|
Poşet denizlerinde kim yüzebilir ki

Suudi Arabistanlı yazar Cemal Kaşıkçı’nın vahşice katledilmesiyle ilgili yeni bilgiler kamuoyuna son dakika spotlarıyla yansırken…


Türkiye’deki birtakım çevrelerin karşılıklı olarak manipülasyonu ile laik-anti laik tartışması başlatılmaya çalışılırken…

Sizlerle hepimizi çok yakından ilgilendiren ama kulak arkası ettiğimiz bir meseleyi tartışmak istiyorum.

Çevre kirliliği.

***

Dünyanın başını ağrıtan çevre kirliliğinin ana kaynağı elbette biziz. İnsanoğlunun çevreye verdiği zararı yeryüzünde hiçbir canlı vermiyor. Hatta insanın dışındakiler, ekolojik dengeyi koruyor.

Döngü o kadar güzel ki insan dışındaki canlılar, bırakın dünyayı mahvetmeyi güzelliğine güzellik katıyor.

Son dönemde özellikle plastik atıklarla doğaya verdiğimiz tahribat artık inanılmaz boyutlara ulaştı.

Okyanuslar plastik atık denizlerine dönüştü. Ormanlar, akar sular, göller dahası yaşadığımız ve yaşamadığımız tüm alanlar insanın ürettiği “plastik atık” tehdidiyle karşı karşıya.

Geçenlerde markete gittim. Bir kalıp peynir aldım. Peynir vakumluydu yani plastik kaplıydı. Market görevlisi buzdolabından vakumlanmış peyniri aldı plastik bir kaba koydu. Sonra kasaya gittim. Kasada parasını ödedim. Kasiyer kız bu kez o plastik kap içindeki vakumlanmış peyniri poşete koydu. Bir kalıp peynirin üzerinde 3 kat plastik oluştu. Peyniri yemek için önce plastik poşetten, sonra sert plastik kaptan sonra da vakumundan çıkarmak zorunda kaldım.

Tek bir üründe yaşadığımız bu plastikleşme, neredeyse tüm ürünlerde de geçerli.

Şimdi Meclis’teki torba yasa ile plastik poşetlerin para ile satılmasına ilişkin bir düzenleme geliyor. Düzenleme olumlu ama yeterli değil. Zira sadece kasadaki plastik poşetin ücrete tabi tutularak tüketiminin azaltılmaya çalışılması plastik denizlerini yok etmeye yetmeyecektir.

Geri dönüşümü teşvik edecek, plastik maddeleri az kullanacak farkındalıkları artırmak gerekiyor.

Bu anlamda Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan hanımefendinin “Sıfır Atık” çağrısı ve o çağrı ile birlikte başta plastik ürünler olmak üzere tüm atıkların geri dönüşümüne ilişkin farkındalık projeleri son derece önemlidir.

Çünkü, atıkların geri dönüşüme kazandırılması hem çevre kirliliğinin önüne geçiyor hem alternatif enerji kaynağı oluyor.

ONLARDA ÇÖPÜ ÇÖP KUTUSUNA ATMAMANIN CEZASI CAYDIRICI, BİZDE NİYE DEĞİL?

Size uzun yıllar Almanya’da yaşamış bir arkadaşımın hatırasını aktarmak istiyorum.

Şöyle anlatmıştı bir keresinde:

“Bir hafta sonu arkadaşlarımızla bir göl kıyısına pikniğe gitmiştik. Yedik, içtik eğlendik. Akşam üzeri bütün çöplerimizi de topladık, poşetleyip gölün kıyısındaki sazlığa bırakıp eve doğru yola çıktık. Bir süre sonra oto yolda polisler durdurdu. Hakkımızda şikâyet olduğu söylendi. Polisler bizi geri çevirdi. Gölün kıyısına döndük. Sazlıklara bıraktığımız çöp torbasını üzerimiz batmış halde geri aldık. Arabaya koyduk. Biraz ileride çöp bidonuna attık. Sonra polisler bize ağır bir ceza kesti. Ancak ondan sonra salıverdiler.”

Bu örneği hatırlayınca şunu da düşünüyor insan. Her insanın vicdanı aynı oranda duyarlı olmadığına göre, caydırıcı cezaların her alanda olması gerekir.

Sıfır atık, ya da çevre temizliği için market poşetlerinin para ile satılması düzenlemesi bu konuda atılmış küçük bir adımdır.

Adımın büyüğü, çevreyi kirletenlere ağır cezaların verilmesidir. Almanya örneğinde olduğu gibi, çöpünü çöp kovasına atmayanlara ağır cezalar verilmelidir.

Ha bir de izmarit işi var ki sormayın. Adam sigara içiyor. İçebilir. Hem de bir kafeteryanın işgal ettiği kaldırımdaki sandalyede. Masada kül tablası dururken, sigara izmaritini yere atıyor.

Çünkü, ne uyaran var. Ne de bir yaptırım.

Diyeceğim o ki “sıfır atık” için farkındalık projeleri desteklenmeli. Dünyayı kirleten plastik deryalarından kurtulmak için daha caydırıcı önlemler alınmalı. Çevre duyarlılığı için aileden okula geniş bir eğitim kampanyası düzenlenmeli.

Yoksa yakında ne yüzecek deniz, ne piknik yapacak orman, ne ayağımızı sokacağımız akarsu ne de yürüyebileceğimiz cadde ve sokaklarımız kalacak.

Haksız mıyım?

#Çöp
#Naylon Poşet
5 yıl önce
Poşet denizlerinde kim yüzebilir ki
Duha, Sezen Aksu’dan söylüyor: Yalnızlık Senfonisi
Mevlânâ’yı içselleştirmek zaman alacağa benziyor
Şaşırdınız mı?!
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru