|
Agâh Özgüç ustamız yine yapmış yapacağını... (1)
Sinema
ile en fazla kıyısından köşesinden ilgilenebilen,
“öylesine”
bir film ve sektör takipçisi dahi olsanız,
“Agâh Özgüç”
ismini hiç kuşkusuz ki hayatınızın farklı dönemlerinde bir çok kereler duymuşsunuzdur.
Bu topraklarda
“sinema tarihçiliği”
mesleğinin yaşayan en büyük ustasıdır Agâh ağabey…
1932
yılında hayata gözlerini açtığı
İstanbul
''da,
1950
''lerden itibaren, henüz yirmili yaşlarındayken -
Atilla İlhan
''a duyduğu yoğun sevginin etkisiyle- o dönemin gazete ve dergilerine şiirlerini, denemelerini, nihayetinde sinema üzerine eleştiri yazılarını göndermeye başlamış;
1960
''ların başlarında da basın dünyasına profesyonel olarak girmiştir.
Meslekte dolu dolu
50
yılı geride bırakan, bu süreçte haberciliğin her dalında emek veren çok yönlü bir gazeteci olarak, O''nu hem geniş okur kitleleri, hem de sinema sektörü nezdinde saygın kılan en ayrıcalıklı yönü ise
“sinema tarihçiliği”
alanına verdiği müthiş emeklerdir. Türk sinemasına ait binlerce, onbinlerce nadide bilgi ve belgeyi yıllar yılı sabırla toparlayıp bunlara gözü gibi bakan, her birini sırası geldikçe yayımladığı kitaplarda sanat tarihi araştırmacılarıyla cömertçe paylaşan Özgüç, benim de henüz üniversite yıllarımdan itibaren -sevgili
Atilla Dorsay
ustamızla birlikte- bu meslekte kendime örnek aldığım, yolumu aydınlatan iki büyük kalem erbabından biridir.
“Türk sinemasının kayıtlarını tek başına tutan vak''ayınüvis”
olarak nâm salan Agâh ağabey, mesleğini öylesine sağlam yürüten bir araştırmacıdır ki onun kayıtları sektördeki bütün muhatapları tarafından
“kanun hükmünde doğru”
olarak kabul edilir. Sözgelimi,
Türkan Şoray
''ın, çektiği filmlerin sayısını karıştırdıkça Üstad''ı arayıp
“Agâh''çığım, ben tam olarak kaç filmde oynamıştım?”
gibi sorular sorduğunu duymuşluğum vardır. Ki bu durum Türk sinemasının daha pek çok aktör, aktrist ve yönetmeni için de geçerli…
Aynı şekilde, bugün
Kültür Bakanlığı
''nın arşivlerinde bulunmayan eski bir afişi, lobi kartını ya da sinema konulu resmî bir belgeyi yine Agâh ağabeyin arşivinden bulabilirsiniz. Normalde ekonomik gücü sınırsız resmî makamların üstlenmesi gereken böylesi bir koruma-kollama görevini yıllarca dar imkânlarıyla ve tek başına dert edinip, evini -her türlü kişisel konfordan fedâkârlık ederek- âdetâ tıklım tıkaş dolu bir
sinema müzesi
gibi kullanmış ve kullandırmış benzersiz bir sinema sevdalısıdır o…
* * *
Agâh Ağabey''den yaklaşık bir yıldır haber alamıyordum. Kendisiyle en son
(düzenleyicileri arasında yer aldığım)
Fantasturka / Fantastik Türk Filmleri Festivali
''nin ödül töreninde emektar aktörümüz
Aytekin Akkaya
''ya
“ömür boyu başarı ödülü”
nü sunması talebiyle bağlantı kurmuştum. Sağolsun, o da beni kırmayarak, bu ödülü
Akkaya
''ya bizzat takdim etmek üzere mütevazı törenimize katılmıştı.
Ben tam da
“Üstad nerelerdedir, ne yapar, yoksa sağlığı mı kötü?”
diye düşünüp onu aramaya hazırlanırken, erken davranıp kendisi beni aradı.
“Ali Murat kardeşim”
diyordu telefondaki ses o her zamanki coşkulu tonuyla,
“Sana güzel bir sürprizim olacak. Müsaitsen yarın bizim ofise gel!”
Agâh Ağabey''in
"ofis"
diyerek söz ettiği yer, son birkaç yıldır danışmanlığını yürüttüğü
Fanatik Film ve Video Dağıtım Şirketi
''nin
İstanbul-Beylerbeyi
''ndeki yönetim binasıydı.
“Emriniz olur sevgili ağabeyim”
diyerek, kendisiyle hemen ertesi güne randevulaştım. Belirlediğimiz saatte yanına ulaştığımda da Özgüç,
“Şimdi sana göstereceğim kitabı görünce bakalım ne diyeceksin, son bir yıldır kabuğuma çekilmiştim ve sessiz sedasız bunun üzerinde çalışıyordum”
diyerek, önüme, yanda kapak fotoğrafını gördüğünüz
“Türk Filmleri Sözlüğü”
adlı eseri koydu. Ağırlığı beş kiloya yaklaşan, tamı tamına
1014
sayfalık, büyük boy ve baştan sona kadar kuşe kâğıda basılmış muhteşem bir ansiklopedik sözlük…

Ben, uzattığı kitabı şaşkınlık içinde incelerken de Üstad sözlerini şöyle sürdürecekti:

“Matbaadan henüz iki gün önce geldi. Toplam 1100 adet bastırdık. Her biri seri numaralıdır ve kişiye özeldir. İlk nüshalardan birini de çok sevdiğim bir meslektaşım olarak sana armağan ediyorum. Türk sinema tarihi üzerine yapacağın çalışmalarda kullandıkça beni hatırlarsın. Bilesin ki bu çalışmanın muhteva olarak Türkiye''de bir benzeri daha yok.”
Sayfaları çevirdikçe gözüme çarpan teknik kalite ve eserin ihtiva ettiği ayrıntılı bilgiler, bunları destekleyen birbirinden nadide belgeler ve fotoğraflar karşısında tek kelimeyle dilim tutulmuş bir vaziyetteydim. Agâh ağabey bir kez daha gözlerden uzaklaşıp aylarca kendi dünyasına çekilmiş, en sonunda da
"meslek hayatının zirve eseri"
mahiyetindeki bir kaynak kitapla yeniden günışığına çıkmıştı.
12 yıl önce
Agâh Özgüç ustamız yine yapmış yapacağını... (1)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset