|

Sağlık 10 şifrede saklı

Prof. Dr. Canan Karatay, ‘Gerçek Tıbbın 10 Şifresi’ isimli yeni kitabında genetik ve iyileşmez denen hastalıkların nasıl tedavi edileceğini bilimsel olarak anlatıyor. Diyabet, hipertansiyon ve kanser gibi hastalıkların 90'lı yıllardan sonra ortaya çıktığını söyleyen Karatay, sağlıklı beslenerek tüm hastalıkların önlenebileceğini açıklıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 25/02/2018 Pazar
Güncelleme: 06:17 - 25/02/2018 Pazar
Yeni Şafak
FOTOĞRAFLAR: TALHA MENTEŞ
FOTOĞRAFLAR: TALHA MENTEŞ

Doğru bildiğimiz yanlışlarla her zaman var olan bilgilerimizi alt üst eden Prof. Dr. Canan Karatay, Hayykitap’tan çıkan yeni kitabı ‘Gerçek Tıbbın 10 Şifresi’ ile genetik ve iyileşmez denen hastalıkların nasıl tedavi edilebileceğini anlatıyor. İç hastalıkları ve kardiyoloji uzmanı olan Karatay, kronik inflamasyon, insülin direnci, obezite, diyabet, hipertansiyon, haşimato, depresyon, unutkanlık, kronik artrit, eklem ve kas ağrıları, polikistik over, fibrokistik meme, fibromiyalaji ve kanser gibi hastalıkları bilimsel makaleler ışığında nasıl iyileşebileceğini açıklıyor. Bu hastalıkların 90'lı yıllardan sonra ortaya çıktığını söyleyen Karatay, tüm hastalıkların sağlıksız beslenmeyle başladığını anlatıyor. Yiyeceklerin hakiki ilaçlar olduğunu vurgulayan Karatay, "Hastalıklardan korunmak için ilaçlara değil sağlıklı besinlere sarılmamız gerekiyor. Genetik denen hastalıklardan korunmak için her türlü ekmek, simit, pirinç, patates, mısır, makarna, börek, poğaça, şeker, çikolata, bal, reçel, pekmekden uzak durmalıyız. Sağlıklı bir şekilde güne başlamak için köy yumurtası, zeytin, peynir, köy tereyağ, badem, ceviz, kuru kayısı ve bol yeşillik tüketmeliyiz. Ben hangi besinlerin hangi hastalığa iyi geleceğini anlatmaktansa hastalıkların oluşumunu nasıl önleyebileceğimizi anlatıyorum” diyor. Karatay, kitaba ismini verdiği 10 şifreyi ise şöyle açıklıyor:

1-
Vücutta sinsi sinsi başlayan hastalıkların temel nedeni kronik inflamasyondur. Bunu birçok faktör bir arada başlatır. En önemli ve temel başlatıcılar, insülin hormonunu direkt olarak yükselten glisemik indeksli, rafine karbonhisratlı yiyecek ve içeceklerdir.Yani kan şekeri ve insülin hormonunun kanda uzun süre yüksek seyretmesi sonucu başlayan mikropsuz kronik yangın. Trigliseridleriniz yükselebiliyor, leptin ve insülin direnci ortaya çıkabiliyor, tiroid hormonları dengeyi kaybedebiliyor ve riskler gün geçtikçe artarak farklı hastalıklarla karşımıza çıkıyor. Önemli olan bu yangını başlatmamaktır. Eğer başlamışsa da temeline inip yangını söndürmek gerekir. Yangın söndürmek için ilaçlara gerek yoktur. İlaçlar yangına körükle gidiyor.
2-
Başta diyabet olmak üzere tüm kronik dejeneratif hastalıklar iyileşebilir. İyileşebilir dediğim hastalıkların hepsinin sebebi şeker. Bu yüzden başta diyabet, hipertansiyon, obazite olmak üzere tüm kronik dejeneratif hastalıklar iyileşebilmesi ve kronik yangını başlatan şekerden uzak durmak gerekiyor.
3-
İnsülini zıplatırsan yanarsın: İnsülinin yükselmesi demek kronik dediğimiz hastalıkların ortaya çıkması demek. Bel çevresinin azıcık genişlemeye başlamasının insülinin yükselmeye başladığının belirtisi. Kan şekerini, insülin seviyesini normal seviyeye getirmek için bal, pekmez, baklava, reçel, sağlıksız karbonhidratlar, ambalajlı ürünler, pirinç, makarna, patates kızartması, enerji içecekleri, hazır meyve suları, gazlı içecekler, unlu mamüllerden uzak durmak gerekiyor. Aksi takdirde felç, gözde katarak, damar sertliği, kalp krizi, parkinson ve alzheimer ve depresyon gibi hastalıkların görülmesi kaçınılmaz.
KARACİĞER DOSTU ENGİNAR
4-
Düşük glisemik indeksli gıdalarla beslen: Kan şekerini düşürüp insülin direncini kıracak gıdalarla beslenmek gerekiyor. Karatay diyetiyle bu kolayca sağlanabilir. Sağlıklı proteinler, sağlıklı yağlar ve sağlıklı karbonhidratlarla beslenip köy yumurtası, köy tereyağ, doğal etler, hakiki zeytinyağ tüketilebilir. Böylece tokluk hissi oluşur, kan şekerinde ani çıkışlar olmaz, karaciğer, pankreas, mide ve bağırsak görevlerini rahatça yerine getirir, metabolizma yavaşlamaz, yağlar depolanmaz, şişmanlık ve obezite önlenir, fibrokistik meme oluşmaz, şeker hastalığı gelişmez. Bahar mevsiminde 30-40 enginar yemek karaciğeri korur. Lahana, karnabahar ve brokoli bol miktarda tüketilmelidir.
5-
Vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri tamamla: Omega 3, A, D, E, K, B, C vitaminleri ile çinko, klor, potasyum, sülfü, sodyum gibi vitamin ve mineralleri sebze ve meyvelerle vücuda takviyeler yapmak gerekiyor. Beynimiz ve sinir sistemimiz için en önemli vitamin B vitaminiidr. Birçok bilimsel çalışmada B vitaminin ileri yaşlarda hafıza kaybını önlediği öğreniliyor. B6 vitamini alzheimer hastalığı riskini azaltır. Ispanak, sarımsak, balık, kırmızı et, havuç, yumurta, kuruyemiş tüketilebilir. Çinko kaybı da kısırlık ve depresyon gibi rahatsızlıklara sebep oluyor. Fast food ile beslenmekten uzak durmak gerekiyor. İyot eksikliği meme kanseri başta olmak üzere brçokkanser riskini artırıyor. Deniz börülcesi, kaya koruğu, balık çeşitleri ve kristal kaya tuzu bu bağlamda tüketilmeli.
6-
Sinsi kimyasal katkılar sinsice hasta eder, uyanık ol: İşlem görmüş ve raf ömrü uzatılmış her gıda ürünü hasta eder. Bu yüzden gıdalara konulan kimyasalların ve toksinler vücuda girmemesi lazım. Vücut canlı bir organizma olduğu için bunları kabul edemiyor. İyodür, bromür, klorür ve florür arasındaki farkları ve vücuda etkilerini iyi bilip anlamak gerekiyor. Birinin fazla olması diğerinin azalmasına sebep olur. Trioid ve meme hastalıklarının artmasına sebep olur.
7-
Tuz masallarına inanma, kaya tuzsuz kalma: Kristal kaya tuzu tabiattaki doğal haliyle 84 minerali dengeli olarak barındırıyor. 10 bin yıl önce Çin'de bulunan tapletlerde sağlığa olan faydası anlatılmıştır. Kristal kaya tuzu buz dolabı çıkıncaya kadar bütün yiyeceklerin konservasyonu için kullanılmıştır. O kadar kıymetlidir ki beyaz altın denilmektedir. 19'uncu yüzyılda Fransız İhtilali'ni başlatan en önemli sebeplerden biri de kralların halka tuz vermemesidir. Krallar ve aristokratlar hakiki tuzu elinde tutup yüksek fiyata satmak için halka vermedi. Sıcak suya katıp gargara yapıldığında boğaz ağrınız geçer. Burnunuza çektiğinizde burnunuz açılır gırtlağınız temizlenir. Biraz içerseniz mideniz rahatlar, gazınız gider. Tansiyonu da dengeler
8-
Magnezyum olmazsa hayat olmaz: Vücut minerallerinden hücre içi minerallerine kadar en önemli maddelerden biri magnezyum ve potasyumdur. Magnezyumun önemi uzun yıllar göz ardı edildi ama enerjmiz, sinir sistemimiz, migren hastaları, böbreklerimiz, diyabet hastaları, gebeler ve aslında hepimiz sağlıklı bir yaşam sürmesi için magnezyum çok önemli. Bu yüzden bol bol ceviz ve badem gibi kuruyemişler yemeliyiz.
SİYEZ UNUNU TERCİH EDİN

9- Ekmekte gluten ve lektin tehlikesi var: Modern cüce buğday hayatımıza girdiği günden itibaren hastalıklar inanılmaz derecede artış gösterdi. Bağırsaklarda yaşanan sorunlar ve buna bağlı hastalıklar da arttı. Modern buğdaydan yapılan ekmekler tüketilmemeli. Onun yerine siyez unundan yapılan ekmekler tüketilmeli. Böylece obezite, gıda alerjisi, insülin direnci, depresyon, geçirgen bağırsak gibi rahatsızlıkların önüne geçilebilir.

10-
İstikbal bağırsaklardadır: Mutluluk hormonu olarak bildiğimiz serotoninin yüzde 90’ı bağırsaklarımızdaki dost bakteriler tarafından üretiliyor ve beyne ulaştırılıyor. Kalan yüzde 10'u da beyinde üretiliyor. Dost bakterileri çoğaltmak için probiyotik ve prebiyotikleri aynı anda tüketmek gerekiyor. Bildiğimiz kış sebzeleri olan lahana, karnabahar, turp, soğan, sarımsak doğal prebiyotiklerdir. Probiyotikte doğal ev yoğurdu, sirke anasını kendi üreten doğal fermantasyon sirke, doğal turşu, şirden mayalı peynir gibi canlı gıdalardır. Bunların fabrikasyon olanlarından uzak durup ev yapımı olanlarını hayatımıza kazandırırsak bağırsak rahatsızlıklarının oluşumunu engelleriz.
#Canan Karatay
#Sağlık
6 yıl önce