|
Borçlar ne zaman ödenecek?

Bizim de borcumuz var; tükenen zamana, değerlerimize,hakka-hukuka dair... Bu borçlarımızı kim ödeyecek?

İstanbul''da "Çarşıya çıkıyorum" denmez. Çünkü büyük kent insanı adımını evinin kapısından dışarı attığı anda zaten çarşıdadır. Sokaklarda görkemi giderek artan mağazalar, köşebaşlarında boy gösteren tezgahlar, her adım başı sıralanan marketler yaşamın birer parçasıdır.

Bu köşeden verdiğimiz mesajı biliyorsunuz: yaşamak için tüketmek zorundayız ama lütfen tükenmeden tüketelim. Tüketmek için yaşar hale geliyorsak, sorumsuzca tüketiyorsak.. işler kötü gidiyor demektir.

Sorumsuzluk sınırlarını zorlayan bilinçsiz tüketimin sorumlusu yalnızca tüketiciler değil tabii ki. Her adım başı sıralanan seyyarlara göz yuman ve bol keseden dağıttıkları ruhsatlarla, otopark sorununa çare olacak giriş katları mağazalara çeviren yerel yöneticiler daha fazla suçlu. Üstelik bir de tüketicinin korunmasından sorumlu merkezi yönetim birimleri var ki, ne demeli bilmiyorum! Onların işi var... Bu köşenin okurları bilir: bu birimler, son zamanlarda daha çok Sanayi ve Ticaret Bakanlığı''nın yaptığı gibi tüketiciyi aldatanlara uygulanan cezaların yaptırım gücünü sıfıra indiren genelgeler yayınlamakla falan meşguller!

Tüketim kültürü böylesine ciddi darbeler alırken, ne yazık ki vaktini günlük siyasi hedeflerle tüketmekte olan Ankara''dan bu köşeden duyurulacak değerde bir ses beklemeye devam etmek durumundayım.

Ama biz bütün bu olumsuzlukların kalbimizin duyarlı noktalarını törpülemesine izin vermemeliyiz. Herşeye rağmen, bizi biz yapan değerlerimizin takipçisi olmalı, çevremizde olup bitenleri görmek için gönül gözümüzü sürekli açık tutmalıyız.

Tüketici haklarını savunmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Seslendirdiğim tüketici problemlerine, halkın meselelerine hiçbir dönemde bu kadar duyarsız kalınmamıştı.

Bu şartlara rağmen sizin sorunlarınızı bu köşeden yansıtmaya devam ederken, sırası gelmişken bir başka uğraşımdan söz etmek istiyorum. Son zamanlarda kafa yorduğum bir başka sorun daha var: ülkemizin sokaklarda yitirilen geleceği anlamına gelen "sokak çocukları" sorununun çözümü için, dört aydır bir gönüllü örgüt çatısı altında proje üzerinde çalışıyorum. Mekan, maliyet, istihdam gibi yönleriyle somut çerçevesi çizilmiş uygulama planıyla proje hazır... Umuyorum ki birileri bu soruna gerçek anlamda dur demek için atmak üzere olduğumuz adımı hızlandıracak ve ben buradan tükenen geleceğimiz adına sizlere güzel haberler vereceğim.

Daha fazla bilinçlenmek, "özümüze dönmek" için vaktin hızla tükenmekte olduğunu anlatması bakımından bir örnek vermek istiyorum: Bugün Vakfımıza genç bir çift geldi. Büyükşehrin sokaklarında yaşanan amansız mücadele evin babasını yeşil reçeteye mahkum etmiş. Anne çocuklarla ilgilenmek zorunda. İlaçların fiyatı pahalı mı pahalı. Borçlar birikmiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi''nin imkânları çerçevesinde aileye barınacak yer, hastahanede bakım masrafı konusunda yardımlar yapılmış ama tabii ki yetersiz. Aileyi, çalınan diğer kapıların yüzlerine kapanması sonucu bizimle karşılaştıran nedeni anlatan şu cümle nasıl da özetliyor herşeyi: "Bakkala 6 milyon borcumuz vardı... En son oğlumu bakkala gönderdim, borcunuzu ödemediğiniz için ekmek vermeyeceğim demiş..."

Oysa biliyorsunuz "Komşusu açken, tok yatan bizden değildir!"

Bizim de borcumuz var: tükenen zamana, değerlerimize, hakka-hukuka dair...

24 yıl önce
Borçlar ne zaman ödenecek?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset