|

Yeni bir soğuk savaş mı? Yoksa Büyük Oyun 2.0 mı?

Bugün, ABD ve Rusya, geçmişe oranla çok daha pervasız bir şekilde cephe hattında vuruşmaktan çekinmiyor. Küba Füze Krizi’nin bir benzeri bugün yaşansa, büyük bir ihtimalle dönemin ABD Başkanı Kennedy’den farklı olarak, günümüzün Beyaz Saray yönetimi Küba’ya yaklaşan Rus gemilerini batırmaktan kaçınmayacaktır. Zamanın ruhunun Soğuk Savaş yıllarının sağduyusundan çok uzak olduğunu kabul etmek gerekiyor. Skripal suikasti, 1991’den bu yana durmayan Amerikan savaş makinesine karşı kendini savunma kaygısına kapılan Rusya’nın giriştiği manevralarda çarptığı buzdağı oldu. Skripal suikastinde kullanılan kimyasal silahın kaynağı, İngiltere’ye göre Rusya’nın silah depoları. Rusya ise 1990’lı yıllarda anlaşmalara uygun şekilde Noviçok No.5 adı verilen bu kimyasal silahı yok ettiğini iddia ediyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 31/03/2018 Cumartesi
Güncelleme: 03:41 - 31/03/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
MEHMET KANCI - GAZETECİ / JEOPOLİTİK UZMANI

1989’da Berlin Duvarı yer ile yeksan olurken yerkürenin “küresel bir köy” olacağına duyulan inanç, 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla perçinlenmiş, Bill Clinton›un 1993›te ABD Başkanı olmasıyla Silikon Vadisi›nin bilişim sektöründe kuracağı hükümranlıkla, 20. yüzyılın savaşlarına damgasını vuran silah-çelik-petrol endüstrileri üçlemesinin tarih sahnesinden silineceği umulmuştu. Ancak tarihin pusulası, 30 yıldan daha kısa bir sürede dünya düzeninin rotasını hiç hayal edilmeyen fırtınalı denizlere savurdu. Ukrayna’nın doğusundaki Don Bass bölgesi, Atlantik ve Avrasya jeopolitik nüfuz alanlarını belirleyen yeni Berlin Duvarı haline gelirken, 9 milyar sınırına dayanan dünya nüfusunun durmaksızın tırmanan enerji, gıda ve su ihtiyacı, potansiyel çatışma alanlarının 20’inci yüzyıl ile kıyaslanamayacak sayıda çoğalmasına yol açtı. Dünyanın önde gelen ülkelerinin orduları bugün Mali çöllerinden, Afganistan’a, Doğu Çin Denizi’nden, Kuzey Kutup dairesine kadar her yerde, ticaret ve tedarik yollarının kontrolü ile hammadde kaynaklarının güvenliği gerekçesiyle birbirleriyle boy ölçüşüyor.


KIVILCIM SALISBURY’DE ÇAKILDI

Ellerin tetikte olduğu, süper güçlerin yüz milyarlarca dolarlık savunma bütçeleri hazırladıkları günlerde tüm düşmanlıkların açıkça ilan edildiği sürecin kıvılcımı İngiltere›nin Salisbury kentinde çaktı. İngiltere hesabına çalışırken 2004 yılında tutuklanan Rus askeri istihbarat servisinin (GRU) eski bir mensubu olan Sergey Skripal’i hedef alan suikast, 4 Mart’tan 26 Mart’a kadar kazandığı ivme ile “Yeni bir Soğuk Savaş mı başlıyor?” sorusunu bir kez daha manşetlere taşıdı. Bu soruyu tartışanlara verilebilecek tek cevap ise antik Yunan’dan günümüze miras kalan “Aynı suda iki defa yıkanılamayacağı” gerçeği olabilir. Skripal suikasti ile önümüze konan tablo, Soğuk Savaş casuslarının şövalyeleri andıran zeka dolusu mücadelelerinden çok uzak, hatta zaman zaman sıcak çatışmalara dönüşen, örtülü bir 3. Dünya Savaşı izlenimi veriyor.

