekli yenilikçi çözümlerin yaygınlaşmasında elektronik sektörünün üretici  olarak yer almasını destekleyeceğiz.

Elektronik  sektöründe rekabet öncesi Ar-Ge’yi  teşvik edecek, laboratuvar kapasitesi ile aydınlatma ve görüntü teknolojileri konusunda araştırma  altyapısını geliştireceğiz.

Yerli cep telefonu üretilmesini sağlayacağız. Bu kapsamda, TÜBİTAK akıllı telefon ve bileşenleri üretecek kuruluşlara destek için çağrıya çıkmış ve 8 şirket bu konuda çalışmalara  başlamıştır.

Ana metal sanayiinde sürdürülebilir ve güvenli girdi tedarikini sağlayacağız. Bu kapsamda demir-çelik sektörü üretiminde ithalatla karşılanan paslanmaz çelik, vasıflı çelik, yapısal çelik ve dikişsiz boru gibi yüksek katma değerli  ürünlerin ağırlıklarını artırarak ürün çeşitliliğinin sağlanmasını temin edeceğiz.

Savunma sanayiinde, denizlerde MİLGEM’in yanı sıra, yeni tip karakol botu, hızlı müdahale botu, amfibi gemi, arama kurtarma gemisi,  süratli  amfibi gemi, Perry sınıfı fırkateyn modernizasyonu projelerini hayata geçirmekteyiz.

Özgün temel eğitim uçağımız HÜRKUŞ-A, Türk mühendisleri tarafından tasarlanmıştır. 2019 yılına kadar 15 uçak yapacağız. Ayrıca Anka, Atak Helikopter, hedef uçak sistemleri, taktik insansız hava araçları, mini  insansız hava araçları, C-130 ve F-16 uçaklarının  modernizasyonu ile farklı roket ve hava sistemleri projelerimiz sürmektedir.

Türkiye’nin artık gündüz-gece  ve her türlü  hava koşulunda uzaydan görüntü alınabilmesini sağlayan uydu sistemi  (göktürk-3)  projesini hayata geçiriyoruz.

Milli tanksavar, milli füze, milli torpido, milli tankımız ALTAY, yeni tip denizaltı, çıkarma gemisi,  hastane gemisi,  uçak ve helikopter projelerimiz sürmektedir.

Savunma  sanayiindeki bu projelerimizin gerçekleşmesiyle sadece milli ihtiyaçlarımızı temin  etmekle kalmayacak, savunma  sanayii ihracatında da küresel düzeyde önemli bir aktör haline geleceğiz.

4.3. Girişimcilik ve KOBİ’ler

Güçlü girişimciler, güçlü firmaları; güçlü firmalar da güçlü bir ekonomik yapıyı beraberinde getirmektedir. Partimizin büyüme stratejisi  girişimciliği ve özel sektör öncülüğünde dinamik bir yapıyı esas almaktadır. Kamunun oluşturduğu uygun ortamda  girişimcilik kültürünün güçlenmesi ve girişimci dostu bir ekosistemin oluşması  temel politikamızdır.

Teşebbüs hürriyetinin ve serbest girişimcinin yanında olan AK Parti, girişimcisi güçlü toplumların rekabet gücünün, teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek mal ve hizmet üreteceğinin ve ihraç edeceğinin bilincindedir. Güçlü bir girişimci yapısına sahip olmamızın, yüksek gelirli ülkeler arasında girme hedefimize önemli bir katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.

KOBİ’lerimizin rekabet güçlerini artırarak ekonomik büyümeye daha fazla katkı vermesi  temel amaçlarımızdan biridir. AK Parti olarak, hızlı büyüyen veya büyüme potansiyeline sahip girişimler ile yenilikçi KOBİ’leri desteklemeyi, istikrarlı ekonomik büyümenin ve sosyal gelişmenin önemli bir gereği olarak görmekteyiz.

a. Neler Yaptık

Birinci  atılım döneminde AK Parti olarak, girişimciliği ve KOBİ’leri geliştirmek için önemli adımlar  attık. İlk defa KOBİ Stratejisi ve Eylem Planın hazırlayarak yürürlüğe koyduk. KOBİ’lerle ilgili  düzenlemeler yaparak KOBİ tanımından KOBİ destek sistemlerine kadar önemli yenilikleri hayata geçirdik.

Yatırımcılar için uygun yatırım yerinin ve kümelenmenin önemine binaen bugüne  kadar altyapısı tamamlanan 155 OSB projesinin 90 tanesini tamamladık. Bu alanlarda  uygun yatırım ortamı  sağlarken, çevresel açıdan da tedbirler aldık.

Son 12 yılda tamamlanan 90 OSB’de bugün itibarıyla 685 bin kişi istihdam edilmektedir.

2002 yılına kadar 70 OSB’ye 1,7 milyar TL kredi desteği verilmişken, son 12 yılda 87 OSB’ye 1,5 milyar TL kredi kullandırdık. OSB’lerde 1,5 milyon istihdam sağladık.

2011’den 2015’e kadar 1.967 boş parseli, OSB’lerdeki yatırımcıya bedelsiz olarak tahsis ettik. OSB’lerdeki  parsellerin yatırımcıya bedelsiz tahsisi ile ilgili  süreyi 2017 yılına kadar uzattık.

İş piyasasının  ihtiyaç  duyduğu nitelikli eleman yetiştirilmesi amacıyla MEB ile BSTB arasında yapılan protokol çerçevesinde  OSB’lerde 18 adet Meslek Lisesi açtık.

Teknoloji geliştirme bölgesi  (TGB) sayısını 22’den 59’a çıkardık. TGB’lerde faaliyet  gösteren işletme  sayısı da 604’den 2.947’ye yükselmiştir. Bu işletmeler 30 bin kişiye istihdam sağlamakta  ve 1,7 milyar dolarlık  ihracat yapmaktadır.

Hizmet ve ticaret sektörlerindeki KOBİ’lerin de KOSGEB desteklerinden yararlanmasının önünü açtık. Böylece KOSGEB’in hedef kitlesini  8 kat artırmış olduk.

2002 yılında 4 bin olan KOSGEB veri tabanına kayıtlı işletme  sayısı bugün  770 bini aştı.

Ülkemizde  girişimcilik eğitimlerinden yararlananların sayısını, 6 binden son beş yıl içinde 255 bine çıkardık.

KOSGEB kanalıyla 1991-2003 döneminde KOBİ’lere 14,5 milyon TL destek sağlanmışken,  2003 yılından  bugüne  kadar, 172 kat artışla yaklaşık 2,5 milyar TL destek sağladık.

Esnaf ve sanatkârlarımıza Halk Bankası aracılığıyla önemli miktarlara ulaşan uygun koşullu  krediler  kullandırdık. Söz konusu uygulamamız kapsamında 2002 yılında esnafa yansıtılan  kredi faizleri yüzde 47 seviyelerinde iken, 2003 yılından  itibaren  kademeli  bir şekilde düşerek, 2011 sonrası Cumhuriyet tarihinin en düşük kredi faiz oranları olan yüzde 4-5 seviyelerine kadar inmiştir. 2002 yılında 153 milyon TL olan kredi bakiyesi, 2014 yılı sonu itibarıyla 12,5 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

AK Parti döneminde Esnaf ve Sanatkârlar  Meslek Kuruluşları Kanununu yürürlüğe koyduk. Esnaf ve sanatkârlarımız için bilgi  sistemi  oluşturduk ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir strateji  belgesi hazırlayarak uygulamaya konulmasını sağladık.

Esnaf ve sanatkârlara yönelik  küçük sanayi sitelerinin yapımında  TOKİ imkânlarını kullandırdık. Modern toplu taşımacılık ile esnaf ve sanatkârların faaliyet  gösterdikleri fiziki mekânların iyileştirilmesine yönelik  projeler  gerçekleştirdik.

Esnaf ve sanatkârların AB programlarından faydalanmasını kolaylaştırmaya yönelik  çalışmalar yaptık.

Ahilik  kültürünün yaşatılmasına yönelik  çalışmaları destekledik.

Esnaf ve Sanatkârlar  Destek Sistemi  (ESDES) projesini hayata geçirdik.

Bilim  ve teknolojiye dayalı yeni fikir ve buluşlara  sahip KOBİ ve girişimcileri 1 milyon liraya kadar destekledik.  Bugüne kadar 2 bin 251 işletmeye 214,2 milyon TL destek sağladık.

Girişimci adaylarına  kendi işletmelerini kurmak için geri ödemeli ve geri ödemesiz olmak üzere 100 bin TL’ye kadar destek sağlamaktayız. Bugüne kadar, 14.850 girişimcimize 230 milyon TL destek sağladık.

KOBİ’lerimizin sorunlarını üniversitede üretilen bilgi  birikimini kullanarak işbirliği içinde çözme alışkanlığı edinmelerini amaçlayan  bir destek mekanizması  olan San-Tez Programıyla bugüne  kadar 908 projeye  186 milyon TL kaynak aktardık.

b. Neler Yapacağız

Girişimcilik, yeni Türkiye’nin ekonomi anlayışının temellerinden birisidir. Yenilikçi, katma değeri yüksek, küresel değer zincirinde üst sıralara çıkmış bir üretim  yapısı girişimcilerimiz aracılığıyla  hayata geçirilecektir.

Girişimciliği bireysel bir inisiyatif ve tutum olmanın ötesinde  toplumsal ortamın ve izlenen politikaların bir sonucu olarak görüyoruz. Bu çerçevede, fikir hürriyetinden iyi düzenlemelere varıncaya kadar, geniş bir perspektif içinde girişimcilik alanını inşa ediyoruz.

Türkiye’yi yenilik alanında bir üst lige taşıyacak olan Bilişim Vadisini  kurmaktayız.

Artvin  ve Hakkâri illerinde de OSB kurulması ile Türkiye’de OSB’si olmayan il bırakmayacağız.  2015 yılı Yatırım Programında 11’i yeni proje olmak üzere toplam  89 OSB projemiz yer almaktadır. 2023 yılı hedefimiz ise 70 yeni OSB ve 1 milyon ilave istihdamdır.

Girişim sermayesi ve bireysel katılım sermayesi gibi yenilikçi finansman imkânlarını ve teknolojik girişimcilik destek modellerini artırma  konusunda çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

KOBİ’lerin finansmana erişiminin artırılması amacıyla taşınırların  teminat  olarak kullanılmasının önündeki  engelleri kaldıracak düzenlemeler yapacağız.

KOBİ’lerin borsaya açılma faaliyetlerini destekleyecek; Kredi Garanti Fonu’nun  kefalet sağladığı KOBİ sayısını artıracak ve Girişim Sermayesi Fonlarını yaygınlaştıracağız.

Bakanlar Kurulu  Kararıyla Hazine destekli kefalet sisteminden yararlanabileceklerin kapsamını genişlettik ve kapsama İmalatçı KOBİ’ler ile Kadın Girişimcileri ilave ettik.

Her bir KOBİ için 1,5 Milyon TL ve her bir risk gurubu için 2 Milyon TL olan kefalet limitini, imalat  sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’lerin yatırım kredileri için 2,5 Milyon TL’ye, her bir risk grubundaki imalatçı KOBİ’ler için ise 3 Milyon TL’ye çıkarıyoruz. Ayrıca, diğer KOBİ’ler için 8 yıl olan maksimum vadeyi, imalatçı KOBİ’ler için 10 yıla; diğer KOBİ’ler için yüzde 75 olan kefalet oranını imalatçı KOBİ’ler için yüzde 80’e çıkarıyoruz.

Öncelikli  sektörlerde girişimciliği geliştirmek amacıyla doğrudan özel sektör tarafından veya özel sektör-kamu ortaklığında kurulan  kuluçka ve hızlandırıcı gibi yapılanmaların desteklenmesi amacıyla bir program oluşturacağız.

İş geliştirme, kuluçka ve hızlandırıcı gibi merkezlerin sayı ve etkinliğini artıracağız. Bu bağlamda,  finansman eksiğinin en çok hissedildiği erken aşama girişimciliğe yönelik, üst fon kurulması için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Kadın girişimciliğinin önündeki  engellerin kaldırılması ve kadınların  ekonomik hayattaki  rollerinin geliştirilmesine yönelik yeni destek mekanizmaları geliştireceğiz

Ar-Ge yapan KOBİ’lere teknolojik ürün ticarileştirmesine yönelik  personel  destekleri  sağlayacağız.

Şirketlerin endüstriyel tasarım, üretime  hazırlık, üretim süreci, pazara sunum ve satış sonrası hizmetlerine yönelik faaliyetlerini destekleyeceğiz.

Önümüzdeki döneminde verimlilik odaklı bir yaklaşımla rekabet gücünü  artırarak cari açık sorunu yaşamadan  yüksek ve istikrarlı büyümeye ulaşmayı  hedeflemekteyiz. Bu kapsamda hazırladığımız  Üretimde Verimliliğin Artırılması Öncelikli Dönüşüm Programıyla, verimlilik algısının geliştirilmesini, üretim süreçlerinin iyileştirilmesini, katma değerin  artırılmasını, böylelikle söz konusu hedefe katkı sağlamayı amaçlamaktayız.

Bu çerçevede, dönem sonunda sanayi sektöründe Toplam  Faktör Verimliliğinin (TFV) büyümeye katkısını yüzde 20’nin üzerine çıkarmayı hedeflemekteyiz. Programla;

• İşletmelerin iyi örneklerle buluşturulması yoluyla deneyim aktarımını  sağlayacak ve işletmeler arası etkileşim düzeyini  yükselteceğiz.

• Verimlilik alanında sistematik gelişmeler kaydeden KOBİ’lerimizin devlet desteklerinden öncelikli ve avantajlı olarak yararlanmasını sağlayacağız.

• KOBİ’lerin kurumsallaşmalarına önem vereceğiz. Bu amaçla destek programları oluşturacağız ve mevcut destekleri  gözden geçireceğiz.

• Sanayi bölgelerinin teknolojik donanımı  ve teknoloji geliştirme kapasitesini güçlendireceğiz.

• İmalat sanayiinde endüstriyel otomasyon uygulamalarını yaygınlaştıracağız.

• İmalat sanayiinde kaynak verimliliği potansiyelini belirleyeceğiz, kaynak verimli üretim  uygulamalarını yaygınlaştıracağız.

• Küçük ölçekli işletmelere yönelik  olarak ürün tasarımını, çeşitlendirmeyi ve markalaşmayı destekleyecek ve bu konularda eğitim faaliyetleri düzenleyeceğiz.

• KOBİ’lerin finansman kaynaklarına  erişimini kolaylaştıracağız.

• Türk malı markası ve imajının iyileştirilmesi için faaliyetler yürüteceğiz.

• Dış pazarlardaki dağıtım  kanallarına  doğrudan erişim amacıyla, özellikle yüksek teknolojili sektörlerde faaliyet gösteren yabancı şirket ve markaların  satın alınmasını destekleyeceğiz.

4.4. Bilgi Toplumuna Dönüşüm

Tarihimizde dünyadaki sanayileşmeye gecikmeli  olarak uyum  sağlama çabasının çok yönlü  sonuçlarını yaşamış bir ülke olarak, 21. yüzyılda sanayi sonrası bilgi  toplumu süreçlerini yakından takip etmek ve bu süreçlerin içinde yer almak temel amaçlarımızdandır. Bilgi toplumundan, her alanda bilgiyi üreten, bilgiyle yöneten, bilgiyi sorun çözme aracı olarak değerlendiren donanımlı insanlara  ve nitelikli organizasyonlara sahip bir toplumsal ortamı  anlıyoruz.

AK Parti olarak birinci atılım döneminde, bilgi  toplumuna dönüşümün Türkiye’yi gelişmiş ülkeler arasına taşıyacağını ortaya koyduk ve bu alanda ciddi bir zihniyet dönüşümünün önünü  açtık. İkinci atılım döneminde, bilgi  toplumuna dönüşüm sürecimizi daha da hızlandırmayı temel bir amaç olarak benimsiyoruz.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinden etkili bir araç olarak faydalanarak bilgi  tabanlı ekonomiye dönüşümü ve nitelikli istihdamı geliştirmeyi hedefliyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti iktidarları boyunca  yoğunlaştığımız alanlardan birisi  de bilgi  toplumu olmuştur. Uluslararası alanda artan rekabet ortamında ülkemizi  diğer rakipler  karşısında avantajlı konuma  geçirmek  bakımından bu alanı hayati bir önemde görüyoruz.

Bilgi toplumuna geçiş çalışmaları  kapsamında,  2003 yılından  itibaren  e-Dönüşüm Türkiye Projesini  yürüttük ve 2006-2010 dönemini kapsayan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planını uyguladık.

e-Dönüşüm Türkiye Projesi ile kamu bilgi  ve iletişim teknolojisi yatırımlarına öncelik verdik ve bu alandaki yatırımları hızlı bir şekilde artırdık. Hükümetlerimiz kamu hizmetlerinin elektronik dönüşümünde devrim  niteliğinde mesafeler  kaydetti.

Elektronik  haberleşme sektörünü 2004 yılında rekabete açtık. Sektörün  rekabete açılmasından sonra AB düzenlemeleri ile uyumlu ikincil  mevzuat düzenlemelerini yaptık. Ayrıca sektörde yeni işletmecileri yetkilendirdik.

Yeni işletmelerin pazara girişinin kolaylaştırılması, kaynakların  etkin kullanımınn sağlanması, maliyetlerin düşürülmesi, çevrenin  ve kamu sağlığının  korunması  için ortak yerleşim ve tesis paylaşımına  ilişkin  usul ve esasları belirledik.

Sabit ve mobil haberleşme altyapısı olmayan kırsal yerleşim yerlerine altyapı kurulumu çalışmalarını yürüttük.

2009 yılında ülkemizde 3G teknolojisi hizmetleri sunumu için işletmecileri yetkilendirdik, 3G hizmetlerini yurt çapında sunmaya  başladık.

Bilişim sektörünü hızla büyüttük, e-Devlet uygulamaları ile kamu hizmetlerinin vatandaşa internet  üzerinden sunulmasını sağladık.

Elektronik  haberleşme alanında sağlanan serbestleşme sonunca oluşan rekabet ortamı  ile 2003 yılında neredeyse hiç olmayan geniş bant abone sayısı, bugün 41 milyonu aşmıştır.

3. nesil mobil telefon lisanslarının verilmesi ve regülasyon düzenlemeleri ile mobil kapsamaya yönelik  evrensel hizmet uygulamalarını gerçekleştirdik. Mobil iletişimde, 58 milyonu 3G abonesi olmak üzere 72 milyon aboneye ulaştık.

2008 yılında yürürlüğe giren Mobil Numara  Taşınabilirliği uygulaması ile 77 milyon numara taşınmıştır.

2009 yılından  itibaren  fiber internet  erişim  hizmetini sunmaya  başladık. 2014 sonu itibarıyla fiber internet  abone sayısı 1,4 milyonu aşmıştır.

İnternet kullanan  bireylerin oranı, 2005 yılında yüzde 17,6 iken 2014 yılında bu oran yüzde 53,8’e yükselmiştir.

10 ve üzeri çalışana sahip girişimlerin bilgisayar kullanım oranı, 2005 yılında yüzde 87,8 iken 2014 yılında yüzde 94,4’e yükselmiştir. Benzer şekilde, 10 ve üzeri çalışana sahip girişimlerin internet  kullanım oranı, 2005 yılında yüzde 80,4 iken 2014 yılında yüzde 89,9’a yükselmiştir.

FATİH Projesini  başlattık. Bu kapsamda tüm okullara  ağ altyapısı kurulması ve yaklaşık 85 bin sınıfa akıllı tahta temin edilmesi  konusunda önemli aşama kaydettik.  Öğrencilerimize tablet dağıtılması süreci devam etmektedir.

2005 yılında Evrensel Hizmet Kanunu yayımlanarak yürürlüğe koyduk. Bu çerçevede, sayısal bölünmenin önüne geçmeyi  ve tüm vatandaşlarımıza temel hizmetleri ulaştırmaya dönük çalışmalar yürütüyoruz.

2008 yılında elektronik haberleşme sektörünün düzenleyici çerçevesini  belirleyen Elektronik  Haberleşme Kanununu yürürlüğe soktuk.

Elektronik  Ticaretin  Düzenlenmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir.

Elektronik  ortamda  gerçekleştirilen iş ve işlemlerin geçerliliğini, bütünlüğünü, erişilebilirliğini ve inkâr edilemezliğini sağlayan elektronik imza uygulamasını başlattık.

2008 yılında çıkarılan Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunla aralarında bilgi  teknolojileri sektörünün de yer aldığı alanlarda  destekler sağladık.

2014 yılı ortası itibarıyla, Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde (TGB) faaliyet  gösteren 2.778 firmanın yüzde 58’i yazılım ve bilişim alanındadır. TGB’ler, yazılım geliştiren bilgi teknolojileri firmalarının üçte birinden fazlasını bünyesinde barındırmaktadır.

Bilgi teknolojileri pazarını, 2002 yılındaki  1,8 milyar dolar seviyesinden, 2014 yılında 10,4 milyar dolara ulaşmıştır.

Acil durumlarda kullanılacak  Mobil Baz İstasyonlarının ülke genelindeki sayısını 25’ten 40’a çıkardık.

Elektronik  haberleşme sektöründe sabit, mobil ve internet  hizmetleri ile çağrı merkezlerine ilişkin  hizmet kalitesi standartlarını belirledik.

50 ilimizde  çağrı merkezleri açarak 80 bin gencimize iş imkânı sağladık. Bu merkezler sayesinde, vatandaşlarımıza herhangi bir seyahat yapmadan bulundukları yerde telefon yoluyla canlı bilgilendirme yapılabilmektedir.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak, önümüzdeki dönemde  de bilgi  toplumu olma yolundaki adımlarımıza hız vereceğiz.

Ülkemizin bilgi  toplumuna dönüşümde önemli bir yere sahip olan, büyüme ve istihdam odaklı hazırladığımız  2015-2018 dönemini kapsayan yeni Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planını hayata geçireceğiz. Bu Strateji  ve Eylem Planı çerçevesinde  bilgi  toplumuna dönüşüm alanındaki yatırımlara daha da ağırlık vereceğiz.

Önümüzdeki dönemde  kamunun  e-dönüşümünü (e-Devlet) büyük oranda tamamlayacağız.

4G mobil elektronik haberleşme hizmetlerine yönelik yetkilendirme çalışmalarını başlattık ve bu hizmetlerin yaygınlaştırılmasını sağlayacağız. 4G elektronik haberleşme ekipmanlarının yurt içinde üretilmesine yönelik  teşvikler  vereceğiz.

5G mobil elektronik haberleşme altyapısına  ilişkin  Ar-Ge çalışmalarını başlatacağız.

Elektronik  haberleşme sektöründe, düzenleyici çerçeveyi gözden geçirecek ve bölgesel  bazda düzenleme  yaklaşımına geçeceğiz. Ulusal genişbant stratejisi  hazırlayacağız. Spektrum kaynaklarının kullanımında etkinlik sağlayacağız.

Ülkemizde  internet  değişim noktalarının kurulumunu destekleyeceğiz.

Sabit ve mobil haberleşme altyapısı olmayan yerleşim yerlerinde altyapı kurulumu çalışmalarına devam edeceğiz.

Fiber erişim  destekleme  programı oluşturacağız. Fiber altyapı yatırımlarının artırılmasına önem verecek, hızlı ve kaliteli genişbant erişim  yaygınlığını sağlayacağız. 2018 yılında 4 milyon fiber aboneye ulaşmayı  hedefliyoruz.

FATİH Projesi kapsamında alınacak olan tablet bilgisayarların ihale süreci kritik görülen  teknolojilerin yerlileştirilmesine yönelik  tasarlayacak, Projenin bir bütün olarak yazılım, hizmetler, uygulama ve sayısal içerik pazarının büyümesine imkân tanımasını  sağlayacağız.

Bilgi teknolojileri sektörüne  yönelik  veri altyapısını güçlendireceğiz.

Bilgi teknolojileri firmalarının küresel pazarlara açılımını teşvik edeceğiz.

Oyun Sektörü Stratejisini oluşturacağız.

BİT’e yönelik  Ar-Ge, yenilikçilik ve ihracat teşviklerinin, belirlenecek öncelikli alanlarda,  etkileri  ölçülebilir bir yapıda uygulanmasını sağlayacağız. Yazılım firmaları için yatırım yerinden bağımsız destekler oluşturacağız.

Başta KOBİ’ler olmak üzere işletmelerin iş verimliliğinin artırılmasında bilgi  teknolojilerinden daha fazla yararlanacağız. Bu kapsamda, bulut  bilişim hizmetlerinin gelişebilmesi ve yaygınlaşması için gerekli yasal ve idari düzenlemeleri yapacağız.

Kamunun, KOBİ’lere farkındalık eğitimleri ile danışmanlık ve aracılık hizmetlerinin verilmesini ya da desteklenmesini içerecek şekilde bulut  bilişim hizmetlerinin yaygınlaşması sürecini kolaylaştırıcı  bir rol üstlenmesini sağlayacağız.

Kişisel verilerin korunması  ve siber güvenliğe ilişkin yasal düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Siber Suçla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı hazırlayacağız.

Bilişim suçları ihtisas mahkemelerini kuracağız. Akıllı kentler programını geliştireceğiz. Yeşil bilişim programını geliştirilecek ve hayata geçireceğiz.

Kültürel ve bilimsel nitelikte sayısal bilgiye açık erişim imkânlarını artıracağız.

Meslek lisesi ve üniversitelerdeki BİT eğitim müfredatını güncelleyecek,  özel sektör ve eğitim kurumları arasındaki BİT eğitimi işbirliği programı geliştireceğiz. Yaygın mesleki bilişim eğitimleri düzenleyeceğiz. BİT destekli uzaktan çalışma koşullarını yaygınlaştıracağız.

Yurtdışından nitelikli bilişim işgücü çekme programını hayata geçireceğiz.

Engellilere  özel BİT yazılım ve donanımlarının yaygınlaştırılmasını sağlayacağız.

Yoksul ailelere belirli ölçütlerle internet  erişimi imkânı sağlayacağız. FATİH projesi  kapsamında dağıtılan  tablet bilgisayarlardan alan çocukların bulunduğu aileler öncelikli olarak değerlendirilecek, bu ailelere belirli bir kotada internet erişim  hizmeti  sunumu kamu kaynakları kullanılarak sağlanacaktır.

Çocuklar ve gençler başta olmak üzere daha güvenli  ve bilinçli internet  kullanımı ve kullanıcı güvenini artıracağız.

İnternet kafelerin  şartlarını,  başta fiziksel koşullar olmak üzere, tüm bireylere hizmet verilebilmelerini teminen iyileştirecek, bu kafeleri sınıflandıracak, sağlıklı ve güvenli bir şekilde hizmet vermelerini sağlayacağız. Bu sayede, yaklaşık 5 milyon internet  kafe kullanıcısı için daha kaliteli ve güvenli hizmet ortamı  oluşturmayı hedefliyoruz.

İnternet erişiminin yaygınlaştırılması amacıyla gerekli çalışmaları  yapacağız. Bu kapsamda Türkçe sayısal içeriğin gelişimini destekleyeceğiz.

Yerel yönetimlerde kamu bilişim merkezleri kurulmasını destekleyeceğiz.

e-Ticaretin  gelişimini teşvik edecek ve e-Ticaret siteleri için güven damgası sistemini hayata geçireceğiz. e-İhracat Stratejisi hazırlayacağız.

İnternet girişimciliği destek merkezi oluşturacağız.
 

5. YAŞANABİLİR ŞEHİRLER, SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVRE

Adalet ve Kalkınma Partisi insan merkezli, sürdürülebilir, dengeli  ve topyekün  kalkınmayı  savunur.  Kalkınma kavramı, ekonomik gelişmeyi içerir ancak bunun çok ötesine geçer. Kapsayıcı kalkınma anlayışımız, ülkemizin  her bir ferdine, her yöresine  ulaşmayı,  ülkemizin  bütün enerjisini harekete geçirerek 2023 ve daha ötesine uzanan vizyonumuzu el birliğiyle gerçekleştirmeyi esas alır. Bu çerçevede, artan refahın çeşitli kesimler  ve yöreler itibarıyla dengeli  ve adil dağılımı Partimizin benimsediği temel politikalar arasındadır.

Sürdürülebilir kalkınma bugünkü nesil içinde fırsat eşitliğini oluşturduğu gibi nesiller  arası adaleti de gözetir. Bu anlayışla, çevreyi gelecek nesillere karşı bir sorumluluk bilinciyle ele alır ve bir emanet olarak görür.  Diğer yandan, dünyada giderek artan oranda nüfusun şehirlerde yaşadığı, zenginliğin ve kültürün şehirlerde geliştiğini dikkate aldığımızda, yaşanabilir şehirler  oluşturmak temel önceliğimizdir.

Bu süreçte medeniyetimizin üzerinde yükseleceğini düşündüğümüz şehirlerimizin; kültürümüzün renklerini yansıtan ve yaşadığımız zamanın çizgilerini barındıran, altyapısı sağlam, afetlere dayanıklı ve çevreye duyarlı  bir biçimde gelişmesini hedefliyoruz.

5.1. Refahın Bölgelere Dengeli Dağılımı

AK Parti olarak anlayışımız, ülkemizin  bölgeleri arasındaki farklılıkları azaltmak, yaşam standartlarını birbirine yaklaştırarak  topyekün  kalkınmayı sağlamaktır.

Türkiye’yi; bölgesel  gelişmişlik farklarının azaldığı, refahın ülke sathına daha dengeli  yayıldığı,  ekonomik ve sosyal bütünleşmenin güçlendiği bir ülke haline getirmek için çabamıza aralıksız devam edeceğiz.

Daha kapsayıcı, hakkaniyetli ve katılımcı kalkınma anlayışımızla,  geri kalmış bölgelerimiz başta olmakla üzere, tüm bölgelerimizin rekabet gücünü nitelikli bir biçimde artırmayı ve yerel potansiyeli harekete geçirmeyi temel bir görev olarak görüyoruz. Bu çerçevede yeni bölgesel  politikamızı, hakkaniyet ve rekabet ekseninde geliştiriyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti iktidarlarımız süresi boyunca  geliştirdiğimiz politika ve uygulamalarımız sonucunda bölgeler arasındaki gelir dengesizliği azalma eğilimindedir. En yüksek ve en düşük olan düzey 2 bölgeleri arasındaki fark 2004 yılında 4,3 kat iken 2011 yılında bunu 3,9 kata düşürdük.

Bölgesel gelişme alanında ulusal düzeyde genel politikaları ve öncelikleri tayin etmek amacıyla ilk defa Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisini (2014-2023) hazırladık.

Bölgesel düzeyde sosyo-ekonomik gelişme eğilimlerini ve yerleşmelerin gelişme potansiyelini belirlemek üzere ülkemizdeki tüm bölgeleri kapsayacak nitelikte bölge planlarını ilk olarak 2010-2013, ardından 2014-2023 dönemi  için hazırladık.

Bölgesel gelişme politikasının yönetişimini güçlendirdik, bölgesel  gelişme politikalarının merkezi ve yerel düzeyde etkili bir şekilde hayata geçirilmesi için gerekli kurumsal  yapılar oluşturduk.

Bölgesel gelişme alanında ulusal düzeyde genel politikaları ve öncelikleri tayin etmek üzere Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulu  (BGYK) ve kurumlar arasında bölgesel  gelişmeye dair koordinasyonu ve işbirliğini sağlamak üzere Bölgesel Gelişme Komitesi (BGK) oluşturduk.

Bölgesel düzeyde, GAP Bölge Kalkınma İdaresine (GAP BKİ) ilave olarak 2011 yılında 642 sayılı Kanun Hükmünde Kararname  ile Konya Ovası Projesi (KOP) BKİ, Doğu Anadolu Projesi (DAP) BKİ, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) BKİ’yi kurduk.

İlgili  kurum ve kuruluşların proje ve faaliyetlerinin uyum, bütünlük ve koordinasyon içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla 2014-2018 dönemini kapsayan GAP, KOP, DAP ve DOKAP Eylem Planlarını tamamladık.

Yeni bölgesel  yönetim platformu olarak 26 bölgede kalkınma ajanslarını kurduk.

Kalkınma ajanslarına,  2008-2014 döneminde merkezi bütçeden  1,7 milyar TL, yerel pay olarak yaklaşık 850 milyon TL olmak üzere 2,5 milyar TL dolayında kaynak aktardık.

Kalkınma Ajanslarımız, bölgesel  gelişmeyi hızlandırmak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak üzere planlama, araştırma  ve analiz çalışmalarında bulunmakta, bölgelerin potansiyellerinin ve yatırım imkânlarının tanıtımı yapmakta, işbirlikleri ve ortaklıklar kurulmasına yardımcı olmakta,  bölge planlarında belirlenen öncelikler doğrultusunda Mali Destek Programları uygulamaktadır.

Mali Destek Programları kapsamında 2008-2014 tarihleri arasında toplam  32.831 proje başvurusu  içinden  7.266 projeye destek verdik. Bu projelere tahsis ettiğimiz tutar 2 milyar TL; eş finansman dâhil toplam  bütçe tutarı ise 3,7 milyar TL’dir.

Teşvik sistemi  ile bölgesel  gelişmişlik farklılıklarının azaltılması adına önemli düzenlemeler yaptık. Destek unsurları bağlamında en büyük payı 5. ve 6. Bölgelerdeki illerimize verdik. Bu Bölgelerde gerçekleştirilen yatırımlar için kurumlar vergisi  oranını sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 2’ye düşürdük.

Yatırım Teşvik Sisteminin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren  5. ve 6. Bölgelerimize yapılacak yatırımlar kapsamında öngördüğümüz sabit yatırım tutarı 30,6 milyar TL olmuş, istihdam ise 123,3 bine ulaşmıştır.

Ajansların bünyesinde 81 ilde Yatırım Destek Ofisleri (YDO) kurduk. Yatırım destek ofisleri; illerinin iş ve yatırım ortamını  tanıtarak yatırımcı çekmek, girişimcileri yatırımın her aşamasında bilgilendirmek ve desteklemek  üzere faaliyetlerini sürdürmektedir.

Yatırım Destek Ofislerimiz aracılığıyla,  kuruldukları günden  bu yana toplam  70 binden fazla yatırımcıya çeşitli konularda danışmanlık  hizmeti sağladık; 2 binden fazla rapor, analiz, tanıtıcı broşür  hazırladık.

Kümelenme politikalarının etkili bir şekilde uygulanması için Kümelenme Yönetişim Modeli çalışması yaptık. BM Kalkınma Programı  işbirliği hazırladığımız  Küme Tanımlama Rehberi kullanılarak Ajanslar  tarafından 81 adet kümenin analizinin  yapılmasını sağladık.

Yüksek büyüme potansiyeline sahip finansman ihtiyacı olan girişimcileri desteklemek  için bölgesel  girişim sermayesi modeli ve mevzuatının  hazırlıklarını yürütüyoruz.

Sektör stratejilerinde yer alan üretim, ihracat ve katma değer artışı hedeflerine ulaşabilmek için bölgesel  rekabet edebilirlik analizleri yapmak ve bölgesel  hedefler  belirlemek için AB-Türkiye  Mali İşbirliği kapsamında OECD ile birlikte Bölgesel Rekabet Edebilirliğin Geliştirilmesi Projesi’ne  başladık.

Ulusal ve bölgesel  düzeyde yatırım ortamının değerlendirilmesi ve kurumsal  kapasitenin geliştirilmesi amacıyla 2010 Yılı AB-Türkiye  Mali İşbirliği kapsamında Dünya Bankası ile birlikte Bölgesel Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Projesine başladık.

Görece az gelişmiş bölgelerde, büyüme ve çevrelerine hizmet verme potansiyeli yüksek il merkezlerinin ekonomik ve sosyal kalkınmasına  ivme kazandırılması  ve kalkınmanın  çevre yerleşmelere de yayılması  için “Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı”nı başlattık.

Diyarbakır,  Erzurum, Gaziantep, Şanlıurfa  ve Van’da uygulanan program kapsamında bugüne  kadar çoğunluğu kültür turizmi altyapısının desteklenmesine dönük projelere yaklaşık 274 milyon TL kaynak aktardık. Komşu ülkeler için sınır ötesi işbirliği programları uyguladık.

AB ile üyelik müzakereleri kapsamında,  22 no’lu Bölgesel Gelişme ve Yapısal Araçların  Koordinasyonu Faslı 2013 yılında Türkiye-AB  Bakanlar Düzeyindeki Onuncu Katılım Konferansı Toplantısında müzakereye açılmıştır.  Bu kapsamda, katılım öncesi mali yardımların etkin kullanımına dönük çalışmalarımız devam etmektedir.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak önümüzdeki dönemde  de daha dengeli ve topyekûn  kalkınmış bir Türkiye hedefi çerçevesinde  bölgesel gelişmişlik farklarını azaltacak, refahın ülke sathına daha dengeli yayılması, ekonomik ve sosyal bütünleşmenin güçlendirilmesi, tüm bölgelerin rekabet güçlerinin artırılmasını sağlayacağız.

Daha kapsayıcı, daha hakkaniyetli ve daha katılımcı kalkınma için bölgesel  kalkınma politikalarına özel önem vereceğiz.

Kalkınma politikalarının, yerleşimlerin niteliklerine ve ihtiyaçlarına göre farklılaştırılması sağlayacak, ülke genelinde çok merkezli ve dengeli  bir yerleşim sistemi  oluşturacağız.

Metropollerin küresel ölçekte rekabet edebilirliğini artıracak, metropol ekonomilerinin ileri teknoloji, ihtisaslaşmış hizmetler  ile kültürel sektörlere  odaklanmasını sağlayacağız. Kentsel altyapı ve kentsel kültürün geliştirilerek sosyal uyumun güçlendirilmesini sağlayacağız.

Sanayinin ülke genelinde dengeli  gelişimi ve mevcut iç potansiyellerden daha iyi yararlanmak üzere Anadolu’da büyüme odaklarını  geliştireceğiz. Dinamik, yatırım ve nitelikli işgücünü kendine çeken rekabetçi şehirler  oluşturacağız.

Nispeten düşük gelirli yörelerde  kalkınmada  sürükleyici rol üstlenecek ve ülke genelinde daha dengeli  kalkınmayı sağlayacak merkezleri destekleyecek, zamanla bu şehirlerin kaydettikleri gelişmenin çevre yörelere  aktarılmasını sağlayacağız.

Orta gelişmişlik düzeyindeki illerde  girişimciliğin desteklenmesine, kentsel standartlarının geliştirilmesine ve şehir imajının güçlendirilmesine, şehirlerdeki dönüşüm sürecini destekleyecek beşeri ve sosyal sermayenin geliştirilmesine ağırlık vereceğiz.

Düşük gelirli illerde  asgari yaşam standartlarının iyileştirilmesine, bunların  ulusal ekonomik ve sosyal yapısına entegrasyonunun güçlendirilmesine, temel altyapı ve hizmetlerin kalitesinin ve erişilebilirliğinin artırılmasına, ekonomik kalkınmaya  taban oluşturacak sermaye birikiminin sağlanmasına yönelik  politikalar uygulayacağız.

Nüfusun bölgelerde kalıcılığını sağlamaya  destek olmak üzere bölgelere  özel istihdam politikaları ve uygulamalarını geliştireceğiz.

Üniversitelerin bulundukları bölgelerle bağlantılarının güçlendirilmesi, öncelikle bölgelerindeki işletmeler ve kurumlara hizmet sunan bilgi,  yenilik ve teknoloji aktarım merkezleri haline gelmesini sağlayacağız.

Türkiye’nin sınır bölgeleri ile komşu ülkeler arasındaki bölgesel  işbirliklerini güçlendirerek buralarda kalkınma için yeni bir açılım sağlayacağız.

Kalkınma Ajansları tecrübesi  değerlendirilerek ajansların daha etkin çalışması yönünde ilave tedbirler uygulayacağız.

Ajans desteklerine  ilişkin  süreçlerde  işlemleri azaltılacak ve destek mekanizmalarını yeni araçlarla çeşitlendirileceğiz.

Kalkınma ajanslarının analiz ve araştırma  çalışmalarına ağırlık vermelerini, bölgelerinin potansiyellerine odaklanarak farklılaşmalarını ve strateji geliştirmelerini destekleyeceğiz.

Ajansların Avrupa  Birliği Yapısal Fonlarının yönetimi ve kullanılması ile sınır ötesi işbirliklerinin güçlendirilmesi konusunda daha etkili bir rol üstlenmesini sağlayacağız.

Avrupa  Birliği Uyum  Fonu kapsamında ilgili  paydaşların kurumsal  kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla strateji  ve eylem planı hazırlayarak uygulayacağız.  Yapısal Fonların kullandırılması amacıyla gerekli planlama  belgelerini hazırlayacak, bu kapsamda proje havuzu oluşturacağız.

Bölgesel desteklerde, Avrupa  Birliği gereksinimlerini de karşılayacak kapsamlı bir İzleme Bilgi Sistemi  kuracağız.

Yatırım ortamının bölgesel  ölçekte değerlendirilmesine ve takibine imkân verecek araştırma  ve modelleme çalışmaları yapacağız.

Yatırım destek ve tanıtım uygulamalarının geliştirilmesi ve kalkınma ajansların  bu alandaki faaliyetlerinin etkinleştirilmesine yönelik  sistem tasarımı çalışmaları yapacağız.

Bölgesel düzeyde iş ve yatırım ortamı  analiz edilerek 26 adet bölgesel  yatırım ortamı  değerlendirme raporu  ile bir adet ulusal düzeyde yatırım ortamı  değerlendirme raporu hazırlayacağız.

5.2. Mekân Planlaması ve İmar

Şehirlerimizin, sosyal ve iktisadi durumuna bakmadan, her insanı kuşatan, kucaklayan mekânlar  olması gerektiğine inanıyoruz. Geçmişte şehirlerimiz, medeniyetimizin özüyle şekillenirken, içinde yaşayan insanı da, medeniyetimizin özüne, ruhuna  uygun biçimde potasında  eriten şehirler  olmuştur. Şehir tasavvurumuz, aynı zamanda medeniyet tasavvurumuzdur. Şehir mirasımız, aynı zamanda medeniyet birikimimizdir.

Sadece bugünün şehirlerine, bugünün insanına, bugünün Türkiye’sine karşı sorumlu değiliz. Bugünden yarını inşa etmenin, yarını imar etmenin sorumluluğunu omuzlarımızda taşımanın  bilinciyle insanımızı, şehrin odağı haline getirmek;  şehirlerimizi huzurlu,  mutlu ve özgüven içinde yaşayan insanlardan oluşan kaliteli birer yaşam merkezi haline dönüştürmek, mekân planlamasında temel prensibimizdir.

a. Neler Yaptık

AK Parti iktidarlarımız döneminde ülke nüfusu toplamda yüzde 10 oranında artarken, nüfusu 20 binin üzerindeki yerleşimler itibarıyla şehir nüfusu yüzde 46 oranında artmıştır.

Bu dönemde  şehirleşme oranı yüzde 65,5 seviyesinden yüzde 86,7 seviyesine  yükselmiştir.

6360 sayılı Kanunla büyükşehir belediyelerinin yetki alanının il sınırı olarak belirlenmesi, 2012 yılında yüzde 72,3 olan şehirleşme oranının  2013 yılında yüzde 86,7 düzeyine yükselmesine neden olmuştur.

2005 yılında mevzuata “il çevre düzeni planı” kavramının eklenmesini sağlayarak büyükşehir belediyelerine il çevre düzeni planı hazırlama yetkisi verdik.

2006 yılında Belediyeler Kanununda yaptığımız değişiklikle Kent Konseylerine yasal bir altyapı kazandırdık. Kentsel yönetişim için Türkiye Yerel Gündem 21 programını yaptık.

2009 yılında Kentleşme  Şurasıyla hızlı kentleşmeyi mercek altına aldık.

2010 yılında KENTGES Belgesi Yayınlanarak  çeşitli eylemleri tanımlanmıştır. KENTGES İzleme ve Yönlendirme Kurulu  oluşturulmuştur.

2011 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığını kurduk ve kentleşmenin münferit bir politika alanı olarak tanımlanmasını sağladık.

Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğünü kurarak ulusal coğrafi  bilgi  sistemi  adı altında planlamaya ilişkin  tüm verilerin dijital ortamda  depolanması ve kullanıma açılması çalışmalarına başlanılmasını sağladık.

Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi  kurulmasına yönelik olarak kurumların ürettiği mekânsal veriler  tespit edilmesi  ve bu verilerin içerik ve değişim standartlarının belirlenmesini sağladık.

En temel e-Devlet projelerinden birisi  olan “Tapu Kadastro Bilgi Sistemi  Projesi”ni (TAKBİS) tamamladık.

Kadastro çalışmalarını yüzde 99 seviyesinde tamamladık ve yenileme çalışmalarına devam etmekteyiz.

2012 yılında yaptığımız kanuni düzenlemeyle büyükşehir belediye  sayısını 30’a yükselttik, büyükşehir belediye  sınırları
il mülki  sınırları ile bütünleştirdik, büyükşehirlerdeki il özel idareleri ile büyükşehir sınırları içerisindeki belde belediyeleri ve köyleri  kaldırdık.

2002-2014 yılları arasında 3194 sayılı İmar Kanunu’nda 14 adet değişiklik yaptık ayrıca yeni ve kapsamlı bir değişiklik de gündemimizdedir.

Kanuni değişiklikle arazilerin  parçalanmasını engelledik ve arazi toplulaştırma uygulamaları çalışmalarını hızlandırdık.

2014 yılında her tür ve ölçekteki mekânsal planlar  ile bu planlara  ilişkin  revizyon,  ilave ve değişikliklerin yapılmasını kapsayan “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği” yayımlanmıştır.

Ülkemiz bütününün yüzde 97’sinde çevre düzeni planı çalışmalarını tamamladık.

Kıyıların sağlıklı bir şekilde planlanması için kıyı kenar çizgilerinin yüzde 98’inin  tespit edilmesini sağladık.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak önümüzdeki dönemde  başta kadim şehirlerimiz olmak üzere tüm mekânlarımızda politikamız, dikey değil yatay bir yapılaşma olacaktır. Şehirlerimizi tabiat ve kültür ile iç içe yaşanacak ortamlar olarak korumak  ve geliştirmek en önemli önceliklerimiz arasında yer alacaktır.

Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı içinde bir yandan toplumumuzun refahı ve mutluluğunu sağlarken, diğer yandan bu tabiatın  ve çevrenin  gelecek nesillerin bir emaneti  olduğunu akıldan çıkarmayacağız. İnşayı, imarı ve yapılaşmayı, bu ilkeler doğrultusunda geliştirmek için tüm sektörlerde gerekli adımları atacağız.

Her şehrimiz  ekonomisiyle, kültürüyle, tarihi  mirasıyla, el sanatlarıyla,  tarımıyla,  turizmiyle ülkeyle entegre olacak ve ismini  duyuracaktır. Öte yandan küresel düzeydeki en ileri teknikler,  teknolojiler, gelişmeler, ticari ve ekonomik bağlantılar da şehirlerimizin markalaşmasına katkı sağlayacaktır.

Hedefimiz,  şehirlerimizi insan dostu, çevre dostu, estetik, katılımcı ve müreffeh marka şehirler  haline getirmektir.

Bu doğrultuda, imar mevzuatını  günün ihtiyaçlarına uygun olarak revize edeceğiz. Kentsel tasarım ilkelerini ve uygulamalarını; engelli,  yaşlı, hareket kısıtlılığı olanlar  gibi özel ilgi bekleyen kesimlerin hizmetlere erişimini kolaylaştırmak üzere geliştireceğiz.

Şehirlerde kamu arazilerinin imarlı  yapılaşma,  ekonomik kalkınma, ortak sosyo-kültürel fayda temelinde daha aktif kullanımını sağlayacağız.

Önümüzdeki dönemde  tarihi  dokusu güçlü şehirlerimiz başta olmak üzere dikey değil yatay bir yapılaşmayı özendireceğiz.

İnsan dostu, çevre dostu, estetik, katılımcı ve müreffeh hale gelmiş  kimlikli ve kişilikli şehirler  oluşturacağız.

Şehirlerimizin planlı ve sağlıklı bir yapıya kavuşması için arazi kullanımı, planlama  ve yapılaşma konularında temel ilke ve standartlar ile denetim mekanizmasını içerecek şekilde imar ve şehircilik mevzuatını  yenileyeceğiz.

Yaşlılarımız, engellilerimiz ve çocuklarımız  öncelikli olmak üzere toplumun farklı kesimleri için yaşanabilirliği artırmayı hedefleyen ve hakkaniyeti gözeten mekânsal planlama  ve kentsel tasarım uygulamalarımızı daha da geliştireceğiz.

Ortak kullanım alanlarının  genişletilmesi ve imar uygulamalarındaki finansal yüklerin azaltılması amacıyla, yapılaşmamış alanlarda  imar haklarının  transferi gibi yenilikçi araçların belediyeler tarafından kullanımını yaygınlaştıracağız.

Mekânsal planlama  sistemini sadeleştireceğiz.

Planlamanın  ve uygulamanın üst ölçekli strateji, hedef ve kriterleri gözeterek yerinde  ve katılımcı bir süreçle gerçekleştirilmesini sağlayacağız.

Coğrafi nitelikli mekânsal bilgi  üreten ve kullanan kuruluşlar arasında birlikte çalışabilirlik esaslarını hayata geçirecek ve ulusal coğrafi  bilgi  sistemi altyapısını kuracağız.

5.3. Kentsel Dönüşüm ve Konut

AK Parti olarak, kentsel dönüşüme bakışımız; uzun yıllardır göç, gecekondulaşma, çarpık yapılaşma,  kaynak yetersizliği, hukuki sorunlar nedeniyle büyük sıkıntılar yaşayan kentlerimizi “yaşanabilir” ve “marka” şehirler  haline getirmek şeklindedir.

Her bir şehrimiz  için uzun vadeli vizyonlar belirleyerek; şehirlerimizin ekonomisiyle, kültürüyle, tarihi  mirasıyla, turizmiyle, tarımıyla ülkenin kalkınmasına  kaliteli bir biçimde hizmet etmesini sağlamak öncelikli yaklaşımıyla  kentsel dönüşümü kalkınmanın  estetikle birleştiği medeniyet meydanına açılan bir yol olarak görüyoruz.

a. Neler Yaptık

Bugün yüksek standartlarda şehirleşme artık bir zenginlik ve gelişmişlik göstergesi haline gelmiştir. AK Parti iktidarlarımız döneminde şehirlerde yaşayan nüfus oranı 9 puan artarak yüzde 73’e yükselmiştir.

2004 yılında yaptığımız düzenlemeyle büyükşehir belediyelerimizi kentsel yenileme konusunda; 2005 yılında yaptığımız düzenlemeyle belediyelerimizi kentsel dönüşüm alanında yetkilendirdik.

2004 yılında yaptığımız düzenlemeyle sit alanı olarak tescil edilmiş alanlarda  kalan yıpranan tarihi  ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunmasını benimsedik.

2023 hedefli  Bütünleşik  Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planının 2010 yılında yürürlüğe girmesini sağladık.

Eylem planında kentsel dönüşüm alanında önemli eylemlere yer verdik.

2012 yılında Kanunla Çevre ve Şehircilik Bakanlığının afet riskli alanlarda  riskli yapıların  tespiti  ve bunların  yenilenmesi konusunda görevlendirilmesini  sağladık.

2014 sonu itibarıyla 40 ilde 152 farklı alanda yaklaşık 1,1 milyon kişinin yaşadığı 175 bin adet yapıyı içeren 7.162 hektar alanın riskli alan olarak ilan edilmesini sağladık.

Lisanslandırılan kuruluşlarca 171.519’u konut olmak üzere toplam  198.762 bağımsız birimi barındıran 56.912 yapının riskli olduğu  tespit edilmiştir. 14 ilde 42.657 hektar büyüklüğünde 38 ayrı bölge rezerv yapı alanı olarak tespit edilmiştir.

Kira yardımları, proje giderleri, protokol bedelleri, hizmet alım işleri, kamulaştırma ve yıkım giderleri için yaklaşık 1 milyar 138 milyon TL kaynak tahsis ettik.

Kanun kapsamında Bakanlık ve yerel yönetimlerce yürütülen dönüşüm uygulamaları için toplam  473 milyon TL kaynak aktardık, ödemesi  yapılan faiz desteği ise 3 milyon TL’ye ulaşmıştır.

Konut yapımındaki son yıllardaki artışın etkisiyle  konut açığı azalmıştır. TOKİ tarafından 2003 yılından  itibaren  inşaatına başlanan 634.187 konutun yaklaşık 470 bini 2013 sonu itibarıyla sosyal ve teknik donatılarıyla birlikte tamamlanmıştır.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  de kentsel dönüşüm çalışmalarımıza kent estetiğini dikkate alarak hızlı bir biçimde devam edeceğiz.

Bu kapsamda “Rekabetçiliği ve Sosyal Uyumu Gözeten Kentsel Dönüşüm Öncelikli Dönüşüm Programı”mızı hayata geçireceğiz. Program kapsamında;

• İmar değişiklikleri ile oluşan değer artışından kamunun pay almasını sağlayacak düzenlemeleri yapacağız.

• Kentsel dönüşüm alanlarında hakların devredilmesine imkân sağlayacak şekilde Gayrimenkul Sertifikası  Modeli geliştireceğiz.

• Kentsel dönüşüm projelerinde SUKUK gibi yeni finansman araçlarının  önünü açacak düzenlemeler yapacağız.

• Altyapılı arsa geliştirme çalışmalarına yönelik  olarak yerel yönetimleri destekleyeceğiz.

• Şehir merkezinde  kalan Küçük Sanayi Sitelerini (KSS) taşıyacak veya iyileştireceğiz.

• Dönüşüm alanlarında uygulanacak asgari kentsel standartları, şehirlerimizde yüksek yaşanabilirlik düzeyini mümkün kılacak şekilde belirleyeceğiz.

• Tarihi, kültürel ve estetik değerlerimizle uyumlu kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştireceğiz.

• Kentlerin tarihi  ve kültürel kimliğini ortaya çıkarmayı ve güçlendirmeyi hedefleyen çalışmalar yapacağız.

• Tarihi şehir merkezlerinin canlandırılmasına yönelik projelere destek vereceğiz.

• Afet riski ile karşı karşıya olan kültür  varlıklarına ilişkin öncelikli tedbirler alacağız.

• Özel mülkiyette olan taşınmaz kültür  varlıklarının onarımını ve restorasyonunu destekleyeceğiz.

• Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde bir Yapı Araştırma Merkezi kuracağız. Yeni yapım teknikleri ve malzeme-ekipman geliştirilmesine odaklanacağız.

• Yenilikçi  ve çevreye duyarlı  ürün ve çözümlerin uluslararası standartlarda yerli üretimini sağlamak için AR-GE ve yatırım destek mekanizmaları oluşturacağız.

• Piyasaya arz edilen uygunsuz  ya da güvensiz ithal yapı malzemelerinin kullanılmasını engelleyeceğiz.

• Kentsel dönüşümde yerli ve yenilikçi ürünlerin kullanılmasını sağlayacağız.

• Büyükşehirlerde mahalle  bazlı sosyal analizler yapacağız.

• Dönüşüm alanlarında sosyal uyumun güçlendirilmesi için sosyo-ekonomik ve kültürel etütler gerçekleştirecek ve alt gelir gruplarının ve yoksul kesimin konut ihtiyacının karşılanmasına yönelik  düzenlemeler yapacağız.

• Meslek edindirme ve istihdam programları ile sosyal amaçlı kentsel dönüşüm programları arasında ilişkiyi güçlendireceğiz.

Ayrıca kentsel dönüşüm alanlarındaki uygulamaların ülke genelinde önceliklendirilmesi için Kentsel Dönüşüm Alanları Strateji Belgesini hazırlayacağız.

Afet riski yüksek alanlar, artı değer üretme  potansiyeli yüksek alanlar ve projeden yararlanacak  kişi sayısı gibi kriterler oluşturmak suretiyle kentsel dönüşüme tabi olacak alanlarda önceliklendirme yapacağız.

Kentsel dönüşüm uygulamaları kapsamında 6,5 milyon birimin 2023 yılına kadar dönüştürülmesi hedefi doğrultusunda çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Kentsel dönüşümde yeşil bina ve yerleşme uygulamalarını teşvik edeceğiz. Yenilikçi  ve çevreye duyarlı ürün ve çözümlerin uluslararası standartlarda yerli üretimine yönelik  Ar-Ge ve yatırım destekleri  vereceğiz.

Afet riski altındaki  alanların  dönüştürülmesi çalışmalarında alan içerisinde vakıf kültür  varlıklarının bulunması halinde,  işbirliği ve koordinasyonla yapıların  ihyası ve çevrelerinin açılmasını sağlayacağız.

Konut piyasasında konut açığının bulunduğu yerleşmeler başta olmak üzere arz ve talep dengesinin kurulmasını sağlayacağız.

Konuta erişimi artırmak  üzere sosyal ve teknik altyapıları tamamlanmış arsa üretimine ağırlık vereceğiz.

Alt gelir gruplarının konuta erişimini artırmak  üzere finansman yöntemlerini çeşitlendirecek, kiralık konut uygulamalarını geliştireceğiz.

İnsanımızın tasarruf eğilimini teşvik ederek ev sahibi olmasını  kolaylaştırmak ve inşaat sektörümüzü desteklemek  için yeni bir finansman mekanizması  geliştiriyoruz. Ev almak için hesap açan ve yüzde 25 peşinat biriktiren vatandaşımıza  yüzde 15 kamu katkısı sağlayacağız.

Yaşlı, çocuk ve engellilerin ihtiyaçlarına uygun konut ve çevrelerinin tasarlanmasına çalışacağız.

Konutlarda enerji verimliliği uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla yeni finansman modelleri geliştireceğiz.

5.4. Kentsel Altyapı

AK Parti olarak kurulduğumuz günden  bugüne vatandaşlarımızın kentlerde  huzurlu  bir biçimde ve refah içerisinde yaşayabilmesinin güçlü bir kentsel alt yapı ile mümkün olabileceğini benimsedik. Bu yaklaşımla  alt yapı hizmetlerinin erişilebilir, eksiksiz, kaliteli, sağlıklı ve ucuz olması vatandaşlarımıza hizmette  vazgeçilmez kriterlerimiz arasındadır.

Şehircilik politikamızın merkezine, önce insan sağlığı ve huzuru anlayışımızı oturttuk. Bu anlayışla, vatandaşlarımızın şehirdeki  yaşam kalitesini artırmayı görev ediniyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti, kentsel yaşam kalitesine  verdiği önemi kentlerin altyapılarına yönelik  yatırımlarıyla göstermektedir. Bir kentte yaşam kalitesini yükselten temel unsurlardan biri altyapısının yeterli  ve güçlü olmasıdır.

Bu kapsamda, 2003-2014 yılları arasında işletmeye alınan 70 adet içmesuyu projesi  ile 41 milyon kişiye içmesuyu temin ettik.

Kurulan 61 adet modern içmesuyu arıtma tesisinden 41 milyon nüfusun günlük  ihtiyacı  olan 7 milyon m3  suyun AB standartlarında arıtılmasını sağladık.

Suyun kalite ve miktar  olarak daha verimli yönetilmesini sağlamak maksadıyla  25 havza için Havza Koruma  Eylem Planları hazırladık.

Şehirlerimize içme ve kullanma suyu temininin uzun vadede kesintisiz devamı için 2008 yılında 81 ilimiz  için İçmesuyu  Eylem Planları hazırladık.

Son yıllarda  çevre ve insan sağlığını korumak  amacıyla katı atık yönetimine önem verdik ve bu çerçevede düzenli depolama tesisleri  yapımına  hız verdik. Diğer taraftan geri kazanım-dönüşüme ilişkin  farkındalığın ve çevre bilincinin artması ile geri kazanım-dönüşüm faaliyetlerine hız kazandırdık.

Katı Atık Ana Planını tamamladık.

Ulusal düzeyde etkin bir katı atık yönetim sisteminin kurulmasına yönelik  çalışmalar yürütülmüş olup ölçek ekonomisinden faydalanmak üzere Bölgesel Katı Atık Tesisi Projeleri  uyguladık.

AB’ye uyum  sürecinde  atık mevzuatını  güncelledik ve AB hibeleriyle finanse edilen projelerin uygulanmasının önünü açtık.

Tehlikeli  atığa ilişkin  sağlıklı bir veri altyapısı oluşturmak üzere Atık Beyan Sistemi  oluşturduk.

Ambalaj atıklarının  kaynağında  ayrı toplayarak  geri kazanımını kolaylaştırmak amacıyla ambalaj  üreticileri ve piyasaya süren işletmelerin kayıt altına alınmasını sağladık.

Tıbbi atıkların kaynağında, diğer atıklardan  ayrı toplanması, taşınması ve geçici depolanmaları konularında önemli gelişmeler kaydettik,  mevcut vahşi depolama alanlarının rehabilitasyonu çalışmalarını başlattık. Ulusal Geri Dönüşüm Stratejisini uygulamaya koyduk. İçmesuyu  arıtma tesisi ile hizmet verilen  nüfusun belediye  nüfusu içindeki  oranı 2002 yılında yüzde 36 iken, 2012 yılında yüzde 56’ya yükselttik.

Kanalizasyon  şebekesi ile hizmet verilen  nüfusun toplam belediye  nüfusuna  oranı 2002 yılında yüzde 83 iken, 2012 yılında yüzde 92’ye ulaşmıştır.

Atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen  nüfusun toplam belediye  nüfusuna  oranı 2002 yılında yüzde 35 iken, 2012 yılında bu oranı yüzde 68’e yükselttik.

2002 yılında 145 atıksu arıtma tesisi bulunmakta iken, 2014 yılı itibarıyla bu sayıyı 563’e yükselttik.

2002 yılında düzenli depolama tesisi sayısı 12 olup bu tesislerden belediyelerde yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 40’ı faydalanmakta iken 2014 yılı itibarıyla bu sayı 80’e yükselmiş olup, belediyelerde yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 67’si bu tesislerden faydalanmaktadır.

2008 yılında 6 adet tıbbi atık sterilizasyon ünitesi bulunurken, bu sayı 2014 yılında 46’ya yükselmiş olup, bu tesislerden 79 il faydalanmaktadır.

Belediyelerin acil nitelikli olan ancak finansmanında zorluk yaşanan içme suyu ve kanalizasyon  projelerine kaynak sağlanması  amacıyla 2011 yılında SUKAP programını başlattık.

Programla nüfusu 25 binin altında olan yerleşimlerin içme suyu ve kanalizasyon  projelerine yüzde 50 merkezi bütçe hibesi sağladık. Programa merkezi bütçeden  2,6 milyar TL kaynak aktardık. Program  kapsamında 696 milyon TL maliyetli 362 projeyi tamamladık, 4,2 milyar TL maliyetli 589 projeyi sürdürmekteyiz.

İçmesuyu  yatırımlarımızla İstanbul,  Ankara İzmir, Bursa, Mersin,  Erzurum, Şanlıurfa,  Diyarbakır,  Mardin başta olmak üzere bütün şehirlerimizin içmesuyu meselesini  uzun vadeli olarak çözdük. Ayrıca, 81 ilimizin uzun vadeli içmesuyu ihtiyacını planladık.  Yaptığımız çalışmalarla özellikle 2014 yılında yaşadığımız büyük kuraklıkta dahi şehirlerimizi susuz bırakmadık.

İstanbul’un uzun vadeli içmesuyu ihtiyacını karşılayabilmek için Cumhuriyet tarihinin en büyük içmesuyu projesi  olan Melen Projesinin ilk 2 merhalesini tamamladık. İstanbul’a içmesuyu temin  etmek için farklı projeleri ayrı ayrı hayata geçiriyoruz. Melen Projesi dâhilindeki, Dünyada iki kıtayı birbirine bağlayan  ilk ve tek, 5.551 metre uzunluğundaki Boğaziçi Tüneli ile Asya ve Avrupa’yı denizin 135 metre altından birleştirdik.

İzmir’e içmesuyu temin  etmek için Gördes Barajını 2009 yılında tamamladık. 106,5 km isale hattı da inşa edilerek 59 milyon m3  içmesuyu sağladık.

Ankara’nın uzun vadeli su ihtiyacının karşılanması  için, Gerede yakınlarından 226 milyon m3/yıl su, 4,5 metre çapında 32 km tünel vasıtasıyla, Çamlıdere Barajına cazibeli olarak aktarılacaktır.

“Ergene Havzası Koruma  Eylem Planı”  kapsamında DSİ tarafından 12, IPA kaynaklarıyla ise 1 adet olmak üzere toplamda 13 adet evsel atıksu arıtma tesisi (EAAT) projesi yürütülmektedir.

Atıksu arıtma tesisi yönetimlerini teşvik etmek amacıyla, mevzuata uygun olarak çalıştırılan işletmelere ait atıksu arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde 50’sinin karşılanmasını sağlamaktayız.

2011 yılında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Türkiye Su Enstitüsü  ve Altyapı Hizmetleri Genel Müdürlüklerini kurduk.

DSİ Genel Müdürlüğünün nüfusu 100 bin üzerindeki yerleşimlere içmesuyu projesi  yapması ile ilgili  kıstası kaldırdık.

Havza bazında kanalizasyon  ve atıksu arıtma tesisi yapımı çalışmalarına başladık.

AB hibeleriyle finanse edilen Çanakkale, Kuşadası, Amasya, Bitlis, Kütahya, Balıkesir Bölgesel Entegre Katı Atık Yönetimi Projelerini hizmete aldık.

GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve ilgili  belediyesi tarafından finanse edilen Adıyaman, Mardin,  Nizip katı atık projelerini hizmete aldık.
Samsun ve Erzurum katı atık projelerini hizmete aldık. Özel Çevre Koruma  Kurulu  Başkanlığı (mülga) tarafından özel alanlarda  birçok düzenli depolama sahası yapımını gerçekleştirdik.

Dünya Bankasınca finanse edilen Gelibolu, Bergama katı atık projelerini hizmete aldık.

AB’ye uyum  kapsamında atık yönetimi genel esasları, düzenli depolama,  yakma tesisleri,  ambalaj  atıkları, tıbbi atıklar, atık yağlar, bitkisel atık yağlar, atık pil ve akümülatörler, ömrünü tamamlamış lastikler,  elektrikli ve elektronik eşya atıkları, hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atığı, ömrünü tamamlamış araçlar gibi alanlarda  çeşitli yönetmeliklerin yürürlüğe girmesini sağladık.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  de vatandaşlarımızın yaşam kalitesini artıracak şekilde kentsel altyapı çalışmalarına hız vereceğiz ve yaşanabilir mekânlar vizyonumuz çerçevesinde kentlerimizde temel altyapı gereksinimlerini tamamlamış olacağız.

Su yönetimine ilişkin  mevzuattaki  eksiklik ve belirsizlikler giderilerek kurumların görev, yetki ve sorumlulukları netleştirilecek, su yönetimiyle ilgili  tüm kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu geliştireceğiz.

İklim değişikliğinin ve su havzalarındaki  tüm faaliyetlerin su miktarı  ve kalitesine  etkilerini değerlendirerek havzalarda su tasarrufu sağlama, kuraklıkla mücadele  ve kirlilik önleme  başta olmak üzere gerekli önlemleri alacağız.

İçme suyu ve kanalizasyon  yatırım ve hizmetlerinin sağlanmasında mali sürdürülebilirliği gözeteceğiz. Melen Barajının inşaatını 2016 yılında tamamlayacağız. Gerede Projesini  tamamlayarak Ankara’nın 2050 yılına kadar içmesuyu problemini çözeceğiz.

KKTC’nin uzun vadeli su ihtiyacının karşılanması  için, Anamur Dragon Çayından 75 milyon m3/yıl suyun, Akdeniz’e askıda döşenen borular vasıtasıyla KKTC tarafında Girne yakınlarında  inşa edilen Geçitköy Barajı’na aktarılarak adaya götürülmesini sağlayacağız.

Büyükşehirlerde katı atık yönetimini yeni bir model çerçevesinde  ele alacağız.

Sokaklarda çöplerden geri dönüştürülebilir maddeleri ayıklayan vatandaşlarımızın insani şartlarda çalışmasını temin etmek üzere kayıt sistemi oluşturacağız.

