|
İncirlik’i kapatmak, Türk üsleri açmak...

ABD’nin dünya üzerinde binlerce askeri üs ve tesisi var. Bunlar içinde en önemli üç tanesi, Almanya, Japonya ve Türkiye-İncirlik’tir...

Bu üç üssün bulunduğu koordinatlar birleştirildiğinde, II. Dünya Savaşı’ndan günümüze Washington ve müttefiklerinin kazdığı küresel siper/kuşatma hattını görebiliriz...

Bilindiği üzere, ABD ve genel olarak Batı’nın bu çap/tipteki üsleri, ‘hegemonya karakolları ve sembolleridir’. Yine bu üsler, ev sahibi ülkeye de ‘istikamet verirler’, nerede durmaları gerektiği konusundaki ‘kerteriz noktasını’ sürekli hatırlatırlar, Demokles kılıcı gibi iktidarların başında sallanırlar...



MOBİL ÜS: 6‘NCI FİLO!..

Doğu Akdeniz’e vaziyet ederek şu sıralar yeniden popüler olan ABD 6’ncı filosu ve merkezinde uçak gemileri bulunan benzeri ‘donanma setleri’ de yüzen üslerdir.

Aynı amaçla kullanırlar; hegemonyayı korumak, zaman zaman da ‘yoldan çıkan’ müttefikleri hizaya getirmek için...

Nihayet, İncirlik Üssü’nün 15 Temmuz’da ve güneyimizdeki terör koridorunun inşası için 90’ların başında ‘Çekiç Güç’ ismiyle oynadığı roller tam bu kalemdendir...

İlginçtir; 15 Temmuz da Çekiç Güç de ‘paralel’ içindir!..

‘Amerika’nın Üsler İmparatorluğu’nun yazarı Chalmers Johnson şöyle diyor: “Bir zamanlar emperyalizmin yayılımını kolonilerini sayarak takip ederdiniz. Koloninin Amerikan versiyonu askeri üslerdir”... (Ocak 2004.)

Yani, bu tür askeri üsler, “askeri düşüncenin ötesinde anlam taşır. Her şeyden önce ikili, uluslararası, kültürel, ekonomik sonuçları olan siyasi düzenlemelerdir” (‘Base Realignment and Closure Report, Commission on Review of Overseas Military Facility of the US, Mayıs 2005).

Amerika ve Batı’yla her kriz çıktığında, Türk kamuoyunda yükselen ‘İncirlik’i kapatın’ taleplerinin ardındaki doğru budur!

Ancak bugün gelinen noktada İncirlik ve benzer üslerin varlığı, Türkiye’nin diplomatik/askeri kozuna dönüşmüş bulunuyor. İpi Ankara’dadır ve son kart olarak Demokles’in Kılıcı artık sahibinin başında sallanmaktadır.

TÜRK VERSİYONU...

Denizaşırı stratejik değer taşıyan üç üssümüz bulunuyor. Bilindik askeri anlamına tam erişmiş değiller ama hızla tamamlanıyorlar...

Katar’da önemli bir görev üstlenen Tugay seviyesinde takviye edilmiş üssümüz, Somali’de Anadolu Kışlası’nda görev yapan üssümüz ve en son Sudan-Sevakin Adası’ndaki varlığımız. Bu üçlü mimari bir üçgen oluşturuyor ve hem iç alanı hem de komşu olduğu denizlere göre konumu; Körfez, Kızıldeniz ve Hicaz, Doğu Akdeniz üzerinden askeri ve politik değer üretiyor...

Kaldı ki, Hazar havzasında kardeş Azerbaycan’da bulunan Türk varlığı ile Yemen’de muhtemel/olması gerekli Türk üssünü de aynı haritaya konumlandırabiliriz.

Buradan o kritik soruya çıkıyoruz... Türk üslerinin amacı ne? Tıpkı ABD/Batı üsleri gibi, “hegemonik, emperyalist amaçlarımız” mı var?

Tek başına Katar Üssü durumu anlatıyor: ABD-S.Arabistan-BAE ve İsrail’in kurduğu ‘Küre Koalisyonu’, Doha’ya yönelik bir darbe planladı ve uyguladı.

Bu tam olarak hegemonya ve emperyalizmin bölgedeki işbirlikçileriyle kurduğu büyük bir tezgâhtı. Katar düşse arkası Karadeniz’e kadar gidecekti! Oyunu asker kullanarak Türkiye bozdu ve böylece ‘Büyük Ortadoğu’daki tüm ülkelerin-aslında S. Arabistan ve BAE, İran’ın da gelecekteki varlığını gözeterek-hakları için, İslam’a yönelik saldırıya, sömürüye karşı “adalet”i savundu ve kazandı.

Kendisi açısından ise Suriye ve Irak özelinde Türkiye’yi parçalamak için kurulmaya çalışılan terör koridoru hamilerini-coğrafi olarak da-geriletti. Savunma hattını içlerine soktu.

Kıbrıs’tan Afganistan-Pakistan hattını da kapsayarak Batı-Doğu hattını, Karadeniz’den Hazar havzasını da kapsayarak Yemen’e uzanan Kuzey-Güney çizgisindeki fedakarlıkların bir karşılığı olur mu bilinmez ama en azından tüm bu bölgede yaşayan halkların ‘Türklerin ne yapmak istediğini’ anladığı görülüyor...

Türkiye’nin, Karadeniz-Akdeniz-Kızıldeniz-Basra-Hazar miğferindeki tarihi müktesebatına yaptığı gönderme, varlığının koloni üsleri kurmak için değil, adalet ve meşru savunma için olduğunu vurgulamak üzerinedir. Rahatsız olanlar gelişmeleri, “Ankara’nın Osmanlı arzuları» şeklinde toplumlarına sunuyorlar. Dizilerin yasaklanması bunun dışavurumudur.

Dallas seyredip Amerikan üslerine ‘hizmet pazarlayan’ ülke olmak ile örneğin Yemen’deki tarihi hatırlamak arasındaki fark budur; “Yemen’de tarihte hiçbir topluma eyvallah etmeyen bu insanlar Osmanlı ile tek vücut olabilmiş örnek kavimlerdendir. Bu bağlılıkta bölgeye yüzyıllarca yapılan hizmetlerin payı vardır. Bugün Yemen Devleti’nin San’a’daki polis lojmanlarından askeri kışlalarına, müze binalarından sanat okullarına kadar birçok kurum, Abdülhamit Han‘ın bina ettirdiği yapılarda faaliyetlerini sürdürmektedir”...

Devam... “Mondros Mütakeresi uyarınca Osmanlı ordularının terhisi söz konusu olduğunda Yemen, Osmanlı yönetici ve askerlerinin gitmesinin önüne geçmiş, 3 bin kadar Subay ve yönetici Yemen’de kalmıştır” (‘Payitaht’ın Son Sahibi-Abdülhamit Han’, T. Uğurluel, Say:107-8-9).

İncirlik’ kapatılacak olsa, buradaki Amerikan subaylarına gitmemeleri için kimler ısrar eder?

Bu sorunun yanıtı bölgedeki Türk üslerinin varlığını izah eder.

#Askeri Üs
#İncirlik Üssü
6 yıl önce
İncirlik’i kapatmak, Türk üsleri açmak...
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler