|
‘NATO’nun Suriye sınırı Çin Seddi olabilir’…

Ortadoğu genelinde ya da Afrin özelinde olsun, ülkelerin bir davranış modelleri var ve hele askeri harekâtlara yönelik kararları, açıklamaları gün içinde değişiklik göstermez...

Gösterirse, o devletin dış politika karakterini bozacak enerjide bir dış ‘teşvikin’ araya girdiği varsayılır...

Fransa da böyle bir aritmi yaşandı...


Cumhurbaşkanı Macron’un İngiltere ile hareket etme yönünde bir eğilimi hissediliyordu. Arada Berlin’den, “Fransa daha Almanya olmalı, Almanya da daha Fransa olmalı” türünden AB merkezli metaforik mesajlar geliyordu ama Paris daha çok Londra eksenine asılıyordu.

Bu cepte dursun. Öte yandan Macron Paris’i, diplomatik ağırlığı bastığı yerde iz bırakacak adımlar deniyor. Ocak başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Elysee Sarayı’nda ağırladı, ertesi gün Çin’e uçtu, ardından da Trump’la görüştü.

Anlıyoruz ki, Fransız dış politikası; Ortadoğu, Afrika, AB koordinatları başat olmak üzere öncül bir rol arıyor/inşa ediyor.

Bu durum ilk kabul Paris-Londra el-eleliğine halel getirir.
Prof. Süleyman Seyfi Öğün
hocanın yalın tarifiyle; “Fransa’nın Suriye dahil Ortadoğu’daki tüm varlıkları İngiltere’nin kısıtlamalarıyla elde edilmiş kazanımlardır. İngiltere’ye güvenmezler”...

Bu halde Fransa’daki dalgalanmayı tek çıkarıma bağlayabiliriz. Fransa, Ortadoğu’da bir partner arıyor. Bu ABD değil. Rusya! Paris’in Afrin’i Birleşmiş Milletler’e götürme adımı, Şam’a ve Moskova’ya şirinlik hamlesi. Masa kurulduğunda, Suriye’ye ilişkin müktesebatını en azından ekonomik bölümüyle güncellemek istiyor. Kaldı ki, Afrin’i özel olarak BM’ye taşımış, acil davet yapmış değil. Suriye gündemli bir oturuma Afrin sayfasını sıkıştırmış halde.

Bu yüzden Dışişleri Bakanı Le Drian’ın, “Türk mevkidaşıma Zeytin Dalı’nın bizi endişelendirdiğini iletme fırsatım oldu’ cümlesi için doğru tartı kullanmak gerekiyor...

GELELİM İNGİLTERE’YE…

Ortadoğu’da menfaatleri olan tüm ülkeler ilginç bir dönemden geçiyor. Çoğu yaralı, bastıkları zemin kaygan. Bu yüzden bir seri ilk yaşanıyor. Biri de kuşkusuz Londra’nın tutumu...

Ankara’ya yakın duruyor. ABD ile ilişkilerindeki buzlanmayı görebiliyoruz. Ama Rusya’ya kayması imkânsız. Bölgeye açılabileceği birkaç menfezden başat olanı Türkiye.

Öyle de yapıyor; PKK/PYD-DAEŞ-ABD işbirliğini ispatlayan İngiliz istihbaratıydı. Ki, doğruluğunu bugün Afrin’de görüyoruz.

Başka örnekler de var…

“Türkler 2015’te barış sürecinin sonlanmasının ardından İstanbul ve Ankara’da bombalı saldırılarda sivilleri öldüren, yüzlerce güvenlik mensubunun hayatına kasteden bu örgüt elemanlarının ABD tarafından eğitilip, silahlandırılmasını hazmedemiyor. ABD’nin verdiği silahların Türkiye’ye karşı kullanılacağı uyarısını yapıyor. Kimse de aksini garanti edemez. Afrin Erdoğan için büyük hedef değil.
Amaç, ABD-YPG ortaklığını bozmak
”... (23/01, Times, BBC.)

Bu en kibar ifadeyle “rakipler” tarifidir. ‘ABD-Türkiye savaşıyor’ diyene de yalancı diyemeyiz. Londra duruşunu böyle gösteriyor...

RUSYA’NIN KÜRTLERE BORCU YOK,
ABD ÖDESİN!

Rusya’nın Afrin’deki terörist gruplara ilişkin tutumunu da, yine İngiltere üzerinden okumak heyecanlı olabilir...

“Rus Kommersant gazetesine konuşan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nden Kirill Semyonov, ‘Türkiye’nin Afrin’deki operasyonu sadece Rusya ile anlaşmasının sonucu olabilir.
Moskova’nın Kürtlere hiçbir borcu yok
. Moskova şimdi tüm suçu, Kürtlere silah sağlayan, onları araç haline getiren ABD’ye atabilir”... (23/01, BBC.)

“Askeri uzman General Yuri Netkachev: ‘Kürtler Rusya-Türkiye gaz anlaşmasında değersiz paraya dönüştü’... (22/01, Nezavisimaya Gazeta.)

İngiltere ve Rusya gibi ilişkileri berbat iki ülkenin Türkiye ve ABD dosyalarının bu denli benzeşmesi, Amerika’nın Suriye’de kısa vadeli amacını örtmemeli; ABD, iyice yaklaşan siyasi çözüm sürecini de-forme etti ve “burada kalıyorum” dedi.

Masaya oturmasına izin verilmemeli. Bu net. Ama başarılamazsa, masada
zamanla anlaşabileceği ülkeler
de olmamalı.
EZ, EZDİĞİNİ GÖRSÜNLER,
EZDİRTMEYENDEN KOPARLAR...
Ankara’nın bölgeye yönelik teorisi kurulmuş, pratik sonuçları beklenen okumalarından bir tanesi, terör örgütleriyle mücadele için taraflara davette bulunurken sürekli karşılaştığı “pazarlık” engelini aşmak için, “terör örgütünü, özellikle ‘arkası’ bulunan terör örgütünü bizzat ezmek”. Ezerek, terörle mücadele edenlerin sayısının artacağını kestiriyor, diyebiliriz ki, meyvelerini topluyor da. Yani
denklem değişince, çıktıya etki eden aktörler de değişiyor
...

İsrail’in sessizliğine gelince...

ABD bölgede zar-zor tutunuyor. İsrail de onun paçasında asılı. Bu sessiz yük, Amerika oyundan düşerse, çok açık ki “
stratejik asimetri
” üretecek bir hamle yapacaktır. ABD’nin Suriye’deki varlığını DAEŞ’ten vazgeçip İran’a bağlaması ipucu sayılmalı. Büyük tehlike o.
Ve tabii
Amerika
. Türkiye’nin terör koridorundaki baş muhatabı!

Gazetelerin sayfalar, TV’lerin saatler doldurduğu Afrin konusunda Washington tek cümle ile bitirilebilir mi?

Mümkün...

NATO Genel Sekreter Yardımcısı Gottemoeller Afrin için Türkiye’deydi.

Aynı zamanda
NATO sınırı
olduğu Türkiye tarafından özellikle altı çizilen Suriye sınırı nasıl tarif edildi biliyor musunuz kendisine?

“Çin seddi gibi duvar ördük.”

Hemen anladı!

#Türkiye
#Suriye
#ABD
6 yıl önce
‘NATO’nun Suriye sınırı Çin Seddi olabilir’…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset