Bu yüzden, başlığa gayet sade bir yanıt: başta ABD, genel olarak Batı’nın tamamına ait ülke ve bağlı küresel kurumlar, Türkiye dahil, şartlar geliştiğinde herkesi satabilirler.
Sürpriz olmaz ve esasen son 15 yılın Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin itiraz ettiği, ‘reel-politik’ ahlaksızlığı da budur...
Peki Rusya?.. Eğer Soğuk Savaş’tan miras kronik ve köhne, “Amerika’ya karşı Rusya, Rusya’ya karşı Amerika kartı”nı oynayacaksanız, büyük üçgenin dengelerini bileceksiniz...
İki güçlü örnek...
Trump’ın zafer ihtiyacı çok belli. Türkiye’nin önünde bir de seçim var. Rusya ise “fedakarlık” noktasında bonkörlüğe müsait tek oyuncu. Gürcistan’dan başlayarak, Ukrayna, Kırım, Suriye süreçleri Putin ve Rusya’nın dünyadaki imajını hayli parlattı.
ABD öyle değil. ABD Başkanı’nın koltuğunu apaçık tehdit eden unsurlar, “ayakta kalabilecek mi” sorusunu herkesin aklını soktu. Yani Suriye’de ABD’nin bu mutabakatı dayatacak siyasi gücü var mı? Ülkedeki anti-Rus ayağı kırabildi mi?
Ortadoğu’daki son hamleler ve Çin-Rusya kartlarını eş zamanlı kullanma cüreti, “içeride” bir hava deliği bulduğunu gösteriyor.
Hasılı, Trump’un eli boşalmış değil ama rahatlayacağı dönemin işaretleri hissediliyor...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Putin arasında geçen görüşme iki bölüme ayrılabilir. İlki, iki saati aşan baş-başa görüşmedir. İçeriği kıymetlidir. Belki Türkiye’ye, ‘Şam’la görüşün’ cümlesi de kurulmuş olabilir. İkincisi de heyetler arasında yapılan; ekonomi, enerji, askeri ilişkilerin başarıyla yükseltildiği bölümdür. Ancak ilk bölümün ana konusu olan Suriye kaleminde birlikte açıklama yapılırken dışarıya söylenenlerin “aşırı sınırlılığı”, havalimanında Ankara’nın yaptığı okumanın doğruluğuna delalet etmektedir...
Başka ipuçları da var: Rus liderin 10 yıla yakın zaman sonra Tahran’a yaptığı ziyaret gibi. Burada, ABD ile gelişen Suriye mutabakatı İran’a ‘anlatılmış’ olabilir mi?
Keza, Başbakan Yıldırım’ın ABD ziyareti de aynı bağlama eklenebilir mi? “ABD, Suriye kalsın isteriz” demişti, “gitsinler” e çevirtmek ABD başarısıdır. Ardından İstanbul’da Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın yaptığı beklenmedik zirve de akış çizelgesine eklenebilir.
Büyük parçalar böyle, arzu eden küçükleri de ilave edebilir: bir gün önce tüm gazete sayfalarını kaplayan “S-400’ler tamam” haberleri, Başbakan’ın “biz size kanıt sormadık” açıklaması-ki ucu 11 Eylül’ü siz yaptınız”a kadar gider, yine Pazartesi günü gazete sayfalarını saran, “PKK’da ilk kez ele geçen füze” (Rus METİS füzesi) haberleri, vb...
Sonuç şudur...
Eğer, APEC zirvesi esnasında ABD ve Rus liderlerin Suriye konusundaki mutabakatı, “Suriye’de askeri çözüm söz konusu değil” açıklaması gerçekten de Türkiye ve/veya İran’a “çekilin” mesajı ise...
Bu yüzden..
“Siz çekilin” karşılığı yerindedir.
twitter.com/nedretersanel