|
Kandil çözüm istiyor mu?

Zahiren istiyor ama yapıp ettikleriyle sürece zarar veriyor.

Ankara’dan yükselen sevindirici haberlere Kandil gölge düşürüyor ne hikmetse.

Çözüm sürecine atılan yeni format, üzerinde mutabakata varılmayan konuların açıklanmaması ve özellikle tek yanlı açıklamalardan kaçınılması yönündeydi.

Usul/yöntem yanlışlığı kaçınılmaz olarak esası zedeliyordu.

Bu yüzden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la yapılan görüşmeden sonra varılan mutabakat, esasla uyumlu usul ve yönteme bundan sonra uyulması konusundaydı.

HDP adına yapılan bu yöndeki açıklamaların üzerinden daha gün geçmemişken Kandil’den yapılan açıklamalar bu mutabakatın özünü tahrip edici nitelikteydi.

Karayılan’ın 2015 Nisan’ında Kandil’de yapılacak PKK’nın kongresine Öcalan’ın da katılacağı açıklaması en hafif tabiriyle Akdoğan’ın dediği gibi gerçek dışı, zamansız ve sürece zarar verici niteliktedir.

Öcalan üzerinden Öcalan’ın müzakere sürecini boşa çıkartacak bir atraksiyon mu söz konusu?

Öcalan PKK/HDP canibinden yapılan tek yanlı açıklamaların çözüm sürecini bozucu nitelikte olduğuna inanmış olmalı ki sürece usul/yöntem bakımından yeni bir format atılmasında hiçbir sakınca görmedi.

Nerden mi çıkarıyorum bunu?

Çünkü HDP, Öcalan’dan bu yönde bir talimat almamış olsaydı Akdoğan’la yapılan görüşmede “yeni format” önerisine “evet” demezdi.

O zaman akla şu soru geliyor:

Öcalan’ın da sürecin hassasiyeti bakımından onay verdiği bu mutabakatı bozucu nitelikteki açıklama niye yapıldı?

Kandil duruşunu netleştirmeli artık.

Dilini de...

Öcalan derinlikli ve anlamlı bir müzakere için bir engelin kalmadığını belirtiyor ve yeni bir usul/yöntem çerçevesinde yol yürünmesi gerektiğine onay veriyorsa Kandil’e düşen Öcalan’ın gösterdiği istikamette hareket etmek olmalı değil midir?

Aksi takdirde Öcalan’ın Kandil adına devletle yürüttüğü müzakerede eli zayıflatılmış olmaz mı?

Öcalan bir şey söylüyor.

HDP heyeti usul/yöntem konusunda bir mutabakatın sağlandığını ilan ediyor.

Ama Kandil’den yapılan bir açıklama herşeyi ters yüz ediyor.

Karayılan’ın açıklaması şöyle bir algının oluşmasına katkı sağlıyor: Demek ki Öcalan serbest bırakılacak! Hem de en yakın zamanda!

Bu algı üzerinden sürece kimlerin nasıl bir zarar vermek için pusuda beklediklerini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

Seçime beş kala Kandil’in çözüm sürecinde AK Parti’nin elini siyaseten zayıflatıp çözüm karşıtı cephenin elini güçlendirecek bir algı operasyonunda başrol oynaması manidardır.

Hatip Dicle’nin tarihi adımların atılacağı tarihi günlerin arifesinde olunduğuna dair sözleri nasıl ki toplumda derin bir umut yarattıysa Karayılan’ın açıklaması da tam tersi bir umutsuzluğu çoğaltmaktan öte bir işe yaramadı.

Çözüm sürecinin başarısına doğrudan odaklanmak yerine, en önemlisi de çözüm sürecine zarar verecek söz ve davranışlardan kaçınmak yerine “özerklik”, “Öcalan’ın da serbest bırakılacağı genel af” gibi konular üzerinden sanki mutabakata varılmış da öyle hareket ediliyor algısı yaratmaya dönük hamleler hiç kuşkusuz sürecin kendisine yönelik bir tür sabotaj niteliğindedir.

Dahası, sorunu çözmek için her türlü cesareti ve kararlılığı sergileyen AK Parti hükümetini sekter solcu/ulusalcı/paralelci ağızlarla “faşist” ve “diktatör” diye suçlayan dil de sürece zarar veriyor.

Kandil’in hali hazırda durduğu yer, süreç bağlamında sorunlu bir yer.

Ankara’da usul ve yönteme dair varılan mutabakat süreci ilerletecek bir mutabakattır.

Herkesin bu mutabakatın özüne/ruhuna uygun bir biçimde hareket etmesi gerekir.

Kandil sahiden çözüm istiyorsa dilini de duruşunu da değiştirmelidir.

Çözüm karşıtı cepheye her Allah’ın günü mühimmat taşımakla sürece zarar verilmiş olur.

Güven bu açıdan çok gerekli.

Silahın siyasal sonuç devşirmek için enstrüman olarak kullanıldığı bir dönemi artık arkamızda bırakmalıyız.

Kendi halkına ve demokratik siyasetin gücüne güvenenler silaha bel bağlamazlar.

YÜCE DİVANLIK BİR DURUM YOK

17/25 Aralık operasyonu, kelimenin tam anlamıyla bir darbe teşebbüsüdür.

Paralel yapı ve uzantıları hep yolsuzluk üzerinden AK Parti’yi vurmak istediler.

30 Mart mahalli seçimlerinde bu propagandayla AK Parti’yi siyaseten bitirmek için ahlaksızca yöntemler denediler.

Halkımız buna inanmadı ve gerekli dersi verdi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı yalan ve iftira üzerinden hamleler geliştirdiler.

Halkımızın bu alçakça kumpasların tümünü boşa çıkarttı.

7 Şubat olayında Hakan Fidan üzerinden Başbakan Erdoğan’ın boynuna ilmek geçirilmek istendi.

17/25 Aralık darbe girişiminde de doğrudan hedef, davamızın lideri Erdoğan’dı.

Yolsuzluk üzerinden bir algı operasyonu yapıldı.

Yapılmaya devam ediliyor.

Şimdi birileri seçime az bir süre kala AK Parti’ye siyasi operasyon yapmak istiyor.

Paralel yapının yolsuzluk iddialarının boşa çıkartılması için bakanların yüce divana gönderilmesi gerektiğine dair öneriler sureti haktan görünenlerce yapılıyor.

Aman dikkat diyorum...

Mahkeme takipsizlik kararı verdi mi?

Verdi.

Takipsizlik kararına yapılan itirazları reddetti mi?

Reddetti.

O zaman ortada yüce divanlık bir durum yok.

Paralel yapı ve uzantıları ortada “darbe girişimi” olmadığını yüce divan üzerinden göstermeye çalışıyorlar.

Bu tuzağa düşmemek lazım.,,

Paralel yapı mensuplarının Haşhaşiler gibi kılık değiştirmekte çok mahir olduklarını unutmayalım.

Hiç kimsenin AK Parti’nin içine oynamasına ve AK Parti’ye karşı siyasi cerrahi bir müdahalede bulunmasına izin vermemeliyiz.

NOT:
Salı gününden itibaren uzun yıllar köşe yazdığım kardeş gazetemiz Star’da yazmaya başlayacağım. Ahmet Albayrak’a ve İbrahim Karagül kardeşime onurlu yürüyüşlerinde başarılar dilerim. Hoşçakalın.
#Ankara
#Kandil
#HDP
#PKK
#Öcalan
9 years ago
Kandil çözüm istiyor mu?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı