Yine aylardan Kasım. Ekranların, vitrinlerin, e-ticaret sitelerinin “%100’e varan indirim” sihirli sözcüklerinin mevsimi. İçimizdeki alışveriş canavarının mimarı, çılgın bir ihtişamın tetikleyicisi “Efsane Cuma” ya da “Şahane Kasım”ların müjdeleyicisi. Ölümü gösterip sıtmaya razı eden kampanyalara, sonbaharın sararan yapraklarıyla bir vedaya değil yeni bir başlangıca, yazın anılarını henüz unutamamışken kışın sertliğine meydan okumaya, Kasım’da aşk başkadır motivasyonu ile alışveriş fırtınalarına
Yine aylardan Kasım. Ekranların, vitrinlerin, e-ticaret sitelerinin “%100’e varan indirim” sihirli sözcüklerinin mevsimi. İçimizdeki alışveriş canavarının mimarı, çılgın bir ihtişamın tetikleyicisi “Efsane Cuma” ya da “Şahane Kasım”ların müjdeleyicisi.
Ölümü gösterip sıtmaya razı eden kampanyalara, sonbaharın sararan yapraklarıyla bir vedaya değil yeni bir başlangıca, yazın anılarını henüz unutamamışken kışın sertliğine meydan okumaya, Kasım’da aşk başkadır motivasyonu ile alışveriş fırtınalarına kapılma hikayelerine şahitlik ediyoruz.
Bu fırsatı kaçıran üç gün uyumasının peşinden koşan tüketicilerin bu dönemdeki davranışlarındaki değişimler, indirimlerin gerçekliğine dair sorgulamalar ve bütçe planlamaları dikkat çekici bir noktaya ulaşıyor.
Her indirim döneminde olduğu gibi Kasım indirim döneminde de hepimiz başlangıçta bilinçli tüketici olma kararlılığımızı derin bir şekilde içimize çekiyoruz. İç sesimizi “Bu sene kesinlikle ihtiyacım olan şeyleri alacağım” derken buluyoruz her defasında. Ama indirim maratonu başladığında senede bir defa ihtiyacımız olan tost makinesini %50 indirim ile gördüğümüzde kendimizden geçiyor, kaşarlı tost yapmanın vereceği iç huzur iç sesimize baskın çıkıyor ve bir anda alışveriş sepetimize tost makinesini atarken buluyoruz kendimizi. İşte bu noktada bir soru akıllara geliyor:
Biz tüketiciler bu kampanyalara gerçekten ihtiyaç duyduğumuz ürünler için mi katılıyoruz yoksa psikolojik bir manipülasyonla mı alışverişin büyülü dünyasında buluyoruz kendimizi. Aldığımız ürünün indirimden önceki fiyatının ne olduğu ile mi yoksa o anlık bize vermiş olduğu haz ile mi devam ediyoruz yolumuza… Uçurumun kenarından düşmeye ne kadar gönüllüyüz mesela? Geçen ay 1000 lira olan o ayakkabıyı 1500 liradan 1000 liraya düşüren şov dünyasının akıl terazimizi bozmasına izini mi veriyoruz bir bakıma?
İNDİRİM DÖNEMLERİNE DAİR BÜYÜK BEKLENTİ
Çevrimiçi ticaretin yaygınlaşmasıyla birlikte dört mevsim artarak devam eden indirim kampanyaları büyük kitleleri etkisi altına almayı başarıyor. PwC Türkiye›nin Efsane Cuma Dosyası’na göre, Türkiye›deki tüketicilerin %85’i Kasım ayı indirimlerinden faydalanmayı planlıyor. Benzer şekilde, YouGov araştırması, tüketicilerin %88’inin geçtiğimiz yıl bu kampanyalardan alışveriş yaptığını gösteriyor. Bu oranlar, tüketicilerin indirim dönemlerine ne kadar büyük bir ilgi gösterdiğini açıkça ortaya koyuyor. Aramızda bu dönemlerde bilinçli tüketim yapmayanlar da yok değil. Tüketicilerin bir kısmının özellikle moda, elektronik ve kozmetik gibi kategorilerde fırsat kolladıkları, indirim kampanyalarının sadece kısa vadeli bir tüketim dürtüsü değil uzun vadeli ihtiyaçların karşılanması için de kullanıldığı araştırma sonuçlarına rastlamak mümkün. Ancak her zaman evdeki plan çarşıya uymayabiliyor. Bir kot pantolon almak için çıktığımız yolculuk, 1 alana ikincisi %50 indirim ile 2 kot pantolona, iki kazak üç mum, bir de spor ayakkabı, he bir de tost makinesine dönüşebiliyor.
Plan yapmak için harcadığınız saatleri üç saniyede yerle bir etme potansiyelimizi indirim kuyruklarında göstermeye bayılırken bulabiliyoruz kendimizi.
Dipnot: Tost makinesine takmış gibi oldum belki ama ayıptır söylemesi evde tostları ben yapıyorum.
TÜKETİCİ PSİKOLOJİSİNDEKİ MANİPÜLASYON UNSURLARI
İndirim kampanyalarının tüketici psikolojisi üzerindeki etkisi yadsınamaz. Fırsatları kaçırma korkusu (FOMO), anlık kararlarla gereksiz harcamalara neden olabiliyor. Satıcıların «stok tükeniyor» veya «son 24 saat» gibi ifadeleri, tüketicileri acele etmeye zorluyor. PwC’nin raporu, bu tür taktiklerin, tüketicilerde aceleci davranışlara yol açarak, plan dışı harcamaları artırdığını vurguluyor. Tüketiciler, o ürünü almazsa hayat boyu pişman olacaklarını düşünüyor. Stoklar tükeniyor, sepettekiler anında başkalarının sepetine kaçıyor; ama aslında bu psikolojik bir oyunu simgeliyor.
YouGov araştırmasına göre, tüketicilerin ayırdığı ortalama bütçe 8.983 TL olarak belirtiliyor. Bu bütçenin dağılımında, özellikle taksitli ödeme seçeneklerinin rolü büyük. Tüketiciler, özellikle vade farksız taksit imkânı sunan satıcılara yöneliyor. Ayrıca “şimdi al, sonra öde” gibi ödeme sistemleri, alışveriş kararlarını doğrudan etkiliyor.
Öyle ki «12 taksit yapıyoruz» cümlesi duyulduğu anda içimizdeki alışveriş canavarı tam gaz ilerliyor. Mantık devreye girip, “12 taksitte bile ödenemeyecek ürünü alıyorsun, bir dur,” dese de, kimin umurunda? Sonuçta yılın sadece bir ayı bu kadar eğlenceli oluyor.
SONUÇ: BİLİNÇLİ TÜKETİM ÇAĞI
Efsane indirim furyası, tüketicilerin bilinçli alışveriş davranışları geliştirdiği bir döneme evriliyor. Ancak bu dönüşüm, hem tüketicilerin hem de satıcıların etik ve sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemesini gerektiriyor. İndirim dönemleri, sadece alışveriş çılgınlığı yaratmak yerine, gerçek ihtiyaçların karşılanması ve bütçe dostu alışverişin teşvik edilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmeyi hak ediyor. Bu dönemin gerçek efsanesi, ihtiyacımız olmayan ürünlere değil, sadece ihtiyaçlarımıza odaklanarak alışveriş yapabilmeyi başarabilmek aslında. Bir ürün alırken, kendimize şu soruyu soralım: “Gerçekten bu ürüne ihtiyacım var mı?” Bu sorunun yanıtı, bizi indirim kampanyalarının manipülatif dünyasından kurtarma potansiyeli taşıyor. Unutmayın, hayat kısa; tost makinesi, kırmızı ruj ve üçüncü kazak hep var.
Bizde bu aleme girmek kolay, çıkmaz zordur.
#kasım
#tüketim
#ekonomi
#Özgür Bayram Soylu