Anadolu Selçuklu Devleti’ni yıkmak için yola çıkan Moğollar ile devleti korumak için savaşan Celalettin Karatay ve Ahi Evran’ı konu alan “Direniş Karatay” filmi 9 Mart’ta izleyiciyle buluşuyor. Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi’nin yapımını üstlendiği filmin çekimleri yaklaşık iki ay boyunca Konya’da Türkiye’nin en büyük platolarından birinde gerçekleştirildi. Selçuklu Devleti’nin son günlerinde bir Moğol askeri ve bir medrese talebesini canlandıran Volkan Keskin ve Yusuf Aytekin ile filmin hikayesini konuştuk.
Volkan Keskin: Olcayto gibi bir karakteri canlandıracak olmak beni cok heyecanlandırdı. Çekimlere başlamadan önce aklıma gelen ilk şey at binmeye olan hamlığım oldu.
Yusuf Aytekin: Yeni nesillere Selçuklu dönemi aktaracak olmak düşüncesi öncelikle beni hem heyecanlandırdı hem de gururlandırdı. Karakteri yaratırken ona neler katabileceğimi düşündüm.
- BÜYÜK BİR MİRASIN TAŞIYICISIYIZ
- * Canlandırdığınız karakterlerden bahseder misiniz biraz?
- V.K: Olcayto Moğol kralı Noya’nın evlatlığı. En gözü kara ve iyi savaş kabiliyetine sahip savaşcılarından biri. Ama Olcayto diğer Moğol savaşçılarına göre daha merhametli.
- Y.A: Sungur karakteri, Emir Celaleddin Karatay’ın talebelerinden biri. Yalnız diğer karakterlere göre Sungur biraz daha hırçın. Karatay öğrencilerini ilimle yetiştirmeye çalışırken Sungur, alp olma arzusuyla yanıp tutuşuyor. Karatay ve Ahi Evren’e karşı asi olsa da ölçüsünü hiçbir zaman kaçırmıyor.
V.K: Öncelikle Moğol İmparatorluğu'nu araştırdım. At binişleri, günlük hayattaki davranışları , savaş teknikleri hepsi oldukça farklı. Daha önce aldığım eğitimlerle bu karakteri birleştirdim.
Y.A: Öncelikle Selçuklu döneminin kültürel, siyasal ve toplumsal yapısını araştırmaya başladım. Aslında birçok şeyi bilmediğimi fark ettim. Kılıç kullanma ve at binme eğitimleri aldım. Atalarımızdan gelen büyük bir mirasın taşıyıcısı olduğumuzu ve bu mirasın getirdiği sorumlulukların farkına vardım.
V.K: Çekimlerimizin ön hazırlığı epey önceden yapıldığı için bu bize oldukça avantaj sağladı. Dönem işi yapmak zordur. Özellikle hayvanların olduğu savaş sahneleri çekmek çok zordur. Oyuncu buna yatkın olsa bile kullanılan aksesuarlar, mekanlar, atlar, işi zorlaştırıp çekim süresini uzatabilir.
Y.A: Düşünsenize bir ovada platonun içindesiniz ve dört yanınızda tarihi yapılar var. Gerçek hayatta asla gidemeyeceğiniz bir dönemde buluyorsunuz kendinizi. Kayıt dendiği an her şey duruyor ve dönem akmaya başlıyor. Bu duyguyu başka hiçbir şekilde yaşamak mümkün olmayabilir. Bir oyuncu için bu büyük bir avantaj. Geçmiş, insana her zaman olumlu yönde katkı sağlar.
V.K: Konya halkının ve Emir Celalettin Karatay’ın amansız mücadelesi beni çok etkiledi.
Y.A: Selçuklu, Moğol istilasına uğrarken, bu esnada Celaleddin Karatay’ın medresede talebelerine öğüt verme sahnesi ve Sungur’a Karatay tarafından Alplik verildiği sahneden etkilendim.
Y.A: Bu filmde bir talebeyi canlandırırken talebe yetiştiren bir kurumun bu projeye önayak olması sanat açısından gurur verici. Hızlı tükettiğimiz ve hızla tükendiğimiz bu çağda Karatay gibi önemli bir şahsiyeti görmezden gelemeyiz. Bu yüzden beyaz perdeye taşınması kıymetli bir iş.
