|
İki dünya arasında

Kudüs’ün 12 kilometre kadar güneyinde, Beytullahim ile El Halil kentleri arasında, bir Yahudi yerleşim birimi yer alır: Efrat. Yaklaşık 9 bin 500 Yahudi yerleşimcinin yaşadığı semtte inşaat işleri Filistinliler tarafından yapılır. Günlük olarak Efrat’a gelip çalışan, akşam olduğunda da yeniden yaşadığı bölgeye dönen Filistinli işçi sayısı 1000’i bulmaktadır. Bu Filistinlilerden bazıları Yahudilere ait dükkânlarda veya okul mutfaklarında çalışıyor.


İşgal altındaki Filistin topraklarında kurulan yerleşimlerde yine Filistinlilerin çalıştığı tek örnek Efrat değil. İsrail ordusunun yayımladığı resmi verilere göre, şu anda Batı Şeria’daki işgal bölgesinde günlük olarak çalışan Filistinli işçi sayısı 100 bini geçiyor. Bu rakamın her yıl yüzde 10 artış gösterdiği dile getiriliyor. Kendi şehirlerinde çalışma imkânı bulamayan Filistinliler, bir zamanlar atalarının yaşadığı topraklarda kurulan işgal birimlerinin inşaatlarında, çarşılarında, dükkânlarında maişetlerini temin ediyor.

Filistinlilerin yerleşimlerde ve işgal bölgelerinde çalışabilmek için, katlanmaları gereken yorucu ve bıktırıcı bir güzergâh da var üstelik. Evvela, kendilerine çalışma izni verilmesi için uzun bir prosedürü aşmaları gerekiyor. İsrail güvenlik birimleri, başvuruları ayrıntılı olarak inceliyor. Ardından, müsaade ettiklerine izin belgesi veriyor. Filistinliler, yaşadıkları bölgelerden çalışma mekânlarına giderken, her gün uzun polis kontrollerini ve insan kuyruklarını geçmek durumundalar. Kontrol noktalarındaki işlemler uzun sürebildiğinden, sabah mesaisine yetişmek için gece yarısından sonra evlerinden ayrılma mecburiyeti de sıradan bir durum. Yerleşimlere geldiklerinde ise, Filistinliler kendi başlarına yürüyerek içeri giremiyor. Kapıda, çalışacakları mekânın sahibinin onları alması veya bir taksiyle kapıdan geçmeleri şartı var. İsrail işgal yönetimi, böylece Filistinlilerin Yahudi yerleşimcilerle temasını önlüyor.

***

ABD’nin Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e nakletmesiyle ilgili gelişmeleri, Filistinli işçiler üzerinden izledim kaç gündür. Kudüs sokaklarına “ABD Büyükelçiliği” tabelalarını asanlar hep Filistinli işçilerdi. Biz öfkeli bakışlarla o tabelalarda yazan yazıya odaklanırken, arka tarafta elinde matkap ve çiviyle çalışan, bir Filistinliydi.

Kudüs Belediyesi bünyesinde taşeron çalışan temizlik işçileri, Amerikan delegasyonunun geçeceği sokakları temizlediler, sahnenin kurulmasına yardımcı oldular, büyükelçiliğin açılışından sonra kalanları onlar topladılar. Her gün yerine getirdikleri rutin temizlik hizmetleri gibi…

Kudüs’e son gidişimde, İsrail işgalinin uzanmaya çalıştığı tarihi Müslüman mezarlığı Mâmilla’nın içinde çalışan Filistinli işçileri görmüştüm. Mezarlığın bir köşesine inşa edilen “Tolerans Müzesi”ne giden yolun parke taşlarını döşüyorlardı. Hatta ayaküstü sohbet bile etmiştim biriyle. Kudüs’e yakın bir köyden geliyormuş her gün. Sabah erkenden kontrol noktasından geçip Batı Kudüs’teki mesaisine başlıyormuş, akşam yeniden dönüyormuş aynı şekilde. Beraber çalıştığı diğer arkadaşları, bizim sohbetimiz uzayınca sinirlenip onu tekrar işe çağırdıklarında sona ermişti konuşmamız.

***

Filistin meselesine dışarıdan bakan insanlar olarak bizler sloganlarımızı ata duralım, sahada yaşanan gerçekler hakikaten can yakıcı. Gazze’de seyrettiğimiz facia zaten herkesin malumu, ama Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de ekonomik problemler üzerinden bir başka sancılı süreç gelişiyor. İşgal, insanların ceplerine, cüzdanlarına ve şahsiyetlerine kadar ulaşarak, onları bambaşka şeylere mecbur bırakıyor. İslâm dünyası tarafından sadece siyasi olarak değil ekonomik yönden de yalnız bırakılan Filistinliler, atalarının topraklarını işgal eden bir devletin boyunduruğu altında, günlük rızıklarını temine çalışıyor. Bu, Filistin meselesinin belki de hiç konuşulmayan bir yönü. Oysa mevzunun can damarlarından biri.

Gazze’de, yine bizim buralardan bakınca pek görülmeyen bir başka sıkışmışlık hali var: Hamas, ablukayı hafifletebilmek için, Mısır yönetimiyle temaslarını yoğunlaştırıyor. İsmail Haniye, geçtiğimiz günlerde Mısırlı istihbarat yetkilileriyle buluşarak, son durumu istişare etti. Gazze, son tahlilde Mısır-Birleşik Arap Emirlikleri-Muhammed Dahlan-Mahmud Abbas dörtlüsünün ayaklarında sürekli gidip gelen bir pasa dönüşmüş halde. İsrail’in sürekli taciz ve saldırılarını da bunun üzerine koyduğumuzda, yaşanan krizin derinliğini belki biraz tahayyül etmemiz mümkün olur.

***

Filistinliler bir yandan işgalin somut sonuçlarıyla yüzleşmek durumunda kalırken, bir yandan da kendilerini siyasi koza dönüştürmek için yarışan İslâm dünyasının çeşitli samimiyetsiz yönetimleriyle baş etmeye çalışıyor. İki ayrı dünya arasında, ayakta kalma mücadelesi veren, bunun için gerçek anlamda bedel ödeyen cefakâr bir halk, Filistinliler…

Tarih, Türkiye’nin bugün takip etmeye çalıştığı Kudüs siyasetini “Zor bir zamanda, imkânsızlıklar içinde, samimiyetle bir şeyler yapma çabası” olarak yazacak. Filistinliler de, elimizden bazı şeylerin gelemediğini görmelerine rağmen, bu samimiyet hürmetine bizi çok seviyor. Daha fazlası için ise, daha fazla çalışmak gerekiyor elbette.

#Filistin
#İsrail
#Kudüs
6 yıl önce
İki dünya arasında
“Kur"an"da başörtüsü var mı, yok mu?” tartışmasına dair
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...