|

Ortadoğu’da oyunun kuralı

Filistin’den, Arap Baharına, Suriye’den İsrail’e kadar Ortadoğu meselesi hala haberlerin önemli gündemi olmayı sürdürüyor. Taha Kılınç, yeni kitabı “Ortadoğu’ya Dair Yirmi Tez” ile uzun yıllardır üzerinde çalıştığı Ortadoğu coğrafyasının iç dinamiklerinin, dengelerinin ve kilit noktalarının öngörülü bir özetini sunuyor.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 16:47 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
Kudüs
Kudüs
Sezer Çelebi

Ortadoğu her zaman dünyanın merkezi olagelmiş bir coğrafya. Osmanlı dönemindeki birkaç yüzyıllık stabilitesini saymazsak yüzyıllardır büyük devletlerin hakimiyeti altına almak istedikleri bir bölge.

19. yüzyılın sonunda petrolün önem kazanmasıyla bir hammadde bölgesi olarak öne çıkmış gibi görünse de siyasi, stratejik ve dini açıdan devletlerin, toplumların ve kalplerin merkezinde yer almasıyla her zaman önemini koruyor. Mazlum Filistin’den, Arap Baharına, Suriye meselesinden Mısır’a ya da İsrail’e kadar Ortadoğu meselesi hala haberlerin önemli bir gündemi olmayı sürdürüyor ve sürdürecek gibi görünüyor.

Taha Kılınç, 11. kitabında bir rehber sadeliğinde 20 tez ile tarihten bugüne Ortadoğu meselelerini analiz ediyor ve bölgenin kimyasının formüllerini deşifre ediyor. Öyle ki yıllardır filin bacağını tarif eder gibi gördüğümüz meseleleri bir kerede, bir bütün olarak, çerçevesi belli, derli toplu bir özet şeklinde görme imkanı veriyor Kılınç. Bu anlamda Ortadoğu’yu anlamaya başlamak için harika bir giriş kitabı niteliğinde. Bir kere bölgeyi doğru okuduktan sonra Ortadoğu’ya Dair Yirmi Tez bu kez de içgörülü, tarih boyunca kullanılan formüllere dayanan stratejik bakış açısını ve bölgenin iç dinamiklerini inceliyor. Ve en saflaştırılmış ve en keskin haliyle bölgede doğru stratejiye işaret ediyor. Dünyada yeni stratejiler, yeni düşünceler insanlığı nereye götürürse götürsün Ortadoğu’yu bir bütün olarak kavramak ve bu dinamikleri gözeterek bölgede oyunu kuralına göre oynamak başka bir hadise. Kılınç’ın tezlerini okuyunca bölgeye karşı analitik olmaktan çok duygusal bir yaklaşımın esiri olduğumuzu anlıyoruz.


DİNAMİKLERİ ANLAMAK

Taha Kılınç kitabın niyetini ve mahiyetini şöyle dile getiriyor: “Bölgeye neden ve zamandan beri ‘Ortadoğu’ dendiğinin açıklamasıyla başlayan anlatım, Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafyanın tarihindeki çeşitli dönemleri, tarihten günümüze taşınan unsurları, bugün ilk bakışta belki fark edemediğimiz ama kesinlikle aktüel hayatın tam ortasına denk düşen somut gerçeklikleri gözler önüne seriyor. Ortadoğu’nun belkemiğini oluşturan dört ülkenin (Türkiye, Mısır, İran ve Suudi Arabistan) tarihine sıklıkla atıfların yapıldığı kitabın temel hedefi, coğrafyanın kendi iç dinamiklerine işaret etmek. Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri genellikle “dış güçler”e haml eden genellemeci ve kolaycı bakıştan kaçınmaya çalışarak, “dış güçler” dediğimiz ülkelerin aslında içerideki bazı dengeler ve unsurlar yardımıyla iş gördüklerini izah çabası, kitabın ana fikrini oluşturuyor.”

Kılınç kitabında Ortadoğu’nun öneminin üzerindeki varlıklardan değil bizahiti kendisini oluşturan çok sayıdaki bileşenin toplamından oluştuğunu vurguluyor ve “Semâvî dinler” olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmın Ortadoğu’nun dünyanın gözbebeği olmasının birinci sebebi olduğunu hatırlatıyor. “Hz. Süleyman örneğinden hareketle, odaklanmamız gereken diğer hikmet de şudur: Kudüs’ü elde tutmak, gücün doruğuna erişmektir.” diyor Taha Kılınç ve ekliyor: “Kıyamete kadar geçerli bir kural olarak, Kudüs’e sahip olanlar siyasi, askeri ve ekonomik anlamda da kuralları koymaya hak kazanırlar. Kudüs coğrafyanın adeta ümüğüdür. Onu kavrayan, Ortadoğu’nun bünyesindeki diğer aksâma da kolayca sahip olur. Tarih boyunca Kudüs’ü elinde tutanlar, dünyaya hâkim olmuştur. Bunun tersi de doğrudur: Dünyaya hâkim olanlar, mutlaka Kudüs’ü de ellerinde tutmuşlardır.”

DIŞ ETKENLERİ ÖNCELEME HATASI

Ortadoğu’ya Dair Yirmi Tez, bölgeyi okurken genelde dış etkenlere yapılan vurgunun bölgenin iç dinamiklerinin ıskalanması sonucunu doğurduğunu, bununla birlikte yapılan yorumların havada kalmasına ve sebep sonuç ilişkisinin kopmasına yol açtığını ortaya koyuyor.

Kitabın göze çarpan tezlerinden biri de yaygın görüşün aksine bölgeye hakim başat güç olarak ABD’nin görülmesi. Taha Kılınç ülke ülke daha derinlere göz atıldığında İngiliz etkisinin çok daha açık olduğunu savunuyor ve şu ilginç değerlendirmeyi yapıyor: “ABD, zücaciye dükkânına girmiş sakar bir fil gibi hareket ederken, İngilizlerin adımları planlı ve uzun vadelidir. Bu nedenle, ABD ile bölge ülkelerinin kurduğu bağ dönemsel ve geçici, İngiltere’yle irtibat ise derinden ve kalıcıdır.”

Ortadoğu’ya Dair Yirmi Tez’de vurgulanan bölgeye dair dinamiklerden bazıları şöyle: Ortadoğu her ne kadar yabancı güçlerin işgal ve tasallutu altında görünse de, bölgenin ana yörüngesini Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki gerilimler ve rekabetler belirler.

Asker ve silah kuvveti olmadan, sadece diplomasi, söz ve ikna çabasıyla Ortadoğu’da işler yürümez. Düzenlenen salon toplantıları, kültürel etkinlikler veya diplomatik girişimler, arkasında asker ve silah kuvveti varsa etkilidir.

Batı’nın İslâm dünyasına ihraç ve ithal etmeye çalıştığı “demokrasi” kavramı, Müslümanların bedenine olmayacak bir elbisedir.

Tarihsel tecrübe, İran’ın temsil ettiği “Üçüncü Şiî Yükselişi ve Yayılması”nın da, tıpkı ilk ikisi gibi, İslâm dünyası içinde bölgesel bir çatışmaya yol açacağını gösteriyor. Kudüs’e sahip olanlar siyasi, askeri ve ekonomik anlamda da kuralları koymaya hak kazanırlar. Kudüs coğrafyanın adeta ümüğüdür.

#kudüs
#taha kılınç
5 yıl önce