|
Devlet kurmak kârlı bir iş midir?

Doğu ve Batı Almanya’nın birleştirilmesine yüzbinlerce Alman itiraz etti.

Doğu Almanya’nın fakirliği, batıdakileri ürküttü, “tek millet iki devlet” olan Batı ve Doğu Almanya’nın, tek devlete dönüştürülmesi, batıda yaşayan Almanların hayat standartlarını düşüreceği endişesiyle ilk başta kabul görmedi.


Bu itirazlara rağmen duvarlar yıkıldı, Almanyalar kenetlendi, Berlin yeniden başkent oldu, doğunun ve batının birleşmesiyle beraber ekonominin kötüye gideceğini, Batı Almanya’nın bu yükü taşıyamayacağını söyleyenler, ilk zamanlarda haklı çıktılar, fakat kısa sürede zorluklar aşıldı, doğu/batı arasında dengeler kuruldu, Almanya, Avrupa’nın liderliğine yürüdü.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği’nin dağılması, İran İslam Devrimi ve Almanyaların birleşmesi, dünyanın yaşadığı üç büyük değişim olarak öne çıktı.

Rusya’yı ve İran’ı da bu zorlu sürece dahil ederek düşünürsek, hiç kuşku yok ki, bu değişimlerin ve dönüşümlerin kazananı Almanya oldu.

Bir kere Almanya, sınırlarını genişletti, Doğu Almanya’yı da, Avrupa Birliğine dahil etti, Mark/Euro takasına girerek, içerideki büyük devalüasyonu gizlemeyi başardı, Alman Markının değersizleşmesini, Avrupa Euro’su ile gölgeledi, süreci kayıpsız atlattı, nüfus artışından dolayı ortaya çıkan zarara bütün Avrupa’yı ortak etti.

Yunanistan, Portekiz gibi Avrupa’nın zayıf ülkeleri, ilk etapta Euro’ya geçmenin kendileri açısından faydalı olacağını düşündüler, Almanya’nın teklifini kabul ettiler, fakat uzun vadede kaybettiklerini görünce çırpındılar, itiraz ettiler ama iş işten geçti bir kere.

Bugün Avrupa Birliği’ne üye bazı ülkeler, Almanya’nın politikalarını kabul etmeseler bile, bu itirazı eyleme dökemiyorlar, çünkü bunun için ne güçleri var, ne de bağımsızlıkları.

Bütün Avrupa’nın oluşturduğu fonlardan sağlanan yardımlarla, Almanya’nın sessiz işgalini geç fark ettiler, fark ettiklerinde de atı alan Atina’ya gelmişti çoktan.

Bunlar yetmezmiş gibi üstüne üstlük bir de Almanya’nın ağır hakaretlerine maruz kaldılar, merkez bankaları, havalimanları, borsaları, fabrikaları, kısaca her şeyleri denetlendi, hesaplandı.

Büyük kurumları, kuruluşları bir kenara bırakın, ana okullarındaki çocukların günlük ihtiyaçları, harcamaları bile, eğitim ödenekleri adı altında, bu işgalciler tarafından belirlendi.

Bütün bunlar aynı medeniyet havzasında bulunan toplumların birbirlerine karşı oluşturdukları güç dengelerini koruma, hükümranlık alanlarını genişletme adına yapıldı.

Şayet Avrupa Birliği, sert ve kesin biçimde dağılma sürecine girerse bu bahsettiğim zayıf ülkeler tekrar kendilerine dönüp, kendi tarihlerini, yeteneklerini, birikimlerini hatırlayıp yavaş da olsa ayağa kalkabilirler, başka türlüsü mümkün görünmüyor.

Son günlerde Kuzey Irak referandumunu konuşuyoruz, “yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur” diye soruyoruz, durumu anlamaya çalışıyoruz.

Avrupa Birliği’nde yaşananları biraz da kendi bölgemizdeki olayların geleceğini aydınlatma adına örnekledim.

Bu Yunanistan, öyle böyle devlet değildir, bugün yaşadıklarına bakmayın, bu Yunanistan, dünyada birkaç önemli akımı, düşünce yöntemini, felsefi kuramı sistemleştirmiş bir halkın kültürünü, sanatını, edebiyatını, mimarisini insanlığa sunan, tarihin en önemli devletlerinden biridir.

Yunan milleti, anaokulu çağındaki çocuklarına ne yedirip ne içireceğini, ne kadar harcayacağını, Almanya’ya sormayacak kadar da zeki bir millettir, fakat hesapsız kitapsız işler, manasız düşmanlıklar, gereksiz harcamalar, koca bir devleti bugün acınacak hale getirmiştir.

Türkiye düşmanlığı, kârlı bir iş değildir, Türk düşmanlığının kimseye faydası yoktur, olmamıştır.

Yunanistan, bayrağı, meclisi, askeri, polisi, yeri, yurdu olan bir devlettir ama bağımsız değildir, bağımsızlığını kaptırmıştır, ne zaman tekrar bağımsız olacağı da meçhuldür.

Doğrusu biz Türkiye olarak hür, özgür, onurlu ve tam bağımsız devletlerle komşu olmayı tercih ederiz; çünkü özgüveni yüksek, ekonomisi güçlü, üretken devletler etrafındakilere de kazandıran faydalı devletlerdir.

“Devlet kurmak kârlı bir iş midir?” derken, mevcut, kurulu devletlerin bile ne kadar bağımsız olduklarını da tartışalım, diye sordum bu soruyu.

Kuzey Irak’a getireceğim sözü…

Barzani, referanduma gidiyor, devlet kurmak istiyor.

Bu duruma Türkiye karşı, İran karşı, Suudi Arabistan hariç Arap âlemi de karşı, görünürde İsrail’den başka destek veren yok.

Aslında Barzani’nin kurmak istediği devlete hem İngiltere, hem Amerika, hem de Almanya destek veriyor, onların itirazı “reel politik” düzlemde şekillenen bir itiraz, işin kâr/zarar kısmıyla alakalı bir itiraz.

Suriye savaşı bitirilebilseydi, Barzani devletinin yolu açılsaydı, “tamam, şimdi zamanı” diyeceklerdi, fakat bu şartlarda kurulacak bir devlet, kârdan öte zarar demek, bunu hesapladılar, “şimdi zamanı değil” dediler, Suriye’nin kuzeyinden ya da daha alt kısımlardan çıkış için güvenli bir koridor oluşturulamadığı müddetçe, “şimdi zamanı değil” demeye de devam edecekler.

Türkiye, “Bu iş olmaz, yaşamaz, kardeşliğimizi bozmayın, ağzımızın tadını kaçırmayın” dedikçe Kürt düşmanlığıyla itham ediliyor, maalesef durumu göremeyen, bataklığa saplanan kesimler yapıyor bunu.

Almanya’yı birleştiren, Katalonya’yı İspanya’ya çivileyen, Belçika’yı Japon yapıştırışıyla bir arada tutan akıl, Sudan’ı ikiye, Irak’ı üçe, Suriye’yi de dörde bölüyor!...

Unutmayın,

Sıfırı Araplar buldu, Arapların matematiği iyidir, hesap yaparken, bazen hiç olmayacakmış gibi görünen şeyleri de hesaplamak gerekir, sıfır yokmuş gibi görünür ama bir bakarsınız ki, yok dediğiniz o sıfırın dairesine hapsolmuşsunuz, yine gelip Türkiye’nin kapısını çalıyorsunuz.

Türkiye vicdanlıdır, açar kapılarını, yine sarar yaralarınızı, yine paylaşır aşını.

Paylaşmasına paylaşır da, siz de bir rahat durun daaa, kaçıncı vukuat bu!...

#Devlet
#Almanya
#İran
7 yıl önce
Devlet kurmak kârlı bir iş midir?
Terör, kendi sosyolojisine de ihanet eder
Oylarınızı ziyan etmeyin!
Muhalefet, bu fırsatı kaçırmamalı...
Medeniyetimizin okulları İmam Hatipler
İnsaf!