|
Hâller arasında kutlu bir hâl

İyi bir yazar olmak mı, iyi bir insan olmak mı? Şair, ressam, müzisyen yahut sanatın herhangi bir dalı için de geçerli aynı soru.

Öyle büyük yazarlar, sanatçılar biliriz ki, ismi dağ gibidir; yaklaşınca bir bakarsınız, kendi dağda odun.

Hayranlık beslediğiniz bir üstadı yakından tanıdığınızda, bazen “keşke hep uzaktan sevseydim” demek zorunda kalırsınız.



Kibirli çıkar, burnu büyük olduğunu görürsünüz, kendinden başkasını saymaz, ona yakıştıramadığınız insanî zaaflarından rahatsızlık duyarsınız.

Yazdıklarıyla yaşadığı arasında tezat teşkil eden davranışlara şahit olduğunuzda, yaşadığınız hayal kırıklığı sizi sarsabilir.

*

Bazen dedik, hep öyle olmadığı için.

Yazdığı ile yaşadığı arasında fark bulunmayan, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan ustalarımız, genelleme yapmaya mani.

Onlardan biri Mustafa Kutlu.

Son çıkan kitabı deneme: “İlmihal Yahut Arzuhal”.

İsmail Kara’nın ifadesiyle, “Satırlar arasında sadece samimi, hisli ve mümin bir kalp yok, sesini ve nefesini karşı tarafa efsunlu bir şekilde duyuran, okuyucuya aktaran ve hemen coşkun karşılıklar bulan bir kalem ve el de var.”

(Öyle birine rastlayınca, elini hiç bırakmamak gerekir.)

Fakirse biliyorsunuz, Mustafa Kutlu’nun kitapları hakkında bir iki cümle yazmak yerine, sözü doğrudan ona bırakmayı tercih ederim.

Yine öyle olacak.

*

Allah aklıma geldiğinde içimden secdeye kapanmak, alnımı toprağa koymak geçiyor. “Benim yüzüm yerde gerek/ Bana rahmet yerden yağar” demiş Yunus Emre. Alnımı toprağa koyunca sanki onun kokusu, serinliği bana aslımı hatırlatacak, ilk ceddimin yaratıldığı güne döneceğim.

Dede Korkut Kitabı’nda “Nice cahiller seni gökte arar, yerde ister. Oysa sen müminlerin gönlündesin” diye geçiyor; ve Kur’ân-ı Kerim’de “Allah insana şahdamarından daha yakındır” diye buyruluyor.

Âmenna.

Yine de bu secde iştiyakını önleyemiyorum. Mehmet Âkif geliyor aklıma. Onun geceyi yırtıp geçen sessiz feryadını duyar gibi oluyorum: “Karanlıklar, ışıklar, gölgeler sussun ki, Allah’ım/ Bütün dünyayı inletsin benim secdem, âhım.”

Bu muhteşem jestin yanında benimki nedir acaba? Başını eğivermiş bir çiğdem mi, bir utangaç tarla kuşu mu?

"Göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, hayvanlar ve ağaçlar ve insanların bir kısmı Allah’a secde ederler” âyetini biliyorum. Sayılanların arasına ben de karışmak istiyorum. Alnımı toprağa koyayım ve içimden geçen ırmaklar şöyle sesleniversin:

Evvel ve âhır O’dur.

Zâhir ve bâtın O’dur.

O işiten, bilen, gören, rızkı genişleten, va’dini yerine getirendir.

Daima affeden, bütün günahları bağışlayan, her şeyin içyüzünden haberdar olan, koruyup gözeten ve son hükmü verendir. O Halîm,

O Hamîd, O Kâdir, O Kerîm’dir.

Mâlikü’l-mülk’tür. Her şeye gücü yetendir. Her şeyi tek tek ve bütün ayrıntıları ile bilendir. Rahman ve Rahim O’dur. O kullarının tövbelerini kabûl eder. İlmi ve merhameti her şeyi kuşatır. Karşılık beklemeksizin bol bol verendir. O azamet ve kerem sahibi; O seven ve sevilendir. Allah bir. Bir kelime, lakin lugatlerde yok. Zaten “kelime” sözcüğünün bir mânası da “yaralamak” demektir. Ne desem karşılamayacak, ne söylesem eksik kalacak. Allah için, yine O’na sığınarak, ancak ve belki şunu belirteyim: “Mânası kalbimizdedir.”

Gözle görülen, elle tutulan, kulakla duyulan, akılla kavranan, âletle ölçülen, her şeyden daha açık, daha gerçek, daha sarih olarak;

Ve kelime, ve dil, ve işaret, ve ima, ve şiir, ve inşadan müstağni olarak.

O’nun güzel isimlerini anıyoruz. Bu isimlerin hakikati veli* kullarına ayandır.

Yoksa Allah için söylenen söz, yazılan yazı, yapılan hareket, takınılan tavır, gösterilen çaba, ancak ve sadece dua olabilir.

Cenab-ı Hak insanoğlunu kendisine ibadet etsin diye yaratmadı mı?

*

Veli kullarının bir an olsun çıkmaz imiş hatırından.

Benim de dileğim budur; lakin bunca hata, bunca günah ile geçebilir miyim o mübarek insanların yakınından.

#Toplum
#Yaşam
6 yıl önce
Hâller arasında kutlu bir hâl
Polislerin çalışma koşulları ve özlük hakları
Gülen’in yatağı hâlâ sıcak fazla uzağa gitmiş olamaz
Öfke ve gurur
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?