Belge sahibi olmak şartıyla çöp toplayıcılarına ikamet ettikleri belediyeler tarafından çalışma şartlarına  uygun yazlık ve kışlık olmak üzere her yıl iş kıyafeti ve ayakkabılarını ücretsiz olarak temin  edeceğiz. Belge sahibi bu kişilerin  yıllık sağlık taramalarının yine bağlı bulunduğu belediyelerde yer alan sağlık birimleri tarafından ücretsiz olarak yaptırılmasını sağlayacağız.

Yerel yönetimlerin katı atık toplama, taşıma, geri kazanım ve bertaraf tesislerini KAP (Katı Atık Programı)  çerçevesinde Merkezi Bütçeden her yıl ayıracağımız kaynakla destekleyeceğiz. Katı Atık Ana Planı esasları dahilinde fizibilite, proje ve uygulama aşamalarında yerel yönetimlerin katı atık tesislerinin finansmanını SUKAP benzeri bir yapı ile gerçekleştireceğiz.

5.5. Yerel Yönetimler

AK Parti olarak, idarenin bütünlüğü anlayışıyla  merkezi idare ve yerel yönetimler arasında hizmetlerin akılcı bir anlayışla dağılımını öngörüyoruz. Merkezi ve yerel yönetimleri birbirini tamamlayan ve vatandaşlarımıza hizmetleri en etkili şekilde ulaştırma  sürecinde  temel unsurlar olarak konumlandırıyoruz.

Önümüzdeki dönemde  de merkezi standartlar çerçevesinde  kamu hizmetlerinin yerinden karşılanması  temel ilkemiz olmaya  devam edecektir.

Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında sağlıklı bir işbirliği ve koordinasyonu esas almakta ve yerel nitelikteki her türlü  kamu hizmet sunumunun asıl sorumlusunun yerel yönetimler olması gerektiğini düşünmekteyiz. Yerel yönetimlerin, idari ve mali kapasitelerini geliştirerek, vatandaşa en yakın ve yerel taleplere  en duyarlı  hizmet birimleri olarak hızlı ve verimli çalışmalarını öngörüyoruz.

a. Neler Yaptık

Ülkemizde  yerel hizmetlerin daha etkin, hızlı ve nitelikli, şeffaf, katılımcı, hesap verebilir, çevreye duyarlı,  dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarını gözeten ve mali sürdürülebilirliğini sağlamış bir yönetim anlayışıyla  sunulması yönünde ilerlemeler kaydettik.

Mahalli idarelerde yeniden  yapılanma  çalışmalarını başlattık ve bu idarelerin, sorumluluk, görev ve hizmet alanında birçok temel düzenleme  gerçekleştirdik. Yerel yönetimlerin yeniden  yapılandırılması çerçevesinde  ölçek ekonomilerinden faydalanarak hizmetlerde etkinlik,  koordinasyon ve kalitenin yükseltilmesi amacıyla büyükşehir belediyesi sayısını artırırken belediye  sınırlarının  il sınırlarına  genişlemesini sağladık. Bu yerlerde  il özel idarelerinin kapatılmasını ve Belediye sayılarının azalmasını sağladık.

2002 yılında belediye  yönetiminde yaşayan nüfusun toplam  nüfusa oranı yüzde 81 iken, 2014 yılında bu oran yüzde
93 olmuştur. 2002 yılında belediye  sayısı 3.228 iken bu sayı 2014 yılında 1.396’ya düşmüştür. 2002 yılında büyükşehir sayısı 16 iken bu sayı 2014 yılında yapılan düzenleme  ile 30’a yükselmiştir.

5216 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanunu”, 5302 sayılı “İl Özel İdaresi Kanunu” ve 5393 sayılı “Belediye Kanunu”nun çıkarılmasını  sağladık.

Kentsel altyapıdaki finansman güçlüklerini gidermek ve ölçek ekonomilerinden yararlanmak amacıyla 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununun çıkarılmasını  sağladık.

Mahalli idareler  personelinin eğitim ihtiyacının karşılanması  amacıyla birçok kurumumuz tarafından eğitim projeleri sürdürülmektedir.

Belediyelerin performanslarının ölçülmesi amacıyla İçişleri Bakanlığımız bünyesinde BEPER projesini tamamladık.

Belediyelerle ilgili  temel verilerin ortak bir veri tabanında toplanması amacıyla yürütülen Yerel Bilgi Projemiz devam etmektedir.

Belediye hizmetlerinin vatandaşa internet  ortamında sunulması, yerel hizmetlerin daha etkin, az maliyetli ve her yerden erişilebilir hale getirilmesi, vergi ve fatura gibi ödemelerin internet  üzerinden  yapılabilmesi amacıyla İçişleri Bakanlığımız bünyesinde Bulut Belediye Projesini  başlattık.

b. Neler Yapacağız

Yerel yönetimlerde insan ve hizmet odaklı bir yönetim anlayışına sahibiz. Parti programımızda yer aldığı üzere önümüzdeki dönemde  de çağımızın bir gereği ve ileri demokrasinin temel şartı olan yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet yapısı içerisindeki ağırlığını artırmaya yönelik  faaliyet  ve çabalarımız aynen devam edecektir.

Yerel yönetimleri salt bir idari ve teknik aygıt olarak görmek  değil, ileri demokrasi, yönetişimin kurumsallaşması, vatandaşın  güçlendirilmesi ve yönetime katılması, saydamlık ve hesap verebilirliğin tesisi ile kamu hizmet sunumunda etkinlik ve verimliliğin artırılmasının bir aracı olarak görmekteyiz.

Bu kapsamda yerel yönetimleri daha da güçlendirmeye yönelik  yasal ve kurumsal  düzenlemelerimizi sürdüreceğiz.

Yerel tercihler dikkate alınarak sağlık, eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma, turizm,  çevre köy hizmetleri, tarım, hayvancılık,  imar ve ulaşım hizmetlerinde yerel yönetimlerin etkinliğinin artırılmasına yönelik  çabalarımızı sürdüreceğiz.

Mahalli idarelerin yerel gelirlerini artırmaya yönelik düzenleme  yapacağız.

Büyükşehir belediyelerinin hizmet sunum yöntemleri yeni bir model çerçevesinde  değerlendirilerek gerekli idari, kurumsal  ve mevzuat düzenlemeleri yapacağız.

Yerel yönetimlerin asgari hizmet standartlarını belirlemeye yönelik  mevzuat çalışmasını başlatacağız.

Yerel yönetim hizmetlerinin etkinliğini ve sürekliliğini sağlamak üzere personelinin özellikle teknik kadronun  her seçim döneminde değişmesini engelleyecek  mevzuat çalışması yapacağız.

Yerel yönetimlerin hizmetlerinin önceliğinin belirlenmesi ve altyapı yatırımlarına yeterli  kaynak tahsis edilmesini sağlayan düzenlemeler yapacağız.

Başta yeni kurulan  büyükşehir belediyeleri olmak üzere mahalli idarelerde çalışan personelin kapasitelerini artırmaya yönelik  ölçüt ve standartları belirlenmiş eğitim çalışmaları düzenleyeceğiz.

Bu kapsamda hazırladığımız  “Yerelde Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programı”mızı hayata geçireceğiz. Program kapsamında;

• Vatandaşlarımızın belediye  hizmetlerinden memnuniyetini belirli aralıklarla  ölçeceğiz.

• Belediye hizmetleriyle ilgili  alanlarda  hizmet standartlarını belirleyeceğiz.

• Bulut Belediye Projesi ile elektronik ortamda  sunulacak belediye  hizmetlerini standartlaştırarak merkezi bir altyapıya  kavuşturacağız.

• Büyükşehir belediyelerinin akıllı kent uygulamalarına yönelik  çalışmalarını destekleyeceğiz.

• Mevcut  ve yeni kurulan  büyükşehir belediyelerini tecrübe aktarımı için eşleştireceğiz.

• Büyükşehirlerde kırsal alanın ihmal  edilmemesi için bütçelerinden bu alana asgari bir oranda kaynak ayrılmasına ilişkin  düzenlemenin uygulamasını titizlikle takip edeceğiz.

• Kent konseylerinin toplanma ve çalışma sistemlerini gözden geçirecek ve işlevselliklerini artıracağız.

• Yerel yönetimlerde insan kaynakları yönetimi sistemi kuracağız.

• Yerel yönetimlerde uzmanlık ve kariyer yapısını güçlendireceğiz.

• Valiliklerde nitelikli eleman istihdamını sağlayacağız.

• Yöneticiler için sistematik eğitim programları uygulayacağız.

• Üniversiteler başta olmak üzere yerelde proje geliştirme kapasitesini güçlendireceğiz.

• Bölge kalkınma idarelerini güçlendireceğiz.

• Proje bazlı destekler ile STK’ların kapasitelerini artıracağız.

• STK-kamu işbirliğinin genel çerçevesini  çizen bir kanun tasarısı hazırlayacağız.

Büyükşehir olmayan illeri  gözden geçirerek, yapılacak değerlendirmeye göre yeni Büyükşehirler oluşturabileceğiz.

Avrupa  Yerel Yönetimler Özerklik Şartının çekince konulan paragraflarını gözden geçirerek, mahalli idarelere yetki aktarımını  sürdüreceğiz.

Mahalli idarelerin borçlanma sistemi  ve hesap verilebilirliğini güçlendirecek mahiyette düzenlemeler yapacağız.

Temel belediye  hizmetleriyle ilgili  alanlarda  hizmet standartları belirleyerek yürürlüğe konulmasını sağlayacağız.

Mahalli idarelerin sivil toplum örgütleriyle ortak projeler ve faaliyetler yürütmesi için mevzuattaki  düzenlemeleri genişletecek,  mahalli hizmetlere gönüllü katılım teşvik edecek, kent konseylerini daha etkin konuma  getireceğiz.

Kırsal kesimlerde coğrafi  ve sosyal koşulları  dikkate alarak, imar mevzuatında yeni bir düzenleme  yapacağız.

5.6. Kırsal Kalkınma

AK Parti olarak kırsal alanı; dengeli  kalkınmanın  ve şehir-kır bütünlüğü içerisinde sosyal hayatımızın  tamamlayıcı bir unsuru olarak değerlendiriyoruz. Ayrıca kırsal alanı, kentlerimizi ve ülkemizi  besleyen, temel girdiler sağlayan, üzerinde yaşadığımız topraklara ve çevreye değer katan yerler olarak görüyoruz. Bu yaklaşımla,  kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımıza temel hizmetlerin ulaştırılması, yaşam kalitelerinin artırılması ve kırsal yaşamın korunarak geliştirilmesi temel önceliklerimiz arasındadır.

Sürdürülebilir kalkınmanın  kırsal üretim  ve koruma  ile mümkün olacağı şiarıyla kırsal nüfusumuzun temel ve altyapı ihtiyaçlarını karşılayarak kırsal alanda üretken bir biçimde yaşamasını sağlamayı ülkemizin  sağlıklı ve dengeli  bir biçimde kalkınması açısından hayati önemde  görmekteyiz.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak birinci atılım döneminde kırsal altyapıyı geliştirmek ve kalkınmayı  sağlamak amacıyla çeşitli projeler geliştirdik ve Cumhuriyet tarihimizin en büyük kırsal altyapı hamlesini başlattık.

Türkiye için ilk defa ulusal kırsal kalkınma strateji belgelerini (UKKS) hazırladık. UKKS-I (2007-2013) dönemini, UKKS-II ise 2014-2020 dönemini kapsamaktadır.

Yine ülkemiz için ilk defa Kırsal Kalkınma Planını (2010-2013) hazırladık.

Mevzuatla çok sektörlü  ve aktörlü  bir konu olan kırsal kalkınmada  ihtiyaç  duyulan kurumlar arası işbirliğini tesis ettik ve Kırsal Kalkınma Planının izleme yapısını güçlendirdik.

Kırsal kalkınmayla ilgili  merkezi ve yerel idarelerin asil, kamu dışı kesimlerin ise gözlemci statüde oldukları ve danışma organı işlevinde olan bir Kırsal Kalkınma İzleme Komitesi oluşturduk

2006 yılında başlattığımız “Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı”mız kapsamında yüzde 50 hibe destekleri ile 5.450 yeni tarımsal  tesise 1,1 Milyar hibe vererek 41 bin kişiye istihdam imkânı sağladık.

AB ve diğer uluslararası kuruluşlardan temin  edilecek fonlarla  yürütülecek tarım ve kırsal kalkınma programlarını yönetmek üzere Mayıs 2007’de Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunu kurduk.

IPARD kapsamında 855 Milyon Avrosu  AB hibesi olan toplam  1,1 Milyar Avro desteği kırsal kalkınma için yatırımcılara sunduk. Bu kapsamda bu güne kadar 7.091 proje tamamlanarak toplam  3,8 Milyar TL yatırım yaptık. Desteklenen IPARD projeleri ile 60 bin kişiye yeni istihdam imkânı sağladık.

Kırsal Alanlarda toplamda 6 Milyar TL yatırım alanı oluşturduk.

2011 yılından  bu yana IPARD destekleri  ile 600 kadın yatırımcıya yaklaşık 80 milyon TL hibe ödemesi  gerçekleştirdik.

2007 yılından  beri makine-ekipman alımlarına yüzde 50 Hibe desteği verilmektedir. Bugüne kadar 270 Bin adet makine- ekipman  alımına 1.121 milyon TL hibe desteği verdik.

1990-2002 Döneminde 681 kooperatife 99 milyon TL kredi kullandırılmış iken, 2003-2014 döneminde kredi verilen kooperatif sayısını yaklaşık 3 kat, destek miktarını ise yaklaşık 22 kat arttırarak  2,2 milyar TL ile 1.858 kooperatif destekledik.

Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetlerine Destekleme Ödemesi kapsamında 2009 yılından  bugüne  kadar toplam  202 milyon TL destekleme  ödemesi  yaptık.

Köylerin yol ve içme suyu gibi temel altyapı ihtiyaçlarına yönelik  2005 yılında başlattığımız KÖYDES Projesini,  zamanla küçük ölçekli sulama ve atık su işlerinin de kapsanmasıyla entegre bir altyapı programına dönüştürdük. Projeye 2005-2014 döneminde yaklaşık 9,2 milyar TL kaynak tahsis ettik.

KÖYDES Projesinin 2005–2014 uygulama döneminde; 7,3 bin km ham, 80 bin km stabilize, 107 bin km asfalt ve 2,8 bin km beton yol olmak üzere 197 bin km uzunluğunda yol; köy içi yollarda ve köy meydanı  düzenlemelerinde 16,7 milyon m² parke yatırımını  gerçekleştirdik.

İçme suyu projeleriyle; 4.260 susuz ve 47.918 suyu yetersiz olmak üzere toplam  52.178 üniteye  içme suyu yatırımı götürdük. Küçük sulama yatırımlarıyla 62 bin hektar tarım alanını sulamaya  kavuşturduk, 65 bin çiftçi ailesi bu sulama yatırımlarından yararlandırdık. 170 ünitede  de atık su yatırımı gerçekleştirdik.

2005–2014 döneminde toplam  köy yolu ağı yaklaşık 42 bin km artmasına  rağmen,  asfalt-beton yol oranı yüzde 33’ten yüzde 46’ya, suyu yeterli  ünite oranı ise yüzde 81’den yüzde 92’ye çıkmıştır.

KÖYDES Projesi uygulamaları başta olmak üzere köylerin mahalli müşterek  nitelikteki hizmet ve yatırım ihtiyaçlarını karşılamak üzere hemen hemen tüm ilçelerde  Köylere Hizmet Götürme Birliklerini kurduk.

2007-2008 döneminde nüfusu 10 binden düşük belediyelerin küçük ölçekli altyapı ihtiyaçlarını karşılamak üzere BELDES Projesini  hayata geçirdik. Projeye aktardığımız kaynak büyüklüğü yaklaşık 626 milyon TL’dir.

İlgili  illerde  yürüttüğümüz Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Programımız kapsamında hak sahiplerinin projelerini destekledik.

IPARD-II Programı  (2014-2020) taslağının  hazırlanarak 2014 yılı sonunda Avrupa  Komisyonu onayına sunulmasını sağladık.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  kırsal politikaların coğrafi kapsamının  tespiti  ve kırsal alan istatistiklerinin sağlıklı bir şekilde üretilebilmesini teminen, idari yapıda meydana  gelen değişimlerden de etkilenmeyecek, kademeli  bir kırsal alan tanımı üreteceğiz.

Kırsal alanda köy bazlı hizmet ve yatırım ihtiyacı  analizi yapacağız.

Doğal ve kültürel kaynak potansiyeli yüksek yörelerde kırsal turizm altyapısını geliştireceğiz.

Kırsal alanda yürütülen iskân projelerinin yöresel mimari dokuyu  gözetecek şekilde uygulanmasını sağlayacağız.

Ulusal kaynaklarla  merkezi idareler  tarafından yürütülen tüm kırsal kalkınma program ve projelerinin uygulayıcı kurum başkanlığında ilgili  kurumlarla bir araya gelinerek  yıllık çalışma ve saha ziyareti yapacağı yönlendirme komitelerinin ihdas edilmesini sağlayacağız.

KÖYDES kapsamında derlenen köy altyapısı verilerinin Resmi İstatistik  Programı  kapsamına kazandırılması  ve TÜİK tarafından yıllık köy altyapısı envanterinin yayımlanmasını sağlayacağız.

IPARD kapsamında,  1,9 Milyar TL’si hibe olmak üzere toplamda 4 Milyar TL yeni yatırımla ilave 5 bin tesis açacak, 40 bin yeni istihdam sağlayacağız.

IPARD-2 Uygulama Döneminde, IPARD-I`den farklı olarak kamu katkısının kadın ve genç çiftçilerde yüzde 70`e kadar çıkarılmasını  sağlayacağız.

IPARD-2 Uygulama Döneminde, Kırsalda “Yenilenebilir Enerji Yatırımları” destek kapsamına alınmasını,  destek oranının kamu yatırımları için yüzde 100`e kadar çıkmasını sağlayacağız.

81 İlimizin TKDK tarafından desteklenmeye başlaması ile TKDK’yı Ödeme Ajansına dönüştüreceğiz.

2015 yılı ve sonrasında  kırsal kalkınma alanındaki bilgi  ve tecrübelerimizi SESRIC üyesi 57 İslam Ülkesine aktaracağız.

5.7. Çevrenin Korunması

Günümüzde  insan faaliyetlerinin doğal kaynaklar üzerinde yarattığı  baskı giderek artmaktadır. AK Parti olarak, temel yaklaşımlarımızdan biri de her türlü  politika ve kararda daha fazla gözetilecek bir öncelik haline gelen çevre konularında uluslararası gelişmeleri yakından takip etme, koruma  ve kullanma dengesini gözeten bir anlayışla politika üretmektir.

AK Parti olarak, çevrenin  korunmasını sadece ulusal ve uluslararası bir sorumluluk gözüyle değil, nesiller  arası hakkaniyeti sağlamak açısından da bir zorunluluk olarak görüyor, iklim  değişikliği başta olmak üzere, artan çevresel sorunlara  karşı hassasiyet ve tabii afetler konusunda hazırlıklı
olmayı  en önemli sorumluluklarımızdan biri olarak addediyoruz.

Nitelikli bir kalkınma ortamının tesisinin ancak sürdürülebilir bir çevre yaklaşımı ile mümkün olacağını benimsiyoruz.

a. Neler Yaptık

Birinci  atılım döneminde başta küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonlarının kontrolü olmak üzere, yenilenebilir enerji kullanımının ve enerji verimliliğinin artırılması,  atık yönetiminin etkinleştirilmesi, içmesuyu ve kanalizasyon  gibi hizmetlerin yaygınlaştırılması ve kalitesinin yükseltilmesi, orman  ve korunan  alanların  genişletilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması  ile ilgili  uygulamalara öncelik verdik ve çevresel göstergeleri iyileştirdik.

AK Parti olarak çevre politikalarında ve uygulamalarında ülkemizde yeni bir dönemi  başlattık. Çevreyi koruma,  her türlü kirliliği giderme, ağaçlandırma, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği, tarım topraklarının korunması, içme suyuna erişim alanlarında önemli adımlar  attık.

Modern çevre teknolojileri ile arıtma tesislerini yaygın olarak ilk defa AK Parti hükümetleri döneminde memleketimize kazandırdık. Çevreye duyarlı faaliyetlerin insan sağlığının yanısıra yeşil teknolojiler, yeşil işler gibi yeni fırsatları hazırladığı gerçeğinden hareketle yeşil büyümeye geçiş sürecini başlattık. Bu çerçevede çevrenin  korunması  ve sürdürülebilir kullanımı için çok sayıda proje üretip dev yatırımlara imza attık.

Küresel iklim  değişikliğiyle mücadele  kapsamında 2004 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve

Sözleşmesine  ve 2009 yılında Kyoto Protokolüne taraf olduk. İklim değişikliği mücadele  kapsamında Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve İklim Değişikliği Eylem Planını hazırladık.

2005 yılında 54 olan hava kalitesi ölçüm  istasyonlarının sayısını 2014’de 175’e çıkardık.

2007 yılından  beri kükürtdioksit ve partikül madde bazında izlenen hava kalitesi ölçüm  sonuçlarına göre ülke genelinde partikül madde yüzde 36 ve kükürt dioksit  yüzde 50 oranında azaltmıştır.

Ülkemizde  kimyasalların, çevre ve insan sağlığına olumsuz etkilerini önlemek  maksadıyla  üretilen  veya ithal edilen bütün zararlı kimyasalların zararlarına ilişkin  sınıflandırma ve etiket bilgilerinin toplandığı bir veri tabanı oluşturmak amacıyla çevrimiçi Kimyasal  Kayıt Sistemini kurduk.

Türkiye’de üretimi yasak olan ozon tabakasını incelten maddelerin ithalatına  yönelik  çok sıkı kota önlemleri uyguladık. Ülkemiz ozon tabakasının incelmesiyle mücadele  kapsamında son yıllarda  yapmış olduğu  önemli çalışmalarla Montreal Protokolü kapsamında en başarılı ülkeler arasında yer almıştır.

Ülkemizde  2002 yılında 12 olan Özel Çevre Koruma Bölgesi sayısını 2014 yılında 16’ya yükselttik. Ülkemizin korunan alanların  toplam  yüz ölçümüne oranını 2002 yılındaki  yüzde 4,34 oranından 2014 yılında 8,10’a çıkardık.

Temiz denizlerin bir göstergesi  olan mavi bayrağa sahip plaj sayısını 2002 yılında 127 iken 2014 yılında 397’ye çıkardık. Ülkemiz bu sayıyla Dünya’da 3. sıraya yükselmiştir.

Ülkemiz kıyılarında denizel tür, habitat ve denizel ekosistem açısından önemli olan toplam  73 adet denizel hassas alan belirledik.

Çevrimiçi  ÇED Süreci Yönetimi sistemi  oluşturularak ÇED kapsamında yer alan tüm süreçlerin elektronik sistem üzerinden gerçekleştirilmesini sağlayarak zaman kaybını azalttık.

Çevrimiçi  Çevre İzinlerini  uygulamaya başlamış olup, daha önceleri  yatırımcıdan toplam  199 belge talep edilirken, e-çevre izinleri  uygulamamız ile artık sadece 16 belge istenilmektedir.

Ülkemizdeki  25 havzanın havza koruma  eylem planlarını 2013 yılı sonunda tamamladık.

Trakya Gelişim  Projemiz (TRAGEP) kapsamında Trakya’da baraj ve göletler  inşa edecek, münbit toprakları  suya kavuşturacak,  dereler ıslah edecek, içme ve kullanma suyu ihtiyacımızı 2050 yılına kadar çözeceğiz. Programla ileri atıksu arıtma tesisleri  ile katı atık (çöp) bertaraf tesisleri kuracağız. Ergene Nehrinin Temizlenmesi için hazırladığımız  Eylem Planını hızla hayata geçirerek, Havzada toplam  13 adet atıksu arıtma tesisini bu yıl tamamlayacağız. Ayrıca, Eylem Planı kapsamındaki 8 adet OSB projesinin altyapı inşaat ihalelerini
2015 yılında yapacağız.

Türkiye, iktidarımız döneminde dünyada orman  varlığını arttıran  nadir ülkelerden  birisi  olmuştur. 2002 yılında 208 milyon dekar olan orman  varlığımızı artırarak 217 milyon dekara çıkardık.

Ağaçlandırma Seferberliği (2008-2012) kapsamında 5 yılda 2 milyon 430 bin hektar alanda ağaçlandırma çalışma yürüttük. Ağaçlandırmada dünyada ilk üçe girme başarısını gösterdik. 2003-2014 yılları arasında 3 milyar 250 milyon adet fidanı toprakla  buluşturduk.

Sadece ormanlar değil insanımızın  iç içe yaşadığı alanları da yeşillendirmek gayesiyle  bugüne  kadar toplam  15.500 km karayolu  kenarı, 38.000 okul bahçesi, 16.400 ibadethane ve mezarlık, 1.400 sağlık ocağı ve hastane bahçesini  ağaçlandırdık.

Erozyonla Mücadele  kapsamında,  Baraj Havzaları Yeşil Kuşak Ağaçlandırmaları Eylem Planı ile bu güne kadar 121 adet baraj ve göletin etrafı ağaçlandırdık.

1970’li yıllarda  denizlere, göllere  ve barajlara erozyonla taşınan toprak miktarı  yılda 500 milyon ton iken, son 12 yılda yapılan çalışmalarla bu miktarı  2015 yılında 170 milyon tona düşürdük.

Özel sektör fidancılığını destekliyoruz. İthalatı önleyip fidan ihraç eden bir ülke haline gelmek için ilk fidan borsasını 2014 yılında Sakarya’da kurduk.

2003 yılında başlattığımız Şehir Ormanı Projesiyle, bugüne  kadar 127 adet şehir ormanı  ve 2014 yılı sonu itibarıyla toplam  227 bal ormanı  kurduk.

Türkiye’yi, orman  yangınlarıyla mücadelede  çevre ülkelere de her an yardım edebilecek güçlü bir orman  yangını söndürme sistemine kavuşturduk.

Kamuoyunda 2/B olarak bilinen orman  vasfını yitirmiş arazilerin  değerlendirilmesi ve satışı konusunda yapılan düzenleme  ile 40 yıldır çözülemeyen ve vatandaş ile devleti karşı karşıya getiren meseleyi çözdük.

Korunan  alanlarımızı  artırıyoruz. 2002 yılında 952 olan korunan  alan sayısını 2013 yılında 1.760’a, korunan  alan miktarını ise 3,4 milyon hektardan 6,3 milyon hektara çıkarttık. 12 yıl içinde Milli Park sayısını 33’ten 40’a, Tabiat Parkı sayısını 17’den 192’ye çıkardık.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak çevre konularında uluslararası gelişmeleri yakından takip etmeye, koruma  ve kullanma dengesini gözeten ve sürdürülebilir kaynak kullanımının önemini bilen bir anlayışla politika üretmeye  devam edeceğiz.

Yeşil büyümenin başta istihdam yaratma  ve teknoloji gelişimi olmak üzere getireceği bütün fırsatlardan faydalanılmasını benimseyecek,  sürdürülebilir üretim-tüketimi sağlamak üzere kamu alımlarında çevre dostu ürünlerin tercih edilmesini sağlayacağız.

İklim değişikliği başta olmak üzere, artan çevresel sorunlara  karşı hassasiyet ve tabii afetler konusunda hazırlıklı olmak, bu dönemde  de halkımıza ve yegâne yaşam ortamımız dünyaya  karşı partimizin en önemli yükümlülükleri arasında yer almaya devam edecektir.

Çevreci bir ulaşım anlayışıyla,  başta kentler olmak üzere yolcu ve yük trafiğinin yoğunlaştığı alanlarda  gürültü kirliliği dâhil olmak üzere kirliliğin azaltılmasına  özel önem vereceğiz.

Başta karayolu  olmak üzere; tüm ulaşım türlerinde sera gazı emisyonlarına yönelik  çalışmalara  öncelik verecek ve gerekli takip sistemini kuracağız.

Büyükşehirlerde akıllı sistemlerle desteklenen bütünleşik toplu  taşıma sistemlerini hayata geçireceğiz. Elektrikli demiryolu hatlarını  yaygınlaştırarak sera gazı emisyonlarını azaltacağız.

Atık yönetimi hizmetlerinin desteklenmesine devam edeceğiz. Atık azaltma, kaynakta ayrıştırma,  toplama, taşıma, geri kazanım ve bertaraf safhalarını  teknik ve mali yönden bir bütün olarak uygulayarak çevreye verilen  tahribatı  en aza indireceğiz.

Atık yönetiminin, geri dönüşüm yoluyla hem enerji üretimini, hem de istihdamı artırıcı bir yatırım alanı olmasını sağlayacağız.

Küçük hidroelektrik santrallere  (HES) ilişkin  çevre duyarlılığını en üst düzeyde hayata geçirecek, bu amaçla gerekli düzenlemeleri hızlı bir şekilde yaparak etkili bir şekilde uygulayacağız.

Yer üstü ve yer altı su kaynaklarını kapsayacak şekilde, hukuki ve kurumsal  olarak “Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi Modeli”ne geçeceğiz. Böylece bütün su havzalarını koruma  altına alacak, kirlenmeye karşı önleme stratejileri geliştirecek ve vatandaşın  buna katılımını sağlayacağız.

Su Kanunu çıkararak, su yönetimine ilişkin  mevzuattaki eksiklik ve belirsizlikleri giderecek; kurumların görev, yetki ve sorumluluklarını netleştirecek; su yönetimiyle ilgili  bütün kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu geliştireceğiz.

Su kaynaklarımızın daha etkin yönetimi ve korunması için havza esaslı su yönetimine geçiyoruz. 25 havza için Havza Koruma Eylem Planını tamamlayarak uygulamaya geçtik. Trakya’nın  kanayan yarası Ergene Nehrinin temizlenmesi için Ergene Havza Koruma  Eylem Planı ve projelerini hazırlayarak uygulamaya koyduk. Ergene Havzası Eylem Planı kapsamındaki OSB’lere ait beş atıksu arıtma tesisi inşaat ihalesi gerçekleştirilmiştir. Kollektör Hattı ve Deniz Derin Deşarj projesi ihale edilecek olup, projeleri 2 yılda tamamlamayı hedefliyoruz.

Havza bazında entegre atıksu ve su yönetimi sistemi oluşturma çalışmalarına hız vereceğiz. Ulusal havza yönetim sistemini, su kaynaklarının korunması  ve sürdürülebilir kullanımına imkân verecek şekilde geliştireceğiz.

2019 yılına kadar havza koruma  eylem planlarının tamamını  nehir havza yönetim planlarına dönüştüreceğiz. 17 havzanın Kuraklık Yönetim Planlarını hazırlayacağız.

Taşkınlarla mücadelede  etkili yönetime geçiyoruz. Taşkınları; öncesinde,  esnasında ve sonrasında  tüm havzalarda nehir havzası bütününde yöneteceğiz.  17 havzanın taşkın yönetim planını hazırlayacağız.

13 havzada hazırladığımız  izleme programlarını, 2015 yılında 12 havzada tamamlayacağız. 2016 yılına kadar bütün akarsu ve göllerimizin su kalitesini,  AB normlarına göre izleyeceğiz. Ergene Havzasında kurduğumuz gerçek zamanlı otomatik izleme sistemini ihtiyaç  duyulan diğer havzalarda da kuracağız.

Su kaynaklarımızın kalitesini koruyacağız. Su kaynaklarının kalitesinin evsel atık, sanayi atık, zirai ilaç ve zehirli maddelere  karşı korunması  maksadıyla  standartlar ve alınması gereken tedbirleri belirleyeceğiz.

Zirai sulama, içme ve diğer su sektörlerinde etkin ve verimli su kullanımını sağlayacağız. Ayrıca evsel, sanayi ve sulamadan dönen suların iyileştirilerek yeniden  kullanılmasını sağlayacağız.

Bilimsel yöntemlerle iklim  değişikliğinin ve su havzalarındaki  bütün faaliyetlerin su miktarı  ve kalitesine  etkileri değerlendirilerek havzalarda su tasarrufu sağlama, kuraklıkla mücadele  ve kirlilik önleme  başta olmak üzere gerekli uyum önlemlerin alınmasını sağlayacağız.

Su Bilgi Sistemi  kuracağız ve böylece su ile ilgili  bütün verilere  tek merkezden erişilmesini sağlayacağız.

AB Çevre Faslı Su Kalitesi Sektörü kapsamındaki müktesebata uyum  sağlanacaktır.

Ormancılıkta 2023 hedefimiz orman  alanlarını  ülke yüzölçümünün yüzde 30’una denk gelen 23,3 milyon hektara yükseltmektir. Bu amaçla, 2015 yılında orman  varlığını  22 milyon hektara yükselteceğiz.

2015-2019 yılları arasında; 12 milyon 700 bin dekar alanda 1 milyar 250 milyon fidanı toprakla  buluşturmayı hedefliyoruz.

2015-2019 yılları arasında 500 adet baraj ve göletin etrafını ağaçlandıracak,  Maden Sahaları Rehabilitasyonu Eylem Planları ile de 60 bin dekar alana sahip 1.628 adet terk edilmiş maden sahasını ıslah ederek tabiata kazandıracağız.

Erozyonla taşınan toprak miktarını 2019 yılında 140 milyon tona indireceğiz.

Orman köylülerimizin yerinde  kalkındırılması maksadıyla önümüzdeki 5 yıllık dönemde “5 Bin Köye, 5 Bin Gelir Getirici  Orman” projesi  çerçevesinde ceviz, badem, fıstık çamı gibi meyveli orman  ağaçları dikeceğiz.

2019 yılı sonuna kadar ormanlarımızın tamamının tapu ve tescil işlemlerini tamamlayacağız.

Önümüzdeki dönemde  orman  varlığımızı daha da artırmak  için her türlü  tedbiri alacak, ormanlarımızın ekonomik, sosyal ve ekolojik  fonksiyonlarını gözeten bir anlayışla sürdürülebilir orman  yönetimi ilkeleri  doğrultusunda yönetmeye devam edeceğiz.

“Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma  Kanunu” ile tabiatın,  tabii değerlerin, biyolojik çeşitliliğin korunması  ve halkın tabiat hakkında bilinçlendirilmesi ile toplumun korumaya yönelik  katkılarını arttıracağız.

Ülkemizin biyolojik zenginliğinin net olarak ortaya çıkarılması için başlattığımız ve 19 ilde belirlediğimiz Ulusal Biyolojik Çeşitlilik  Envanterini, 2019 yılına kadar 81 ile yaygınlaştıracağız.

Ölçüm, izleme, denetim, kontrol  ve raporlama altyapısını geliştireceğiz.

Hava kalitesini daha iyi takip edebilmek için Adana, Diyarbakır,  Erzurum, İzmir, Konya ve Samsun illerinde toplam  6 tane Temiz Hava Merkezleri hizmet binası yapacağız.

Korunan  alanların  yönetimi konusunda iyileştirmeler yapacağız. Korunan  alanlar içinde ekoturizm gibi gelir getirici faaliyetleri planlayacak  ve destekleyeceğiz.  Korunan  alanlarda yöre halkına alternatif gelir imkânı sunan alan kılavuzluğu uygulamalarını düzenli olarak gerçekleştirecek ve bu uygulamaları teşvik edeceğiz.

Yaban hayatının  korunması  ve desteklenmesi maksadıyla Yaban Hayatı Kurtarma  ve Rehabilitasyon Merkezleri kuracağız.

AB ile uyumlaştırılan mevzuatın uygulanabilmesi için altyapı ve kapasite geliştirme çalışmaları  yapacağız. Doğa koruma  faaliyetlerine devam edeceğiz.

5.8. Afet Yönetimi

Tüm politika ve uygulamalarının merkezine insanı koyan AK Parti için ülkemizde ve dünyamızın her köşesinde en öncelikli konu insan hayatıdır.  Bu şiarla, vatandaşlarımızın ve elimizin  uzanabildiği tüm insanların önce can güvenliği ve ikinci olarak da mal güvenliğini sağlama konusunda gayret
göstermeyi sadece bir görev değil insani bir sorumluluk olarak görmekteyiz.

Vatandaşlarımızın doğal afet ve acil müdahale edilmesi gereken durumlardan korunması  ve gereken bilinci kazanarak felaketlere karşı hazırlıklı olmasının sağlanmasına yönelik  çaba gösterilmesi, bu alandaki en temel hizmet prensibimizdir.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak, afet ve acil durum hizmetlerinin daha etkin hale getirilmesi ve kurumlar arası yetki karmaşasının  sona erdirilmesi amacıyla, 2009 yılında Afet ve Acil Durum  Yönetim (AFAD) Başkanlığını kurduk.

Afet ve acil durum yönetimi alanındaki yetki kargaşasını sonlandırarak esnek, anında ve etkin müdahale edebilir bir yapı oluşturduk.

Bu amaçla Türkiye Afet Müdahale Sistemini kurduk. Türkiye Afet Müdahale Planı ile “sıfırıncı dakikaya hazırlıklı” olabilmek için tüm kamu, sivil, özel sektör kurum ve kuruluşların rol ve sorumluluklarını belirledik.

AFAD il müdürlüklerinin taşra teşkilatı olarak yeniden yapılandırılması sonucunda AFAD Başbakanlığını bağlı yaklaşık 5.600 kişilik uygulayıcı bir kurum haline getirdik.

Doğal afet sigorta  sisteminin yaygınlaştırılması ve daha etkin hale getirilmesi amacıyla 6305 sayılı “Afet Sigortaları Kanunu”nu yürürlüğe koyduk. Tapu ve konut kredisi işlemlerine ek olarak elektrik ve su abonelik  işlemlerinde de Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) kontrolüne başlanmasını sağladık.

Diğer doğal afetler içinde Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından teminat  sunulmasını mümkün kıldık. Sigortalılık oranı 1999’da yüzde 4’ten 2015 Ocak ayı itibarıyla yüzde 38’e çıkmıştır.

27 ilde kurulmasını öngördüğümüz Afet Lojistik depolarının yarısını tamamladık.

Bütünleşik  afet tehlike haritalarının oluşturulmasına yönelik  kılavuzlar hazırlayarak haritaların üretilmesi çalışmalarına başladık.

Kesintisiz ve güvenli haberleşme sistemlerinin kurulması faaliyetlerini 4 ilde tamamlamış olup sistemin  2016 yılı sonuna kadar da tüm illerimize yaygınlaştırılmasını planlanmaktayız.

2013 yılında Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) yürürlüğe girmiştir.

İstanbul’u muhtemel bir depreme hazırlayabilmek amacıyla oluşturulan İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi kapsamında yürütülen faaliyetler için sağlanan 1 milyar 213 milyon Avro dış finansmanın ağırlıklı olarak öncelikli kamu binalarının sismik risk açıdan güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden  yapılması  için kullanılmasını sağladık.

Geçmişte görülmemiş etkinlikte bir afet yönetimi sergileyerek  Elazığ, Van ve Kütahya depremlerine, Soma maden kazasına ve ülkemizde yaşanan birçok sel, heyelan gibi afetlere hızlı müdahale ettik.

Van depremi sonrasında  35 konteyner kentte 175 bin kişiyi geçici barınma  merkezlerinde ağırladık. AFAD koordinasyonunda 2010 yılından  2014 yılının Ağustos  ayına kadar yaklaşık 41 bin afet konutu yaptık.

Kriz yönetiminden risk yönetimine geçiş çerçevesinde “Türkiye Afet Risk Yönetim Sistemi”ni kurduk. Pilot uygulamasını bu yıl Kahramanmaraş’ta başlattık.

“Bütünleşik Afet Tehlike Haritalarının Oluşturulması” projesi  ile teknik kılavuzlar hazırladık ve çalışmalarda standardizasyonu sağladık.

Ulaşım, endüstriyel, maden, kimyasal,  biyolojik, radyolojik ve nükleer kazalar, iklim  değişikliği, kritik yapı çökmeleri gibi teknolojik afetler alanında kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon içerisinde, Türkiye’nin “teknolojik afetler yol haritası”nı hazırladık.

“Afete Hazır Türkiye” kampanyası çerçevesinde  bir milyondan fazla vatandaşımıza  eğitim verdik. Bu kampanya kapsamında “Afete Hazır Aile”, “Afete Hazır Okul”, “Afete Hazır İşyeri”, “Afete Hazır Gençler” ve “Afete Hazır Medya” projelerini yürütüyoruz.

Afet yönetiminde bilimselliğe ve yüksek teknolojilerin kullanımına önem veriyoruz. Bu bağlamda afet anında tüm kaynaklarımızı  etkin şekilde yönetebilmek için “Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi” projesi  ve afet anında iletişimin sürdürebilirliğini sağlamak için “Kesintisiz ve Güvenli Haberleşme Sistemi  (KGHS) Projesini” yürütüyoruz.

Afet Yönetim  ve Karar Destek Sistemi  Projesi (AYDES) ile; Bütünleşik  afet yönetiminin tüm aşamalarını  elektronik ortamda takip edip, yönetebileceğimiz coğrafi  bilgi  sistemi  tabanlı bir karar destek sistemi  oluşturma yolunda; olay komuta modülünün ilk aşamasını tamamladık ve kullanıma sunduk.

Irk, din, dil, ayrımı gözetmeden  insani yardım yapıyoruz. Suriye ve Irak başta olmak üzere insani dramı olan kardeşlerimize kapımızı, gönlümüz ve soframızı açıyoruz. Bu çalışmalarda kamu içinde daha iyi koordinasyon sağlıyor STK’larla işbirliği yapıyoruz.

Suruç Çadır Kentimiz, 35 bin kişilik kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük çadır kenti olarak hizmet vermektedir.

Uluslararası yardımlarda model ülke olarak, şiddetli saldırılar  altındaki  Gazze halkının yanında olduk. Üç günde 190 bin Kobanili’ye el uzattık. Irak’ta kamp kuran tek ülke olduk.

Suriyeli çocuklar bizimle  savaşın değil bilginin dilini öğrendi.  Libya’dan en büyük tahliye  operasyonunu gerçekleştirdik.

Somali’de yaşanan sıkıntılar sonucunda AFAD koordinasyonuyla Somali’ye 19 uçak ve 10 gemi ile toplam  40 bin tondan fazla insani yardım malzemesi  gönderdik.

Sele maruz kalan Pakistanlı kardeşlerimizi unutmadık. Milletimizin kültüründen gelen insancıllığını tüm dünyaya  yansıtmak üzere yürüttüğümüz uluslararası yardım faaliyetlerimiz sayesinde Türkiye olarak 2013 yılında, Küresel İnsani Yardım raporuna göre, GSYH’sının yüzde 0,21’ini insani yardım için ayırdık ve milli gelirimize oranla en çok insani yardım yapan ülke olduk.

2012 ve 2013 yılında en fazla uluslararası yardımda bulunan ülkeler listesinde  Türkiye, ülkeler bazında ABD ve İngiltere’nin peşinden  üçüncü sıradadır. Türkiye 2013 yılında, GSYH’sına göre ABD’den 7 kat daha fazla insani yardım gerçekleştirdi.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Eşgüdüm  Ofisi Donör Destekleme Grubuna üye olduk. Böylece BM aracılığıyla  diğer ülkelere yapılacak yardımlarda söz sahibi olduk.

b. Neler Yapacağız

AK Parti olarak afet yönetimi konusundaki hedefimiz AFAD koordinasyonunda başlattığımız afet yönetiminde dönüşümü tamamlayarak afetlere dirençli bir ülke ve toplum oluşturmaktır.

Afet ve acil durumlara ilişkin  hizmetlerin ve kurumlar arası işbirliğinin yerelde tek merkezden etkin bir şekilde yürütülmesi ihtiyacına yönelik  olarak her ilde standart  tip ve kalitede afet ve acil durum yönetim merkezleri kuracağız.

Ülkemizin her yerine en geç 1,5 saat içerisinde ulaşabilmek için havadan arama-kurtarma kapasitesini geliştiriyoruz.

Afet anında kesintisiz iletişimi sağlamak amacıyla kesintisiz ve güvenli haberleşme sistemini kuruyoruz.  Bu kapsamda 4 ilde pilot çalışmamızı yılsonuna kadar tamamlayıp, 2017 yılı sonuna kadar da tüm illerimize yaygınlaştırıyor olacağız.

Vatandaşlarımıza afet öncesi ve sonrasına yönelik eğitimler vererek afetlere karşı farkındalığı artıracağız. Halkımızın yüksek bilinç  düzeyi, lojistik merkezler, geçici iskân altyapısı, güçlü arama-kurtarma ve müdahale kapasitesi yanında afete dayanıklı yapı stoku ile kriz yönetiminden
risk azaltmayı önceleyen bir yapıya geçiyoruz. Amacımız en kötü senaryolarda dahi afetlere dirençli bir toplum yapısı oluşturmaktır.

Doğal afet sigorta  sisteminin yaygınlaştırılması çalışmalarına devam edeceğiz.

Altyapı tesislerinin afetlere daha dayanıklı olarak inşa edilmesini sağlayacak ve inşaatların  denetiminin bağımsız, ehil ve yetkili kişi ve kurumlar aracılığıyla  güçlendirilmesini temin edeceğiz. Bu çerçevede, yapı denetimi mevzuatını  yeniden düzenleyeceğiz.

Afet yönetimi konusunda risk yönetimi ve toplumun direncinin artırılmasına yönelik  faaliyetlere yer verecek bütüncül bir çerçeve yasa çıkaracağız. Başta mekânsal planlama mevzuatı olmak üzere, arazi kullanım kararları içeren çeşitli mevzuatların 7269 sayılı yasa ile uyumlu hale getirilmesini sağlayacağız.

Afet ve acil durum hizmetlerinden sorumlu kurum ve kuruluşların sorumluluklarının ve görev dağılımının yeniden tanımlanmasını sağlayacağız.

Ülkemizde  15 bölgede  “Afet Lojistik Merkezleri” kurulup faaliyete  alınmıştır. Bu sayede 600 bin kişiyi barındırabilecek çadır stokumuz  ile afetlerde ihtiyaç  duyulacak malzemeleri hızlı bir şekilde afet bölgelerine ulaştıracağız.

2016 yılında BM’nin ilk defa yapacağı, Dünya İnsani Yardım Zirvesine  ev sahipliği yapacağız.

Amacımız dönüşüm sürecini tamamlayarak sürdürülebilir kalkınma modeli içerisinde afetlere dirençli ve STK’larla işbirliği ile birlikte en kötü senaryolara daha hazırlıklı olmaktır. Bu kapsamda;

• Türkiye Afet Yönetim  Strateji  Belgesini  tamamlayacağız.

• Bölgesel Afet Eğitim Merkezlerinin ve Gezici Afet Eğitim Merkezlerinin sayısını artıracağız.

• Bütünleşik  Afet Tehlike Haritasının  hazırlanmasını hedefliyoruz.

• Her türlü  bilimsel çalışmayı kapsayan Türkiye Afet Bilgi
Bankasını kuracağız.

• Ülkemizin her yerine en geç 1,5 saatte ulaşabilmek adına Ankara, Bursa, Erzurum ve Samsun’da 4 helikopter ile havadan arama kurtarma kapasitesini geliştiriyoruz.
 

6. VİZYONER VE ÖNCÜ ÜLKE

AK Parti olarak kurulduğumuz günden  itibaren  adaleti sadece ekonomik ve sosyal hayatta değil, siyasette ve dış politikada da tesis etmeyi  görev edindik. Kutsal bildiğimiz bu görev bilincini, iç ve dış şartlar ne olursa olsun hiç bırakmadık. Dış politikamızı hakkaniyet  eksenine oturttuk.

AK Parti olarak, modern Türkiye tarihinde, geçmiş hükümetlerle mukayese götürmeyecek şekilde, dış politikamıza başarı mührü vurduk.  Türkiye’yi, hükümetlerimiz döneminde, bağımsız, pro-aktif  siyaset ve perspektif üreten bir dış politikaya kavuşturduk. Bölgemizde krizlerin yoğunlaştığı bir dönemde krizlerle dirayetli bir şekilde muhatap olmaktan  imtina etmedik. Siyasi istikrara  dayalı güçlü sivil yönetimimiz, diğer alanlarda olduğu  gibi, dış politikada da büyük bir avantaj oluşturdu.

İktidarlarımız döneminde, ülke menfaatleri ile dünyanın ortak değerlerini yansıtan evrensel ilkeler arasında hiç bir çelişki görmeyen, vizyoner  ve gerçekçi bir dış politika geleneğini kurumsallaştırdık. Bu dönemde  Türkiye’nin, kendi ekonomik gücü, tarihi  mirası ve evrensel değerlerinden ilham  alarak, dünyanın  daha iyi yaşanabilir bir siyasi düzene kavuşması için üstüne düşen sorumlulukları fazlasıyla yerine getirmesi için çaba sarfettik.  Özellikle komşu bölgelerdeki demokrasi, insan haklarına saygılı siyasi istikrar  ve ekonomik kalkınma gibi hedefleri gerçekleştirmeye önem verirken,  dünyanın başka yerlerindeki toplumların hayatını etkileyen sorunların çözümüne de katkı vermeye  devam ettik. Sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların katılım ve faaliyetlerini teşvik ettik, dış politikamızın vizyonunu devletler arası ilişkilerin ötesine de taşıyarak, toplumlar ve vatandaşlar arasındaki ilişkilere de genişlettik.

Hükümetlerimiz döneminde dünya ölçeğindeki bazı kronik problemlerin çözülmesi  için uluslararası sistemin mekanizmalarının geliştirilmesi ve iyileştirilmesinin öncülüğünü yaptık, Birleşmiş Milletler sisteminin faal bir üyesi olarak, bu sistemdeki  sorunlara  işaret edip, çözüm önerileri geliştirdik. Dünyanın  diğer ülkeleriyle diyalog ve işbirliği halinde;  daha müreffeh, istikrarlı ve barış içinde bulunan bir dünyanın  inşa edilmesi  gerektiğine inanıp, bu amaç içinde sorumluluk ve liderlik üstlenmeyi kendimize ahlaki bir görev bildik.

Türkiye bugün  başkalarını takip eden değil, inisiyatif ve sorumluluk alan bir ülkedir.  Bölgemizdeki gelişmelere cevap üretmenin ötesine geçerek, küresel meselelerde  pozisyonlarını belirlemiş olan Türkiye, insanların hak ve hukuk taleplerini merkeze koyan, ahlaki ve vicdanî yaklaşımı samimiyetle içselleştiren, çok boyutlu dış politikasıyla, son derece çalkantılı bir dönemde  unutulmuş veya dışlanmış  mazlum  halklar için bir ümit  ışığı olmuştur.

Daha önce başka ülkelerin izinden giden, kendi çıkarlarını bile koruyamayan bir ülke iken, bugün bölgemizde ve dünyada liderlik yapan bir ülkeyiz. Dış politikayı sadece diplomasi olarak değil, strateji  olarak gören bir anlayışı harekete geçirdik.

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti güçlünün değil, haklının yanında oldu; tüm dünya mazlumları ve mağdurları için adalet, özgürlük  ve demokrasi ideallerini savundu.

AK Parti olarak Türkiye’yi öncü bir ülke haline getirmeyi hedefledik. Gücümüzü  şefkat, merhamet ve adalet ekseninde büyütme ilkesinden hareket ettik. Dünyadan kopuk değil, her alanda dünyayla bütünleşen bir ülke olmayı  şiar edindik.

Dış politikamız vizyona dayalı ve çok boyutlu olmuştur, çok boyutlu olmaya  devam edecektir. Türkiye’nin Avrupa Birliği hedefini stratejik bir hedef olarak görüyoruz. Ancak Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi, diğer ilişkilerimizin bir alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak tanımlıyoruz.

Yeni dönemde  de Al Bayrağı, dünyanın  her köşesinde dalgalandırabilmek için, Türkiye’nin çevresindeki  bütün havzalarda etkin ve sonuç alıcı, vicdani  bir dış politika takip etmek için gece gündüz çalışacağız. Ümitlerini bize bağlamış hiçbir  kardeş halkı yalnız bırakmayacağız.

Küresel çapta, bölgesel  etkinlikte uyguladığımız politikalarımız; oluşturduğumuz bölgesel  ve ulusal işbirlikleriyle önümüzdeki dönemde  de ülkemizin  itibarını  artırmayı ve küresel kalkınmaya  daha fazla katkı vermeyi sürdüreceğiz.

Dış politikada elde ettiğimiz kazanımlar, öncelikli olarak ticareti  ve uluslararası doğrudan yatırımları artırarak ekonomik refahımızı ileriye  taşımakta ve karşılıklı etkileşime dayalı olarak sosyal gelişimimizi beslemektedir. Elde ettiğimiz diplomatik başarılar, artan uluslararası ilişkiler, ülkemiz için ticaret ve finans başta olmak üzere her alanda yeni işbirliği imkânları yaratmakta bu da ülkemizin  kalkınmasına  önemli katkı sağlamaktadır.

6.1. Etkin, Hakkaniyetli, İtibarlı Dış Politika

Adil bir dünya tasavvurumuz dış politikamızı hem güçlendirmiş, hem de zenginleştirmiştir. Bugün Türkiye’nin dünyanın  her tarafındaki  mazlumların, mağdurların, mültecilerin ve muhtaçların yardımına koşmasının  temelinde tarihi  misyonumuz olan adalet ve yardımlaşma ilkeleri yatmaktadır.

Bu açıdan ülkemizin  ısrarla takip ettiği “değer odaklı dış politika”, dünyada giderek yükselen uluslararası sistemin demokratikleştirilmesi; adalet ilkesinin hem siyasete, hem de ekonomiye hakim kılınması taleplerine önemli bir güç katmaktadır.

a. Neler Yaptık

Ülkemizin bütün potansiyelini dünyayla ilişkilerimize yansıtmayı genel bir politika olarak benimsedik. Tarımdan enerjiye,  ulaştırmadan kültürel ilişkilere, sağlıktan teknik yardıma  kadar, bütün kurumlarımızın faaliyetlerine uluslararası bir nitelik  kazandırdık. İlgili  bütün bakanlıklarımızın yanında TİKA, THY, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Vakfı, AFAD, Kızılay, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü başta olmak üzere kamu ve sivil toplum kuruluşlarımız tam bir ahenk içinde dünyanın  her bölgesinde son derece aktif bir faaliyet  göstermektedir.

Adaletsizliğe, her türlü  ön yargıya, İslâm düşmanlığına karşı dimdik ayakta durduk,  duruyoruz. Elimizi dünyanın  dört
bir köşesindeki  mağdura, mazluma,  muhtaca uzatıyoruz. Bunun bir sonucu olarak Türkiye’nin adı bugün dünyanın  pek çok coğrafyasında çok daha saygın bir konumdadır.

Türkiye demokrasisini, ekonomisini sağlam temellere oturttukça, dış politikada da büyük hamlelere imza attı. 12 yıllık iktidarımızın en büyük başarılarından birisi  dış politikayı milletimize mal etmemizdir. Etkin, kararlı ve stratejik yönetim anlayışımız ile artık bütün resmi kurumlarımız dış politikaya katkı vermektedir.

Ekonomideki başarılarımız  ile dış politika başarılarımız arasında yakın bir ilişki kurduk. Dışa dönük, kendine güvenen, üreten iş dünyamız  hem ülkemizin  gücüne katkı yapmakta, hem de dış politikamızın onlara açtığı alanlarda  dünya ile
ilişkilerini güçlendirmektedir. İhracatın artması, yerli ve yabancı yatırımların yüksek ivme kazanması bunun sonucudur.

İktidarlarımız döneminde dış politika alanındaki kazanımlarımız gözle görülür bir biçimde artmıştır. 2003 yılında 166 olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yurtdışındaki misyon sayısını, 2014 yılı itibarıyla 259’a ulaştırdık.  Küresel ekonomik kriz şartlarında  birçok ülke dış misyonlarında küçülmeye giderken, biz tam aksine hızla büyümeye devam ettik.

Dünyanın  Türkiye’ye olan ilgisi  belirgin şekilde artmıştır. İstanbul  bugün, New York’tan  sonra dünyada en fazla başkonsolosluğun bulunduğu ikinci şehir haline gelmiştir.

Türkiye, yeniden  şekillenen  küresel düzenin belirlenmesinde söz sahibi olan aktörlerden biri olabilmek için tüm uluslararası oluşumlarda aktif bir rol oynamaktadır.

Türkiye, bu bağlamda kurucu üyesi olduğu  Birleşmiş Milletler’de son yıllarda  daha pro-aktif  bir yaklaşım benimsemekte ve BM gündeminde bulunan tüm konulardaki çalışmalara   aktif katkılar sağlamaya,  yapıcı ve uzlaştırıcı bir rol oynamaya  gayret etmektedir.

Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasında ve korunmasında en önemli çok taraflı forum  olma özelliğini koruyan  BM Güvenlik Konseyi’ne 2009-2010 döneminde geçici üyeliği ülkemize uluslararası alanda ve BM içinde ilave imkânlar kazandırmıştır.

Türkiye, ayrıca, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’yla (UNDP) işbirliğini 2011 yılında imzaladığı Ortaklık Çerçeve Anlaşması aracılığıyla  “Stratejik Ortaklık” seviyesine çıkarmıştır.

BM bünyesinde ve dışında küresel düzeyde birçok proje ve girişimle de küresel istikrar  ve barışa önemli katkılarda bulunmaktayız.

Türkiye ve İspanya’nın öncülüğünde 2005 yılında başlatılan  Medeniyetler İttifakı (Mİ), Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından da benimsenmiş ve halihazırda  Dostlar Grubu’nda 142 ülke ve uluslararası kuruluş  barındıran etkili bir BM girişimi halini  almıştır.

Finlandiya’yla birlikte 2010 yılından  bu yana yürüttüğümüz “Barış  için Arabuluculuk” girişimi; 2011 yılında ABD ile birlikte kurduğumuz ve eş başkanlığını yürüttüğümüz “Terörle Mücadele  Küresel Forumu”; Forum altındaki  Afrika Boynuzu/Yemen Çalışma Grubu (AB ile birlikte) eş-başkanlığı Türkiye’nin bu nitelikteki çabalarına örnek teşkil etmektedir.

BM sistemi  içinde barış kültürünü küresel düzeyde yaymak için faaliyet  gösteren UNESCO’da öncü rol üstlendik; ülkemizi, örgütün eğitimden kültüre,  bilimden iletişime kadar tüm sektörlerinde temsil  edilir  hale getirdik.

Ülkemizin UNESCO’nun Dünya Miras Komitesine otuz yıl aradan sonra UNESCO seçimler  tarihinin rekor sayıda oyunu elde ederek Haziran 2014’te seçilmesini sağladık.

Küresel ölçekte bir kültür  merkezleri ağı oluşturarak, Türkiye’nin kültürel sahadaki etkinliğinin artırılması hedefiyle 30 ülkede 38 adet Yunus Emre Türk Kültür  Merkezi kurduk.

Artan gücümüzün ve etkinliğimizin bir sonucu olarak Türkiye, geride bıraktığımız  dönemde, üyesi bulunduğu birçok uluslararası ve bölgesel  örgütte dönem başkanlıkları  üstlenmiş ve bu kuruluşların önemli zirvelerine ev sahipliği yapmıştır.

Dış politikamızın öncelikli alanları arasında yer alan insan hakları konusunda başta BM, Avrupa  Konseyi ve AGİT olmak üzere değişik uluslararası işbirliği platformlarında aktif roller üstlenerek,  bu öncelikli ahlaki meselede uluslararası alandaki katkımızı ve etkinliğimizi artırmaya büyük önem verdik.

Gerçekleştirdiğimiz demokratik reformlar ile temel insan hak ve özgürlüklerine yönelik  düzenlemelerde, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa  Konseyi’nin Avrupa  İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve AİHM içtihadını yakından takip ettik.

b. Neler Yapacağız

Türkiye’nin insanı, adaleti ve demokrasiyi temel alan dış politikası,  bölgesinde ve dünyada hem takdirle  karşılanmakta, hem de toplumlar nezdinde büyük kabul görmektedir.

Uzun dönemli bir perspektifle sağlam değerlere  dayalı olarak geliştirdiğimiz dış politikamızı önümüzdeki dönemde de dünya ve ülke şartları da dikkate alınarak geliştirmeye devam edeceğiz. Tarih önünde  doğru  yerde bulunuyoruz. Bu duruşumuzu daha geniş, etkili ve fazla çaba ile önümüzdeki dönemde  de sürdüreceğiz.

Kıbrıs Türk Halkının uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini  alabilmesi, temel önceliklerimizden biridir. KKTC’nin ekonomik altyapısının güçlendirilmesi ve refahının arttırılması için bugüne  kadar kararlılıkla attığımız adımlara devam edeceğiz.

Kıbrıs’ta, her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve Ada’nın ortak sahibi olmalarını temel alan müzakere edilmiş adil ve kalıcı bir çözüm için garantör ülke olarak yapıcı katkımızı sürdüreceğiz ve Birleşmiş Milletlerin bu yöndeki çabalarını destekleyeceğiz.

2011 yılından  bu yana sancılı bir dönüşüm sürecinden geçmekte olan Kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında, geçmiş iktidarımız döneminde olduğu  gibi, birleştirici ve yapıcı bir rol oynamaya  devam edeceğiz.

Türkiye, Orta Doğu’daki kardeş halkların  insan onuru  ve bu onurun gereği hak ve özgürlükleri için verdikleri mücadeleye ilkeli bir tutum içinde destek vermiştir. Partimiz, geçmişte olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerinden biri olan halkın iradesine  dayanan demokrasinin herkesin hakkı olduğunu savunmaya devam edecektir.

Güvenlik,  refah ve barışın ayrılmaz bir bütünlük teşkil ettiği anlayışıyla,  Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da  istikrarın tesisine katkıda bulunurken, bölge ülkeleriyle karşılıklı faydaya dayalı çok boyutlu politikalar izlemek önceliklerimiz arasında yer alacaktır.

Ortadoğu’da etnik ve mezhebi ayrılıklara  dayalı çatışmaların  ve dışlayıcı yaklaşımların karşısında olarak, sosyal bütünleşmeyi ve siyasal istikrarı  destekleyeceğiz.

Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, ülkede güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi, iç barışının sağlanması, komşularıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlik  ve refah yaratan bir devlet haline dönüştürülmesi Irak’a yönelik  dış politikamızın temel ilkeleridir.

Partimiz, bu ilkeler çerçevesinde,  Irak’ın karşı karşıya bulunduğu ciddi tehdit  ve sınamalar  ışığında, kapsayıcı bir siyasi iktidar  tesis edilmesine destek vermeye  ve bu süreçte üzerine düşen katkıyı yapmaya  devam edecektir.

Ortadoğu’da kalıcı istikrarın sağlanmasının en önemli koşullarından birisi  Filistin sorununun adil, kapsamlı ve yaşayabilir bir çözüme ulaştırılmasıdır. Bölgede sürdürülebilir bir barış sağlanması  doğrultusundaki aktif çabalarımız, Türkiye’nin Filistin  ulusal birlik  hükümetine yönelik  güçlü desteği önümüzdeki dönemde  de devam edecektir.

İsrail’in Mavi Marmara saldırısıyla  ilgili  olarak Mart 2013‘te özür dilemesinin ardından başlayan normalleşme sürecinde  ilerleme kaydedilmesi, İsrail‘in Filistin‘e yönelik saldırıları  ve başta Gazze olmak üzere uyguladığı acımasız ambargo sona ermedikçe mümkün olamayacaktır.

Suriye’de dört yıldır devam eden ihtilaf, her geçen gün daha da derinleşen  insani yıkıma ilave olarak, bölgesel  güvenlik ve istikrar  açısından oluşturduğu tehditler bakımından da gündemimizde öncelikli bir konumda  bulunmaktadır.

AK Parti iktidarları, insani ve vicdani  sorumluluk gereği, rejimin zulmünden kaçarak ülkemize sığınan Suriyelilerin yaralarının  sarılması için gerekli yardımı  sağlamaya,  zor günlerinde Suriyeli kardeşlerimizin yanında yer almaya devam edecektir.

Köklü tarihi,  insani ve kültürel bağlarımızın  bulunduğu Balkanlar’da barış ve istikrar  ortamının tesis edilmesi, Partimizin öncelikleri arasında yer almaktadır. Bu çerçevede temel hedefimiz, bölgede  barış ve istikrar  ortamını  tehdit etme potansiyeli barındıran etnik, dini ve siyasi gerginliklerin önlenmesine katkıda bulunmaktır.

Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan ve Türkiye-Hırvatistan- Sırbistan üçlü mekanizmalarını da kullanarak,  Balkan ülkeleriyle ilişkilerimizi güçlendirmeye, barış ve istikrarın kalıcı hale getirilmesi suretiyle, toplumsal huzur ortamının tesisine katkı sağlamaya  devam edeceğiz.

Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme perspektifine güçlü desteğimizi de sürdüreceğiz.

Ekonomik  ilişkilerimizin yanı sıra tam üyelik müzakereleri yürütmekte olduğumuz Avrupa Birliği kurumları ve üye ülkeleriyle iyi ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Bir yandan ikili ilişkilerimizi geliştirirken diğer yandan Balkanlar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu  başta olmak üzere yakın coğrafyalarımızda istikrar  ve refah için işbirliğimizi artıracağız. Avrupa  Birliği üyeliğimizin ekonomik dinamizm başta olmak üzere, birçok alanda Birliğe önemli katkılarda bulunacağı gerçeğiyle, devletler arası ilişkilerin ötesinde  toplumdan topluma ve iş dünyaları  arasında ilişkileri geliştirerek yeni bir süreç başlatacağız. Vizelerin kaldırılması,  gümrük  birliğimizin güncellenmesi, mali işbirliğimizin derinleştirilmesi gibi yeni inisiyatiflerle Türkiye-AB  ilişkilerinde pozitif  gündemi güçlendirmeyi hedefliyoruz.

Önümüzdeki dönemde  ülkemizin  geniş bir coğrafyada yakın işbirliği yaptığı, bölgesel  ve uluslararası sorunlara  karşı dayanışma  içinde bulunduğumuz ABD ile ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve güven temelinde geliştirmeye devam edeceğiz.

Bir diğer önemli ortağımız  ve bölgesel  işbirliği bakımından önem taşıyan bir aktör olan Rusya ile ilişkilerimizin dinamiği, merkezinde  bulunduğumuz geniş coğrafyayı yakından ilgilendirmektedir. Önümüzdeki dönemde, enerji ve ticaret başta olmak üzere, Rusya‘yla ilişkilerimizde yakalanan ivmeyi muhafaza etmeye ve daha da güçlendirmeye gayret göstereceğiz.

Komşumuz ve stratejik ortağımız  Ukrayna’da bölgesel istikrarsızlık  kaynağı olarak görebileceğimiz ve uluslararası barış ve güvenliği etkileyebilecek bir potansiyele de sahip bulunan krize, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde diplomatik yöntemlerle çözüm bulunması yönünde yürütülen çabaları desteklemeye devam edeceğiz.

Kırım’ın asli halkı olan soydaş Kırım Tatar Türkleri’nin güvenlik  ve refahının temini, hak ve çıkarlarının  genişletilerek güvenceye  kavuşturulması bakımından Ukrayna ile Rusya arasındaki diyalog çabalarını desteklemeyi ve gerekli girişimlerde bulunmayı sürdüreceğiz.

Ülkemiz Güney Kafkasya’daki  anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü doğrultusunda, Azerbaycan toprakları  ile Yukarı Karabağ’daki işgalin  sona erdirilmesi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerginliklerin sonlanması için çaba göstermeye devam edecektir.

Önümüzdeki dönemde, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik  adımlarımız da sürecektir. Ermenistan’ın karşılıklı yarar ve işbirliğinin önünü açacak kapsayıcı, âdil hafıza arayışı içine giren bir anlayışa yönelmesini ve açılımlarımıza ileri görüşle  mukabelede  bulunmasını bekliyoruz. Barış, istikrar  ve refah ortamının Kafkaslar’a teşmilinin ancak böylelikle mümkün olabileceğini düşünüyoruz.

Kafkasya’da oluşturduğumuz Türkiye-Azerbaycan- Gürcistan, Türkiye-Azerbaycan-İran ve Türkiye-Türkmenistan- Azerbaycan üçlü mekanizmaları da meyvelerini vermeye başlamıştır. Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi ve geçtiğimiz dönemde  kurulan  Türk Konseyi’nin daha da güçlendirilmesi temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

Afrika bizim çok önem verdiğimiz önceliklerden birisidir. Önümüzdeki dönemde  de Türkiye için dünyanın  her yerinde mevcut  ilave işbirliği imkânlarını tespit etmeyi  hedefleyen bu yaklaşımımızı  sürdüreceğiz. Geride bıraktığımız  beş yıllık dönemde  sayılarını 12’den 39’a yükselttiğimiz Afrika kıtasındaki büyükelçiliklerimizin sayısını daha da arttıracağız.

Türk firmalarının ve işadamlarının Afrika pazarında etkin hale gelebilmeleri ve pazar payını arttırmaları için sarf ettiğimiz gayretler neticesinde 20 milyar dolar seviyesini aşan toplam ticaret hacmimizi daha da yukarılara  taşımak için gayret göstereceğiz.

Başta Somali olmak üzere, kalkınma yardımları ve insani yardımlar aracılığıyla  bu bölgeye  uzattığımız yardım elini de muhafaza edeceğiz.

Asya-Pasifik bölgesiyle ilişkileri derinleştirmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz. Geride bıraktığımız  dönemde bölgenin önemli ülkeleri  Çin, Japonya,  Kore Cumhuriyeti, Endonezya ve Malezya ile stratejik seviyeye yükselttiğimiz ilişkilerimizi daha da ileri bir noktaya taşımayı hedefliyoruz.

Tarihi dostluk  ve kardeşlik ilişkilerimiz bulunan Afganistan ve Pakistan’ın istikrarı  için katkıda bulunmayı sürdürecek,  Güneydoğu Asya’nın önemli siyasi ve ekonomik güçleri  arasında sayılan Hindistan’la ilişkilerimizi güçlendirmeye çalışacağız.

Yeni coğrafyalara erişim  sağlama politikamız çerçevesinde,  ticari ve diplomatik bağlarımızı  güçlendirdiğimiz bir diğer bölge olan Latin Amerika ve Karayipler ile ticaret hacmimiz son on yılda 9 kat artarak, 8 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu yaklaşımımızı  muhafaza edecek, ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve işbirliği temelinde geliştirmeyi sürdüreceğiz.

Adalet ve Kalınma Partisinin  izlediği aktif dış politika sonucunda, Türkiye bugün, yerelden  ulusala, ulusaldan bölgesele, bölgeselden küresele her kademede etkin planlama yapabilen, ön alan, uzun dönemli ve kapsayıcı perspektifler ortaya koyabilen, artan imkân ve kabiliyetlerini öne sürebilen bir aktördür. Önümüzdeki dönemde  bu konumumuzu daha da güçlendireceğiz.

Dış ekonomik ilişkiler alanındaki kurumsal  yapıyı güçlendirecek, bu alanda faaliyet  gösteren kurumların yetki ve sorumlulukları yeniden tanımlayacağız.

Sivil toplum ile işbirliği içerisinde yurtdışındaki eğitim ve kültür  faaliyetlerimizi çok daha sistemli  bir şekilde güçlendireceğiz.

6.2. Küresel Kalkınma Gündemine Katkı

Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, refah artışını sadece kendi milletimiz için değil, tüm insanlık için istiyoruz. Irk, din, dil, köken ayırt etmeksizin,  yakın çevremizden başlayarak, tüm dünyada açlıkla, yoksullukla, çatışmalarla, afetlerle  ve diğer küresel sorunlarla mücadeleyi destekliyoruz.

Bu anlayışla, başta en az gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde yaşayanlar  olmak üzere küresel düzeyde refahtan  pay alma çabasında olan tüm insanlara  yardımcı  olmayı,  onlarla kalkınma tecrübemizi paylaşmayı dış politikamızın temel öncelikleri arasında görüyoruz.

a. Neler Yaptık

AK Parti olarak, güçlü ve saygın bir Türkiye hedefimizin en önemli inşa alanlarından biri olarak dış politikayı görüyoruz.

Ekonomide istikrarlı ve büyüyen bir Türkiye inşa ederken, demokratikleşme, insan hakları ve itibarlı dış politikayı tesis etme yolunda da tarihi  adımlar  atıyoruz. Dış politikamızın temel parçası olan küresel kalkınma gündemine önemli katkılar verdik, vermeye  de devam ediyoruz.

TİKA’nın 2002’de 12 olan Program  Koordinasyon Ofisi (PKO) sayısını, 2014 yılı sonu itibarıyla 37 ülkede, 49’a yükselttik. TİKA’nın faaliyet  gösterdiği ülke sayısını da 2002 yılındaki  20 seviyesinden 2014 yılı itibarıyla 120’ye ulaştırdık.

Resmi kalkınma yardımlarımızda önemli ölçüde artış sağladık. 2002 yılında 85 milyon dolar olan Resmi Kalkınma Yardımlarımızı (RKY), 2013 yılı sonu itibarıyla 3,3 milyar dolara ulaştırdık.

Kamu sektörü tarafından yapılan yardım faaliyetlerine ilave olarak, özel sektörün dış yatırımları ile sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri de dâhil edildiğinde, Toplam  Kalkınma Yardımlarını (TKY)  2013 yılında 4,4 milyar dolara ulaştırdık.

Savaş ve baskılardan  kaçarak ülkemize sığınan Suriyelilere uluslararası hukuk çerçevesinde  “geçici koruma” sağlamaktayız. Nisan 2011 tarihinden itibaren  Suriyeliler için “açık kapı”  politikası uygulamaktayız. Ülkemizdeki Suriyeliler tüm temel yardım ve sağlık hizmetlerinden yararlandırılmaktadır. Esasen tüm uluslararası camianın sorumluluk üstlenmesi gereken mülteciler konusunda ülkemiz, ekonomisi gelişmiş ülkelerden  ve uluslararası kurumlardan beklenen desteği görememiştir.

Ayrıca, DEAŞ’ın saldırıları  sonucunda Irak’tan ülkemize sığınan 40 bini Yezidi olmak üzere, 200 bin Iraklı’ya da temel yardımlar ve sağlık hizmetleri verdik.

İzlediğimiz  insani diplomasinin en güzel örneklerinden biri de Somali’dir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı dönemindeki ziyareti, Somali’nin ayağa kaldırılması için bir milat teşkil etmiş, tüm uluslararası toplumun dikkatini bölgeye çekmiştir.

b. Neler Yapacağız

Önümüzdeki dönemde  kalkınma işbirliği politikamızı stratejik bir çerçeveye kavuşturacağız.  Kalkınma işbirliğine yönelik  mali, beşeri ve kurumsal  kapasite ile hukuki altyapımızı  güçlendirerek, bu imkânların toplumsal refahımızın yükseltilmesine yönelik  kullanılmasını sağlayacağız.

Türkiye’de uluslararası işbirliğine dönük farkındalığın artırılması ve Türkiye ile paydaş ülkeler arasında kültürel işbirliğinin güçlendirilmesi yönünde çalışmaya devam edeceğiz.

Kamu kurumları, özel sektör ve STK’larda uluslararası işbirliği alanında kurumsal  ve beşeri kapasitenin geliştirilmesi, ulusal ve uluslararası kamuoyunun farkındalığının artırılması ve Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliği kuruluşları için bölgesel  merkez haline gelmesi amacıyla “Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliğinin Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programı”mızı hayata geçireceğiz. Program  kapsamında;

• Kalkınma İşbirliği Temel Politika ve Strateji  Belgesi ve Dış Yardım Kanununu hazırlayacağız.

• Türkiye’nin kalkınma işbirliği kapsamlı gözden geçirme raporunu hazırlayacağız.

• Kalkınma işbirliği alanında faaliyet  gösteren sivil toplum kuruluşlarını akredite edecek, uluslararası merkez olabilmeleri amacıyla destekleyeceğiz.

• Türkiye’nin uzmanlık birikimine sahip olduğu  belirli alanlarda  “Bilgi ve Tecrübe Paylaşım Programları” başlatacağız.

• Eğitimde uluslararası hareketlilik ve işbirliğini desteği sağlayacağız.

• İlk ve ortaöğretimde küresel farkındalığı artırmaya dönük eğitimler vereceğiz.

• Küresel Toplumla İletişim Stratejisi hazırlayacağız.

• Üniversitelerde uluslararası kalkınma işbirliği araştırma merkezleri ve yüksek lisans programları oluşturacağız.

• Eğitim kurumlarında yabancı dil eğitiminin etkinliği konusunda bir program başlatacağız.

• Üniversitelerde uluslararası öğrenci  ofisleri kuracağız ve uluslararası öğrencilere yönelik  mevzuat iyileştirme çalışması yapacağız.

• EAGÜ’den gelen öğrenci  ve akademisyenlere kalkınmada ihtiyaç  duydukları öncelikli alanlarda  üniversitelerimizde burslu eğitim imkânlarını artıracağız.

• Kamu kurumlarının dış ilişkiler birimlerini, bütçe, insan kaynağı ve kurumsal  açıdan güçlendireceğiz.

• Kamu kurumlarında “Dış İlişkiler Uzmanlığı” kadrosu oluşturacağız.

• Uluslararası örgütlerdeki Türk uzman personel  sayısını artıracağız.

• Yurtdışı misyonlardaki ihtisas birimlerini gözden geçireceğiz ve söz konusu birimlere yapılan atamaların liyakat esasına dayalı olmasını  sağlayacağız.

• Türkiye’nin acil ve insani yardım kapasitesini gözden geçirip,  güçlendireceğiz.

6.3. Bölgesel ve Uluslararası İşbirlikleri

Uluslararası toplumun saygın bir üyesi olarak ülkemizin, bölgesinde ve küresel düzeyde işbirliklerini, gerek insani kalkınma gerekse ekonomik refahı artırma perspektifiyle güçlendirmesi Partimizin dış politikada en önemli önceliklerinden biridir.

AK Parti olarak, geçmişten devraldığımız coğrafi  ve kültürel mirasımızı dış politikamız açısından da güçlü bir zemin olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi yapılar başta olmak üzere ülkemizin  çok uluslu  platformalrda etkinliğini yükseltmeyi hedefliyoruz. BM, G-20 gibi önemli mekanizmalarda etkin bir biçimde rol alarak, ülkemizin  önceliklerini ve küresel meselelere ilişkin  perspektifini güçlü bir şekilde ortaya koyuyoruz.

a. Neler Yaptık

İktidara geldiğimiz 2002 yılından  bugüne  bölgesel işbirliği dinamiklerini harekete geçirmeyi hedefleyen ve çok taraflı diplomasi araçlarını etkin kullanmayı amaçlayan  yapıcı bir diplomasi yürütmekteyiz.

Bugüne kadar toplam  18 ülkeyle özgün bir işbirliği geliştirme modeli olan Yüksek Düzeyli Stratejik  İşbirliği Konseyi (YDSK) mekanizmasını hayata geçirdik.  Bu ülkelerle,  Devlet/ Hükümet  başkanları seviyesinde gerçekleştirdiğimiz 36 ortak kabine toplantısında 396 belge imzaladık.

Dış politikadaki başarılarımız  ve çok yönlü  ilişkilerimiz sonucunda dış ticaret pazarlarımızı çeşitlendirdik ve ihracatımız ile uluslararası yatırımlarımızda belirgin artışlar sağladık.

Ticari ilişkilerimizi kolaylaştırma perspektifiyle birçok ülkeyle vize uygulamalarını kaldırdık veya vize kolaylıkları sağladık.

Ulaştırma ve lojistik alanlarında firmalarımızın karşılaştığı sorunlara  çözümler  geliştirdik ve alternatif ulaştırma  koridorları oluşturulması için çalışmalar yaptık.

Yaptığımız çalışmaların  sonucu olarak Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya ile Güney Doğu Avrupa ve Karadeniz bölgelerindeki ülkelerle  ilişkilerimiz giderek gelişmektedir.

19 ülkenin  oluşturduğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika havzasında, ihracatımızı  sekiz kat arttırarak  5,2 milyar dolardan

41,5 milyar dolara çıkardık. Bu havzayla toplam  ticaret hacmimiz ise 8 milyar dolardan 66 milyar dolara yükselmiştir. Türk müteahhitlerinin sadece Orta Doğu’daki projelerinin toplam  değeri 68 milyar dolara ulaşmıştır.

15 ülkenin  oluşturduğu Güney Doğu Avrupa  ve Karadeniz havzasında ihracatımızı  4 milyar dolardan 18,5 milyar dolara çıkardık. Bu havzada toplam  ticaret hacmimizi 10 milyar dolardan 61 milyar dolara yükselttik.

9 ülkenin  oluşturduğu Orta Asya ve Kafkasya havzasında ihracatımız  bundan  on yıl öncesine kadar 735 milyon dolarla sınırlıydı.  Bu rakam bugün  8,5 milyar dolara yaklaşmıştır. Toplam  ticaret hacmi ise 1,3 milyar dolardan 12,6 milyar dolara çıkmıştır.

Diğer bölgelerle ticari ve siyasi ilişkilerimizi geliştirirken stratejik bir hedef olarak gördüğümüz Avrupa  Birliği üyelik perspektifimizi ihmal  etmedik.  AB ile yürütmekte olduğumuz katılım müzakerelerini, reform sürecimizi tetikleyen önemli unsur olarak değerlendirdik. Bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz yasal ve idari düzenlemeler, siyasi reformlar konusunda İktidarımızın  gösterdiği kararlı duruşun  en güzel örnekleridir.

Avrupa  Birliği’ne katılım müzakerelerine 2005 yılında başladık. Bu kapsamda 35 başlıktan 14’ü müzakerelere açılmıştır.  Birçok müzakere başlığı açılmaya ve geçici olarak kapatılmaya  hazır olduğu  halde Avrupa  Birliği’nin iç meseleleri ve bazı üye ülkelerin siyasi mülahazaları nedeniyle bu ilerleme engellenmiştir. İktidarımız,  halkımız için önemli gördüğü reformları kararlılıkla sürdürmeye devam etmiş ve AB’yle pozitif bir gündem  oluşturma çabasını sürdürmüştür. Bunun somut bir örneği olarak, 2013 yılında tarihi  bir adım atarak, vatandaşlarımızın 3-3,5 yıl içinde Schengen ülkelerine vizesiz seyahat edebilmesine imkân verecek Vize Muafiyeti Diyaloğunu resmen başlattık.

Ülkemizin merkezinde  bulunduğu coğrafyada bir barış, istikrar  ve refah kuşağı oluşturmaya yönelik  yaklaşımı çerçevesinde,  birçok bölgesel  inisiyatif geliştirdik;

• Savaş riskine karşı Ocak 2003’te hayata geçirdiğimiz ve bölgesel  istikrar  için ortak iradenin ortaya konulduğu Irak’a Komşu Ülkeler Süreci (2003-2008),

• Karşılıklı güven inşasına katkıda bulunmak için başlattığımız Türkiye-Afganistan-Pakistan Üçlü Zirve Süreci (2007’den beri),

• Bosna-Hersek’te  barış, istikrar  ve refahın pekiştirilmesi ve Balkanlar’daki istikrar  ortamına katkıda bulunmak için başlattığımız Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü İşbirliği Mekanizması  (2009’dan beri),

• Balkanlarda  iyi komşuluk ve bölgesel  işbirliğine katkı amacıyla başlattığımız Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan Üçlü İşbirliği Mekanizması  (2010’dan beri),

• Afganistan’da ve bölge genelinde barış ve istikrara katkı sağlamak üzere 14 bölge ülkesi, süreci dışarıdan destekleyen ülkeler, ulusal ve uluslararası örgütlerin katılımıyla oluşturulan İstanbul  Süreci (2011’den beri),

• Bölgesel konuların  ele alınmasında  işbirliğini geliştirmek üzere kurulan  Türkiye-İran-Azerbaycan Üçlü Mekanizması (2011’den beri),

• Güney Kafkasya’da kapsamlı bir işbirliği tesisini amaçlayan  Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan Üçlü Mekanizması  (2012’den beri),

• Enerji ve ulaşım alanlarında işbirliğinin de dâhil olduğu, ilişkilerin daha da geliştirilmesini teminen başlatılan Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Üçlü Mekanizması (2014’ten beri),

• Suriye halkının meşru istekleri  doğrultusunda çatışmayı çözmeye yönelik  çabaların teşvik edilmesini teminen
2012 yılında Türkiye’nin kuruluşuna öncülük ettiği Suriye
Halkının Dostları Grubu,

• Uluslararası gündemi meşgul  eden konularda kurumsal olmayan esnek bir formatta görüş alış verişinde bulunulmasını teminen İsveç ve Brezilya’yla birlikte başlatılan  Barış İnşasında Üçlü Dayanışma süreci (2013’ten beri),

• Türk dünyası içinde çok taraflı işbirliği çalışmaları çerçevesinde,  2008 yılında Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi  (TÜRKPA), 2009 yılında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyidir (Türk Konseyi).

Ülkemizin artan ağırlığının bir yansıması olarak, üyesi bulunduğumuz birçok uluslararası ve bölgesel  örgütte dönem başkanlıklarını  üstlendik ve bu kuruluşların önemli zirvelerine ev sahipliği yaptık.

Son yıllarda  İslam ülkeleriyle ilişkilerimiz önemli bir ivme kazanmıştır. İslam ülkelerinin ihracatımızdaki payı hızlı bir şekilde artarak, 2014 yılında yüzde 32’ye ulaşmıştır.

2002-2014 döneminde İslam Ülkeleri  Ekonomik  ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK)’ın etkinliğini önemli ölçüde arttırdık.  2004 yılında İSEDAK’ın 20. yıldönümü münasebetiyle bir ekonomi konferansı,  2009 yılında 25. yıldönümü münasebetiyle ise İSEDAK Ekonomi Zirvesini düzenledik. 2014 yılında İSEDAK 30. yıldönümünü bir dizi yan etkinlik düzenlemek suretiyle kutladık.

2012 yılında ilk defa münhasıran İSEDAK için bir vizyon belgesi olarak tasarlanan  İSEDAK Stratejisi,  4. Olağanüstü İslam Zirvesi’nde kabul edilmiştir. Stratejiyle kurulan  6 çalışma grubu  ile üye ülkeler arasında bilgi  ve tecrübenin paylaşılması, anlayış birliği oluşturulması ve politikaların yakınlaştırılması hedeflenmektedir.

İSEDAK Proje Finansmanı  mekanizması  ile 2014’te 8 üye ülke ve İİT kuruluşuna proje desteği sağlanmıştır. Bu projelerden doğrudan ve dolaylı  olarak 22 üye ülke faydalanmıştır.

İSEDAK‘ın İİT-içi ticareti  arttırmaya yönelik  olarak en önemli projelerinden biri olan İİT Üyesi Ülkeler Arasında Tercihli  Ticaret Sisteminin (TPS-OIC)’in hayata geçirilmesi için gerekli şartlar 2014 sonu itibarıyla tamamlanmıştır.

İslam Ülkeleri  Standartlar ve Metroloji Enstitüsü  (SMIIC) ülkemizin  ev sahipliğinde İstanbul’da 2010 yılında faaliyetlerine başlamıştır. Halen 57 İİT üyesinin  30’u SMIIC’e katılmıştır.

İİT Üyesi Ülkeler Menkul  Kıymetler Borsaları Forumu 2005’te kurulmuştur. Forumun sekretarya hizmetleri Borsa İstanbul  tarafından sağlanmakta olup somut bir çıktısı olan İİT/İSEDAK endeksinde  19 İİT üyesi ülkeden 50 firma  yer almaktadır.

Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş  Ülkeler (EAGÜ) 4. Konferansı,  ülkemizin  ev sahipliğinde 2011’de İstanbul’da düzenlenmiştir. 2020 yılına kadar EAGÜ’lerin kalkınmasına dönük olarak hayata geçirilecek  faaliyetleri içeren İstanbul Eylem Programı  kabul edilmiştir. EAGÜ’lere yönelik  olarak kapsamlı bir Ekonomik  ve Teknik İşbirliği Paketi açıklanmıştır.

Söz konusu Paketle, 2012 yılından  başlamak üzere yıllık 200 milyon doların EAGÜ’lere yönelik  ekonomik ve teknik işbirliği program ve projeleri için tahsis edilmesini öngörmekteyiz. EAGÜ’lere yönelik  gerçekleşen kalkınma yardımlarımız bu paketteki taahhütlerimizin ötesine geçmiş olup, 2012 ve 2013 yıllarında EAGÜ’lere yönelik  projelerin toplam  değeri sırasıyla 337 ve 286 milyon dolardır.

Son dönemde  etkisi artan ve küresel ekonomik yönetişimin yapı taşlarından biri haline gelen G-20’ye büyük önem atfetmekteyiz. Türkiye, G-20 başkanlığına  seçilmiş, öncelikle G-20 Üçlü Yapısı (Troyka) içerisinde yer almış ve 2014 yılı sonunda bir yıllık dönem için G-20 başkanlığını devralmıştır.

IMF’de kotamız artmış, ilk defa İcra Direktörlüğü görevi Türkiye’ye verilmiştir. Böylece ülkemiz, IMF programları uygulayan bir ülke olma konumundan, IMF’de karar alıcı bir ülke konumuna yükselmiştir. Benzer şekilde, Dünya Bankası nezdindeki  temsil  ve katılımının  iyileştirilmesi amacıyla, 2008 yılında başlatılan  reform çalışmaları  kapsamında yapılan sermaye artırımı  sonucunda, ülkemizin  oy gücü yüzde 0,53’ten yüzde 1,08’e yükselmiştir.

b. Neler Yapacağız

Dış politikamızın siyaset, ekonomi ve savunma veçheleriyle ana çıpasını oluşturan Avrupa  ve Transatlantik kurumlarıyla ilişkilerimizin derinleştirilmesi, önceki iktidarlarımızda olduğu  gibi bundan  sonrada başlıca önceliklerimizden biri olmaya  devam edecektir.

Ülkemizin stratejik bir hedef olarak belirlediği Avrupa Birliği üyeliği doğrultusundaki kararlılığını, bu süreçte esasen halkımızın yaşam standartlarının yükseltilmesine katkıda bulunacak reform sürecini daha da ileri götürmek
hususunda irademizi korumaktayız. AB katılım sürecinde  siyasi nedenlerden kaynaklanan  tıkanıklıkların aşılması ve katılım müzakerelerinin yeni fasıllar açılarak canlandırılması yönündeki çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Son dönemde, vize muafiyeti hususunda her iki tarafça kabul edilecek bir çözüm bulunmasına yönelik  olarak AB Komisyonuyla karşılıklı yapıcı bir anlayış içinde gerçekleşen yoğun temaslarımız sonucunda 2013 yılında başlatılan  Vize Muafiyeti Diyaloğu süreci tamamlanacaktır.

AB katılım müzakereleri ve müktesebata uyum çalışmalarının sürdürülmesi, katılım öncesi mali yardımların etkin kullandırılması ve Türkiye’nin yeni AB iletişim stratejisinin uygulanması öncelikli hedeflerimiz arasında yer alacaktır.

