|
MİT TIR'ları Kumpası “Kürdistan” kurmaya nasıl yaradı?

Bir bölgedeki çatışmanın; kolektif bilinçaltı-tarihsel, adaletsizlik, kaynak paylaşımında eşitsizlik, kültürel (etnik aidiyet, mezhepsel taassup), egemenlerin çıkarı, gücü ele geçirme, ekonomi vesaire gibi birçok sebebi olabilir. Ortadoğu’daki çatışmalar ise bir değil bu yazdığım birçok sebebe dayalıdır ve bu nedenden ötürü çatışmaların bir türlü sonu gelmez. Ancak bölgedeki çatışmaların en büyük nedeni dışarıdaki kötü niyetlilerin bölgeye müdahil olmasıyla alakalıdır, bölgedeki mevcut dinamikler de bu kötü niyetli müdahaleye eklemlenince işler içinden çıkılmaz bir hâl alır.

MİT TIR’ları Kumpası’nın FETÖ’nün sıradan bir eylemi olmadığı, Türkiye’nin bölgeye müdahil olmaması için hazırlandığı o günlerde net bir şekilde görülmemişse de bugüne gelindiğinde, bölgedeki çıkar odakları ve PKK-PYD terör örgütüne çok yaradığı net bir şekilde ortada.

Bayırbucak Türkmenlerine gönderilen silahları, terör örgütlerine gönderiliyor diyerek engelleyenler, bugün bölgede mezhep ve etnisite üzerinden şekillenen kaosun bizzat müsebbibi oldular. PKK-PYD örgütüne DAEŞ bahanesiyle silah gönderen ABD’nin, koruduğu papaz, bu olayın start vericisi, haberini yapanlar da su taşıyıcısıydı.

Irak’ın bu duruma geleceği belliydi ancak Barzani’nin bu kadar düşüncesizce hareket edeceğine pek ihtimal verilmemişti. İhtimal verilmeyen oldu ve Barzani sonunu düşünmediği bir hevesle hareket ederek bölgede patlamaya yönelik tüm iç dinamikleri, dışarının aklıyla harekete geçiren bir referandum düzenledi; sonuç ortada. Barzani, referandumdan güçlenerek çıkmayı umarken güçsüz şekilde çıktı.

ABD’nin DAEŞ bahanesiyle aktör haline getirdiği PYD, PYD üzerinden silahlandırdığı PKK, uzun süre boyunca bölgenin demografisi ile oynadı, Türkmenler yurtlarından edildi, zor durumda kaldılar ve kendilerine yeteri kadar silah gönderilemedi. Bu fırsatı iyi değerlendiren İran ise mezhepsel aidiyet üzerinden Türkmenleri kendine yakınlaştırdı; salt etnisite üzerinden dar ve sorunlu okuma yapanların Haşdi Şabi gibi vahşi bir örgütü güzelleyecek kadar vahim ifadeleri ortaya çıktı.

Barzani, bölgede PKK-PYD ile çıkara bağlı birlik düşündü ya da uzun süredir gerilim yaşadığı bu örgütlere karşı, Kürtler için kendisinin lider olması amacıyla zamansız bir referanduma soyundu. Bu referandumdan kâr bekleyen Barzani, Türkiye, Bağdat ve İran’ı karşısına aldı, Bağdat’a bağlı güçler Kerkük’e girdi, ABD Bağdat’ı destekleyen açıklama yaptı ve Barzani “zarar”la çıktığı bu sonucu hanesine yazdı, özetle referandumdan kazançla çıkmayı uman Barzani, “zararla” oturdu, güçsüz bir imaj sergiledi.

Türkiye, sınırlarında gelişen hiçbir olaya bağımsız kalamayacak bir durumda zira terör örgütü PKK, küçük gruplar halinde de olsa Kerkük’te görüntülendi, bu bizim kayıtsız kalamayacağımız bir gelişme zira PKK, gücünü(?) zaten sınırlarımız dışındaki faaliyetleri sayesinde ediniyor. Türkmenlerin yurdu olan Kerkük konusunda ise daha önce kumpaslar ile ilişkimizin dönem dönem kesildiği Türkmenlere kayıtsız kalmamız beklenemez. Diğer problem Türkmenlerin, mezhepsel dinamikler nedeniyle İran’a yönelmesi, İran’ın yararına olacak adımlar atması.

Bölgede etnisite, mezhepsel taassup, sömürgeci amaçla yaklaşmayan tek ülke Türkiye, aynı Türkiye’yi sömürgeci, mezhepçi, ırki nedenlerle bölgeye müdahil etmeye çalışan bir üslup çok yanlış bir üslup olur. Türkiye, “toprak bütünlüğü prensibinden” vazgeçmeden, bölgenin iç sorunu mezhep, ırk, sömürü dilini kullanmadan ama aynı zamanda bunların bölge gerçeği olduğunu unutmadan bölgedeki gelişmelere müdahil olmak zorunda, bölgenin hemen hemen her sorunu, müdahil olmadığımız müddetçe bize olumsuz etki eder. Nasıl ki MİT TIR’ları Kumpası ile birçok noktada adım atmamız engellendiyse, Kerkük tiyatrosu ile bölgeden uzaklaşmamız sağlanabilir, ama sağlanmamalı.

ABD ile adına “Vize Krizi” dediğimiz ancak bal gibi “FETÖ Krizi” olan gerginliğimiz sırasında, yönümüzü İran’a dönmüş olabiliriz ancak ABD’nin nükleer konusunda İran’a yeşil ışık yaktığını, Bağdat’ın Kerkük’e yönelik operasyonunu destekleyerek İran’a bir yeşil ışık daha yaktığını biliyoruz, İran’ın bu tutuma nasıl cevap vereceğini ise bilmiyoruz. İran ile birlikte hareket edip ABD’yi Irak’tan uzaklaştırmak şimdilik setti zerai açısından doğru politika olur ama bunda da muhataplarımıza güvenemeyeceğimizi yine en iyi bizler biliyoruz. ABD’nin, İran Devrim Muhafızları'nı "teröre destek verdiği" gerekçesiyle yaptırım listesine alması kafanızı karıştırmasın, mevzu Irak olunca ABD uzun süre İran’dan vazgeçemez gibi görünüyor. Mesele, ABD’ye, İran denklemine rağmen bölgede Türkiye lehine adımlar atmak.

Şu süreçte, izlenmesi gereken politika realist olmalı ancak realizmin rüzgârına da kapılmamalı… Realist isimlerin önde gelenlerinden Carr, bir realist olarak şunu söylüyor: “Salt realizm de salt idealizm de sorun çözücü değildir. Ütopyacılığın ayrıcalıklıların çıkarı için bir hizmet vazifesi gördüğü zamanlar da realist olunmalı bununla birlikte realist bir durum tespiti yapıp, idealist, sağduyulu bir politika izlenmelidir zaten realizm de budur.” Türkiye’nin ihtiyacı da şimdilerde tam olarak budur.

#MİT
6 yıl önce
MİT TIR'ları Kumpası “Kürdistan” kurmaya nasıl yaradı?
Herkesin bildiği sır!
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!