|

Nayır! Nolamaz! 70 yıllık emeğim var!

Bir dönem Yeşilçam filmlerinin aranan ismi Eşref Kolçak, 20 yıldır hiç kimsenin kendisine rol teklif etmediğini söylüyor. "Onlar suflörle çalışmaya alışmışlar, ezber yapamazlar. Onlar eski oynuyor" gibi eleştirilere maruz kaldığını belirten Kolçak, oyunculuğun eskisi gibi bir kavramın olamayacağını ifade ediyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/02/2018 Pazar
Güncelleme: 05:24 - 17/02/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
​Eşref Kolçak, Türkiye'de bir dönem sinemaya damgasını vuran isimlerden biri.
​Eşref Kolçak, Türkiye'de bir dönem sinemaya damgasını vuran isimlerden biri.

Eşref Kolçak, Türkiye'de bir dönem sinemaya damgasını vuran isimlerden biri. 70 yılını oyunculuğa adayan Kolçak, şimdiye kadar 130'dan fazla filmde oynadı. Usta oyuncu uzun bir aradan sonra mayıs ayında gösterime girecek olan "Elime Sende" filminde rol aldı. Sinema sektöründen epeydir uzak kalan Kolçak, bunun kendi seçimi olmadığını belirtti. 20 yıldır doğru dürüst teklif almadığını söyleyen sanatçı, "Tekliflerimizi kabul etmiyorlar şeklinde yalan ifadeler kullanıyorlar. Daha ne kadar yaşayacağımız belli değil.Tecrübelerimizden yararlanmaları gerekirken, bizi yok saymayı seçiyorlar. Bu yaşımda bile ustamın elini öpmekten gurur duyarım."

* "Elim Sende"filmiyle yeniden beyazperdeye döndünüz. Neden bu kadar ara verdiniz ?

Bizim jenerasyona iş vermiyorlar. Yalnızca gençlerle çalışacağız diye karar almışlar. Bu tutumu hem seyircilerimize, hem de bize karşı yapılan büyük bir ayıp olarak görüyorum. Son zamanlarda yapılan işlere dikkat edin, doğru dürüst benim yaşlarımda bir oyuncu göremezsiniz. Filmlerde rol alan o gençlerin dedesi, ninesi yok mu? Çok büyük ayıp. 20 yıldır bana iş vermiyorlar.

* Bunun için neyi gerekçe gösteriyorlar ?

"Onlar suflörle çalışmaya alışmışlar, ezber yapamazlar. Onlar eski oynuyor"eleştirisini yöneltiyorlar. Bu sözlerin hiçbir anlamı yok. Oyunculuğun eskisi yenisi olmaz. Tekliflerimizi kabul etmiyorlar diye bir de utanmadan yalan söylüyorlar. Daha ne kadar yaşayacağımız belli değil.Tecrübelerimizden yararlanmaları gerekirken, bizi yok saymayı seçiyorlar. Bu yaşımda bile ustamın elini öpmekten gurur duyarım.


* Seyircilerden nasıl bir tepki geliyor ?

Türk sinemasına 71 yılımı verdim. 130'dan fazla filmim var. Her yerde seyircilerim bana, neden filmlerde rol almadığımı soruyor. Çünkü gözleri bizim gibi oyuncuları arıyor. İş vermiyorlar, deyince inanmıyorlar. Artık sorulardan yoruldum, vazgeçtim. Rahatsızlığımdan dolayı çalışmadığımı söylüyorum.

* Yeşilçam filmleri halen ilgiyle izleniyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Anadolu'nun neresine gitsem bana hep şunu söylüyorlar: "Eşref Baba bu yeniler ne kadar çok rol yapıyor. Sizin filmleriniz gibisi yok. " Çünkü biz sinema yaptık. O dönemdeki en iyi aktörler Ayhan Işık, Ekrem Bora, Fikret Hakan, Ahmet Mekin, Eşref Koçak aktristler de çok iyi isimler; Muhterem Nur, Belgin Doruk, Fatma Girik ve Neriman Köksal. Yaptığımız filmler ortada, dönemin şartlarında gerçek sinema filmleri ürettik. Daha iki yıl önce Endonezya'da bana en iyi oyuncu ödülü verildi. Yalnız ben değil, bizim jenarasyondaki tüm oyuncuların filmleri ses getirmiştir.


* Günümüz Türk sinemasını nasıl buluyorsunuz ?

Dünyanın her yerinde insanlar kendi sinemasını yapar. Şimdi ki sinemamız ise Türk sineması değil. Her şeyden evvel bizim binlerce sinema filmine konu olacak köklü bir tarihimiz var. Seyircimiz bir filmi izlediğinde tarihinden ve kendinden bir parça bulmazsa sevemez. Geleneklerini, aile yapısını, dostunu, düşmanını görmek ister. Günümüzde bir iki yapım dışında güzel film yok. 40 yıl önce çektiğim bir filmi bile hala gelip anlatıyorlar. Benim bile unuttuğum ayrıntıları hatırlıyorlar.

* Bu filme dahil olma sürecinden bahseder misiniz?

Kendileri teklif ettiler. Dede rolünü oynadım. Gayet güzel bir iş ortaya çıktı. Sette de çok rahat ettirdiler. İnşallah seyircilerimizin de beğeneceklerini ümit ediyorum.

