|

Radikal savrulmalar

İslam dünyası toplumları bugün radikal savrulmalar, sürüklenmeler ve hiçlikler yaşıyor. Sözünü ettiğimiz hiçlik, daha çok İsrail sömürgeciliği karşısında somutlaşan bir hiçliktir. Eleştirel sorgulamalara yabancı bir kültür dünyasında yaşadığımız için, hiç değişmeyen aynılıkları tekrar ediyor, yalnızca belirli bir kimliğe hitap ediyor, bütün insanlığa, ortak insanlığa hitap edebilecek uluslararasılaşmış erkek ya da kadın aydınlar, entelektüeller, dava insanları yetiştiremiyoruz.

Yeni Şafak ve
03:00 - 9/10/2017 Pazartesi
Güncelleme: 13:49 - 9/10/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

-ATASOY MÜFTÜOĞLU


İslam dünyası toplumları ve kültürleri, bugünün tarihi karşısında nasıl bir tavır almaları gerektiğine bir türlü karar veremiyor. Bu kararsızlık hali, hangi konumda bulunduğumuzun bilincinde olmadığımıza işaret eder. Buradaki bilinçsizlik, İslam dünyası toplumlarının/kültürlerinin, modern-seküler dünya karşısında almış oldukları yenilgiyi içselleştirmiş olmalarıyla ilgilidir. Bugün, içselleştirdiğimiz yenilgilerle ilgili olarak hiç bir zeminde-bağlamda, hiç bir tartışma yapılmıyor. Bu nedenle de, her alanda yaşadığımız yenilgi normalleştirilmiş oluyor. Maruz kaldığımız yenilgileri içselleştirdiğimiz, normalleştirdiğimiz için, yeni bir durumu, bağımsız bir konumu düşünemiyor, konuşamıyoruz.

Hangi bağlamda olursa olsun, başkaları tarafından belirlenmek, yönlendirilmek, bağımsız düşünme, söz söyleme ve eylemde bulunma yeteneğini yok eder. Modern zamanların güvencesizleri olan Müslüman halklar, popülizmlerle/hamasetle/romantizmlerle temellendirilen bir propaganda dünyasında yaşadıkları için, hakikatin dünyasında yaşayabilmek için gereken sorumlulukları üstlenemiyor, İslami varoluşa ilişkin bilinci/sorumlulukları temsil edemiyor. Hakikatten ödün verilemeyeceğini, hakikatin göreli hale getirilemeyeceğini, hakikat insanlarının konjonktürel davranma lüksüne sahip olamayacaklarını bilmiyor ya da bilmek istemiyoruz.

GENÇ KUŞAKLARIN
YOKSUNLUĞU

İslam dünyası toplumlarında geleneğin/göreneğin/muhafazakarlığın/statükonun kurbanları haline getirilen genç kuşaklar, düşünme-anlama-yorumlama-seçme yetisinden yoksun olarak yetiştiriliyor. Gelenek/görenek, hangi alanda olursa olsun, bir otoritenin himayesine-müdahalesine ihtiyaç duymaksızın genç kuşakların düşünme, söz söyleme ve eylemde bulunma liyakatine sahip olamayacaklarını iddia edebiliyor. Gelenek/görenek genç kuşakların özneleşmelerine hayat hakkı tanımıyor. Gelenek/görenek genç kuşakların sahici özneler olmalarına izin vermediği için, genç kuşaklar kendi durumlarının gerçeğini bilmiyor, koşullarının farkına varamıyor, neyin/nelerin farkında olmadığını idrak edemiyor. Yüzyıllardır, mistifikasyona/vulgarizasyona tabi tutularak, dini ve politik popülizme hizmet etmek üzere araçsallaştırılan “din” algısı, bugün, Türkiye de dahil olmak üzere İslam dünyası ülkelerinde, resmi dini kurumlar aracılığıyla resmileştirilerek, büyük ölçüde sınırlandırılmıştır.

İslam dünyası toplumlarında, gelenek/görenek/statüko sahici öznelerin yetişmesine izin vermediği için, toplumlarımızda İslami anlamda nihai tercihler yapılamıyor, temel-hayati sorunlar, çözümlenmemiş sorunlar gündeme getirilmiyor. Bizler, bugün Müslümanlar olarak, Batılı seküler referanslarla uzlaştığımız/bütünleştiğimiz için, bu uzlaşmanın neden olduğu çok ağır zihinsel/ruhsal/kültürel hasarlarla yüzleşemiyor, bu uzlaşmaların kolonyalizmle/sömürgecilikle uzlaşmak anlamına geldiğini anlamıyor, ne isteyeceğimizi, ne istenmesi gerektiğini bilmiyoruz.

POLİTİK DÜZENDEN BAĞIMSIZ BİR VAROLUŞ

Avrupa referanslarına, kavram ve kurumlarına tam bağımlı bir bünyenin, bu referansların, kavram ve kurumların meşruiyetlerini tartışma liyakatine sahip olmayan bir bünyenin, Avrupa’ya, Amerika’ya sadece söylem düzeyinde meydan okumasının bir anlamı olamaz. Hangi bağlamda olursa olsun, bağımlı her bünye, her tür tehdide-istiskale sonuna kadar açıktır. Bağımlı her bünye, kendisini acziyet ifadesi olan kavramlarla -mazlumlar, mahrumlar vb. - ifade eder.

Hegemonyacı evrensellik, güç için mücadele, küresel tahakküm yarışı, modern rasyonalizm ile birlikte başladı. Araçsal akılcılığın hakimiyeti, teknik ve bilimsel iktidarı mutlaklaştırdı. Bu iktidar, insanı teknik bir varlığa dönüştürdü. Günümüz insanı büyük ölçüde, teknik aracılığıyla biçimlendiriliyor, yönlendiriliyor ve eğitiliyor. Gelecek için sorumluluk alması gereken Müslüman kuşakların, gerçeğin yapılarına ilişkin eleştirel çözümlemeler yapabilmeleri için, her şeyden önce, kendi referanslarını gerçekleştirebilecek özneler halinde, kendi tercihlerinin failleri olarak, politik düzenden bağımsız bir varoluş tarzını özgürleştirmeleri gerekir.

İslam dünyası toplumlarında hukuk karşısında sorumlu olmayan, egemenliği hukukla değil söylem ve pratiklerle sağlayan bir gelenek yürürlükte olduğu için, bugün, pek çok toplumda hayat büyük ölçüde askerileşmiştir. Kendilerini İslam’a nisbet ettikleri halde, İslami dünya görüşü doğrultusunda, kendi referanslarını, kendi kavram ve kurumlarını, kendi kültür ve eğitim sistemlerini tercih etme, seçme hakkı ve iradesine sahip olmamak, buradaki İslam’a nisbetin biçimsel/sembolik ve folklorik nisbet olmaktan öte hiçbir işlevi olmadığını gösterir.

ÖZNE OLMAKTAN
ÇIKARILANLAR

İslam dünyası toplumları bugün radikal savrulmalar, sürüklenmeler ve hiçlikler yaşıyor. Sözünü ettiğimiz hiçlik, daha çok İsrail sümürgeciliği karşısında somutlaşan bir hiçliktir. Eleştirel sorgulamalara yabancı bir kültür dünyasında yaşadığımız için, hiç değişmeyen aynılıkları tekrar ediyor, yalnızca belirli bir kimliğe hitap ediyor, bütün insanlığa, ortak insanlığa hitap edebilecek uluslararasılaşmış erkek ya da kadın aydınlar, entelektüeller, dava insanları yetiştiremiyoruz. İktidar yapılarından, devlet yapılarından bağımsız entelektüel kadrolara, ufuklara ve stratejilere sahip değiliz.

Günümüz dünyasında “daha çok insan sayılanlar“ın sesi ve sözü etkili bir biçimde gündemi işgal ederken, “daha az insan sayılanlar”ın sesi ve sözü sistematik bir şekilde bastırılıyor. Daha az insan sayılanlar, hak öznesi olmaktan çıkarıldıkları gibi, siyasal özne olmaktan da çıkarılabiliyor.

#​İslam
#İsrail
7 yıl önce