|
Yetim ve Korunması

Yetim, Arapça'daki "yütm" kökünden gelir. "Yütm", çocuğun ergenlikten önce babasını kaybetmesi demektir. Diğer canlılarda ise, anasını kaybetmek anlamındadır. Fıkıh dilinde "yetîm" (ç. yetâmâ, eytâm), babasından yoksun kalan çocuk demektir. Erginlik yaşına gelmeden babasını kaybeden erkek ya da kız, zengin ya da fakir çocuklara yetim denir. Babası ve annesi ölen çocuğa, "latîm", yalnızca annesi ölen çocuğa, "acî" (aciyyun) denir. Kocasından yoksun kalan kadın için de, "yalnız, dul" anlamında bazen "yetîm" kelimesi kullanılır. Yetimler, toplum içindeki boynu büküklerdir. Öksüzler, topluma Allah'ın emanetidirler. Bunun için, yetimleri korumaya alarak eğitip yetiştirmek ve topluma yararlı insan olmalarına çalışmak, Müslümanların ahlâkî ve hukukî görevidir. "Büluğ çağına ulaştıktan sonra, yetimlik kalkar." (Ebu Davud, vesâyâ, 6)

Yetimler, hem şahısları, hem de malları açısından velayet/koruma altına alınır. Bu yüzden, Kur'an-ı Kerim'de yirmiden fazla yerde yetimlere özel ilgi ve koruma gösterilmesi istenmiş, haklarının korunması için ayrıntılı sayılabilecek hükümler belirlenmiştir. Yetimlerin kişisel veya mallarıyla ilgili işlerini veli/vasi yürütür.

Yetime İyi Davranış

Yetime davranış, "ihsan" (iyi davranış) türünden olmalıdır. İhsanın içerdiği şefkat, merhamet, ilgi, sevgi, koruma ve kucaklama, bu tür davranışın örnekleridir. İhsan türü davranış gösterilecekler arasında sayılanlar; ana-baba, yakın akrabalar, yetimler, düşkünler gibi, saygı ve ilginin yöneltilmesi gerekenlerdir: "Allah'a kulluk edin, O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez." (Nisa, 4/36. Ayrıca bk. Bakara, 2/83)

İyilik ve Allah yolunda harcama yapılacaklar arasında, yetimler de yer alır: "Yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz, iyi (=birr) olmak demek değildir. Lakin iyi olan, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekât veren ve ahitleştiklerinde sözlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır." (Bakara, 2/177); "Onlar, içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız' derler. Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir." (İnsan, 76/8-11); "Sana, ne sarfedeceklerini sorarlar, de ki: Harcayacağınız mal, ana-baba, yakınlar, yetimler, düşkünler ve yolcular içindir. Yaptığınız her iyiliği, Allah şüphesiz bilir." (Bakara, 2/215) Sahâbenin ve daha sonraki Müslümanların yaptıkları vakıflar için düzenledikleri vakfiyelerde, bu âyetlerde geçen ihtiyaç sahipleri neredeyse aynen tekrarlanarak yer almıştır. Bu durum da, bu âyetlerin önemli bir toplumsal dayanışma sağlayan vakıf kurumu için yol gösterici olduğunu ortaya koyar.

Yetimi Koruma ve Barındırma

Hz.Muhammed (s.a.), doğumundan altı ay önce babası, altı yaşındayken de annesi öldüğünden, kelimenin tam anlamıyla bir yetim olarak doğmuş ve büyümüştür. İslâm Peygamberi Hz.Muhammed'in (s.a.) bizzat kendisi de, iliklerine kadar zorluklarını yaşadığından dolayı, yetimlere nasıl davranılması gerektiğini çok yakından bilen bir yetimdir: "Rabbin şüphesiz sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın. Seni öksüz bulup da barındırmadı mı? Seni şaşırmış bulup, doğru yola eriştirmedi mi? Seni fakir bulup zenginleştirmedi mi? Öyleyse, sakın öksüzü horlama/üzme; sakın bir şey isteyeni azarlama. Yalnızca Rabbinin nimetini hep anlat." (Duhâ, 93/5-11) Bir ara Hz.Muhammed'e (s.a.) vahyin gelişi bir süre gecikince, müşriklerin rabbi onu terk etti ve darıldı diye alay etmeleri üzerine inen bu âyetler, Hz.Muhammed'in (s.a.) şahsında, yetimin en başta nelerden yoksun olduğunu ve ona nasıl davranılması gerektiğini, çok açık biçimde dile getirmektedir.

Hz.Muhammed (s.a.), yetimleri korumasına alanlara, Cennet müjdesini vermiştir: "Kim Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak, yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir günah (şirk) işlemediği takdirde, Yüce Allah onu mutlaka Cennet'e koyar." (Tirmizî, birr, 14); "Kim üç yetimi korumasına alır bakımını yaparsa, sanki ömür boyu gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirmiş ve Allah yolunda cihat etmiş gibi olur. Ben ve o, (iki parmağını göstererek) Cennet'te şu ikisi gibi kardeşiz." (İbn Mâce, edeb, 6)

18 yıl önce
Yetim ve Korunması
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti