|

Suyu tersine akıtan lider: Nureddin Zengi

Şair Ali Emre’nin 20 yıldır üzerinde çalıştığı romanı “Nureddin Zengi” Temmuz Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı. Kronolojik olarak kaleme alınan hikaye, İslam dünyası için önemli olan bir karakteri görünür kılıyor.

Yeni Şafak
16:11 - 9/08/2017 Çarşamba
Güncelleme: 18:05 - 9/08/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Kronolojik olarak kaleme alınan hikaye, İslam dünyası için önemli olan bir karakteri görünür kılıyor.
Kronolojik olarak kaleme alınan hikaye, İslam dünyası için önemli olan bir karakteri görünür kılıyor.

- Zeynep Zelan

“Mazlum ve mağrur Halep’imizin aslanı! Cesaret ve güvenle bir ayağını Halep’te ve Şam’da tuttu Nureddin; bir ayağıyla alçaklığa, karanlığa arka çıkanların üstüne yürüdü. Bir eliyle merhamet ve adalet dağıttı, diğer elini yumruk yapıp zalimlerin, hainlerin suratına indirmekten çekinmedi. Kendisi de öğrenmekten, arınmaktan, adanmaktan uzak durmadı. Önce kendi nefsini sigaya çekti, önce kendisi öğrenip kendisi uyguladı. Yapmadığını, yapamadığını buyurmadı insanlara.”


Yazar ve şair Ali Emre’nin tarihi romanı “Nureddin Zengi” Temmuz Kitap etiketiyle okurla buluştu. 23 bölümden oluşan kitap, yazarın 20 yıl gibi uzun bir zaman süren araştırmaları sonucu ortaya çıkmış.

Yazar Emre romanıyla, ders kitaplarında adı geçmeyen, tarihin karanlığına sanki özellikle terk edildiğini söylediği Nureddin Zengi’nin hayatına ışık tutuyor. Kronoloji de dikkate alarak roman formatında kaleme alınan kitap, iç içe geçmiş iki anlatı eşliğinde ilerliyor.

MÜSLÜMAN ŞARK’IN İLK UYANANI

Edebiyatla tarihin başarılı bir şekilde harmanlandığı romanın ilk katmanı, İstanbul’un Frenkler tarafından işgal edildiği dördüncü haçlı seferi döneminde geçiyor. İlk katmanda, Halepli Zengi’yi yaşarken görme ve tanıma kısmetine erişmiş olan Selma hanım, yeğeni Leyla ve öğrencileri var. Okuma yazmaya meraklı, hayatı boyunca kendini ilme adamış olan “kadın hoca” Selma hanım, ilerlemiş yaşına rağmen Zengi ile yakın temas halinde çalışmış olan babasının kaleme aldığı hatıraları kendisini ziyarete gelen öğrencileri ile paylaşır. Babasının yazdıklarını, hatıralarındakileri de katarak 6 ay boyunca onlara anlatır. O anlatırken biz okurlar da ikinci katmanda Nureddin Zengi’yi, yaşadıklarını, savaşlarını, mücadelelerini, gözüpekliğini tanırız.

Peki romanın ana kahramanı, Nureddin Mahmud Zengi kimdir? 1118-1174 yılları arasında yaşamış olan Nureddin Zengi, Büyük Selçuklular’ın Halep Atabeyi’dir. Yazar Emre, Zengi’yi şu sözlerle tanımlıyor kitabında: “Suyu tersine akıtmayı başaran adam o. Üstümüze çöken karanlığa, kandilini cesaret ve umutla tutan adam. Yaşadığı dönemde Müslüman Şark’ın ilk uyananı, ilk büyük çerağı. Şevkle parıldayan kılıcı aynı zamanda. Anaların, kadınların, genç kızların feryatlarına kulak tıkamayan adam. Zillet örtüsünü üstünden bütünüyle atan, izzetin burçlarını ışıklandıran yiğit. Mazlumların kabul olmuş duası…”

Zengi, Haçlılar’a karşı Türk-İslâm başkomutanlığında bulunmuş, Müslüman ve Türk dünyasını başarı ile savunmuş, büyük zaferler kazanmıştır. Yazara göre, Zengi, “bir ayağını Halep’te tutarak Müslümanları birleştiren, zillet örtüsünü üstlerinden atan, değerler bağını yeniden yeşerten bir önder”dir. Zengi, elliden fazla beldeyi Haçlıların işgalinden kurtarmış, bunun yanı sıra inşa ettiği medreseler, camiiler, külliyeler ve diğer kurumlarla Sünnî uyanışa da can vermiştir.

Kitapta Zengi’nin medrese yapımına verdiği önem şu şekilde aktarılıyor: “Âdil Melik Nureddin Zengi’yi medrese yaptırma konusunda şimdiye dek geçebilen tek isim, ondan önce yaşayan büyük vezir Nizâmülkülk’tür herhalde. Biz bazen bir bahane bulup medreseye gitmeye bile üşeniyoruz ama o, arkası hiç gelmeyen seferlerin, savaşların, başka işlerinin arasında çok sayıda medrese de inşa ettirmiş.”

SELAHADDİN EYYUBÎ’YE YOL AÇTI

Nureddin Mahmud Zengi, adil bir hükümdardır. Hatta bu yüzden ona kendi halkı tarafından el-Emir’ul-Adil (Adil Hükümdar) lakabı verilmiştir. Çocukluğunda iyi bir eğitim alan ve devlet yönetiminde diplomatik tarz benimseyen Nureddin Zengi, uyguladığı usta siyaset sayesinde Müslümanların birliğini sağlamıştır. Nureddin ileri görüşlü bir liderdir, adımlarını daima geleceği düşünerek atmıştır. Kendisiyle aynı dönemde yaşamış ve ondan yirmi yaş küçük olan Selahaddin Eyyubî, Kudüs’e Zengi’nin açtığı kapıdan girmiştir, onun açtığı yoldan Kudüs’ü fethetmiştir.

Kitap, Zengi’nin islam dünyasını bir arada tutma çabasını, Haçlıların, Haşhaşilerin süikastlerini, Anadolu’daki küçük devletleri ve Selçuklu hükümdarı İkinci Kılıçsarslan’ı, Mısır’ın işgalini, Fatımiliğin son bulmasını, Kudüs’ün yeniden fethiyle ilgili çabaları ilgi çekici detaylarla aktarıyor.

Yazar, Nureddin Zengi’nin ağzından Müslümanların dağılmışlığını anlatırken, İslam dünyasının bugünkü durumuna değiniyor adeta: “Etrafımız güçlü ve köklü devletlerle dolu. Bir de dört bir yanımızda bu Frenk gailesi var. Müslümanların evi ise her yerde paramparça. Bölük pörçük. Herkes kendi derdine düşmüş, birbiriyle kavgalı. Alışkanlığa dönüşmüş bu durum üstelik. Yadırgayan yok. Ganimet için, hırs için, eski hesapları görmek için hatta birlik beraberlik için birbirimizin boğazını sıkıyoruz sürekli. Bu puslu hava, bu kargaşa içinde iyi niyetle yapılan işler karşısında bile ayranımız kabarıveriyor birden.”

Selma hanımın anlattığı detaylar ile onu tanıyan gençler de Nureddin Zengi’yi tanıdıkça çok şey öğrenmişlerdi. Selma hocayı ilk dinledikleri zamankinden daha da gelişmişler, hayata bakış açılarını değiştirmişlerdi. Öğrencilerin çabalarıyla altı ay boyunca dinledikleri Nureddin Zengi kitabını bir araya getirmiş, başka nesillerin de faydalanması için hazırlamışlardı.

Daha çok şiir kitapları ve şairliği ile tanınan Ali Emre, yirmi yıllık emeği sonucu kaleme aldığı Nureddin Zengi kitabı ile yeni neslin tanıması gereken yiğit bir kahramanı gün yüzüne çıkarmış. Edebiyatseverlerle tarih meraklılarını aynı potada buluşturabilecek kitap, oldukça akıcı bir dille yazılmış. Üzerinde yaşadığımız toprakların kıymetini bir kez daha hatırlatan kitap, Haçlı istilalarının dünyayı kasıp kavurduğu 12. yüzyıldan günümüze sesleniyor.

“Nureddin… ‘Ya Allah!’ deyip vurdu, ova boydan boya çırpındı.Vurdu, Halep ve Şam silkindi. Vurdu, Mısır’da kuşatma altındaki Şirkuh ve Eyyub oğlu Yusuf sevindi. Vurdu, şehirlerde yaşlı ve titrek eller duaya kalktı. Vurdu; genç kızların, gelinlerin, kocamış kadınların bükülen boynu doğruldu. Vurdu, Bağdat dalgınlığını, uyuşukluğunu, vurdumduymazlığını üzerinden attı. Vurdu, Kahire’nin surlarında gedikler açıldı… Vurdu, Kudüs’ün yüreği ağzına geldi. Vurdu, önde kaçanlar kısa sürede ayrı bir ordu oluşturdu.”

#kitap
#islam
#kronoloji
7 yıl önce