DEĞİŞEN DÜNYA DEĞİŞEN DÜZEN

Soğuk Savaş yıllarında iki bloğa bölünmüş dünya bugünküne göre çok daha istikrarlıydı. Taraflar birbirlerinin sınırlarına saygılı ve çatışma alanları, anavatan topraklarını kapsamayacak şekilde belirlenmişti. Kaynağı hala muğlak küresel terör tehdidi ya da Doğu Afrika kıyıları ile Malaka Boğazı’nda dünya ticaretini tehdit eden korsanlar yoktu. Kuveyt’in işgalini takip eden 1. Körfez Savaşı ve Yugoslavya iç savaşı, SSCB’nin boşalttığı alanlarda ABD ve birleşmiş Almanya’nın nüfuz alanlarını genişletme emelleriyle birleşince, «Yeni Dünya Düzeni», Libya, Afganistan, Irak, Suriye gibi ülkelerin bitmek bilmeyen çatışmalara sürüklenmesine, kimi eski Sovyet Cumhuriyetleri›nin ise «Turuncu Devrimler» adı altında örtülü darbelerin sahnelerine dönüşmesine yol açtı.

GÜVEN TELKİN ETMEYEN İKİ AKTÖR

İşte Skripal suikasti, 1991’den bu yana durmayan Amerikan savaş makinesine karşı kendini savunma kaygısına kapılan Rusya’nın giriştiği manevralarda çarptığı buzdağı oldu. Skripal suikastinde kullanılan kimyasal silahın kaynağı, İngiltere’ye göre Rusya’nın silah depoları. Rusya ise 1990›lı yıllarda anlaşmalara uygun şekilde Noviçok No.5 adı verilen bu kimyasal silahı yok ettiğini iddia ediyor. Kremlin yönetimi, silahın üretildiği iki askeri üsten birinin bugünkü Özbekistan sınırları içerisinde olduğunu, bu üsteki imha çalışmaları sırasında Amerikalılar başta olmak üzere batılı uzmanların silaha erişimleri olduğunu dolayısıyla saldırının kaynağının provokasyon amacıyla batı bloğundaki bir ülke olabileceğini iddia ediyor. Ancak bu savunma, geçmişte Rusya Devlet Başkanı Putin aleyhtarı eski KGB ve FSB ajanı Litvinenko’nun Londra’nın ortasında çayına karıştırılan radyoaktif madde ile zehirlenmesi hatırlandığında, Kremlin’i olağan şüpheli haline getirmekten kurtarmıyor. Topraklarında kimyasal silah saldırısı düzenlenen İngiltere de, Irak’ın işgali sürecinde oynadığı rol nedeniyle tam anlamıyla güven telkin etmiyor. Saddam Hüseyin yönetiminin kimyasal silah stokları bulunduğu iddiasıyla başlatılan Irak işgali, aslında bu silahların bulunmadığı gerçeğinin anlaşılmasıyla tamamlanmış, İşçi Partili Başbakan Tony Blair’in siyasi kariyerinin sonunu getirmişti. Keza Cumhurbaşkanı Erdoğan da, İngiltere’nin Rusya’ya suçlamalar yöneltirken içerisine girdiği açmazı “Bir iddiaya istinaden bazı ülkeler bir adım attı diye, biz de aynı adımı atalım şeklide bir anlayış içerisinde olmayız” sözleri ile ifade etti. Kremlin yönetiminin kendisine ihanet edenleri ve tehdit olarak algıladığı vatandaşlarını ortadan kaldırmaya yönelik, Lev Troçki’den bu yana yaşattığı bir geleneğin varlığı şüphe götürmese de, Irak’ın işgali tecrübesi, konu kimyasal silahlar olduğunda İngiltere’nin ipi ile kuyuya inilmesini mümkün kılmıyor. Ama tabii ki ne İngiltere’nin ne de ABD’nin, Rusya’yı izole etmeye yönelik başlattıkları kampanyanın gerçek sebebinin NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisinin Moskova tarafından engellenmesi olduğunu söylemeleri beklenmemeli.

İLK FİŞEK GÜRCİSTAN’DA ATILDI

Sovyetler Birliği’nin (SSCB) dağılma sürecinde dönemin lideri Mihail Gorbaçov, NATO’nun Rusya’ya doğru genişlemeyeceği yönünde garantiler aldığını iddia etse de, bu garantilerin ekonomik olarak zayıf düşmüş Kremlin yönetimi tarafından sorgulanamayacağını öngörememişti. Kısa sürede önce Baltık ülkeleri, ardından Polonya başta olmak üzere Rusya ile tarihsel düşmanlığı olan ülkeler NATO saflarına katıldı. Rusya, Yugoslavya’nın parçalanmasını, Sırbistan’a yapılan askeri müdahaleyi, müttefiki Irak’ın işgalini ve Kaddafi’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olmadan yürütülen bir askeri müdahale ile tarih sahnesinden silinmesine seyirci kalmaya mecbur edildi. Rusya’yı oyun kurucu olmaktan uzaklaştıran bu süreçte günümüzde yaşananların ilk işaret fişeği Gürcistan’da atıldı. 2008 yılında Gürcistan ordusunun Güney Osetya’daki Rusya yanlısı ayrılıkçılara müdahalesi, NATO ülkelerinin ummadıkları bir karşılık buldu. NATO’yu gafil avlayan Rusya 5 gün içerisinde Abhazya ve Güney Osetya özerk bölgelerini Tiflis yönetiminden ayırdı. Ama bundan da önemlisi, NATO’nun, eski SSCB nüfuz alanlarında ortaklar edinme teşebbüsünün sonuçlarının ne olacağını uluslararası topluma gösterdi. Ancak Gürcistan tecrübesi, Ukrayna sözkonusu olduğunda NATO’ya gereken dersi vermedi.

UKRAYNA VE SURİYE

2014 yılında Ukrayna’daki iç siyasi kaosla birleşen ayrılıkçı çatışmalar, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını ve Don Bass bölgesinin Rusya yanlısı güçler tarafından işgalini getirdi. Don Bass bölgesindeki çatışmalar unutulmuş bir savaş olarak bugün de devam ediyor. Avrupa Birliği Don Bass’ta 4 yıldır devam eden savaşı görmemek için gözlerini kapatırken, ABD sofistike silah sistemlerini Ukrayna’ya temin ederek bu savaşı destekliyor. Tarafların sıcak çatışmalarla karşı karşıya geldiği tek yer Don Bass değil. Suriye’de 2015 yılında dengeleri değiştiren Rusya, Beşar Esad’ın iktidardaki varlığını garanti altına aldıktan sonra, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaya yöneldi. Bugün Suriye’de Fırat’ın doğusuna geçme planları yapan yalnızca Türkiye değil. Rusya vatandaşı paralı askerlerin desteklediği Esad rejiminin ordusu Mart ayında Deyr ez Zor’da Fırat›ın doğusuna geçmeye iki defa teşebbüs etti. PKK/PYD unsurlarına karşı harekete geçen rejim ordusu bölgedeki ABD güçlerinin yoğun ateş gücüyle püskürtüldü. Bu çatışmada 200’den fazla Rus vatandaşının hayatını kaybettiği Moskova tarafından doğrulanırken, Amerikalı askeri yetkililer de Rus güçlerini imha ettiklerini kameralar önünde dile getirmekten çekinmediler. Don Bass ve Deyr ez Zor’da rastlanan manzaralara Soğuk Savaş döneminde rastlanmadığını hatırlatalım.

CEPHE HATTINDA VURUŞMA

Bugün, taraflar geçmişe oranla çok daha pervasız bir şekilde cephe hattında vuruşmaktan çekinmiyor. Küba Füze Krizi’nin bir benzeri bugün yaşansa, büyük bir ihtimalle dönemin ABD Başkanı Kennedy›den farklı olarak, günümüzün Beyaz Saray yönetimi Küba’ya yaklaşan Rus gemilerini batırmaktan kaçınmayacaktır. Zamanın ruhunun Soğuk Savaş yıllarının sağduyusundan çok uzak olduğunu kabul etmek gerekiyor. ABD ile Rusya arasındaki fay hattında 2008 yılından bu yana biriken enerji, Skripal suikasti ile yıkıcı bir depreme dönüşmüş durumda. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin de aralarında bulunduğu 20’den fazla ülke yaklaşık 140 Rus diplomatı sınır dışı ederken başı çeken ABD oldu. Rusya da keza yanıtını verirken öncelikli olarak ABD’yi hedef aldı ve mütekabiliyet ilkesi uyarınca 60 Amerikan diplomatına kapıyı gösterirken, Seattle Konsolosluğu’nun kapatılmasına da St. Petersburg’daki ABD Konsulosluğunu kapatarak karşılık verdi. Ancak Rusya yanıtını diplomatik dille sınırlı tutmadı. Bu kararların Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov tarafından ilan edilmesinin hemen ardından 30 Mart’ta Letonya kıyılarında sürpriz bir füze tatbikatı düzenleyeceğini ilan etti. Yalnızca Letonya değil, İsveç ve Polonya da büyük bir hızla hava sahalarının bir kısmını trafiğe kapatmak zorunda kaldı. Aynı saatlerde Moskova’nın 800 kilometre kuzeyindeki, Finlandiya sınırı yakınlarındaki Plesetsk Kozmodrom’da sıra dışı bir füze hareketliliği tespit edildi. Rusya Devlet Başkanı Putin’in kısa bir süre önce kamuoyuna açıkladığı, yüksek kapasiteli savaş başlığı taşıyan kıtalararası balistik füze Sarmat’ın deneme atışı gerçekleştirildi. Rusya’nın güç gösterisi aynı gün yine Plesetsk’ten bir Rus askeri uydusunun yörüngeye gönderilişi ile devam etti.

164 YIL SONRA YİNE KIRIM!

Şimdi uluslararası toplum bir tenis maçını andıran bu diplomatik ve askeri güç gösterisinde topun iki saha arasındaki son gelmeyen yolculuğunu takip ediyor. Taraflar benzer bir maça bundan 164 yıl önce Osmanlı Devleti’ni de aralarına alarak çıkmıştı. Baş aktörler “tarih tekerrürden mi ibarettir?” sorusunu sorduracak şekilde Britanya Krallığı ile Rus Çarlığı, mücadelenin vuku bulduğu alan ise Kırım Yarımadası idi. Yine bu mevsimlerde ( 27 Mart 1854 ) başlayan bilek güreşi 30 Mart 1856›da sona erdiğinde imzalanan Paris Anlaşması, Avrupa›nın Rusya tarafından bozulan dengelerini yeniden tesis etmiş, her ne kadar Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti olarak tanınmış olsa da Karadeniz ve Balkanlar›daki gücü sınırlanmıştı. Sonuç İngiltere ve Fransa›nın Doğu Akdeniz›den Hindistan›a kadar olan coğrafyadaki ticaret yollarındaki kontrollerinin ve ayrıcalıklarının sağlamlaştırılması olmuştu. Uzun lafın kısası, İngiliz yazar Rudyard Kipling’in uluslararası ilişkiler terminolojisine kazandırdığı “Büyük Oyun”un hikayesi( Great Game )

19. yüzyılda Orta ve Güney Asya’da hakimiyeti kimin elde edeceği sorusunu yanıtlamak üzerine kurulmuştu. Günümüzde İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’ı jeopolitik sorunlarla yüzyüze bırakan, bütçelerini halklarının refahı yerine silahlanmaya yönelten, yıllardır iç çatışmalar ve terörle mücadeleye maruz bırakan sürecin temelleri de “Büyük Oyun” ile atılmıştı. Skripal Suikasti ile gündeme gelen “Soğuk Savaş geri mi dönüyor?” sorusu yerine belki de “Büyük Oyun yeniden mi oynanıyor?” sorusunu sormak daha yerinde olacaktır.

#Avrupa
#SSCB
#Rusya
#Savaş
#Batı
6 yıl önce