|

Patlamaya hazır bomba: Ukrayna-Rusya

Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilim, Moskova yanlısı muhalif lider Aleksandr Zaharçenko’ya yapılan suikastle yeniden tırmanma eğilimi gösteriyor. İki ülke arasındaki dostluk anlaşmasının Ukrayna tarafından sonlandırılması, Azak Denizi’nin gündeme taşınması ve Moskova-Kiev Kiliseleri arasındaki anlaşmazlık gerilimin farklı boyutlarını oluşturmakta.

Yeni Şafak
04:00 - 24/09/2018 Pazartesi
Güncelleme: 00:55 - 24/09/2018 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Burak Çalışkan

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Rusya’nın Karadeniz Filosu’nun Ukrayna’nın egemenlik alanında kalan Kırım’ın Sivastopol Limanı’nda bulunması, Rus dış politikası açısından ciddi bir problem olarak görüldü. Rusya’nın egemenliği dışında kalan donanmasının ana limanı, Moskova’nın Karadeniz’deki liderlik konumunu kaybetmesine neden olmuştu. Rusya 1997 yılında Karadeniz Donanma Üssü’nü 20 yıl süreyle Ukrayna’dan kiralasa da bölgenin statüsüne dair tartışmalar devam etti. Ayrıca Moskova’nın yakın çevre doktrini olarak adlandırdığı güvenlik konseptindeki öncelikli konumu, Ukrayna’nın Rusya için taşıdığı önemi gösteriyordu.

Bu açıdan 2004 yılında Ukrayna’da gerçekleşen Turuncu Devrim, Rusya tarafından önemli bir tehdit olarak değerlendirildi. Nitekim Avrupa Birliği ve NATO’nun 2004 ve 2007 yıllarında Baltık bölgesi ve Doğu Avrupa’ya doğru genişlemesinin ardından, Ukrayna ve Gürcistan’ın da bu oluşumlara üyeliklerinin gündeme gelmesi Moskova açısından kabul edilemez bulundu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus topraklarına bitişik durumda bulunan Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO yahut Avrupa Birliği üyesi olmasını Rusya’nın jeopolitik çevrelenmesi olarak algıladı ve politikalarını bu doğrultuda yürüttü.

Nitekim Gürcistan ve Ukrayna’da gerçekleşen renkli devrimlerin ardından bu ülkelerde proaktif bir dış politika izleyen Moskova, iki ülkenin de Batı entegrasyonunu engellemeyi temel hedef olarak belirledi. Bu doğrultuda 2008 yılında Gürcistan’a müdahalede bulunan Rusya, Güney Osetya ve Abhazya’da tampon bölgeler oluşturarak Karadeniz’deki statükoyu da önemli ölçüde sarstı.

KIRIM’IN İLHAK EDİLMESİ

Bu noktada Rusya, Batı’nın Karadeniz’deki girişimlerini belirli bir süre uzaklaştırmayı başarsa da 2013 yılında bölge tekrardan ısınmaya başladı. Kiev’de başlayıp kısa sürede ülkenin diğer şehirlerine de yayılan Batı destekli protesto gösterileri, Rusya’yı harekete geçirdi. Şubat 2014’de Moskova destekli Rusya yanlısı milisler Kırım’da kontrolü ele geçirirken, ilerleyen süreçte bölgede gerçekleştirilen sözde referandumu gerekçe gösteren Rusya, 21 Mart 2014 tarihinde Kırım’ı ilhak etti. Moskova bu sayede Karadeniz Filosu’na ev sahipliği yapan Sivastopol’da daha rahat hareket etme imkanı da buldu. Ayrıca Doğu Ukrayna’da bulunan Donetsk ve Lugansk bölgelerinde, Rusya yanlısı milislerin kontrolü ele geçirerek tek taraflı bağımsızlıklarını ilan etmeleri, Ukrayna’daki krizin günümüze kadar devam etmesine neden oldu.

Bu süreçte Rusya’nın Batı ile olan mücadelesi Suriye üzerinde yoğunlaşırken, Ukrayna’daki kriz daha geri planda kaldı. Ancak son aylarda Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan gelişmeler, bölgeyi yeniden hareketlendirdi.

ZAHARÇENKO’YA SUİKAST

Bu noktada Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin Rusya yanlısı lideri Aleksandr Zaharçenko, 2018 Ağustos’unda şehir merkezinde bulunan bir restoranda meydana gelen patlama sonucu hayatını kaybetti. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova olayın suikast olduğunu iddia ederken, konuyla ilgili Ukrayna’yı suçladı. Kiev’in barış vaatlerini yerine getirmediğini savunan Zaharova, bu saldırının Ukrayna’daki iç çatışmayı artıracağını dile getirerek tehdit söyleminde bulundu.

Zaharçenko olayını ilginç kılan ayrıntı ise Abhazya ve Moldova’da yaşanan gelişmeler oldu. Donetsk’teki patlamanın üzerinden bir ay dahi geçmeden Eylül 2018’de Rusya yanlısı olarak bilinen Abhazya Başbakanı ve Moldova Cumhurbaşkanı’nın trafik kazası geçirmesi, suikast ihtimallerini gündeme getirdi. Abhazya Başbakanı Gennadi Gagulya Şam ziyaretinin ardından trafik kazası sonucu hayatını kaybederken, Moldova Cumhurbaşkanı Igor Dodon yaralı olarak kurtuldu. Ancak kısa süre içerisinde yaşanan bu gelişmeler Batı’nın Rusya’ya verdiği bir mesaj olarak okunabilir.

DOSTLUK ANLAŞMASI SONLANDIRILDI

Bu anlamda Kiev yönetimi de Rusya’ya karşı daha somut adımlar atmaya başladı. 1997 yılından itibaren Moskova-Kiev ilişkilerini belirleyen temel belge niteliğini taşıyan Dostluk, İşbirliği ve Ortaklık Anlaşması, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun 6 Eylül 2018 tarihli kararnamesi ile sonlandırıldı. Rusya’nın Karadeniz Filosu’nun Kırım’daki statüsünü düzenleyen anlaşmanın sonlandırılması, Kiev açısından sembolik bir önem taşımaktadır. Nitekim konuyla ilgili açıklama yapan Poroşenko, Kırım’ın Rus işgalinden kurtarılmasının ardından bölgede bir Rus askeri üssünün asla barınamayacağını dile getirdi.

Ayrıca Rusya ve Ukrayna arasındaki en önemli gerginlik konularından birisi de Azak Denizi’nde yaşanmaktadır. 2018 Nisan’ından itibaren Azak Denizi’nde Ukrayna limanlarına giden gemileri alıkoyan Rusya, Kiev yönetimini oldukça rahatsız etmektedir. Nitekim Rusya’nın bölgedeki tehditkar tavrı nedeniyle Ukrayna Bakanlar Kurulu, yıl sonuna kadar Azak Denizi’nde askeri bir deniz üssü kurmayı planladıklarını açıkladı. Poroşenko’nun da Azak Denizi’ndeki savunma potansiyelinin artırılacağını belirtmesi, yakın dönemde Karadeniz’de önemli gelişmeleri gündeme getirebilir.

KİLİSELER ARASI GERİLİM

Bu gelişmelerin yanında Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlık girişimleri, Moskova’yı en çok rahatsız eden konudur. Nitekim Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlık kararının dini yönünden ziyade, politik tarafları bulunmaktadır. 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesi ve Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçılara desteği ile birlikte Ukraynalı yetkililer, Rusya’nın Moskova Patrikhanesi’ne bağlı Kiev Metropolitliği’ni kullanarak Ukrayna’yı karıştırmaya çalıştıklarını iddia ettiler. Ayrıca Rus Ortodoks Kilisesi’nin Vladimir Putin yönetiminin ideolojik dayanağı haline geldiği ve Ukrayna’da Rus Ortodoks Kilisesi teşkilatına bağlı pek çok rahibin Doğu Ukrayna’daki Rusya yanlısı ayrılıkçılara destek verdiği ileri sürüldü. Bundan dolayı Ukrayna Ortodokslarının Rus Ortodoks Kilisesi’nden ayrılması ve bağımsız bir kilisenin oluşturulması düşüncesi daha da belirgin bir hal aldı. Bu noktada Moskova’nın Ortodoks dünyasının ruhani liderliği üzerinden rekabet halinde bulunduğu Fener Rum Patrikhanesi’nin desteğini almak, Ukrayna Kilisesi için bir hedef haline geldi.

Gerçekten de Rus Ortodoks Kilisesi’ni Ukrayna’nın ulusal güvenliği için bir tehdit unsuru olarak gören Kiev yönetimi, yakın bir dönemde Ukrayna Kilisesi’ni bağımsızlaştırarak Moskova’ya karşı bir zafer kazanmayı amaçlıyor. Bu konuda Rusya’nın itirazlarına rağmen Patrik Bartholomeos’un olumlu tavrı, Rus Ortodoks Kilisesi’nin Fener Rum Patrikhanesi ile ilişkilerini kesmesine kadar ilerledi. Fener Rum Patrikhanesi üzerindeki etkisinden dolayı Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlık mücadelesi son aşamasına gelmiş gibi durmaktadır. Ancak 40 milyondan fazla Ukrayna Ortodoksu’nun Moskova’nın ruhani etkisinden çıkma ihtimalinin Rus Kilisesi’nin liderlik iddialarına zarar vereceğini düşünen Kremlin yönetimi, bu durumu engellemek adına her türlü çabayı gösterecektir. Bundan dolayı önümüzdeki süreçte Rusya ve Ukrayna arasındaki en önemli gerginlik, bu konu üzerinden devam edecektir.

#​Ukrayna
#Rusya
6 yıl önce