|
Müezzinlere şan dersi !

Şan (chant), Fransızca bir kelimedir ve “şarkı” mânâsına gelmektedir. “Chant” kelimesinden türemiş “Chanson” kelimesi de “şarkı, türkü, ezgi” mânâlarına gelmektedir. Yine bu kelimeden türetilmiş olan “Chanteur (Şantör)” kelimesi erkek şarkıcı, “Chanteuse (Şantöz)” kelimesi ise “kadın şarkıcı” demektir. İstanbul Beyoğlu’nda faaliyet gösteren bazı tavernaların gazete ilanlarında “Piyanist-şantör” yani “Piyanist şarkıcı (aynı anda hem piyano çalan hem de şarkı söyleyebilen)”, ifadesi çokça kullanılırdı.

Müezzinlerimizin ezanı daha güzel okumaları için bazı ilginç girişimlerde bulunuluyor. Bunlardan bir tanesi de müezzinlerimize şan dersi vermek suretiyle onları eğitmek ve böylece müezzinlerimizin ezanı daha güzel ve düzgün okumalarını sağlamak. Evet, şan teknikleri üzerine bir eğitim, doğru ve sürekli verildiği takdirde, müezzinlerin ses ve nefeslerini doğru kullanmaları yolunda katkı sağlayabilir. Netice itibarıyle şan eğitimi, ses tellerini ve vücudumuzda ses çıkmasını sağlayan karın, göğüs ve kafa rezonanslarını (boşluklarını) doğru kullanmayı öğretebilir. Ancak bunu sağlayabilmek için de şan eğitimi adı verilen ses eğitiminin birkaç saat değil birkaç yıl süreceğini hatırlatmak isterim. Ayrıca bu eğitimi veren hocaların da çok tecrübeli olmaları gerekmektedir.

Bundan birkaç yıl önce, müezzinlerimize şan dersi vermek suretiyle ezanın daha güzel okunacağını düşünen bir üniversiteye bağlı konservatuar, müezzinleri toplayıp onlara, kendisi de sıkı bir şan eğitimine muhtaç olduğu izlenimi veren bir bayan hocayı vazifelendirerek şan dersi vermiş. Müezzinlere verilen şan dersini konu alan videoyu aradan birkaç yıl geçmesine rağmen eğlenerek izledim ve “bak bana !” diyerek müezzinlere şan tekniklerini önce kendisi uygulayarak öğretmeye çalışan şan hocasına da, hocanın dediklerini ve gösterdiklerini ciddî ciddî yapmaya çalışan müezzinlerimize de doğrusu hem güldüm hem üzüldüm. Bir kere şan dersi öyle verilmez. (Şan dersi veren şan hocasının hiç ezan okumadığı kesin, ezan okumadan ve ezanı bilmeden ezan okuyan müezzinlere ezanı daha doğru ve güzel okusunlar diye şan dersi vermeye kalkmak, tam bir komedidir.). Şan dersi verildiği sanılan müezzinlerin yaş ortalaması büyük bir ihtimalle otuzun üzerindeydi ve bu yaştaki insanlara vereceğiniz şan eğitiminin de faydadan çok zararı olabilir. Şan ya da ses eğitimi, erken yaşlarda başlamalı ve uzun süreli olmalıdır. Bu derse giden müezzin kardeşlerimizin gayreti gerçekten takdire şâyân… gelgelelim kifayetsiz olduğu rahatlıkla anlaşılabilen bir hocanın eline düşmüşler ve bu yaştan sonra da aldıkları şan eğitiminin hiçbir anlamı yok.

Önce “müezzinlere şan dersi vermeyi kim akıl etti ?” diye sormak gerekiyor. Çünkü şan dersi, “şarkı söyleyenlerin seslerini eğitmek için verilen bir derstir, müezzinlerin seslerini eğitmek için değil. Çünkü müezzinler şarkı söylemiyor, ezan okuyor. Ezan, şarkı gibi okunmaz, ezan okumak şarkı okumaya benzemez. Ezan, dünyanın en “kendine has okuma şekli olan” bir icrâdır. (Flamenko ustası Paco Pena, 1990 yılında kendisiyle Kitap Dergisi için yaptığım bir röportajda ezandan bahsetmiş ve ezanın flamenkodaki solo okuyuşu andırdığını söylemişti). Ezan okurken sesinizi şan tekniklerine göre kullanmanız gerekmez. Şan eğitiminin çıkışı ve bu eğitimde öğretilen şan teknikleri, opera aryalarının kusursuz icrâsına yöneliktir. Daha sonra genel olarak şarkı icrâsı eğitiminde, yani şarkıcıların eğitiminde şan eğitimi bu icrâ için gerekli hatta kaçınılmaz olmuştur. Ezan bir opera aryası değildir, opera aryası gibi okunmaz, şan (chant) yani şarkı değildir, şarkı gibi okunmaz. Makamlı okunması demek, ezanın şarkı gibi okunması mânâsına gelmez. Makam kullanımı şarkıda farklı ezanda farklıdır. Şarkı okurken makamı bütün aslî ve genişleme sınırları içinde kullanmak gerekebilir ki bu da bestecinin kabiliyetine kalmıştır. Besteci eğer bestelediği eserinde makamı gerçekten zengin ve hakkını vererek kullanmışsa, şarkıyı seslendiren de sesinin kabiliyetiyle bu eserin hakkını verir. Ama ezan okurken bir makamın bütün inceliklerini, genişlemelerini, geçkilerini, seyir özelliklerini göstermek gerekmeyebilir. Bir ezanda müezzinin makamı hissettirmesi, ama bunu ustalıkla ve güzel yapması yeterli olabilir. Abartması ve ustalığını, kabiliyetini ispatlaması, ses ve gırtlak cambazlıkları yapması gerekmez.

Müezzin ve hatta imamlarımızın da esaslı bir mûsikî eğitimi almaları gerekmektedir, buraya kadar tamam. Ancak batı müziği ses sistemine göre disipline edilmiş ve aslında opera aryalarını kusursuz icrâ etmeyi sağlamak amaçlı konulan şan eğitimi, imam ve müezzinlere verilmesi gereken doğru bir eğitim değildir. İmam ve müezzinlerimizin sesleri eğitilmelidir, ancak bunun kendi mûsikî eğitim şeklimize uygun yapılması daha doğru olacaktır. Bu eğitim de, her şeyden önce mûsikîmizi ve mûsikîmizin inceliklerini bilen ustalar tarafından verilmelidir. Hatta imam hatip liselerinin ilk sınıflarından itibaren mûsikî ve ses eğitimi dersi mecbûrî bir ders olmalı, geleceğin imam ve müezzinleri kendi mûsikîmizi çok iyi bilmeli ve seslerini de kendi mûsikî ve ses cevherimize uygun kullanmayı öğrenmelidir.

Birileri müezzinlerimize -üstelik yanlış- şan dersi vererek, “piyanist şantör”den sonra bir de “müezzin şantör” modası başlatmayı kafaya koymuşlar ! Bu cehalet karşısında güler misiniz, ağlar mısınız siz karar verin…

#Müzik
#Şan
#Piyanist
7 yıl önce
Müezzinlere şan dersi !
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…