|
Kötülük sebepsiz olabilir mi?

Kendimizi serbest bıraktığımızda içimizin bize ne söylediğine, bizi neye yönelttiğine dikkat kesilelim. O ses, ne hâl üzere olduğumuzdan haberdar eder aslında bizi. İlk aklımıza gelen bir iyilikse, içimizin iyilik kefesi ağır basıyor demektir. Kötülükse, tam tersi... Birilerinin günahları geliyorsa aklımıza, demek kör, sağır, gafiliz kendi günahlarımıza. Başkalarının güzelliğiyse zihnimizi meşgul eden, demek güzele bakıyor gözlerimiz. Yanlışlarımıza kılıf arıyor, mazeret üretmeye çalışmaksa ilk gayretimiz, o zaman nefsimizin sesine açık demek ki kulağımız. Kendimizi kendi haline bıraktığımızda ne geliyorsa aklımıza, onunla hemhal demek ki içimiz. İstikametimiz ne ise, içimizdeki de o. Ya hayra bakıyor yüzümüz ya şerre. Ya doğruya doğru yürüyoruz, ya yanlışa. Ya doğruda istikrar sahibi olmanın yolunu aramamız gerekir bu durumda, ya yanlıştan dönmenin bir çaresini.


“Güzellik, kâinatın özündedir ve bu sebeple bildiğimiz cisme girer, o cisim ‘melun’ olsa da. Hayatı mümkün kılan dünya meyveleri ve gökyüzünün yağmuru ve her yere giren ve dünyayı ısıtan güzelliğin tezahürlerinden başka bir şey değildir; Biz de güzelliği içimizde, buz kesen kalplerimizin dibinde taşımaktayız” diyor Frithjof Schuon (İsa Nureddin), rahmet olsun.

“Bazen aklıma gelen kötülüklerden içim ürperiyor” dedi biri. “Bu hâlâ iyiliğin elini bırakmadığını gösterir” dedi diğeri.

‘Sebebsiz kötülük’ diye gündemimizde ağırlığını giderek arttıran bir meselemiz var. ‘Sebepsiz kötülük’ün kendini gösterdiği fotoğraflarda ‘kötülük’ü bariz şekilde teşhis edebiliyoruz. Ama kendini açığa vuran bu kötülük hallerinin ‘sebepsiz’liğini kabullenmekte acele etmeyelim derim ben. Kötülük, iyilik cephelerini ele geçirerek güçleniyor, işgalini büyütüyor, her yeri sarıyor. Kötülük iyiliği kemirerek ilerliyor. Hem insanda, hem toplumda... Anlamakta güçlük çektiğimiz için sebepsiz olduğunu varsaydığımız her kötülüğün sebebi tek tek ve toplu halde kötülüğün yerine iyiliği koyamıyor oluşumuzdur. Kötülük kazandığı zaman anlam kaybediyor, insan kaybediyor, hayat kaybediyor. Olan biteni anlamak da tabiatıyla zorlaşıyor. Bu olan bitene bir sebep bulmakta güçlük çekişimiz belki de bundan.

Sadece her iyiliğin bir sebebinin olması bile, herhangi bir kötülüğün sebepsiz olmadığına delil teşkil eder.

“Kötüyü yıkıcı ve yokedici davranışından vazgeçiremezsiniz çünkü yaptığının bir amacı ve anlamı yoktur. Kendisinin dışındaki insanların meseleyi oturtmaya çalıştıkları anlamlılık, onun için başlı başına bir sorundur” diyerek bir bakıma insan için, insanlık için ‘anlam’ın değerine de işaret etmiş oluyor Terry Eagleton, ‘Kötülük Üzerine Bir Deneme’ isimli eserinde.

Bir de şunu düşünün; uzun yollardan gelip birçok kapıyı çaldığı halde hiç içeriye davet edilmeyen bir iyilik ne hisseder?

İçinde kötülük geçen cümleleri mümkün mertebe kısa tutup hemen noktayı koyuyordu. Bunun aksine içinde iyilik olan cümleleri virgüllerle uzatabildiği kadar uzatıyordu.

Madem iyilik yapabiliyorsun, bir değil iki tane yap... Birini yine denize at, balıklar mahrum kalmasın. Diğerini içinde tut... Tut ki için iyilikle dolsun. Hem O öyle bir Hâlık ki, denizdekini de bilir, içindekini de!

Meczuba “Ne var ne yok?” diye sordular. “İyilik varsa kötülük yok, kötülük varsa iyilik yok!” dedi.

#Terry Eagleton
٪d سنوات قبل
Kötülük sebepsiz olabilir mi?
Milli ve yerli / ‘Paragöz yozlaşma’
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...