AB’nin  yanı sıra, geçmişte  uzak coğrafyalar olarak nitelendirilen bölgelerle kurduğumuz ilişkilerin sağlamlaştırılması ve derinleştirilmesini sürdüreceğiz. Ülkemiz küresel ölçekte barış, istikrar,  kültürel uyum  ve refaha katkı sağlama yönündeki çabalara aktif katkı ve katılım sağlayacaktır.

Güvenlik ve savunma  politikamızın merkezinde  olan NATO’nun, gerek askeri gerek siyasi etkinliğinin daha da güçlendirilmesine yönelik  çalışmaları bugüne  kadar olduğu gibi, bundan  sonra da destekleyeceğiz.

Önümüzdeki dönemde  bölge ülkeleriyle ülkemiz arasında imzalanmış mevcut  STA’lara “hizmet ticareti  ve yatırım” bölümleri eklenmesine ilişkin çalışma ve müzakerelerin başlatılmasını hedeflenmekteyiz. Hizmet ticareti  ve yatırımlara ilişkin  hükümler de içeren yeni STA’lar yapılmasına  dönük gerekli analizleri tamamlayacağız.

İSEDAK’ın Sekretarya hizmetlerinin daha etkin bir şekilde yürütülebilmesi için İSEDAK’a mahsus bir kanun çıkaracağız.

Önemli  bir İSEDAK projesi  olan İİT Üyesi Ülkeler Arasında Tercihli  Ticaret Sistemi  (TPS-OIC)’nin hayata geçirilmesine yönelik  olarak Ülkemizin oynadığı öncü rolü sürdüreceğiz.

Yakın çevremizde  refah ve istikrar  kuşağı oluşturmaya yönelik  yaklaşımımız  temelinde, başta komşularımız olmak üzere, tüm ülkelerle  sorunları geride bırakma ve ortak çözümler üretme  yönünde adımlar  atmaya devam edeceğiz.

Başta Afrika kıtası olmak üzere, dünya genelindeki diplomatik misyon sayımızı artıracağız.

BM nezdinde başlatılmasında önemli rol aldığımız “Medeniyetler İttifakı” ve “Barış  İçin Arabuluculuk” gibi girişimlere öncülük etmeyi  sürdüreceğiz.

Yeni vizyoner  dış politikamız kapsamında,  ülkemiz 2016 yılında İİT Zirvesine  ev sahipliği yapacaktır.

1 Aralık 2014 itibarıyla üstlendiğimiz G-20 Dönem Başkanlığımızı, ülkemizin  küresel gündemde yer alan konulara katkı sağlaması ve görünürlüğümüzü artırması bakımından bir fırsat olarak değerlendireceğiz. Bu çerçevede, 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya’da G-20 Liderler  Zirvesi’ni düzenleyeceğiz. Dönem Başkanlığımız sırasında yıl boyunca  10’u Bakan seviyesinde olmak üzere, 60 tane üst düzey uluslararası toplantıyı ülkemizin  farklı şehirlerinde gerçekleştireceğiz.

2011 yılında İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız BM En Az Gelişmiş  Ülkeler Dördüncü Zirvesi’nin devamı olarak, 2016 yılında bir Gözden Geçirme Konferansına ev sahipliği yapacağız. Bu vesileyle,  dış politikamızda En Az Gelişmiş Ülkelere vermekte  olduğumuz önemin  uluslararası planda görünür kılınmasını  sağlayacağız.

Önümüzdeki dönemde  ayrıca, Avrupa  Konseyi bütçesine en çok katkıda bulunan ülkeler grubuna  katılarak Avrupa  mimarisindeki yerimizi pekiştireceğiz. Avrupa  Konseyi Parlamenter  Meclisi’ndeki (AKPM) milletvekili sayımızı 12’den 18’e çıkarmayı, Türkçe’nin  AKPM’nin çalışma dilleri arasına girmesini ve Avrupa  Konseyi bünyesinde hazırlanan, başta temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren sözleşmelere  taraf olmayı öngörmekteyiz.

10 Ekim 2014 tarihinde imzalanan yeni “Ülke Grubu Anlaşması” ile ülkemiz, Dünya Bankası nezdinde 2014-2016 yılları arasında İcra Direktörü  Vekili, 2020-2024 yılları arasında ise İcra Direktörü  görevini üstlenecektir. Böylelikle ülkemiz, iktidarlarımız döneminde Uluslararası Para Fonu (IMF)’nun ardından Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulu’nda da ilk defa yer alacaktır.

İnsan haklarının  korunması  ve geliştirilmesini öncelikli siyasi hedefleri arasında benimseyen İktidarımız,  çeşitli ülkelerdeki insan hakları ihlallerinin de dünya kamuoyunun dikkatine getirilmesi ve bu ihlaller hakkında uluslararası platformlarda, özellikle BM’de kararlar çıkarılmasında  aktif rol oynamaya  devam edecektir.

Uluslararası toplumun saygın bir üyesi olarak, insan haklarının  korunmasını, demokrasi ve hukukun  üstünlüğünün ülkemizde ve dünyada geliştirilmesini, insan hakları alanında ilgili  tüm kurum ve kuruluşlarla yapıcı işbirliğini artarak sürdürmeyi öngörmekteyiz.

6.4. Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlarımız ve Akraba Topluluklar

AK Parti olarak, yurt dışında yaşayan insanımıza da “Milletine hizmeti esas alan Devlet” anlayışıyla  yaklaşmaktayız. Yurtdışındaki vatandaşlarımızın ve akraba topluluklarımızın bütün farklılıklarını sahiplenerek menfaatlerini koruyabilmek, dil ve kültür  birikimini geliştirmek, yurtdışına hizmetlerimizi kalıcı ve sağlıklı bir şekilde götürebilmek dış politikamızın ana unsurlarından biridir.

Bu yaklaşımla,  yurt dışındaki vatandaşlarımız ve akraba topluluklar olarak farklı ülkelerde  yaşamakta olan kardeşlerimizin sadece başı sıkıştığında değil, her daim yanında olmayı  ve onlarla  birlikte yeni kültürel ve ekonomik inisiyatifler geliştirmeyi benimsiyoruz.

a. Neler Yaptık

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik yaklaşımlarda 80’li yıllardan sonra değişim görülmeye başlanmış ancak AK Parti iktidarına  kadar bütüncül politikalar geliştirilememiştir.

İktidarlarımızla birlikte ülkemizde ekonomik ve siyasi istikrarın hâkim oluşuyla, siyasal anlayış ve kurumlarda yeni
bir millet dayanışması  ortaya çıkmış ve kısa sürede yurtdışında da yankı bulan bu yaklaşım sonucunda yurtdışında yaşayan insanımıza yönelik  ayrımcı politika ve düzenlemeler süreç içinde kaldırılmıştır.

AK Parti olarak, yurtdışındaki toplumumuzun bütün farklılıklarını sahiplenerek dil ve kültür  birikimini geliştirmek; yurtdışına hizmetlerimizi kalıcı ve sağlıklı bir şekilde götürebilmek; ülkemizin  ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın menfaatlerini koruyabilmek için çalışmaktayız.

İktidarlarımız döneminde, yurtdışı  vatandaşlarımıza yönelik  politikalarda gözle görülür bir dönüşüm sağladık, önemli uygulamalar gerçekleştirdik.

“Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı”nı kurduk ve yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarımızın sorunları ile daha yakından ilgilenmeye ve faaliyetlerine finansman desteği vermeye  başladık.

Yurtdışında ikamet eden vatandaşlarımızın ilk kez 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bulundukları ülkelerde  oy kullanmalarını sağladık. Böylece, demokratik ve anayasal bir hakkın gereğinin yerine getirilmesinin yanında anavatana aidiyet  bağlamında da önemli bir adım atılmasını  sağlamış olduk.

Yaklaşık 750 bin mavi kartlı vatandaşımızın mağduriyetini giderdik, çifte vatandaşlık  kabul etmeyen  ülkelerdeki vatandaşlarımızın haklarını koruduk.

Soydaş akraba topluluklar ve uluslararası öğrenciler bağlamında önemli çalışmalar yürüttük.

Uluslararası Öğrenci Strateji  Belgesini  oluşturduk.

1961 yılında İşgücü Anlaşmaları çerçevesinde, Almanya’ya başlayan işçi göçünün 50. yılına ilişkin,  önce 2011 yılında Almanya’da ve sonrasında  diğer ülkelerde  50. yıl buluşmalarını gerçekleştirdik.

Mezun envanteri  araştırma  çalışmalarının yanı sıra 20 ülkede mezun buluşmaları gerçekleştirdik.

Kültürel destek amaçlı olarak yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için kitap setleri ve listeleri hazırlamaktayız.

2009 yılında kurduğumuz Yunus Emre Enstitüsü’nü 30’un üzerindeki ülkede yer alan kültür  merkezlerinde Türkçe öğretir hale getirdik, Türk kültür  ve sanat dünyasını  çeşitli faaliyetlerle tanıttık.

Kolombiya’dan Cibuti’ye,  Zambiya’dan Japonya’ya, Portekiz’den Avustralya’ya, dünyanın  hemen her köşesinde, yurtdışı  misyonlarımızca, bir yandan geleneksel değerlerimizin, diğer yandan çağdaş sanatımızın, zengin ve köklü kültürümüzün tanıtılmasına yönelik kültürel ve akademik etkinlikler düzenledik.

Bu bağlamda,  sadece 2014 yılında, 100’e yakın dış temsilciliğimizde 300’ü aşkın etkinlik düzenledik.  Farklı coğrafyalardaki halklarla  Türk toplumu arasında ilişkiler kurulmasına ve etkileşim sağlanmasına katkıda bulunduk.

Yabancı öğrencilere verdiğimiz bursları,  “Türkiye Bursları” başlığı altında birleştirilerek daha çok sayıda ülkeden öğrencinin ülkemize gelerek lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde eğitim almalarını sağladık.

Bugün 150 ülkeden 15 bin öğrenciye üniversitelerimizde burs sağlamaktayız. Türkiye burslarına 2014 yılında 152 ülkeden 82 bin başvuru  alınmış olması, ülkemizin  yüksek öğrenim alanında sadece bölgesinde değil, dünya genelinde bir cazibe merkezi haline gelmeye  başladığını  göstermektedir.

TİKA faaliyetleri kapsamında 1992-2002 arasında 2.241 proje yürütülmüşken, 2002-2014 döneminde 13 binin üzerinde proje yürüttük.

2002-2014 yılları arasında KKTC’ye toplam  8,9 milyar TL yardım ulaştırdık.  1,3 milyar TL’ye yaklaşan yatırım tutarı yılda
75 milyon metreküp  suyu deniz altından  taşıyarak ile KKTC’nin 50 yıllık su ihtiyacını çözüyoruz. KKTC’ye ayrıca, deniz altından kabloyla  elektrik götürülmesi projesi  hayata geçirileceğiz. Soydaş ve akraba topluluk bağlamında halen, Osmanlı Arşivlerinde Filistin  Belgeleri Projesi, Kırım Çalışmaları, Somali Diaspora Çalışmaları, Türk Konseyi Diaspora İşbirliği Programı, Suriyelilere Yönelik TÖMER Eğitimi  ve Ahıska Türkleri Çalışmaları sürmektedir.


b. Neler Yapacağız

Bütüncül bir strateji  çerçevesinde  yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik  farklı kurumlarımız tarafından yürütülen hizmetlerin koordinasyonunu sağlamayı,  AK Parti olarak temel önceliklerimiz arasında görüyoruz.

Partimiz, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın soydaş ve akraba toplulukların, içinde bulundukları topluma entegre olmalarını; ekonomik, sosyal ve siyasi yaşama aktif katılımlarını desteklemektedir. Bununla  birlikte, asimilasyon politikalarına karşı, kültürel kimliklerinin korunmasına azami önem gösterecek ve gerekli desteği vermeye  devam edeceğiz.

Önümüzdeki dönemde  bu kapsamda yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın; kültürel aidiyetlerinin korunmasını, STK’larının  daha etkin hale getirilmesini, topluma aktif katılım kapasitelerinin geliştirilmesini ve vatandaşlık  haklarının kullanımın güçlendirilmesini destekleyeceğiz.

Yurtdışındaki sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin desteklenmesi ve Yurt Dışı Türklerin dil ve kültürel varlıklarının muhafazası için proje destekleme  bütçesini artıracağız.

Türkiye kökenli azınlıkların bulunduğu ülkelerde,  Yurt Dışı Türk Okullarının kreş ve orta öğretim seviyelerini de barındırır bir şekilde kurulmasını teşvik edeceğiz.

Üniversiteler bünyesinde Diaspora Araştırma Enstitülerinin kurulması ve geliştirilmesini destekleyeceğiz.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ülkemize yerleşmeleri durumunda olası entegrasyon sorunlarına karşı programları teşvik edeceğiz.

Bilhassa yeni nesillerin Türkçe ve kültürümüzü korumaları noktasında  mevcut  hizmetlerimizi geliştirecek yeni adımlar  atacağız.

Aile birleşiminde yaşanan sıkıntıları gidermek  amacıyla, toplumlar arası ilişkilerin artırılması ve aile değerlerinin yaşatılması  için ilgili  ülkeler nezdinde girişimlerde bulunmaya devam edeceğiz.

Tüm insanlık için büyük tehdit  oluşturan ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı ile mücadelede ilgili  ülkelerle  birlikte hareket ederek, yurt dışındaki insanımızı da yakından ilgilendiren insani değerleri korunma hususunda çalışmalarımızı artıracağız.

Önümüzdeki dönemde  önemli oranda Türkiye kökenli nüfusu barındıran tüm Batı Avrupa  ülkelerinde kültür anlaşmalarının güncelleştirilmesini; Danimarka  ve Avusturya gibi anlaşma olmayan ülkelerle  anlaşma yapılmasını sağlayacağız.

Yenilenen  kültür  anlaşmaları çerçevesinde,  Yunus Emre Enstitülerinin dünya genelinde daha etkin bir şekilde tesis edilmesini sağlayacağız.

STK ve vakıflar aracılığıyla  yaygın dil ve kültürel eğitimlerin hazırlanıp uygulanması için destek sunacağız.

Yurtdışındaki vatandaşlarımız arasından içinde yaşadıkları ülkede kültürel alanda öne çıkacak seçkin kişilerin yetiştirilebilmesi için özellikle gençlere yönelik  özel programlar geliştireceğiz.

Soydaş ve akraba topluluklarla olan ilişkilerimizin geliştirilmesi amacıyla Liderlik  Akademisi, Bürokrasi  Akademisi, Yerel Yönetimler Akademisi, Sivil Toplum  Akademisi  ve Medya Akademisi programlarını yürüteceğiz.

Türkiye’nin yurt dışında Türkçe dil ve kültürünün geliştirilmesi bağlamında sunulan  eğitimlere belirli standartlar getirilmesi adına “Yurt Dışı Eğitim Kurumları Merkezi” kurulmasını ve bu kurum tarafından “Yurt Dışı Eğitim Kurumları Kalite Denetim  Standardı” geliştirilmesini hedeflemekteyiz.

Kültürel coğrafyamızla işbirliği ve etkileşimin artırılması amacıyla Türkiye’nin merkezinde  yer aldığı Ortadoğu, Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar ve Afrika ile çok yönlü  ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesine yönelik  tematik  buluşmalar gerçekleştireceğiz.

Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya ülkelerinde faaliyet gösteren düşünce kuruluşları ile Türkiye’deki düşünce kuruluşları arasında iletişim ve işbirliğinin arttırılması, bu düşünce kuruluşlarının ülkemizin  ilgili  kurum ve kuruluşlarını yakından tanımaları amacıyla Düşünce Kuruluşları İşbirliği Programı  gerçekleştireceğiz.

Geliştirdiğimiz uluslararası yurtlar  platformu ve öğrenci değişim programları ile hem uygun konaklama  imkânlarından yararlanılacak hem de eğitim, kültürel etkileşim başta olmak üzere farklı alanlarda  ortak programlar düzenlenecektir.

Soydaş topluluklara mensup  öğrencilerin ülkelerinde yükseköğrenim görmelerini teşvik etmek maksadı ile 2015 yılında “Yerinde Burslandırma” uygulamasını başlatacağız. Programın  öncelikle soydaşlarımızın yoğun olarak bulunduğu Balkan ülkeleri  ile özellikle Ahıska Türkler ve Türkmenlerin yaşadığı ülkelerde  uygulanmasını hedefliyoruz.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın yurt dışında oluşturduğumuz temsilcilikleri aracılığıyla  ilgili  ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın, o ülkelerdeki sosyal haklarının  daha etkin bir şekilde kullanımını destekleyeceğiz.

Son dönemlerde açıkladığımız doğum hediyesi, çeyiz hesabı, konut destek hesabı gibi uygulamalardan yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da istifade  edecektir.


7 HAZİRAN SEÇİMLERİNE DOĞRU...

Kasım 2002’de AK Parti’nin iktidara  gelmesiyle birlikte ülkemizde yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem,  milletimizin uzun süredir beklediği değişim ve dönüşümlerin sağlanması için sağlam bir siyasi zemin oluşturmuş, devlet ile milleti yeniden  buluşturmuş ve bütünleştirmiştir.

7 Haziran seçimleri, Güçlü ve Yeni Türkiye’nin inşasında İkinci Atılım  Döneminin başlangıcı olacaktır.

Yeni Türkiye, insanı merkeze alan, özgürlük alanlarının genişletildiği, tabuların yıkılıp yasakların kaldırıldığı, daha demokratik, her alanda kaliteye odaklanmış bir dönemi  ifade etmektedir.

İkinci Atılımın güç kaynağı insanımız ve coğrafyamızdır.

Daha çok çalışacağız, daha yeni ve nitelikli işler yapacağız. Her zaman olduğu  gibi Milletimizin güvenini boşa çıkarmayacağız.

AK Parti, Milletimizle birlikte, güven ve istikrar içinde yeni bir atılım dönemine hazırdır. 12 yıldır devam eden reformların
ve dönüşümlerin, daha üst seviyelere çıkarılması için 7 Haziran seçimleri önemli bir milat olacaktır.

7 Haziran seçimleri, bir millet hareketi olan AK Partinin tüm milletimiz ile birlikte geleceğe daha güçlü ve sağlam adımlarla yürüme seçimdir.

7 Haziran seçimleri ile Yeni Türkiye’nin inşa süreci yeni bir aşamaya geçecektir.

7 Haziran seçimleri ile İkinci Atılım dönemimiz başlayacaktır.

İkinci Atılım döneminde Türkiye güçlü, demokratik, müreffeh ve saygın bir ülke olma hedefine daha büyük bir azimle yürüyecektir.

Son 12 yıldır atılan sağlam temellerin üzerinde nitelikli, özgüvenli, dünya çapında Yeni Türkiye vizyonu yükselecektir.

Yeni Türkiye, nicelik ile nitelik,  yerlilik  ile dünyaya  açıklık, geçmiş ile gelecek, teknik ile estetik, modernlik ile gelenek, kalkınma ile medeniyet arasında kurulan  büyük denge demektir.

Yeni Türkiye’de, insanımız en ileri teknolojiler, bilgi  ve yeteneklerle  donanacak. Müfredatın, öğretmenin, öğretimin kalitesi artacak.

Yeni Türkiye’de, rekabet gücümüzün artırılması,  katma değeri yüksek ürünlerin üretimi için Ar-Ge yatırımları öncelikli olacak, her iş dünya ölçeğinde, dünya standartlarında yapılacak.

Yeni Türkiye’de hizmet siyaseti, medeniyet siyaseti ile birlikte yürüyecek,  her alanda insanı merkeze alan ve ihya eden bir yaklaşım hâkim olacak.

Yeni Türkiye’de özgürlükler ile sorumluluklar, haklar ile görevler yan yana olacak. Medeniyet ve kardeşlik aidiyeti güçlenmiş, sorumlu ve üretken gençler ile Yeni Türkiye yeniden dünyanın  medeniyet merkezi olacak.

Yeni Türkiye’de vatandaşlık  ile kardeşlik, tarihdaşlık ile kaderdaşlık birlikte olacak.

Yeni Türkiye hoşgörüsüyle, çoğulculuğuyla büyük bir medeniyetin mirasçısı olarak birbirine ve dünyaya  açık insanların ülkesi olacak.

Yeni Türkiye, geleneği  gelecek ile birleştiren insanların ülkesi olacak.

Yeni Türkiye, bilgiyi bilinç  ile, bilinci de bilgelik ile bütünleyen insanların ülkesi olacak.

Yeni Türkiye ilmi  irfan ile, emeği erdem ile süsleyen insanların ülkesi olacak.

Biz yarının yolcusuyuz. Biz büyük geleceğin  kervanıyız.

Yeni Türkiye yolunda asla yorulmayız, dinlenmeyiz, durmayız. Kimse bu milleti ve bizleri bu yürüyüşten alıkoyamaz. AK Parti, son 12 yılda bir tarih yazdı. İkinci Atılım döneminde de yazmaya devam edecek.

Yeni Türkiye yolunda ikinci atılım için 7 Haziran’da bir kez daha AK Parti;

Çünkü AK Parti, halkımızın değerleri ve geçmişiyle bütünleşmiştir.

Çünkü AK Parti, Türkiye’de demokratik ortamda  siyasi ve ekonomik istikrarın adıdır.

Çünkü AK Parti, verdiği sözü tutan, gerçekçi politikalarıyla güven veren bir partidir.

Çünkü AK Parti, 12 yıllık yönetim performansıyla kendisini ispat etmiştir.

Çünkü AK Parti, istişareye  önem veren güçlü bir liderliğe sahiptir.

Çünkü AK Parti, yönetimde güçlü bir tecrübeye  sahiptir. Çünkü AK Parti, zengin ve yetkin kadroların adresidir. Çünkü AK Parti, vizyoner  ve değişimcidir.

Çünkü AK Parti, farklı yaşam tarzlarına saygılı, özgürlükçü bir partidir.

Çünkü AK Parti, İzmir’de de Diyarbakır’da da varlık gösteren Türkiye’nin partisidir.

Çünkü AK Parti, daha geniş bir coğrafyanın da model aldığı tecrübeye  sahip bir partidir.

Çünkü AK Parti, vesayet odaklarına  karşı millet iradesinin adresidir.

Çünkü AK Parti, halkın kendisine  verdiği emanete sahip çıkmıştır.

Çünkü AK Parti, sosyal devlet anlayışını teoriden  pratiğe geçiren partidir.

Çünkü AK Parti, ülkemize saygınlık, insanımıza özgüven ve itibar  kazandırmıştır.

Çünkü AK Parti, bütün bu özellikleriyle kendisine alternatif olmaya  çalışanların  yetişemediği bir başarı öyküsüdür.

AK Parti’ye, yeni Türkiye’nin ikinci atılım dönemine güçlü bir destek için hep birlikte

Daima olduğu  gibi milletimiz ile el ele, gönül  gönüle…

7 Haziran’da sandıklara…