|
Veda yazısı: Hadi bana eyvallah
Akif Emre
abim, 81'de aynı evde kaldığımız dönemde, aynı fakültede okuduğumuz “
İslamcı bir gençten
” bahisle, “
Hâlâ tanışmadın mı onunla?!
” diye serzenişte bulunmuştu.


Ben de 17 yaşımın delişmenliğiyle, “

Adama benzemiyor abi, tanışmasam daha iyi”

karşılığını vermiştim.



Bakmıştı.



Sadece bakmıştı.



Buldun da bunuyorsun

” edalı bir “bakış fırçasıydı.” (

Kırk yıl kesintisiz kardeşliğimiz boyunca bir kez olsun “söz fırçası” işitmemiştim. Zaten bilenler bilir, kırmaktansa kırılmayı tercih eden diğerkamlardandı.

)



Haklıydı.



Azdık…



Çok azdık…



O kadar ki, nerde hangi mahalle, hangi semt, hangi şehirde kim var; tek tek biliyorduk nerdeyse.



Sonra çoğaldık…



Çoğaldıkça yalnızlığımız arttı.



***



Akif abiyle

2000'li yıllardan vefatına kadar, yolda izde bir tanıdık “

İslamcıya

” rastlarız endişesiyle, adeta “gizlice” buluşmaya başlamıştık.



Sizin anlayacağınız, 1981'lerde bir “İslamcıyla” tanışmadığım için “bakış fırçası” atan adam, 2000'lerde “İslamcılardan” adeta kaçıyordu.



Halbuki…



Derin ve gerçek Müslüman

” manasında en hakiki, en sahici “İslamcılardandı.”



Kaçtığı, ışık hızıyla uzaklaşmak istediği gevşeklerdi; yani mürailer, yani riyakârlar, yani fırıldaklar, yani müfteriler, hülasa, Asumanlardı.



Yoksa…



Ebubekir Doğan

'dan

Mehmet Güney

'e,

İbrahim Çelik

'ten (

Hüseyin Su

)

Osman Ağırman

'a,

Mustafa Şahin

'den

Birol Küle

'ye,

Mehmet Kılıç

'tan

Hasanali Yıldırım

'a kadar görüştüğü, muhabbet ettiği birçok dostu, kardeşi vardı.



***



Keramettin Aslan

,

Bahattin Yıldız

ve

Ahmet Bayazıt

abilerimiz ve

Ayşe Şasa

ablamız gittiğinde yalnız kalmıştım.



Yine…



Yeni Şafak

'ın Bayrampaşa'daki binasında

Mehmet Şeker

kardeşimin odasında yarenlik ettiğimiz “

Derbesiye Günleri

”nin yazarı

Hamit Can'ımız

“dâru'l-bekâ”ya göç ettiğinde ve dünyanın en güzel gülen adamı

Mustafa Cambaz'ımız

şehit düştüğünde yalnızlığım artmıştı.



Ve,

Akif abi

de gitti.



Yapayalnız kaldım!



Öyle hissettim, öyle hissediyorum…



Akif abiyi

Mehmet Akif'in yanına defnettikten sonra

Bahariye Mevlevihanesi'ndeki

taziyede

Ebubekir Doğan

, “

Yapayalnız kaldım; ben ne yapacağım şimdi…

” diyerek omzumda göz yaşı döktüğünde, “

Ya ben Ebubekir abi, ya ben!

” diyemedim.



Biz varız abi…

” dedim son nefesimi verircesine…



Öyle dedim ama, bir “biz” kaldı mı o yıllardan geriye, bilmiyorum, bilemiyorum.



Bildiğim tek şey: Ben de gidiyorum.



Yeni Şafak'ta bu son yazım.



Hakkınızı helal edin.



Allahaısmarladık.




#Akif Emre
#Yeni Şafak
#Bahariye Mevlevihanesi
7 yıl önce
Veda yazısı: Hadi bana eyvallah
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?