* Set demişken sizin dönemizde set ortamları nasıldı ?

Hiçbir zaman işimizi aksatmazdık, sete geç gitmezdik. Bir tek şey aklımızdan çıkmazdı. Acaba paramızı alabilir miyiz? Ne yazık ki o dönemde büyük yapımcı diye geçinen insanlar, şimdi bir iki tanesi hayatta, onlar da kolay kolay can veremez. Çünkü çok kişinin ahını aldılar. Bize para ödememek için ellerinden ne gelirse yaparlardı.


* Peki bu yapımcılar kendilerini nasıl savunuyordu? Devletten yardım istemediniz mi?

Hayatını sinemaya adamış oyuncularımızın çoğu açlık ve sefalet içinde öldü. Büyük yapımcı denilen adamlar , "ödeme yapıyoruz ama onlar tutmasını bilmiyor." diye yalan söylerlerdi. Fatih'teki evimden ayrılırken bir çuval dolusu ödenmemiş senet attım. Bana 10 bin lira verdiyse, yanına bir sıfır daha koyup, devlete sanki bize çok büyük paralar ödenmiş gibi gösteriyorlardı. Hakkımızı alamıyorduk. Üstelik ödenmeyen paraların vergisini ödettiler. Devlet bize hiç sahip çıkmadı.

  • * Yani mağduriyetleriniz o dönemde hiç giderilmedi ?
  • Kostümümüzü kendimiz yapıyorduk. Çoğu zaman sete kendi imkanlarımızla gidiyorduk. "Eşref Abi, yarın üç gömlek, iki ayakkabı hazırla" derler. Ama paran var mı, yok mu diye kimse sormaz. Her gün saat sekiz buçukta, Yeni Melek sinemasının önüne gidip, servis beklerdik. 15 kişilik minibüse yönetmeninden, oyuncusuna, figüranından kameramına 25 kişi doluşup sete giderdik. Hiç gocunmazdık ve hep beraber çok eğlenirdik. Saat ve gün mefhumunu düşünmeden hep çalıştık. Tek derdimiz hakkımızı alabilmekti. Yevmiye ile çalışan gariban insanların bile paralarını ödemiyorlardı. Para almak için bekleyenlere "Bugün para yok Adana'dan gelmedi. " diye sette bağırıp haber verirlerdi. Büyük bir firmadan 10 bin lira alacağım vardı. Bu parayı bana aydan aya bir yılda ödediler.
* Peki nasıl geçindiniz ?

Eşimin ailesi bize sahip çıkmasaydı, perişan olurduk. Karım bana hep destek oldu. Onun bir lafı var, hiç unutmam, "Senin en büyük şansızlığın, bu güzelim memlekette oyuncu olman " derdi. Sosyal sigortalar olmasaydı. Şimdi ben de sürünürdüm. Çalıştığım zaman vergi ödüyordum. Telif isteyince sanatçı değilsin diyorlar. Kemal Sunal'ın hala filmleri oynuyor. 10 yılda sadece bir filmi için telif hakkını vermişler. Devlet bize sahip çıksın. Ben köşeye çekilmek değil, çalışarak ölmek istiyorum.

  • Denizin ortasında kaldım
  • * Çok sayıda filmde rol aldınız. Eminim renkli anılarınız olmuştur. Bunlardan birini bizimle paylaşır mısınız?
  • Unutamadığım hoş bir anımı anlatayım. "Beş Kardeştiler" diye bir film çekiyoruz. Ben bahriyeli rolünü oynuyorum. Çektiğimiz sahnede şilepten atlayacağım. Babam ve kardeşlerim sandalla gelip beni alacaklar. Birbirimize kavuşup , mutlu mesut sandalla gözden kaybolacağız. Ben denize atladım sonra şilep gitti. Kardeşlerimin bindiği sandal da beni almadan geçip gitti. Karadeniz'in ortasında kaldım. Daha sonra yardımcı arkadaşlar yokluğumu fark edip, beni aldılar. Sırılsıklam filmin yönetmeni Atıf Batıbek'in yanına gittim. Beni neden orada bıraktıklarını sordum. Çok hoş bir insandı ve komik bir gülüşü vardı. Yine o tatlı gülüşüyle "Eşrefcim seni unuttum" dedi. Yeşilçam'da insanlar birbirini seviyordu ve güzel zamanlarımız oldu.
10 bin ehliyete imza attım
* Unutamadığınız ve değişik tecrübeler edindiğiniz bir filme örnek verseniz ?

Çok var. Aklıma ilk gelen filmi söyleyeyim. 1958'de "Bir Şoförün Gizli Defteri" adlı filmde başrolü oynamıştım. Atıf Yılmaz'ın yönettiği filmde Kadir Savun ve Çolpan İlhan gibi oyuncularla kamera karşısına geçtim. Film çok ses getirdi ve büyük ilgi gördü. Türkiye'de o dönem nerdeyse filmi izlemeyen kalmadı. O günlerde araba kullanırken kamyoncuların yolumu kesmesine alışmıştım. Şoförler ehliyetlerine imza attırırlardı. Hiç abartmıyorum. Belki on binden fazla ehliyete imza atmıştım.

#Eşref Kolçak
#Sinema
#Yeşilçam
6 yıl önce