|
Rusya Türkiye’yi satar mı?
ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in
Vietnam’da Suriye
üzerinde vardığı mutabakata Ankara’nın verdiği cevap ortada...
Hatta, Beyaz Saray-Kremlin arasında geliştirilen bu uzlaşının, Trump’ı kuşatan muhalefetten gizlice hazırlandığı dahi söyleniyor. Trump’ın Asya/Çin turunun sonunda Putin ile ayak üstü görüşüp görüşmeyeceği dahi belirsizken,
tarafların üzerinde haylidir çalıştığı
bir metnin ortaya çıkması o demek ve “Aslan’ın payı”nı istemesidir... (Yine de işaretler vardı: ‘Syria Deal Could Be Announced After Trump-Putin Meeting Friday’, 10/11, Sputnik.)

Bu yüzden, başlığa gayet sade bir yanıt: başta ABD, genel olarak Batı’nın tamamına ait ülke ve bağlı küresel kurumlar, Türkiye dahil, şartlar geliştiğinde herkesi satabilirler.

Sürpriz olmaz ve esasen son 15 yılın Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin itiraz ettiği, ‘reel-politik’ ahlaksızlığı da budur...

Peki Rusya?.. Eğer Soğuk Savaş’tan miras kronik ve köhne, “Amerika’ya karşı Rusya, Rusya’ya karşı Amerika kartı”nı oynayacaksanız, büyük üçgenin dengelerini bileceksiniz...

Zira aynı üçgen şu an ABD-Rusya-Çin arasında kurulmuş bulunuyor ve bu üçgenin köşeleri, birbirlerine karşı diğer köşeye yanaşmayı koz sayıyorlar. Eğer
buradan Rusya-ABD yakınlaşması çıkar ise Rusya’nın “satmayacağı” hiçbir şey olamaz!

İki güçlü örnek...

Bir
, Trump gibi Rusya ile-hatta Çin’le de, çünkü Trans-Pasifik Anlaşması’nı yırtmak odur!-iyi ilişkiler kurmak isteyen lider bir kenara, Obama gibi Moskova alerjisi aşikâr bir Başkan döneminde Putin’in St. Petersburg konuşması unutulmamalıdır;
“ABD büyük bir güç. Muhtemelen dünyanın tek süper gücü. Bunu kabul ediyoruz. ABD ile çalışmak istiyoruz, buna hazırız”.
(06/20/2016, Milliyet.) Başka bir Rus/Sovyet liderin benzer ifadesi duyulmuş değildir.
İki,
Trump Asya gezisi için yoldayken, Pekin’in ağzından da herhangi bir dönemde duyulmamış, üstelik diplomatik tavırlarda değişikliği izahta temel sayılan “konjonktür” kavramını ezerek, “
dünya siyasetindeki şartlar değişse de, Çin’in Rusya ile ilişkilerini derinleştirmeye yönelik stratejik ortaklığı değişmeyecektir
” mealindeki cümlesi de tam sindirilmelidir. (‘China will not change determination to deepen relations with Russia-Xi’, 27/10, Xinhua.)
‘ÇOK DENKLEMLİ BİLİNMEYEN’...

Trump’ın zafer ihtiyacı çok belli. Türkiye’nin önünde bir de seçim var. Rusya ise “fedakarlık” noktasında bonkörlüğe müsait tek oyuncu. Gürcistan’dan başlayarak, Ukrayna, Kırım, Suriye süreçleri Putin ve Rusya’nın dünyadaki imajını hayli parlattı.

ABD öyle değil. ABD Başkanı’nın koltuğunu apaçık tehdit eden unsurlar, “ayakta kalabilecek mi” sorusunu herkesin aklını soktu. Yani Suriye’de ABD’nin bu mutabakatı dayatacak siyasi gücü var mı? Ülkedeki anti-Rus ayağı kırabildi mi?

Ortadoğu’daki son hamleler ve Çin-Rusya kartlarını eş zamanlı kullanma cüreti, “içeride” bir hava deliği bulduğunu gösteriyor.

Esasen; ister magazin ister naif ipucu sayılsın, Trump seçim kampanyasının üzerine kudurmuş gibi saldıran entelektüeller ve en azılısı Hollywood’un şu an içine düştüğü pislik çukurunu ABD hükümetinin açtığını söyleyebilirsiniz. Öyle ki, ağır ve seri taciz suçlamalarına maruz kalan en güçlü yapımcı-yönetmenin kimi kurbanlarına karşı
MOSSAD
elemanlarını kullandığı dahi ortaya çıktı.
İmzadır
ve o zaman Riyad ile NEOM planlarını İsrail’le rabıtalandırabilirsiniz!.. (Harvey Weinstein’s Army of Spies’, 06/11, The New Yorker.)

Hasılı, Trump’un eli boşalmış değil ama rahatlayacağı dönemin işaretleri hissediliyor...

‘DÜNYA AHMAK DEĞİL’İN MUHATABI KİM...

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Putin arasında geçen görüşme iki bölüme ayrılabilir. İlki, iki saati aşan baş-başa görüşmedir. İçeriği kıymetlidir. Belki Türkiye’ye, ‘Şam’la görüşün’ cümlesi de kurulmuş olabilir. İkincisi de heyetler arasında yapılan; ekonomi, enerji, askeri ilişkilerin başarıyla yükseltildiği bölümdür. Ancak ilk bölümün ana konusu olan Suriye kaleminde birlikte açıklama yapılırken dışarıya söylenenlerin “aşırı sınırlılığı”, havalimanında Ankara’nın yaptığı okumanın doğruluğuna delalet etmektedir...

Başka ipuçları da var: Rus liderin 10 yıla yakın zaman sonra Tahran’a yaptığı ziyaret gibi. Burada, ABD ile gelişen Suriye mutabakatı İran’a ‘anlatılmış’ olabilir mi?

Keza, Başbakan Yıldırım’ın ABD ziyareti de aynı bağlama eklenebilir mi? “ABD, Suriye kalsın isteriz” demişti, “gitsinler” e çevirtmek ABD başarısıdır. Ardından İstanbul’da Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın yaptığı beklenmedik zirve de akış çizelgesine eklenebilir.

Büyük parçalar böyle, arzu eden küçükleri de ilave edebilir: bir gün önce tüm gazete sayfalarını kaplayan “S-400’ler tamam” haberleri, Başbakan’ın “biz size kanıt sormadık” açıklaması-ki ucu 11 Eylül’ü siz yaptınız”a kadar gider, yine Pazartesi günü gazete sayfalarını saran, “PKK’da ilk kez ele geçen füze” (Rus METİS füzesi) haberleri, vb...

Sonuç şudur...

Eğer, APEC zirvesi esnasında ABD ve Rus liderlerin Suriye konusundaki mutabakatı, “Suriye’de askeri çözüm söz konusu değil” açıklaması gerçekten de Türkiye ve/veya İran’a “çekilin” mesajı ise...

Korku bir kere yüreğe düştü mü, sığınmak için mezarını kazdırırlar adama...

Bu yüzden..

“Siz çekilin” karşılığı yerindedir.

twitter.com/nedretersanel

#ABD
#Trump
#Politika
6 yıl önce
Rusya Türkiye’yi satar mı?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti