|
Kılıçdaroğlu’ndan yerli ve millî kömüre destek (!)..

CHP’nin Zonguldak’ta düzenlediği çalıştayın konu başlığı şöyleymiş: “CHP Enerji Politikaları Zonguldak Taşkömürü Çalıştayı.”

“Demek ki, ana muhalefet partisinin bir ‘Enerji politikası’ varmış”, diye düşünebilir insan. Güzel. Ama hemen, örneğin “Suriye ile ilgili de genel olarak CHP’li milletvekillerinin ortak bir görüş temelinden hareketle fikir beyan edebildikleri bir politikaları olmalıdır”, diye düşünülebilir, ama realite öyle demiyor…



Tam tersine, istikrarlı, kendi içinde tutarlı, “Bakın biz böyle öngörmüştük ve gelişmeler bizi doğruluyor” diyebilecekleri ciddî hiçbir argümanları olmadığı gibi, bol alt kmisyonlu ‘parti içi demokrasi’ adına gururlanarak birbirleriyle çelişen açıklamalar yapmaktan da geri durmuyorlar.

Enerji politikaları da aynen bu minvalde, her kafadan farklı sesler çıkarılmasına aldırmadan, kafa göz yararak devam edip gidiyor. CHP’den, kendi oy tabanının ve kemik kadrolarının ortak paydada buluşabileceği, kuruluş yıllarında temeli atılmış ancak son dönemde unutulmaya yüz tutmuş olan ‘Bağımsızlıktan yana’ bir dünya görüşünden yola çıkan, fikriyatı güçlü payandalarla temellendirilmiş bir ‘Enerji Politikası’nı dünya aleme anlatmalarını beklemek ne kadar mümkün dersiniz?..

Hiç mümkün değil efendim. Zonguldak’taki Çalıştay’da konuşma yapan Kemal Kılıçdaroğlu, herkesin malumu olduğu, kömürün Zonguldak için stratejik öneme sahip olduğunun altını çizerek, katılımcıların bildiği ne varsa tekrarlayarak, kendisinin bilmediği, bu toplantıya gelirken öğrenmek zahmetine de katlanmadığı bazı bilgileri de, örneğin ‘enerji ithalatının arttığı’ iddiasını destekleyecek rakamları da sıralayıp, Rusya’yı kastederek “Hiçbir ülke Türkiye Cumhuriyeti kadar enerji konusunda bir devlete bu kadar yüksek oranda bağımlı değildir” mantığına kadar, kelimenin tam anlamıyla ‘sallayarak’, konuya biraz aşina olanları afallatacak tespitini yapıvermiş:

“Türkiye enerji lobilerine teslim olmuş durumda. Batı neden enerji lobilerine teslim olmuyor, Türkiye teslim oluyor? Altında yatan gerçek şu; Türkiye’de planlama yok”

Bu açıklamaları neden yapıyor olabilir sizce? TEMA Vakfı’nı ya da Trakya’daki bazı belediyeleri ya da Eskişehir Belediyesi’ni veya TMMOB’ye bağlı Çevre Mühendisleri Odası’nı memnun etmek için olabilir mi?..

İyi hoş da, Nisan 2017’de Enerji Bakanı Sayın Berat Albayrak’ın cümle âleme Milli Enerji ve Maden Politikası başlığı altında sözünü ettiği ‘Yerli kömür seferberliği’ne direnen; öte yandan “akıllı kömür stratejisi”yle oluşturulan, çağdaş yöntemlerle çevreye sıfır düzeyinde olumsuz etkisi bulunan bir üretim anlayışıyla bu toprakların kömürüne dayalı enerji üretimine geçişi sağlayan çalışmalara karşı bayrak açan yerel CHP’li yöneticiler, Kılıçdaroğlu’nun bu konuşması karşısında şaşıp da kalmıyorlar mı acaba?

İçlerinden biri de çıkıp, “Sayın Başkanım; ne yapıyorsunuz? Biz AK Parti’nin yaptığı her şeye , millet memleket yararına olsa dahi karşı çıkıyoruz… Millî enerji meselesinin altını çok çiziyorsunuz… Biz yerli kömüre, gelişmiş de olsalar kömür santrallerine karşı olduğumuzu defalarca dile getirdik” demiyor mu?

Yoksa Kılıçdaroğlu gerçekleri gördü de Millî Enerji ve Maden Politikası’nı desteklemeye mi karar verdi… Hazır şu Alman sefirinin Afrin Harekâtına ‘İşgal’ demesine karşı çıkmışken…

Enerji Bakanı Albayrak, AK Parti Şile ilçe kongresindeki konuşmasında, Bakanlığın başlattığı ‘Yerli kömür seferberliği’ni Kılıçdaroğlu’nun henüz duymuş olmasıyla haklı olarak eğlenirken, bu seferberlik gereği yapılanları özetleyip, “Senin dünyadan haberin yok Kılıçdaroğlu. Hakikaten Allah insana böyle muhalefet vermesin” demiş... Daha ne desin?..

  • Peki biz anlatabildik mi?
  • Ülke gerçekleriyle Batı’nın bizimle oluşturduğu algının örtüşmediğinin bilinen bir realitemiz olmasına rağmen, Türkiye’nin bıkıp usanmadan, Kamu Diplomasisi’nin tüm araçlarıyla kendini doğru ifade etmesi gerektiğini çeşitli vesilelerle hem anlatır hem de yazarım. Bu kez Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekçi’nin, doğruluğundan kuşku duymadığım şu açıklamasını da, bu çerçevede değerlendirmek isterim:
  • “IMF’den OECD’ye, Dünya Bankasından Moody’s’e birçok kuruluşun 2017 yılına ilişkin Türkiye’nin büyüme tahminini yüzde 3 civarından yaklaşık yüzde 7’lere yükseltmesi oldukça dikkat çekicidir. Yapılan revizelerin ilk açıklanan tahminlerin iki katının da üzerinde olması, söz konusu kuruluşların Türkiye’nin ekonomi dinamiklerini anlamada oldukça başarısız olduklarını açıkça gösteriyor.”
  • Sayın Bakan’ın da yanıtını çok iyi bildiği soru şu: Onlar anlama konusunda yaya kaldılar da. Peki biz anlatabildik mi? “Anlamak istemeyene neyi anlatabiliriz ki?” diyenler de olabilir tabii. Ancak hepimiz ev ödevlerimizi bu konuda yeterince yapmadığımızı biliyoruz…
  • Aslında elimizde olağanüstü bir Türkiye hikâyesi var. “Derin Ekonomi” dergisinin Nisan sayısı için kaleme aldığımız “Marifet hikâyeyi anlatabilmekte” başlıklı yazıda Türkiye’nin hikayesini her platformda anlatmanın nasıl mümkün olabileceğine değindik…
  • Ülkemizde içeriye ve dışarıya doğru iletişim yapan makamlar belli mi? Belli. Hepsinin ortak ve aynı stratejik yaklaşımı uygulayabilecek bir merkezi otorite çerçevesinde koordine edilmesi ve yönetilmesi halinde, hem ‘insan, zaman ve para kaynakları’ tasarruflu kullanılmış olacaktır ve hem de, “Türkiye’nin dünyaya anlatacağı hikayesi” bu ortak hedefe yönelen makamlarca en mükemmel ifade şeklini de, uygulama içinde elde edecektir. Yeter ki ortak mecrada buluşamayan emekler, zahmetler, ‘avara kasnak’ boşa dönüp durarak, sessizliğe gömülüp gitmesin...
#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP
#Politika
6 yıl önce
Kılıçdaroğlu’ndan yerli ve millî kömüre destek (!)..
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi