|

Titreşim içinde bir dünya

Merve Akbaş Müzisyen Isabel Mellado’nun romanı Titreşim, Ketebe etiketiyle raflarda yerini aldı. Mellado, bize Clara adlı kahramanının hikayesini anlatıyor. Sert ve net bir dille. Bir müzisyen olarak kendisiyle ve aynı şekilde bir müzisyen olan kahramanıyla çıktığı bu ezgi dolu yolcuğunda bizlere keyif dolu okumalar bırakıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/08/2018 Çarşamba
Güncelleme: 12:55 - 8/08/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
​Titreşim içinde  bir dünya
​Titreşim içinde bir dünya

Tüm kainat titreşimlere sahiptir. Varlıkların tümü bu titreşimle beraber var olur. Gezegenler, yıldız kümeleri, dünyamız ve biz… Yaydığımız titreşimler aslında birer ses dalgasıdır ve bu dalgalar bizim müziğimizdir. Her an kendi müziğimizi yayarız. Isabel Mellado kendi titreşimini keşfetmiş bir müzisyen ve bunu bize anlatan bir yazar. Titreşim adlı romanında da müzikle iç içe geçmiş bir hayatı anlatıyor. Bu onun değil, Clara’nın hayatı. Marta-olmayan Clara. Ama okurken biyografik öğeler taşıdığını fark ediyoruz. Kitabın alt başlığı daha en başta bize bazı ipucular veriyor: Müzik ve Geri Kalan 99 Kompas.

ŞOV YAPAN SATIRLAR

Vibrato İspanyolca’da titreşim demek. Bir keman virtüözü olan Clara için de titreşim çok önemli. Yaşamını müzik üzerine kuran bu kadının çocukluğunu, babasını kaybedişini, Berlin’e gidişini, kendini ve müziği keşfedişini izliyoruz roman boyunca. Dili sert ve net. Öyle büyük bir basitlikle koyuyor ki önünüze sahneleri, içine davetsizce girmekten çekinmiyoruz. Yara izlerini bir de bize gösteriyor böylelikle. Çocuk zihninde kalan tüm fotoğrafları betimlemeye başlıyor. Arkadaşlıkları, kemanla tanışması veya konservatuar için yaptığı o müthiş tanımlama zihinde bir yer bırakıyor: Peki ben de önceden babamın kliniklerle kuşatıldığı gibi, her zaman bu binayla, konservatuarla kuşatılmış mı olacağım?

“Titreşim lütufkar bir titreme. Gönüllü bir sallantı.” diyor Mellado satır arasında. Roman, Clara’nın ilk çocukluk günleriyle, abisi, horozları, anne ve babasının kavgalarıyla açılıyor. Kendisi gibi müzisyen olan abisi Raul’un kendisinin üzerindeki etkisi büyük. Onunla büyümek, ona dönmek önemli. Hayatının sabit noktaları yerinde dururken yaşamına sayısız insan ve hikaye girmeye devam ediyor. Çoğunluğu müzisyen. Tüm bu olan biteni, günlüğü andırır bir formatta, kendi yazım tarzıyla aktarıyor yazar. Bir iç yüzleşmeye şahitlik ediyoruz. Elinde bir kemanla konser verir gibi, yükselen bir heyecan içinde satırlar arasında kendi şovunu yapıyor. Yer yer bize şiirsel bir anlatım sunarken, yer yer de hicivle süslenmiş biçimde getiriyor hikayesini.


KİTABA SONUNDAN BAŞLAMAK

“Karakterler neredeyse her zaman hayalidir, ancak dinlediğiniz müzik böyle değil” diyor Isabel Mellado romanını bitirirken. Titreşim için kitaba sonundan başlamak iyi bir tercih olabilir. Çünkü, bizi müzikle iç içe geçmiş bir yaşama götürecek bu kitabı okurken dinleyebileceğimiz müzik listesi sunuyor kitabın sonunda. Bu işe baş koyup dijital müzik platformlarında listeyi aramaya başlıyorum. Bir tireleme hatası veya yanılgıyla vibra-toplaylist yazıp duruyorum bir süre. Vibratoplaylist yazınca dökülüyor notalar bir bir. Tabi biraz İspanyolca da öğreniyorum bu sırada. Isabel Mellado’nun kişisel müzik listelerine rastlıyorum. 280 sayfalık romanı okurken bana eşlik edecek uzun bir liste oluşuyor sonunda.

Aslına bakarsanız Mellado, kitabın sonuna eklediği müzik listesiyle bize çok bütünsel bir atmosfer sunuyor. Yazarın müzikle, müziğin anlatıyla ilişkisine ve eş zamanlı akışlarına tanıklık ediyoruz. Bütün parçaları iyi şekilde organize edilmiş bir film müziği gibi... Yazar, gözlerinizi kapattığınızda dahi o karakterlerin gerek duygusal salınımları gerekse de hikaye içerisindeki aksiyonlarını kurgulayacak malzemeyi veriyor bize. Bana kalırsa, bu müzik listesi öyle alelade oluşturulmuş ve eklenmiş bir liste değil. Bu nedenle önemli, okumaya mutlaka eşlik etmeli veya tamamlamalı.

KAYBOLDUĞUMU İYİ DUYUYOR MUSUN?

Okumaya devam ederken ister istemez başka şeylere daha gidebiliyor zihin. “Bir müzisyenin roman yazması nasıl olur?” diye sorarsak bu kitapta bunun güzel bir örneğini gördüğümüzü söyleyebiliriz. Müzikteki kompozisyon oluşturma, sahne yaratma gibi duyguların yükselerek ve alçalarak birbirlerine yol açma yöntemleri yani birbirlerini doğurmaları, benzer şekilde kitaptaki karakterlerin üzerine işlenmiş gibi görünüyor. Kurgunun akıcı olmasını da sağlayan bu durum ayrıca bir zenginlik de katmış anlatıya. Karakterleri içselleştirmek belki de bu nedenle daha çabuk gerçekleşiyor.

Hermann Hesse’nin Gertrud’u da bu anlamda aklımızda yer edinecek, belki benzer soruları sorduracak bir eser. Müziğin dokunduğu hayatların etrafa ne kadar yumuşak ve lirik ezgiler yaydığını, bize çok güzel bir şekilde anlatıyor bu kitaplar. Isabel Mellado bir müzisyen olarak kendisiyle ve aynı şekilde bir müzisyen olan kahramanıyla çıktığı bu ezgi dolu yolcuğunda bizlere keyif dolu okumalar bırakıyor. Hayatı adım adım, tüm titreşimleriyle hissederek ve yaşayarak yapıyor bunu: “Kaybolduğumu iyi duyuyor musun? 4, 3, 2, 1, 0”

#Titreşim
#Isabel Mellado
6 yıl önce