|

Soğuk gecenin lezzet bekçileri

Sokakların vazgeçilmezleri, gece her yer kapanınca ortaya çıkan seyyar satıcılar. Kiminin pişirdiği köftelerle sokakta ayaküstü karnımızı doyururken kiminin kestanesi eşliğinde İstiklal Caddesi'nde yürüyoruz. Ama hiçbirinin hikayesini bilmiyoruz. İşte onlardan biri olan 17 yaşındaki midyeci Nesim Çeri, “Bu saatten sonra babamı çalıştırmak bana yakışmaz. Ben hem çalışırım hem de okurum” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/02/2018 dimanche
Güncelleme: 06:01 - 17/02/2018 samedi
Yeni Şafak
Gece hayatının sessiz tanıkları: Seyyar ustalar
Gece hayatının sessiz tanıkları: Seyyar ustalar

Gündüzleri sıcak plazalarda çalışan bizler akşam mesaiye kalmaktan bile pek hoşlanmayız. Klimalı araçlarımızda trafiğe takıldığımızda geriliriz. Kendilerini gece hayatının sessiz tanıkları olarak tanımlayanlar ise evlerimize gitmek için acele ettiğimiz saatlerde güne başlıyor. Onlar her köşe başında karşımıza çıkan, yüzlerine hiç bakmadığımız baksak da görmediğimiz hayatlarını bilmediğimiz insanlar. Kestaneci Hikmet Sezgin, Köfteci Şaban Atız, Mısırcı Muhammed Uzmurad, Midyeci Nesim Çeri ve niceleri. Yeni Şafak Pazar eki olarak onları bulduk ve konuştuk.

HEM AİLEME BAKARIM HEM OKURUM

Lise 3. Sınıfa giden Nesim çeri Ağrılı ve 9 yıldır midye satıyor. Ailesiyle birlikte Tarlabaşı’nda yaşayan Çeri, yengelerinin sabahın ilk saatlerinden itibaren hazırladığı midyeleri akşam 18.30’da tezgâhını açıp sabah 06.30’a kadar satıyormuş. Ondan önce iki abisinin yaptığı işi Çeri devralmış. Çok fazla arkadaşının olmadığını söyleyen Çeri şöyle konuşuyor: “Gezmenin zamanı ayrıdır. Bu saatten sonra annemi babamı çalıştırmak bana yakışmaz. Ben hem aileme bakarım hem de okurum.” Yaz gecelerinin kışa oranla daha rahat geçtiğini söylüyor. Genelde turistlerin yoğunlukta olduğunu belirten Çeri, Türklerinde sayılarının da oldukça fazla olduğunu ifade ediyor.

  • GEZİ PARKI OLAYINDAN SONRA MÜŞTERİLERİM AZALDI
  • Hilmi Korkmaz, 1977 yılından beri Beyoğlu’nda aynı yerde simit satıyor. Kasımpaşa’da kiralık bir evde ailesiyle birlikte yaşayan Korkmaz’ın 4 çocuğu ve bir torunu varmış. Beyoğlu’nun ilk zamanları Türkler yoğunluktaymış fakat sonradan tezgâhı turistlerin uğrak yeri haline gelmiş. Sade simidin yanında çikolatalı ve peynirli simitte satıyor. Gezi parkı olayından sonra müşterileri azalmış. Herkesin eve gittiği saatte onun sokaklarda olmasının zor bir durum olduğundan ve çocuklarının yüzünü görememekten yakınıyor. Korkmaz, şu sıralar gündemlerinde belediye tarafından tezgâhlarına ortak çıkması varmış. Bu nedenle az olan satışlarından olan kazançlarının ikiye bölündüğünü söyleyerek devam ediyor:“ Kazancım azalsa da mecburum çalışmaya. 54 yaşındayım başka iş yapamam ki ben.”
MÜŞTERİLERLE DERTLEŞİYORUZ

