|
KHK muğlak da sen şeffaf mısın?
“D
arbeye karşı direnen siviller hiçbir zaman suçlu muamelesi göremezler, yargılanamazlar…”
Hükümet son
KHK
’yı böyle savunuyor.
“Bir eylemin, itirazın ya da gösterinin darbe ve terör kapsamına girip girmediğine kim karar veriyor da, o karar doğrultusunda kolluk kuvvetlerinden başka sivillerin müdahalesi meşruiyet kazanıyor?…”
Muhalefet de son
KHK
’yı böyle eleştiriyor.

«««


Diyelim muhalefet haklı, her eylem, her itiraz, darbe kalkışması olarak değerlendirilemez, kimse kendi kendine durumdan vazife çıkarıp sokağa inemez.

Peki…

O zaman yaşanmış olaylar üzerinden tartışalım konuyu.

Gezi olayları
, teknik olarak hangi kategoriye giriyordu, neydi
Gezi
, isyan mıydı, itiraz mıydı, gösteri miydi, sivil darbe miydi, neydi?
“Darbenin sivili olmaz”
diyorsun, diğer taraftan seçilmiş hükümeti, sokakta devirmeye çalışıyorsun… Hem devrim, hem darbe, yani hibrit darbe…

***

Seçilmiş hükümete isyan eden
“Gezi sivillerine”
karşı,
AK Parti
’ye oy veren
“Kısıklı sivilleri”
,
Gezi olayları
sırasında sokağa indiler mi?

İnmediler…

İnselerdi, ne yaşanırdı?

İç savaş…

15 Temmuz
gecesi, sokağa inen, darbeyi bastıran sivillere karşı, daha önce
Gezi
’de hükümeti düşürmeye çalışan siviller sokağa indiler mi?

İnmediler…

İnselerdi ne yaşanırdı?

İç savaş…

***

Şimdi bakın,

12 Eylül
darbesi,
“kısmi iç savaşı”
durdurduğu gerekçesiyle halk tarafından takdis edildi, o darbeden üretilen/türetilen anayasa, ateşkes sağladığı için, anayasal düzeni tesis edip iç savaşı bitirdiği için kabul edildi.
12 Eylül
darbesi, bir sağdan, bir soldan astığı için milletin sesi çıkmadı.
Eğer
12 Eylül
’de, hep sağdan, ya da hep soldan asılsaydı, darbe yapılmış olmasına rağmen gerçek bir iç savaş yaşanırdı,
Kenan Evren
de ömrünün sonuna kadar
Marmaris
’te resim yapamazdı.

Demek ki millet huzur istiyor, o kadar çok istiyor ki, huzuru ve güveni vadeden darbeci bile olsa, bazen onu da kabul ediyor.

***

Şimdi hükümet diyor ki,
“Son KHK ile seçilmiş iradeye karşı, cebir ve şiddet yoluyla müdahalenin önüne geçildi…”
Muhalefet de diyor ki,
“Seçilemediği takdirde gitmemek için kendisine itiraz edenleri, kendisine destek verenlerin yardımıyla bastırmak için bu KHK’yı çıkardı…”

***

O zaman yakın tarihe yaşananlara, söylenenlere bakalım…

Selahattin Demirtaş
epey zaman önce
“Seni başkan yaptırmayacağız”
derken, demokratik seçimleri işaret ediyor, başka bir imada bulunmuyor idiyse,
KHK
sorunludur, kabul.
Kemal Kılıçdaroğlu
,
“Kanımızı akıtmadan sistemi değiştiremezler”
derken, çatışmadan, kavgadan, terörden bahsetmiyor idiyse,
KHK
sorunludur, kabul.
Üniversite rektörü,
“Ordu göreve”
pankartıyla yürüyüş yaparken, darbe çağrısı yapmıyor idiyse,
KHK
sorunludur, kabul.
Amerika
’daki ajan,
“Yatakta basıp şafakta asacaklar”
derken, darbe yoluyla idam çağrısı yapmıyor idiyse,
KHK
sorunludur, kabul.

***

Sen şimdiden kılıcını çekip,
“Kaybetse de gitmeyecek”
dersen, o zaman
“Kazansa da devireceksin”
anlamı da çıkar, öyle değil mi?
KHK
, muğlak, peki sen şeffaf mısın?
“Kaybetse de gitmeyecek”
dediğin adam, son dört yılını,
“Seni başkan yaptırmayacağız, kanımızı akıtmadan gelemezsin, ordu göreve, şafak vakti asılacaksın”
tehditleriyle geçirdi.

Eyleme dökülmüş tehdide karşı, henüz eyleme dökülmemiş tedbiri eleştiriyorsun.

Bununla da kalmıyorsun
“İç savaş çıkar”
diyorsun.

Kural bellidir arkadaş… Kaybeden bekler, kazanan devam eder, kurala riayet etmeyen bedelini öder.

Bu kadar basit…

#KHK
#15 Temmuz
6 yıl önce
KHK muğlak da sen şeffaf mısın?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…