|

Riskin adı Elon Musk

Güney Afrika doğumlu, Amerikalı girişimci, mucit ve dolar milyarderi Elon Musk’ın 46 yıllık yaşamının sırrı “risk” kelimesinde gizli. Kendi vizyonun ve stratejisini çizen bir lider olarak Musk için risk dürtüsü başarısının en önemli etmeni. O hiçbir zaman sıfırdan başlama konusunda çekimser değil. Onun için korkutucu olan yerinde saymak esas olan ise başarı. Musk, insanlığa fayda getirecek, gelişimine yardımcı olacak keşiflerde bulunmayı başarı sayıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 9/11/2017 Perşembe
Güncelleme: 02:42 - 9/11/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
SERNUR YASSIKAYA

Güney Afrika’da geçen sıkıntılı bir çocukluk döneminden Kanada’ya ve oradan ‘Amerikan Rüyası’na yol alan bir serüven. Silikon Vadisi’nin zirve yaptığı bir dönemde dikkat çeken yenilikçi yatırımları ile önce dolar milyonerliğine oradan da milyarderliğine yol alan parlak bir kariyer. Özel hayatındaki iniş çıkışlar ve teknolojik gelişmeye saplantısı ile çizgi roman karakteri Iron Man beyaz perdeye aktarılırken örnek alınan bir figür. Uzay teknolojileri (Space X), elektrikli araçlar(Tesla Motors), güneş enerjisi (Solar City) ve yapay zeka tartışmaları denince günümüzde aklımıza gelen ilk isim Elon Musk’tan başkası değil. Görüldüğü gibi Elon Musk’ı pekçok noktadan tanımlamak mümkün. Ancak onu esas anlatan tek kelime “risk”. Bir dahi mi yoksa bir deli mi olduğuna dair tartışmaların merkezinde de bu risk olgusu bulunmaktadır. Elon’a hayatının ne kadarını riske atmaya hazır olduğu sorulduğunda, şu cevabı veriyor: “Mars’ta ölmek isterim. Çarpışma ya da kazayla değil ama. Bir seyahatimde oraya gitmeyi, bir süreliğine geri dönmeyi ve yetmiş yaşıma geldiğimde de oraya gidip kalmayı isterim. Eğer işler yolunda giderse olacak olan bu. Eğer eşim ve çocuklarım olursa, o muhtemelen dünyada onlarla kalacaktır.” Evet, Musk yeni bir deneyim için herşeyini, en değer verdiklerinden bile vazgeçmeye, yani herşeyini risk etmeye hazır bir insan.

DEVRİMCİ RUH

Asıl olarak Musk’ı Güney Afrika’dan ABD’ye taşıyan da riske olan inacından başka bir şey değil. Tıpkı uzaya yükselen bir roket gibi Musk da kariyerine giden yolda birçok şeyi, ailesi de dahil olmak üzere geride bırakmayı tercih etmiş, göze almıştır. Mayde Haldeman ve Errol Musk’ın ilk çocuğu olarak, 28 Haziran 1971’de Pretorya’da dünyaya gelen Musk, ilk, orta ve lise eğitimini Güney Afrika’da geçirdi. Ne var ki onun esas hedefi ABD’ydi. Onun için ABD, “harika şeylerin olduğu” bir yerdi. Ailesinin kökenleri de bu göçmenler ülkesine dayanıyordu. Ama onu esas cezbeden aile tarihi değil Amerikan Rüyası’nın vaad ettikleriydi. Uzaya yolculuk, bilgisayara teknoloji vd. İnsanlığın gelişimine yardım edecek, çığır açacak bir şeyler yapamak istiyordu ve bunun tek yolunun ABD’den geçtiğine inanıyordu. O nedenle ilk bulduğu fırsatta Kanada’ya kapağı attı. Annesinin Kanada vatandaşlığını elde etmesi kendisi için yeterli fırsatı oluşturmuştu. Musk 1988 Haziran’ında Kanada’ya ulaştı. Elinde bir tek büyük dayısının ismi bulunuyordu. Kötü haber Musk Kanada’ya indiğinde gelmişti. Büyük dayısı yıllar önce Minnesota’ya yerleşmişti. Ancak Musk bunu dert etmedi. Hedefine kilitlenmiş bir ok gibi yolunda devam etmek istiyordu. Bu hedefini 1992 yılında Kanada Kingston’daki Queen’s Üniversitesi’nden ABD’deki Pensilvanya Üniversitesine geçir yaparak elde etti. Musk Amerikan Rüyası’na ilk adımı 1992 yılında attı. Burada hem ekonomi hem de fizikten çifte diploma alarak ayrıldı.

Elon Musk farkedileceği gibi farklı alanlara aynı anda ilgi duyan birisiydi. O günlerde de tıpkı bugün gibi büyük planları olan birisiydi. “Dünyaya etkisi olacak büyük işlerin” peşindeydi. Üniversite yıllarında internet, yenilenebilir enerji ve uzay rüyalarını süslüyordu. O da Nikola Tesla, Thomas Edison ve Bill Gates gibi insanları büyüleyecek devrimlere imza atmak amacındaydı. Musk bu yönüyle bir devrimciydi ve her devrimci gibi yalnız bir insandı.

O yalnızlığı kendisi için bir hayat biçimi olarak seçmişti. Çocukluğundan beri de kalabalıklar içinde olmayı tercih etmemişti. Kitaplar onun en büyük dostuydu. Bazen günde iki kitabı bitirdiği oluyordu. En sevdiği kitaplar kendine hayaller kurduran ve ufuk açanlardı. Otostopçu’nun Galaksi Rehberi, Yüzüklerin Efendisi ve Isaac Asimov’un kitapları gibi bilimkurgu ve fantastic edebiyat her daim başucundaydı. Sorunlu bir çocukluk ve orta öğrenim dönemi de aslında bunu bir zorunluluk olarak vaaz etmişti. Kitaplar onun için bir kaçış aynı zamanda yeni bir çıkış noktasıydı. İlgi duyduğu, roketler dahil her konuyu okuyordu. Öyle ki Britannica Ansiklopedisini hatmetmişti. Bilgiye kesinlikle açtı. Bu da kendisini diğerlerinden ayıran en önemli özellikti. Bilgiyi edinmeyi ve onu kullanacak yollar bulmayı iyi biliyordu. İleriki yıllarda bu özelliği onun pusulası olacaktı. Musk yenilikçi işlerle ilgilenmek istiyordu. Onun için internet, yenilebilir enerji ve uzak bambaşka ufuklar vadediyordu.


SAMURAY ZİHNİYETİ

Elon Musk “.com” fırtınasının koptuğu ve Silikon Vadisi’nin zirve dönemini yaşadığı yıllarda ilk girişimini hayata geçirdi. 1996 yılında bir çevrimiçi içerik yayınlama sitesi olan Zip2 projesine katılmak için Kaliforniya’ya Palo Alto’ya taşındı. Projeye başlarken bir risk aldı ve okulu da geride bıraktı. Artık hayallerini gerçekleştirme zamanının geldiğine inanıyordu. Zip’ projesine ortak oalrka kaıldıktan sonar tüm bedeni ve ruhunu bu projeye adamıştı. Elon hayallerini gerçekleştirmek için başarmak zorunda olduğunu biliyordu. Musk, çalışmaya ve başarıya olan bağlılığını ve tutkusunu bir yatırımcıya, “Bende samuray zihniyeti var. Başarisiz olmaktansa kendimi öldürürüm.” Musk yine bir keresinde kız arkadaşına, “Eğer yemek yemememin bir yolu olsaydı daha fazla çalışabilmek adına yemezdim” diyecekti. Musk bu motivasyonu sadece kendisi için değil birlikte çalıştıklarından da istiyordu. Bazen günün 20 saatini ofiste geçirdiği oluyordu. Günün geri kalnını da yine ofiste bir fasulye çuvalının üzerinde uyuyarak geçirebiliyordu. Nasıl ki Büyük İskender 31 yaşında bilinen dünyanın neredeyse tamamına hakim olmuştu, o da vakit geçirmeden adını Bill Gates ve Steve Jobs’un yanına yazdırmalı hatta onları geçmeliydi. Zip2’de geçirdiği deneyim Musk’a ihtiyacı olan güveni sağlamıştı. Bu dönemde Musk2ın liderlik özellikleri de gelişmeye ve belirginleşmeye başladı. Tabii bunda yediği ilk büyük kazığın da önemli rolü oldu. 1998 yılında Zip2’nin satılması tartışmaları neticesinde Musk, şirketin başkanlığını kaybetti. 1999 yılının Şubat ayında ise Zip2 PC üretcisi Compaq’a 307 milyon dolara satıldı. Musk ve kardeşi Kimbal bu satışından sırasıyla 22 ve 15’er milyon dolar kazandı. Ne var ki Musk’ın bu satıştan aldığı ders, her ne pahasına olursa olsun kurucusu olduğu şirketlerin kontrolünü elinde tutmak ve CEO olarak kalmak olacaktı. Hayallerinin gerçekleşmesine kimsenin mani olmasını istemiyordu.

BÜYÜK İSKENDER OLMA TUTKUSU

Elon Musk, imkansız diye bir kelimeye inanmayan bir lider. O başlanan bir projeye “yap ya da öl ama sakın pes etme” mantığı ile yaklaşıyor. Bahanelere kapalı. Musk’ın dünyasında “hayır” ve “imkansız” gibi kelimelere yer yok. Kendisiyle çalışan kişilerden “leb demeden leblebiyi” anlamasını bekler, karşılaşılacak engelleri önceden belirleyerek, a, b ve c planlarını kurgulamasını bekler. Musk karşılaştığı olayları kişisel olarak ele alan ve genellikle de savaşmayı tercih eden bir yönetim tarzına sahip. Sonunda kaybetmek de olsa samuray ruhu onu sonuna kadar gitmeye zorluyor. Risk dürtüsü Musk’ın kılcal damarlarına kadar yayılmış durumda. Elon Musk kendine mahsus stratejisi ve zekası ile ünlü Makedon komutan ve lider Büyük İskender’e benziyor. Zaten kendisi de Büyük İskender hakkında konuşmaktan hoşlanıyor. Nasıl Büyük İskender, hiçbir komutanını dinlemeyerek, kendi hırs ve zekasıyla Pers İmparatorluğunu ortandan kaldırarak Hindistan içlerine kadar ilerlemiş ve genç yaşta dünya tarihinin bildiği en büyük İmparatorluu kurmuştu, Musk da benzer bir dürtüye sahip. Yaşam çok kısa ama başarılacak çok şey var. Musk her ilişkide, özel yaşamı da dahil olmak üzere kararları veren “Alfa kişi” olmalıydı. O yüzden hızlı olmalı ve kimsenin kendisini arkasından çekmesine izin vermemeliydi. Musk, Büyük İskender’e o kadar tutkun ki ilk çocuğu Nevada’ya ikinci isim olarak Alexandar (İskender) ismini vermişti. Ne var ki Nevada doğumundan 10 ay sonra hayatını kaybetti.

MEYDAN OKUMA VE SABIR

Elon Musk’ı tüm dünyaya tanıtan ve onu Marc Zuckerberg, Steve Jobs, Bill Gates gibi zirve isimlerle anılmasını sağlayan proje ise PayPal oldu. Tabii bu proje aynı zamanda hayatındaki en büyük kazıklardan biriydi. Zip2 ile “.com” çılgınlığından başarı ile çıkmış ve yeni yatırımı için elinde yeterli paraya sahipti. Bu parayı da yine riskli bir işe çevrimiçi ödeme ve finans servisi olan X.com’u kurmak için değerlendirdi. Şirketin kuruluş süreci, bir lider olarak Musk’ın bir özelliğini daha belirginleştirdi. O alanının yıldız isimleri ile çalışmayı tercih ediyordu. Parlak ve üretken zihinleri bedeli ne olursa olsun şirketlerine kazandırmayı tercih ediyordu. Ed Ho, Harris Fricker ve Chritopher Payne, Musk’ın teklifini kabul ederek X.com’un kurucuları arasında yer aldı. Musk elbette en çok parayı yatırarak şirkette söz hakkını elinde bulunduracak hamleyi yaptı. Ne var ki işler beklenildiği gibi gitmedi. Ortaklar arasında vizyon ve fikir ayrılığı her geçen gün su yüzüne çıkmıştı. Fricker isyanı başlatan kişi oldu ve Musk’a şirketin CEO’su olmak istediğini aksi takdirde, içerideki çalışanları da alarak kendi şirketini kurmakla tehdit etti. Elon Musk, meydan okumalara hazırlıklı bir liderdi. O günler hatırlatıldığında kendisine “şantajlardan pek hoşlanmam” ifadesini kullanacaktı. Musk’ın Fricker’a cevabı çok net oldu. Gidip kendi şirketini kurmasını söyledi. Musk yine bir risk almıştı ve elinde şirketin iskeleti ile birkaç sadık çalışan dışında hiçbir şey kalmamıştı. Ne var ki Musk bu meydan okuma karşısında cesaretini kırmadı bilakis işine dört elle sarıldı. O günlere ilişkin şahitler Elon Musk’ın işlerin yürüdüğüne emin olmak için 48 saatini ofiste geçirdiği günler olduğunu hatırlıyor. Bu dönemde Musk’ın şirketine bir rakip çıktı. Max Levchin ve Peter Thiel’in kurduğu Confity isimli şirket PayPal adını verdikleri web tabanlı ödeme sistemleri ile öne çıkmıştı. Mart 2000’de X.com ve Confinity rekabeti bırakarak birleşme kararı aldı. Musk bu karar sonrasında üçüncü büyük kazığını yiyecekti. Şirket’te Musk ve Levchin, Thiel üçlüsü arasındaki anlaşmazlık kısa sürede boy gösterdi. Bir süre sonar Thiel şirketten ayrıldığını açıkladı. Bu ilk darbe olacaktı. Ocak 2000’de Musk, ilk eşi Justine ile evlendi ve şirkette olacaklardan habersiz balayı için Avustralya’ya gitti. Musk uçaktayken şirket içi bir darbe ile CEO’luk görevinden alınarak yerine Peter Thiel getirildi. Musk haberi aldığında ilk uçakla geri dönmüştü ne var ki artık çok geçti. Musk’ın ilk işi Levchin ve Thiel ile görüşmek oldu. Bu görüşmeyle ilgili Musk “Max ve Peter ile konuştum ve baaşrılı olacaklar gibi göründü. Yani sonuçta dünyanın sonu değildi.” Ifadelerini kullanıyor. Musk meydan okumayı kendi şartlarıyla kabul etmişti ve liderlik hislerinin kendini yanıltmadığını görecekti. Temmuz 2001’de Thiel X.com’u PayPal olarak yeniden isimlendirdi. Musk bu süreçte yeni bir strateji geliştirdi ve şirkete sürekli yatırım yapamya devam etti aynı zamanda ise danışman rolünü üstlendi. Haziran 2002’de ise Musk’ın hayallerini süsleyen bir teklif geldi. E-ticaret sitesi eBay PayPal için 1,5 milyar doalrlık bir satın alma teklifiyle geldi. Musk ile yönetim kurulu milyar dolarlık teklifi kabul ettiler. Musk’ın eline bu satıştan tam olarak 250 milyon dolar geçti. Musk’ın liderlik karakteri için ise en büyük kazanç “sabır” oldu. Musk, Büyük İskender’in hayatına mal olan hatasına düşmemiş ve hırsına mağlup olmamıştı.

GEZEGENLER ARASI BİR TÜR

Elon Musk’ın en büyük tutkusu ise “Uzay”. Musk, insanoğlunun Ay’a ilk adımı atmasından bugüne çok fazla yol alınmadığını iddia ediyor ve insanın mevcut şartlar altında “gezegenler arası bir tür” olması gerektiğine inanıyordu. Bu amaçla roket teknolojisinde yenilikler elde etmenin gerektiğine inanıyor. Bunun için PayPal’dan kendi payına düşen 250 milyon doları riske etmeye hazırdı ve öyle de yaptı. Musk, kendisiyle ilgili biyografide de aktarıldığı gibi “uzayı keşfetmeyi daha ucuz kılarak insanlara yeniden uzayı keşfetmeye kafa yorma konusunda ilham kaynağı olacaktı.” Bu amaçla Nisan 2002’de SpaceX’i (Space Exploration Technologies) kurdu. Yine çevresinde yıldız isimlerden oluşan bir takım kurdu ve hayalini gerçekleştirmek için hiçbir masraftan kaçınmadı. Tom Mueller roket teknoloji konusunda uzman bir ismi şirketine katılmaya ikna etti. Los Angeles’ta kurulan şirket ABD’nin roket planalrına yeni bir vizyon kazandıracaktı. Bir bilimkurgu sevdalısı olan Musk, şirketinin üreteceği ilk rokete ise Star Wars (Yıldız Savaşları) filmindeki asilerin uzay gemisi Milenyum Falcon’dan ilhamla Falcon 1 ismini verecekti. Hayaller artık ete kemiğe bürünüyordu. Musk sıfırdan yeni bir risk daha almıştı. Bu sefer hedef Mars’a ulaşmak ve sonar geri dönmekti. Musk bu hedefine bir roketin uzaya çıkıp geri dönebilme hedefine Aralık 2015 tarihinde ulaşacaktı. Tekrar kullanılabilir roketler alanında öncü olmak isteyen uzay aracı ve roket üreticisi Amerikan SpaceX şirketinin “Falcon 9” roketi, ABD’nin Florida eyaletinde fırlatıldıktan kısa bir süre sonra başarılı bir şekilde iniş yaptı. SpaceX’ten yapılan açıklamada ilk kez insansız bir roketin Florida’daki Cape Canaveral üssüne dikey iniş yaptığı belirtildi. Falcon 9, taşıdığı 11 küçük uyduyu yörüngeye yerleştirdikten sonra Dünya’ya başarıyla döndü. Musk Twitter hesabından “tekrar hoş geldin bebek” diyerek sade bir kutlama mesajı yayınladı. Belki de Musk bu mesajıyla doğumundan yalnızca on ay sonra kaybettiği ilk çocuğu Nevada Alexandar Musk’a bir selam gönderiyordu. Falcon 9 ile insanoğlunun gezegenler arası bir tür olmasında ilk adım atılmıştı.

*Bu yazı ilk kez Derin Ekonomi dergisi Ekim 2017 sayısında yayınlanmıştır.

#Elon Musk
#Otomobil
#Girişim
6 yıl önce