Çirkin Çocuklar, Cem Kertiş'in ilk öykü kitabı. Öykülerinin çoğunu güzellik kavramı üzerine kuran Kertiş, bu konuda şunları söylüyor: “Güzellik herkesin aradığı, peşinden koştuğu yakalamaya çalıştığı bir ideal. Özellikle bir sanatçı için hangi sanatı icra ederse etsin en büyük arzu, güzel bir sanat eseri ortaya çıkarmaktır. Öte taraftan güzeli anlatmak için çirkini görmezden gelemeyiz. Bu iki kavramın birbirini var ettiğini ve birbirinden beslendiğini düşünüyorum.”
Ben, öykülerimi yazdıktan sonra onlardan kurtulamadığımı fark ettim. İçimde bir ses hala eksik bir şeylerin olduğunu söylüyordu. Söylemem anlatmam gereken; ama benim de göremediğim, ne olduğunu kendime dahi anlatamadığım o tarifinde zorlandığım duygular ruhumdan 'şiir'ler olarak döküldü. İşte o zaman tamam dedim. Şimdi bitti öykü'm diyebildim. Sonra her defasında şunu fark ettim ki o öykü daha yokken içimde şiiri hep varmış ve o şiirin ta kendisiymiş bana öyküyü yazdıran. Bir başka söyleyişle, aslında şiirle açılmış benim öyküm; farkına sonradan vardığım şiirler yazdırmış öykülerimi.
Güzellik herkesin aradığı, peşinden koştuğu yakalamaya çalıştığı bir ideal. Özellikle bir sanatçı için hangi sanatı icra ederse etsin en büyük arzu, güzel bir sanat eseri ortaya çıkarmaktır. Öte taraftan güzeli anlatmak için çirkini görmezden gelemeyiz. Bu iki kavramın birbirini var ettiğini ve birbirinden beslendiğini düşünüyorum. Evet, çıkış noktam tam da bu sorgulayıştır. Düşünsenize askerde sancağı taşıyan askerler uzun boylu, mavi gözlü ve sarışın erlerden seçilir, oysa coğrafyamızın insanları hiç de öyle değillerdir. Biz doğuluların içindeki batı kompleksinin tipik bir göstergesidir bu durum.
Evet, felsefe okudum ve halen de felsefe öğretmenliği yapıyorum. Felsefenin beni zenginleştirdiğine inanıyorum ve yazılarımın derinliğini arttırdığını düşünüyorum. Semaver öyküsünde bir semaverin gözünden bir gurup askerin acılarını, hayallerini, korkularını anlatmaya çalışmıştım. Platon'un meşhur mağara alegorisinin ve onun idealarının bu konuyla ne ilgisi var denilebilir. Ben bu ilgiyi ne ölçüde kurabildiğim konusunu okuyucuya bırakmayı tercih ediyorum. Fakat şunu bütün samimiyetimle belirtmek isterim ki felsefe ile en fazla beslediğim öykü Semaver oldu.
Tek derdim sevgiyi anlatmak
Evet, Çirkin Çocuklar ve Yalnızlar Meyhanesi adlı öykü birbirinin devamı niteliğinde; fakat diğer öyküler birbirinden bağımsız görünse de bu kitaptaki temel derdim sevgi meselesidir ve her öyküde, her şiirde bu konu gizli de olsa mevcuttur. Dünyadaki eğitim anlayışında sevginin yeri yok gibi. Okullarda, üniversitelerde fizik, kimya, biyoloji, mühendislik vs. gibi birçok disiplini ve konuyu öğreniyoruz; ama sevgiyi öğrenmiyoruz. Neden sevgi dersi diye bir ders yok. Her şeyin dersi var; ama sevginin yok. Sevmek öğrenilir bir şey mi? Cevabım kesinlikle evettir. Savaş sanatı diye bir şey varsa, sevme sanatı neden olmasın.