|
Pasifik’in yeni 11’i

Trump’ın kararıyla geçtiğimiz hafta bu köşeyi yeniden tutan ticaret mevzuuna, bugün Pasifik’e açılarak devam edelim. Nitekim Washington’ın ticarete alüminyum ve çelikten duvar ördüğü zaman dilimlerinde, okyanusun kıyılarındaki 11 devlet serbest ticareti pekiştirmenin peşindeydi.



Hatırlanacağı üzere Trump’ın göreve gelir gelmez ülkesini geri çektiği Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) hususunda, geri kalan ülkeler istişarelerini sürdürmüştü. Neticede ise, tam da korumacılık dalgasının boy yükselttiği bir konjonktürde, söz konusu 11 ülke yeniden el sıkışmayı başardı. Avustralya, Kanada, Meksika, Japonya, Singapur, Vietnam, Brunei, Şili, Malezya, Peru ve Yeni Zelanda’nın üzerinde anlaşmaya vardığı nam-ı diğer TPP-11’in resmi ismi ise, başına “kapsayıcı ve ilerici” nitelendirmesi eklenerek CPTPP oldu.

Ülkelerdeki onay süreçlerinden sonra 2019 başlarında hayata geçmesi beklenen CPTPP’nin gayesi, mega bir ekonomik blok yaratarak bölge ekonomisinde bolca “kazan” kombinasyonu ortaya çıkarmak... Nitekim burada, yarım milyar insanı barındıran ve küresel ekonominin yaklaşık %13’ünü oluşturan bir birleşmeden bahsediyoruz. Asya’nın en büyük çok taraflı serbest ticaret anlaşması markasını taşıyacak yeni TPP, bölgede zaten var olan işbirliklerinin ötesine geçme ve bambaşka ağlar, zincirler yaratma fırsatını beraberinde getirecek.

Bu doğrultuda Pasifik’in 11 mukimini heyecanlandıran anlaşma, söz konusu ülkelerin mevcut ticaretindeki gümrük vergilerini %95 civarı bir devasa boyutta kaldıracak. Tekstilden otomotive, tarımdan bilişime çok sayıda sektörün böylece bölgede çoklu kaynaşmasını hedefleyen CPTPP, ticareti kolaylaştıracak birçok hüküm içeriyor. Vergi avantajının yanı sıra, diğer gümrük detaylarını ve kapılarını da hızla aşmayı sağlayacak anlaşma, yatırımların ve fikri mülkiyetin korunması konusunda da güven veren bir duruş sergiliyor.

Tabii Şili’de imzalanan TPP-11’nin, 12 adaylı orijinal TPP’den farklı bir içeriğe sahip olduğunu da eklemek gerekir. Zira ABD’nin isminin silinmesiyle birlikte, talepkar olduğu birtakım maddelerin de askıya alınması uygun görüldü. İlgili hükümler gelecek için bir köşede tutulacakken, tam bu noktada “ABD bir gün geri döner mi” sorusu akıllara düşmüyor değil. Trump’ın geçtiğimiz aylarda bunun ihtimal olarak sıfır olmadığını ima etmesi de, bunu zaten beraberinde getiriyor. Bununla birlikte ihtimalin anlamlı hale gelmesi, ABD Başkanı’nın şart koştuğu “daha iyi” bir anlaşmayı gerekli kılıyor ki, bunun öngörülebilir bir zaman diliminde gerçekleşmeyeceği sessiz bir genel kabul.

Öte yandan bölgede, daha önce de bahsettiğim Çin çalışmaları sürüyor. Pekin’in bölgede bir süredir dizayn etmeye çalıştığı RCEP, CPTPP sonrası her ne kadar kadük kalmayacak olsa da, onun kadar çekici bir içeriğe kavuşur mu bilinmiyor. İlgili süreç yavaş bir seyirde pek ilerlemediği için, şimdilik sakince izleniyor.

Sonuç olarak Pasifik’te ABD’siz yeni bir ekonomik oluşum heves uyandırırken, Trump söz konusu birlikten çekilmiş olarak ülkesinin potansiyel kazançlarını şimdilik geride bırakmış oluyor. Bu bağlamda Washington’ın yeni birliğin zamanla kendisine getirebileceği rekabet unsurlu kayıpları da tahayyül etmesi gerekirken, şu günlerde NAFTA’da Meksika ile Kanada’nın ve son vergilerle de diğer ortakların odağa alındığı anlaşılıyor. Oysa görüldüğü üzere okyanusun diğer 11 kıyısı liberal rüzgarları korumasına almanın peşinde... Üstelik bilinen şu ki; Asya’dan İngiltere’ye kadar uzanan bazı potansiyel adaylar, bu yeni Pasifik blokunu yedekte ilgiyle izliyor.

#Şili
#Pasifik
#Ekonomi
6 yıl önce
Pasifik’in yeni 11’i
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset