Onlar “az” değil “çok”tular

Aysel Yaşa
00:0016/03/2008, Sunday
G: 16/03/2008, Sunday
Yeni Şafak
Onlar “az” değil “çok”tula
Onlar “az” değil “çok”tula

Türk sinemasının emektarları arasında sayıları azımsanmayacak kadar çok olan azınlıkların temsilcilerinin Ermeni ya da Rum olduğunu bir çok insan öldükten sonra öğreniyor. Kenan Pars, Adile Naşit, Sami Hazinses bunlardan bir kaçıydı.

Türk sinemasının emekleme dönemlerinde Türk oyunculara 'artistliği' öğreten Ermeni sinema oyuncuları, başrolünde oynadıkları yüzlerce sinema filmiyle Türk insanının gönlünde taht kurdu. Hatta Türk sineması sayesinde öylesine bizden biri oldular ki, izleyicilerin önemli bir bölümü onların Ermeni kökenli olduğunu duyunca inanamadı. Hatta bugün Adile Naşit'in Vahi Öz'ün Ermeni kökenli olduğunu bilmeyenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok.

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Kenan Pars, ya da gerçek ismiyle Kirkor Cezveciyan vesilesiyle sinema tarihimize şöyle bir göz attık. Gördük ki, Ermeni ve Rum kökenli oyuncuların sinemamıza katkısı tartışılmayacak bir gerçek.


TÜRK JÖNLERE DERS VERDİLER

Azınlıklardan en fazla Ermeni ve Rum vatandaşların sinemamızda yer edindiğini görüyoruz. Öyle ki Türk sinemasının ilk kadın oyuncusu Rum asıllı Madam Kalitea olmuş. Kadınların sahneye çıkmaları yasak olduğu dönemde ülkemize gelen Kalitea birçok filmde başrol oynamış. 1914'ten itibaren sinemamıza giren yabancı kökenli kadın oyuncular 1923'e yani kadınların sahneye çıkışlarının yasaklandığı güne kadar çeşitli filmlerde rol almışlar. O dönemde çoğu tiyatrocu olan ve çeşitli sebeplerle Türkiye'ye gelen oyuncular, sinema konusunda yetersiz olan ülkemiz oyuncularına da hocalık yapmış.


TÜRK İSMİ ALDILAR

Azınlık toplumunun birer üyesi olan oyuncuların önemli bir kısmı ise gerek yaşadıkları ülkeye aidiyetleri, gerekse toplum tarafından kabullenme kaygısıyla isimlerini değiştirerek sinemada yer aldı. Bunun en somut örneği ise Kenan Pars oldu. Pars, hem ölmeden önce Kelime-i Şahadet getirecek kadar bizden biriydi, hem de insanların ismine tepki göstermesinden çekiniyordu. Gerçek ismi Kirkor Cezveciyan olan oyuncu, Türk sinemasına girişiyle beraber Kenan Pars oldu. Türk sinemasının ilk yıllarından bu yana gerek oyunculuk gerek teknik kısmında çok fazla emeği olan isimler, azınlık olarak gündeme gelmekten de kaçındı. Bunun en iyi örneği de Naşit Özcan ve çocukları Adile-Selim Naşit'ti. Sayısız filmde rol alan, bir kuşağın filmleriyle büyüdüğü çocukların Adile Ablası da Türk sinemasına emeği geçen Ermenilerden biriydi. Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit'in kızı olan Adile Naşit'in gerçek ismi ise Adile Keskiner'di.


NUBAR TERZİYAN YA DA PAMUK DEDE

Türk sinemasına önemli katkılarda bulunan ve özellikle çocukların Pamuk Dede olarak anımsadığı Nubar Terziyan ise ismini değiştirmeden Türk sinemasında yer edinen azınlık oyunculardan biri. Sinemanın ilk dönemlerinden bu yana oyunculuk yapmaya devam eden Terziyan, birçok başarılı filme imza attı. Türk sinemasının emektarlarından sayılan Sami Hazinses de Ermeni sinema oyuncularından. Ermeni olduğunu öldüğü güne kadar saklayan Hazinses genelde komedi filmleriyle karşımıza çıkmıştı. Tıpkı Kenan Pars gibi gerçek ismini kullanmayı tercih etmeyen Hazinses'in ismi ise Samuel Uluç'tu. Yer aldığı filmlerin çoğunda Horoz Nuri karakterinden vazgeçmeyen ve Anadolu şivesini diline en iyi yansıtan oyunculardan biri olan Vahi Öz'ün Ermeni asıllı olduğu da senelerce bilinmedi. Sanatçının asıl ismi ise Vahe Öz'dü. Türk sinemasının en çok film çeviren kişisi olarak bilinen Turgut Özatay da Ermeni asıllı Türk vatandaşlarından biriydi. Turgut Özatay gerek Cüneyt Arkın gerekse Kemal Sunal filmlerinin önde gelen kötü adamlarından biri oldu. Oyuncuların yanı sıra onlarca filmin kurgulanması ve çekim aşamasında da azınlıkların imzası var. Yüzün üzerinde filmin görüntü yönetmenliğine imza atan Kriton İlyadis, sinema tarihimize ismini yazdıran azınlıklardan. İlk montajı yapan kadın da bir Rum vatandaşı.


KADIN YASAĞI ONLARA YARADI

Sinema yazarı Agah Özgüç sinemamızda Fransız azınlıkların da büyük payı olduğunu ifade ediyor. Özgüç “Beyaz Ruslar, Ermeniler, Fransızlar ağırlıktaydı. İlk dönemlerde sinema onların tekelindeydi. Kadın oyuncularımız boy göstermeye başlayınca azınlıklara olan ihtiyaç da azaldı. İtiraf etmek gerekirse sanata karşı bizden daha ilgili ve bilgiliydiler” diyor.