Serdar Ari, altı senedir Şirinevler’de ciğer satıyor. Altı yıl önce annesini ve kardeşlerini memleketinde bırakarak İstanbul’a gelmiş. Şu anda 26 yaşında. Bekar evinde sekiz kişi kalıyorlarmış. Günlük yevmiyesi yüz lira olan Ari, akşam saat 17.00’dan gece 04.00’a kadar çalışıyor. Kazancının büyük bir çoğunluğunu ailesine gönderiyormuş. Sıcak ev yemeğine hasret kaldığını anlatan Ari, ailesini en son Ramazan Bayramı'nda görmüş ama genellikle iki yıla bir ziyaretlerine gidiyormuş. Onları ise İstanbul’un kalabalığına getirmeyi düşünmüyor. Hayat şartlarının zorluğundan dolayı üniversite eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldığını söylerken 2008 yılında babasını kanserden kaybettiğini de bizimle paylaşıyor. Sokaklarda gece çalışmanın iyi tarafının olmadığını ifade ederek şu şekilde sözlerine devam ediyor:

“Altı yıldır müşterilerimiz oturdu. Aramızda duygusal bir bağ bile kurduk. Gelenlerle sohbet edip dertleşiyoruz."


Haftanın yedi günü tezgahının başında

* Afgan göçmeni Muhammed Uzmurad mısır satıyor. Dört yıl önce kendisi İstanbul’a gelmiş ve Süleymaniye taraflarında Küçük Pazar’da bir depoda tek başına kalıyor. Önceleri lokantalarda garsonluk yapmış daha sonra ise kestane satan bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştığı kestane tezgâhı işletmecisinin yanında çalışmaya başlamış. Günlük gelen 500 mısırın 300 satılıyormuş ama onun yevmiyesi sadece 70 liraymış. Öğlenden sonra uyanıp tezgâhına geldiği için sıcak ev yemeği yiyemiyormuş. 19 yaşındaki Uzmurad, yarı bozuk Türkçesiyle ailesine duyduğu özlemini anlatırken gözleri doluyor. En çok küçük kardeşini özlemiş. Geri dönmek yerine ailesini İstanbul’a getirmek istiyor. Çünkü yaşadığı bölgede savaş olduğunu burada hep birlikte daha mutlu olacaklarını düşünüyor. Ama onlar doğdukları toprağı bırakıp gelmeye hiç de niyetli değillermiş. Haftanın yedi günü tezgâhının başında olan Uzmurad altıncı sınıfa kadar okumuş. 11 yaşından beri çalıştığını söylüyor iki yıldır bu işi yapıyor ve gece çalışmanın zorluklarını anlatırken sözlerine şöyle devam ediyor: “Gece sokakta her türlü insanla muhatap oluyoruz. Mısırının yarısını yiyip parasını geri isteyen ya da sahte para vermeye çalışanlar oluyor. Ama çok iyi insanlar da var.”


Tek amacım ailem ve çocuklarım

* Yaz kış Beyoğlu’nda kestane satan birçok seyyar satıcı içerisinden en dikkat çeken üç kişiyle konuştuk. Bunlardan ilki Tokatlı Osman Tüfekçi. Bağcılarda tek başına bir dairede yaşıyor. Beş çocuğunu ve eşini memleketinde bırakarak dört yıl önce İstanbul’a gelmiş. Ailesinden uzak yaşamanın çok zor olduğunu söylerken içini çekip “ne yaparsın geçim derdi” diyor. Gece dışarıda olmanın zorluklarını şöyle anlatıyor: “Hırsızı, tezgâha saldıranı ve sarhoşu her türlü insan var. Bir de yaz kış dışarıdayım.” Ailesini ü. aydır görmeyen Tüfekçi şu şekilde konuşuyor: “Tek amacım ailem ve çocuklarımı geçindirmek yeter ki bayrağına vatanına hainlik yapmasın. Çocuğumu asla seyyar satıcı yaptırmam. Okusun vatana millete hayırlı evlat olsun.” Hikmet Sezgin ise 12 yıldır kestane satıyor. 2006 yılında 5 çocuğunu ve eşini alarak İstanbul’a gelmiş. Erkek kardeşiyle ortak işlettikleri kestane tezgâhında vardiyalı olarak 24 saat çalışıyormuş. Ailesiyle birlikte Bağcılar’da yaşayan Sezgin, İstanbul’a ilk geldiklerinde çocuklarının uyum problemi yaşadığını söylüyor. Türklere kestanenin fiyatı pahalı geliyormuş bu yüzden Arap müşterileri yoğunlukta oluyormuş. Dışarıda çalışmanın iyi ve kötü yanlarının olduğunu söyleyerek devam ediyor: “Alıştım artık severek yapıyorum bu işi. İyisi kötüsü bin bir türlü kişiyi tanıyorum. İnsan sarrafı oldum.” Cemal Yıldırım, 33 yıldır bu işi yapıyor. Dört çocuğu birde torunu varmış. Hafta sonları üniversiteye giden oğlu onu dinlendiriyormuş tezgahı o çalıştırıyormuş. Çocuklarıyla vakit geçiremediğinden bize yakınıyor. Yıldırım, Beyoğlu Belediye’si bünyesinde 2004 yılından beri çalışmaya başlamış. Gece yarısı tezgahını Beyoğlu’nda ara sokakların içinde bir depoya bırakıyormuş. Dışarıda olmanın tek kötü yanının güvenlik sorunu olduğunu düşünüyor.

Çocuklarımın büyüdüğünü göremedim

* Kemal Ünger Şirinevler’de 20 yıldır kokoreç satıyor. Kars’tan ailesiyle İstanbul’a geleli neredeyse yirmi küsur sene olmuş.


Çocuklarını anlatırken gözleri parlarken aynı zamanda hüzünlenerek şöyle devam ediyor: “Hiçbirinin büyüdüğünü göremedim. Ben eve gittiğimde onlar uyuyor oluyor. Sabaha karşı saat 4.30 da kapatıyorum tezgahı.” Önceden Şirinevler’de oturuyorlarmış ancak ev kirası fazla geldiği için Halkalı’ya taşınmış. Günlük yevmiyesi değişiyormuş. Geldiğinden beri Şirinevler’de tek farklılık meydanın yürüyüş yolu olmasıymış. Yıllardır devamlı müdavimlerinin olduğunu söylüyor. Hasta olmadığı sürece her zaman tezgahının başında duruyormuş. Gece çalışmanın iyi ve kötü yanları olduğunu söyleyen Ünger, “Gündüz çalışmak gece çalışmaya göre daha rahat. Çünkü gece tehlikenin nereden geleceği belli olmaz. 84 yılından beri buralardayım. Hayat bize bazı şeyleri tercih ettirmek zorunda bıraktı. İyi yanları da var uzun yıllardır sokaklardayım bu yüzden buraların bir nevi sessiz bekçisi oldum. Herkes beni tanır. İyi insanı kötü insanı ayırt edebilirim” diyor.


Fenomenler köftemin müdavimleri

* Mardinli Şaban Atız, Şirinevler’de köftecilik yapıyor. Yirmi yıl önce ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş şuanda 26 yaşında. Sokak satıcılığına ayakkabı boyacılığı yaparak mendil satarak başlamış. Atız, “20 yılda Şirinevler’de çok şey değişti. Artık esnaf oldum” diyor. Köfte arabası Şirinevler’in en meşhurlarından biriymiş. Bunun sebebi ise sosyal medya fenomenlerinin köftelerinin müdavimi olduğuna bağlıyor. Annesiyle babasının ayrı yaşadığını kendinin altı kardeşine ve evine baktığını gururlanarak bize anlatıyor. Öğlen saatlerinde uyanıp köftesini kendi elleriyle yoğurarak güne başlıyormuş. Akşam 18.00’den gün doğumuna kadarsa yoğurduğu köfteleri sokakta satıyormuş. Çocukluk çağlarından beri sokaklarda olduğundan dolayı semtte herkes onu tanıyor. Gece çalışmanın zorluklarını anlatırken bize tek hayalini şu şekilde anlatıyor: “sokakta çalışmak kolay mı? Hava soğuk her türlü insan var ama benim tek bir hayalim var. Kız arkadaşımla evlenmek için para biriktiriyorum.

İnşallah onunla evleneceğiz. Bu düşünce benim tüm derdimi tasamı yok ediyor.”

#Seyyar Satıcı
#Taksim
#Sokak
il y a 6 ans