|
Kimleri konsolos yapmış, kimleri alnından öpmüşüz?

Suriye’de terör örgütleri toprak işgaline başlamadan önce, Halep’e gitmiştik.

Meşhur kalesini, Osmanlı’dan kalma kapalı çarşıyı, camileri gezdik, sokaklarında dolaştık.

Türkçe konuşan çocuklarla top oynadık.

Ayaklarını sallandırarak duvar üstünde oturmuş, pişti oynayan çocukların tartışması sırasında hakemlik yaptık.



Gezi programı sonunda, “İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri” deyip veda ettik.

Zaten hangi şehre gitsek, ayrılırken öyle söyleriz.

Edirne, Saraybosna, Bakü, Aşkabat, fark etmez.

Hep şen olmasını, hoş kalmasını ister ve Âşık Garip gibi düşünürüz.

“İşte geldim gidiyorum/ Şen olasın Halep şehri/ Çok ekmeğin tuzun yedim/ Helal eyle Halep şehri/

Sana derler Arabistan/ Dört tarafın bağ u bostan/ Haber geldi nazlı dosttan/ Durmak olmaz Halep şehri/ Âşık Garip düştü yola/ Hızır yardımcısı ola/ Göründü gözümüze sıla/ Sen kal burda Halep şehri”

*

Aradan seneler geçti, Halep de pek çok şehir gibi işgal edildi.

Bombalarla yıkıldı, harap oldu.

Allah’ın izniyle bu günler geçecek ve o şehirler tekrar inşa edilerek, mamur hale gelecek.

Afrin’e doğru ilerleyen kahraman askerlerimizin tek hedefi, o bölgedeki köyleri, şehirleri işgal altında tutan terör örgütlerinden temizlemek ve asıl sahiplerinin huzur içinde yaşayacağı şartları hazırlamak.

*

Afrin civarındaki köy isimlerine bakınca, oralarda bizimle aynı dili konuşan, aynı kıbleye yönelen insanların yaşadıkları beldelere ne güzel isimler verdiklerini görüyoruz.

Bu, önemli bir ayrıntıdır.

Bülbül, Şengal, Zehran, Bali Köy, Kurni, Hay Oğlu, Heftar, Ursa, Bak Ubasi, Ali Kar…

Şeyh Huruz, Ömer Simo, Duraklı…

Kürdo, Şeyh Huruz, Yukarı Hacıkanlı, Aşağı Hacıkanlı, Derviş Obası…

Hasan Kelkavi, Celeme, Edamanli, Kude, Ali Bekki…

Bilal Köy, Ömer Uşağı, Mamel Uşağı…

Süleyman Halil, Sati Şaği, Alkana, Kırmızı, Karri, Şerbanlı, Şedya, Harab Summak…

Şeyh Hadid, Cukali Favkani, Orta Çakallı…

Kara Mitlak, Hac Bilal, Cinderesi, Hacı İskender, Deyr Ballut, Hammam, Nisriyye, Dükkân…

Eşkan, Arşali, Muhammediye, Divan Fevkani…

İkidam, Şeltah, Merseva, Serincek, Kastel Cündo, Dikmetaş…

*

Sadece köy isimleri değil; dağların, tepelerin, derelerin isimleri de benzer şekilde.

Bölgenin insanları, doğal olarak, kendi kelimeleriyle isimler vermiş her birine.

İşgal edenler, ne yapsalar o isimler değişmez.

Karşılarında kahraman askerlerimizi gören teröristler, ne yapacaklarını, nereye kaçacaklarını bilemiyor.

İnsansız hava araçları görüntülerini tespit etmesin diye lastik yakıyorlar.

Bilmiyorlar ki dünyanın bütün lastiklerini toplayıp yaksalar, sonuç değişmeyecek.

*

Günün birinde askerimizin oraya geleceğini hesaba katmış olmalılar ki çok sayıda tünel inşa etmişler.

O tünelleri görenler “Az daha metro sistemi kuracaklarmış” demekten kendini alamıyor.

Avrupa şehirlerindeki metroların yapımı sırasında, savaş esirlerinin de çokça kullanıldığını biliyoruz.

Zeytin Dalı Harekâtı bittiğinde, eğer elimizde teslim olmuş teröristler bulunursa, biz de onları aynı işlerde çalıştırabiliriz.

Tünel kazarken edindikleri tecrübeleri boşa gitmemiş olur.

*

Suriye’nin barışa ve özgürlüğe kavuşması için terörist gruplarla çarpışan, vatanlarını savunan Özgür Suriye Ordusu mensuplarına iftira atanların içimizden çıkması ne garip bir tecellidir.

Hele milletin vekili olarak ortalıkta salınması…

O küfürbazın söylediklerini duyunca, ister istemez bir muhasebe yapmak gerekiyor.

Kimler konsolos olmuş?

Kimleri alnından öpmüşüz?

Ne çıkar bu muhasebeden?

Şu çıkar: ‘Konsol’ bile olmayacak adamları ‘Konsolos’ yapmışız.

O zamanki Başbakan Davutoğlu Hoca, bilseydi günün birinde böyle konuşacağını, alnından öpmezdi.

Dileriz ki bir daha öyle yapmayalım. Çok iyi kontrol edelim. Çapını iyi ölçelim. Pi’yi doğru hesaplayalım.

#Türkiye
#Poliitka
#Konoslosluk
6 yıl önce
Kimleri konsolos yapmış, kimleri alnından öpmüşüz?
Futbol nefret eder
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…