|

Modern Türk halk hikâyeleri

Yahya Arslan’ın ilk hikâye kitabı Ağır Yaralı Domatesler’de adeta okuyucunun elinden tutup, onu sokağa çıkardığını görürüz. Sokağa ve halktan insanlara bir de hikâyecinin gözünden bakmak, farklı bir deneyim kadar değerli.

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/06/2018 Perşembe
Güncelleme: 06:57 - 13/06/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Ağır Yaralı Domatesler, Yahya Arslan’ın ilk hikâye kitabı.
Ağır Yaralı Domatesler, Yahya Arslan’ın ilk hikâye kitabı.
ÖMER YALÇINOVA

Ağır Yaralı Domatesler, Yahya Arslan’ın ilk hikâye kitabı. İlk hikâye kitabı olmasına rağmen gayet olgun, canlı, renkli ve kuşatıcı. Biz onun olgun taraflarından söz edeceğiz.

İçrek bir hikâye yazmıyor Yahya Arslan. Dışa dönük, kahramanı çok; tasvir, tahlil ve anlatımı az, diyalogu çok hikâyeler bunlar. Daha doğrusu olay ağırlıklı hikâyeler.

Düz, doğrudan ama etkileyici ve dokunaklı bir dili ve anlatımı var Yahya Arslan’ın. Hikâyeleri de aynı şekilde düz, doğrudan ve dokunaklı. Fakat farklı anlam katmanlarını barındırması açısından aslında fazlasıyla da derin hikâyeler bunlar.

Yahya Arslan, dünyası kendinden ibaret karakterleri anlatmıyor. Ya da hikâye anlatıcısı, kendi şahsi sorunlarını hikâyeye malzeme yapmıyor. Şahsi sorunlardan kastımız; yaşanamadığı ve itiraf edilemediği için kötücüllüğe duygular, hınç veya belirsizlik gibi durumlardır. Yani Yahya Arslan, iç dünyasının arızalı taraflarını iç dökme tekniğiyle hikâyelerine boca etmiyor. Onun hikâyelerinde şahsiden ziyade toplumsal sorunlar ön plandadır. Fakat edebiyat tarihçilerimizin “toplumsal hikâye” dediği kategoriye sığmayacak bir toplumsallığı vardır Yahya Arslan’ın. O, belli bir ideolojiyi okuyucuya yutturmak kaygısında değil. Buna gerek de yoktur zaten. Halkı anlatıyorsanız, onu iyisiyle kötüsüyle gösterdiğinizde, okuyucu o hikâyeden hangi tarafa kayacağını, nereye dikkat edeceğini ve neler alacağını çok iyi bilir. O yüzden Yahya Arlan okuyucusuyla sohbet eder. Müthiş bir gözlemcidir. Gözlemlerini ve düşüncelerini aktarır, yazdığı karakterlerin. Olayın değişik açılarını sergilemeye çalışır.

ANLATICI AYNI ZAMANDA TANIK

Gerçek karakter ve olaylar vardır Ağır Yaralı Domatesler’de. “Tulum Peyniri Simit Çay” ve “Esaslı Bir Hikâye”nin konusu 15 Temmuz’dur mesela. 15 Temmuz konusuna diğer hikâyelerin bazılarında da ara ara girilir. Ki isabetli bir harekettir bu. Çünkü 15 Temmuz darbe girişimi, toplumun öyle kolay kolay üzerinden atabileceği bir travma değil. Bunun yansımasını Yahya Arslan hikâyelerinde görürüz. Halkın, 15 Temmuz’un yegane kahramanı olduğu hesaba katılırsa, Yahya Arslan’ın hikâyede yapmaya çalıştığı şey daha iyi anlaşılır.

Yahya Arslan’ın olayı halktır. O, inandırıcılığını ve kurgudaki sağlamlığını da halkta bulur. Halkı, halka yakışır biçimde yani halkın kendini anlatacağı şekilde anlatır. O, yaşananlarda enteresan, diğer ifadeyle bir hikâyeye uygun olanı arayıp bulur ve kısa ifadelerle kayda geçirir. Mevcuttaki olağanüstüyü yakalar. Onun için sokak, güncel hayat zaten doğası gereği olağanüstüdür. “Sokağa adımımı atar atmaz bir film setine giriyorum.” Yahya Arslan, hayatı bir film seti gibi düşünmüyor, “Misal, hayat bir film setidir…” diyerek anlatmaya başlamıyor. O, hayatın bizzat film seti olduğunu söylüyor. O yüzden hayatı ona herhangi bir şey eklemeden ve çıkarmadan anlatmayı yeterli buluyor.

#Ağır Yaralı Domatesler
#Yahya Arslan
6 yıl önce