|
CHP’nin değişen genetiği

CHP’nin tarlası 22 Mayıs 2010 tarihinden beri sürülüyordu.

Ürünler filiz verip meyveye durunca buna galiba en fazla Ulusalcı/Kemalist çizgideki CHP’liler şaşırmış oldular.


1923’ten beri bir yıl olsun nadasa bırakmadan sürüp geçindikleri tarlanın başka birileri tarafından ekilmeye başlandığını görmek, normalde savaş sırasında evi barkı işgal edilen kimselerin yaşadığı duygu mesabesinde olmalıydı.

Kimileri bu duyguyu gerçekten yaşadı.

Sağda solda karşılaşınca, kulağımıza eğilip
“Partimiz elimizin altından kayıp gidiyor”
diye serzenişte bulundu.

Önce Deniz Baykal gitti.

Devamında partiye girmeye çalışan bir sineğe bile pasaport kontrolü yapmadan giriş izni vermeyen Önder Sav ve ekibi.

Bir ara, partinin Salı günü yapılan grup toplantılarında takribi 10 kişilik bir kümelenme içinde görüyorduk onları.

Kalabalığın içinde ayrık otu gibi duran, herkes ayağa kalkarken yerlerinde oturan, herkes bağrış çağrış Genel Başkan’ı alkışlarken sessizlik eylemi koyan, bu şekilde
“Hiç de mutlu değiliz ama işte buradayız”
diye bir duruş sergileyen Ulusalcı/Kemalist çizgide bir grup.

Sonra onlar da tasfiye oldular.

Geriye, kişisel ikbalini koruma karşılığında rüşvet olarak partisinin kimlik dönüşümünü sessizce izlemesine izin verilen tek tük bireyler kaldı.

CHP’NİN GENLERİ NASIL DEĞİŞTİRİLDİ?
Hakkını teslim edelim, bu
‘Gen değiştirme’
operasyonu 22 Mayıs 2010’dan beri CHP’yi yöneten Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun hünerli elleriyle başarıya ulaştı.
Kemal bey
“Yeni CHP”
dedikçe, herkes, artık rejim tehdidinden söz etmeyen, işsizlik, fakirlik fukaralık diyen bir yeni partiden söz ediyor sandı.
Oysa zaman içinde anlaşıldı ki, yeni CHP, bütün örgüt yapısı yeni genetik yapıya uygun düşecek şekilde sıfırdan dizayn edilen bir
‘yenilikten’
ibaret imiş.

Yeni CHP’yi uzun uzadıya tarif etme zahmetine katlanmaya lüzum yok.

Zira, hafta sonu CHP İstanbul İl Başkanlığı’na seçilen Canan Kaftancıoğlu isimli hanımefendi, partinin yeni kimlik kartının mücessem halini temsil ediyor.

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan dünkü grup toplantısında kendisinden
“Şimdi İstanbul’a yeni bir İl Başkanı seçmişler ki tam bir facia”
diye söz etti.

Facia tabiri sadece, marjinal bir ismin paraşütle CHP İstanbul İl Başkanlığı’na indirilmiş olması durumunu karşılamıyor.

Aynı zamanda kendisini oy çokluğuyla oraya getiren teşkilat yapısının yeni halini tanımlamak için de aynı
‘facia’
sözcüğüne başvurabiliriz.
Ayrıca, CHP’nin Ulusalcı/Kemalist çizgideki seçmeni, bu hanımın attığı ve hala arkasında durduğu o twitlerden de kendi paylarına epeyce
‘facia’
başlığı çıkartabilir.
7 HAZİRAN’IN ARTÇI SARSINTILARI

Diyeceğim o ki, Perşembenin gelişi Çarşamba’dan belli olmuştu zaten.

7 Haziran 2015 seçimlerine gidilirken CHP ve HDP listelerine şöyle alıcı gözle bir bakanlar, Tayyip Erdoğan’ı Başkan seçtirmemek uğruna bu iki partinin genleriyle nasıl oynandığını görebilmişlerdi.

O dönem CHP içinden
“Partimizin ekseni kaydı”
diye dertlenenler olduğu gibi, HDP içinden de
“Kürtler dışlanıyor, HDP Kürtlerin partisi olmaktan çıktı
” diye açıktan posta koyanlar olmuştu.

Peki o dönem ne mi olmuştu?

Görünmez bir el, bu iki partinin milletvekili listelerinin yarısını, tabanda bir karşılığı olmayan, aşırı uçlara savrulmuş marjinal örgütlerin verdiği isimlerle şekillendirmişti.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Tayyip Erdoğan’ı başkan seçtirmeme rüyası kabusa dönüşürken, o listelerin temsil ettiği ruh bu iki partiyi çoktan teslim almış durumda.

Canan Kaftancıoğlu’nun internetteki biyografisine baktığımızda 2013 Mayıs sonunda başlayan Gezi eylemlerinin organizatörlerinden olduğu bilgisi karşımıza çıkıyor.

CHP/HDP yakınlaşmasının, bu açıklanmamış ittifakın başlangıç tarihi de gezi eylemlerine dayanıyor.

Hani çözüm süreci nedeniyle HDP bu eylemlere büyük kitlelerle katılamamış, bu durum da içlerinde bir ukde olarak kalmıştı ya.

2015 Haziran seçimlerine gidilirken yarım kalan bu işi bitirme güdüsü devreye girmişti.

O gizli dediğim, ama aslında hiç de gizlisi saklısı kalmayan el şöyle hesap etmişti:

“CHP ve HDP güç birliği yaparsa, Kürtler ve Aleviler de güç birliği yaparlar, yeni bir kalkışmada bu defa hedefe ulaşılır, ulaşılamasa bile yeni bir sosyoloji ile yeni bir siyasi iklim oluşturulabilir.”

Ki, 2019 seçimlerine gidilirken Haziran rüyasının yeniden sürüme sokulacağı şimdiden belli olmuş durumda.

Ama şöyle bir gerçek de var:

Köprünün altından çok sular akıp gitti.

Her şeyi bir kenara bırakın, karanlık bir odada gizlice hazırlanıp piyasaya sürülen oyun planlarının en büyük düşmanı, o oyun planının deşifre olmasıdır.

O tezgah çoktan deşifre olmuş durumda.

#Politika
#CHP
6 yıl önce
CHP’nin değişen genetiği
Kartal"dan altın vuruş
Kartal"a operasyon
Kartal toparlanırsa
Kartal şov
Kartal havalanıyor