|
O katillerin yüzünü bir defa olsun görelim

Sivas Şarkışla’da 1954 yılının son günü dünyaya gelen Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009’da Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesi dağlarında helikopterin düşmesi neticesi şehit oldu.

Yıllar önce soğuk beton üstündeyken yazdığı şiirinde ‘Üşüyorum’ demişti.



Keş dağlarındaki karlar arasına düşen helikopteri devlet görevlileri günlerce bulamadı.

En ufak bir ihtimali, kıl tüy gibi minicik bir delili, üç saniyelik telefon sinyalini bile değerlendirip yarım saat içinde aradıklarının yerini tespit eden ve ensesine çöken devlet, bu yiğit evladını ve onunla birlikte düşen arkadaşlarını bulamadı.

Günlerce başka dağlarda aradı.

Bulundukları yerden 115 kilometre uzakta…

Hayatı boyunca toz kondurmadığı, işkence gördüğünde bile aleyhine tek cümle sarf etmediği devlet.

*

Gazeteci İsmail Güneş, helikopter kaza yapınca hemen 112 âcil çağrı merkezini aramış, yarım saate yakın telefonla konuşarak yardım istemişti.

Fakat günler sonra bulduklarında, çenesinin kırılmış olduğu görüldü.

Helikopterin beyni olarak tanımlanan cihazların söküldüğü rapor edildi.

Belli ki dağda dolaşan keçiler söküp götürmüşlerdi; dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dediği gibi.

Çünkü o keçiler, kayıtların ortaya çıkmasını istemiyorlardı.

Ayrıca keçiler, radar kayıtlarına da müdahale etmiş, herhalde dostlarından rica ederek 37 saniyelik kısmı sildirmişlerdi.

*

Keçiler ne güzel hayvanlardır.

Ama bu sözünü ettiklerimiz başka… Bunlar belâ.

Muhsin Yazıcıoğlu ile arkadaşlarının katilleri ortaya çıkana ve o suikast bütün ayrıntısıyla aydınlatılana kadar, bu dünyada adalet olduğuna kimse bizi inandıramaz.

O katillerin yüzünü bir defa olsun görmeliyiz hayattayken.

*

Melih Perçin, Muhsin Yazıcıoğlu ile yapılan röportajları toplayarak bir kitap haline getirdi.

1987’den 2008’e kadarki konuşmalardan seçmelerden oluşan kitap “12 Eylül Günleri” adıyla çıktı.

Yeni Düşünce’den TRT’ye kadar pek çok yayın organı için yapılan görüşmelerden birkaç soruya bakalım isterim.

*

Mamak’tan ilk çıkışınızda neler hissettiniz?

Çıkışımda demir kapıların arkasının daha geniş olduğunu hissettim, gördüm.

Çıkarken tekrar kafes denilen yere sizi aldılar mı?

Evet.

Kafesi en son ziyaretiniz ne zamandı?

1986 Temmuzunda.

Kafes nasıl bir yer?

Kafes dediğimiz bir bülbül kafesi değil. Kafes etrafı demir parmaklıklarla çevrili, tıpkı hayvanat bahçesindeki kafeslerden. Etrafında askerlerin coplarla dolaştığı, garip bir yer.

Artık bahar geliyor. İçeride baharları fark ediyor muydunuz? Anlatır mısınız?

Bir insan eğer bulunduğu yeri bahar yapmak isterse, onun için her yer bahar gibi olabilir. Bulunduğumuz yer her yanı taşlarla çevrili bir yerdi. İnançlarımızdan ötürü yaşadığımız her yeri bahar yapmak elimizdedir. Manen baharı şartlar ne olursa olsun yaşamaya ve yaşatmaya çalıştık. Maddeten de yeşilliğe ulaşamıyorduk ama bunun da yollarını bulduk. Her hafta kantine geldiğinde beş altı bağ maydanoz alıyorduk. Bunları bir kavanoza koyuyorduk. Suyun içinde sıra sıra diziyorduk. Her solmaya yakın olanını tane tane çeker, onları gıda olarak kullanır, kavanozları her hafta yenilerdik. Yani maydanozlardan yeşil alan olarak istifade ederdik.

İçeride şiir yazıyor muydunuz?

Ara sıra yazıyorduk ama şiir değillerdi tabii… Ne şair olabildik, ne şiir yazabildik…

Peki, kitap okuma nasıldı? Okuyabiliyor muydunuz? İdarenin tutumu nasıldı?

İlk başlarda kitap yasaktı. Sonra giderek işte, Atatürk ilkeleriyle, Cumhuriyetle ilgili bazı kitaplar vs serbest oldu. 1985’lerde de kitapların bir kısmı içeriye girebiliyordu. Ama çok enteresandır… M. Necati Sepetçioğlu’nun “Kilit, Kapı, Konak” diye giden tarihi seri romanları maalesef yasaktı.

Kitaplar sonraları biraz serbest olduğuna göre okuduklarınızdan hatırladığınız var mı?

Mehmed Arif Bey’in “Başımıza Gelenler” isimli eseri. Orada bir defa daha okuma fırsatım oldu. Bunun dışında pek çok tarihi kitap. Özellikle yakın tarihimizle ilgili kitaplar. Rahmetli Erol Güngör’ün eserlerini de takib ettik. Sık sık da Kur’an-ı Kerim okuma fırsatımız oldu.

#Melih Perçin
#Muhsin Yazıcıoğlu
#İsmail Güneş
6 yıl önce
O katillerin yüzünü bir defa olsun görelim
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı