|
Demokrasimizin sihirli formülü: Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması

Ülkemizde yanlış bir alışkanlık vardır: Meselelerimizi, bazı sihirli formüllerle halletmek... Bir kanunu savunurken şöyle diyebiliriz: Yabancı sermaye, bu kanunun çıkmasını bekliyor. Bunu kabul edersek ertesi gün bavullarla paralar Türkiye''ye akacak.

Böyle diyerek, kaç tane kanun kabul ettik. Ne Türkiye''ye yabancı sermaye akını oldu ve ne de bavullar dolusu dolarlar geldi. Bunun gibi, bazı parti liderlerimiz, Türkiye''deki, demokratik sistemin işlememesini basit bir formüle bağlamışlardır: Demokrasimizin önündeki en büyük engel, milletvekilliği dokunulmazlığıdır... Bunu Anayasamız''dan bir çıkarabilsek, demokrasimizin noksanları kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Bu kanaatle hareket ederek, ilk Anayasa değişiklik paketine, milletvekilliği dokunulmazlığını düzenleyen maddeyi de dahil ettik. Bu değişiklik önerisi, TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilmeyince, bazı siyasi partilerimiz ve medya kuruluşlarımız, feryat etmeye başladılar: "Eyvah! Türk demokrasisi bir yara daha aldı."

Büyük Yunan filozofu Sokrat der ki:

"Genelleme ve sihirli formüller yaratma, yorgun dimağların bir icadıdır."

İşte, milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasıyla, Türk demokrasisinin birçok meselesinin halledileceğini söyleyenler de, yorgun dimağ sahibidirler.

Milletvekili dokunulmazlığı nedir ve neden parlamenter demokrasinin bir gereği olarak ortaya çıkmıştır? Demokrasi tarihini iyi bilenler, bu müessesenin, parlamenter çalışmanın kaçınılmaz bir gereği olduğunu, kitaplarında açıkça belirtmişlerdir. Evvela bir yanlış anlamayı düzeltmek için belirtelim ki, milletvekilliği dokunulmazlığı, suç işleyen bir milletvekilinin, suçlarının affedilmesi değildir, davalarının ertelenmesidir. Üstelik bu hak, milletvekilinin şahsına tanınmış bir hak olmayıp onun sıfatına tanınmıştır. Bu sebeple de, hakkında bir dava olan milletvekili istese bile, dokunulmazlığı kaldırılamaz.

Hukuk literatüründe, dokunulmazlık müessesesinin kabulünün belli başlı üç gerekçesi vardır: Bunlardan birincisi, milletvekilinin kendi görevini korkusuzca yapabilmesidir. Önemli bir oylamada, milletvekili polis tarafından gözaltına alınırsa elbette görevini yapmaktan alıkonulmuştur; bu durum demokratik espri ile bağdaşamaz.

İkinci sebep, bürokrasi ile iktidarlar arasında mevcut olan iktidar çatışmasıdır. Demokrasi tarihi göstermiştir ki, seçilmişlerle, atanmışlar arasında, ezeli bir rekabet vardır. Demokrasiler, böyle bir rekabetin olduğu gerçeğini görerek, seçilmişleri, atanmış olanların hışmından korumak için bu müesseseyi kabul etmişlerdir.

Üçüncü bir sebep ise, milletvekilliği gibi, şerefli bir göreve seçilenlerin, suç işlemeyeceği ve hatta işlememek için çok dikkatli olacağı varsayımıdır. Ceza Hukuku Ord. Prof. Tahir Taner''in, cumhurbaşkanlarının cezai sorumluluğunun neden olmadığı şeklindeki soruma verdiği cevap çok dikkat çekicidir:

"Kanun koyucu, o mevkie gelmiş birisinin suç işlemeyeceği varsayımını kabul etmiştir. Buna rağmen bir cumhurbaşkanı suç işlerse, o kimse cezai sorumluluktan mahrum olacak derecede maluldür. Bu sorumluluk sadece ona değil, onu seçenlere de aittir."

Konunun hukuki yönlerini bu şekilde anlattıktan sonra, ülkemizde cereyan eden bazı misalleri vererek, bu dokunulmazlığın ne kadar önemli olduğunu izah edelim.

12 Mart 1971 tarihinde, Genelkurmay Başkanı ve dört kuvvet komutanı, Demirel hükümetine ve TBMM''ye bir muhtıra vermiştir. Bu muhtıradan sonra, Demirel hükümeti istifa etmiş, Nihat Erim başkanlığında bir teknokratlar hükümeti kurulmuş, TBMM kapatılmamakla birlikte adeta askerlerin vesayeti altında görev yapan bir parlamento haline dönüşmüştür.

Muhtıradan onbeş-yirmi gün sonra, Genelkurmay Başkanlığı''ndan, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanlığı''na bir yazı gönderilmiştir. Bu yazıda aynen şöyle denilmektedir:

"Aşağıda yazılı isimlerin, dokunulmazlıklarının kaldırılarak acele bilgi verilmesi" denilmektedir. Bu yazıya bir liste eklenmiştir. Liste on veya on bir kişiden ibarettir ve ilk isim Necmettin Erbakan ve ikinci isim Bülent Ecevit''tir. Necmettin Erbakan''ın 13 davadan dolayı dokunulmazlığının kaldırılması istenmektedir. İsnat edilen suçlar Ceza Kanunu 163. maddesini ihlaldir. Bülent Ecevit''e isnat edilen sekiz suç vardır, bunlardan 7 tanesi, Türk Ceza Kanunu''nun 163. maddesini ihlaldir. Yani bu yazı ile istenen şey, Erbakan ve Ecevit''in, Türkiye Cumhuriyetini dini esaslara uydurmak için suç işlediği ve yargılanması gerektiği talebidir.

Ben o tarihte TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı idim. Bu yazıyı, içtüzüğe aykırı buldum ve geri gönderdim. Zira TBMM içtüzüğüne göre, komisyonumuz, Genelkurmay Başkanlığı ile yazışma yapamazdı. Bu yazının bize TBMM Başkanlığı tarafından havale edilmesi gerekirdi. Geri gönderdiğimiz yazı, bir hafta kadar sonra usulüne uygun olarak tekrar TBMM Başkanı tarafından geri geldi.

Biz bu ve buna benzer dokunulmazlık dosyalarını ele alırken, komisyonumuzu, iki general, bir albay ziyaret etti. Bunlar bize, askerlerin bu işe ne kadar önem verdiğini, bu şahısların dokunulmazlıklarının mutlaka kaldırılması gerektiğini, özel bir üslupla anlatmaya çalışıyorlardı. Biz ise onlara, Anayasa ve içtüzüğün gereği neyse onu yapabileceğimizi anlatmaya çalıştık. Sonunda Anayasa Komisyonumuz toplandı ve isnat edilen suçlardan dolayı dokunulmazlığın kaldırılmasına gerek olmadığına karar verdi.

Bu gün için, başımızı ellerimiz arasına alıp, bir değerlendirme yapalım: O gün TBMM Anayasa Komisyonu baskılara boyun eğip bu dokunulmazlıkları kaldırsaydı, acaba Erbakan ve Ecevit o konjonktürün karşısında beraat edebilirler miydi? Veya onlar hakkında verilecek bir mahkumiyet kararı onların siyasi yaşamını nasıl etkilerdi?

Bir ülke düşününüz ki, Adalet Bakanı, TBMM''ye bir kanun teklifi gönderiyor. Bir süre sonra o teklifi geri çekiyor. Bunu niçin yaptığı sorulduğunda açıkça ve hatta mertçe, "konjonktür böyle gerektiriyor..." diyebiliyor. Böyle bir ülkede, seçilmişleri, atanmışların önüne atmak bir bilgisizlik değilse, sadece popülistliktir.

Avrupa Konseyi''nde yeni üye olanların veya eski üyelerin hukuk mevzuatının demokratik kriterlere uygunluğunu inceleyen bir komisyon vardır. Bu komisyon, demokratik ülkelerde, dokunulmazlık müessesesinin nasıl olduğuna dair bilgiler verir. Birçok Avrupa ülkesinde sadece parlamenterlerin değil, mahalli idare mensuplarının bile dokunulmazlığı mevcuttur.

TBMM''yi suçluları himaye eden bir organ gibi göstermek, çok yanlıştır. Belki, dokunulmazlık prosedürünün işletilmesinde bazı tenkitler olabilir. Bu tenkitleri karşılamak için, Anayasa değişikliği yapmaya kalkmak, demokratik bir müesseseyi yaralar. TBMM çalışma usullerini düzelterek bu konunun üstesinden gelebilir.

12 yıl önce
Demokrasimizin sihirli formülü: Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması
Enayilik teorisi
MURÂKABE
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm