|

Sanata Müslümanca bakmak

Ressam Hashim Cabrera, İslam ve Çağdaş Sanat adlı çalışmasında dünyaya olduğu gibi sanata da Müslümanca bakmayı deniyor. Dünyadaki sanat akımlarını açıklayan yazar, farklı okuma örnekleri sunuyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/02/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:09 - 14/02/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Sanat konusunda ülkemizde dünden bugüne telif-tercüme herhalde binlerce eser yayımlandı.
Sanat konusunda ülkemizde dünden bugüne telif-tercüme herhalde binlerce eser yayımlandı.
MUHSİN METE

Sanat konusunda ülkemizde dünden bugüne telif-tercüme herhalde binlerce eser yayımlandı. Bu eserler içerisinde sanatı İslâmî bakış açısıyla ele alanlar da oldu. Meselâ, Beşir Ayvazoğlu’nun ‘kült’ eseri Aşk Estetiği bunların en güzel örneklerinden biridir.Ne yazık ki, bu çapta eserlerin sayısı fazla değildir. Nicelik değil, niteliği dikkate aldığımızda bu sayı moral bozacak kadar azalır. Yoksunluk büyük ölçüde İslâmla sanatı birlikte ele almada yeterli donanıma sahip olmamadan kaynaklanmaktadır. İslâm derken, din-medeniyet bağlamında engin bir birikimin doğurduğu geleneğe de atıfta bulunuyoruz. Bu olağanüstü gelenekten beslenen sanat anlayışını kavrama ve zamana bağlı olarak dönüşümünü yorumlama önemli bir mesele olarak önümüzde durmaktadır.

YENİLİKÇİ VE ÖZGÜN

İşte Hashim Cabrera, İslam ve Çağdaş Sanat isimli eserinde bu meseleyi ele alıyor. Giriş’te Cabrera’nın dile getirdiği üzere, kitabın “yenilikçi ve özgün” yanı çağdaş sanatın plastik-görsel ifadeleri ile İslâm arasında tevhid esaslı bir yaklaşımla “farklı dalga boylarında” bağlantıları, etkileşimleri mercek altına alması ve bunu disiplinler arası bir yaklaşımla yapmasıdır. Sanat, bilim ve ruhaniyet arasındaki derin bağın izi sürülmektedir. Tabir caizse sanat tarihinin içinden geçilerek İslâm’a doğru gelinmektedir. Bunu sadece sözle değil, pek çok akımın en karakteristik resim ve diğer görselleriyle örnekleyerek, yani aynı zamanda göstererek yapması eseri farklı ve değerli kılmaktadır. Bunun için de yayınevi fedakârlıkta bulunarak kitabı kuşe kâğıda basmıştır. Kapağa konulan soyut resim, içeriğin ‘dalga boyu’nun simgesi olarak görülebilir.

Cabrera meselenin püf noktasını şu sözlerle ifade ediyor: “ Bilimsel ve rasyonel akıl; sadece ikiliği, karşıtlığı ve dili korumanın mümkün olduğu yere kadar gidebilir. Ancak onun daha ötesinde olan yaratılışı, varlığı kavrama yolu metafiziktir; sebeplerin akışına bütüncül olarak yön veren ve genişleyerek onların hepsini kapsayan bir bilinç durumu olarak mistik tecrübedir.”


FARKLI BAKIŞLARI KARŞILAŞTIRIR

20. yy Batı Sanatlarının Panaroması başlığı altında çağdaş sanat tarihinin izlenimci dönemi ele alınır ve bu dönem modern dünyanın şafağı olarak nitelenir. Ve de sanatta, düşüncede yapısal ikiliğe yani düalizme vurgu yapılır. Marx ve Engels’in başını çektiği maddeci, materyalist bakış ile Bergson’dan miras kalan idealist bakış karşılaştırılarak, idealist bakışın “daha yüce, gizemli ve organik bir gerçekliği işaret ettiği”ne dikkat çekilir. Aynı ikili yapı komünizm ve liberalizm olarak karşımıza çıkmaktadır. İlkinde eşitliğin, ikincisinde özgürlüğün altı çizilmektedir. Ayrıca, ekonominin devlet eliyle ve piyasa üzerinden yönetimi meselenin diğer boyutudur. Bu hâli gerçeklik anlayışında da görmekteyiz.

Maddeci olanlar için gerçeklik; dış dünyanın, pozitif olanın, somutlaştırılabilenin, fizik ve matematik kurallarının geçerli olduğu bir anlayışın ifadesidir. Bu yaklaşım Aydınlanma felsefesi ile şekillenen modern zamanların ruhunu temsil etmektedir. Fakat asıl gerçeklik, iç yaşantıda, gizemli ve ruhanî olanda aranmalıdır. Yani batılıların gnostizm dediği, sezgi veya tefekkür yoluyla elde edilen irfanî bilgi bir reçete olarak önümüzde durmaktadır. Bu konunun sanata yansımasına gelince… Batıda sanatın serencamına baktığımızda; geleneksel tasvir biçimlerini reddederek başlayan serüven aynı çizgide devam etmedi, kırılmaya uğradı. Makinalaşma karşıtı ruhçu akım daha çok sanatta karşılık buldu ve sembolizm olarak karşımıza çıktı. Somut olan yerine, soyut olanı ifade aracı olarak görme. Bu yolla görme ve düşünme mecaza kapı aralar. Soyut dışavurumculuk zaman içinde edebiyatta, resimde, mimaride; sürrealizm, kübizm, fovizm, minimalizm, bauhaus, konstrüktivizm gibi sanat akımları ile tezahür eder. Sanattaki bu dönüşümün temsilcisi olarak daha çok Kandinsky’yi öne çıkarır Endülüslü Cabrera. Onu, “sanatı ruhların dünyası ile bağdaştıran” ressam olarak yüceltir. Sanatsal disiplinleri birleştirme çabası olarak nitelenebilecek bauhaus akımından söz ederken bu ilginç ressama tekrar atıfta bulunur: “Kandinsky varlığın tüm yansımalarında, tamamen bizim mükemmel olmamamızdan ötürü bize çoğulmuş gibi görünen tek bir hakikat bulunduğunu görür.”

Yazar, Soyut İfade Yolları ve Kur’an’da Şirk Kavramı başlığını açımlarken Gazali’den ilginç bir iktibasta bulunuyor: “Onlar (Müslümanlar) kalplerine önceden onda olmayan hiçbir şey koymazlar, sadece uykudaki hislerin meşalesini tutuştururlar.” Tevhid ve Sentezci Uğraş bahsinde ise sanata Müslümanca bakmanın temel argümanlarını dile getirir: “Müslüman Allah’ı tek yaratıcı olarak nitelendirir. Öyleyse onunla yarışmanın hiçbir manası yoktur. (…) Müslüman sanatçı zaten var olanı taklitçi bir şekilde tasvirle uğraşmaz. (…) İslâm’da birbirinden bağımsız sanatlar yoktur. (…) Faydacı olma ve güzellik kavramları silinemez şekilde birleşmiştir.”

Endülüs İslâm Sanatı bahsinde büyük çoğunluğumuzun hiç bilmediği süsleme ile ilişkili iki kavramla karşılaşırız: Tevrik ve Tastir. Yani kabartma tezyinatı ve istifleme. Tezyinatta eğri çizgilerin geometrisi üzerinden, başlangıç noktasına, yani fıtrata dönme tecelli olarak görülmektedir. Bunun bir örneğini Kâbe’deki tavafta görmekteyiz. Ayrıca, Endülüs sanatında suyun ve ışığın kullanımı belirleyici bir öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde Ruhun Renkleri adlı bir araştırma projesi yürüten 1954 Sevilla doğumlu Hashim Cabrera İslam ve Çağdaş Sanat çalışması ile bize estetik bir dirilişin ipuçlarını veriyor.

#ÇAğdaş Sanat
#Kitap
6 yıl önce