|
Darbelere direnişin sembolü

Kalite, kafada başlar, elde devam eder ve olgunlaştığında piyasadaki yerini alır.

Dünyanın en büyük sorunu kalitedir desek, yanlış sayılmaz.

Şu dünyanın görüp göreceği en güzel adamlardan biriydi Hasan Celal Güzel.


Çok bilinip tanınmasına rağmen, yeterince tanınmadığını düşünüyorum.

Darbelere direnişin sembolüydü. (Bu, özelliklerinden sadece biriydi.)

Dikkatinizi bir de “şu dünya” kısmına çekmek isterim.

Artık “bu dünya” yerine, “şu dünya” deme makamına geldik.

Dostları, arkadaşları, sevdiğimiz güzel insanları kaybetmeye alıştık.

Neredeyse turp gibi olduk; ne kadar “çok değerlimiz” varsa, toprağın altında.

*

Mafya dizilerinde en ağırlıklı kısımlar çatışma, hastane ve kabristan üçgeninde geçiyor diye düşünürdüm.

Bizim hayatımızın da pek farklı olmadığı ortada.

Silahlı çatışma kısmı hariç, diğerleri arasında mekik dokur haldeyiz.

Ayakkabılarımızda henüz bir can dostumuzun mezarından kalan çamurları temizlemeye vakit olmadan, bir diğerini defnetmek üzere yolumuz yine kabristana düşüyor.

*

Güzel insan olduğuna herkesin şahitlik ettiği Hasan Celal Güzel hakkında birkaç mesaja bakalım.

“Hasan Celal Güzel’e rahmet diliyorum. Çok üzüldüm vefatına. Sezai Karakoç’un adını duymamış bakanların yaşadığı bir Türkiye’de o Türkiye kadar güzel kitaplar yayımladı. Daha ne olsun!”

Ebubekir Kurban

“Hasan Celal Güzel adamdı, şehir şehir dolaşıp ‘Bir daha darbe yapmaya kalkarlarsa çıkın tanklara, izin vermeyin’ derdi. Mücadelemizde payı, üzerimizde emeği çoktur. Allah rahmet eylesin.”

Harun Alanoğlu

“Darbelere direnişin sembolü ‘Tank Hasan’ lakaplı Hasan Celal Güzel’i kaybettik. Güzel insandı.

Ersoy Dede

“28 Şubat döneminde dik duran Hasan Celal Güzel ağabey Hakk'a yürüdü. Dik duruşuna, zalime karşı duruşuna biz şahidiz.”

Yakup Köse

*

Küçük yaşlarda ‘beytülmal’in mukaddesliğini öğrendiğinden, içinde yetim hakkı bulunan devlet malına hiçbir zaman el sürmeyen biriydi Hasan Celal Güzel.

Başbakanlık müsteşarlığı, bakanlık yaptığı dönemde görülmemiş derecede titiz davranır, Hz. Ömer ahlâkıyla hareket ederdi.

Meclis’te özel görüşme yapacağı zaman, cebindeki jetonları kullanırdı.

Çocuklarını da makam arabalarına yaklaştırmadı.

Meclis lokantasına girmekten imtina ederdi.

Koruma polisi ve eskort araç kullanmazdı.

Vekillere tanınan kıyak emekliliğe karşı çıkmış ve o maaşı almayı reddetmişti.

Emrindeki daire başkanlarından daha az maaş almıştı.

Lojmanda oturmayı aklından bile geçirmedi.

*

Hayatta tek dikili ağacı olmadığını, var olan birkaç ağacı da satıp harcadığını gülerek anlatırdı.

Eşinin alın teriyle hak etmiş olmasına rağmen, Vakıflar Genel Müdürü olarak atanmasını engellemişti.

Krediyle aldıkları Ankara’daki evi, daha önce sattıkları için, YDP kuruluşu sırasında Malatya’daki babadan kalma evi ve Gaziantep’teki dededen miras evdeki payını elden çıkarmıştı.

Ömrünün sonuna kadar kirada oturdu.

«

Birçoğunun gözünde ‘enayi’ ve ‘budala’ sayılmaktan şeref duyardı.

Çünkü o, “Devlet malı deniz, yemeyen domuz” diyenler arasında hiç saf tutmadı.

Sahip olduğu tek servet, kitaplarıydı.

Bunlardan asla pişmanlık duymadığını ve kimseye muhtaç etmeyen Rabbine hamdettiğini, beş yıl kadar önce Sabah’taki köşe yazısında okumuştuk.

*

Kaç kişi hatırlar bilmem, ilk defa vekil seçileceği zaman, gazeteler aleyhinde tek cümle yazmamıştı.

Şaşırtıcı şekilde herkes övmüştü. Muhalifler bile takdir ediyordu.

“Turgut Özal nasıl da yaman bir adam bulmuş” diye yazılıyordu özetle.

Selman Cahit’in de baba dostuydu.

Rahmetli Önal Vasıf’tan bahsettiğimizde, “Çok erken gitti rahmetli” demişti.

#Darbe
#Toplum
#Direniş
6 years ago
Darbelere direnişin sembolü
Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay’ın yapacağı bir şey yok muydu?
Kırmızı Pazartesi
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm