|

Sabri Kalandelenli ve şiirleri

Asıl adı Ali olmakla birlikte şiirlerinde “Sabrî” mahlasını kullanan ve Kalkandelenli Sabri Bey olarak tanınan büyük şahsiyet, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Balkanlardan Yıldız Sarayı’na davet ettiği Nakşî şeyhlerinden Mustafa Ruhi Efendi’nin oğludur.

Yeni Şafak
04:00 - 13/06/2018 Çarşamba
Güncelleme: 11:25 - 13/06/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Foto: Arşiv
Foto: Arşiv
İbrahim Demirci

Küçük yaşlarda İstanbul’a gelmiş, şehzadelerin okuluna devam etmiş, babası gibi o da Yıldız Kütüphanesinde çalışmıştır. Devir değiştiği hâlde onun kitap ve kütüphane bilgisinden istifade etmek isteyenler, kütüphane Maarif Nezaretine devredildiğinde de, daha sonra İstanbul Üniversitesi’ne bırakıldığında da onun emeğine ihtiyaç duymuşlardır. Hatta yaş haddinden emekli olması gerektiğinde bakanlar kurulu kararıyla görevine devam etmesi sağlanmış, ancak 1 Mart 1934 tarihinde, 73 yaşında emekli olmuştur.

8 Nisan 1943 tarihinde vefat eden ve Yahya Efendi Dergâhı haziresinde babasının ayak ucuna gömülmüş olan Sabri Kalkandelen’in oğlu Nureddin Kalkandelen de bir süre maliyede çalıştıktan sonra kütüphanecilikte karar kılmıştır. Babasının şiirlerini temize çekip ciltlettiren Nureddin Bey, onların basılmasını düşünmemiştir. Hilmi Yücebaş’ın Türk Mali Tarihine Toplu Bir Bakış ve Maliyeci Şairler Antolojisi’nden anladığımıza göre, Nureddin Kalkandelen, sanki kendi şiirlerinin bile görünmesini, bilinmesini istemez gibidir. Çünkü “bibliyografya”daki açıklama şundan ibarettir: “Makbule Ohri’nin (Alemdaroğlu) notlarından.” (İstanbul, 1973, s. 471.)

KİTAPLARIN AKIBETİ BİLİNMİYOR

Bekâr yaşamış olan Nureddin Bey de 1953 yılında emekli olmasına rağmen üniversite kütüphanesine gelip gitmiştir. Biriktirdiği kitaplar ve evrak için depo olmak üzere iki kat kiralamıştır. Bu kitapların ve evrakın akıbeti hakkında maalesef herhangi bir bilgiye ulaşamadım. Nureddin Kalkandelen’in 1902’de başlayan ömrü 24 Aralık 1974 tarihinde sona ermiştir.

Sabri Kalkandelen’in manzumeleri özellikle tarihî olaylara ve kişilere ışık tutması bakımından önemli görünmektedir. Üzerinde çalışmayı ve yayımlamayı düşündüğüm bu eserdeki manzumelerden birini, Sultan Abdülhamid Han’ın vefatından 15 gün sonra kaleme alınan tarih manzumesini ilginize sunuyorum (s. 85-87): Cennet-mekân Sultan Abdülhamîd-i Sânînin Vefâtına

“Fahru’s-selâtîn-i cihân/Şâh-ı şehân Sultan Hamîd/Rükn-i rekîn-i hânedân/Hân ibnü Han Sultan Hamîd/Rûh-ı vücûdu devletin/Nûr-i uyûnu ümmetin/Tâc-ı serîri milletin/Cennet-mekân Sultan Hamîd/Sahibkırânı devrinin/Hâtem-nişânı asrının/Nûşirevân’ı ahdinin/Cem-âsitân Sultan Hamîd/Âb-ı zülâl-i adl ile/Verdi hayât-ı câvidân/Nîm-mürde cism-i devlete/Ahdinde cân Sultan Hamîd/Bezl-i atâ vü lutf edüp/Olmuşdu hakkaa ki bütün/Bay ü gedâ-yı âleme/Ni’met-resân Sultan Hamîd/Azm-i metîn-i tâm ile /Oldu otuz üç yıl tamam/Din-i mübîne millete /Hizmet-künân Sultan Hamîd/Vermişdi pür-aksü’l-amel/Âsâyiş-i mülke halel/Bir herc ü merci muhtemel/Gördü ayân Sultan Hamîd/Matlûbun is’âf eyledi/Ehl-i kıyâmın der-‘akab/Nefsi içün dökdürmedi/Bir damla kan Sultan Hamîd/Heyhât ki takdîr-i ezel/Buldu yerin çok geçmeden/Oldu belâ-yı hal’ ile/Mihnetkeşân Sultan Hamîd/[Hayfâ ki fikr-i gayz ile/Hâşâ ki hükm-i şer’ ile/Oldu belâ-yı hal’ ile/Mihnetkeşân Sultan Hamîd]/Mehcûr-ı tâc ü taht iken /Menfâda mahbesde yine/Oldu kulûb-ı ‘âmmede/ Kadr-âsümân Sultan Hamîd/Âlâyiş-i dünyâ fenâ/Ender fenâdır mutlaka/Bâkî fakat Hak olduğun/Bildi hemân Sultan Hamîd/Göçdü cihândan nâgehân/Tek bir kefenle âkıbet/Arzu-yı vuslatla olup/Hakk’a revân Sultan Hamîd/Dehrin koyup gavgasını/Ahlâfına gitdi bugün/Buldu riyâz-ı cenneti/Cây-ı âmân Sultan Hamîd/Çıkdı iki mâtem-zede/Sabrî dedi târîhini/Rabb-i Kerîm’e eyledi/Teslîm-i cân SultanHamîd”

(Sene 1336 Akaretler -25 Şubat 334 (1918).

#Sabri
#Şiir
6 yıl önce